27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER AKP 4 eski bakanla ilgili dosyayı Meclis’te bekleyen 1000 dosya gibi unutturmaya çalışıyor Fezlekede kelime oyunu EMİNE KAPLAN ANKARA AKP yönetimi, 4 eski bakanla ilgili rüşvet almak, örgüt kurmak gibi ağır suçlamaların yer aldığı ve Adalet Bakanlığı’nda bekleyen dosyaları, milletvekillerinin dokunulmazlık fezlekeleriyle aynı kefeye koyarak hafifletmeye çalışıyor. AKP yöneticilerinin, bakanlarla ilgili dosyaların Meclis’te bekleyen 1000’e yakın milletvekilleriyle ilgili dokunulmazlık fezlekeleriyle birlikte değerlendirileceği yönündeki açıklamaları dikkat çekiyor. Oysa bakanların dosyaları, milletvekillerinin fezlekelerinden farklılık taşıyor. Milletvekillerinin fezlekeleri, AnayasaAdalet Karma Komisyonu’nda görüşülüyor. Bakanlarla ilgili ise anayasaya göre Yüce Divan’a sevk edilebilmeleri için Meclis soruşturma komisyonu kurulması gerekiyor. Hükümetin, söz konusu fezlekeleri seçim sonrasına kadar TBMM’ye sunmayacağı belirtiliyor. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında haklarında fezleke düzenlenen eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski AB Bakanı Egemen Bağış ile eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın dosyalarının ne zaman TBMM’ye geleceği ve nasıl bir işlem yapılacağı tartışma konusu oldu. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilerin konuyla ilgili soruları üzerine “Bakanlarla ilgili fezlekelerin Adalet Bakanlığı’na geldiğini bizzat Sayın Bozdağ söyledi. İncelemeleri yapıp gönderecekler. Oradaki fezleke sayısı bini aşmıştı, onlara eklenecekler. Komisyona gelip iş fiiliyata dökülürse dokunulmazlıkların kaldırılması ancak gündeme gelebilir” açıklamasını yapmıştı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de, TBMM’de 1000’e yakın fezleke olduğunu belirterek “Burada Ahmet’le ilgili ayrı, Mehmet’le ilgili ayrı muamele olmaz. Bu bin tane fezleke oturulur, eğer gerçekten gönderilecekse değerlendirilir. Bakanlar da malum Yüce Divan’a gider. Milletvekili oldukları için dokunulmazlıkları var, farklı yerlerde yargılansalar bile. O bir kişiye mahsus muamele olmaz. Bütün o davalar birlikte düşünülür, gerekirse birlikte karar verilir” demişti. Anayasa gereği bakanlarla ilgili dosyalar, milletvekillerinin dokunulmazlık fezlekelerinden farklılık taşıyor. Fezlekeleri, TBMM AnayasaAdalet Karma Komisyonu’na sevk ediliyor. Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmayacağına karma komisyonun raporuna göre TBMM Genel Kurulu’nca karar veriliyor. Bakanlarla ilgili fezlekeler ise TBMM’ye geldiği zaman milletvekillerinin bilgisine sunuluyor. Bakanlarla ilgili olarak anayasanın 100. maddesine göre 55 milletvekilinin imzasıyla soruşturma komisyonu kurulması önerilebiliyor. Soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önerge, TBMM Genel Kurulu’nda gizli oyla karara bağlanıyor. Komisyonun kurulması durumunda da Yüce Divan’a sevk kararı yine gizli oylamayla ve 276 milletvekilinin “evet” oyuyla verilebiliyor. ‘Sorulara cevap verilmeli’ Dış Haberler Servisi Türkiye’de yaşanan yolsuzluk operasyonlarını ve ardından emniyet ve yargığda gerçekleşen görevden almaları değerlendiren Almanya Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier “Bu durumda yapmamız gereken, Türkiye´den hukuk devleti uygulamalarına tekrar geri dönmesini ve şimdiye dek sayısızca gerçekleşen görevden almaları hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşır hale getirmesini talep etmektir” dedi. Konuyla ilgili olarak bir çok açık sorunun cevap beklediğini belirten Steinmeier, “Cevaplar ne kadar gecikirse bizim açımızdan aslında halledilmiş bir mesele olan Türkiye için yeni fasılların müzakereye açılması konusu o kadar zor hale gelecektir. Yanlış anlamalar olmasın diye özellikle belirtmek istedim ki bugünkü görüşmemizde hiç kimse öngörülen yeni fasılların açılmasına karşı çıkmamıştır. Fakat açık kalan sorulara tatmin edici cevaplar alınmazsa bu yönde bir tartışma çıkması engellenmeyebilir” ifadelerini kullandı BAĞIMSIZ YARGI VE EMNİYET İSTENDİ Her ‘Şey’ Darbe Her ‘Şey’ Paralel Siyasal İslamın yönetemediğini, bunun yapısal bir sorun olduğunu vurgulamıştım. Bu hafta, bu konuya, Türkiye’de siyasal İslamın hegemonyasını inşa sürecinde büyük rol oynayan, vesayet, darbe, paralel devlet kavramlarının yardımıyla devam ediyorum. Bu kavramlar bağlamında, karşımızda bir totaliter devlet, bir organik toplum kurma projesi var diye düşünüyorum. Bu üç kavramın temelinde, devletle hükümeti, hükümetle de lideri eşitleme eğilimi var. Liderin, Tanrı’nın bir lütfu olduğu inancını da bu eğilime ekleyebiliriz. Bu eğilimin, faşizm gibi biçimler dışında kapitalist devletle uyumlu olmadığını daha önce de vurgulamıştım. Bu kavramı Fransa Kralı IV. Louis kendisiyle devlet arasındaki ilişkiyi tanımlamak, varlığının devleti tümüyle kapsadığını vurgulamak için kullanmıştı: Devlet ve IV. Louis tek bir beden, bir organik bütünlük oluşturuyordu. Devlette kralın iradesinin dışında ona paralel yapılar(!) olamazdı. Kapitalist devletin oluşma sürecinde, ilk aşamayı kralın bedeniyle devletin bedenini birbirinden ayırma mücadeleleri oluşturdu. Bu ayrımı korumak için de devletin içinde, seçme ve seçilme süreçlerinden etkilenmeyecek, birbirine paralel denetleme yapıları amaçlandı. Birinci ayrım, kapitalizme özgü, ekonomisiyaset ayrımı varsayımına dayanıyor. Bu varsayıma göre devlette görev alanların, bu konumlarından dolayı kişisel, ekonomik ayrıcalık, kazanç elde etmeleri ahlaken yanlış, yasal olarak suçtur. İkincisi, seçim süreçlerinden, hükümetlerin gelip gitmesinden bağımsız olarak yaşayan, kendi içinden kendini üreten, yenileyen, idare ve denetleme yapıları anlamına geliyor. Bu yapıların amacı, siyasilerin kaprislerinden, kişisel ihtiraslarından, seçimlerin konjonktürel etkilerinden, kapitalist devleti ve ekonomiyi korumak, sermaye sınıfının uzun dönemli çıkarlarını güvence altına almak, halka da devletin sınıflardan bağımsız, sınıfların üzerinde, hakem, düzenleyici bir “yüce şey” olduğuna ilişkin bir görüntü sunabilmekti: Kapitalist, devlet (hukuk) karşısında herkes eşitti, en zenginle en yoksul, siyasi olarak en güçlüyle en güçsüz, başbakanla “tinerci çocuk”... Devletin içindeki bu “paralel” yapılar gerekirse seçilmiş hükümetleri de denetleyecek, onların anayasanın, hatta “kapitalist törelerin” koyduğu sınırların dışına çıkmasını engelleyecek iradeleri de barındırıyordu. Bu “ideal” resim ister istemez, polis ve ordu gibi şiddet araçlarının da hükümetlere belli yasalarla sınırlanmış biçimde bağımlı olmakla birlikte, bunun ötesinde, özel mülkiyeti, sınıf iktidarını, ekonomik modeli korumakla görevli oldukları anlamına geliyordu. Bu ideal resim hiçbir zaman ideal biçimiyle var olmadı ama, ideale yakın işlediğine, ideale ulaşmaya çalıştığına ilişkin, inanılır bir görüntüyü korumak her zaman büyük önem taşıdı. On yıllık AKP hükümeti döneminde, kapitalist devletin bu yapısal özelliklerinin, bu özelliklere ulaşma ülküsünün giderek artan yoğunlukta yok sayıldığına tanık olduk. Seçilmiş olanı, görevleri gereğince denetlemeye kalkan her devlet kurumu, kendilerini “seçilmişleratanmışlar” ikilemi içinde değersizleştirilmiş bir konumda buldu, kurumun görevlileri darbecilikle suçlandı, kurumu hükümete bağlayacak yasalar çıkarıldı. Devlet içindeki kurumlar, gruplar arasındaki çekişmeler, olağan ve yönetilmesi gereken çelişkiler olarak algılanmak yerine “paralel” devlet etiketiyle mahkum edildi. Ama bu arada, siyasal İslamın gizli partisinin devlet kurumlarına “sızmasına” olanak sağlandı. Atanmış olanın, seçilmiş olana tabi olması, devletin içindeki “paralel” yapıların kalkması sürecinde sanıldığı gibi liberal demokrasinin gelişmeyeceği, aksine ortaya bütünsel, en güçlü bireyin iradesine indirgenmiş organik bir devlet çıkmaya, bunun bir organik (liderinden farklı düşünmesine izin verilmeyen) topluma açılmaya başlayacağını da liberal entelijensiya görmek istemedi. Göstermek isteyenleri, “Niyet okumayın”dan “Sen darbecileri mi savunuyorsun?”a kadar uzanan ifadelerle suçladı. “Sen kapitalist toplumun ideal devletinden söz ediyorsun, bizimki öyle mi?” diyebilirsiniz. Tamam, gelin o zaman vesayet, darbe, PDY’den önce bu ülkedeki kapitalizmin neden bu biçimleri yarattığını, “vesayet” denen şeyin içini boşaltan sonra yeniden dolduran, ama o “şeyi” hep koruyan gerçek etkenleri konuşalım. ‘Devlet benim’ Erdoğan’a AB uyarısı ERDİNÇ UTKU BRÜKSEL Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Herman van Rompuy’un davetlisi olarak geldiği Brüksel’de, Van Rompuy’un yanı sıra Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ve diğer üst düzey yetkililerle görüşmelerde bulundu. Suriye’nin de gündeme geldiği görüşmelerde AB yetkililerinin Erdoğan’ı demokratikleşme konusunda uyardığı ve AB kriterlerine uymak için gerekli reformları yapmasını istediği belirtildi. Görüşmelerde Erdoğan’dan “Türkiye’de yargı ve güvenlik birimlerinin bağımsız çalışmasının sağlanması” talep edildi. Barroso ve Van Rompuy Türkiye’deki gelişmeleri izlediklerini ve sonuçları analiz ederek bir değerlendirme yapacaklarını belirttiler. Görüşmeler sürerken Avrupa Parlamentosu önünde Place du Luxembourg’da toplanan sivil toplum örgütleri Erdoğan’ın AB görüşmelerini protesto ettiler ve AB yetkililerini uyardılar. Protestocular Türkiye’deki yolsuzluklara, baskılara ve basın özgürlüğü üzerindeki engellere dikkat çektiler. Barroso ve Van Rompuy ile düzenlediği basın toplantısında HSYK konusunda sıkıştırılan Erdoğan, “Demokratik parlamenter sistem içerisinde kuvvetler ayrılığı noktasında kimsenin bir şüphesi olmaz, olamaz. Ancak kuvvetlerin birbirine müdahalesi de söz konusu olamaz. Eğer kuvvetler birbirine müdahale etmeye kalkarsa orası demokratik bir ülke olmaktan çıkar” dedi. “Başbakan Erdoğan’la görüşmemde hukukun üstünlüğü ve erklerin ayrılığının önemini vurguladım” diyen Van Rompuy, “yargının bağımsızlığının önemine” dikkat Erdoğan’ın önceki gün Brüksel’e gelişi sırasında Atatürkçü Düşünce Derneği Belçika’ya bağlı bir grup vatandaş da ellerinde ayakkabı kutusu ve çeşitli pankartlarla Erdoğan’ı protesto etti. “Tayyip!!! Sana Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i yıktırmayacağız”, “Yolsuzluklar ve Yüzsüzlükler Partisi AKP istifa”, “Faşist Erdoğan”, “Erdoğan yolsuzluğa ve hırsızlığa son”, “AKP Ayakkabı Kutusu Partisi” gibi pankartlar taşıyan grup “Brüksel’de hırsız var” sloganı attı. çektiğini de ifade etti. “Türkiye’de endişe duyduğumuz olayları çok yakından izliyoruz” diyen Barroso, “Bu konuları Erdoğan’la paylaştım. Bu sohbet sonucunda çok memnun oldum. Genelde erklerin ayrığına saygı duyulduğunu söyledi. Türkiye reformları sürdürmeye devam edecektir. Geri kabul anlaşması imzalandığı için Türkiye’ye teşekkür ettim. Türkiye’ye desteğimiz devam edecektir” dedi. Toplantıda Erdoğan net ve direkt konuşurken AB tarafı çok diplomatik yanıtlar verdi. Sıkıştırılınca, “samimi konuştuklarını, içeride ne konuşulduysa anlattıklarını” söylediler. Başbakan’ın kendisine komplo kurulduğu konusundaki açıklamalarını ve adalet konusundaki adımları dinlediklerini söyleyen Barroso ve Rompuy, kurum olarak sonuçlara bakacaklarını belirttiler. ‘Gizli oy’ sıkıntısı Meclis soruşturması için gizli oylama kriteri, AKP’yi düşündürüyor. Fezlekelerin Meclis’e gelmesi ve muhalefetin soruşturma komisyonu önergesi vermesi durumunda parti içinden firelere engel olunamayacağına dikkat çekiliyor. AKP’nin bu nedenle Meclis’e gelecek dosyalara, diğer dokunulmazlık fezlekeleri gibi işlem yaptırabileceği ve zamana yayma taktiği izleyebileceği dile getiriliyor. ‘Brüksel’de hırsız var’ ‘Yargı bağımsızlığı tartışılmaz’ Başbakan Erdoğan’ın AB Parlamentosu Başkanı Schulz ile yaptığı toplantıda Schulz’a, “HSYK tasarısı geçerse tepkiniz ne olacak, Türkiye’nin AB’ye katılımını nasıl etkileyecek” sorusu soruldu. Schulz, “Hukukun üstünlüğü önemli. Erklerin ayrılığı ilkesine saygı gösterilmeli, yargının bağımsızlığı korunmalı ve bu tartışılamaz bir konu. Mesajın net biçimde alındığını düşünüyorum. Başbakan Erdoğan da kendi görüşlerini ifade etti. Edindiğim izlenim, Türkiye parlamentosu konuyu ciddi şekilde ele alacak ve parlamentoda ifade edilen görüşler değerlendirilecek. Raportörümüz de Türkiye’nin ilerleme raporunda bu konulara yer verecektir” yanıtını verdi. Erdoğan ise aynı soruya, “HSYK’nin yapısıyla ilgili yasama organı bazı yanlışların düzeltilmesi noktasında adımlar atmıştır. Bu, komisyonda ve parlamentoda görüşülecek ve kanunlaşması halinde yürürlüğe girecektir” yanıtını verdi. Erdoğan, “Peki oyunun ortasında kurallarda değişiklik yapmak nasıl bir şey” sorusu üzerine ise “Oyun içinde kural değişmez derken, bu, başı ve sonu belli olan oyun için geçerli. HSYK’yle ilgili olarak; başı ve sonu belli değildir. Bu soruları anayasa değişikliği yaparken niye sormadınız” diye konuştu. ‘Kamuoyu önünde tartışmayalım’ Erdoğan, Kıbrıs sorununun çözülmesi için görüşmelerin iyi niyetle yapılması gerektiğini vurgulayarak “Bize bugün bir şey daha söylediler. Askerin çekilmesi gibi bir şey. Böyle bir teklifi biz duymadık, duymuyoruz. Çünkü Annan Planı’nda biz bunu kabul etmişken Rum tarafı kabul etmemişti” dedi. Schulz’un “Güney Kıbrıs’ın bütün adayı temsilen AB üyesi olduğunu” söylemesi üzerine söz alan Erdoğan, “Kuzey Kıbrıs’ı Güney’in temsil etme hakkı yoktur” yanıtını verdi. Yeniden söz alan Schulz ise “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile AP Başkanı’nın kamuoyunun önünde tartışmaya girmesini önlememiz lazım” dedi. Erdoğan’ın bu konudaki pozisyonunu anladığını dile getiren AP Başkanı Schulz, “adanın bütününün AB’ye girdiğini” savundu ve “Lütfen bu durumu kabul edin” diye konuştu. ‘Aslan’ın barodan kaydını silin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıçlar Sendikası’nın ardından CHP İstanbul Milletvekili, avukat Mahmut Tanal da adı Meclis’teki küfür ve uçan tekmesiyle anılan AKP Tokat Milletvekili, avukat Zeyid Aslan’ın hal ve tavırlarının avukatlık mesleğiyle uyuşmadığı gerekçesiyle İstanbul Barosu’na başvurarak kaydının silinmesini istedi. Tanal, Tanal, Aslan’ın milletvekili seçildiği 12 Haziran 2011 tarihinden bu yana avukatlık mesleğine yakışmayan, etik ve ahlaka aykırı hakaret ve sözleriyle pek çok kez kamuoyunda tepkiye neden olduğunu belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle