14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EYLÜL 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Dış talebe dayalı büyüme modelinin ve istihdamın lokomotifi ihracatın katkısı eksiye döndü Büyüme rayından çıktı Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin üzerinde yüzde 4.4 büyüdü. Açıklanan verilere göre ekonomi, hızla büyüyen finansal kesim ile büyümeye net 1.4 puanlık katkı yapan kamu yatırımları yüzünden ayakta duruyor. Bir zamanlar büyümenin lokomotifi diye övünülen ihracatın net katkısı eksi 3 puana kadar çıktı. Ekonomi Servisi Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin üzerinde yüzde 4.4 büyüdü. Daha önce yapılan anketlerde yüzde 3.5’lik bir büyüme beklentisi söz konusuydu. Bu yüzden kısmen sürpriz etkisi yaratan sonuçlar, özellikle ekonomi yönetimi tarafından yapılan umutlu değerlendirmelere de zemin hazırladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) dün yılın ikinci çeyreğine ilişkin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Buna göre GSYH, 2013’ün ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4.4 büyüdü. Mevsim ve takvim etkisindan arındırılmış büyüme oranı 2013 ikinci çeyrekte ilk çeyreğe kıyasla yüzde 2.1 oldu. İlk çeyrekte ekonomi bir önceki çeyreğe göre yüzde 1.6 oranında büyümüştü. Veriler yılın ilk yarısında ekonomideki kümülatif büyümenin yüzde 3.7’ye ulaştığını gösteriyor. Bu arada TÜİK 2013 ilk çeyrek için daha önce yüzde 3 olarak açıkladığı büyümeyi yüzde 2.9’a revize etti. TÜİK verilerine göre; * Yılın her iki çeyreğinde de büyümeye bankacılık sektörü, kamu harcamaları ve özel sektör tüketimi öncülük etti. Alt sektörler itibarıyla mali aracı kuruluşlarda yüzde 8.5’lik büyüme gerçekleşti. Bu, sıcak paranın Türkiye ekonomisi üzerindeki etkinliğini sürdürmekte olduğunu gösteriyor. Mali aracı kuruluşları yüzde 7.4’lük artışla devlet nihai tüketim harcamaları izledi. * İkinci çeyrekte iktisadi faaliyet kollarına göre yıllık büyüme oranları da imalat sanayisinde yüzde 3.4, inşaatta yüzde 7.6, ticarette yüzde 5, ulaştırma ve haberleşmede yüzde 3.3 oldu. * Geçen yıl büyümenin lokomotifini oluşturan net ihracat bu dönem büyümeyi 3 puan, özel yatırımları yarım puan aşağı çekti. Yüzde 4.4’lük büyümeyi yurtiçi tüketim 3.4 puan, stok değişimleri 2.3 puan, devletin yatırım harcamaları 1.4 puan, devletin nihai tüketim harcamaları 0.8 puan yukarı çekti. * Yılın ikinci çeyreğinde birinci çeyrekten farklı olarak stok değişimleri de büyümeye kaynaklık etti. Ekonomi yönetimi büyümenin, birkaç gün önce revize edileceği açıklanan Orta Vadeli Plan hedeflerine paralel ilerlediğini ve yıl sonu büyümesinin yüzde 4’e yaklaşacağı umudunu dile getirdi. Sanayi Bakanı Nihat Ergün bir adım daha atarak yıl sonu itibarıyla büyümenin yüzde 4’ün üzerinde gerçekleşebileceğini ileri sürdü. Öte yandan bu yılın 4. çeyreği ile 2014’te yurtiçi aktivitelerdeki yavaşlamanın daha görünür hale geleceğini savunan Goldman Sachs, 2013 yılı için GSYH büyüme tahminini yüzde 4.5 olarak korurken, 2014 için tahminini yüzde 4.2’den yüzde 2.7’ye indirdi. Tamer Özyurt Orta Gelir Tuzağında Türkiye Orta gelir tuzağı kavramı iktisat yazınına Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley ekonomi profesörü Barry Eichengreen’in bir çalışmasıyla girdi. Kavram, kişi başına düşen milli gelirin (2005 fiyatlarıyla) 16.000 dolar düzeyine ulaşmış ülkelerde ileri sanayileşme aşamalarına geçebilmek için gerekli üretkenlik ve kurumsal dönüşümleri gerçekleştirmekteki zorlukları betimlemek için kullanılıyor. Tarihten elde ettiğimiz gözlemlere göre, ekonomiler “orta gelir” düzeyine yaklaştıkça, artık tarımdan kente işgücü transferine ve sermaye yatırımlarının uyardığı yüksek karlara dayanan görece “kolay” büyüme kaynakları uyarıcı gücünü yitirmekte; teknolojiler olgunlaşmakta, giderek eskimektedir. Sermayenin kârlılığındaki gerilemeler sonucunda vasıfsız işgücü ve doğal kaynakların kullanımına dayanan basit teknolojili sermaye birikiminin ivme kaybetmesi kaçınılmaz olmaktadır. İktisatçılar bu düzeyi “orta gelir eşiği” olarak tanımlamakta ve bu noktadan sonra büyümenin kaynaklarının artık sermayenin yeni yatırımlarından değil, üretkenlik kazanımlarından elde edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. İktisat yazını söz konusu eşiğe takılıp kalan ve üretkenlik arttırıcı reformları hayata geçiremeyen ülkeler için “orta gelir tuzağı” kavramını kullanmaktadır. Üretkenliğin artırılması ise beşeri sermayeye eğitim ve araştırmageliştirme (ArGe) yatırımlarıyla ve kurumsal reformlarla olasıdır. HHH Türkiye’nin orta gelir tuzağı riski ile karşı karşıya olduğunu savunan uyarılar sık sık ulusal ekonomi yazınında gündeme geliyor. Bunlardan en sonuncusu geçen hafta başında Bahçeşehir Üniversitesi BETAM’da görevli meslektaşlarımızın yürüttüğü bir çalışma oldu (*). Profesör Seyfettin Gürsel ve araştırma görevlisi Barış Soybilgen söz konusu çalışmalarında Türkiye’de son iki yılda emek verimliliğinin düşüşe geçtiğini vurgulayarak “her alanda ekonominin etkinliğini artıracak reformlar yapılmadığı takdirde” Türkiye’nin orta gelir düzeyinden uzun yıllar çıkamayacağı uyarısını yapmaktalar. Ancak, burada çok acil bir soru gündeme gelmektedir: Hangi Türkiye? Örneğin, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) için hazırlamış olduğumuz 2012 tarihli bir raporda (**) bu soruya değinilmiş ve orta gelir tuzağı kavramı Türkiye’nin bölgesel kalkınma yolundaki farklılıkları sorunu çerçevesinde ele alınarak Türkiye’de “birden fazla Türkiye ekonomisi” olduğu gerçeğinin altı çizilmiş idi. Raporun ana bulgularına göre, kavramın Türkiye açısından sadece niceliksel bir eşiğin belirlenmesi ve bu eşiğin nasıl atlatılabileceği konularından ibaret basit bir istatistik egzersizinden ibaret olamayacağı açıktır. TÜRKONFED’in 2012 raporunda Türkiye, gelir gruplarına göre üç bölgede değerlendirilmektedir: İstanbul, Ankara ve İzmir’in başını çektiği yüksek gelirli Türkiye’nin bölgesel geliri 376 milyar dolara ulaşmakta ve Norveç, İsviçre gibi Avrupa ekonomilerinden daha büyük bir gelirle orta gelir tuzağından çıkışlarının göreceli olarak kolay olacağı görülmektedir. Bu bölge, Türkiye’nin idari, siyasi, ticari ve finansal güç merkezlerini barındırmakta ve geride kalan Türkiye ile olan bağlantıları da zayıflamaktadır. Bunun dışında orta gelirde sıkışma tehlikesi yaşayan Türkiye ile, aslında orta gelir düzeyini yakalama şansı dahi bulunmayan yoksul bir diğer Türkiye gözlenmektedir. Yoksulluk tuzağında kalmış bulunan yoksul Türkiye’nin yaşamakta olduğu bu bölgede ortalama eğitim süresi 5 yıldan dahi az olup (ilkokul mezunu değil); sabit sermaye yatırımlarından yoksun; mevsimlik ve düşük vasıflı işgücüyle merkez kapitalizminin ilkel sömürüsüne ve sosyal dışlanmışlığa uğramış 27 ilimiz bulunmaktadır. “Orta/yüksek gelirli Türkiye” ile “Yoksul Türkiye” birbirinden kopuk görünmesine karşın aralarındaki işgücü ve sermaye göçü, finansal bağımlılık, ulaştırma ağlarındaki girift yapılaşma ve benzeri mekanizmalarla sürekli olarak birbirini besleyen ve yoksul Türkiye’yi kalıcı olarak yoksulluk tuzağına hapseden bir ikili tuzak (duality trap) yapısı sunmaktadır. Türkiye ekonomisinin bölgesel yapı farklılıklarını gözeterek yürüttüğümüz projeksiyonlar, var olan büyüme patikası boyunca ulusal gelirin (2010 sabit fiyatlarıyla) 1.200 milyar TL’den, 2025 yılında 2.100 milyara yükseleceğini; ancak zengin ve yoksul bölgeler arasındaki katma değer üretimi farkının daha da genişleyeceğini göstermektedir. Bir başka deyişle, yoksul bölgede katma değerin üretimi ulusal ekonomiden ayrışarak bir tuzağa dönüşmekte ve giderek tüm ulusal gelirin de yavaşlamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, mevcut süreçler altında yoksul ve orta/zengin Türkiye’nin bir arada varlığı giderek sertleşen bir bölgesel farklılık sergilemekte; söz konusu ikili tuzak birbirini besleyerek tüm ulusal ekonominin potansiyel büyüme hızının durgunluğa itilmesi tehdidini doğurmaktadır. Türkiye’yi tek bir homojen bölge olarak ele alan ve bölgesel karakteristikleri göz ardı ederek uygulamaya geçirilen politikaların beklenen sonuçları doğurmadığı açıktır. Genel itibarıyla Türkiye, DoğuBatı ayırımında gelişmişlik farkının derinden hissedildiği bir ülke konumundadır. Küresel dünyayla eklemlenmiş, yüksek gelirli Türkiye’nin sorunları ile yoksulluk tuzağındaki Türkiye’yi birlikte değerlendirebilecek iktisadi kalkınma politikaları ise neoliberal öğretinin piyasa sinyallerine terk edilemeyecek kadar karmaşık ve o derecede önemli bir konudur. (*) S. Gürsel ve B. Soybilgen,(2013) “Türkiye Orta Gelir Tuzağının Eşiğinde” BETAM Araştırma Notu, No 13/154. (**) E. Yeldan; K. Taşçı, E. Voyvoda ve E. Özsan (2012, Aralık) “Orta Gelir Tuzağından Çıkış: Orta Gelir Tuzağı Sarmalında Türkiye” TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) Raporu, İstanbul. Özyurtlar’dan Esenyurt itirafı Ekonomi Servisi Öz Esenyurt’taki imar sorunu Orada artık sorunlar belediye kaynaklı olmakyurtlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Tamer nedeniyle son iki yıldır hem tan çıktı. Bundan sonra Özyurt 1.5 yıldır cehen firmalar hem de yurttaşlar artık müşteri ve firmaların problemi. Esenyurt’ta nem ateşlerinin yandığı büyük sıkıntı yaşadı. devam eden bir problem Esenyurt’ta proje geliştirBölgede proje geliştiren varsa müşteri ve firmameye çalıştıklarını kaydeÖzyurtlar İnşaat, kısa süre derek “Esenyurt’ta imar Özyurtlar’ın patronuna göre dan kaynaklanıyor. arayla N5 Suites, NCity Esenyurt ve NCadde projelerini sa* Esenyurt’ta geliştirproblemi çok uzun sür imar sorununun uzamasının tışa sundu. Memleketi Antep’te diğimiz Ntowers, Nmer dü. Esenyurt Belediyesi sorumlusu firmalar. bir proje hazırlığı içinde olduklakez projelerinde 1350 ile İstanbul Büyükşehir rını açıklayan Tamer Özyurt, “Andaireyi revize etmek Belediyesi arasında sürtep projemi bir Alman ortak ve tüşme, anlaşmazlık vardı. Esenyur’ta zorunda kaldık. Bunların 300 taneTürkiye’nin en büyük holdinglerin1.5 yıl önce inşaatlar durdu. Ama bu sinin hak sahibine başka daireleri den biriyle geliştireceğiz. Projenin rada proje üreten firmalar da işin su gösterdik ve önerdik onlarla anlaşyıl sonu tanıtımını yapmayı planyunu çıkardı. Buna biz de dahiliz. Bin tık. 1000 civarında daire sahibine lıyoruz. Proje Antep’te Sinpaş’ın konutluk yere iki bin konutluk proje de paralarını ödedik. Biz daireleri Antepia projesinden sonra bölgepeşin satmamıştık. O nedenle yüz nin en büyük projesi olacak. Yakyapmaya kalktılar” dedi. Şu anda yeni imar planının askı sürecin de 100 bir iade söz konusu olmadı. laşık 800 bağımsız birimden oluşade olduğunu, yeni imar planı onaylandık Ödemenin yüzde 35’i gibi para al cak” dedi. Bir diğer yeni yatırımtan sonra firmalar yeni plana göre proje mıştık. Onları iade ettik. larını Bayrampaşa’ya yapacakları* Tüm yaşanan sorunlara rağ nı anlatan Özyurt, “Kentsel dönülerini tadilat ruhsatıyla revize edebileceklerini kaydeden Özyurt’un konuşmasının men Esenyurt’a yatırım yapmakşümü desteklemek adına biz de Bayrampaşa’da bir proje geliştirmetan vazgeçmeyeceğiz. C ve D grusatır başları şöyle: ye karar verdik. Aslında Bayram* Esenyurt bölgesinde çok sayıda va buna proje üretiyoruz. Bu fiyat paşa projemiz konut olacaktı, ama tandaş mağdur oldu. İki yıl hem maddi, ve kalitede İstanbul’un başka yebelediye otel ihtiyacı olduğuna dahem manevi çok zor günler yaşadık. Gü rinde proje geliştirmek imkânsız. ir baskı yaptı, biz de projeyi otele ven olmadan inşaat işinin yapılmayaca O nedenle Esenyurt’ta yolumuza çevirdik” açıklamasını yaptı. ğını anladık. Biz bundan dersimizi aldık. devam edeceğiz. Almanlarla Antep’e giriyor Goldman Sachs’ın tahmini BIST’ye GYSİH dopingi Suriye’ye operasyon olasılığının ötelenmesi nedeniyle güne sert bir yükselişle başlayan Borsa İstanbul (BIST) ilk seansı yüzde 1.58’lik değer artışı ile 70.793 seviyesinden kapandı. İlk seans içinde açıklanan 2. çeyrek GSYH verisi endeksi 71.005 puana kadar taşıdı. BIST 100 Endeksi yüzde 3.01’lik yükseliş ile 71.787’den kapandı. Feniş Alüminyum üretimi durdurdu Ekonomi Servisi Kocaeli’nin Gebze ilçesi Beylikbağı bölgesinde 50 yıldır faaliyet gösteren Feniş Alüminyum AŞ üretimini durdurdu. 420 işçi işsiz kalma endişesiyle fabrika önünde bir haftadır eylem yapıyor. Okulların da açılmasıyla daha büyük sıkıntılar yaşayacaklarını belirten çalışanlar, durumun bir an önce çözülmesini ve alacaklarının ödenmesini istiyor. Ünlü işadamı Sedat Aloğlu’nun şirketi olan Feniş Alüminyum AŞ’nin ise Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada şöyle denildi: 4 Yılbaşından itibaren hammadde tedarikçimiz Hydro Aluminium’un kredili satışlarını azaltması üzerine önemli bir yabancı fon kuruluşu ile yaptığımız ortaklık anlaşması da ne yazık ki global ekonomide yaşanan türbülans nedeniyle hayata geçirilememektedir. 4 Son gelişmeler karşısında tedarikçimiz Hydro Aluminium’un sevkıyatlarını tamamen durdurması üzerine yeni kredi imkânları bulununcaya kadar üretimimizi durdurmak ve çalışanlarımızın iş akitlerini üzülerek feshetme zarureti hâsıl olmuştur. 50 yıldır ülke ekonomisine katkıda bulunan şirketimizin bu zorlukları aşması için bankalar ve finans kurumları ile görüşmeleri sürmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle