Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 HAZİRAN 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 23 gün sonra adliyeye getirilen Sarısülük’ü başından vuran polis serbest 7 ardından Gazi Mahallesi’nde yaşadık. Savaş alanlarında yürüyor gibiydik! Duygularımızı kin ve nefret tohumları ekerek kan çiçekleriyle çoğaltıyorduk! Mutsuzduk! Sevgisizdik! İnsanlık tarihinin kanlı sayfaları içinde Ethem yaşıyor adalet ölmüş ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Kızılay’daki Gezi Parkı eylemlerinde işçi Ethem Sarısülük’ü başından vurarak öldüren polis Ahmet Şahbaz (26), olaydan 23 gün sonra, 20 sivil polisin korumasında adliyeye getirilerek ifade verdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi eylemlerinde polisin “kahramanlık destanı” yazdığını söylediği saatlerde savcılık tarafından tutuklamaya sevk edilen Şahbaz, serbest bırakıldı. Mahkeme, polisin eyleminde meşru müdafaa sınırları içinde kalmış olabileceğini ileri sürdü. Karara isyan eden Ethem’in annesi Sayfı Sarısülük, “Polis en azından tutuklanır da yüreğimize su serpilir diye düşündük. Ama yüreğimizi yaktılar. Çocuğumun bir tavuk ölüsü kadar değeri yok muydu?” dedi. Şahbaz’ı dün sabah saatlerinde gizlice adliyeye getirten savcı Veli Dalgalı, sorgunun ardından katil zanlısı polisi, “meşru müdafaada sınırın aşılması suretiyle ölüme neden olma” suçundan tutuklanması istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk etti. ‘BU YARGIYI ARTIK TANIMIYORUZ’ Karara tepki gösteren Sarısülük ailesinin avukatlarından Kazım Bayraktar, “Polis suç işlemeye teşvik ediliyor. Bu kararla suç işleyen polisin korunacağının garantisi ortaya çıkmıştır” dedi. AİHM’ye başvuracaklarını belirten Bayraktar, “İç hukuk yolu artık tükenmiştir bizim için. Bu aşamadan sonra yargının meşruiyeti sorgulanmalıdır. Bu yargıyı artık tanımıyoruz” dedi. Ethem’in annesi Sayfı Sarısülük ise “Ciğerimi yaktılar” diyerek feryat etti. Sayfı Sarısülük, “Daha geçen gün eyleme katılan gençleri tutukladılar. Ama oğlumu öldüren polisi serbest bıraktılar. Bu nasıl adalet? Canımı yakanların inşallah canları yanar” sözleriyle tepkisini dile getirdi. Eğer şüpheli polis hakkında bu suçtan dava açılırsa 1 yıl 4 aydan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak. Şahbaz, mahkemeye akşam saatlerinde verdiği ifadede, özetle şöyle dedi: “Olayın çok kızıştığı bir noktada göstericiler tarafından sıkıştırıldım. Buradan 1520 kişilik bir grup tarafından yoğun şekilde taş atışına maruz kaldım. Öldürüleceğimi düşündüm. Ayağa kalkarak, göstericilerin bir tanesine tekme ile vurdum. Ancak grup üzerime doğru gelmeye devam edince kendimi korumak kastı ile silahımı çektim. Önce namluya mermi sürmedim. Ancak saldırı devam edince silahımın ağzına mermi verdim ve namlusunu yere doğru tuttum. Sonrasında havaya üç el ateş ettim. Silahın verdiği fırsattan istifade arkamı dönüp koşmaya başladım. Göstericiler halen taş atmaya devam ediyorlardı. Kendimi korumak maksadıyla hareket ettim. Kimseyi hedef gözeterek ateş etmedim. Aldığım darbeler atış dengemi bozmuş olabilir. Bu nedenle suçsuzum.” Mahkeme yargıcı Mustafa Aydın, sorgunun ardından Şahbaz’ı adli kontrol kararıyla serbest bıraktı. Mahkeme, gerekçesinde Şahbaz’ın öldürme eyleminin meşru müdafaa sınırları dahilinde kalma olasılığının bulunduğu ifade edildi. Kararda, zanlının, kaçma ve delil karartma şüphesine ilişkin yeterli delil bulunmadığı, suç vasfının sübuta ermesi ihtimaline binaen tutuklanması durumunda ileride telafisi mümkün olmayacak sonuçlar ortaya çıkabileceği gerekçesiyle tutuklama talebinin reddine karar verildiği bildirildi. Öte yandan Ethem’i mahkemeye sevk eden Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nun Yazıişleri Müdürü Zeki Ünalmaz, kararın ardından Twitter’dan kararı veren hâkime atfen “adamsın ellerinden öpüyorum” şeklinde mesaj yazdı. Hem Yolsuzluk Hem Hukuksuzluk!.. Yoksulluğun, yolsuzluğun, adaletsizliğin, eşitsizliğin, hukuksuzluğun geçerli olduğu bir toplumda siz demokrasi ve özgürlüğün geleceğini beklersiniz... Sanırsınız ki, demokrasi “ben geldim” diye kapınızı çalacak! Çok beklersiniz! İntikam, kin, nefret duygularını topluma şırıngalayan siyaset, kendi siyasal hesaplarını, yoksul ya da emekçi kesimleri birbirleriyle vuruştururak, ayrımcılık yaparak beslenir... Demokrasisi gelişmekte olan ülkelere özgü bir yöntemdir bu! Hele siz din sarmalı içindeyseniz, derin milliyetçilik duygularınız yüreğinizin kıvrımlarındaysa onların işi daha kolaylaşır. Gezi Parkı eylemleri İstanbul’dan başlayıp tüm Türkiye’ye yayılınca hiç beklenmedik bir şey oldu... Siyasal iktidar olup bitenlerin farkında değildi, polis gücüyle direnişi kıramadı. Bunun adına iktidar gücü denir! Türkiye bunu yaşadı ve hâlâ yaşıyor! Ekonomi, büyüme, yabancı yatırımı, şu bu! Küreselleşen dünyada para babaları nereye yatırım yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Bizim gibi ülkeler onlar için cennetten bir köşe... Halkımız ise bu olup bitenlerden habersiz, “diniman” ekseninde adaletsizliğin, ekonomik büyümeyle arasındaki ince çizginin ne anlama geldiğini görmüyorlar. Kör bir inanç ayrışmayla kendini gösterirken olan yine yoksullara ve emekçilere oluyor. Oysa bizim acılarımız ortak, yaşamlarımız aynı! Ezilen, sömürülen, aşağılanan halktır! Kalleşliğin tuzağında bunca ölümler, acılar çekmiş halkımız Uludere bombardımanında bile ikiye bölündü. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Rum, Süryani, Ermeni, Boşnak... Adı ölüm bunun, neyi değiştirir? HHH Şeriatçı, mezhepçi bu yapılanmayı 1980 öncesi Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, Ankara’da dehşet MUSTAFA ÇAKIR Polis, Dikmen’de 13 yaşındaki öğrenim güçlüğü olan çocuğu ve yaşlı kadını akrebin içinde ‘Gelsin Mustafa Kemal sizi kurtarsın’ diyerek dövdü ANKARA Dikmen’deki eylem sırasında gözaltına alınan 13 yaşındaki ortaokul öğrencisi Alperen Aydoğdu’nun annesi Derya Aydoğdu, o gece oğlundan 1.5 saat haber alamadığını, 4 kez aradığı Emniyet’in de “Oğlunuz gözaltında değil” yanıtını verdiğini söyledi. Aydoğdu, “öğrenim güçlüğü” raporu bulunan ve rehabilitasyon merkezine giden oğlunun, Akrep aracında tekmelendiğini, dövüldüğünü bildirdi. Derya Aydoğdu, o gece yaşadıklarını gazetemize şöyle anlattı: Çocuklarımı kaybettim: Biz her zaman yürüyüşe katılıyorduk Dikmen’de. Olaysız geçiyordu. İki oğlumla birlikte yürüyüşe katıldık biz. Çocuklar yanımdaydı. Ani bir müdahale oldu. Çocuklarımı kaybettim. Sonrasında büyük oğlumu bulabildim. TOMA’dan su sıkılmıştı çocuğuma. Yüzünde ve vücudunda yanmalar olduğunu söyledi. Biz onunla ilgilenirken Alperen’i malesef bulamadık. Akrep içinde dayak: Oğlumu Akrep içerisine alıyorlar. Yaka paça döverek ve küfrederek. Onunla birlikte 4550’li yaşlarda bir hanımefendiyi daha gözaltına alıyorlar ve akrebin içinde darpa devam ediyorlar. Ağza alınmayacak hakaretler ediyorlar. Bu arada söyledikleri şeyler de şunlarmış: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyorsunuz. Gelsin kurtarsın bakalım Mustafa Kemal sizi bizim elimizden.” Hanımefendiye yakasındaki polis amblemini öptürmeye çalışıyor polis. Öpmeyince de darp etmeye devam ediyorlar. 4 kez aradım yok dediler: Emniyet merkezini aradığımda gözaltına alınanların 4 tane yetişkin olduğunu, içerisinde çocuk olmadığını söylediler. Ben 4 kez Emniyet’i aradım. Oradan bir vatandaş aradı “Elimde çocuğunuzun gözaltına alındığına dair görüntüler var” dedi. Gittim. Görüntüleri inceleyince yeniden Emniyet’i aradım. Çocuğum nerede, dedim. Bana “Hanımefendi o saatte o çocuğun orada ne işi vardı?” dediler. 1.5 saat ulaşamadım: Oğlum gece 03.30’da gözaltına alındı. 1.5 saat çocuğumdan haber alamadım. Ben çocuğumu Muharrem İnce aracılığı ile bulabildim. Sonra çocuğu Dikmen Karakolu’na getirdiler. İnce’nin karakola girmesine izin vermediler. Kapının önünde de bekletmediler. Karakoldan çocuk şubeye götürüldü. Çocuk şubeden savcılığa çıkarıldı. 13 yaşındaki bir çocuğa resmen terörist muamelesi yapıldı. Çocuğun tişörtündeki yazıya kadar sorular sordular. Şikâyetçiyiz, kesinlikle bunun arkasını bırakmayacağız. Hacettepe’den rapor: Tabii darptan haberimiz yoktu. Oğlum bana söylemedi, üzülmemem için. Birlikte alındıkları hanımefendi söyledi. “Oğlunuzun kafasına bakın” dedi. “Çocuğu dövdüler” dedi. Çocuğumun bacaklarında tekme izleri var, kafasında şişlik var, ensesinde de yine aynı şekilde. Tekmelemişler çocuğu. Adli Tıp her zamanki gibi temiz raporu verdi. Biz Hacettepe Hastanesi’nden darp raporu aldık. İlk gittiğimiz Numune Hastanesi de bize rapor vermeyi uygun görmedi. Unutamıyor: Alperen şu anda çok iyi değil. Yaşadıklarını unutamıyor. Yanındaki hanımefendiye yapılan hareketler ve gözünün önünde dövülmesinden çok etkilenmiş. Bacaklarına botlarla vurduklarını anlatıyor. Döverken “Biz Osmanlı’nın torunlarıyız” demişler. Şimdi de düşünen adam ‘Ethem için diren İstanbul’ K ızılay’daki Gezi Parkı eylemleri sırasında işçi Ethem Sarısülük’ü vurarak öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz’ın ‘meşru müdafaa’ gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması yürüyüşlerle protesto edildi. Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda dün akşam saatlerinde toplananan yurttaşlar Kadıköy’e yürüdü. “Ethemin katili AKP’nin polisi”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları atan binlerce kişi Bahariye’de Saray Muhallebicisi önünde “Topbaş istifa” sloganları attı. Kartal halkı ise dün akşam saatlerinde Kartallı Kazım Meydanı’nda toplanarak Kartal Meydanı’na yürüdü. Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda toplanan yurttaşlar da “Katil polis hesap verecek” sloganıyla Kartal Heykeli’ne yürüdü. Yurt Haberleri Servisi Yaklaşık bir aydır süren Gezi Parkı direnişine destek için yurdun çeşitli kentlerinde yapılan eylemler sürüyor. l İZMİR: Gündoğdu Alanı’nda toplanan yurttaşlar sloganlarla Basmane’den AKP Konak İlçe Başkanlığı’na yürüdü. TOMA’ların önünde toplanan grup, olaylarda ölenler için saygı duruşu yaptı. l MERSİN: Yurttaşlar, “duran adam”dan sonra “düşünen adam” eylemi yaptı. Eylemciler, bir havuzun etrafında ellerini çenelerine koyup, 3 saat bekledi. Eylemciler “Halka gaz bombası atan polisleri, haksız yere insanları tutuklayan yargıçları, ülkeyi kötü yöneten Başbakan’ı, AKP yanlısı medyaya reklam veren firmaların sahiplerini düşünmeye çağırıyoruz” dedi. l ÇORUM: CHP ve ADD üyeleri gözaltıları protesto etmek için bu kez kendi ellerine kelepçe taktı. l ADANA: Atatürk Parkı’nda önceki akşam saatlerinde toplanmaya başlayan eylemciler 20.00 sıralarında yürüyüşe geçti. Yaklaşık bin eylemci “Taksim’e selam direnişe devam”, “Gözaltındakiler serbest bırakılsın” pankartları açtı. Grup, Dörtyol Kavşağı’nda 5 dakikalık oturma eylemi yaptı. Bir süre sonra yaklaşık 200 kişilik bir grup AKP binasının bulunduğu Sular Kavşağı’na yürümek istedi. Eylemcilere müdahale eden polis, 15 kişiyi gözaltına aldı. 2 polisin bir eylemci tarafından kollarından bıçakla yaralandığı iddia edildi. yitip gitmiştik! Faili meçhul cinayetler, Başbağlar katliamı, yakılan ormanlar ve köyler... Mardin ve başka yörelerde yaşayan Süryani yurttaşlarımızın yurtdışına kaçışı, bıraktıkları arazilerin yağmalanışı... Boşaltılan köyler, heba olan hayatlar! Şehit cenazeleri! Baş belası terör! Bunların hiçbirinden ders almadık, düşmanlık ateşini toplum içinde körükledik. Ülkeyi yönetenler, gelmiş geçmiş şimdiki iktidar, hep “Türk İslam” ve “Kürt İslam” senteziyle ayakta kalmıştı. En şanslıları ise AKP’ydi... Şimdi AKP, AB ülkeleriyle karşı karşıya geldi Gezi Parkı eylemleriyle birlikte... Yine aynı söylem, değişen bir şey yok... Devletin dili böyle: “Dış ve iç mihraklar!” Peki, Reyhanlı katliamı hangi mihrakın işi? Suriye sınırını yol geçen hanı yapanlar, köktendinci, insan ciğeri yiyen, sözüm ona özgürlük savaşçılarını barındıran kimler? Türkiye! Avrupa Birliği, daha düne kadar AKP iktidarını “Müslüman Demokrat” görmüyor muydu? Demek ki cicim yılları bitti! Merkel, Türkiye’ye restini çekti! Hıristiyan Demokrat iktidar, Müslüman “Demokrat” iktidarla ipleri kopardı... Neredeyse 10 yıldır AKP’yi alkışlayan, Kürt sorununu barışçıl biçimde çözeceğine inanan AB, hükümetin Gezi eylemlerindeki şiddet uygulamasını temel hak ve özgürlüklere aykırı buluyor. Kimse düşünmüyor, sonrası ne olur! Sanıyorlar ki AB ülkeleri, Mersinli çiftçi! Ananı da al git! Gezi Parkı’ndaki gençler annelerini de alıp barışçıl eylemlere katıldı, unutmayın... HHH Aşırı şiddet, güç kullanımı! Biri polis dört ölü! Gözaltı ve tutuklamalar! Medyaya baskı! Bakalım daha nereye kadar? ‘Provokatör polisler var’ CHP milletvekili Ramis Topal, 15 Haziran’da polisin kaskıyla burnunu kırmasına ilişkin dün Divan Oteli önünde ailesi, CHP milletvekili Haluk Eyidoğan ve partililerle basın açıklaması düzenledi. Burnu sargılı biçimde gazetecilerin karşısına çıkan Topal, açıklamayı üzerinde olaylarda yaşamını yitiren komiser Mustafa Sarı’nın adının yazılı olduğu tişörtle yaptı. Topal, “Amacımız otele sığınan, gaz yemiş insanlara yardım etmekti. Defalarca vekil kimliğimi göstermeme rağmen, önce bir tekme savurdu. Elindeki kaskı suratıma attı” dedi. Burnundaki sargılar nedeniyle konuşamayan Topal’ın hazırladığı metni gelini Özge Topal okudu. Topal, “Polisin içinde de provokatörler var. Emirler doğrultusunda, gaz atmamak onların elinde değildi belki ama insanların yüzüne atmamak onların elindeydi. Bugün itibarıyla sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağız” diye konuştu. Açıklamanın ardından Topal’ın yeğenleri gazetecilere karanfil verirken, gruptakiler duran adam eylemi yaptı. Savcı Çarşı’ya karşı İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı’nın yıkılmaması için yapılan eyleme destek verdikleri için gözaltına alınan ve “vahim nitelikte mermi ya da silah bulundurmak” suçundan tutuklanan Çarşı Grubu üyeleri, Halil İbrahim Erol ile İbrahim Halilullah Turan’ın avukatı Efkan Bolaç, tutuklama kararına itiraz etti. Bolaç, Erol’un evinde babasına ait 7 adet merminin bulunduğuna, Turan da ise patlamamış bir gaz kapsülü bulunduğuna dikkat çekti. Soruşturma savcısı ise Çarşı Grubu liderleri Cem Yakışkan, Bülent Ergenç ve Güray Sezmen’in 50’şer bin TL kefaletle mahkemeden serbest bırakılmasına itiraz etti. Erol’un evinde bulunduğu iddia edilen mermilerin babasına ait olduğunu belirten avukat Bolaç, Yargıtay kararlarında 67 merminin az sayıda olduğunun kabul edildiğine, evde bulunan 67 merminin vahim nitelikte sayılamayacağına dikkat çekti. Bolaç, mermilerin sağlam olup olmadığına dair bir bilirkişi raporunun da alınmadığını vurguladı. Müvekkili Turan’da ise patlamamış bir gaz bombası ve patlamış bir kapsül ele geçirildiğini belirten Bolaç, “Bu maddelerin 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu kapsamında değerlendirilmesi dahi mümkün değilken vahim sayıda silah olarak değerlendirilmeye çalışması yasanın ruhuna aykırıdır” dedi. Bolaç, 50’şer bin TL ödemeleri koşuluyla ve adli kontrol kararıyla serbest bırakılan Yakışkan, Ergenç ve Sözmen hakkındaki kefalet miktarına da itiraz etti. Savcı Muammer Akkaş ise Yakışkan, Ergenç ve Sözmen’in serbest bırakılmasına itiraz etti. Akkaş, suçlamanın örgütlü suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Akkaş, 5 Çarşı üyesinin de tutuklanmasını istemişti. ‘Atanamayan yüzde 50’yi zor tutuyoruz’ ESKİŞEHİR/İSTANBUL (Cumhuriyet) Eskişehir Atatürk Stadyumu’nda düzenlenen mezuniyet töreninde 5 bin 200 Anadolu Üniversitesi öğrencisi diplomalarını aldı. Öğrenciler geçiş töreninde Gazi Parkı Direnişi’ni yansıtan maketler, dövizler ve pankartlar taşıdı. Bir grup öğrenci de çuvaldan yaptığı TOMA aracının benzerinin üzerine “Fikri olanlara müdahale aracı (FOMA)” yazdı. Öğrencilerin taşıdığı pankart ve dövizlerden bazıları şöyle: “Her yer Böte, her yer Hüüloğğ”, “Atanamayan yüzde 50’yi zor tutuyoruz”, “Biber gazına gerek yok, yeterince duygusal çocuklarız”, “Diplomalı çapulcular”, “Çok kalabalık olduk, TOMA gelmesin”, “Gaza geldik, mezun olduk”, “Medya şimdi daha fazla kork, çapulcu iletişimciler mezun oldu”, “Doğayı sev, yeşili koru, ayıyı öp”. TÜ’lü öğretim üyesine protesto Öte yandan İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Meclisi’nin çağrısı ile bir araya gelen öğrenci, akademisyen ve üniversite emekçileri, Gezi eylemine katılanları twitter üzerinden “Rum, Ermeni ve Yahudi olmakla” itham eden Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi ve Sanat Bölümü Başkanı Prof. Ahmet Atan’ı protesto etti. YTÜ yerleşkesindeki açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Atan’a, bu ölçekte bir suç işlendiğinde, sadece mesajlarını silmesinin yeterli olmadığını, özür ve istifa beklediğimizi iletmek istiyoruz.” Y ‘Tutuklansınlar’