04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Katledilişinin 21. yılında Uğur Mumcu’yu anlattılar 9 İnsan ve Dost Yanı Sevgili, Uğur Mumcu öldürülmesinin 21. yılında bir kez daha içtenlikle anıldı. Uğur Mumcu’nun aradan geçen bunca zamandan sonra her yanda içtenlikle anılmasındaki nedenleri anlamak için, Cumhuriyet’in 24 Ocak tarihli sayısında yayımlanan yazılarıyla Nilgün Cerrahoğlu’nun dünkü köşesinde yer verdiği, 28 yıl önce yazılmış olan “Narsisizm” başlıklı yazısına göz atmak yeter. Yıllar önce yazılmış yazılar bugün kaleme alınmışçasına güncel. Uğur’u unutulmaz kılan da bu. Topluma mal olmuş insanların, yaşamlarının toplumu ilgilendiren yönleri vardır, bir de kendi özelleriyle ilgili yanları. Toplum açısından ikinciler ile birincileri birbirlerine karıştırmamak gerek. Çünkü nihai tahlilde, ikinciler birincileri etkilememelidirler. Uğur Mumcu, toplumun, emeğin, demokrasinin, özgürlüğün, bağımsızlığın, “kuvvacılar”ın dostuydu, yaşamını bu ideallere hasretti, onlar uğruna can verdi. Bu yüzden toplum ona çok şey borçluydu. HHH Uğur Mumcu’nun özel hayatı ne olursa olsun bu değişmezdi. Huysuz, asık suratlı, sevimsiz, ağzını bıçak açmaz, insanları bütün olarak sevmekle birlikte, onlara bireysel bazda uzak biri olsaydı da, o toplumsal Uğur Mumcu anıtından bir şey eksilmezdi. Ama Uğur Mumcu, tanıyanları ve dostları için kişisel özellikleri ve dost yanıyla da eşsizdi. Kendini toplumsal sorunlara adamış insanlarda zaman zaman görülen en çarpıcı eksiklerden biri, teker teker insanlarla uğraşmaya vakit ayıramamalarıdır. Uğur bunun tam tersiydi. Kim dara düşse, mahkemeye çıksa, hapse girse, hastalansa Uğur orada olurdu hep. Yani mağdurun prensip olarak, kavram olarak yanında durmakla yetinmez, bizzat fiilen yanında olurdu. Böylelikle mazluma moral verirken, zalime de “bu mazlumlar kimsesiz ve yalnız değiller” mesajını iletirdi. İnsana yalnız kavram olarak değil, tekil insan olarak değer verirdi. Dostlarına düşkün ve bağlıydı. Bütün dostlarını birbirleriyle dost kılmaya çalışır, hatta zorlardı. Uğur Mumcu’nun dostu olduğu için yakın dost olduğum ve ilişkiyi sürdürdüğüm birçok insan var ki, Uğur’un etkisiyle onları benim çocukluk arkadaşlarımmış gibi algılıyorum. HHH Dostluğu keyfili bir adamdı, çünkü güler yüzlüydü, eli açıktı, şakacıydı, mükrimdi. Hep dostlarından konuşur, genellikle de övgüyle söz ederdi. Şu ya da bu nedenle bir dostuyla arası bozulduğunda da artık ondan bahsetmez olurdu. Yani yine kötü konuşmazdı. Sadece konuşmazdı, o kadar. Yazılarında kendini gösteren mizahı özel yaşımına da egemendi. Uğur’un bulunduğu meclislerde kahkaha baskın olurdu. Neşesi, bulaşıcıydı. Vefalı ve duyarlı bir dosttu. Abdullah Baştürk’ün ölüm haberini aldığında ellerini yüzüne kapatıp katıla katıla ağladığına tanık oldum. Dostları, kitapları, araştırmaları ve ailesiyle dolu bir hayatı vardı ve bu ona yeterdi, başka bir şey özlemez, aramazdı; örnek bir aile babasıydı. En büyük lüksü Ayvalık Kadastrocular Sitesi’ndeki sade yazlık eviydi. O öleli beri evin ön ve arka bahçelerindeki ağaçlar büyüdü, yeşillikler gürleşti. Diyeceğim o ki, yazarlar vardır, yazıları yeter, tanımasan da olur; yazarlar vardır, yazılarıyla yetinip hiç tanımasan daha iyi olur, ama bir de yazarlar vardır; yazılarının yanı sıra bir de onları tanısan çok iyi olur, yaşamına başka bir boyut ve renk katarlar. İşte Uğur Mumcu o sonuncu kategoridendi. Özetle tıpkı yazdığı gibi yaşadı. Bütün yaşamı boyunca, dostlarına, yakınlarına sıcaklık saçtı. Bütün toplum Uğur’u özlüyor, hiç tanımamış olanlar da, ama tanıyanlar, o sıcak dostu daha bir başka özlüyorlar. O eşsiz, sıcak dostluğu için de sonsuz teşekkür borçluyuz Uğur’a! ‘Yaşasaydı faili İzmir’de ‘Uğur’lu gün meçhulleri araştırırdı’ Haber Merkezi Gazetemiz yazarı, araştırmacı gazeteciliğin duayeni Uğur Mumcu, bombalı saldırıda katledilişinin 21. yıldönümünde önceki gün geç saatlere kadar süren etkinliklerle anıldı. İstanbul’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği panellerde faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılmadığına dikkat çekildi. TGC “Meslekte İz Bırakanlar” toplantısını, Uğur Mumcu anısına gerçekleştirdi. Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapılan toplantının konuşmasını yapan TGC Genel Başkanı Turgay Olcayto, Uğur Mumcu’nun yaşasaydı faile meçhul cinayetler üzerine çalışacağını belirtti. TGC’nin önceki başkanı Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç, Mumcu ile Cumhuriyet gazetesinde birlikte çalışma olanağı bulduğunu ifade ederek “Çok iyi bir hukukçu, gazeteci, araştırmacı, soruşturmacı gazeteciliğin önder meslektaşlarımızdan biriydi” dedi. Altan Öymen, Mumcu ile birlikte çalıştıklarını anlatarak şunları söyledi: “Yolsuzlukları izleyen ajans kurulmasını istiyor ve ‘bütün gazetelere servis yapsa ne iyi olurdu’ diyordu.” Gazetemiz yazarlarından Ali Sirmen, Mumcu’ya ilişkin anılarını paylaşırken Nilgün Cerrahoğlu ise “Mumcu halkın vicdanıydı” dedi. Kadıköy Belediyesi de Caddebostan Kültür Merkezi’nde “Uğur Mumcu Demokrasi Şehitlerini Anma Gecesi” düzenledi. CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, “Türkiye demokratik bir rejimi yerleştirmek için herhalde dünyada en çok bedel ödeyen, en çok canını yitiren bir toplum olsa gerek” dedi. Geceye Musa Eroğlu da türküleriyle katıldı. Gazetemiz yazarı Işık Kansu, önceİzmir’de Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) İzmir Şubesi’nin, ÇYDD ve Bornova Belediyesi işbirliğiyle düzenlediği anma etkinliği, Bornova Belediyesi Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Sunum metnini dramaturg Haluk Işık’ın yazdığı etkinliğine konuşmacı olarak gazetemiz İzmir Temsilcisi Serdar Kızık, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel ve gazeteci Yalçın Bayer katıldı. Etkinlikte açılış konuşmasını TOBAV Şube Başkanı Hale Gökalpsezer ve Bornova Belediye Başkanı Prof. Kamil Okyay Sındır yaptı. Etkinlikte TOBAV’ın dans, koro, tiyatro gruplarının yer aldı. Büyükşehir Belediyesi de Mumcu’yu, İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde Selda Bağcan konseriyle andı. ra Arsan konuştu. Panik Adalet Bakanı daha 18 günlükken fezleke yedi. Hem de neden: Adaleti katletmekten... Adaletsizlikten... Müsteşarı mı? 2 Ocak’ta göreve atandı. 6 Ocak’ta bir Cumhuriyet savcısını tehdit ederken yakalandı. Tabii müsteşar değil savcı görevden alındı. Atanalı daha 6 ay olmuştu. Eski bakanın oğlunun ofisini bacak bacak üstüne atarak arayan polis şefi, 1 Ocak’ta görevden alınıp pasif göreve çekildi. Aradan 3 hafta geçtikten sonra oradan da alınıp başka bir karakola sürüldü. HHH Bunlar hep panik alameti... İsmet Paşa’nın tabiriyle “suçluların telaşı”... Daha koltuğuna ısınmadan kitleler halinde yeniden görev yeri değiştirilen polisler, yolsuzluğu örtsün diye tehdit edilen savcılar, tehdit sırasında kaydı tutulan bakanlar, onların “Aradım ama sor niye” türünden zavallı açıklamaları... Sürülmüş, koltuğundan edilmiş polislerden devasa bir ordu... Erdoğan’a göre, “Paralel devlet”in kolluğu... Hükümet, daha çok panikledikçe daha çok polisi, savcıyı, hâkimi yerinden ediyor. Salgın hastalık filmlerinde, virüsün dokunanı etkilemesi gibi, yerine yeni gelenlerin de “Hizmet”ten olduğunu anlar anlamaz daha ısınmadan koltukları altından çekiyor, onları polis okullarına vs. sürüyor ama bu kez de gelecek kuşakları onlara teslim ettiğini fark edip yine panik halinde geri alıyor. Şaşkınlık her hallerinden belli oluyor. HHH Ve panik halinde ricat eden bu ordunun kumandanı, gerileye gerileye dayandığı duvarın kenarından herkese öfkeyle kılıç sallıyor: Eski müttefiki, yeni belalısı Cemaat’e, muhalefete, medyaya, TÜSİAD’a... Ancak kurduğu rant sistemi, bir kez söküldükten sonra her dikme çabasında başka yerinden sökülüyor. O daha “Oğlumun açığını bulun, evlatlıktan reddederim” derken diğer akrabalarının usulsüzlükleri ortaya çıkmış oluyor. Bir bakanının yolsuzluğunu örterken diğerininki patlıyor. Kendi çıkardığı yangına koşan bir itfaiyeci gibi, bağırarak herkesi ayağa kaldırmaya çalışıyor. “Bu komplo, CHP’yi de, MHP’yi de, BDP’yi de hedef alıyor” derken “Madem öyle, neden onlarla uzlaşmak yerine hepsine birden saldırdığını” düşünemeyecek kadar panikte... “Barış süreci de hedefte” derken yolsuzlukları örtme telaşında barışı da dinamitliyor. HHH Savaş boyalarıyla süslü nefret cümleleri içinde birisi doğru: “Bu, Türkiye tarihinin en hayati seçimlerinden biri...” 1946’yı andırıyor. Bakanların savcılara talimat verebildiği tek parti devletinin çöktüğü seçimi... Şimdi bize sunulan iki seçenek var: Muz cumhuriyeti ile ananas cumhuriyeti... İkisini de reddediyor, sadesini arıyoruz. Yolsuzluktan, arsızlıktan, tahakkümden, cemaatten, kinden ve nefretten arınmış bir cumhuriyet... Her dakika ekranlarından “Hainler, kumpasçılar” feryatlarının yükselmeyeceği, kindar kuşaklar doğuracak düşmanlık tohumlarının atılmayacağı, sakinleşmiş, normalleşmiş bir ülke... Ve özgürlük, demokrasi, barış getirecek yeni bir kuşak... Az kaldı. Sona yaklaştığımızı panikten anlıyoruz. ki gün Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde dün de İzmir Karabağlar’da yurttaşlarla buluştu. Ayvalık Belediyesi Mumcu’yu ilçedeki yazlık evinin önünde anarken Bayraklı Belediyesi de Onur Akın konseri düzenledi. Çanakkale’de düzenlenen ‘Uğur Mumcu ve Günümüz Medyası’ konulu panelde gazetemiz yazarı Deniz Kavukçuoğlu, gazeteci Celal Başlangıç ve Doç. Dr. Es Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Mumcu’yu anma etkinlikleri kapsamında “Gülümsemek Direnmektir” söyleşisi düenlendi. Etkinliğe CHP Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay katıldı. ‘Gülümsemek Direnmektir’ Hayata Dönüş Operasyonu’na bakan Kelebek başka yere atandı Dosya yine savcısız kaldı İstanbul Haber Servisi Hayata Dönüş Operasyonu’na ilişkin dava ve süren soruşturmalar 13 yıldır elden ele dolaşıyor ve katliamın sorumluları yargı önüne çıkarılmıyor. Bayrampaşa Cezaevi’ndeki katliama ilişkin soruşturmayı yürüten dönemin Eyüp Cumhuriyet Savcısı Ali İhsan Demirel hakkında bazı tutuklular HSYK’ye suç duyurusunda bulundular. HSYK’nin izniyle olaydan 11 yıl sonra Kasım 2011’de soruşturma açıldı. HSYK müfettişlerinin Ali İhsan Demirel hakkında düzenlediği raporda, “Savcı Demirel’in 10 yıl boyunca etkin soruşturma yürütmediği, gerekli personelin ve tanıkların ifadesine başvurmadığı” değerlendirmeleri yer aldı. HSYK’nin raporunun ardından, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından savcı Demirel hakkında “görevini kötüye kullanma” suçundan iddianame hazırlandı. Hakkında dava açılan dönemin Eyüp Savcısı Ali İhsan Demirel, Bayrampaşa Cezaevi dosyasından el çektirildi. Savcı Ali İhsan Demirel hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçlamasıyla açılan dava ise 29 Ocak’ta Yargıtay’da görülecek. Hayata DönüşBayrampaşa Cezaevi dosyası ise Cumhuriyet Savcısı Ahmet Kelebek’e verildi. Ancak Savcı Kelebek de görev yeri son kararname ile değiştirilerek İstanbul Anadolu Cumhuriye Savcılığı’na atandı. Bayrampaşa Cezaevi dosyası yeni görevlendirilecek savcının incelemesini bekliyor. F tipi cezaevlerine karşı tutukluların sürdürdüğü ölüm orucuna son vermek için 20 cezaevinde eşzamanlı olarak 19 Aralık 2000’de düzenlenen operasyonda 2’si asker 32 kişi yaşamını yitirmişti. Bayrampaşa Cezaevi en kanlı operasyona sahne olmuş, 6’sı kadın 12 kişi öldürülmüş, kadın tutukluların kimyasal bir madde ile yandığı ortaya çıkmıştı. ‘Katilleri yargılamadılar’ Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda 461. kez oturma eylemi yaparak gözaltında kaybedilen yakınları için adalet istediler. Cumartesi Anneleri eylemine bu hafta 1996 yılında Hakkâri Yüksekova’da kaybedilen Abdullah Canan’ın çocukları ve torunları da katıldı. Babasının kol saati ve tespihini fotoğrafının yanına koyan Abdullah Canan’ın oğlu Tayyüp Canan, “Tüm deliller, ifadeler, tutanaklar, her şey katilin kim olduğunu gösteriyordu ancak bugüne kadar yargılanmadı” diye konuştu. Cumartesi Anneleri adına yapılan basın açıklamasında ise “Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında katledenlerin isimleri yazılıdır. Onlar yargılanmadan hukuktan, adaletten bahsedilemez” denildi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) CHP’DE ADAYA TEPKİ TGC VE ‘AYRINTI’NIN PANELİ Gezi’nin tanığı gazeteciler İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Ayrıntı Yayınları’nın düzenlediği “Sokağın Şenlikli Muhalefeti: Gezi ve Demokrasi” başlıklı panel Gezi Direnişi’ni izleyen gazetecilerin de katılımıyla yapıldı. TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda dün düzenlenen panelde konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto, gözlemlerini şöyle aktardı: “Gezi’de devletin tahammülsüzlüğünü gördük. Gezi’de gazeteci arkadaşlarımız zorlandı. Yaralandılar. Valiye ilettik. Şiddet gösteren polislerin durmasını istedik. Mektup geldi. Araştırmışlar, suçlu bulamamışlar.” ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ise “Gezi bir sınıf değil özgürlük isyanıdır, yeni bir süreç başlamıştır” dedi. Gazetemiz Dış Haberler Servisi editörlerinden Mustafa Kemal Erdemol, Gezi’den önce HES ve B2 direnişleri yaşandığını belirterek “Gezi Parkı, AKP’nin toplumun büyük kesimini zedeleyen politikalarından zarar görenlerin ortak platformu oldu” diye konuştu. Gazeteci Bünyamin Aygün, Suriye’de kaçırıldığı günlere ilişkin “TGC ve meslektaşlarımın önemini hücrelerime kadar hissettim” dedi. Mahpusları hastalıkla tehdit etmekten vazgeçin İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, cezaevinde ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması istemiyle her hafta düzenlediği “F Oturması” eyleminde dün çölyak hastası Nesimi Kalkan’ın durumuna dikkat çekti. Galatasaray’da 97. kez toplanan insan hakları savunucuları adına basın açıklaması sanatçı Nur Sürer tarafından okundu. Açıklamada “Mahpusları hastalıkla, ölümle, ölüm tehdidi ile cezalandırmaktan vazgeçin” denildi. Bahçelievler’de açlık grevi sürüyor İstanbul Haber Servisi CHP Bahçelievler Belediye Başkan Adaylığına Saffet Bulut’un aday gösterilmesine tepki gösteren bir grup partilinin ilçe örgütünde başlattığı açlık grevi 11. gününe giriyor. Aralarında böbrek ve şeker hastası olan partililerin sağlık durumu kötüleşmeye başladı. Partililer, merkez yönetim taleplerini kabul edene kadar açlık grevine devam edeceklerini açıkladılar. CHP Bahçelievler örgütünde devam eden açlık grevine destek için önceki gece yüzlerce kişi eylem yaptı. Destek için gelen kalabalık grup önce gazetemiz yazarı Uğur Mumcu için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. “Mücadeleyi sahiplenmek onurdur”, “Gençlik gelecek, gelecek iradeyi sahiplenecek”, “Örgüt iradesine saygı” pankart ve dövizleri taşıyan grup alkış ve sloganlarla eylem yaptı. Grup adına basın açıklaması yapan grev sözcüsü Gökmen Güneş, 16 Ocak 2014’ten itibaren 6 kişinin süresiz ve dönüşümsüz, 9 kişinin ise dönüşümlü açlık grevi yaptığını anımsattı. Açlık grevi yapanlara önümüzdeki günlerde yeni grupların da ekleneceğini belirten Güneş, “Bu yanlış adımdan bir an önce dönülmelidir. Gereği yapılana kadar eylem sürdürülecektir” dedi. UZMANLAR KİMYASAL GAZ OLARAK NİTELEDİ ‘Biber gazı kör edebilir’ ‘Şiddetin hesabı sorulmadı’ Gezi Tutukluları Aileleri Platformu üyeleri oturma eylemlerinin 31. haftasında da Galatasaray Lisesi önünde toplanarak çocuklarının serbest bırakılmasını istedi. Grup açıklamasında “TMK’yi olduğu gibi Ceza Kanunu’nun içine koyarak kötü ünlü TMK’yi kaldırdıklarını söyleyecekler. Biz buna kanmıyoruz” denildi. 18 Haziran’da tutuklanan ve geçtiğimiz günlerde tahliye edilen Ali Karaçay “Şehitlerimizin katilleri bizden daha fazla hapiste yatmadı. Polis şiddetinin hesabı sorulmadı” dedi. (HAZAL OCAK) İstanbul Haber Servisi Meslek odaları ve insan hakları örgütleri tarafından düzenlenen “İşkence Alanı Sokaklar: Toplumsal Olaylarda Kolluğun Zor Kullanımı, Etkileri ve Sonuçları” başlıklı sempozyumda biber gazının etkileri masaya yatırıldı. Uzmanlar kimyasal gaz olarak niteledikleri biber gazının kör edebileceğine dikkat çektiler. Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Eczacı Odası, Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nce düzenlenen sempozyum, Şişli Kent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. İstanbul Eczacı Odası yöneticisi Nurdan Demirkan, biber gazının gözde korneada delinme erozyonuna neden olduğunu, körlüklerin bile yaşanabileceğini vurguladı. TTB Merkez Konsey Üyesi Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, polisin biber gazını oda spreyi gibi kullandığını belirtti. Uzman Psikolog Pınar Önen, uykuya dalma, kokuya ve sese duyarlılık, olay yerine gitmede kaçınma gibi duygusal reaksiyonlar yaşandığını dile getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle