19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Marmaris neşter istiyor Yarımadadaki arsız yapılaşma sel riskini artırıyor, halkın denizle bağlantısını koparıyor, Bodrum kimliğinden uzaklaştırıyor Turizmin suçla imtihanı Marmaris’te 15 Mayıs ile 31 Temmuz arasında turistlere yönelik saldırı, kapkaç, yaralama ve benzeri 165 olay yaşandı. Bu tür saldırıların turizmi olumsuz etkilediğini söyleyen sektör temsilcileri, işçi ve işverenlerin acilen bir eğitim sürecinden geçirilmesi gerektiğini dile getiriyor. MEHMET EMİN BERBER MARMARİS Temmuz ayını ciddi kayıplarla kapayan ve ağustos ayına yüzde 90 doluluk oranıyla giren Marmaris’te, sektörde yaşanan bir dizi olumsuzluklar, sektör temsilcilerini ciddi biçimde kaygılandırıyor. Turizmde yaşanan olumsuzlukları Gezi olaylarına bağlayan görüşe katılmadıklarını dile getiren Marmarisli turizmciler, duyarlı Avrupalı kamuoyunun bu anlamda desteğini bile gördüklerini ifade ediyorlar. TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) Marmaris Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Ali Kırlı, konuya ilişkin sorumuzu yanıtlarken Gezi olaylarının turizme yansımasını şöyle değerlendiriyor: “Gezi olayları bizim bölgemizi olumsuz yönde etkilemedi. İstanbul’da birtakım iptaller oldu, ama bölgede aman aman bir kayıp söz konusu değil. Bir ara tedirginlik yaşandı ama iptal yoktu. Sadece rezervasyonlar yüzde 7080’lerdeyken yüzde 20’lere kadar düştü.” Bölgenin asıl dezavantajının, Gezi olaylarından ziyade bölgede yaşanan; tecavüz, kapkaç, otelden atma, sokakta bıçakla kovalama ve taciz olayları olduğunu söyleyen TÜRSAB Başkanı Kırlı, Gezi olaylarına Avrupa’da daha sempati ile bakıldığını, duyarlı kamuoyu tarafından demokrasiye sahip çıkma gibi bir algı oluştuğunu, hatta bunun için destekleme turları düzenlendiğini anımsattı. Bölgede yaşanan olumsuzlukların uluslararası basında yer aldığını ve bu olayların bize hiç yakışmadığını söyleyen TÜRSAB Başkanı Kırlı, “Keşke bunlar hiç olmasaydı. Marmaris’te böyle bir sıkıntı var. Bence bu otelciler ve işletme sahiplerinde genel anlamda turizm kültürünün yerleşmemesinden kaynaklanıyor. Geçmişte, taciz vardı, hanutçuluk vardı, kazıklama vardı. Şimdi bunun yerini şiddet aldı. Şiddetle anılır olduk. O da tabii, yılların emeklerini, binbir emekle getirdiğimiz turistleri kaybetme gibi olgu ile karşı karşıya getirdi bizi” diye konuştu. Mavi Bodrum’un l Yalıkavak’ta yüzlerce dönüm yer el değiştirdi beton yüzü l Uzun yıllardır Bodrum’da yaşayan ve mesleği nedeniyle Bodrum’un betonlaşmasına tanıklık eden mimarlardan Ergun Mutluay, ilke kararı ile birdenbire doğal sit olarak belirlenen arazilerin el değiştirdikten sonra yine aniden sit olmaktan çıkarılmasına dikkat çekiyor. Mutluay, “Bodrum’da neredeyse her şeyin merkezinde rant var. Nerede ne kadar sit alanı varsa alınıp sonra sit derecesi birdenbire aşağı çekilip imara açılan çok yer var. Bunlar Bodrum’da hep olan şeyler. Bunu durdurmak için çok dirayetli sağlam yönetim lazım. Öyle birisi de yok. Başbakan kendisi verdi yüzlerce dönümlük yeri sadece Yalıkavak’ta. 1/5000 ve 1/1000’lik planın altında Başbakan ve 4 de bakanın imzası oluyorsa; 1/1000’lik planın nasıl dağıtılacağı üzerine en başa kendisi imza ataraktan karar veriyorsa; 1/1000’e düştüyse en tepedeki adamın karar verme mekanizması; olacak iş değil. Bu ölçekte ilgilenmeye başladıysa bir başbakan, bu işte bir yanlışlık var demektir” dedi. l Mutluay, taş veya beyaz sıvanın ve bazı cephe ölçülerinin zorunlu olduğu Bodrum mimarisinden nasıl uzaklaşıldığını şöyle anlatıyor: “Eskiden Bodrum’da binaların taş veya beyaz sıvalı olması zorunluydu. Ben şu anda size plastik kaplı, cam kaplı veya çeşitli yapay malzemelerle kaplanmış farklı renklerde binalar gösterebilirim. Yarımada’da 11 belediye var. 11 belediyede birbirlerinden çok az farklı da olsa imar konusunda aynı kurallar geçerli, ama bütün belediyelerin kendi yorumları, uygulamaları farklı. Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Hepimiz hep beraber bu işte suçluyuz. Savcısı da suçlu, belediyesi de suçlu, mal sahibi de suçlu, mimarı da suçlu.” NURPERİ DEĞİRMENCİ Başbakan’ın ölçeği bu mu? “Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler” diye seslenen Halikarnas Balıkçısı bugünün Bodrum’una yine âşık olur muydu acaba? Bir zamanların mavi cenneti Bodrum Yarımadası son yıllarda inşaat sektörünün arsız şantiyesi haline geldi. Niteliksiz yapılaşma artık yarımadanın tüm beldelerini kanser gibi sarıp bitiriyor. Bodrum kimliğinden uzak, tarihi dokuyu hiçe sayan denetimsiz mimari yapılar Mavi Bodrum algısını betona gömüyor. İmarlı arazilerin tükendiği Bodrum’da potansiyel inşaat alanları artık kamuya ait alanlar, meralar, zeytinlikler, ormanlar, ve hazine arazileri. Bu nedenle rant peşinde olan turizm yatırımcıları buralara gözünü dikmiş durumda. Deniz kıyısından başlayıp yamaçları aşan konut çöplüğü; Bodrum’da çöp sorunu, su ve arıtma gibi altyapı sorunlarını da katlayarak beraberinde getiriyor. ‘Muğla’nın varoşu’ Marmaris Kaymakamı Ali Galip Saral turizm imajımızı zedeleyen olaylar konusunda görüşlerini dile getirirken Marmaris’te15 Mayıs ile 31 Temmuz arasında turistlere yönelik saldırı, kapkaç, yaralama ve benzeri 165 olayın polis kayıtlarına geçtiğini söyledi. Bu kadar hızlı bir devinim içinde olan kentte bu tür olayların yaşanmaması mümkün değil diyen Marmaris Kaymakamı Saral, İngiliz medyasının da olayları sürekli mercek altında tuttuğuna dikkat çekerek olayları, “Turizm sektöründe çalışanların kaliteli ve eğitimli olması gerekir. Kaliteyi getirmezseniz, kaliteli turistin gelmesini de bekleyemezsiniz. Verilen hizmetin kalitesi de çok düşük olunca, düşük gelir seviyesindeki, ucuz tatil yapabilecek turistlerin gelmesi sağlanmış oluyor. Marmaris, Muğla’nın varoşu durumunda! Farklı görüşler olsa da Marmaris yaşayanları turizmde çekişme yaratmamalı” şeklinde yorumladı. Toprak işlenmeyince... “Bodrum’un Ekolojik Sorunları” konulu panel için Muğla Barosu’nun davetlisi olarak Bodrum’da bulunan Prof. Dr. Doğan Kantarcı yarımadanın yerleşim yoğunluğuna dikkat çekerek tarım arazilerinin, orman alanlarının imara açılmasının bölgede sel felaketi riskini artırdığını söyledi. Son yıllarda Bodrum’da yaşanan su baskınlarını hatırlatan Kantarcı, “Yoğun yapılaşma ne tarım ne de orman arazisi dinliyor Yarımada’da tarıma uygun 7 bin hektar arazi işlenmiyor. Toprak işlenmediği için sel oluyor” diye konuştu. Bodrum Yarımadası’nda aşırı yapılaşma ve nüfus yoğunluğu nedeniyle su kaynaklarının sınırlarına gelindiğini de ifade eden Prof. Dr. Doğan Kantarcı “Bodrum Yarımadası’na su Mumcular Barajı’ndan ve Geyik Barajı’ndan gelmektedir. Mumcular Barajı’nın asıl görevi Karaova’daki sulu tarım alanlarına su vermektedir. Geyik Barajı Yeniköy Termik Santralı’nın soğutma suyu ihtiyacını karşılamak için yapılmıştır. Geyik Barajı’nın suyunun Bodrum’a verilmesi Yeniköy Termik Santralı’na olumsuz etkiler yapacaktır. Plansız yapılaşma ve nüfus yoğunluğu Bodrum Yarımadası’nda su kaynaklarını tükenme noktasına getirmiştir. Tuzlu deniz suyunun yeraltı suyuna karışmaya başlaması bu denge bozukluğunu işaret etmektedir” dedi. Kalifiye personel yetersizliği Güney Ege Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (GETOB) Başkanı Bülent Bülbüloğlu da yaşananlardan rahatsız. Marmaris’in sezonda 1.5 milyon turist ağırladığını söyleyen Bülbüloğlu, olayları, genç turistlerin aşırı derecede alkol tüketmesine bağlıyor. GETOB olarak turizmi 12 aya yaymak için uğraştıklarını anımsatan Bülbüloğlu, yaşanan olumsuzlukları bu çalışma periyoduna bağlıyor. Bülbüloğlu şöyle değerlendiriyor: “Marmaris’te altı ay kapalı, altı ay açık olan otel ve işletmelerde, ne yazık ki personel açısından da sıkıntılar yaşanıyor. Yetişmiş iyi eleman bulmak ise zorlaşıyor. Turizm kapasitesi arttıkça, kalifiye personel yetersizliği de o oranda artıyor. Kısa süreliğine Marmaris’e çalışmaya gelmiş, turizm eğitimi almamış bazı çalışanlar, eğitimli personelle aynı hassasiyeti göstermedikleri için suç oranlarının da yukarılara çıkmasına yol açıyor. Sezon başında bu personele kurum içi eğitim de versek, hareket kabiliyetleri, problem yaşanınca ortaya çıkmaya başlıyor. Personelimizi 12 ay çalıştırıp iş verebilsek, bizler de işini iyi yapan, nasıl davranacağını bilen, mesleki açıdan denenmiş ve süreç içinde elenmiş bir çalışanlar grubu yaratmış olabileceğiz.” Çevreci aktivist Ayhan Eyikoçak “Yerel halkın denize girmek için alanı kalmadı. En az 30 40 km yol gitmek gerekiyor. Özel aracınız ve benzin paranız varsa tabii” diyor. Cilalı isimlerle talan l Bodrum Yurttaş İnisiyatifi Sözcüsü Ayhan Karahan ise; özelleştirilerek peşkeş çekilen alanların kamuya ait olduğunu, bu konuda verdikleri hukuk mücadelesini kazanmalarına karşın iktidarın “Bodrum oyunu”nu şöyle anlatıyor: “Biz bunların ciddi bir bölümünü hukuktan geriye çevirmiştik ve lehimize karar veren mahkemeler söz konusu uygulamaların kamu çıkarına aykırı olduğu için iptalini gerçekleştirmişti. Şimdi iktidar arkadan iş çevirerek bu kamusal alanları eğitim, sağlık, sosyal tesis gibi cilalı imar isimlendirmeleriyle sanki kamu çıkarına kullanılacakmış imajı yaratıyor. Sağlık turizmi adı altında 300400 metrekarelik villalar TOKİ’ye yaptırılıp sözüm ona sağlık sorunu olan yabancı müşterilere mülk satışı gerçekleştirilmek isteniyor. Şu anda Bodrum’da en küçüğü 150 dönüm olmak üzere; Kissebükü, Güvercinlik, Gündoğan ve Yalıkavak gibi bölgelerde sağlık turizmi adı altında orman ve hazine arazileri imara açılmıştır. Bin küsur kişiye bir doktorun düştüğü Türkiye’de AKP’nin bir anda sağlık alanlarını ve sağlık turizmini önemsemesini kuşkuyla ve kaygıyla karşılıyoruz. Bu uygulamanın demokratik hiçbir tarafı yoktur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda TOKİ ile kararlar alınıp yerel yönetimlere hiçbir şey sorulmaksızın sadece üst yazıyla bilgi verilmektedir. Bodrum için uygulamaya konulan imar planı değil idam fermanıdır. Yalıkavak’ta yaklaşık 507 dönümlük denize sıfır hazineye ait arazinin başbakan ve 4 bakan imzasıyla özelleştirilmesi de bir başka ibret vesikasıdır. Bu özelleştirmenin biçimi ve içeriği mini bir Bakanlar Kurulu kararı gibidir. Bir de yapmış oldukları imar uygulamasında söz konusu araziyi turistik tesis alanı, yat limanı alanı, ikinci konut yerleşme alanı, sağlık tesisi alanı olarak planda tanımlamışlar. Yetmedi; bir de ‘dini tesis alanı’ belirlemişler.” Bodrumdaki sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşlarının, iktidarın Bodrum’a yönelik imar saldırısına karşı birlikte hareket etme kararı aldıklarını da sözlerine ekleyen Karahan, “Bu durumda bizlere ‘#direnBodrum’ demek düşüyor” diye konuştu. Çevreci aktivist Ayhan Eyikoçak da Bodrum’da yaşayan bir yurttaş olarak imar ile ilgili alınan kararların bölgeyi her anlamda tahrip ettiğini ifade ederek şunları söyledi: “Birbirinin ardı sıra yapılan tatil köyleri, siteler yüzünden güzelim koylar beton yığınlarıyla doluyor. Yapılan kaçak iskeleler, doldurulan kıyılar geri dönüşü mümkün olmayan zararlar veriyor. İnşaat sektörünün hammaddesi taş ve kum çıkarılmak için Bodrum’un arka yüzünde tam bir doğa katliamı yaşanıyor. Yerel halkın denize girmek için alanı kalmadı.” Aytekin Kotil anıldı İstanbul Haber Servisi Eski TBMM Başkanvekili, İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil, ölümünün 22. yıldönümünde Zincirlikuyu’daki mezarı başında törenle anıldı. Törene katılan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “Siyaset hayatım boyunca ondan öğrendiğim çok şey oldu” dedi. Törene Kotil’in ailesi ve yakınları, milletvekili arkadaşları Ayhan Altuğ ve Semih Eryıldız ile yurttaşlar katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle