22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MAYIS 2013 SALI CUMHURİYET [email protected] SAYFA DİYARBAKIR 4. KİTAP FUARI BUGÜN AÇILIYOR KÜLTÜR 17 300 yazar, 50 etkinlik DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır 4. Kitap Fuarı, bugün 130 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla başlıyor. Diyarbakır Dedeman Oteli’nde düzenlenen basın toplantısına TÜYAP Kültür Fuarları Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu, Sanayi ve Ticaret Odası 2. Başkanı Remzi Durmaz ve çok sayıda konuk katıldı. Bu yıl kitap fuarına katılımın daha fazla olacağını vurgulayan Kavukçuoğlu, “2012 Diyarbakır Kitap Fuarı’na 97 bin kişi katılmıştı. Bu yıl bu sayının daha da artacağına inanıyorum. Bu rakam Diyarbakır için azımsanacak bir rakam değil. Diyarbakır’ın yarısı yoksul, ama bu yoksulluğa rağmen parası olmayan ve kitap almak isteyen gençler var. Bu da bu yılki kitap fuarımıza yoğun bir ilginin olacağının göstergesidir” dedi. Bu yıl 130 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla dördüncü kez düzenlenecek fuarda geniş bir konu yelpazesi içinde konferans, söyleşi, panel, şiir dinletisi gibi 50 kültür etkinliği ve imza günlerinde 300 yazar, okurlarıyla buluşma olanağı bulacak. 4. Kitap Fuarı kapsamında Tiyatro Kumpanyası tarafından sahnelenen ve Ahmed Arif’in şiirlerinden oluşan “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı oyun ilk kez Diyarbakırlı seyircilerle buluşacak. Oyunculuğunu ve yönetmenliğini Kemal Kocatürk’ün üstlendiği oyun, çarşamba akşamı Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nda izleyiciyle buluşacak. Arapsaçı Kendi Yahudiliği, Katolikliği, Protestanlığı, Aleviliği, Müslümanlığıyla ya da Lazlığı, Kürtlüğü, Türklüğüyle hatta muhafazakârlığı, liberalliği, cumhuriyetçiliği, komünistliğiyle ilgili şaka yapabilen insanların yanında kendimi her zaman güvende hissederim; bu konularda hemen tırnaklarını çıkaranlardan da ölesiye korkarım. Hollandalı parlamenter bir arkadaşım, yıllar önce ilk tanıştığımızda, içinde Kürt kelimesi geçen esprili bir sohbete kulak misafiri olup, endişeyle sormuştu: “Siz Kürtlerle ilgili şaka yapabiliyor musunuz?” Bu soru kanımı dondurmuştu. Kürtlerle ya da Türklerle ilgili şaka yapamayacak duruma gelme noktasını hayal bile etmek istemem. Bunu bana geçen hafta dil üzerine yazdığım ilk yazının ardından gelen bir eposta hatırlattı. “...Yalnız bir yerde ‘arapsaçı’ ifadesini kullanmışsınız. Daha dün bir arkadaşımla bu ifadenin öteleyen ve etiketleyen günlük dil alışkanlıklarından biri olduğunu konuşmuştuk. Sevdiğim bir kalemde karşılaşınca hiç tereddüt etmeden paylaşmak istedim. Siz de bir düşünün isterseniz.” Farklılıkları bahane ederek alınganlıklar üzerine bir dünya kurmak art niyetli aklın işine yarar; bize iyi gelecek olan, farklılıkları benimseyerek birbirimizi anlamak üzerine kuracağımız dünyanın hayalidir. Bana sorarsanız Arap atı ne kadar masum bir ifadeyse, arapsaçı da o kadar masum. Ötekileştirme ve etiketleme, bu ifadenin Arap ırkına bir hakaret olabileceğini düşünmeye başladığımız noktada ortaya çıkıyor. Aşırı hassasiyet de, bizi ürküten o aşırı fikirler gibi ırkçılığı körüklüyor. Kızıl tenli birini havuca benzetmek tatlı bir şaka; bu şakanın hakaret olabileceği aklınıza düşerse, o akıl nihayetinde kızıllığın kötü bir şey olduğuna varıyor. Oysa kızıllık sadece bir farklılık. Farklılıkların dikkat çekici olmasında bir tehlike yok; tehlike farklılıkların savaş sebebi olmasında. Açıkça olumsuz bir anlamı olan “cimri Yahudi” imgesi bile aslında bana sorarsanız tatlı bir sosyolojik halk saptaması. Batı’da saldırganlığı anlatırken Barbar Türk denmesi, soğukluğu anlatırken İngiliz şakası dememiz gibi... Bu saptamalar şakalaşmalara konu olurken son derece masumlar; tehlike niyetle başlıyor. Dolapdere üzerine yazdığım “Kürt Kediler Çingene Kelebekler” isimli bir hikâye bazen olmadık bir şekilde karşıma çıkar. Arada sırada birileri bana “Neden Kürtlere kedi diyerek onları aşağıladınız; kedi nankör bir hayvandır” der... Uzun uzun anlatırım, sorunlara ırksal değil aksine sınıfsal bakmak gerektiğini, orada yoksulluğun ortak trajedisinin olduğunu... Hemen anlarlar, ama önce... önce bir alınmışlardır. Çünkü hikâyeyi ötekileştirildikleri önyargısıyla okumuşlardır. Aşırı hassasiyet, niyeti gölgeleyivermiş, kelebek kadar muhteşem bir hayvan olan kedi, nihayetinde bir hakaret unsuru olarak algılanmıştır. Her şeyde olduğu gibi bunda da bir sınır var elbet. Ama o sınırı iktidardaki siyasi aklın kurnaz dayatmasıyla değil, sağduyumuzun bağımsız algısıyla çizebiliriz. Annem çok küçükken, 50’li yıllarda Antakya’da kilisenin bahçesinde “Bugün pazar, gâvurlar azar” diye şarkı söyleyerek oynadıklarını hatırladıkça utancından kızarıyor hâlâ... Çocukların anlamını bilmeden söyledikleri masum bir tekerleme, evet bir toplumun bilinçaltına sinsice sokulan korkunç bir savaş şarkısı da olabilir. O yüzden, yanında kendimi güvende hissedeceğim insanlar listesinde aşırı milliyetçiliğiyle ilgili şaka yapabilen insanlar hiçbir zaman olmadı. Çünkü hepimiz çoktan öğrendik; ırkların ırklardan nefreti şakaya gelmez... ÖZLEM İNAY ERTEN ‘Doğa dekor oldu artık’ Nadide Akdeniz’in ‘Gözetleme’ sergisi 11 Haziran’a kadar Çağla Cabaoğlu Galeri’de n Kültür Servisi Geleneksel müzikleri folk ve rock ile buluşturup özgün bir tarz oluşturan “Cezayir Menekşesi” lakaplı Souad Massi, 12. Uluslararası Mersin Müzik Festivali kapsamında dinleyicilerle buluşacak. Arapça, Fransızca, İngilizce ve Berberice şarkılar yazıp söyleyen Massi’nin Mersin Kültür Merkezi’ndeki konseri yarın saat 20.00’de başlayacak. Mersin’de bir ‘Cezayir Menekşesi’ Nadide Akdeniz, Ankara’dan İstanbul’a taşındıktan sonra ilk sergisini 8 Mayıs’ta Çağla Cabaoğlu Galeri’de açtı. Sanatçının 11 Haziran’a kadar sürecek “Gözetleme” adlı sergisinde daha önceki resimlerinde adeta tüm yüzeyi kaplayan bitki kümelerinin giderek azaldığı ya da kaybolduğu göze çarpıyor. Sanatçı bu değişimi “Artık içinde yaşadığımız hayata daha fazla odaklanmak istiyorum” sözleriyle açıklıyor ve “Günümüzde doğayı adeta bir dekor unsuru haline getirdik” diyor. Daha önceki resimlerinizden aşina olduğumuz adeta tüm yüzeyi kaplayan anıtsal bitkilerin bu serginizdeki plaj resimlerinizle birlikte giderek azalması veya yok olmasıyla birlikte, kullandığınız bazı resimsel öğelerde de belirgin bir değişim göze çarpıyor, bunun sebebi nedir? Sizin bilmediğiniz 3040 sene önceki resimlerimde de deniz ve plaj sahneleri vardı. Bitkiler resimlerime önce saksılar içinde girdi sonra mekânı yok etmeyi amaçladım ve bitkiler tüm yüzeyi işgal etti. Artık uç noktasına gelmiştim, oradan bir dönüş yapmak gerekiyordu. Uzun yıllar belli renklere ve belli formlara kendimi hapsetmiştim; fakat bu bitkileri ve orada kazandığım tecrübeleri birdenbire yok etmek hoşuma gitmedi bu yüzden zaman zaman önceki resimlerimde edindiğim biri kimleri de kullanıyorum. rin tek bir anlatımı yok; çünkü kullandıArtık içinde yaşadığımız hayata biraz ğım yöntemlerin seyredene göre değişebidaha fazla odaklanmak istiyorum. Ben aslen, olabilen veya olmayabilen birçok anlında bir sinemakoliğim, lamları var. filmleri de kameranın gözüyResme bakanı önce şaşırtle seyrederim. Filmlerde kumayı hedefliyor; çünkü o objeu Daha önceki rulmuş yapay bir hayatın, olnin orada durması hiç de norresimlerinde muş gibi bir yansımasını gömal değil. Tüp aynı zamanda tüm yüzeyi rüyoruz, bu kendi hayatımız bir sosyal sınıfı da işaret edeiçin de geçerli. biliyor, biraz ironi de var, ama kaplayan bitki “Truman Show” filminben onun görselliğiyle ilgilenikümelerine yer deki gibi sanki değil mi? yorum. veren Akdeniz, Biraz onun gibi evet. Ta Büyükşehirlerde parklar bii kamerayla bir şeyler gözve bahçeler bir taraftan çiçekartık içinde leniyor ve tespit ediliyor. lendirilip peyzaj düzenlemeleyaşadığımız İçinde bulunduğumuz hari yapılırken, bir taraftan da hayata daha yatta da her şey kamerayla çarpık yapılaşmanın doğurfazla odaklanmak duğu, yeşil alanların azalmakaydediliyor ve gözleniyoruz. Bunları da resimlerimsı gibi çevresel olaylara da reistiyor ve de yumuşak ve ironik bir şesimlerinizle tepki veriyor gigünümüzde kilde yansıtıyorum. Bir tatil bisiniz. doğanın köyünde insanların hep ay Tabii, doğayı da bir dekor nı yöne gittiklerini, saatlere, unsuru haline getirdik. Doğaneredeyse kurallara bağlı olduğunu göda dolaşmak, o bitkileri gözlebir dekor rürüz, bir çeşit hapishane gimek hoşuma gidiyor. Bitkilerin unsuru haline bi aslında. topraktan başını çıkardığını, bü Resimlerinizde sürreayüdüğünü, çiçek açtığını, meygetirilmesinden list bir anlayışla ele aldığıvesini ve tohumunu görüyoyakınıyor. nız tüp, sandalye, ayakkabı rum. Bu bana yaşamın kendisigibi imgeler kullanmanızın ni anlatıyor ve onları boyamaksebebi nedir? tan haz alıyorum. Ayrıca Niğdeliyim, ora Örneğin ayakkabı bir kadını ya da cinda bahçelerimiz var. Doğanın içinde büselliği çağrıştırabilirken, beyaz örtü yatağa yüdük, o günler benim hayatımın en mutlu veya korunmaya kadar gidebilen bir çağdönemidir, hatta bazen sıkıntılı olduğumrışımlar silsilesi oluşturuyor. Bu nesneleda rüyalarımda oraya giderim. WAGNER’İN ‘TANNHÄUSER’ OPERASININ ‘FARKLI’ SAHNELENİŞİ DURDURULDU Operada soykırım yorumuna tepki Kültür Servisi Sahne yapıtlarıyla ünlü Alman besteci Richard Wagner’in “Tannhäuser” operasının II. Dünya Savaşı dönemine uyarlanmış yeni bir yorumu, seyircilerden gelen büyük tepki üzerine durduruldu. Almanya’nın Düsseldorf kentindeki Rhein Operası’nda sahnelenen “Tannhäuser”in “alışılmamış” yorumu, Nazilerin Yahudi soykırımı uyguladıkları günlerde bir toplama kampında geçiyordu. “Tannhäuser”in ilk sahnelendiği gece, seyircilerden bazılarının tıbbi yardım istedikleri, özellikle çok gerçekçi bir biçimde oynanan “kurşuna dizme” sahnesinin izleyicilerin ruh halini bozduğu, pek çok seyircinin yapıtı yuhalayarak protesto ettiği, kapıları çarparak salondan dışarı çıktığı belirtildi. “Tannhäuser”in yönetmen ve yapımcısının sahnelemede değişiklik yapılmasını reddetmeleri üzerine, operanın iptal edilmesine karar verildi. Wagner’in, aslında bir ortaçağ Germen efsanesine dayanan ünlü operası ilk kez 1845’te sahnelenmişti. Pek çoklarınca bir “Yahudi düşmanı” olduğu ileri sürülen Wagner’in yapıtlarının hayranları arasında Adolf Hitler de bulunuyordu. n Kültür Servisi İrlanda’nın iki büyük edebiyatçısı Oscar Wilde ve William Butler Yeats’in elyazması şiirleri ve fotoğrafları toplam 130 bin sterlinden fazla bir fiyata alıcı buldu. Londra’daki Bonham’s müzayede evinde düzenlenen açık artırmada, ünlü yazar ve şair Oscar Wilde’ın gençlik dönemi şiiri “Kalbin Özlemleri” 67 bin sterline, “Les Ballons” adlı şiirinin kendi el yazısıyla yazılmış bilinen tek kopyası da 16 bin sterline satılırken New York’ta çekilmiş bir fotoğrafı da 16.250 sterline alıcı buldu. W. B. Yeats’in “Mutlu musun” ve “Ruh Ortamı” adlı şiirlerinin el yazısı taslakları da 15 bin sterline satıldı. Şairlerin el yazısı değerli n Kültür Servisi Borusan Filarmoni Orkestrası’nın başkemancısı Pelin Halkacı Akın ve piyanist İris Şentürker’in yeni CD’si “Yüzyıl Dönümüne Yolculuk” Lila Müzik etiketi ile raflardaki yerini aldı. Debussy, Fauré, Massenet ve Ravel’in eserlerinden oluşan albümün kaydı ise İngiltere’de tamamlandı. n Kültür Servisi Pera Müzesi’nde gerçekleşen “Küçük Gece Müzik”leri “Dolce Brass Quintet” konseri ile sezonu kapatıyor. Barok müzikten caz müziğe kadar uzanan geniş bir repertuvarla Dolce Brass, 16 Mayıs Perşembe günü saat 19.30’da sahnede olacak. Biletler, konserden önce saat 18.00’den itibaren satın alınabilir. ‘Yüzyıl Dönümüne Yolculuk’ Pera’da sezonun son konseri “TARAKLI – GÖYNÜK TURU” 1819 Mayıs Gezginler Kulübü Orhan Kural’ın katılımıyla … Kişi başı 280 TL Tek kişi farkı 90 TL. Birleşik Rehberler Turizm Tel : 212 252 65 78
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle