16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Çözüme yatırım için EKONOMİ [email protected] 11 Cizre çıkarması Çözümün güvencesiyiz: Gezi Parkı ile başlayan, gelişen katılımcı demokrasi taleplerinin, çözüm sürecinin öngördüğü temel hak ve özgürlüklerle aynı başlık altında değerlendirilebileceğini ifade eden TÜSİAD Başkanı Yılmaz, “Biz çözüme yatırım için buradayız. Çözümün iktisadi paydaşıyız. Biz çözümün güvencesiyiz” dedi. HASAN ERİŞ Bernanke’den Parti Bitti Uyarısı 2008 sonrasında yaşanan büyük durgunluk boyunca, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin merkez bankaları, genişletici para politikalarına başvurmaktan çekinmediler. Amerikan Federal Reserve Başkanı Ben Bernanke, 2009 ve 2010’da ardı ardına iki operasyonda dünya küresel para piyasalarına yaklaşık 1.5 trilyon dolar likidite sundu. Hatta bu “cesur” çıkış neticesinde kendisine “Gökten para yağdıran adam”, “Helikopter Ben” gibi sıfatlar bile yakıştırıldı. Oysa “modern” (!) ekonomi kuramları “parasallaşma yoluyla reel ekonomiye canlılık sağlanamayacağını”, “parasal genişlemenin sadece enflasyon yaratacağını ve reel hiçbir etkisi olmayacağını” son otuz yıldır dogmatik bir slogan haline dönüştürmüş; bunun aksi yönünde geliştirilen her türlü savı da eğitim programlarından aforoz etmiş idi. Dolayısıyla, Princeton Üniversitesi Ekonomi hocası Profesör Bernanke’nin 2009 sonrasında tereddütsüz olarak 1.5 trilyonluk bir parasal genişlemeye gitmesi, muhafazakâr neoklasik ekonomi dünyasının 1980 sonrasında yaratmış olduğu hayali kapitalizm modellerinin somut gerçeklerle yüzleşmesi anlamını da taşıyordu. Ancak, bu konuda muhafazakâr yeni sağ ekonomi kuramcıları ortodoks önyargılarından ödün vermeyecek ve söz konusu parasal genişlemenin ana kurgusunu sözcük oyunlarıyla geçiştirmeye çalışacaklardı. Bu çevrelere göre söz konusu olan politikalar parasallaşma değil, “miktar yumuşatılması” (Quantitative Easing) anlamına gelmekteydi ve bundan böyle QE1, QE2 gibi kodlarla anılacaktı. QE paketleri aracılığıyla dünyaya saçılan ucuz ve bol likiditeden Türkiye de, diğer gelişmekte olan piyasa ekonomileri gibi pay aldı. Yaşanan döviz bolluğu spekülatif finansal işlemleri uyardı, Borsaİstanbul Türkiye ekonomisinin reel gerçeklerinden koparak, durgunluk ve işsizlik altında yepyeni rekorlara imza attı. Ucuz ve bol döviz girişi TL’nin aşınmasını ve enflasyonist bir sarmalın oluşmasını engelledi. Türkiye dış borçlanmaya dayalı, spekülatif bir büyüme içine sürüklendi. HHH Geçen hafta çarşamba günü Bernanke, “piyasa oyuncularının” uzun süredir korkarak bekledikleri acı haberi duyurdu: Fed tahvil alımlarını durdurmaya (parasal genişlemeyi) ve 2014 ortasından itibaren de faizleri “normal” düzeylerine doğru yükseltmeye karar vermekteydi. Aslında son derece şeffaf bir çıkış takvimi içeren ve uzun süredir beklenmekte olan bu duyurunun küresel spekülatörler tarafından bir panik havası içinde algılanması ve finansal çalkantıları tetiklemesinin iktisadi hiçbir mantığı yoktu. Ancak, spekülatif bir hareketlilik için sürekli olarak bir “sürpriz” beklentisi içinde olan finansal spekülatörler bu fırsatı kuşkusuz kaçırmayacaklardı. Bu hareketlilik sırasında Türkiye, Brezilya ve Güney Afrika ile birlikte gelişmekte olan piyasa ekonomileri arasında en şiddetle etkilenen üç ülke arasında yer aldı. Şimdilik döviz kurundaki aşınma, borsadaki kayıplar ve faiz oranlarındaki sıçramalarla gözlenen finansal gerginliğin, ortayakın dönemde şirketlerin bilanço kayıpları ile birleşmesi ve sıcak paraya dayalı hormonlu büyüme sürecinin ivmesini kaybetmesiyle birlikte reel durgunluğa dönüşmesi kaçınılmaz görünümde. Türkiye’nin otuz yıllık neoliberal sanayisizleştirme sürecinde acaba bu kaçıncı kriz dalgası? Her kriz dönemi sonrasında “şimdi artık her şey değişik, Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam” masalı sizce daha ne kadar süre dinleyici bulacak? Devler kolları sıvadı: Aralarında Mustafa Koç, Güler Sabancı, Nihat Özdemir ve Hamdi Akın’ın da yer aldığı iş dünyasının bazı devleri, çözüm süreci ile birlikte bölgeye yatırım yapma sinyali verdi. Mustafa Koç, bölgenin potansiyelini yakından değerlendireceklerini belirtirken Güler Sabancı, “Bu süreçte grup olarak iş yapacağız” dedi. CİZRE Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) üyesi yaklaşık 100 iş insanı barış sürecine katkı sağlamak için Cizre’ye çıkarma yaptı. Kürtçe müzik eşliğinde başla yan “Doğu ve Güneydoğu Ekonomi ve Kalkınma Zirvesi: Cizre Buluşması”nın açılışını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, konuşmasına Kürtçe “Selam Şırnaklılar, selam Cizira Botan” diyerek başladı. Yılmaz, bölgenin 30 yıl boyunca, unutmak, bir daha hiç hatırlamak istemedikleri acılarla, şiddetle, ölümlerle ve çatışmalarla anıldığını, bu 30 yılı bir daha yaşamamak üzere geride bırakmak, yaraları tümüyle sararak ileriye umutlu bakmak istediklerini ifade etti. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, TÜSİAD’ın eski başkanı Ümit Boyner’in de katıldığı toplantıda TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın konuşmasının ana hatları şöyle: l On yıllar boyunca bölgede yaşananlar, Batı’da ve Doğu’da yaşayanların birbirilerini tanımalarını da, anlamalarını da neredeyse imkânsız kıldı. l Barışın tesis edilmesi ve ilelebet sürmesi gerektiğine inanıyoruz. Artık bu noktadan geriye dönülemez diyoruz ve toplumsal enerjimizi kalkınmamıza, refahımıza ve huzuru derinleştirmeye odaklama zamanıdır. l İçinde bulunduğumuz bu sürecin ufku demokrasidir. Bu sürecin ufku barıştır. Bu sürecin ufku kardeşliktir. Sona eren şiddetin ardından ülkemizi ileriye taşıyacak demokratik reformların, idari yapılanma adımlarının atılmasını bekliyoruz. l İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konularda da ilerleme sağlamak zorundayız. l Kürt meselesinin çözülmesi de demokrasi anlayışımızın çok daha özgürlükçü, katılımcı, bireysel haklara ve kimliklere saygılı bir derinlik kazanmasıyla mümkün olacaktır. l Kriz yokmuşçasına AB perspektifini muhafaza etmemiz gerekiyor. l Hep birlikte bölge yatırım danışma konseyi gibi bir oluşum sağlamayı planlıyoruz. Hepimiz aynı gemideyiz TÜSİAD Bölgesel Kalkınma Politikaları ve İş Dünyası ile İlişkiler Komisyonu Başkanı Tarkan Kadooğlu “Hepimiz aynı gemideyiz. Nasıl ki bundan binlerce yıl önce Nuh’un gemisinde yeni bir dünya için aynı gemide olduysak hataları, sevapları geride bırakarak yeni bir sayfa açmak için o gemiye bindiysek bugün bunun bir benzerini Cizre’de Nuh’un gemisini karaya oturttuğu yerde yine yapabiliriz. Geçmişte yaşanan yanlışları, acıları bir kenara koyup el ele verip yeni bir sayfa açmamız gerekiyor” dedi. Ümit Boyner Güler Sabancı Cesur yürek Ümit Boyner “Bölgede cesur yürek” diye tanıtılarak söz verilen eski TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, barış süreciyle birlikte burada hayatın çok değişeceğini ifade ederek, “Türkiye’nin TÜRKONFED Yönetim Kuher yerinde herkesin daha rulu Başkanı Süleyman Onatfazla demokrasi, barış, diça, barış sürecinin olumlu etkileyaloğa sarılması gereken rini şimdiden görmeye başladıkbir gün. Türkiye’nin gelarını ifade ederek, bölgede yatırım leceği için bu değerlere yapılması için ilk önerilerinin; yapılavatandaşlar olarak sacak yatırımlarda risk sigortasının teşvik kapsamına alınması ve Batı stanhip çıkmalıyız. Barış ordartlarına çekilmesi, diğer önerinin ise tamı insanların kendibölgedeki kalkınma ajanslarının proaktif ni güvende hissetmesi, çalışması ve rehberlik yapması olduğunu ekonomik gelişme için söyledi. Onatça, “Son bir yıl içinde uygulaçok önemli. Hepimiz nan teşvik sisteminde, en hızlı artış 6. bölbu sürece sahip çıkgede olmuş. Diğer 5 bölgenin toplamında malıyız. En iyi teşvik 11 yatırım projesi tamamlanırken, yalnızca Türkiye’nin demok6. bölgede 20 projenin tamamlanarak işletrasisinin derinleşecemeye geçmiş olması, barış sürecinin 6. bölğine inanmak. Bu yageye getirdiği katkıların en net göstergeletırımların önünü açarinden biri olmuştur. İş dünyası olarak 2023 cak. Grup olarak üzeiçin koymuş olduğumuz ekonomik hedefrinde duruyoruz. Boylerimizin yanına demokratikleşme hedefner Grubu olarak bitlerimizi de koymanın şimdi tam zamanı” miş mal alıyoruz. Budedi. Çoğulcu rejimlerin ayırt edici yönünün, parmak sayısına göre değil, toplumrada kadın istihdamısal uzlaşmaya göre hareket etmesi oldunı öne çıkararak işletğunu vurgulayan Onatça, “TÜRKONFED melerle çalışmaya gayolarak, bizleri, barış ve çözüm süreciret gösterdik. İnsana yanin ilerlediği, demokrasinin çoğuntırım yapmanın da bizler lukçu değil, çoğulculuğa evrildiği için çok önemli bir sorumve AB üyeliğinin gerçekleştiği luluk olduğuna inanıyorum. bir geleceğin beklediğine Esasen insana yatırım yapmak Muharrem Yılmaz inanıyoruz” diye kozorundayız” açıklamasını yaptı. nuştu. Demokratikleşmenin tam zamanı Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı da doğru zamanda, doğru yerde durmanın TÜSİAD’a yakıştığını beliterek “Bugün öyle bir yerdeyiz. Sabancı Topluluğu olarak biz bütün Türkiyeliyiz. Mardin’de rahmetli Sakıp Sabancı’nın adına bir müze yaptık. Mardin’de yaptığımız müzede önemli bir sergi açtık. Hollanda’dan İstanbul’a bile gelmemiş eserler geldi. Mardin’de bir kız yurdu yapıyoruz. Eylülde açacağız. 220 kişilik yurt için şimdiden 23 katı talep geldi. Ben bu sürece barış ve kardeşlik süreci diyorum. Barış ve kardeşlik sürecini başarıyla sonuca vardırmamız ile Türkiye uçar dedim. Bu süreçte grup olarak iş yapacağız, barajlar yapacağız falan, ama önce bölgeye siz yatırım yapacaksınız. Bu bölge uçacaksa kızları okutacaksınız” diye konuştu. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ise bölgenin potansiyelinin kesinlikle göz ardı edilemeyeceğini kaydederek bunu da çok ciddi bir şekilde yakından değerlendireceklerini aktardı. Koç, “Bunun ilk ve ön şartı barış sürecinin kalıcı ve başarılı bir şekilde sona ermesidir. Bunun için hepimizin üzerimize düşen görevi yerine getirmemiz gerektiğine inanıyorum” dedi. Doğal olarak Gezi Direnişi de evrildi, şekil değiştirdi... Artık semt parklarındaki forumlarda insanları buluşturuyor. İktidar “barışa karşı şiddeti” tercih etmesiyle, kendisinden olmayan yüzde 50’yi “onlar” diye tanımlamasıyla aslında önemli bir iş yaptı: Ortak kimlik, değerler ve tepki alanları yarattı. Neredeyse iki haftadır akşamları parklarda “Gezi eylemlerinin dünya görüşünde birleşebilme” çabasını gösteriyoruz. Gerçek demokrasi adına ilk kez ülke çapında bir halk hareketi bu, hatta biraz ileriye gideyim ve adını 2. Aydınlanma Hareketi koyayım. Daha önce hiç olmadığı şekilde farklı renk ve kimlikten, farklı siyasi görüşlerden insanlar bir araya geliyorlar ve düşüncelerini, önerilerini söylüyorlar. İlk kez birbirimizi dinlemeyi, birbirimizin fikirlerine saygı duymayı öğrenmeye çabalıyoruz. Bu bile çok çok önemli bir kazanım. Ben de 3 gündür bir park forumundayım... Büyükada’da. Bir avuç insanla başladık. Sayımız giderek artıyor. Küçük bir alanda toplanıyor, çimenlere oturuyoruz. Meydanın daha önce açık olan lambaları biz foruma başladığımızın ertesi gününden itibaren resmi merciler tarafından karartıldığı için karanlıkta konuşuyoruz. Her gün seçtiğimiz bir moderatör eşliğinde 2 dakikayı aşmamaya özen gösteren bir süre içinde dileyen el kaldırarak düşüncesini söylüyor. Buradan ne çıkar bilmiyorum. Ancak giderek bunun gerçek demokrasinin unsurlarının oluşmasında bir laboratuvar olacağını düşünmeye başladım. Ve bu tamamen kişisel düşüncem. İlk toplantıya başladığımızda sonuca odaklıydık: Katılımcı sayımızı nasıl artırırız? Kamuoyundaki dezenformasyonu nasıl aşarız ve Gezi’de gerçekten neler yaşandığını diğer insanlara nasıl anlatırız? Gezi ruhundan yola çıkarak bunu, yaklaşan seçimlerde AKP’ye karşı bir güç birliğine çevirebilir miyiz? Nasıl yapabiliriz? Bu ve benzeri sorulara yanıt aradık. Aslında yanıt ararken de birbirimizi tanımaya başladık. Adında büyük kelimesi olsa Umutlu Olmak İçin Nedenlerim... da Büyükada küçük bir yer. Hem fazlasıyla turistik hem de ağırlıklı olarak yazlık kullanılan bir mekân olduğu için yaşayan insanların çoğu hem yerel sorunlara duyarsız hem de Gezi çerçevesinde gelişen olaylara tepkisiz. Bu yüzden başlattığımız foruma tüm bu konulara duyarlı küçük bir azınlık katılıyor. İçimizde siyasetle uğraşanlar da var, çevreciler de, az da olsa gençler, emekliler, ev hanımları, esnaf ve sade vatandaş da... Dediğim gibi küçük bir yer olması ve insanların bir kısmının birbirini tanıması nedeniyle doğal olarak önyargıların, geçmiş küçük husumetlerin de küçük de olsa yansımaları oluyor. Bu yüzden her toplantıya başlarken bunun bir halk forumu olduğunu, farklı fikirlere saygının, karşımızdakinin sözünü kesmeden dinlemenin temel ilke olduğunu özellikle vurguluyoruz. Bunu beceremeyenin kalkıp gittiğini görüyoruz. Kimi zaman adalar ile ilgili yerel bir soruna geliyor söz. Fikirler, öneriler uçuşuyor havada. Ama bakıyorum farkındalık da, duyarlılık da artıyor. Örneğin önceki gün forumun tam ortasında bir katılımcıya gelen bir telefonla, epey uzak bir mesafede küçük bir parkta ahalinin toplandığı ve parkın bir kısmına trafo yapılmasına karşı çıktıklarının bilgisini aldık. Forumu kısa keserek o alana gittik ve olayı anlamaya çalıştık. Her park forumunda mutlaka var olan sivil kıyafetli polisler doğal olarak bizim forumlarda da var. Sessizce dinliyorlar. Üçüncü gün el sıkıştık, biri ilgiyle izlediğini ve çok bilgilendiğini söyledi. Polisin son 20 gündür uyguladığı şiddet yüzünden artık kesinlikle sempati ile bakmadığını söyleyen bir katılımcı da oldu. Ancak ısrarlı söylemi diğer katılımcılar tarafından bir noktada durdurulmak istenince öfkelendi ve daha başlamadan forumdan ayrıldı. Dediğim gibi burası bir demokrasi laboratuvarı, önce birbirimizi dinlemeyi becerebilmekle başlıyoruz işe. Bunu öğrenirken de iktidarın dayatmacı, oldubittiye getirici uygulamalarına karşı bir cephe oluşturmaya çalışıyoruz. Yerelden genele genişleyen yeni bir bilinç filizleniyor. Büyükada henüz çok cılız bir filiz ama büyütmek bizim elimizde. Bu bile umut verici. Diğer birçok parkların forumları ise gerçekten epey yol almış durumdalar. Çalışma grupları oluşturuluyor, dayanışma masaları, takas kütüphaneleri, atölyeler açılıyor. Kadına karşı şiddet, internet ve hukuk, örgütlenme modelleri atölyelerden bazıları. Dedim ya umutlanmak için artık nedenlerimiz var. Önemli olan bu yolda usanmadan, sabırla yürüyebilmek. T. Telekom’dan 100 milyon dolarlık imza Ekonomi Servisi Türk Telekom ile The Commercial Bank of Qatar arasında 100 milyon dolar tutarında kredi sözleşmesi imzalandı. Türk Telekom’un Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yer alan açıklamasında, “Şirketimiz ile The Commercial Bank of Qatar arasında 24.06.2013 tarihinde 100 milyon ABD Doları tutarında, üç yıl vadeli bir kredi sözleşmesi imzalandı. Söz konusu kredinin faizi yıllık LIBOR+yüzde 2.75” denildi. Ekonomi Servisi Mapfre Genel Sigorta, Ali Sami Yen arazisinde hayata geçirilen Torun Center ofis kulesinin 10 katını yaklaşık 67 milyon dolarlık yatırımla satın aldı. Nisanda satışa sunulan Torun Center ofis kulesinin yüzde 18’ini alarak toplu alım gerçekleştiren Mapfre Genel Sigorta, Türkiye’deki faaliyetlerini buradan sürdürecek. Torun Center’da, proje yapıldığı tarihten itibaren 2 ayda 300 milyon TL’lik ön satış gerçekleşti. Bu rakamın 101 milyon TL’sini konut, 199 milyon TL’sini ofis satışları oluşturuyor. Torunlar GYO, 2012’den bugüne kadar yabancılara 260 milyon TL’lik satış yaptı. 2013’te bu rakamın 360 milyon TL’ye yükseltilmesi hedefleniyor. Mapfre Sigorta’nın yeni adresi Torun Center
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle