15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ 12 ‘90 kuşağının temsilcileri Sivas kıyımının iktidardaki uzantılarından da hesap sorulmasını istiyor HABERLER Büyük Utancın Yirminci Yılı ATTİLA AŞUT Sivas cankırımının üzerinden yirmi yıl geçti. Salt yargı süreci açısından bakıldığında bile, durumun ne denli içler acısı olduğu görülüyor. Bu uzun zaman diliminde “adalet” adına ge lebildiğimiz son nokta, “Sivas Davası”nın zamanaşımına uğratılarak gündemden düşürülmesidir. Yurtdışına kaçan birkaç sanık yönünden dava hâlâ sürüyor görünse de, genel olarak dosyanın kapandığını söyleyebiliriz. Zaten yargı kurumları bu gerici kalkışmanın amacını ve niteliğini değerlendirmede baştan beri aymazlık içinde olduklarından, sanıklara hak ettikleri cezaları verme konusunda son derece isteksiz davranmışlardır. Dava, daha işin başında, devletin adli mercilerince “adi bir olay” olarak ele alınmış; 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan topluöldürüm, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası ya da “bireysel adam öldürme” çerçevesinde değerlendirilerek, ısrarla TCY’nin 146. maddesi dışında tutulmaya çalışılmıştır. Bu amaca ulaşmak için de, Sivas olayı, bütünlüğünden koparılıp parçalara bölünerek birkaç yargı yerinde ayrı ayrı davaların konusu yapılmak istenmiştir. Yargı lama nın her aşamasında kurbanların avukatları büyük engellerle karşılaşmış, zaman zaman da sanıkların küfür ve tehditleriyle sindirilmeye çalışılmışlardır. Mahkemeler ise katliam sanıklarına gösterdikleri anlayışı savunmadan esirgemiştir. dı. O süreçte yazılıp söylenenleri merak edenler, 1994 yılında yayımlanan Sivas Kitabı’na (*) bakabilirler. Kıyımdan sonra kim ne demiş, ne yazmışsa hepsi orada yer alıyor. Kimler yok ki o seçkide? Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den Başbakan Tansu Çiller’e, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’ndan Refah Partisi Milletvekili Abdüllatif Şener’e tüm siyasetçiler adeta “geçit resmi” yapıyorlar. Bir de “gazeteciyazarsanatçı” öbeği var. Oktay Ekşi’den Metin Toker’e, Ertuğrul Özkök’ten Cengiz Çandar ’a, Altemur Kılıç’tan Sabahatin Önkibar’a, Nurseli İdiz’den İsmet Özel’e uzayan hayli kalabalık bir kesim... Okuyunca çok şaşıracaksınız! Türkiye’de basının sicili oldubitti temiz sayılmaz. Her kritik dönemde hiç duraksamadan egemenlerin yanında yer almıştır burjuva basını. Bu yaklaşımın günümüzdeki çarpıcı örneklerini Gezi Direnişi’nde de gördük. Dünyanın gündeminden düşmeyen eylemler karşısında “üç maymun”u oynamaları bir yana, gerçekleri çarpıtmak için de az çaba harcamadılar. Bu konudaki en taze örnek, polisin katlettiği (ne tesadüfse o da bir Aleviydi) Ethem Sarısülük için art arda ürettikleri yalan ha berlerdir… Acı bizim yaşam MEHMET MENEKŞE Madımak katliamında çocukları 12 yaşındaki Koray ve 14 yaşındaki Menekşe Kaya’yı kaybeden Hüsne Kaya: biçimimiz oldu SİVAS Madımak katliamında çocukları 12 yaşındaki Koray ve 14 yaşındaki Menekşe Kaya’yı kaybeden Hüsne Kaya, “Yirmi yıl geçti ama acılarımız hiç azalmadı. Acı bizim için bir yaşama biçimine dönüştü. Bir gün benim de rüyama girecekler diye avutuyorum kendimi. 27 Haziran Menekşe’nin doğum günüydü. 20 yıldır doğum günlerini mezarlıkta kutluyoruz” dedi. Hüsne Kaya, 2 Temmuz 1993’te 33 aydın ve sanatçı ile 2 otel görevlisinin yakılarak öldürüldüğü Madımak katliamında iki çocuğunu birden kaybetti. İki küçük çocuğun cesedi birbirlerine sarılmış olarak bulundu. Acıların en büyüğünü yaşayan Kaya, geçen 20 yılda yaşadıklarını gazetemize anlattı. Ankara’ya taşındıklarında bir gecekondu mahallesinde kendi evlerini kendilerinin yaptığını belirten Kaya şöyle konuştu: “O zaman Menekşe de Koray da küçücüktü. O halleri, çocuklukları hiç, gözümün önünden gitmiyor. Hüsne Kaya Koray ayağında terlik ve atletiyle gecekondu inşaatına geliyordu. O zaman çok yıkım vardı, evimizi yıkmasınlar diye bekliyordum. Hiç unutmuyorum, eve gitmediler, el arabasının içerisinde ikisi civciv yavruları gibi yan yana oturdular. Büyük insanlar gibi direnmişlerdi orada, hep yanımızda kalmışlardı. Herkes kendi çocuğunu över ama herkes tarafından sevilen çocuklardı. Onlarla hep gurur duydum, keşke böyle bir olay olmasaydı. Bazıları, ‘Benim çocuğum bu yolda gittiği için gurur duyuyorum’ diyor. Ben çocuklarımın, yobaz, örümcek kafalıların elinde yanarak ölmesinden asla gurur duymuyorum.” ‘Rüyama girerler diye avutuyorum kendimi’ Oğlu Koray’ın okuduğu 60. Yıl İlkokulu’nda yıllar sonra kızı Çorum katliamının 33. yılı nedeniyle kentte anma etkinlikleri düzenlenecek Menekşecan’ın üniversite sınavına girdiğini anlatan Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “O çimenlerde oturdum, anılarım tazelendi. Sınavdan sonra Menekşecan’a ‘Bak Koray burada okudu; baban, ben, Koray burada oturuyorduk’ dedim. Koray, ilkokuldaykan, bir gün başını dizime koydu, ‘Anne akşama kadar özlüyorum seni’ dedi. O kadar çok özledim ki kokularını, seslerini, sımsıcak bakan gözlerini. Bir gün benim de rüyama girecekler diye avutuyorum kendimi. Ama bir kez olsun çocuklarımı rüyamda göremedim.” saptırıyor! AKP, hedef Bitmemiş bir dava “Sivas Davası”; yargı süreci sona ermiş olsa da, toplumsal açıdan “bitmemiş bir dava”dır. 2 Temmuz 1993’teki kanlı kıyımın gerçek sorumluları ve saldırının ardındaki örgütler, aradan geçen yirmi yıl içinde ortaya çıkarılamamıştır. Olaydaki “derin devlet” parmağı araştırılmamış, cezalandırılanlar ise maşalar ve piyonlar olmuştur. Gerçekte “insanlık suçu” kapsamında ele alınması gereken bu topluöldürümün siyasal boyutunun inatla göz ardı edilmek istenmesi; sanıklara olabildiğince alt sınırdan ceza kesilmesi; ceza alanların da daha sonra çeşitli düzenlemelerle salıverilmesi vicdanları yaralamış; Madımak yangınının yüreklerde açtığı büyük yarayı daha da derinleştirmiştir. Son yirmi yıl içinde yaşananlar açıkça göstermiştir ki, başta Alevi yurttaşlarımız olmak üzere, vicdan sahibi tüm halkımız bu davanın takipçisidir. Toplumumuzda bu yönde yükselen duyarlılık, Sivas Davası’nın “Divan’a kalmasına” kesinlikle izin vermeyecektir. Nitekim Madımak katliamından hemen sonra doğan çocuklar, bugün “90 kuşağı”nın temsilcileri olarak alanlarda, sokaklarda, barikatlardadır. Haziran Direnişi’nde ön saflarda yer alan bu gençler, AKP hükümetinin ülkeyi karanlığa sürüklemesine karşı çıkarken aynı zamanda Sivas kıyımının iktidardaki uzantılarından da hesap sorulmasını istiyor. Çünkü Sivas kıyımının temelinde; köktendincilerin, İslamcı politikacıların hiç vazgeçmedikleri “dindar ve kindar nesiller yetiştirme” tasarımının yattığını biliyorlar. Sınıfta kalan aydınlar’! Sivas’ta yaşanan kanlı olayın ardından, hemen Aziz Nesin hedef tahtasına oturtuldu. “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalktığı” söylenerek “başkışkırtıcı” ilan edildi. Günümüzün “demokrat” geçinen birçok kalemi de saldırganları bırakıp Nesin’i suçla Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Sivas davasında “zamanaşımı” kararının verilmesinden sonra yaptığı açıklamada, üstüne basa basa, 1993 yılındaki olaylar nedeniyle dönemin Sivas Valisi’ni suçladı. Ayrıca, SHP’li hükümet üyelerini de “olayın sorumluları” gibi göstermeye çalıştı. Bu arada, soruşturmanın özel yetkili savcılarca yeni baştan ele alınarak, “kamu görevlileri” yönünden “derinleştirilmesini” istedi. Ancak, Sivas kıyımı sırasında başrolü oynayanlardan dönemin Belediye Başkanı, sonrasında RP milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun sorumluluğundan hiç söz etmedi! Onun, saldırganlara “Gazanız mübarek olsun!” diye seslenişini görmezden geldi. Bu basit bir unutkanlık mı? Dahası var. Karamollaoğlu, ortada hiçbir kanıt yokken Aziz Nesin’i hedef göstererek şöyle demişti: “Ne olursa olsun, Türk milletini itham eden, tahkir eden, ‘yüzde 60’ı aptal, yüzde 30’u korkaktır’ diyen bir insan… Partili partisiz, herkes bir infialin içine girdi. Bu bir grup meselesi değil. Görünürde, neredeyse doğal bir tepki…” Aynı Karamollaoğlu, olaydan 19 yıl sonra bile, Madımak kurbanları için televizyon ekranlarında, “Onlar yanarak değil dumandan boğularak öldüler” diyebilen biri. Bülent Arınç bıraksın yeni komplo teorileri üretmeyi de, önce “dava arkadaşı ve eski partidaşı” Karamollaoğlu’nun bu sözlerini sorgulasın! Bir dönem Refah Partisi’nde politika yapan kadroların çoğu, daha sonra AKP içinde önemli yerlere geldiler. Sivas Davası sanıklarının savunmanlığını üstlenen avukatlardan yedisi, son seçimde AKP’den milletvekili yapıldı. Partinin çeşitli kademelerinde, yerel yönetimlerde ve yargı organlarında görev verilerek ödüllendirilen aynı konumdaki avukat sayısı da az değildir. Bütün bunları rastlantı kabul edebilir miyiz? Çankaya Belediyesi’nin Menekşe ve Koray’ın anısına bir anıt yaptırdığını, 6 Temmuz’daki açılışta çok mutlu olduğunu ifade eden Hüsne Kaya, “20 yıl geçti söylenecek her şeyi söyledik, acılarımızla yaşıyoruz. Acılarımızda hiç azalma olmadı. Bu bizim için bir yaşama biçimine dönüştü. Sadece zaman geçiyor ama acı hâlâ taptaze” diye konuştu. ‘Zaman geçiyor ama acı hâlâ taptaze’ ‘Onlara layık olmaya çalışıyorum’ ‘Amacımız bu acıdan ders çıkarmak’ SEYFETTİN METE ÇORUM Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen Çorum katliamının 33. yılı dolayısıyla kentte çarşamba günü anma etkinlikleri düzenlenecek. Çorum Alevi Kültür Merkezi ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Nurettin Aksoy, “Amacımız acıları tazelemek değil, bu acıdan ders çıkarmak” dedi. Çorum Katliamını Anma Ekinlikleri dolayısıyla kentin bazı bölgelerine afiş asıldı. 3 Temmuz Çarşamba günü saat 12.00’de Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ile eski Cumartesi Pazarı’nda toplanan katılımcılar, saat 13.30’da Saat Kulesi önünde bir araya gelecek. Burada yapılacak basın açıklamasının ardından saat 16.00’da Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nda panel düzenlenecek. Çorum Alevi Kültür Merkezi ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Nurettin Aksoy, katliamının ardından 33 yıl geçmesine karşın olayların gerçek faillerinin bir türlü bulunarak yargı önüne çıkarılamadığını, bu yıl yapılacak anma etkinliklerinde bunu vurgulayacaklarını belirtti. Çorum’da ve Türkiye’de bir da ha bu tür acıların yaşanmasını istemediklerini özellikle dile getiren Aksoy, “Amacımız acıları tazelemek değil, bu acıdan ders çıkarmak. Bu konuda herkes elbirliğiyle hareket etmeli. Alevisi Sünnisi, herkesi anma törenlerinde yanımızda görmek istiyoruz. Katliamda yaşamını yitirenleri anıyor, bu olayları gerçekleştirenleri ve buna zemin hazırlayanları bir kez daha lanetliyoruz” dedi. Aksoy, Sivas katliamının 20. yılı dolayısıyla 2 Temmuz Salı günü Sivas’ta düzenlenecek olan anma etkinliklerine katılacaklarını ifade etti. Katliamdan 2 yıl sonra 3 Ekim 1994’te doğan Menekşecan ise adını taşıdığı ablası Menekşe ve ağabeyi Koray’ı hiç tanıyamadı. Annesinin yaşadığı ağır tramva nedeniyle bebekliğinden itibaren büyük sağlık sorunları yaşayan Menekşecan, bir dizi ameliyat geçirdi. Artık sağlığına kavuşan 19 yaşındaki Menekşecan, annesinin tek dayanağı. “Annem acının içine doğduğumu söyler ki bence de bu doğru” diyen Menekşecan şunları söyledi: “Ablamı ve ağabeyimi annemin bana anlattıklarıyla tanıdım. Ben katliamdan 16 ay sonra 3 Ekim 1994’te doğmuşum. Menekşe ve Koray Kaya’nın kardeşi olmak bana gurur veriyor. Keşke hayatta olsalardı. Bu beni çok daha mutlu ederdi. Onlara layık olmak istiyorum. Hep bunun için çalıştım.” Ülkemizde hak arayanların hep bedel ödediğine dikkat çeken Menekşecan, şöyle konuştu: “Yaşanan katliam 20 yıldır unutulmadı. Bundan sonra da unutulmayacak. Bizim ülkemizde bir bedel ödenmedikçe bir hak elde edilmiyor.” ABDAL MUSA TÖRENLERLE ANILDI ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) 8’inci Uluslararası, 29’uncu Ulusal Abdal Musa Anma Törenleri Antalya’nın Elmalı ilçesi Tekke köyündeki türbe alanında yapıldı. Törene siyasetçilerin ilgisi vardı. 3. boğaz köprüsüne Yavuz Sultan Selim isminin verilmesi eleştirildi, “Abdal Musa” olarak değiştirilmesi istendi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Menderes Türel ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ile Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş birer konuşma yaptı. “Ülkemizin birlik ve beraberliğimizi kimse bozamayacaktır” diyen Menderes Türel, hükümetin gündeminde 2’nci Alevi açılımının bulunduğunu ve çalışmaların yapıldığını anlattı. CHP’li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılandı. CHP İl Başkanı Devrim Akaydın, vatandaşların isteği üzerine dilek ağa Kök ile birlikte halkı selamlayan Akaydın, Abdal cına da bez bağlayarak dilekte bulundu. Musa türbesini ziyaret etti. Ülkenin değişik yerlerinden gelip Abdal Musa’yı anan vatandaşlarla bir süre sohbet eden başkan Akaydın, vatandaşların isteği üzerine dilek ağacına da bez bağlayarak dilekte bulundu. Akaydın açılış konuşmasında şunları söyledi: “Sizler yedi yüz yıldan beri bu topraklarda bu kültürü yaşatan çok değerli bir inancın ve kültürün temsilcilerisiniz. Sizin inancınızda dediniz ki bizim insanımız haktır, bizim yolumuz ilimdir, bizim dinimiz sevgidir. Bunu dediğiniz için çoğu zaman zulüm gördünüz. Kahramanmaraş, Çorum, Sivas olayları içinizde büyük yaralar açtı, gönlünüzde büyük kırgınlıklar yarattı. Bizde de yarattı. Hazreti Ali’nin bir sözü var. Bin defada mazlum olsanız bir kere zalim olmayın diyor. Siz bu sözden çıkmadınız. Maalesef bir kere mazlum olup bin kere zalim olan insanlar var bu ülkede. Onların kışkırtmalarına gelmediniz ve gelmeyeceğinize eminim.” SÜRECEK * Sivas Kitabı: Bir Topluöldürümün Öyküsü. Yayına Hazırlayan: Attila Aşut, Edebiyatçılar Derneği, Ankara, Haziran 1994, 583 sayfa. (İkinci Basım: Eylül 1994).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle