14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 EYLÜL 2013 PAZAR CUMHURİYET KÜLTÜR [email protected] 17 10. AYVALIK KÜLTÜR SANAT GÜNLERİ Şiir Köprüsü’nde barış Bu yıl elli ikincisi gerçekleştirilen festivale 50 ülkeden 100’den fazla şair katıldı. Festivalin yöneticisi Mite Stefoski, 1974’te Altın Çelenk alan Fazıl Hüsnü Dağlarca için “Dağlarca büyük şair!” diyor. GONCA ÖZMEN Makedonların gurur duyduğu festival, Struga Şiir Akşamları 22 Ağustos 2013. Sabahın erkeninde iniyorum Üsküp’e. İsmimin yazılı olduğu beyaz kâğıdın ardından sıcacık gülümsüyor festival ekibinden Nikola Gelincheski. Yanında da Japon şairler Taeko Uemura ve Kikumi Shimoda. “Haiku ya da tanka yazmayan Japon şairi var mı” diye soruyorum Taeko’ya. Gülümseyerek “Hayır!” diyor. İlk kez bir Japon şekeri tadıyorum. Üsküp’te duvar resimleriyle süslü bir pansiyonun kafesinde diğer şairleri beklemeye koyuluyoruz. Montenegro’da tanıştığım Hırvat şair Dinko Telecan’ı görüyorum. Her zamanki gibi yeşil çayıyla yapıyor kahvaltısını. Bir dostun sarılışı bazen nasıl da iyi geliyor! Yeni çıkan romanından konuşuyoruz. Nedense sevdiğim şairler roman yazınca üzülüyorum. Kızıyorum da. Birkaç saat sonra bizi Struga’ya götürecek otobüse doluşuyoruz. Dağların, suların ve mısır tarlalarının arasından üç saatlik bir yolculuk… Makedonya Kültür Bakanı Elizabeta Kanceska Milevska’nın verdiği kokteylin ardından, Struga’yı ikiye bölen Drim nehrinin kıyısındaki Şiir Evi’nin önünde meşaleli bir gösteri ile başlıyor festival. Ardından havai fişekler patlıyor bu ılık gecenin göğünde. Bir coşkulu kalabalık. Sonrasında şiirler… 1962 yılından beri her yıl düzenlenen Struga Şiir Akşamları, dünyanın en eski şiir festivali. Bu yıl, 52.’si gerçekleştirilen festivale, yaklaşık 50 Struga Şiir Akşamları, Drim nehri kıyısındaki Şiir Evi’nin önünde meşaleli bir gösteriyle açıldı. Bu yılın Altın Çelenk’ine ise Meksikalı şair José Emilio Pacheco (yanda) değer görüldü. ülkeden 100’ün üzerinde şair katıldı. İlk yılında Yugoslavya’nın Makedonya bölgesi ile sınırlı imiş; ikinci yılında ise tüm Yugoslavya dahil olmuş festivale. 1966’da UNESCO tarafından sahiplenilmesiyle de uluslararası bir festivale dönüşmüş. Yıllardır sürdürülen festivalin heyecanının hâlâ diri olması çok sevindirici. Festivalin yöneticisi Mite Stefoski, “Biz Makedonlar bu festivalle gurur duyuyoruz” diyor. Ülkemi “cız” eden bir duyguyla düşünmeden edemiyorum. 1966’dan beri süren bir gelenek de Altın Çelenk ödülü. Bu önemli ödülü alan şairlerden bazıları W. H. Auden, Pablo Neruda, Eugenio Montale, Eugène Guillevic, Rafael Alberti, Andrey Voznesenski, Yannis Ritsos, Allen Ginsberg, Joseph Brodsky, Ted Hughes, Yves Bonnefoy, Seamus Heaney, Tomas Tranströmer, Mahmud Derviş, Lyubomir Levçev. Dağlarca da 1974 yılında almış Altın Çelenk’i. Bunca görkemli şairin arasında kıymetli Dağlarca… “Ooo, Dağlarca büyük şair” diyor Mite her fırsatta. Bu yılki Altın Çelenk’in sahibi ise Meksikalı şair José Emilio Pacheco. 1939 doğumlu Pacheco, şair oluşunun yanı sıra romancı, öykücü, denemeci, gazeteci, çevirmen ve akademisyen. Dünya çapında çok sayıda saygın ödüle sahip. Çağdaş Latin Amerika şiirinin en önemli şairlerinden sayılıyor. “Şiirin tek bir gerçeği var: acı” diyen Pacheco, ödülünü Ohri şehrindeki tarihi St. Sophia Kilisesi’nde aldı. Geçen yıl Altın Çelenk’i kazanan Makedon şair Mateya Matevski, Pacheco’nun şiiri hakkında oldukça uzun, irdeleyici ve doyurucu bir konuşma da yaptı. 6 gün süren festival boyunca düzenlenen tüm etkinliklere hatırı sayılır sayıda dinleyici katıldı. “Diller Arasındaki Savaş ve Barış” konulu, iki güne yayılan sempozyumda, birbirinden ilginç görüşler dile getirildi. Şiir okumaları için seçilen yerlerin güzelliği anlatmakla bitmez. Tarihi şehir Ohri gezisi, Kalishta köyündeki 14. yüzyıldan kalma kaya manastırı, Kaneo’daki esinti, St. Naum Manastırı’na yapılan tekne turu ve Drim nehri kıyısındaki piknik unutulmazdı. Yeniden bir araya gelmiş olmanın coşkusunu yaşadığımız Aurélia Lassaque, Nikola Madzirov, Ron Winkler, Tanja Bakic ve Andriy Lyubka ile dolu dolu gülebilmek… Olanca enerjisi ve sözcüklerinin gücüyle İngiliz şair Richard Berengarthen’i tanımak… Kübalı şair Victor Rodríguez Núnez’in keyifli sohbeti… Şiir Köprüsü’nde son okuma… Ve kuşkusuz şiirlerimi Makedoncada duymak… Işıltılı şair Katizsa Kulavko’ya festivale davet edilmemdeki katkısı nedeniyle minnettarım. “Çalıkuşu Balesi” “Kentin Üzerindeki Eller” RTÜK’ten ilginç ceza gerekçesi ‘Duygusal sevişmediler’ Kültür Servisi Başrollerini Cüneyt Arkın ve Meral Orhonsay’ın paylaştığı 1983 yapımı “En Büyük Yumruk” adlı filmdeki sevişme sahneleri ceza getirdi. RTÜK “Duygusal boyutundan arındırılmış” yorumu yaptığı sevişme sahneleri nedeniyle, filmi yayımlayan Olay TV’ye uyarı cezası verdi. RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi’nin raporunda şu ifadelerin yer aldığı belirtiliyor: “Filmin birçok sahnesinde cinsellik olgusu yoğun biçimde yer almakta. Çıplaklığın sıklıkla ortaya koyulduğu, kaba cinselliğin yapım boyunca devam ettiği görülmektedir. Cinsellik ikonografisinin filmin bir çok sahnesine hâkim olduğu, duygusal boyutundan arındırılmış sevişme sahnelerinin sunulduğu görülmüştür.” n Kültür Servisi İstanbul Oyuncak Müzesi’nin çocuklar için düzenlediği atölye çalışmaları devam ediyor. 7 Eylül saat 11.00’de “Renklerin Suda Oyunu Ebru Atölyesi” gerçekleştirilecek. Belgin Füruzan Kırıcı’nın düzenlediği atölyede ebru sanatı uygulamalı olarak anlatılacak. “Oyuncak Atım” başlıklı atölye çalışması ise 8 Eylül saat 11.00’de yapılacak. “Oyuncak Atım” atölye çalışmasında ise tahtadan ve keçeden oyuncak yapımı çoçuklara öğretilecek. www.istanbuloyuncakmuzesi.com festivalin geleceğe güvenle bakmasını engelliyor. Bu arada, 120 milyon Avro’ya mal olması öngörülen yeni festival sarayı projesiyle ilgili yolsuzluk söylentileri dolaşıyor. Kimi gazeteciler, “Francesco Rosi’nin 50 yıl önce ödüllendirilen ‘Kentin Üzerindeki Eller’ini yeniden izleyin!” diyorlar. Avrupa’yı saran kriz, Kültür Servisi Ayvalık Kültür Sanat Günleri, Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin 90 kişilik kadrosunun sunacağı “Çalıkuşu Balesi”yle bugün başlıyor. Ayvalık Belediyesi’nin düzenlediği, 9 gün sürecek festival kapsamında yarın Mehmet Gümüş Onur Akın bir konser verecek. Aynı gün Hüsamettin Koçan sergisi açılacak. 3 Eylül’de ise Zülfü Livaneli’nin romanından Nedim Saban tarafından uyarlanan “Leylâ’nın Evi” izleyicilerle buluşacak. 4 Eylül’de de Kubat bir konser verecek. CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu ise 5 Eylül’de söyleşi ve imza gününde Ayvalıklılarla İnönü Kültür Merkezi’nde buluşacak. Aynı günün akşamı Amfitiyatro’da Sunay Akın gösterisi yer alacak. 6 Eylül’deki üç etkinliğin ilki Sanat Fabrikası’nda gerçekleşecek olan “Şiir Ayvalık’ta” başlıklı şiir etkinliği. Oya Uysal, Nurduran Duman, Metin Celâl, Yusuf Alper, Hakan Cem ve Harun Atak’ın katılacağı şiir etkinliğinin Onur Konuğu ise Hüseyin Yurttaş. Aynı gün Alibey Kültür Merkezi’ndeki İdil Biret ve Amfitiyatro’da Grup 84’ün konseri izlenebilir. Ayhan Sicimoğlu söyleşisi ise 7 Eylül’de İnönü Kültür Merkezi’nde. Aynı akşam Melahat Gülses – Zekai Tunca konseri yine Amfitiyatro’da. İstanbul Halk Tiyatrosu’nda ise akşam Moliere’in “Tartuffe” oyununun yeni bir uyarlaması olan “Bezirgân” sahnelenecek. 9 Eylül’deki Ece Temelkuran söyleşi – imza gününün ardından Sıla’nın konseriyle bu yılki Ayvalık Kültür Sanat Günleri sona erecek. Konserler ve tiyatrolar amfitiyatroda izlenebilir. Festival boyunca Mario Levi’yle “Bir Hikâye Yazmak”, Mine Söğüt’le “Yazma Cesareti”, Aslı Tohumcu’yla “Yaşamdan Yazıya”, Murat Gülsoy’la “Rüyalar ve Hikâyeler”, “Yaratıcı Yazı Teknikleri” ve İnci Aral’la “Hayattan Romana” atölyeleri de gerçekleştirilecek. Ayvalık Barış Günü’nü sanatla kutluyor İFSAK’a Kentin üzerindeki eller Venedik Film Festivali yöneticisi Alberto Barbera 12 milyon Avro’luk bütçenin yetersizliğinden yakınıyor MEHMET BASUTÇU son başvuru ‘Oyuncak Atım’ atölyesi VENEDİK Venedik’te, Lido adasında düzenlenen ilk festivalin üzerinden tam 70 yıl geçmiş ama Avrupa’yı saran ekonomik kriz, etkinliğin prestijli yerini koruyarak geleceğe güvenle bakmasını engelliyor. Geçen yıldan bu yana festivale daha derli toplu, daha sinefil bir çizgi vermeye çalışan, aynı zamanda Hollywood yıldızlarını ve küresel sinema endüstrisini de konuk etmeye çabalayan festival yöneticisi Alberto Barbera, elindeki 12 milyon Avro’luk bütçenin yetersizliğinden, Cannes Festivali bütçesinin 22 milyon Avro olduğunu anımsatarak yakınıyor. Yakınmakta çok haklı. Kendisinden önce 8 yıl boyunca festivali biçimlendiren Marco Müller de baş rakipleri Cannes ve Toronto festivallerinin gerisinde kalmamak için yeni bir festival sarayı inşa etmenin kaçınılmaz olduğunu vurgulayıp duruyordu. İlk günlerden bu yana hep aynı mekânı, bugün hâlâ ayakta kalabilen Hotel Excelsior’u merkez edinen “Mostra del Cinema”ya, Mussolini devrinden kalma festival sarayı, gerçekten de yıllardır çok dar gelmektey di. 120 milyon Avro’ya mal olacağı öngörülen yeni festival sarayı projesi hızla gündeme gelmiş, 2009’da ilk kazma vurulmuştu. Ama burası İtalya, her şey mümkün! Gerçekleştirilemeyen projeler raflar dolusu. Ülkenin Kültür Bakanlığı danışmanlarından birinin 2 yıl önce söylediği gibi, “öngörülemeyen, Venedik’te kendini evinde hisseder”miş... Öyle de oldu. İki yıl önce, 2030 milyon Avro arası bir kaynak harcandıktan sonra, daha temel kazım aşamasında inşaat duruverdi. İlk söylentiler gülünçtü: Toprak altında 1. Dünya Savaşı’ndan kalma mayınlar bulunmuştu; imha edilmesi çok zahmetli ve pahalı olacaktı! Daha sonra, asıl nedenin, 4 metre derinlikte bulunan eski plaj kabinlerindeki asbest olduğu açıklandı. Asbestten arındırma çalışmaları 10 milyonlarca Avro’luk bir ek bütçe gerektiriyordu. Berlusconi’nin bakanı, ben halkın parasını bir çukura gömemem diyerek işin içinden çıkıveriyordu. İleri sürülen bu nedenlerin aslında yolsuzlukların üzerini kapatmaya yönelik olduğunu savunanlar var bugün hâlâ. Yaklaşık 30 milyon Avro’nun, açılamayan bir çukur bahanesiyle birileri nin cebine indirildiğini ileri süren gazeteciler, Francesco Rosi’nin 50 yıl önce ödüllendirilen filmi “Kentin Üzerindeki Eller”i yeniden izleyin diyorlar... Yeni büyük yatırımların dondurulması ötesinde, Avrupa’da, özellikle de İtalya’da yaşanan ekonomik bunalımın izleri Lido adasını giderek hüzne boğmakta. Festivalin gözde mekânlarından, Visconti’nin “Venedik’te Ölüm”le ölümsüzleştirdiği Hotel des Bains bile iki yıldır kapalı ve geleceği çok karanlık... Restore edilerek sadece iki katının otel olacağı, diğer katlarının da zengin emekliler için metrekaresi 15 bin Avro’dan satılacak lüks dairelere dönüştürüleceği söyleniyordu. Hattâ satışlar başlamıştı bile. Ancak restorasyon çalışmalarından bugün tek iz bile yok... Daha küçük boyutta başka bir haber: Mostra’yı izlemeye dünyanın dört kıtasından gelenlerin yıllardır gözdesi olan, masa bulmakta güçlük çekilen Trattoria Africa lokantası da bu yılbaşında kapıya kilidi vurmuş... İtalyan sinema dünyasının bu krizi de aşacağından kimse kuşku duymuyor ama, temel soru, hangi sinemanın, ne pahasına aşabileceği... n Kültür Servisi 34. İFSAK Ulusal Kısa Film Yarışması başvuruları başladı. Yarışmaya katılmak için son başvuru tarihi 31 Aralık olarak belirlendi. Yarışmaya, 2013 yılında çekilmiş filmler kabul edilecek. Süresi 20 dakikayı aşmayan kısa filmler (kurmaca, deneysel) ve 30 dakikayı aşmayan belgesel filmler yarışmada yer alabilecek. Yarışmanın ön seçici kurulunda ise şu isimler yer alıyor: Aylin Kök Aydın, Yılmaz Kaya, Doç. Dr. A. Deniz Morva Kablamacı ve Erden Kıral.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle