14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Hanehalkları, bütçelerinden yüzde 26 ile en fazla payı konut ve kira harcamasına ayırdı Ev sahibine çalıştık Ekonomi Servisi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçen yıl aile bütçesi içinde en yüksek payı yüzde 25.8’le konut ve kira harcamaları aldı. TÜİK 2012 yılına ilişkin “Hanehalkı Tüketim Harcaması” istatistiklerini yayımladı. Buna göre, hanehalkı başına aylık ortalama tüketim harcaması değeri 2011’de 2 bin 120 lira iken geçen yıl 2 bin 366 lira olarak tahmin edildi. Geçen sene kentsel yerlerde 2 bin 642 lira olan hanehalkı başına aylık ortalama harcama değeri, kırsal yerlerde 1741 lira olarak hesaplandı. Hane harcamalarında konuttan sonra en yüksek payı yüzde 19.6 ile gıda ve alkolsüz içecekler alırken sağlık harcamalarına yalnız yüzde 1.8, eğitim hizmetleri harcamalarına da yüzde 2.3 oranında pay ayrıldı. Verilerden elde edilen sonuçlar özetle şöyle: 4 Gıda ve içeceklerin harcamalardaki payı 2011’de yüzde 20.7 ‘den yüzde 19.6’ya düştü. 4 Sağlık harcaması payı yüzde 1.9’dan yüzde 1.8’e, haberleşme harcaması payı yüzde 4’ten yüzde 3.9’a düştü. Konut ve kira harcamaları payı yüzde 25.8’le, ulaştırma harcamaları payının da yüzde 17.2’yle değişmedi. 4 Gelire göre sıralı yüzde 20’lik gruplar itibarıyla tüketim harcamalarının dağılımına bakıldığında, birinci yüzde 20’lik grupta (en düşük gelir grubu) yer alan hanehalk larının gıda harcamasına ayırdıkları pay yüzde 29 iken, beşinci yüzde 20’lik gruptaki (en yüksek gelir grubu) hanehalklarının gıda harcamalarına ayırdığı payın yüzde 14.4 olduğu görüldü. 4 Eğitim hizmetleri harcamalarının oranı ise birinci yüzde 20’lik grup için yüzde 0.6 seviyesindeyken beşinci yüzde 20’lik grup için yüzde 4.1 oldu. 4 Konuta yapılan harcamaların yüzde 11.3’ü birinci yüzde 20’lik grupta yer alan hanehalklarına ait iken yüzde 31.8’i beşinci yüzde 20’lik gruptaki hanelerde oluştu. Piyasalardan Savaş Siparişi ABD önderliğinde Suriye’ye yapılacak askeri operasyona ilişkin Başkan Obama’dan gelen ilk açıklamadan bu yana 5 gün 5 gece geçmiş. Yetkili merkezlerden yapılan her açıklamayla, beklenen operasyonun içeriğine ilişkin bilgiler dağarcığımıza bir şeyler ekliyor, üzerlerine katılan yorumlar, uzman bilgilendirmeleriyle algılamalarımız şekilleniyor... Operasyonun olmazları, olacakları kayıtlara alınmış olarak sayıldıkça, ortaya çıkan sonuç; tablodaki vurgulamalardan aldığım kimi notlara, önceliklere bakınca, “İşte piyasalar düzeninin önceliklerine, gündemine uyarlanmış bir savaş siparişi... Uydurulabilirse ancak bu kadar uygunu olabilir...” diye gülümsemekten kendimi alamadım... Çünkü gelişmelerin toparlandığı piyasacılara yönelik bir programın içinde, piyasacı kökenli uzmanların doğal refleksleri yeterince açıklayıcıydı... Bildiğiniz üzere, piyasalara ilişkin bilgilendirme programlarında, benim en çok kafayı taktığım vurgulama, sözü edilen ekonomik, sosyal, siyasal olay her ne olursa olsun getirisinin, gerçekleşmesinden daha çok piyasaları etkilemesiyle ilgili gerçekliğin altının çizilip duruluyor olmasıdır. Söz konusu piyasaları etkileyen gelişme ister olumlu, ister olumsuz, ister hafif dalgalanma, isterse büyük kriz kaynağı olsun, olasılıklarının gündemde olduğu, varsayıldığı süreçlerde neden olduklarından daha çarpıcı piyasaları etkilediklerine kafam bir türlü basmıyor. Olasılık, yani olayın kendisi gerçeği değil de sanalı piyasaları daha çok çarpıyor? Baksanıza tüm dünyanın Suriye’ye dönük bir operasyona kilitlendiği bu zaman diliminde, 3 Eylül sabahı Akdeniz’de askeri tatbikatta fırlatılan iki serçe (Saprov) füzesi büyük paniğe yol açmış, piyasalar anında yerinden oynamış. Sonrasında ABD’nin operasyon için Kongre kararı bekleyeceği, ekonomi zirvesinin daha önceden dünya büyüklerinin pazarlıklarına konu olacağı anımsanınca, piyasaların yeniden sakinleşmeleriyle savaş olasılıklı çarpıntı, yükselişler yerlerini sakinliğe, anlaşılabilir düşüşlere neden olmuş... İşte bu bilgilendirmenin ardından son durumlar, değerlendirmeler alt alta sayıldığında, piyasacılar ruhu ile gelen tepkilerden; “Bir Amerikalı askerin postalı Suriye toprağına değemeyecek, Esad’ın düşürülmesi hedef alınmayacak, kimyasal silahın kullanılmasının cezalandırılması çerçevesinin dışına taşılmayacak, Suriye’nin geleceğinin yazılması iradesi Suriyelilere bırakılacak, olabildiğince Esad diktatörlüğünden, radikal İslami iktidar yapılanmalarından uzak, köşelerin törpülendiği bir ittifak yönetiminin oluşması için katkılar aranacak...” vurgulamalarında, “ohh” çekme anlamında çıkarılan seslerden de, “piyasalar düzeninin siparişlerine uygun bir Suriye operasyonunun” gerçekleştirilmesi için kafa patlatılmakta olduğunu algılıyorum... HHH İyi güzel de... Türkiye’den, en uzun ve en sıcak sorunların yaşanmakta olduğu sınır boyumuzdan, hele de Başbakan ile Dışişleri Bakanımız başta, iktidarlarından gelen açıklamalarla, ABD eksenli dünyadan gelen açıklamalar arasındaki açı giderek açılmıyor mu? ABD yetkili isimleri, Obama’nın, hem uzlaşma noktası bulmak zorunda olduğu hem de karşı cephe, çıkarları olan Rusya’nın bu süreçte en çok nabzını tutmak gereğini duyması eşyanın tabiatına uyan bir durum. Stratejik müttefikleri İngilizler, Fransızlarla sıkı işbirliğini ortaya koyan, Kıbrıs, İncirli; gemi üslerinden ortak hareket, atak bilgileri de kaçınılmaz. Dahası hem stratejik ortak, hem NATO müttefiki, İranSuriye tehditlerine karşı korunması sorumluluğu üstlenilmiş Müslüman ağırlıklı ülke Türkiye’nin bu operasyona bulaştırılmaması özeni de anlaşılabilir. Başbakan Erdoğan, Türkiye adına Esad’ı götürecek bir operasyonda, “gönüllüler ordusu içinde yer alma, üzerine düşenleri gönüllü, sonuna kadar yapma...” sözü, çağrısını günde birkaç kez yinelip dururken, ülke kamuoyuna moral vermeye yönelik, tarihe, Malazgirt’e kadar gidedursun... iktidarlarının gönüllü üstlendikleri Suriye rolünün bedellerini çok çarpıcı, güncel, yeni sabotajlar, sınırdaki silahlı, ölümlü patlamalarla giderek daha ağır ödenmeye gebe gelişmelerin habercileri... Siyaseten Erdoğan iktidarlarının kendi kendilerini getirdikleri noktada, Esad’ın iktidardan düşürülmediği olasılıklardan paniğe kapılmaları doğal... Uzun süreçte Esad götürülse de Esad iktidarlarının temsil ettiği Suriye güç odaklarının da içinde oldukları olabildiğince geniş cepheli, barışçı bir koalisyon, Erdoğan İktidarlarının baş koyduğu yeni Suriye iktidarları oluşumu ile kökten çelişmeli... Doğrudan sorumlu olmasalar da, destek vermekle damgalandıkları Suriye muhalefeti oluşumu cephesi Sünni, radikal İslami akımlar ağırlıklı. Bu tabloda Suriye Kürtlerinin çaktırmadan EsadABD onaylı olduğu öne sürülen özerk yönetimleriyle ilgili çözüm nasıl üretilebilir?.. ABD’nin askeri operasyon olasılığı bile Türkiye’nin Suriye bataklığına çekilme sorunlarını katlamışken, kimselerin sağlıklı öngörüler yapamadığı emperyal askeri operasyonun getirecekleri karabasanken... İktidarlarının savaş tamtamları aklın işi mi, yoksa çaresizlikte delice dışa vurum mu?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle