23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Tutuklu kanser hastası için yapılan eyleme sert müdahale Tutuklu kanser hastası Kemal Avcı’nın serbest bırakılması için Çağlayan Adliyesi önünde çadır kurup 3 günlük açlık grevi yapmak isteyen Halk Cephesi üyelerine polis müdahale etti. Basın açıklaması yapan eylemciler, son 10 yılda F tipi hapishanelerde 2 bin 100 kişinin hayatını kaybettiği vurgulandı. Grup, 3 günlük açlık grevi yapmak üzere adliyenin karşısındaki bulunan parkta çadır kurmak istedi. Ancak polis çadır kurulmasına izin vermedi ve gruba tazyikli su ile saldırdı. Grup da polise taşlarla karşılık verdi. Polis tarafından dağıtılan protetocular akşam saatlerinde yeniden adliyenin önüne gelerek pankart açmak isteyince polis yine müdahalede bulundu. Halk Cephesi bugün de açlık grevi çadırı kurmak için adliye önünde bir araya gelecek. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) İHD: Ayağımızı kırdılar, darp edildik, plastik mermi yedik Polis ‘kafana sıkarım’ dedi İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD), Gezi Parkı eylemleri sırasında polis şiddetine maruz kalan ve darp edilen yurttaşları; İHD, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ya da İstanbul Barosu’na başvurmaya çağırdı. İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, dernek üyelerinin de polis şiddetine maruz kaldığına dikkat çekerek “İHD üyesi gözlemci arkadaşlarımız arasında plastik mermi sıkılmayan yok. Avukat arkadaşımız Ahmet Cihan’ın da 16 Haziran günü polis memuru tarafından ayağı kırılmıştır. Genel Sekreterimiz Nejat Taştan darp edilen kişiye uygulanan şiddeti önlemeye çalışırken gözaltına alınmıştır” dedi. İHD Genel Sekreteri Nejat Taştan, İHD İstanbul Şubesi’nde yapılan basın açıklamasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Geçen cuma günü gazetecilerin eyleminden sonra Cezayir Sokak’ta 45 kişinin birine saldırdığını gördüm. Görüntü almak isteyince gözaltına alındım. Eski kayıtlarımı bulduğunu söyleyen polis beni ‘Aslında seni çok ele geçirmiş bizimkiler ama kafana sıkmamış. Hata yapmış. Ben sıkarım’ diyerek tehdit etti. Hiçbir tehdit bizi insan hakları savunuculuğundan geri koyamaz.” Avukat Ahmet Cihan ise İHD İstanbul Şubesi kapısı önünde yalnızken küfredilerek saldırıya uğradığını söyleyerek “İHD görevlisi olduğumu ve içeride yaralı olduğu için gaz atmamasını söyledim ama ağır hakaretlere uğrayarak darp edildim” dedi. Tedavisinin 1 aydır sürdüğünü belirten Cihan, “İHD onlara göre suç örgütü. Bizi düşman olarak görüyorlar” diye konuştu. Yargıtay’daki Balyoz davasının temyiz duruşmasında avukatlar, yargılamada yaşanan ihlallere dikkat çekerek ‘Seminerin yapıldığı salon ses geçirmiyordu, dosyada yer alan o ezan sesi nasıl geldi’ diye sordu Hukuksuzluklar sıralandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde görülen temyiz duruşmasına devam edildi. Hazırlanan ortak savunmayı okumaya sürdüren eski kuvvet komutanı Halil İbrahim Fırtanı’nın avukatı Kazım Yiğit Akalın, yargılama aşamasındaki hukuka aykırılıkları tek tek anlattı. 70 avukat adına hazırlanan 405 sayfalık ortak savunmayı okumaya devam eden avukat Akalın, yargılama aşamasında yapılan hukuk ihlallerini anlattı. Savunma hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer aldığına dikkat çeken Akalın, Balyoz davası sırasındaki yaşanan ihlalleri şöyle özetledi: “163 sanık hakkında tek bir kararla topluca tutuklama kararı verildi. Sahte dijital delillerle ilgili bilirkişi incelemesi yapılmadı. Tanık dinletme taleplerimiz tamamen reddedildi. Deliller tartışılmadı. Mahkemenin dinlenmesine karar verdiği tanıklara doğrudan soru sorma hakkı savunmaya verilmemiştir. Usule aykırı uygulamalarla savunma hakkı kısıtlanmıştır. O yargılamada savunma makamının mikrofonlarının düğmeleri bizim kontrolümüzde değildi. Ama iddia makamı istediği zaman mikrofonu açıp konuşabiliyordu. Esas hakkındaki mütalaaya karşı bize yeterli süre verilmedi. Sanık ve müdafilerine beyanda bulunmaları için sadece 6 gün verilmiştir. Mahkeme, avukatları duruşmadan atmıştır. Mahkeme başkanı, avukatları sanıklara şikâyet etmiştir. Duruşmalarda, avukatlar ile sanıkların yaptığı görüşmelerin tümü kayıt altına alındı.” Akalın, savcının esas hakkındaki mütalaasını daha sanık sorguları bitmeden hazırlandığını belirterek “Mütalaa bize CD içinde verildi. Mütalaanın savcılık tarafından en son kaydedildiği 23 Mart’tı. Yani Ergun Saygun’un sorgusundan 4 gün önce zaten sorgu hazırdı. Bunun anlamı yargılamanın ana sujesi olan sanıkların savunmasının formalite olduğunu göstermektedir. Bu, adil Şiddet devam ediyor Saygun’un oğlu Yargıtay’daki Balyoz davasının ikinci gününde, duruşmaya olan ilginin düştüğü görüldü. Yargıtay önünde herhangi bir grup toplanmadı. Buna karşın polis, Vekâletler Caddesi önündeki barikatı kaldırmadı ve girişlerde kimlik sorma uygulamasını sürdürdü. Sadece tutuksuz sanık eski emekli Orgeneral Ergin Saygun’un oğlu Tolga Saygun, Vekâletler Caddesi’ndeki barikat önünde büyük bir Türk bayrağı ile bekledi. Polis barikatı ancak öğleden sonra kaldırılarak yol trafiğe açıldı. Türk bayrağıyla ‘durdu’ 16 yaşındaki çocuğa hapis istemi Delilsiz iddianame İstanbul Haber Servisi Beşiktaş’ta evine giderken gözaltına alınan M.Y. (16) hakkında Gezi eylemine katıldığı gerekçesiyle 7 yıla kadar hapis ve 50 bin TL’ye kadar para cezası istemiyle dava açıldı. Darp edilerek gözaltına alınan M.Y. hakkında hazırlanan İddianamede ise delil belirtilmiyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameye göre, M.Y. Dolmabahçe’de 2 Haziran’da toplanan grubun içindeydi. İddianamede M.Y’nin polisin müdahalesinin ardından kaçarken gözaltına alındığı ileri sürüldü. Avukat Tuğçe Avşar yaptığı açıklamada, “M.Y.’yi ilk kez Beşiktaş Çocuk Büro’da gördüğünü, çocuğun burnunun, polis aracında dövüldüğü için yamulmuş olduğunu, yüzünde ve vücudunda darba bağlı çizikler, bacağında ve karnında morluklar, yaralanmalar olduğunu söyledi. İstinye Devlet Hastanesi’nde alınan sağlık raporunda bu yaralanmalardan bahsedilmiyordu. M.Y.’nin darp edildiği savcılık sonrasında götürüldüğü hastaneden alınan raporla belgelendi” dedi. Avşar, “Hakkında delil yok, zaten iddianamede de delil olarak ‘tüm soruşturma evrak kapsamı’ yazıyor. Bu kanuna aykırı, tüm delillerin ayrı ayrı yazılması gerekiyor ancak burada delil olmadığı için yazılmamış” dedi. yargılanma hakkının en büyük ihlalidir” görüşünü kaydetti. Sanıkların sonu baştan belli bir davada yargılandığını dile getiren Akalın, ilk gün belli olan cezaların duruşmanın sonunda sanıkların yüzüne okunduğunu kaydetti. Akalın, 1. Ordu Komutanlığı’nın kozmik odasından CD ve bavul dolusu dokümanın çalındığı konusunda herkesin hem fikir olduğunu belirterek “Buna inanan mahkeme, Gölcük Donanma Komutanlığı’nın altına 5 No’lu hard diskin konulduğuna neden inanmıyor?” dedi. Birinci Ordu’da gerçekleştirilen plan seminerinin yapıldığı salonun ses geçirmediğine dikkat çeken Akalın, “Dosyada yer alan ses kayıtlarında ezan sesi geliyor. Bu da kayıtların, seminerdeki orijinal kayıtlar olmadığını gösteriyor” ifadesini kullandı. Mahkemenin tüm delilleri suç unsuru kabul ettiğini, ancak “talihin zaman Siyah kuğu benzetmesi zaman kendilerine güldüğünü” belirten Akalın, suç unsuru içeren dijital delilleri hazırladığı öne sürülen Albay Ali Türkşen’in, aynı gün aynı saatte TRT’nin bir programında dalgıç kıyafetiyle denizin dibine daldığının ortaya çıktığını anlattı. Akalın, bazı belgelerin 2003 yılında hazırlandığının belirtilmesine karşın 2007’deki piyasaya sürülen calibri fontunu taşıdığını vurgulayarak, yaşanan sahteciliğe dikkat çekti. Mahkemenin bu çelişkiyi, “Belgeler güncellendi” şeklinde saçma bir gerekçe ile açıkladığını söyleyen Akalın, “CD’lerin en son kayıt tarihi 2003 ise nasıl burada güncelleme yapılabilir” diye sordu. Bilirkişi raporlarına değinen Akalın, 1. Ordu Komutanlığı bilirkişisi Hakan Erdoğan’ın raporunun CD’lerin 1. Ordu’daki bilgisayarlarda hazırlanmadığını ortaya koyduğuna dikkat çekti. 1. Ordu plan seminerine değinen Akalın, seminerin 57 Mart 2003 tarihlerinde icra edildiğini anımsattı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün planın kendisinden önce hazırlanan tatbikatlar programında yer aldığını söylediğini aktaran Akalın, “Darbe planı olduğu iddia edilen tatbikata Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, açıkyüreklilikle ‘programım olmasaydı ben de katılacaktım’ demiştir” ifadesini kullandı. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de “Türkiye’nin içerisine düşeceği en tehlikeli durum”un bir senaryoyla anlatıldığını savunan Avukat Akalın, “1. Ordu seminerindeki konuşmaların tamamı senaryoya dayanmaktadır” ifadesini kullandı. Akalın, şunları kaydetti: “Plan seminerinde örtülü darbe planı yapılmadı. Ortada kanuna aykırı bir durum yoktur. Sahte Balyoz Planı’nın seminerde görüşüldüğüne ilişkin delil yoktur. Sözde Balyoz Planı, eklerinin içeriğindeki tarihsel hatalar nedeniyle açıkca sahtedir. Tüm bu hususlar mahkemede defalarca dile getirildi ancak dikkate alınmadı. Bu nedenle kararın bozulmasını talep ediyoruz.” Ethem Sarısülük’ün polis tarafından öldürülmesine ilişkin iddianame kabul edildi Savcıya göre ‘kasıt’ yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’daki Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında Ethem Sarısülük’ün polis tarafından başından vurularak öldürülmesi ile ilgili davada Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, savcılığın cuma günü sunduğu ve iddianameyi jet hızıyla değerlendirerek dün kabul etti. İddianamede sanık polisin arkasını göstericilere dönüp gitmek istediği sırada ve tabancasının yere paralel halde iken ateş aldığı ileri sürüldü. Türk Ceza Yasası’na göre “Meşru savunmada sınırın aşılması suretiyle öldürmek” suçundan hazırlanan iddianamede, göstericilerin taş, demir bilye, sert cisimler ve maytap atarak polise saldırdığı belirtildi ve sanık polisin de yer aldığı birliğin, arkalarındaki beton banklar, ağaçlar ve telefon kulübelerinin yanı sıra göstericilerin saldırıları sebebiyle hızlı ve düzenli çekilemediği, bazı polislerin telefon kulübelerinin üzerinden atladığı anlatıldı. İddianamede, Güvenpark’tan çıkan A.Ş’nin Milli Müdafaa Caddesi ile Gü Duran adam heykeli yapıldı MERSİN (Cumhuriyet) Heykel sanatçısı Hasan Canel, Taksim eylemleri sırasında performans sanatçısı Erdem Gündüz tarafından bir eylem biçimi olarak başlatılan ve kısa sürede tüm yurda yayılan “Duran Adam”ın heykelini yaptı. Canel, “Taksim eylemleri Duran Adam ile daha da anlamlı hale gelmişti. Doğal olarak bende de bunun etkisi farklı oldu. Adını da ‘Bir duran adam’ koydum” dedi. VURAN POLİS ÜZÜLMÜŞ İddianamede, A.Ş’nin soruşturma aşamasında kullandığı, “Kimseyi hedef alarak ateş etmediği, tek gayesinin linç edilip öldürülmekten kurtulmak olduğu”, “Sarısülük hayatını kaybettiği için üzgün olduğu” ifadelerine de yer verildi. A.Ş’nin meşru savunma sınırını kasten aşmadığının belirtildiği iddianamede, A.Ş’nin eyleminin meşru savunma olup olmadığı, meşru savunma ise yasal sınırın aşılıp aşılmadığı, sınır aşılmışsa bunun kasten mi yoksa kasıt olmadan mı aşıldığının takdir ve değerlendirmesinin ağır ceza mahkemesinin görevine girdiği de belirtildi. ‘TOBB operasyona gerekçe üretmesin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) yetkilerini daraltan yasa değişikliği TMMOB ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ni de (TOBB) karşı karşıya getirdi. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na mektup göndererek “Birliğinize bağlı meslek odalarınız, TMMOB’ye yapılan operasyona gerekçe üretmeye kesinlikle kalkışmasın” mesajını iletti. venpark arasındaki kaldırıma geldiğinde üzerine gelen bir göstericiyi uzaklaştırdığı ve yere düşen göstericiye doğru ilerleyip tekmeyle vurduğu belirtildi. Bu sırada metro çıkışı önündeki yaklaşık 40 kişilik grubunun A.Ş’nin üzerine gelerek taş atmaya başladığı bildirilen iddianamede, göstericiye tekme vurmadan önce tabancasını çeken sanık polisin taşlanınca ta bancanın mekanizmasını çektiği, namluyu yere doğru tuttuğu kaydedildi. A.Ş’nin, tabancasını omuz hizasından yukarıda tutarak havaya iki kez ateş ettiği, geriye ve yana doğru çekildiği anlatılan iddianamede, sanığın arkasını göstericilere dönüp gitmek istediği sırada tabancayı tuttuğu elinin ve tabancanın bir an yere paralel hale geldiği, bu konumdayken tabancasını üçüncü kez ateşlediği bildirildi. Bu sırada Sarısülük’ün elindeki taşı A.Ş’ye attıktan sonra uzaklaşmak için sola döndüğü ve tabancadan çıkan merminin sağ kulak hizasından Sarısülük’ün başına isabet ettiği kaydedilen iddianamede, A.Ş’ye, eylemcilere yaklaşmasından silahını üçüncü kez ateşlemesine kadar geçen sürede göstericilerce ondan fazla taş atıldığına işaret edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle