19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 AĞUSTOS 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin astarı yüzünden pahalıya geliyor 7 Devlete sağlık kazığı İKLİM ÖNGEL ANKARA Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun bugün temelini atacağı Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin astarı yüzünden pahalıya geliyor. Bakanlık 11 hastane yapabileceği maddi kaynağı tek hastaneye 25 yılda aktarmayı taahhüt ediyor. Yozgat’a hastane yapacak ve taşeronluk hizmeti verecek firma, en fazla 3 yılda masraflarını geri kazanıyor, daha sonraki yıllarda kâra geçiyor. Türkiye’de “Kamu Özel Ortaklığı” modeli ile hastane olması planlanan Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin temeli bugün TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla gerçekleşecek. Yatırımı ve inşaatı Rönesans Holding tarafından yürütüleceği belirtilen hastanenin, 24 ayda tamamlanarak 2015 yılı sonunda hizmete açılması hedefleniyor. Sağlık Bakanlığı, şirketin yapacağı hastane karşılığında şirkete 25 yıl boyunca her yıl 54 milyon 750 bin TL kira ödeyecek. Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı’nın verilerine göre kira bedelinin içinde “bina kullanım bedeli, bina ve arazi hizmetleri, olağanüstü bakım ve onarım hizmeti, ortak hizmetler, mefruşat hizmetleri, yer bahçe bakım hizmetleri ve diğer tıbbi destek hizmetleri” yer alacak. Bakanlık bu rakamlar karşılığında 25 yıllık sürenin sonunda şirkete toplam, 1 milyar 368 milyon 750 bin TL para ödemiş olacak. Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı’nın ihale onay belgesinde ise “400 yataklı eğitim araştırma hastanesinin tasarımı, inşaatı, tefrişatı, tıbbi ekipmanının temini ve tıbbi hizmet dışındaki hizmetlerin sağlanması” için toplam maliyet olarak 122 milyon 771 bin 927 TL gösteriliyor. Hastanenin maliyeti ve bakanlığın ödeyeceği kira dikkate alındığında, bakanlık kamuyu toplam 1 milyar 245 milyon 978 bin 73 TL zarara uğratmış oluyor. Rakamlara göre bakanlık ödeyeceği toplam kira parasına 11 hastane yaptırabiliyor. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise rakamların farklı olması dikkat çekiyor. Toplam maliyetin 275 milyon olarak gösterildiği açıklamada, bakanlığın yıllık ödeyeceği kiradan söz edilmiyor. Kiranın yine aynı kalması durumunda, kamu 1 milyar 93 milyon 750 bin TL zarara uğrarken bakanlık 25 yılda ödeyeceği kira bedeline 5 hastane yaptırabiliyor. Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Bayazıt İlhan, sağlık hizmetinin “yeni hastaneler yapılacak” bahanesiyle çökertildiğini kaydetti. Bakanlığın bu sistem ile kendi arazisinde kiracı olduğunu söyleyen İlhan, ilerleyen zamanlarda kamu sağlık hizmetinin tamamen tasfiye edileceğini, çalışanların güvencesiz çalışmasının önünün açılacağına dikkat çekti. İlhan, “Devlet hastaneleri satılıyor. Çok ucuza gelecek kamu yatırımları 10 katına mal ediliyor” diye konuştu. Vade Yaklaşıyor Ağustosu da bitiriyoruz, eylüle şunun şurasında 10 gün kaldı. Sıcak bir sonbaharın eşiğindeyiz. Hükümet çözüm süreci için adım atma durumunda. Aslında Tayyip Bey’in amacı, mümkün olduğunca sorunu ertelemek ve önümüzdeki seçimler sürecine kadar çatışmasızlık durumunu sürdürmek. Ama daha uzun süre hiçbir şey yapmadan süreç devam ediyormuş izlenimini sürdürmek imkânı yok. Artık bir şeyler yapmak gerek. Bu biliniyor da, ne yapılması gerektiği bilinmiyor. Yapılabilecek kolay şeyler var. Zaten onlar da önümüzdeki günlerde hayata geçirilecek. Örneğin Öcalan’ın İmralı’da yapılmasını istediği düzenlemelere yetkililer şimdiden olumlu yanıt verdiler. İsteklerin başında 2009’da yanına getirilen 5 hükümlünün gönderilerek yerlerine cezaevlerinde bulunan yüksek düzeyde sekiz PKK’linin yerleştirilmesi var. Ayrıca yatakhane olarak kullanılan odanın yanına bir de çalışma odası eklenmesini istiyor Öcalan. Eh artık devletle görüşmeler de yapıldığına göre herhalde devlet, muhatabından bir çalışma odasını esirgemez. Nitekim gelen haberler, bu isteğe de olmaz denmeyeceği yönünde. Ama tabii cezaevi koşullarında meydana gelecek olan bu iyileştirmeler sürecin ilerlemesini sağlayacak temel girişimler olmaktan uzaktır. HHH Eğer hükümet tarafından, ilerleme sağlayacak özlü girişimlerde bulunulmaz da durum yine savsaklanırsa ne olacak? BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bazı meslektaşlarımızla yaptığı görüşmede hazır bulunan, haberlerine güvenilir, yorumlarına değer verilir gazetecilerden Sedat Ergin, Erdoğan’ın sınırlı açılımları karşısında Kürt hareketinin tavrının ne olacağı konusunda şunları söylüyor: “Bu konudaki soruma Demirtaş’ın yanıtlarından aldığım izlenim, Kürt hareketinin başlamış olan süreci tümden koparma riskini göze alamayacağını gösteriyor. Demirtaş bütün olumsuz ihtimallerin sıralanmasına karşılık yine de silahlara dönüş olmaması için çalışacaklarını ifade etti.” Bu arada hükümetin eylülden itibaren açıklayacağı bir demokratikleşme paketinden de söz ediliyor. Söz konusu açıklamalara fazla bir kıymet atfetmek olanaksızdır. Her ne kadar önlemlerin adı “demokratikleşme paketi” olsa da sonbahar ile birlikte baskıyı daha da artırmaya hazırlanan AKP’nin demokratikleşme yönünde herhangi bir adım atmasını beklemek abes olur. Zaten karşı tarafın da gerçek demokratikleşmeyle bir ilgisi yok. HHH Kürt siyasi hareketinin demokratikleşmeden anladığı, kolektif etnik haklar. Bunu da gizlemiyor, açıkça söylüyorlar. Ancak bu alanda istem sahiplerini tatmin edecek adımların atılması da Tayyip Bey’i diğer seçmenler karşısında güç durumda bırakacak, sandıkta büyük kayıplara uğramasına yol açacağı için şu sırada pek mümkün görünmüyor. Tayyip Bey’in elinin etnik tabanlı talepleri kabul edecek kadar güçlenebilmesi ise, yerel seçimler ile onu izleyecek Meclis ve ardından gelecek Çankaya seçimlerinden güçlenerek çıkmasıyla mümkündür. Bu da, bugünden seçimlere kadar geçecek süre içinde radikal bazı girişimlerde bulunulmasını engelleyecek bir faktör. Peki bu durumda ne olacak? Her şeye rağmen yeniden silahlar mı konuşmaya başlayacak? Sanmıyorum. Aslında önümüzdeki dönemde, olacak olan ve de şu sıralarda da olmakta olan, bir şey olmuyormuş gibi görünürken, bir şeylerin olmasıdır. Yani Tayyip Bey, Kürt siyasi hareketinin isteklerini karşılayacak herhangi bir somut girişimde bulunmadan, Kürt siyasi hareketinin Kürdistan olarak nitelediği bölgede iktidarın fiilen TC’den Kürt hareketine transferine göz yumacak ve böylelikle, kamuoyunda bir şey olmuyor izlenimini uyandırırken, o arada, olan olacaktır. Sonrası? Onun yanıtını ise, üç seçimin bitiminde göreceğiz. 10 katına mal ediliyor’ ‘Yatırım Sanık avukatları Ergenekon davasına bakan yargıçları HSYK’ye şikâyet etti ‘Tarafsızlık ihlal edildi’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davası sanıkları gazeteci Tuncay Özkan ve emekli albay, avukat Levent Göktaş, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini, yedek hâkimlerin karar görüşmesine katılmaları nedeniyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikâyet etti. Ergenekon davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen Özkan ile 23 yıl 7 ay hapis cezası alan Göktaş’ın avukatı Hüseyin Ersöz, şikâyet dilekçesinde, yedek hâkimler Fatih Mehmet Uslu ve Ercan Fırat’ın, hükmün altında imzaları olmamasına karşın, müzakerelere katıldıklarına dikkat çekti. Bu durumun, yedek hâkimlerin basına verdikleri demeçle ortaya çıktığını kaydeden Ersöz, Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese’nin bu duruma müsaade ederek, üye hâkimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu’nun ise göz yumarak görevlerini kötüye kullandıklarını öne sürdü. Avukat Ersöz, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 5 Ağustos 2013 tarihli kararında Başkan Özese ile hâkimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu’nun imzasının bulunduğuna dikkat çekerek, CMK 227. maddesinde “Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur” hükmünün yer aldığını ifade etti. Hâkimlerin tarafsızlığı ilkesinin ve CMK 227/1. maddesinin ihlal edildiğini belirten Ersöz, “CMK’ye göre müzakereye, kararda imzası olan 3 yargıç dışında başka yargıcın girmemesi gerekir. Mahkeme Başkanı, yedek hâkimlerin müzakereye katılmalarına kanuna aykırı bir şekilde müsaade etmiştir. Haber basında yer aldıktan sonra da içeriği ile ilgili hiçbir itirazlar olmamıştır” dedi. Ersöz, yargılama sırasında hükme katılacak yargıçların kimler olacağını mahkeme heyetine sordukları halde bu konuda herhangi bir kararın kendilerine tebliğ edilmediğine da dikkat çekti. Avukat Ersöz, Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, üye hâkimler Mehmet Fatih Uslu, Ercan Fırat, Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu hakkında idari ve adli soruşturma başlatılmasını talep etti. Yedek hâkimler Mehmet Fatih Uslu ve Ercan Fırat, Milliyet gazetesinde 10 Ağustos 2013 tarihinde yayımlanan röportajda, vicdanen rahat olduklarını belirterek, “Yoğun bir süreçten geçtik. Yedek hâkimler olarak gerekçeye dönük olarak çalıştık” demişlerdi. ‘Mizah’tan YILDIRIM’IN YENİ HAYATI ceza çıktı Adana’da BES üyesi bir memura, mizah dergisi Leman’ın kapağıyla hazırlanmış 4+4+4 afişini sendika panosuna astığı için disiplin cezası verildi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Büro Emekçileri Sendikası’nın (BES) eğitimde 4+4+4 sistemini eleştirmek için mizah dergisi Leman’ın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yer aldığı kapağını kullanarak hazırladığı afişi, Adana’da görev yaptığı vergi dairesinde sendika panosuna asan memura çalıştığı kurum tarafından “uyarı cezası” verildi. Gelir İdaresi Başkanlığı ise memur Süleyman İnal’ın itirazını “ödül veya başarı belgesi bulunmaması ve geçmiş çalışmalarını” gerekçe göstererek reddetti. Gelir İdaresi Başkanlığı’na bağlı Adana Vergi Dairesi’nde memur olarak çalışan Süleyman İnal, sendikasının 4+4+4 sistemine karşı Ankara’da yapılacak mitingi duyurmak için hazırlanan afişini kurumdaki sendika panosuna astı. Yeni sistemin “gerici eğitim” getirdiği anlatılan söz konusu afişin görseli olarak Leman dergisinin Eylül 2012’de yayımlanan bir kapağı kullanıldı. Afişin üzerine “Irkçı, gerici, piyasacı 4+4+4’e karşı çocuklarımıza, okullarımıza, geleceğimize sahip çıkıyoruz! 15 Eylül 2012 Cumartesi günü Ankara’dayız” deniliyordu. Afişte kullanılan Leman’ın o kapağında, 4+4+4 sistemine geçilmesiyle küçük yaştaki çocuklarını okula göndermemek için hastanelerden rapor alan velilere tepki gösteren Başbakan Tayyip Erdoğan konu alınıyordu. Kapağın üst yazısında, “66 aylık çocuklarını okula göndermemek için rapor alan velileri, Geleceğini cezaevinde çizmiş! Haber Merkezi Ergenekon davasında yargılanırken müebbet hapis cezası aldığı Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasından beraat ederek serbest kalan Osman Yıldırım’ın, tahliye sonrası hayata önceden hazırlandığı ortaya çıktı. Yıldırım’ın eşinin 21 yıldır kaldığı evinden nisan ayında Kurtköy’deki bir villaya taşındığı bildirildi. Yıldırım’ın memleketi Kars’ta arsa da aldığı öğrenildi. Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasına ilişkin davada Alparslan Arslan’la birlikte yargılanarak müebbet hapis cezasına çarptırılan ancak davanın Ergenekon ile birleştirilmesiyle gizli tanık olan, 5 Ağustos’taki karar duruşmasında da tahliye edilen Osman Yıldırım’ın gizli tanık programından yararlanarak yeni yaşam kurduğu ortaya açıktı. Vatan gazetesinde yer alan haberde Yıldırım’ın yeni yaşamına ilişkin ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Tahliye olacağını önceden bilircesine hazırlıklar yapan Ergenekon savcılarının “Osmanım” diye hitap Osman Yıldırım’ın ablasını öldürdüğü için 1989 yılında girdiği cezaevinden 1993’te çıkarak evlendiği Şerefnaz Yıldırım ile 21 yıldır oturdukları Sultanbeyli’deki evi nisan ayında değiştirdiği öğrenildi. Mahalle bakkalı, nisan ayında Yıldırım’ın eşinin kendisinden bir şeyler aldığını ama bir gün sonra bir anda eşyalar ile evi boşalttıklarını söyledi. Bakkal taşınma işlemine ilişkin şunları anlattı: “Şerefnaz Abla ve çocuklar bizden alışveriş yaparlardı. Taşınmadan bir gün önce de yenge yine benden alışveriş yaptı ve eve gitti. Bir gün sonra dükkânı açmaya geldiğimde bir baktım kamyonete eşyalar konmuş ve gittiler. Alelacele taşındılar. Ne oldu, niye gittiler bir anlam verememiştim. Şimdi öğrendim Osman Yıldırım’ın çıktığını. Demek ki o zamandan biliyorlarmış” dedi. Yıldırım’ın aynı apartmanda oturan kayınpederi Ruknettin Çelik de, “Nisan’ın 25’inde Almanya’dan geldim. Bir gün sonra sabah kalktığımda bir baktım kamyon kapıda eşyalar yüklenmiş. Hemen yanlarına indim. Torunlarım arabaya binmişlerdi bile. Kızım Şerefnaz yanıma gelip elimi öptü ve bana ‘Baba biz gidiyoruz, sakın sorma nereye gidiyorsunuz diye. Nereye gittiğimizi sana söyleyemem. Hakkını helal et’ dedi. Elimi öptü ve arabaya binip gittiler” dedi. Osman Yıldırım’ın Kurtköy’de villa aldığını duyduğunu aktaran Ruknettin Çelik, orada olabileceklerini söyledi. Kuvvet komutanından Silivri’ye bayram kartı Haber Merkezi Ergenekon davasından 25 yıl 6 ay hapis cezası alan ve 4 yıldır Silivri’de yatan Gazi Üsteğmen, avukat Serdar Öztürk’e Kara Kuvvetleri Komutanlığı bayram tebriği gönderdi. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu adına gönderilen bayram kutlamasının Ankara’dan Silivri’ye Ergenekon davasında kararın açıklandığı 5 Ağustos 2013 günü gönderilmesi dikkat çekti. Ergenekon davasının tutuklu sanığı Öztürk ve ailesinin bayramı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Yavuz Selim Kahveci imzasıyla Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu tarafından kutlandı. Bayram tebriği kartında şu ifadelere yer verildi: “Sayın Serdar Öztürk, mazisi kahramanlıklarla dolu şanlı Türk ordusunun başarısı için görevi başında malul kalan siz gazimiz ve değerli ailenizin Ramazan Bayramı’nı Kara Kuvvetleri Komutanı Orgenenal Hayri Kıvrıkoğlu adına kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim.” ihanet etmekle suçlayan Tayyip Erdoğan, ‘66 aylık çocuklara rapor alan aileler, evladına gerizekalı diyor’ dedi” ifadeleri kullanıldı. Kapakta, Başbakan Erdoğan olarak tasfir edilen kişi, rapor alan 66 aylık bir çocuğa “Gerizekalı! Gerizekalıı!” derken, buna karşılık ağlayan çocuk ise “Üühü! Anne şu amca bana gerizekalı diyor... Ühü ühü!” ifadelerini kullanıyor. Erdoğan ise “Kapı gibi raporun var, yalan mı..!” karşılığını veriyor. Cumhuriyet’e konuşan sendika avukatı Duygu Demirel, içeriği itibarıyla yasal süreçler tamamlanarak çıkarılmış olan bu afişin sadece Adana’da değil bütün il ve ilçelerdeki kamu kurumlarına asıldığını belirterek “Adana dışındaki işyerinde 4+4+4 sistemi ile ilgili afişi astığı için hakkında soruşturma başlatılan kamu görevlisi bulunmamaktadır. 657 sayılı yasada yer alan disiplin suçlarının hiçbiri, temel hak ve özgürlüklerin kullanımına engel oluşturacak mahiyette yorumlanamaz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ILO sözleşmeleri, anayasa ve 4688 Sayılı Sendikalar Kanunu’nda düzenlenerek güvenceye bağlanmış olan örgütlenme hakkı ve bu kapsamda yürütülen faaliyetler de unsurları itibarıyla disiplin suçu kapsamı dışındadır. Aksi durumda temel hak ve özgürlüklerden biri olan sendikal faaliyette bulunma hakkının özüne dokunulmuş olacaktır. Bu nedenle müvekkil sendika üyesi hakkında verilen ceza açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir” dedi. Genelkurmay: Kimseye baskı yapmıyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, İzmir’de süren askeri casusluk davasında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar’ın bilirkişilere baskı yaptığı iddiasını yalanladı. Genelkurmay Başkanlığı tarafından, basında çıkan haberler üzerine yapılan açıklamada, “Genelkurmay Başkanlığı’nca, devam etmekte olan soruşturma ve davalarla ilgili olarak; adli makamların karar ve taleplerine, hukuka bağlılık ilkesi temelinde, ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda işlem yapılmasına büyük önem verilmektedir. İzmir 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan davanın soruşturma aşamasında, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısı üzerine, incelemesi talep edilen belgelerle ilgili incelemenin herhangi bir personelin baskı ve telkinde bulunmasına imkân verilmeyecek tarzda, hukuka uygun olarak ve objektif bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmıştır” denildi. ‘İşten çıkarmalar dayanılmaz hale geldi’ İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu medyada işten çıkarmaları kınadı. TGC tarafından yapılan yazılı açıklamada, halkın doğru ve yansız haber alma hakkına hizmet eden gazetecilerin, dava ve cezaevi tehdidi altında işlerini yapmaya çalıştığı, bir yandan da işten çıkarmalarla ağır baskı altına alındığı anımsatıldı. Açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: “NTV, Milliyet, Skytürk ile Akşam’dan sonra Habertürk ve Show TV’de işten çıkarmalar devam ediyor. Ayrıca son işten çıkarmalarda TMSF’nin oynadığı rol de düşündürücüdür. TMSF, el koyduğu kurumlarda basın çalışanlarının iş güvencesini koruma altına almakla sorumludur. Ancak TMSF’nin basın kuruluşlarında muhabirden yayın yönetmenine kadar her kademedeki basın çalışanını işten çıkarması editoryal bağımsızlığa müdahaledir. TMSF’nin devrettiği basın kuruluşlarında da süren işten çıkarmaları kınıyoruz.” Osman Yıldırım gözaltılardan kurtulamadı DİYARBAKIR (Cumhuriyet)Şırnak’ın Uludere ilçesinin Irak sınırında 28 Aralık 2011’de savaş uçaklarının bombalaması sonucu 19’u çocuk 34 kişinin öldürüldüğü Uludere katliamından sağ kurtulan tek kişi olan Servet Encü dün gözaltına alındı. Encü’nün askeri kontrol noktasındaki kimlik kontrolü sırasında hakkında arama kararı olduğu iddiasıyla gözaltına alındığı belirtildi. Encü, Uludere Askeri Karakolu’na götürüldü. Uludere katliamı üzerinden 2 yıl geçmesine karşın hâlâ aydınlatılamazken, Uludere köylüleri, katliamı anmak için yaptıkları basın açıklamaları ve konuşmalar nedeniyle defalarca gözaltına alındı. Köylüler, devletin yıldırma politikası uyguladığını, bugüne kadar onlarca kişinin çeşitli gerekçelerle gözaltına alındığını söyledi. Katliamdan kurtuldu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle