14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 EYLÜL 2013 CUMARTESİ 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Esad veya çevresi, tam bir budalalık eseri kimyasal silah kullanarak Suriye’de muhaliflere yardım etmenin ötesinde askersel bir müdahaleyi aklının ucundan geçirmeyen Amerika’yı Batı ülkelerini ayağa kaldırdı. Başkan Obama kısıtlı ama denizden havadan Şam yönetimini vuracağını açıkladı.. ve bizim ikiliye de gün doğdu. İlan buyurdu: “Her türlü saldırıya hazırız! Her türlü koalisyona gireriz!” Saldırmak için de ABD’nin yanında savaşacak koalisyona girebilmek için de Meclis kararı gerek! Milletten almış yetkiyi, iktidar olmuş. Ne söylerse millet adına söylüyor. Ne gerek var Meclis’ten izin almaya? Ana muhalefet, diğer muhalefet partileri; Meclis’e gitmeden, izin tezkeresini kabul ettirmeden sen kim oluyorsun da her türlü savaşa ve savaşacak koalisyona gireceğimizi ilan ediyorsun, diye yırtınıyorlar. Güya millet iradesine âşık, saygılı ya. Oysa kulakları savaşa hayır diyen seslere kapalı. Bir diktatör, hadi bu yakıştırmayı sevmiyor diyelim, tek adam havasında: Ben demek millet demek. Milleti temsil eden parlamento demek, diyor. Suriye sınırlarımızda saldırı hazırlıkları yapıyor. Bu ara Petersburg’da G20 liderler toplantısında. Dışişleri’nin zirveden günlerce önce RTE’nin, araları limoni Barak Obama ile baş başa görüşmesini sağlamaya çalışan çabaları boş çıkıyor. Rusya lideri Putin de RTE ile ayrıca görüşmeyi geri çeviriyor. HHH RTE; illa ki bir Batılı liderle görüşecek. Vakti bol Fransız Cumhurbaşkanı Hollande’a gidiyor ve görüşmeden sonra, birlikte... ...“Başkan Obama’nın müdahale kararını Kongre’ye götürmesini ‘saygı’ ile karşıladıklarını” açıklıyorlar... Bu açıklamaya güler mi ağlar mı insan, şaşırıyor. Olası savaş nedeniyle izin almak için kendi parlamentosuna başvurmayı reddeden... ...bundan da vazgeçtik. Parlamentoyu savaş olasılıkları, hükümetin tutum ve kararlarıyla ilgili bilgilendirmekten de kaçan bir Başbakan... ...ABD Başkanı’nın halkın temsilcisi Kongre’ye başvurusunu övüyor. Saygı ile karşılıyor. Pes doğrusu! HHH Kimi gazeteler RTE’nin, Petersburg’da illa ki bir başarı sağladığını duyurmak amacıyla; “Obama’nın RTE ile (tabii müdahale konusunda) ‘aynı çizgide’ olduğunu” büyük başlıklarla verdiler. Oysa Obama ile RTE’nin Suriye’ye bakışı arasında derin farklar var. ABD Başkanı, akşam yemeğinde müdahalenin sınırlı olacağını yineledi. RTE ise sınırsız, Esad devrilinceye dek müdahaleyi savunuyor. HHH Savaş havasını koklayarak ülkesinde olup bitenlere kayıtsız görünen bir Başbakan bu. Dolar almış başını gidiyor. Ekonominin geleceği tartışma konusu. Çözüm süreci çözümsüzlüğe doğru hızla ilerliyor. Muteber bir adammış gibi söz sahibi konumuna gelen, PKK adına konuşan terörist Cemil Bayık, çekilmenin durduğunu açıklıyor. PKK eylemleri başlayacak mı? Kaygı ve kuşku. Hükümet sağır!.. Bu Başbakan Suriye ile nasıl savaşırım, askeri Suriye üzerine nasıl gönderirim, Esad’ı nasıl alaşağı ederim derdine kendini kaptırmış; halkı doğrudan ilgilendiren sorunlar gündeminde değil. HHH Suriye politikası, politika olmaktan çoktan çıktı. RTE’nin Esad’a duyduğu kin ve intikam sorununa dönüştü. Suriye politikası Türkiye’nin sorunu değil. Artık RTE’nin kişisel duygularını tatmin etmeye yönelen bir politika. Suriye’de yönetimi devirmek Türk halkına, Türkiye’ye ne yarar sağlayacak? RTE çıkıp TV’lere bu soruyu yanıtlamıyor. HHH Durum, bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete de değil artık... Bu ülke çaresiz takıldı RTE’nin kişisel ihtirasları peşine, meçhule sürekleniyor. Bakalım nereye kadar! ‘Süreç devam eder’ PKK’li Cemil Bayık’ın çekilmeyi durduracakları yönündeki açıklamalarına AKP’liler ‘Süreçte Öcalan’ın tavrı önemli’ diyor EMİNE KAPLAN n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Komutana müebbet istemi ANKARA KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın hükümete 1 Eylül’e kadar süre verilmesine karşın adım atılmadığı, çekilmeyi durduracakları yönündeki açıklaması, AKP’de “Hükümet kendi takvimi içinde süreci devam ettirecek. Örgüt süre verdi diye ona göre takvim yapacak değiliz. Bayık’ın açıklamaları değil Öcalan’ın tavrı önemli” biçiminde değerlendirildi. KCK Yürütmesi Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın önceki gün “1 Eylül’e kadar Türk hükümetine süre vermiştik. Şimdiye kadar bir şey görmedik. Bu, şu anlama geliyor: Sorunu çözmek istemiyor, ezmeyi esas alıyor. Savaşmak istiyor. Buna karşı kendimizi savunacağız. Gerillayı durduruyoruz. Eğer operasyon yaptıklarını görürsek, bu operasyonlara karşı meşru savunma yapacağız. Savaşı daha da şiddetlendirmek isterlerse, güneye (Kuzey Irak) gelen grupları yeniden göndereceğiz” açıklaması süreçle ilgili yeni bir tartışma başlattı. AKP yöneticileri, bu açıklamalarla ilgili olarak İmralı’yı işaret ediyor. Daha önce de süreçle ilgili Murat Karayılan’ın benzer açıklamalar yaptığını, ancak Öcalan’ın tersi yönde kararlar aldığını belirten AKP’liler, “Burada Bayık’ın açıklamaları değil, Öcalan’ın tavrı ve ne diyeceği önemli. Devletin muhatabı Bayık değil Öcalan” görüşünü dile getirdiler. AKP’liler, hükümetin süreci PKK’ye göre yürütmeyeceğini, kendi takvimi olduğuna dikkat çekerek “PKK süre verdi ya da kendi takvimine göre istedi diye adım atmamız söz konusu olamaz. Hükümet, kendi takvimi içinde süreci devam ettirecek. Demokratikleşme paketinin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Arjantin dönüşü değerlendirileceği açıklandı. Eylül sonuna kadar gerekli adım atılacaktır. Süreç sürse de sürmese de kesintiye uğrasa da uğramasa da paket kamuoyuyla paylaşılacak” değerlendirmesini yaptılar. Katliamı ‘asker yaptı’ iddiası Yurt Haberleri Servisi Şırnak’ın Cizre ilçesinde 1993’te 5 kişinin öldürülmesiyle ilgili soruşturmada yıllar sonra çarpıcı gelişmeler yaşandı. Güçlü köyü Kolgezer mezrasında 12 Ocak 1993’te Nezir (8), Lokman (21), Hacer (4), Hıdır (20) adlı kardeşlerle anneleri Nasibe Elgün, (42) uzun namlulu silahlarla taranarak öldürüldü. Evin gelini Hediye Şakar ile Azize Özdemir ise katliamdan kurtuldu. Olaydan 4 ay sonra Cizre İlçe Jandarma Komutanı Aydın B. imzasıyla savcılığa gönderilen tutanakta, olayın PKK’lilerce gerçekleştirildiği belirtildi. Zamanaşımına az bir süre kala dosyayı yeniden açan savcılık, Aydın B’nin birden fazla kişiyi öldürmek suçundan hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açılması için dosyayı Cizre Başsavcılığı’na gönderdi. Komutan Aydın B, suçlamaları redetti. Köylülerden Ahmet Kılıç ise, “Olaydan sonra Aydın B. köye gelip hepimizi topladı ve ‘Ben Lokman’ı nasıl öldürdüysem, birkaç kişi daha var onları da öldüreceğim’ diye tehdit etti” diye konuştu. Eşini ve 4 çocuğunu olayda kaybeden Davut Elgün ise ifadesinde şunları anlattı: “Lokman’ı götürmek istemişler. Kar olduğu için kaçanların izlerini takip ettim. İzler Katran köyünde bulunan bölük komutanlığına 150 metre mesafede duran panzerin lastik izlerinin olduğu yerde bitiyordu. Ertesi gün Aydın B, köye gelip komşu köyden Beşir’e ‘Bunları örgüt vurdu diyeceksiniz, yoksa sizin de başınıza aynısı gelir’ diye tehdit etti. 45 gün sonra ‘Ailemi neden öldürttün’ dedim. O da, ‘Bu işi fazla kurcalama yoksa seni de öldürürüm’ dedi.” Bayık değil, Öcalan önemli NSA devlerle çalışmış Şifrelenen verilere ulaşmak için çok yönlü çaba sarf edilmiş Dış Haberler Servisi Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (NSA) süper bilgisayarlar, teknik oyunlar ve çeşitli ikna yolları kullanarak, internet görüşmelerini korumak için kullanılan şifrelerin büyük bölümünü ele geçirdiği belirtildi. The Guardian, New York Times gazetelerinin ve ProPublica internet sitesinin NSA’nın eski analistlerinden Edward Snowden’dan edindiği belgelere göre teşkilat son 10 yıldır internette kullanılan şifreleme teknolojilerini kırmak için çok yönlü bir çaba sarf ediyor. NSA’nın dünyada milyonlarca insanın her gün internet ortamına gönderdiği verileri (Banka sistemleri, hassas ticari sırlar, sağlık kayıtları, eposta gö NSA’nın tüm kirli çamaşırlarını ortaya döken rüşmeleri, telefon konuşmala Edward Snowden, ABD’de halk kahramanı gibi. rı, internet görüşmeleri vb.) koken 2013 bütçesine göre, programlanrumak adına konulmuş şifreleri kırmak ya da ele geçirmek amacıyla mış şifreleri ele geçirmek ve şifreli serİngiliz Başbakanlık İletişim Merkezi ile vislere sızmak adına NSA’nın geliştirdiği “Bullrun programı”nın maliyetiçalıştığı ifade edildi. Belgeler, şifrelenen verilere ulaşmak nin yıllık 254.9 milyon dolar olduğu beiçin istihbarat örgütlerinin Google, Ya lirtiliyor. NSA bu işlemleri gerçekleşhoo, Hotmail ve Facebook gibi ticari tirirken hedef bilgisayarı şifrelemeden sağlayıcılarla çalıştığını ortaya koyar önce tuzak mesajlar gönderiyor. ‘En iyi çözüm özgür yazılım’ ÖZGÜR ULUSOY Özgür yazılımcı ve kriptograf, eski TÜBİTAK başuzmanı Alp Öztarhan, NSA’yla ilgili son haberlerin bugüne kadar Edward Snowden’dan gelen en önemli bilgiler olduğunu düşünüyor. Bilgilerin, NSA’nın internet üzerinde güvenlik ürünleri satan firmaların hepsiyle işbirliği yaptığını gösterdiğini belirten Öztarhan, “Bu, şirketlerin NSA’nın arka kapıdan girip herkesin iletişimini okuyabilmesi için zayıflıklar yerleştirdiğini, ürettikleri şifrelerin kırılabilir olmasını sağladıklarını gösteriyor” diyor. Öztarhan’a göre, şirketler şifreleri NSA’ya açarken, NSA’nın yanı sıra başka kişi, örgüt vb’nin de şifreleri kırabilmesine olanak tanımış oluyor. Söz konusu proje için 250 milyon dolarlık bir bütçeden söz edildiğini, ancak ortada 250 milyon dolarlık bir yazılım bulunmadığını kaydeden Öztarhan’a göre bundan korunmanın en iyi yolu GPG (GNU Privacy Guard) gibi özgür yazılım kullanmak. Gazetemize Barış Selçuk ödülü Eminağaoğlu’nun ‘davalardan çekilin’ çağrısına avukatlardan destek geldi denendi. Bunlardan biri de özel olarak üretilmiş haberlerdi. O haberlerin en ünlüsü ve etkilisi şuydu: Denizin yüzeyi tümüyle petrolle kaplanmış. Dalgalar kıyıdaki kayalığa vurdukça kirlilik korkunç bir hal almış. Bir karabatak çaresizlik içinde çırpınıyor. Çırpındıkça kanatlarına petrol doluyor, hareket etmesi zorlaşıyor. Az sonra ölecek... Bu görüntülerin üzerine bindirilen habere göre; Saddam, müdahale olasılığının yükselmesi üzerine Basra Körfezi’ndeki tüm petrol vanalarını açmıştı. Körfez ölüyordu, kirlilik giderek yayılıyordu. Saddam tüm insanlığa karşı suç işliyordu. Bu “şeytan”ın durdurulması için bir an önce harekete geçmek gerekiyordu. Haber, doğal olarak tüm dünyada yankı uyandırdı. Savaşın başlamasından bir süre sonra anlaşıldı ki; o görüntüler Basra Körfezi’nde değil, Atlas Okyanusu kıyılarında çekilmişti. Haber de gerçek değildi. Buna benzer küresel ölçüde etki yapan haberlerin neredeyse tümünün özel üretim olduğu anlaşılınca Amerikalı gazeteciler yönetime şunu söylemişti: “Bunu bize bir daha yapmayın.” HHH Bugün Suriye’den gelen haberlere bizim iktidar “tam kinli” bakarken, Batı’nın “temkinli” bakmasında yakın geçmişte yaşanan böylesi gelişmelerin de payı vardır. Televizyonda cansız çocuk bedenlerini yan yana görünce ben de irkildim. Kiminde donakaldım, kiminde vücuduma ateş değmiş gibi hızla kanal değiştirdim. Buna neden olanları lanetlememek mümkün mü? Elbette değil... Ancak o görüntülerin tam olarak nerede çekildiği, ölümlerden kimin sorumlu olduğu net değil. Asıl önemlisi, bu öfkeyle atılacak adımın ne getireceği belli değil. Zira bu katliamı yapan da Suriyeli, bu katliama uğrayan da. Savaşın iyisi olmaz, ama en kötüsü iç savaştır. Kosova’dan Irak’a, Güney Afrika’dan Saraybosna’ya, Yemen’den Nikaragua’ya son 20 yılın pek çok iç savaş bölgesini yerinde gördüm. Savaşın izlerine dokundum. İç savaş; bir insanın sağ elinin sol elini kesmesi, buna kızan sol ayağının sağ ayağını sürekli tekmeleyip, “onunla yürümem” demesi gibi bir şey. İç savaş deyince belleğimde donup kalmış onlarca görüntüden biri, savaşın bitiminden iki yıl sonra gittiğim Saraybosna’dadır. Kentin en yeni yapıları mezarlıklardı. Mezarlık deyince aklınıza sadece şehrin az ötesindeki özel duvarlarla çevrili alanlar gelmesin. 19911995 arasındaki 4 yıllık iç savaşta 250 bin insanın öldüğü Saraybosna’da nerede toplu kıyım yapılmışsa orası mezarlık olmuş. Pazaryeri, kenti ortadan ikiye çoğaltan Miljacka Irmağı kıyısı. Kentin işlek bir yerinde çiçeklerle bezeli alan görüyorsunuz. Bir cep parkı olmalı deyip, gülümseyerek yaklaşıyorsunuz, bir de bakıyorsunuz 1015 kişinin koyun koyuna yattığı bir mezarlık... HHH Dileriz Suriye’de iç savaş bir an önce biter, ülke yaralarını sarmaya başlar. İşte o gün acının büyüklüğü ayrıca ortaya çıkacak. Suriye’de iç savaşa karşı, dışarıdan müdahale ile savaşacak “gönüllüler” aranıyor! “Barış gönüllüleri” tanımını duyduk ama, uluslararası ilanla aranan “savaş gönüllüleri” 21. yüzyılın dramatik sonuçlarından biri. Bu arayışın başını henüz kendi iç barışını tam olarak kuramamış Türkiye’nin çekmesi bölgenin daha ciddi, daha geniş ölçekli karmaşaya sürüklenebileceğinin işareti. Yıllardır her açılımda “barış dili” kullanın diyenler, şimdi “savaş dili” kullanmayanları neredeyse hain ilan edecek. Suriye sınırımız soğuk savaş dönemi boyunca mayınlıydı. Yıllarca bunlar nasıl kaldırılır diye düşünürken şimdi iki ülkenin neredeyse her yerine mayın döşeniyor. Yapmayın... Geleceğe böyle bir miras bırakmayın... Sonucu belirsiz planlara ortak olmayın... Dışarıdan gelen bir gün gider; en uzun sınırımızın Suriye ile olduğunu unutmayın... Akan kana ekmek doğramayın... n İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Gazetemiz İzmir bürosu muhabirlerinden Ozan Yayman, “CD’ler yolda doğurdu” başlıklı haberiyle, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Barış Selçuk Gazetecilik Yarışması’nda, Hande Mumcu Özendirme Ödülü’ne değer görüldü. Gazeteci Barış Selçuk 1994 yılında göreve giderken geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirmişti. n İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 23 yıl hapis cezası verilen kanser hastası Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tahliye edilmesi için başlatılan kampanyada toplanan 5 bin imza Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e gönderildi. Kampanyada, ikinci Kuddusi Okkır vakası yaşanmadan Hilmioğlu’nun vicdani ve insani nedenlerle tedavi olmak üzere serbest bırakılması istendi. Kampanya “change.org” sitesinde yürütülüyordu. ‘Özel mahkemeler kapatılmalı’ Uludereli aileler: Erdoğan bizi de hatırlasın DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Gülyazı köyünün Irak sınırında 28 Aralık 2011’de sınırdan geçen 19’u çocuk 34 kişi savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmüştü. Katliamın üzerinden 617 gün geçmesine karşın, soruşturmada bir arpa boyu yol gidilmedi. Dosya askeri savcılığa devredildi. Uludereli aileler tarafından yapılan ortak açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın G20 zirvesi öncesi havaalanında düzenlediği toplantıda Suriye’de yaşananlara ilişkin “Bu bir insanlık suçu. Uçaklarla bombalayacaksın, öldüreceksin suç olmayacak; kimyasal varsa suç olacak. Bu böyle olmaz” sözleri anımsatılarak “Başbakan Roboski katliamını hatırlayabiliyor mu? F16 uçaklarınca bombalandığını bilmiyor mu? Bu ne ikiyüzlülük, riyakârlık, vicdansızlık. 34 can senin gözünde ne anlam taşıyor?” denildi. EMRE DÖKER ÖZRü KabaHatinDen beteR Hilmioğlu için 5 bin imza İZMİR Özel yetkilerle donatılmış mahkemelerde savunmanın işlevsiz bırakılması avukatları yeni çözüm arayışlarına iterken Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun avukatlara, “Bu mahkemelerden çekilin çağrısı” destek buldu. Eminağaoğlu, önceki gün İzmir Barosu tarafından düzenlenen etkinlikte, terör mahkemelerinde avukatların iş kabul etmemesi gerektiğini söylemişti. Aydın Barosu Başkanı Sümer Germen, özel yetkilerle donatılmış mahkemelerde savunma yapılabilir noktada olunmadığını, Eminağaoğlu’nun çekilme çağrısına destek verdiğini söyledi. Germen, özel yetkili mahkemeler ve yeni adıyla terör mahkemelerinin kaldırılmasını ve şu ana kadar verdiği kararların da yok sayılması gerektiğini belirtti. İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş da, avukatların mahkemelerden çekilmesi konusunu gündeme alabileceklerini söyledi. Bu konuda Türkiye Barolar Birliği’nin karar alması gerektiğini dile getiren Pekdaş, özel yetkili mahkemelerin hukuka aykırı olduğunu söyledi. ‘10. Yıl Marşı çalınacak diye bir gelenek yok’ CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Eskişehir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 91. yıldönümü törenlerinde, askeri bandoya 10. Yıl Marşı’nın çalınmaması talimatını veren Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, 10. Yıl Marşı çalınacak diye bir gelenek olmadığını savundu. Gazetemizin ortaya çıkardığı olayın ardından CHP, İP, ADD, ÇYDD ve TGB üyeleri valilik önünde 10.Yıl Marşı söyleyerek Vali Tuna’yı protesto etmişti. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Tuna, “Program akışında marş çalınması bulunmamaktadır. Bu konuda tarafıma herhangi bir talep gelmemiştir” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle