14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 24 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR Kitaplar Gerçekte Kaç Basılıyor? “Hiç kıvırmaya lüzum yok, vaziyet meydanda, kitapçılar sinek avlıyor, durum vahim. Bir de çıkıp utanmadan 100.000 bastık falan diyorlar, sabaha kadar desinler, tek sıfırına inanmayın! 40.000 desinler gene yalan!.. Taş çatlasa 400!.. Dingillere masallar! Yazık be!.. Yazık!.. Anca ‘pembe dizi’ okusun millet... Bıkmadılar!.. Hâlâ satıyor!.. Hadi ‘polisiye’ de satsın üç beş... Hadi ‘gerilim’ falan, tek tük... Neticede hakikat bir bok satmıyor... Durum harbiden vahim!” diye bir tiradı var Celine’nin “Profesör Y ile Konuşmalar”ın (Çev. Ayberk Erkay, Yapı Kredi Yay.) başında. Yüz bin basıldı denilen kitapların aslında o kadar basılmadığı, zaten satmadığı yaygın bir inanıştır. Bu kanının oluşmasında “12 bin kişiye bir kitap düşüyor” masallarının etkisi olduğu gibi yayınevlerinin promosyon amacıyla “Üç günde 150 bin satış”, “Bir haftada 47 baskı” gibi reklam sloganlarının, kitap kapaklarına konulan “96. Baskı” gibi yazıların da olumsuz etkisi olduğu anlaşılıyor. Kimi “O kadar fazla basılamaz! Okur mu var?” derken, çoğu yazar da yayıncısının aslında kendi kitaplarını söylediğinden daha fazla bastığından kuşkulanıyor. 8 Kasım 2001’de bandrol uygulaması resmen başladığından beri kitapların kaç adet basıldıkları “tam olarak” biliniyor. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre 48 sayfadan az çocuk ve eğitim kitapları ile ücretsiz dağıtılan ders kitapları haricinde tüm kitaplara bandrol alınması zorunlu. Yani “Üç günde 150 bin satış” diyen yayınevinin gerçekte o kitabı kaç adet bastığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nce ve bandrol satışı yapan Yayıncılar Federasyonu YAYFED’ce biliniyor. Bir yılda kaç adet bandrol kullanıldığı bilgisine de ulaşabiliyorsunuz. Örneğin 2012 yılında 293.257.824 adet bandrol kullanıldığını, bunların 63.015.607 adedinin edebiyat eserlerine yapıştırıldığı bilgisini internette biraz uğraşıp bulabiliyorsunuz. (Çünkü telifhaklari.gov.tr adresindeki istatistikler bölümü kaldırılmış.) Tek tek kitapların kaç adet bandrol aldığı ise duyurulmuyor. Çoğu yayınevi hangi kitabı kaç tane bastıklarının bilinmesini istemiyor. Müzik sektöründe satın alınan bandrol sayısına göre ödüller dağıtılırken yayıncılar bu bilginin ticari sır olduğunu iddia ediyor. Baskı adetlerini okura açıklamasa da yazarlarına, çevirmenlerine bildiren, internet üzerinden kontrol etmelerine olanak sağlayan yayınevleri var, ama onların rakamları da güvenilir bulunmuyor. Telif Hakları Genel Müdürlüğü yazarın, çevirmenin eserlerinin kaç adet basıldığı, kaç baskı yaptığı bilgisine ulaşmasını sağlamalı. Bandrol uygulaması başlarken yazarlara, çevirmenlere vaat edilen buydu. Telif Hakları Genel Müdürlüğü, bandrolle ilgili işlemlerin internet üzerinden yapılabilmesi için birçok proje hayata geçirdi. AB’den destek aldı. Yayıncılar internet üzerinden bandrol başvurusu yapabiliyor, bastıkları kitapların bilgilerine ulaşabiliyor. Ama eser sahiplerinin bu bilgilere internet üzerinden ulaşması mümkün değil. Yazarlara ve çevirmenlere birer şifre verilerek internetten eserlerinin bilgilerine ulaşmasını sağlamak çok zor olmasa gerek. Bu bilgilere ulaşılması sağlandığında yayıncı ile yazar ve çevirmen arasındaki sıkıntılar mahkemeye ya da bakanlığa yansımadan daha kolay çözülebilecek. Çok basıldı, az basıldı tartışmaları da bitecek. u Gezi Direnişi gibi tüm ülkeyi sarsmış bir gelişmeyi görmezden gelmenin 53 sayıdır yaptıkları işe aykırı olduğunu vurgulayan Göncü, ‘Yani her zamanki gibi işimizi yaptık’ diyor ve ekliyor: “Herhalde ‘Artık daha fazla kaybedecek itibarımız kalmadı’ diye düşündüler ama, bence telafisi imkânsız bir itibar kaybı daha yaşadılar.” CELÂL ÜSTER Kısa bir süre önce 54. sayısının basımı Doğuş Yayın Grubu’nca durdurulan NTV Tarih (NTVT) dergisinin o durdurma anına kadarki Genel Yayın Yönetmeni Gürsel Göncü’yle sohbet ederken, Can Yücel’in bir şiiri geliyor aklıma: “Türkiye’de en çok basılan kitap, / Ne Yaşar / Ne Aziz / Ne Kuranıkerim / Türkiye’de en çok basılan eser / Sansürdür, kardeşim, sansür!” “Bugünlerde buradaki ‘sansür’ sözcüğünü ‘otosansür’ ile değiştirsek nasıl olur” diye soruyorum. “Gayet isabetli olur” diye yanıtlıyor. Ama eklemeden de edemiyor: “Otosansür sadece siyasi baskı korkusundan kaynaklanmıyor bu arada. Yayın organları, kendi müşterisi belledikleri insanların reaksiyonlarından da çekiniyorlar. Nalına mıhına yayın yapamıyorlar. Siyasi otorite tabii her şeye siyaseten bakacak; ama gazete ve TV’lerde de aynı durum var. NTVT, biraz da tarih dergisi olmanın verdiği avantajla bu aktüel rezaletin dışında kalabilmişti. İslam tarihinin İslamcılara, Orhun Yazıtları’nın Türk milliyetçilerine, Ekim Devrimi’nin solculara, Dersim katliamının Kürtlere ait olmadığını gösterdi.” Peki, basımı durdurulan sayının, NTVT’nin bugüne kadarki yayın çizgisine uygun düştüğü söylenebilir mi? NTVT’nin en önemli özelliklerinden biri de, gündemdeki meselelerin tarihi boyutlarını hemen her sayısında ele almasıydı. Bu konuları, bir tür anakronizm veya tekerrürcülük mantığıyla değil, daha ziyade az bilinen, bilinmeyen geçmiş referanslarına vurgu yaparak yansıttık. Aynı şekilde bunu yaparken, “nalına mıhına” dediğimiz bir anlayışla, herhangi bir dünya görüşü veya ideoloji tarafından kirletilmemiş, tazeleyici yaklaşımlara, sözlü tarih ‘Fevkalade nüsha’ya fevkalade sansür Bir özel sayı ra saygısızlıktı. Yani her zamanki gibi işimizi yaptık. 54. sayının öncekilerden farkı neydi? Gezi Parkı Direnişi’ne nasıl yaklaşıyor, okurlara nasıl sunuyordu? Yayımlanmayan sayının öncekilerden tek farkı, bunun bir özel sayı, bir “fevkalade nüsha” olmasıydı. Dergideki tüm sabit bölümleri de, Gezi hadiseleri veya onunla tarihsel benzerlikler taşıyan veya onun gündeme getirdiği temalarla ilgili olarak hazırladık. Kapağımızda da bir Osmanlı dönemi minyatürü tekniğiyle yapılmış bir uygulama yer alıyordu. Kırmızı elbiseli bir kadına gaz sıkan bir Osmanlı askeri. Amacımız, başlığımızda yansıdığı gibi hem “Yaşarken Yazılan Tarih”e bir not düşmek hem de gelecekte bu dönem üzerine çalışacak insanların kullanacağı malzemeye bir katkı sağlamaktı. Şu an internet ortamında (yasarkenyazilantarih.com) herkese açık olan sayfalara bakıldığında, zaten herhangi bir siyasi tutum alış veya güzelleme veya yerme üzerine kurulu bir yaklaşım olmadığı rahatlıkla görülebilir. Derginin basımının durdurulduğunu nasıl öğrendin? Derginin basılmayacağı, matbaaya yollanmasına saatler kala belli oldu. Bana sözlü olarak bildirildi. Arkadaşlara ve Gezi Direnişi özel sayısının basımı durdurulan NTVT’nin yayın yönetmeni Gürsel Göncü yaşananları anlattı o sırada derginin son düzeltmelerini yapan hocalarımıza durumu anlattım. Herkes çok üzüldü; ama derginin basılmayacağını bile bile sabah 04.00’e kadar çalışmaya devam etti. Dokunaklı saatlerdi. Ertesi gün de derginin yayınının tamamen durdurulması kararını aldılar. Ben yine de birkaç gün bekledim; belki aklıselim galip gelir, kararlarını değiştirirler diye. Ama olmadı. Herhalde “Artık daha fazla kaybedecek itibarımız kalmadı” diye düşündüler ama, bence telafisi imkânsız bir itibar kaybı daha yaşadılar. Son dönemde medyanın önemli sayılabilecek bir bölümünün iktidarla bütünüyle uyumlu bir yayın çizgisi izlemeye yönelmesini nasıl yorumluyorsun? Merkez medya denilen mecralar, artık “hangi haberi vermemeliyiz” üzerine kurulu bir düzenekte çalışıyor. Böylesi 12 Eylül ertesinde bile olmamıştı. O vakitler sansür vardı, şimdi otosansür var. Siyasi iktidar her zaman basın üzerinde baskı uygulamıştır ve doğası gereği bu normaldir. Ama medya patronu olmak, medya yöneticisi olmak zaten bu baskı ortamında bir denge kurmak, binbir takla atarak işini hakkıyla yapmak demek. Özellikle son yıllarda, “zaten baskı var, bu haberi yapamayız, yaptırtmazlar” bahanesi, gazetecilerin, yöneticilerin iyiden iyiye tembelleşmesine yol açtı. Hükümete muhalif medya organlarında bile gazetecilik yapılmıyor; sadece hükümete reaksiyon var. Tabii aksiyon almak, haber bulmak, araştırmak kolay işler değil. Bence gazeteciler ve medya yöneticileri siyasi otoriteden ziyade kendilerini sorgulamalı. Amerikalı yazar Ralph Waldo Emerson, “Yasaklanan ya da sansür edilen her sözcük yeryüzünün dört bir yanında yankılanır durur” diyor. NTV Tarih, başka bir adla da olsa, farklı bir ortamda yayınını sürdürecek mi? Başka bir isimle yayınımızı sürdüreceğiz. Çünkü bu dergi Türkiye’nin dergisiydi. Sadece 35 binlik net aylık satışıyla değil, farklı kesimlerden, farklı şehirlerden, farklı yaş ve gelir gruplarından okurlarıyla varolan, satış geliriyle yaşayan ve reel olarak kârda olan bir dergiydi. Binlerce okurumuzdan ve okurumuz olmayan insanlardan gelen destek mesajları bize güç veriyor. Sadece Gezi hadiselerinden dolayı değil, hatta Gezi eylemcilerine karşı olan insanlardan bile çok sayıda destek mail’i alıyoruz. İnsanlar çok şeyi unutabilir ama kaliteli ürünü asla unutmaz. “Yaşarken Yazılan Tarih”in gösterdiği gibi, yeni dergimizle de tarih her dem taze kalacak.  ‘Gazetecilik yapılmıyor’ Başka bir adla devam ‘Bize yakışmazdı’ malzemelerine, geçmiş mekânların aktüel fotoğraflarla kıyaslanmış görüntülerine, arazide test edilmiş tarihi verilere, insan hikâyelerine, bilgi kutucuklarına, iyi işlenmiş haritalara yer verdik. Dolayısıyla Gezi Parkı eylemleri gibi neredeyse tüm ülkeyi sarsmış bir gelişmeyi görmezlenmek veya idareten birkaç sayfa ayırmak, zaten 53 sayıdır yaptığımız işe aykırıydı, bize yakışmazdı ve oku Dokunaklı saatler ALTYAZI DERGİSİ AKADEMİDA’DA SİNEMA ATÖLYESİ Sinema okuryazarı olmak ya da olmamak Kültür Servisi Altyazı sinema dergisinin Asos, Kozlu köyündeki sinema atölyesi Akademİda’da “sinema okuryazarlığı” dersleri verilecek. 1219 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek atölye, derginin yayın kurulu üyelerinden Nadir Öperli ve Övgü Gökçe’nin rehberliğinde yapılacak. Hızlı bir sinema tarihi ve kuramı eğitiminin yanı sıra atölyede farklı ekollerin, coğrafyaların filmlerinin tanıtılacağı eğitimler de düzenlenecek, filmler üzerine tartışmalar yapılacak. Ayrıca sinema yazarlığıyla özel olarak ilgilenen katılımcıların film üzerine yazma pratiğini geliştirmeleri için yapılan çalışma da atölyenin parçası olacak. Katılımcılara filmleri anlamlandırmak ve yeniden yorumlamak için kapsayıcı bir bakış kazandırmayı amaçlayan atölyeye sadece 15 kişi kabul edilecek. İsteyenlerin http://akademida.com/ adresinden başvuruda bulunması gerekiyor. S AH İLE 12 Y HE L KE YE EŞ RL İL TİR Dİ İskenderun heykellerle güzel Korsan ‘Cehennem’i Kültür Servisi İstanbul Güngören’de bugün öğle saatlerinde düzenlenen korsan kitap operasyonunda, aralarında ABD’li yazar Dan Brown’ın yeni kitabı “Cehennem”in de bulunduğu 160 bin lira değerindeki 6 bin kitap baskı aşamasındayken ele geçirildi. Olayla ilgili 4 kişi gözaltına alındı. Bir ihbarı değerlendiren korsanla mücadele örgütü Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, dün Güngören Kale İş Merkezi’ne baskın düzenledi. Baskında, ABD’li yazar Dan Brown’ın “Cehennem”inin (Altın Kitaplar) de aralarında bulunduğu 400 kitap, 100 bin baskıya hazır kitap forması ile 6 bin kitap kapağı ele geçirildi. “Grinin Elli Tonu” (Pegasus), “Doğudan Uzakta” (Yapı Kredi), “Aklından Bir Sayı Tut” (Koridor), “Saftirik Greg’in Günlüğü” (Epsilon), “Ejderhanın Dansı” (Epsilon) ve “Beni Hep Sev” (Okuyan Us) gibi günümüz “çok satar” kitapları da baskında ele geçirilenler arasında yer aldı. İstanbul’da korsan kitap operasyonu n Kültür Servisi 69 yaşındaki ABD’li aktör Dennis Farina yaşamını yitirdi. Basın sözcüsü Lori de Waal, oyuncunun akciğer rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede öldüğünü açıkladı. Farina, “Law and Order” adlı dizide New York’lu dedektif Joe Fontana rolüyle tanınmıştı. Oyuncu, “Get Shorty”, “Saving Private Ryan”, “Midnight Run” ve “Out Of Sight” filmlerinde de rol almıştı. Dennis Farina hayatını kaybetti Kültür Servisi Geçen ay ilki düzenlenen İskenderun Uluslararası Heykel Sempozyumu’na katılan sanatçıların ürettiği 12 heykel şehre yerleştirildi. İskenderun Belediyesi ve Mersin Üniversitesi’nin işbirliğiyle, şehrin görünümüne farklı bir perspektif kazandırmak, toplumda sanatla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen sempozyuma Almanya’dan Norbert Jager, Gürcistan’dan İvane Malkhaz Tsiskadze, İspanya’dan Amancio Gonzalez Andres, Fransa’dan Nicolae Fleissig, Romanya’dan George Sorin Purcaru, ülkemizden ise Kemal Tufan, Özgür Özberkan, Ferit Özşen, Serdar Kaynak, Nesrin Karacan ve E. Berika İpekbayrak katılmıştı. Sanatçıların yarattığı 12 heykel, İskenderun sahilinde sergileniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle