19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2013 SALI 6 HABERLER Silivri Yerleşkesi önünde toplanan ve kararı protesto eden yurttaşlara güvenlik güçleri müdahale etti. Müdahalenin ardından yurttaşlar otoyoldaki bariyerleri aşarak kaçmaya çalıştı. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) İnsan Katliamı ve Yağan Lanetler Dün Silivri’de bir insan katliamı yaşadık. Ağırlaştırılmış müebbetler, müebbetler, müebbet artı 1020 yıllar... Cezalar havada uçuşuyor, taş gibi başımıza yağıyor... Çeşitli maddelerden 35 yıl Mustafa kardeşime, ağırlaştırılmış müebbet Tuncay kardeşime... Doğu Perinçek’e de öyle... Aslında bunların hepsi idama denk gelen cezalar.. idam olsaydı, darağaçlarını kuracaklardı... Böyle bir insan katliamı yapabilmek için, önce hukuk katliamı yapmak zorundasın. Bu amaçla önce bir örgüt imal ettiler: Ergenekon Terör Örgütü... Aralarında bir parlak zekâlı, “bu yetmez bir de silahlı ekleyelim” dedi ve Ergenekon Silahlı Terör Örgütü oldu adı. Sokaktaki kafası basmayan aptalı kafakola almaları gerekiyor ya... “Bak, terör örgütü olmaları yetmiyormuş gibi, bir de silahlıymışlar lan..” dedirtecekler... İçine askerden sivile, gazetecisinden rektörüne, kimden ne intikam alacaklarsa, hepsini tıktılar... Erdoğan’ın iki yıl genelkurmay başkanlığını yapan ve müebbet alan İlker Başbuğ, 23 yıl alan İnönü Üniversitesi’ni çağdaş bir bilim yuvasına dönüştüren Fatih Hilmioğlu... Ve bütün diğerleri... Kesilen bütün cezaların örgüt üyeliği palavrası altında hangi siyasi nedenlerden, kin ve intikam duygularından dolayı verildiğinin hepsini tek tek yazayım, ister misiniz? HHH İmal edilmiş bir “torba” örgüt... Ne adı var resmi ve gayri resmi bir belge olarak.. ne başkanı var ne de üyeleri... Ne bir kez toplantı yapmış ne bir kez karar almış... Bunların hiçbirinin tek bir belgesi yok... Devlet kurumları bile mahkemeye yazmışlar, böyle bir örgütü bilmiyoruz diye... Ama bu torba örgüt, tıpkı içine türlü çeşitli yasaların doldurulup topunun birden tek yasa olarak çıkması gibi, içine ne atarsan otomatikman örgüt üyesi oluyor... Bu iktidar icat etti, AKPFethullah ortak imalatı... Destekçileri de ABD... Burada hiç de karanlıkta olmayan bir çete var. Ergenekon iddianamesini, öncesi hazırlık sürecini izleyin, o karanlık çetenin ayak izlerini bir bir görürsünüz. Karşınızda, aydınlıkta duruyorlardı. Bu mahkeme mahkeme değil zaten. Özel Yetkili Mahkemeleri Fethullahçılar ele geçirip, geçen sene 7 Şubat’ta Erdoğan’a darbe teşebbüsüne kalkışınca, derhal varlıklarına Meclis’te son verildi. Ama RTE cin gibi, bıraktı onları, Balyoz ve Ergenekon cezalarını daha önce kararlaştırdıkları gibi kessinler... RTE, Fetocuları adaletin kirli siyasi işlerinde böyle kullanırken (aramızdaki Fetocuların izinleriyle), öte yandan da artık işleri bittiği için yeni anayasada adalet mekanizmasından onları silip süpürmeye hazırlanıyor... Eee bu iş öyledir... Herkesin bir kullanım tarihi vardır (tabii bu iktidarın da kullanım süresi doldu dolacak). Söyleyeyim: Bu cezalar infaz edilmez, edilemez. Ne bu mahkemeyi ne de kararlarını tanımak mümkün. En uygun zamanda, en yakın zamanda, yazıyorum, eğer hâlâ iktidardaysa RTE, bu davaların haksızlığından söz ederek, bir affı gündeme getirecektir. Fetocular bir kez daha okkanın altına gidecekler. Bence fazlasıyla hak ettiler bunu! Bu zaman ne zaman? Zamanlama bakımından, RTE’ye, barış marış, uyduruk demokrasi, kucaklaşmak laflarını edeceği, kendisine en fazla yarar sağlayacak bir seçim zamanı. Durum net değil henüz, ülke gündemi durmadan değişiyor, siyasette güç dengeleri de. Şöyle diyebiliriz: Başbakanlık isterse o zaman, Cumhurbaşkanlığı isterse, o zaman... Seçimlerde başaşağı gitmeyi önleyecekse o zaman... Öcalan’a da af getirmek isterse, işte o an! Ama mutlaka iki yıl içinde bir gün... Tabii RTE iki yıl daha orada kalmayı başarırsa... HHH Silivri bir kâbus gibiydi dün... 10 km mesafeden kuş uçurtmadılar... Otobüsleri daha Anadolu’dan kestiler... Duruşma sonrası E5’e indiğimizde yollardaki ağaçlıkların hepsi savaş sonrasını andırıyordu! İktidar, mahkeme, halka karşı kendilerini güvenceye alacak bütün önlemleri aldılar. Dolayısıyla mahkeme halka kapalı yapıldı. Biz halk mıydık? Yani gazeteciler, avukatlar? Hayır, biz mesleğimizi yapmak için oradaydık. CHP’li milletvekilleri de şimdilik engelleyemeyecekleri için oradaydılar... CHP’nin sahadaki milletvekilleri her zamanki gibi geldiler. Barolar Birliği Yönetim Kurulu tam takım, başlarında Metin Feyzioğlu, tabii İstanbul Barosu Ümit Kocasakal başkanlığında, Mustafa Gürkan Muğla Barosu olarak, ve daha başkaları... Ama duruşma halka kapatıldı. Yargılanan ve ağır ceza alanların ne kardeşi ne eşi ne çocuğu.. hiçbirine giriş izni verilmedi. Bu kadar büyük bir vicdansızlıktan çıkabilecek kararlar mı vicdanlı olacaktı?.. Orada tek vicdanlı, hukuki, insani karar, böyle bir örgütün var olmadığına karar vermek ve herkesi salıvermek olabilirdi... Yolda dönerken CNN Türk’i dinliyoruz. Deniz Bayramoğlu (kusura bakma!), Zaman gazetesinden, Silivri yargılamalarını haklı çıkarmak için özel görevlendirilmiş muhabirine soruyor: Daha önceki DGM ve askeri yargılamaları da izlediniz, bu mahkemelerin daha iyi karar verdiğini ve görev yaptığını söyleyebilir miyiz?.. O da yanıt veriyor, ahhh şekerim tabii ki, yargımız çok gelişti, daha tarafsız, öyle ki duruşmada tahliyeler vardı ve bu kararlar da alkışlandı! Bayramoğlu, iktidarın ve cemaatçiliğin sesine özenmiş, ayıptır! Çanak soru ve gelen yanıtı olumlama... Hiç yakışmıyor... Gazeteciysen işini doğru yap kardeşim! HHH Silivre’de bir katliam yaşandı. Önce beş yıl süren bir hukuk ve adalet katliamı... Ve onu izleyen bir insan katliamı... Havada uçuşan cezalar, kesilen kollar bacaklar, insan gövdeleri gözyaşları üzerimize yağıyordu.. insanlığın vicdanı paramparça havada uçuşuyordu.. Lanetler de, kararların ve siyasi davayı görenlerin ve güdüleyenlerin üzerine... Bakalım bu lanet denizinden yüzerek karaya çıkabilecekler mi?.. Sanıklar yakınlarının salona alınmamasını ve mahkemenin kararını protesto etti Salonu terk ettiler HATİCE TUNCER/ÖZLEM GÜVEMLİ Ergenekon davasının karar duruşması saat 12.30 sıralarında başladı. Bazı sanıklar, yakınlarının salona alınmamasını, bazıları da kararı protesto ederek salonu terk etti. Tutuklu sanık gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, salondakilere “Biz, kendimizi halkın adaletine teslim ediyoruz, bizi bugün halktan kopardılar, ama başaramayacaklar. Sıcak bir sonbahar geliyor, herkes hazırlansın. Bugün verilecek hüküm, mahkemenin hükmüdür, biz bunu kabul etmiyoruz” diye seslendi. Davayı 60’a yakın CHP’li milletvekili izledi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi Yerleşkesi’ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu yargılanan CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Prof. Mehmet Haberal, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, gazeteci Tuncay Özkan, emekli orgeneraller Hurşit Tolon ve Hasan Iğsız ile emekli tuğgeneral Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu 63 tutuklu sanık katıldı. Eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ve emekli Albay Arif Doğan’ın da aralarında bulunduğu 24 tutuksuz sanık ile başka suçtan tutuklu Sami Hoştan ve Prof. Yalçın Küçük de duruşmada hazır bulundu. Danıştay zanlısı Alparslan Arslan salona en son alındı. Arslan, küfür ederek bağırınca jandarma ağzını bir bezle kapattı. BALBAY: MAHKEMENİN KARARININ HÜKMÜ YOK Tutuklu sanık Mustafa Balbay, salondakilere “Biz kendimizi halkın adaletine teslim ediyoruz, bizi bugün halktan kopardılar, ama başaramayacaklar. Sıcak bir sonbahar geliyor, herkes hazırlansın. Bugün verilecek hüküm, mahkemenin hükmüdür, biz bunu kabul etmiyoruz” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’de siyasetin parçası haline getirildiğini üzülerek izlediklerini belirterek devam etti: “Anayasa Mahkemesi ve AİHM ortaklaşa hukuku katlediyorlar. İnanıyoruz ki biz buradan çıkacağız hukuku da kurtaracağız.” 1 Mayıs’tan beri kendilerini özgür hissettiklerini halkın biraraya gelerek dayanışmayı yükselttiğini gördüklerini belirten Bal bay “Şimdi de halktan korkuyorlar . Halkına karşı miting düzenleyen iktidar olur mu?” diye sordu. Balbay şunları söyledi: “Kendi yarattıkları korkudan korkuyorlar. Kendi mahkemesini haklından saklayan bir iktidar var. Verilen hüküm mahkemenin hükmüdür. Bizim için hiç bir hükmü yok. Buraya gelirken kimlerle buluşacağız diye merak ettik. Hükmü merak etmiyoruz. Artık halka güvenerek devam edeceğiz. Artık gelecek bizim” Balbay, İstanbul Barosu, TBB’ye hukukun üstünlğünü gösterdikleri duyarlılık için teşektür etti. CHP’li vekillere de teşekkürlerini sunan Balbay “Bizim için aslolan iktidar, bunun ötesi bize çok dar” dedi. ‘Dışarısı gelincik tarlası gibi’ Mustafa Balbay, milletvekilleriyle birlikte salona girebilen eşi Gülşah Balbay ile de bir süre sohbet etti. Bunu fark eden jandarma görevlileri, Gülşah Balbay’ın salonun dışına çıkmasını istedi. Jandarmaya tepki gösteren ve Muharrem İnce ileeAli Köktürk’ün de aralarında bulunduğu CHP’li milletvekilleri, Gülşah Balbay’ı salonun arka kısmına aldı. Balbay ve eşi yüzüklerini öperek birbirlerine sevgilerini gösterdi. Gülşah Balbay eşine “Ne çıkarsa çıksın yanındayız” diye seslendi. İzleyiciler, sanıklara dışarıda olanları anlatmaya çalıştılar: “Dışarısı gelincik tarlası gibi insanlar saat 5’te sokaklara döküldü.” Mahkeme heyetinde, Başkan Hasan Hüseyin Özese, üye hâkimler Hüsnü Çalmuk, Mehmet Fatih Uslu, Sedat Sami Haşıloğlu, Ercan Fırat ve Nihat Topal, iddia makamında ise savcılar Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın ve Murat Dalkuş yer aldı. Başkan Özese, milletvekili ve avukatların tepkiler altında duruşmayı başlattı. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, TTB Başkanı Metin Feyizoğlu, Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy, Tekirdağ, Muğla. Denizli. Adana, Bursa baroları da gözlemci olarak salonda bulundu. İzleyici olarak salonda bulunan CHP Milletvekili İsa Gök, mahkemeye hitaben, 3,5 saat beklettildiklerini ifade ederek, “Mahkeme millet adına karar verir, bu kadar kişiyi bu kadar saat bekletmeye hakkınız yok” dedi. Sloganlarla geldiler Tutuklu sanıklar, avukatlar ve milletvekillerinin alkışları eşliğinde duruşma salonuna alındı. Sanıklar gelirken, salondan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ve “Her yer Silivri, her yer taarruz” sloganları yükseldi. Sanık emekli Albay Hasan Atilla Uğur, getirdiği Türk bayrağını açtı. Avukatlar masaya çıktı Yüzlerce avukatın duruşmaya katılması nedeniyle yerleşme sırasında büyük kargaşa yaşandı. Avukatlar, tutuklu sanıklar ile aralarında bariyer oluşturan jandarmayı protesto ederek, masaların üzerine çıktı. Avukat Ali Rıza Dizdar, “Bize suçlu muamelesi yapamazsınız. Karşımızda duracaksanız sandalye getirip oturun. İşkence bu” diye bağırdı. Salona sabah saatlerinde girmeye çalışan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in oğlu Can Perinçek ve Tuncay Özkan’ın kızı Nazlıcan Özkan, milletvekillerinin araya girmesine karşın salondan çıkarıldı. Gözyaşı döktü Başkan Özese, kararı açıklamaya başlayacağı sırada, salondan tepki yükselince, “Bugün duruşma yok sadece karar açıklanacak. Ayağa kalkar mısınız hükmü okuyorum” diye çıkıştı. Bazı avukatlar da tepki göstererek salonu terk ettiler. Tartışmalar sürerken mahkeme başkanı, saat 13.00 sıralarında kararı okumaya başladı. Kararın iki aşamadan oluştuğunu ifade eden Özese, birinci aşamada sanıklar hakkındaki hükmün, ikinci aşamada ise sanıkların tutukluluk durumu ve taleplerinin yer aldığını ifade etti. Başkanı Hasan Hüseyin Özese ve üyelerin dönüşümlü olarak kararı okumaları 2 saat 15 dakika sürdü. Kararın ardından Balbay’ın eşi Gülşah Balbay gözleri dolmuş bir şekilde salondan çıktı. Gülşah Balbay, dışarıda yaptığı açıklamada “Balbay’a güç vermeye çalışacağız. Herşey yolunda. Ailesinin dimdik ayakta durmasını istiyor. Ceza bizim beklemediğimiz birşey değildi. Ben bu iktidarı Allah’a değil halka havale ediyorum. Bu daha başlangıç mücadeleye devam” dedi. Tuncay Özkan’ın kızı Nazlıcan Özkan ve Dursun Çiçek’in kızı ve avukatı İrem Çiçek salonun dışında, cezavinde yetiştirilen lalenin fotoğrafının yer aldığı bir pankart açarak tepki gösterdiler. Nazlıcan Özkan “Merhamet değil adelet istedik. Bütün laleleri kurutamazsınız. Direne direne kazanacağız. Bu daha başlahgıç” dedi. Çiçek de “Ben bu mahkemenin hâkimlerinin savcılarının isimlerini hayatım boyunca unutmayacağım ve unutturmayacağım” diye konuştu. Eşim bu dava yüzünden öldü Yargılama sürecinde örgütün kasası olarak nitelendirilen ancak yaşamını kaybettiğinde başkalarının yardımıyla toprağa verilen Kuddussi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır eşinin dava sürecinde öldürüldüğünü söyledi. Okkır şunları söyledi: “Eşim, bakılmadığı için, hastalandığı için öldürüldü. Devlet daha bunun hesabını bana vermedi. Buna karşın sanıklar arasında Kuddusi Okkır olmadığına göre dinleyiciler arasında benim olma hakkım var. Ya onu mezardan çıkarıp getirip koysunlar oraya ya da beni alsınlar. Ben de bileyim bu adam ne için öldürüldü, neydi suçu, kimlerle ne yapmıştı. Bunu bilmek benim herkesten çok hakkım. Tam 2 saattir mahkeme görevlisiyle, jandarma komutanıyla mücadele veriyorum.” albay’ın annesi: Oğlum adam mı öldürdü! Mustafa Balbay’ın Aydın’ın Kuşadası ilçesine bağlı Güzelçamlı beldesindeki yazlık evinde haberi öğrenen annesi Melek Balbay, karara tepki gösterdi. Melek Balbay, oğlunun suçsuz yere hapis yattığını belirleterek “Benim oğlum bir gazeteci, bir gazetecinin de ne suçu olabilir ki. Bir haber bulursa onu yapar, suçsuz yere cezaevinde yatıyor. Benim oğlum adam öldürmedi ki, hem adam öldürenler dışarlarda geziyor, benim büyüttüğüm oğlum suçsuzdur, sebep olanlara hakkımı helal etmiyorum” diye konuştu. Balbay’ın Yalova’da bulunan Ziraat Mühendisi kardeşi Suat Balbay ise, “Hukuksuz bir yargılama sonucu dava bu aşamaya geldi. Bu daha önceden yazılmış bir senaryoydu. Bu senaryo zaten yedi yıl önce yazılmıştı. Yani sonucu belliydi” dedi. B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle