19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Yargıç Yücel Özbilgin’in yaşamını yitirdiği saldırıdan yedi yıl sonra tek bir mahkumiyet kararı çıktı Askeri Yargı Sivil Yargı Ergenekon davasıyla ilgili en çarpıcı açıklamayı Başbakan’ın baş siyasi danışmanı yaptı. Başbakan baş siyasi danışmanı Ergenekon davasının (Balyoz’u da yanına eklemeyi unutmayın!) Cumhuriyet tarihinin en büyük hesaplaşması olduğunu söylüyor. Başdanışmana, olayı bütün çıplaklığıyla ortaya seren, açık sözlülüğü için teşekkür etmek gerek. Hiçbir tümce bu olayı bu denli açığa çıkaramazdı. Söz konusu açıklama iki usta hoca Mümtaz Soysal ve Emre Kongar’ın da gözünden kaçmamış. Tabii açıklamayı yapan kişinin görevi iktidarın tek başına sahibinin de olaya nasıl yaklaştığını ortaya koyuyor. Zaten o da aynı minval üzere konuşmuş. Ayrıca unutmayınız bir zamanlar Ergenekon’u kastederek “Ben bu davanın savcısıyım” buyurmuştu. Yürütmenin başındaki kişi, bir an işi gücü bırakıyor ve büyük hesaplaşmanın hesap pusulasını hazırlamak üzere savcılık makamına geçiyor, özel yetkili mahkeme de faturayı kesiyor. Olay bütün çıplaklığıyla bu olunca, tabii buradan bazı sonuçların çıkarılmasına da kimsenin kızmaması gerekir. HHH Bir başbakan bir siyasi davanın savcılığı işlevini yüklenirse kuvvetler ayrılığı ilkesini ayaklar altına aldığına göre, kendisine darbeci denmesi doğal olmaz mı? Bir başbakan sivil darbe ile kuvvetler ayrılığı ilkesini çiğner, yargıya talimat verir konuma girerse, kendisine diktatör denmesi reva değil midir? Mahkemeler hesaplaşmanın değil, adaletin tecellisinin mekânları olduğuna, olması gerektiğine göre, kararının Cumhuriyet tarihinin en büyük hesaplaşması olduğu ikrar edilen mahkemenin o kararını normal bir yargı kararı olarak kabul etmek mümkün müdür? Bütün bu gerçeklerin ışığında şimdi anlaşılıyor mu, neden “özel yetkili mahkemelerin demokrasilerde yeri olmadığını” bağıra çağıra defalarca tekrar ettiğimiz? Şimdi anlaşılıyor mu, temyiz aşamasına bel bağlayanları, bu oyuna düşmemeleri konusunda neden uyarmaya çalıştığımız? Şimdi anlaşılıyor mu, askeri yargı sivil yargı tartışmalarına tebessümle yaklaşıp neden “bu oyuna gelmeyin!” dediğimiz? Şimdi anlaşılıyor mu, neden “12 Mart ve 12 Eylül bile kimi açılardan bu dönemden daha az kötüydü” dediğimiz? Şimdi anlaşılıyor mu, sivil olduğu iddia edilen dönemde, sık sık 12 Mart ve 12 Eylül yöntemlerine başvurulduğunun altını neden inatla çizmeye çalıştığımız? HHH 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde de askeri mahkemeler hesaplaşma mahalli olarak kullanılıyorlardı. Ama, oralarda hiç değilse görünüşü kurtarmak için kimi hukuki prosedürlere saygı gösteriliyordu. Barış Derneği Davası, o dönemde, Genelkurmay Başkanlığı makamına gelmesine ramak kalmışken kapıdan dönünce, medyanın kameraları karşısında ellerini yüzüne örtüp hüngür hüngür ağlayan General Necdet Öztorun’un üzerinde inatla durduğu, kişisel meselesi haline getirdiği bir davaydı. Kenan Evren de bu dava ile ilgili olarak demeçler veriyor ve yargıçlara yol gösteriyordu. Gerçi askeri mahkeme o doğrultuda karar verdi, ama Askeri Yargıtay, iki kez Evren’in bu kadar ısrarla üzerinde durduğu davadaki hükmü bozdu. 12 Eylül’ün askeri yargısının bu yürekliliğini bugün sivil yargıdan bekleyebilir misiniz? Asker ile sivilin en büyük farklarının birinin askeri çözümler üretirken öbürünün demokratik sivil çözümler üretmesi olduğunu görmemek mümkün müdür? Bir sivil kurum, demokrasi açısından, bir zamanlar askeri kurumların ürettiğinin daha gerisinde çözümler üretirse sivilliğinin ne kıymeti kalır ve ona gerçek anlamda sivil denebilir mi? Danıştay kim vurduya gitti İLHAN TAŞCI ANKARA İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat ve tahliye kararlarıyla Danıştay saldırısının failleri “temize çekilirken”, saldırı da kim vurduya gitti. Danıştay saldırısı nedeniyle ilk önce Ankara’da yargılanan sanıklar ve suçlamalar aynı olmasına karşın, başkentteki mahkemeyle İstanbul’daki mahkemenin kararları birbiriyle çelişti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul’da beraat eden Osman Yıldırım’ı, tetikçi Alparslan Arslan ile birlikte Danıştay saldırısını planlayan ve iki numaralı fail olarak tanımlamıştı. Ergenekon davasının hem sanığı, hem tanığı, hem de gizli tanığı olan Osman Yıldırım için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay 2. Dairesi ve gazetemize yönelik bombalı saldırılara ilişkin “kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi nedeni ile sanığın atılı suçları işlediği sabit olmadığı” gerekçesiyle beraat ve tahliye kararı verdi. İstanbul’da, aldığı cezalar birer birer “temize çekilen” Osman Yıldırım’ın bu durumu, daha önce Danıştay saldırısı nedeniyle başkentte yargılandığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararını akıllara getirdi. Mahkemenin gerekçeli kararında, örgütün Danıştay’ın türban kararlarını gerekçe göstererek, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yazılı ve bu anayasanın öngör Danıştay saldırısında Mustafa Yücel Özbilgin yaşamını yitirmişti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırganları Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Osman Yıldırım’a ağırlaştırılmış müebbet, Süleyman Esen ile ve Tekin İrşi’yi de 10 yıl 2’şer ay hapis cezasına çarptırmıştı. Yargıtay’ın dosyayı Ergenekon davasıyla birleştirmesinin ardından sadece bir sanık Danıştay saldırısı nedeniyle ceza alırken Ankara’daki ‘terör örgütü’ İstanbul’da kayboldu. düğü düzeni cebir ve şiddet kullanarak kaldırmaya ve yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek şeklinde bulunduğu görülmektedir” denilmişti. Kararda, Yıldırım ve Arslan’ın başında bulunduğu sanıkların Danıştay saldırısını birlikte organize ettikleri anlatılmıştı. Gerekçeli kararda, Alparslan Arslan liderliğindeki bu yapının, toplum üzerinde aynı zamanda baskı kurularak ses getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, diğer sanıklar Süleyman Esen, Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Tekin İrşi ve Erhan Timuroğlu’nun da bu örgüte üye olarak kabul edildiği anlatıldı. Kararda, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır’ın, Alparslan Arslan tarafından gerçekleştirilen saldırıyı bildikleri, birlikte yapmak için Ankara’ya geldikleri, Arslan’ı suç işlemeye teşvik ettikleri, saldırının nasıl olacağını tartıştıkları, yol gösterdikleri, Danıştay binası çevresinde plan ve keşif yaptıkları anlatıldı. Osman Yıldırım ile tetikçi Alparslan Arslan’ın içinde bulunduğu yapılanmayı “terör örgütü” olarak tanımlayan mahkeme, Yıldırım’ın da örgüt içinde Arslan’dan sonraki “ikinci adam” konumunda olduğuna işaret etmişti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırganları Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Yıldırım’ı, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”ten ağırlaştırılmış müebbet, “dönemin Danıştay 2. Dairesi üyesi Yücel Özbilgin’i tasarlayarak öldürmeye yardım etmek”ten 14 yıl, “Danıştay üyelerini tasarlayarak öldürmeye teşebbüse yardımdan” da toplam 25 yıl hapse mahkum etmişti. Sanıklardan Süleyman Esen ile ve Tekin İrşi de 10 yıl 2’şer ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararı uyarınca Danıştay saldırısı davasının Ergenekon davasıyla birleşmesiyle dosya İstanbul’a taşınmıştı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde müebbet hapis cezasına mahkum olan Erhan Timuroğlu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Danıştay’a yönelik saldırıdan beraat ederken, “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan 15 yıl, patlayıcı madde bulundurmaktan 4 yıl 6 ay olmak üzere 21.5 yıl hapis cezası aldı. Danıştay saldırısı nedeniyle başkentteki yargılamada müebbet hapis cezası alan sanıklardan İsmail Sağır da Silivri’deki yargılamanın sonunda, Danıştay saldırısından beraat etti. Alparslan Arslan’ın “liderim” dediği ve başkentte 10 yıl hapis cezası alan Süleyman Esen de beraat eden sanıklar arasında yer aldı. THE ECONOMIST: Davanın geçerliliği tartışmalı u Ergenekon davasıyla ilgili değerlendirme yazısında, Erdoğan’ın generalleri saf dışı etme planının başarıya ulaştığı belirtilerek, “Eğer Erdoğan’ın giderek artan baskıcı yönetimi olmasaydı, kamuoyu, bu davayı olumlu bir ışık olarak görebilirdi’’ denildi. ‘HÜKÜMET AYMAZLIK İÇİNDE’ İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN EMİNE KAPLAN BELEDİYE MECLİS ÜYESİ ADAY ADAYI Celal Kılıçdaroğlu aktif siyasete atıldı Cumhuriyet Ege Bürosu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu aktif siyasete atıldı. İzmir’in Buca ilçesinden belediye meclis üyesi aday adayı olan Celal Kılıçdaroğlu, belediye başkan aday adayı Hasan Nebi’ye destek verdiğini belirterek “Ben Genel Başkan’ın kardeşi olarak değil, halktan biri, vatandaş olarak buradayım. Bu destek Genel Başkan’ın işareti olarak algılanmamalı” dedi. Kılıçdaroğlu, Nebi’nin seçim ofisinde düzenlediği basın toplantısında, aday adayı olmadan önce ağabeyi Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü ve ağabeyinin kendisine “Yolun açık olsun” diyerek başarı dilediğini söyledi. ANKARA Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Ergenekon kararlarıyla ilgili olarak “Üzülüyorum” diyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile daha önce “Tarih, Genelkurmay Başkanı’na terör örgütü lideri diyeni affetmez” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Bu kanaatimde herhangi bir sapma söz konusu değildir” sözlerine “Madem öyle niye parlamentoda gereğini yapmadınız?” yanıtını verdi. Başbuğ, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Hurşit Tolon, af tartışmalarının tarafı olmayacaklarını belirtti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, dün Silivri Cezaevi’nde Balbay, Özkan, Başbuğ ve Tolon ile görüştü. İzlenimlerini Cumhuriyet’e anlatan Tezcan, “Onlar için sonucun sürpriz olmadığını gördüm. Yine de suç işlemeyen, bu kadar ağır cezayla itham ve iftiraya uğramanın isyanını ve burukluğunu yaşıyorlar” dedi. 4 isim, Tezcan’a şu değerlendirmeleri yaptı: İlker Başbuğ: Yasaya göre 15 gün içinde gerekçeli kararın yazılması gerekiyor. Mahkemenin en azından bu hükme uymasını bekliyorum. TSK, Genelkurmay’ın bütün komuta kademesi terör örgütü gibi yargılanmıştır. Bunu atayan siyasi iradenin sorumluluğu ne olacaktır? Terör örgütü üyesi denen tüm komutanlar, AKP döneminde, onların imzasıyla atanmış isimlerdir. “Bilmiyorduk” diyorlarsa bu ayrı bir gaflettir. Bu kadar vahim şekilde terör örgütü üyesini atayanlar, aymazlık ve gaflet içindedir. Demek ki kimi nereye atadıklarını bilmeyen bir siyasi irade var demektir. Bu karar TSK’yi hedef alan bir karardır. Karar açıklandığında oradaki görevli uzman çavuşlar geldiler. Gözleri dolu doluydu, ağlamaklıydılar “Komutanım sağlığınıza dikkat edin” dediler. TSK’nin terör örgütü olarak suçlandığı bir yerde en çok bu sözler beni etkiledi, gözlerim doldu. (Gül ve Erdoğan’ın sözleriyle ilgili olarak) Parlamentonun çoğunluğu elinizdeydi; üzülüyorsanız, kanaatinizde sapma yoksa niye gerekli yasal düzenlemeleri çıkarmadınız? Bunu yapmadıkları sürece sorumludurlar. Hurşit Tolon: Bu karar hesaplaşmadır. Resmi kayıtlara göre ellerinde 18 CD olması gerekir. Ama 21 CD var ellerinde. 3 sahte CD’ye dayanarak beni cezalandırdılar. Kuzey Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesine verdiğim tepki nedeniyle bu cezayı verdiler. Ama başım dik öleceğim, diz çökerek öldüremeyecekler beni. Mustafa Balbay: Aldığım cezalardan biri devlete ait yasaklanmış bilgileri bulundurmak. Bu bilgiler, gazetecilik faaliyeti çerçevesinde elimde bulunması gereken bilgilerdir. Bunlarla kitap yazdım, Cumhuriyet gazetesinde yazı dizisi yaptım. Gizli dedikleri belgeleri hâlâ bana vermediler. Hangi gizli bilgi olduğunu bilmiyorum. Bu yöntemle hareket edildiğinde Türkiye’de hüküm giymemiş gazeteci kalmaz. Gazetecilik cezalandırılmıştır. Tuncay Özkan: 22 tane kitap yazdım, söyledikleri bilgilerin tamamı bu kitaplarda dipnot olarak vardır. Cumhuriyet mitingleri nedeniyle ceza verdiler. Bunlar yasal mitinglerdir, bu suç değildir ama suç olmayan yasal miting nedeniyle suçluyorlar. [email protected] Başbuğ: Bu karar TSK’yi hedef almıştır Haber Merkezi Haftalık yayımlanan Economist dergisi, sona eren Ergenekon davasıyla ilgili değerlendirme yazısında, verilen ağır cezalar için “Generalleri saf dışı bırakma Erdoğan’ın bugüne kadar elde ettiği en büyük başarı” yorumunu yaptı. Cezaların gelecekte benzer planlar yapacak kişilere de açık bir mesaj niteliği taşıdığı vurgulanan yazıda, ancak bu dava için özel inşa edilen duruşma salonunda yapılan yargılamanın, başından beri tartışma yarattığı belirtilerek Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bile dava ve yargı süreci konusunda bazı endişeler dile getirdiği hatırlatılıyor. “Bu endişeler, hükümetin Kürtlerle siyasi bir çözüm arayışına destek veren Başbuğ’un 2012’de tutuklanmasıyla arttı” diyen yazıda, Erdoğan’ın da yakın zamanda “Başbuğ’a terör örgütü üyesi diyenleri tarih affetmeyecektir” şeklindeki sözlerine yer veriliyor. Yazıda, Başbuğ’un kızı Feride Başbuğ davayı ‘komedi’ diye nitelerken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise “savcıların adalet değil intikam peşinde olduğu” şeklindeki sözlerine yer veriliyor. Savunma avukatlarının uzun süredir, müvekkilleri aleyhindeki kanıtların ya uydurma ya da tahrif edilmiş olduğunu söylediğini aktaran Economist, davayı izleyen Batılı diplomatların da “davanın geçerliliğine gölge düşürmeye yetecek kadar çok açık olduğu” görüşüne katıldığını belirtiyor. Dergi yazısında, “Türk demokrasisi için ileriye doğru atılmış, geri dönülmez bir adım olacaktı. Ancak beş yıl süren ve aralarında ordu mensupları ve onların işbirlikçisi olduğu iddia edilen 275 sanığın darbe komplosu kurmakla suçlandıkları Ergenekon davasında 5 Ağustos’ta verilen ağır cezalar, pek çok kişinin, aksi yöne gidildiği inancını pekiştirdi” yorumuna yer veriyor. ‘Gülen kadrosu’ Yılmaz: Rütbeleri sökülür Milli Savunma Bakanı’nın Başbuğ’un durumuna ilişkin yorumu: Şeriatın kestiği parmak acımaz SİVAS (Cumhuriyet) AKP Sivas İl Başkanlığı’nı ziyaretinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ergenekon davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un rütbelerinin söküleceği yönündeki tartışmalar üzerine, yargı sürecinin devam ettiğini Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi süreçlerinin ardından kararın kesinleşeceğini belirtti. Yılmaz, “Karar kesinleştikten sonra da umarız ki bu milletin vicdanı yanılmaz, adaletli bir karar çıkmış olur. Bizde genel bir söz vardır, ‘hukukun kestiği parmak acımaz’, hatta ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’. Bizim inancımızda tek bir tane masumun bile hakkını korumak, gözetmek bize aittir. Yargıtay incelemesinden geçsin, ondan sonra millet vicdanı en doğru kararı verecektir. Ben umutluyum. İnşallah daha iyi olacaktır” diye konuştu. Daha önce eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’in de mahkum olduğu bir dava sonucunda rütbelerinin söküldüğünü anımsatan Yılmaz, “Bu, sadece burada değil, yurtdışındaki ülkelerde de var, geçmişte de böyle oldu. Daha önce bir deniz kuvvetleri komutanı, bir yolsuzluktan dolayı mahkum oldu ve rütbeleri alındı. Sonuçta bu da bir hüküm, mevcut mevzuatta var. Bu hüküm mevcut olduğu sürece uygulanacaktır” dedi. Economist yazısında, “Kimileri de bu davada, Fethullah Gülen ve ona bağlı hareketin parmağı olduğunu düşünüyor” diyor ve ordunun peşini hiç bırakmadığı Gülen hareketinin AKP iktidarında canlandığını vurguluyor. Dergi, “Gülen hareketinin polis güçlerine ve yargı kadrolarına o kadar büyük sayılarla sızdığı söyleniyor ki bunu kendisine bir tehdit olarak gören Erdoğan, bu kadroları temizlemek istiyor” saptamasında bulunuyor. “Eğer Erdoğan’ın giderek artan baskıcı yönetimi olmasaydı, kamuoyu, bu davayı olumlu bir ışık olarak görebilirdi” diyen Economist, binlerce kişinin yaralanmasına beş kişinin de ölümüne neden olan haziran ayındaki protesto gösterilerine hükümetin verdiği sert yanıtın, tüm dünyada imajını zedelediğini belirtiyor. Dergi, “Bunu hiç umursamayan Erdoğan, Yahudileri kastederek, bir faiz lobisinin ve onların piyonlarının, Türkiye’yi zayıflatmak ve AKP’yi devirmek için bu protestoları planladığını söylemeye devam ediyor” diyor. Başbuğ’dan Genelkurmay Başkanı Özel’e soru: Sessizliğiniz sürecek mi? Haber Merkezi Ergenekon davasında mübbet hapis cezasına çarptırılan emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, davayı ve karar duruşmasını Hürriyet gazetesine gönderdiği mektupda değerlendirdi. Mektubunda, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlık Karargâhını ve dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yasadışı silahlı bir terör örgütü olarak ilan ettiğini” belirten Başbuğ, “Unutulmasın ki; Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanıdır. Bugün, Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan komutan, verilen bu kabul edilemez karar karşısında, kurumsal sorumluluğu gereği olarak, Sn. Başbakan’ın da kabul etmeyerek tepki gösterdiği bu konuda, devam eden sessizliğini sürdürecek midir?” dedi. Bahçeli: Hapisteki komutanlar Öcalan’lı özgürlüğü istemez BüroANKARA (Cumhuriyet evlet ı D an aşk el B en su) MHP G ezindeBahçeli, parti genel merk katıldı. ine en tör ma laş am ki bayr ilere sesTörenin ardından partil n davako ne ge Er eli, hç Ba en len Başkanı sında eski Genelkurmay hapis et bb üe m İlker Başbuğ’un ın ardıncezasına çarptırılmasın ı ve koağ lac arı çık dan, genel af calan’ın mutanların da Abdullah Ö lacaakı bır st rbe se lla da bu yo a yönelik, ğı yönündeki iddialar nan koulu e b nd evi eza a c un “B millez, me ter ös a g rız mutanlar di. de ez” rm timiz de rıza göste
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle