15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 Gezi Direnişi şunu öğretti: Bu ülkenin gençlerinden adam çıkarmış Tabular yıkıldı l Üç ağaç meselesi değil... Gezi hareketinin omurgası kadınlar ve gençler. Gezi Parkı eylemleri sadece üç ağaç meselesi değil. Doğaya, bilime, insanlığa özgürlük talebinin vücut bulması. Eve kapatılmaya çalışılan kadınların, toplumun dışına itilmek istenen LGBT bireylerin, çevrecilerin, yıllarca ötekileştirilen Alevilerin, ‘çapulcu’ denilen gençlerin öfkesini sokaklara, alanlara taşıması. Gugukumuzda Son Aşama... Anlatılan onca başarı masalına karşın Türkiye’nin dengesizliklerini, son durumunu en iyi özetleyenin, aktaracağım Amerikan kısa hikâyesi olduğunu sanıyorum. Asker savaşta yaralanmış, yoğun bakıma yatırmışlar. Asker bir süre sonra kendine gelmiş, gözlerini açmış. Yatağın yanında bekleyen görevli söze başlamış: Sana bir kötü bir de iyi haberim var. Sol bacağını kestik, ama postalının sol tekine müşteri bulduk. HHH Danıştay Başkanlığı 82 sıralı devlet protokolünün 10’uncu sırasında yer alıyor. Yani yalnızca görevi değil, konumu da önemli. Şurayı Devlet’ten alırsak 145 yıllık bir geçmişi var. Ve ilk kez başkanlık seçimi için hiçbir üye “Ben adayım” demedi, öteki üyeler de hakları olmasına karşın başkasını aday göstermedi. İdare yargısında 12 Eylül 2010 halkoylamasında “yetmez ama evetçilerin” gazıyla getirildiğimiz nokta bu. Ama ne iktidar ne de cemaat yanlılarından tek bir ses çıkıyor. Bu suskunluğun, iki grup arasında pazarlık sürdüğünden pişmiş aşa su katmamak amacına dayalı olduğu söyleniyor. Ergenekon davasının yargıç ve savcılarının değiştirilmemesi için canlarını dişlerine takanların bu kez ortaya dökülmemesi anlaşılacak gibi değil. Benim asıl anlayamadığım iktidarla cemaat arasındaki temel farklılığa karşın çıkar pazarlığının nasıl yapılabildiği ve anlaşılabildiği. İki grubun da hareket noktası dinsel kurallar. Ama cemaatçiler “dinlerarası diyalog” uygulayıcısı ve savunucusu. İktidardakilerse atadıkları Diyanet İşleri Başkanı’nın ağzından “Dinlerarası diyalog olmaz, din adamları arası diyalog olur” diyor. Bu keskin farka karşın iki grubun anlaşabiliyor olması, dinin siyasete alet edilmesinin en somut kanıtını da ortaya koyuyor. HHH İlk iyi haberim liberal geçinen sözde demokratlara: Sıkıyönetim yasası geçerliliğini yitiriyor. İkinci iyi haberim de bölücülere ve onları destekleyenlere: Türk Silahlı Kuvvetleri, bundan sonra silahlı bölücü terörle mücadele etmeyecek. Kötü haberimse “Gerekirse askerden yardım alırız” diyen politikacıya: Niyetiniz kursağınızda kalacak. HHH Hem “darbe suçtur” diye yakaladığı askeri hapislerde süründüren hem de “Darbenin yasal dayanağı var” diyen bir iktidara sahip olduğumuz anlaşılıyor. Darbe paranoyası o noktaya vardı ki neredeyse bebek emziğinde bile darbe DNA’sı aranır oldu. Darbeyi önlemenin de en kolay yolu keşfedildi; “35’inci maddeyi değiştirmek!” Yasa tasarılarının nasıl hazırlandığına akıl sır ermiyor. Eskiden öneriler taslak halindeyken uzman bürokratların süzgecinden geçerdi. Taslağın anayasayla, yürürlükteki öteki yasalarla çelişen yönleri var mı diye kafa patlatılırdı. Şimdiyse ilgili komisyonda günlerce tartışılıp karara bağlanan öneriler gece yarısı verilen değiştirge önerileriyle tersyüz edilebiliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sadece dış tehlikelere karşı görevlendiren öneriyi Genelkurmay Başkanlığı da sahiplenip sitesine koyduğuna göre bir bildiği olmalı. Bir maddede ana görevi belirleyip diğer maddelerde ve yasalarda “ama şunları da yapar” demek tam da bizim gugukumuza uygun düşüyor. Forumun süresi Antalyalıya kalmış danalı “çapulcular” da diğerleri gibi “Daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük” istiyor. Eylemciler, mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini vurguluyor. Çukurova Üniversitesi Maden Mühendisliği öğrencisi TKP üyesi Durak Nahya, Gezi Direnişi’nin kendilerine örgütlü bir halkın önünde hiçbir kuvvetin duramayacağını kanıtladığını vurgulayarak “Hepimiz 31 Mayıs günü gördük ki artık Türkiye eskisi gibi olmayacak. AKP diktatörlüğünün 10 yıldır uyguladığı baskıcı ve gerici politikalar, halkın öfkesini patlatmış, büyük bir direnişi başlatmıştır. Artık korku duvarı da yıkılmıştır. Emin olduğum tek bir şey var ki gerici ve paranın saltanatını süren bugünün iktidarına en büyük darbeyi biz komünistler vuracağız” diye konuştu. “Adana Direniyor” oluşumu olarak forumlarla çalışmalarını sürdürdüklerini anlatan Nahya, “Bu bir aylık süreç çok önemliydi. Ancak devrimcilerin bununla yetinmeyip süreci ileri götürmesi gerekiyor. Yıllarca, ‘Bu ülkeden, bu gençlikten adam olmaz’ dediler, bu tabu yıkıldı” dedi. A Bu rüya bitmesin ireylerin hayatına müdahale Üniversite öğrencisi Emre Aydın da “Bu hareketin omurgasını kadın ve gençlik kuşağı oluşturmakta. Gezi Parkı eylemleri sadece üç ağaç meselesi değil. Doğaya, bilime, insanlığa özgürlük talebinin vücut bulmasıdır. Her kesimden ve kuşaktan halkın patlamasıdır. Eve kapatılmaya çalışılan kadınların, toplumun dışına itilmek istenen LGBT bireylerin, çevrecilerin, yıllarca ötekileştirilen Alevilerin, ‘Bunlardan bir şey olmaz, bunların çoğu çapulcu’ denilen gençlerin öfkesini sokaklara, alanlara taşımasıdır. 68 ve 78 gençlik hareketinin yeni bir dünya kurma anlayışından farklı, Gezi Parkı eylemlerindeki daha yakıcı olan şey, bireylerin hayatına doğrudan müdahaledir” diye konuştu. B ‘ l ANTALYA (Cumhuriyet) Gezi Parkı Direnişi’yle başlayan eylemler, toplantılarla, forumlarla sürüyor. “Söz hakkı” istediklerini belirten eylemciler, “3 haftadır güzel bir rüya görüyoruz. Bu rüya devam etmeli. Kardeşliği, birliği, paranın önemsizliğini gördük. Gücümüzü gördük. Bir parti etrafında değil, program etrafında birleşmeliyiz. Siyasal iktidarın bu gücümüzü görmesi gerekir” diyor. Gezi Parkı eylemlerinin ardından forumlar Antalya’da da devam ediyor. Konyaaltı, Altınkum, Meltem, Uncalı, Yavuz Özcan parklarında buluşan yüzlerce duyarlı insan, kentin ve ülkenin sorunlarını, geleceğini sorgulayıp tartışmayı sürdürüyor. Bu “çapulcular”dan Antalya Dayanışması aktivistlerinden Burçin Özçelik, “Gezi Parkı’nda başlayan dalga önce tüm yurda, sonra da diğer ülkelere yayıldı. Bu bir uyanıştır, direniştir. Bir araya gelmekteki amacımız, kendisini mevcut siyasi ortamlarda ifade edememiş ama söyleyecek sözü olan insanların buluşmasını sağlamak” dedi. Hiçbir siyasi görüşe, etnik ve cinsel kimliğe karşı olmadıklarını vurgulayan Özçelik, “Yalnızca ülkemizdeki değerlerin yok edilmesini istemiyoruz. Forumların ne kadar süreceğini kitle belirleyecek. Gittiği yere kadar gidecek. Herkes herkesi dinliyor ve çözüm üretiyor. Her görüşten herkes katılabilir, konuşabilir” diye konuştu. Antalya Dayanışması üyesi gazeteci Seçil Solmaz da “İki eğilim var. Bir tanesi pasif direnişle devam edelim. Sanatla, müzikle, yürüyerek, durarak, kitap okuyarak devam edelim. İkincisi ise çadır kurarak, aktif eylem örgütleyerek, iktidar ile karşı karşıya gelerek ve gerekirse restleşerek eylemleri sürdürelim. Başbakan’ın açıklamaları, eylemcilerin cezalandırılması, polislerin kayırılması halkın tepkilerini artırdı, eylemler sürecek” dedi. Avukat Nilgün Gürbüz de “Forumlarda birbirini tanımayan insanlar ülkenin ve kentin sorunlarını anlatırken bazen kendi sorunlarını dahi anlatır hale geldi. Bu sevinilecek bir durum. Halkın ülkesine ve insanlarına sahip çıktığını gösteriyor” dedi. Pasif ve aktif direnişçiler... l Kendilerine “Konyaaltı Çapulcuları” adını veren onlarca kişi ise her akşam Konyaaltı’nda küçük bir parkta toplanıyor. Sloganları da “Siyaset anlayışlarımız farklı ama demokrasi anlayışımız aynı”. “Çapulcular” şunları anlatıyor: “Korktukça demokrasi anlayışımız geri gider. Kendimizi bir meclis olarak tanımlıyoruz artık. Bu meclisi oluşturan kişiler haksızlığa, AKP politikalarına ve baskılarına hayır diyen insanlardır. Bir oluşuma ihtiyacımız var. Yediğimiz gazlar, dayaklar boşuna değilmiş. Burada güç birliği yapıyoruz.” Yediğimiz dayaklar boşuna değilmiş l HAZIRLAYANLAR: SAVAŞ KÜRKLÜ, OZAN YAYMAN mparatorluk sarsıldı... Öğrenci Kolektifleri üyesi üniversite öğrencisi Sıla Soyaslan da Gezi Direnişi’nin, 4+4+4 eğitim sistemi, YÖK, sermaye, kentsel dönüşüm, “en az 3 çocuk”, kürtaj, ötekileştirme ve daha birçok olaya tepki olduğunu anlatarak “Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere istifasını istediğimiz AKP hükümeti, bu olaylarda yıkılmaz sandığı imparatorluğunun sarsıldığını görünce can havliyle, bu meseleyi dış mihrakların yaptığını, yapanların terörist, çapulcu olduğunu söyledi. Fakat Başbakan şunu iyi bilmelidir ki bu meşru bir halk ayaklanmasıdır. Bu, AKP gericiliğine ve faşizmine karşı bir halk isyanıdır” dedi. İ Sokak bizi çağırdı l İzmir’deki protestoların renkli figürleri arasında yer alan “Bando Sol” üyeleri, “çapulcu” olarak nitelenmekten rahatsız olmadıklarını vurguluyorlar. Grubun üyesi Ahmet Semizer, “Biz çapulcu olarak anılmaktan hiç gocunmadık; aksine bu bizi ortaklaştıran, bütünleştiren bir üst kimlik oldu. Fransız Devrimi’nde aristokratlar, eşitlik ve özgürlük için sokaklara dökülen halkı sans culottes (baldırı çıplak) diyerek aşağılamaya kalkmıştı, ama baldırı çıplak ordusu karşısında kaybeden onlar oldu. Biz de geleceği elinde tutan milyonlarca çapulcudan birkaçı olmakla gurur duyuyoruz” diyor. Direnişin ilk gününden itibaren kendilerini enstrümanlarıyla sokakta bulduklarını söyleyen Semizer, “Yaptığımız müzik sokağa çağırıyordu, sonra birden sokak bizi müziğe çağırdı” diyor. Gezi Parkı Direnişi’nin insani değerleri yeniden hatırlattığını söyleyen Semizer, “Bu değerlerin baskıyla, yalanla yok edilemeyeceğini gördük. Direnişten önce belki hepimiz insan kalmaya çalışıyorduk, ama bunun neredeyse hiçbir karşılığının olmadığını düşünme noktasına gelmiştik. Sonra milyonlarca insan sokağa çıktı ve hep bir ağızdan ‘Biz varız, bizi yok sayamazsın’ dedi. Karanlık bir dönem kapandı. Artık biliyoruz ki Türkiye’ye bakan hiçbir göz orada bir ‘seçmen kitlesi’ göremeyecek. Vicdanı olan, insana ve doğaya canı pahasına sahip çıkabilen, umut veren bir halk var” diye konuşuyor. Siyasal iktidarın son yıllarda toplumsal kesimleri ayrıştırmaya ve parçalamaya dönük adımlarının hızlandığını vurgulayan Semizer, şunları söylüyor: “İnsanlarda aidiyet duygusu körelmeye yüz tutmuştu. Direnişle birlikte kendiliğinden oluşan dayanışma ve kenetlenme sanki bu ihtiyaca karşılık geldi. Son üç haftada ortaya çıkan görüntü, sonuna kadar haklı bir davada ortak duyuya, ortak inanca ve ortak geleceğe, yani birlik duygusuna olan açlığın da dışavurumuydu. Bu açlık sanırım tüm farklılıkları önemsizleştirdi. Öyle ki, sokağın dili boyun eğmeyi reddeden herkesin hikâyesini anlatıyordu.” n MUĞLA (Cumhuriyet) Eski Muğla CHP İl Başkanı Mehmet Kocagöz’ün oğlunun Milas’taki düğününe katılan CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Göcek’te süren 11. Yayla Yürüyüşü Şenliği programına katılmak üzere yönetimindeki otomobille yola çıktı. Demir’in yönetimindeki otomobil kontrolden çıkarak yaklaşık 100 metre takla attı. Ters dönen otomobilin içinden çıkan Demir, acil yardım ekiplerince Dalaman Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Boyun omurlarında ani travmaya bağlı kas ağrısı bulunduğu belirtilen Demir, taburcu edildi. CHP’li milletvekili kaza geçirdi Erdoğan İzmir'de tatilde n İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Taksim Gezi Parkı direnişinin ardından Lice’de çıkan olaylarda zor günler geçiren Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 4 gündür İzmir Urla’da tatil yaptığı öne sürüldü. Tatili, AKP yöneticileri doğrulamadı. Erdoğan’ın, her yıl Urla Zeytineli köyü Hacılar Koyu’nda tatil yaptığı biliniyor. Çarşamba günü akil insanlar toplantısının ardından resmi programı bulunmayan Erdoğan’ın ailesiyle tatile çıktığı belirtilmiş ancak nereye gittiği konusunda açıklama yapılmamıştı. Başbakan Erdoğan’ın, daha önce de tatil yaptığı Hacılar Koyu’nda olduğu öne sürüldü. l SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle