24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 NİSAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Okurlarla kısa kısa Merhaba Sayın Öz, ben de Dış Haberler Sayfası’ndaki dilden yakınıyorum. Yılların diplomatı Sayın Şükrü Elekdağ bu sayfayı düzenleyen arkadaşlardan daha iyi Türkçe kullanıyor, yazıyor. Kolay gelsin. M. Aydın AKÇA 29 Mart tarihli, 6. Sayfa’da altta bir haber; “Abdesinden şüphesi yokmuş”. İnanın anlamıyorum, haberi okuyunca sözü geçen adamın abdestli olduğunu öğreniyorum. Başlıkta t harfi düşmüş. Bu nasıl muhabir, nasıl düzeltmen. El insaf! Kelimenin satır sonunda yanlış bölünmesine alıştık da harf düşüşü... S. Sedef Tolunay Onur Öymen ile ilgili haberi görünce şaşırdım. Ambargo kalkmış görünüyor. Cumhuriyet’in, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine bu denli angaje olması, toplum ve şahsım nezdinde değerini yitirmesine neden olmuştur. Saygılarımla. Onur İçer Çözüm sürecinde muhakkak daha temkinli olmalı ve madalyonun diğer yüzünü de görmeliyiz. Eleştirel boyutu ön planda tutmalıyız. Daha güzel yarınların, demokrasinin, daha eşitlikçi bir düzenin savunucusu; Türkiye’nin aydınlık yüzünün simgeleri arasında olan bir gazete olarak, sürece daha fazla destek olunamaz mı? Mustafa Öncü 31.3.2013 Pazar ekinde Miyase İlknur, Ecevit hakkındaki kendi görüşlerini tarihi gerçek gibi aktarıyor. Doğru olmamış. Ecevit’in “iktidara talip olarak MC’nin kurulmasına yol açtığı ” görüşü doğru değildir. Ülkeye gelmiş en büyük değerlerden birisini sizin gazeteniz gereksiz yere kötülemeseydi iyi olurdu. Saygılarımla Necat Özgür 7 Kolu kırılan kim? Sayın Öz, yazım hataları ile ilgili yazınızı okuyunca ne kadar sevindim, bilemezsiniz. Gazetelerin internet sayfalarına sayısız ileti yolladım bu konuda ama umursayan yok. Gazetelerde o kadar çok imla, cümle kuruluşu, noktalama hatası yapılıyor ki, hayretler içinde kalıyorum. Mesela, “Kolu kırılan Galatasaray’ın yeni transferi.....” Arkadaşlar Galatasaray’ın mı kolu kırıldı? Doğrusu “Galatasaray’ın kolu kırılan yeni transferi....” olmalı değil mi? Bir de olur olmaz çıplak kadın resimleri konusu var. Cumhuriyet gibi saygın ve ciddi bir gazetenin de bu yola sapmasını doğru bulmuyorum. 35 yıldır yaşadığım Frankfurt kentinin Frankfurter Allgemeine Zeitung’unda bir tek kez dahi çıplak kadın resmi görmedim, sanatsal değeri olan hariç... Esen kalın. Reşit Resuloglu. Yorumlar neden yayımlanmıyor? Eminim sadece benim sorunum değil... Yorumlarım bazen hiç yayınlanmıyor bazen de haber yayından kalktıktan sonra yayımlanıyor... Ölçüt nedir bilmiyorum ama küfür, hakaret, yasal sorun olmayan yorumlarımın editörlerin beğenisi(?) ile alakalı olmaması gerektiğini düşünüyorum. Neticede, yorumlarımı editöre değil, “Cumhuriyet okurlarına” yazıyorum... Ayrıca “Cumhuriyet okur yorumlarının” iktidar partisi ve akıl vericileri tarafından da “dikkatle” takip edildiğini düşünüyorum... Çünkü medyada bunca yalan, dolan ve “subliminal” mesajlarla uyutulmaya çalışılan milletin ne kadar uyuduğunun analizi, en doğru bu şekilde yapılabilir... İyi niyetli odaklar kadar, art niyetli odaklar açısından da “en doğru ve en kesin ‘kamuoyu araştırması’ niteliği taşıyan” okuyucu yorumlarına daha fazla özen gösterilmesini rica ediyorum... Saygılarımla. Mahir Şeki Gazetecilik Açısından Kötü Bir Hafta Geçen haftanın sözlü, yazılı, görsel medya açısından çok parlak geçtiğini, gazeteciliğin günlüğünü tutanlar, tarihini yazanlar söylemekte zorlanacaklar. Çünkü gazetecilerin işlerinden patron kararıyla uzaklaştırılması sürüyor. İşlerinden atılan gazetecilerin, bildiğimiz kadarıyla gazeteleriyle, gazetelerinin ilkeleriyle bir sorunları yoktu. Ama öyle anlaşılıyor ki, patronlar siyasi iktidarın az ya da çok eleştirildiği yazılara, haberlere artık hiç yer vermek istemiyorlar. Gazete yönetimleri de bu türden patron kararlarına direnemiyorlar. O kadar direnemiyorlar ki, “siyasi baskı varsa siz de direnseydiniz” diyen Cumhurbaşkanı Gül’ün bile diline düşmüş durumdalar. Ama geçen haftanın gazetecilik açısından asıl olumsuz gelişmesi kimi gazetecilerin, gazete yöneticilerinin, yazarlarının hükümetin seçimiyle oluşturulan “akil adamlar” listelerinde yer almaları oldu. Bu listelerde yer alan gazeteciler bizim kanımıza göre gazeteciliğin en genel ilkelerini çiğnediler. Siyaset karşısındaki bağımsız olması gereken tutumu terk ettiler. Her ne kadar iktidar politikalarına genel olarak eleştirel yaklaşmayı uygun bulmayan gazeteciler olsalar da atanmak, hükümet tarafından görevlendirilmiş gazeteci olmak onlara yine de yakışmadı... Oysa destekledikleri “barış sürecini” böyle bir atama listenin içinde yer almadan da desteklemeyi sürdürebilir, eleştiri haklarını saklı tutabilir, siyaset sahnesinin atadığı “akil kişiler” arasında yer almayabilirlerdi. Osmanlı Anayasası... Meclis’te grubu bulunan partiler yeni anayasa konusundaki önerilerini başkanlığa sundular. En özgün önerinin AKP tarafından yapıldığını belirtmek gerekiyor. Öneri, yeni anayasayı yaparken yürürlükteki anayasayı yok saymak gibi kendine özgü bir hukuk anlayışıyla başlıyor. “Değiştirilemeyeceği, hatta değiştirilmesinin bile teklif edilemeyeceği” anayasa kuralı yok sayılıyor. Ardından “Başkanlık Sistemi” geliyor. Başkana tanınan yetkilere bakınca sistemin Kuzey ve Güney Amerika ile Afrika’da uygulanan sistemlerden daha başat bir başkan yaratmak amacını taşıdığı görülüyor. Oluşturulması amaçlanan anayasanın anlaşılmasını kolaylaştırmayı sağlamak için gelin tarihe dönelim. ??? Osmanlı’nın ilk anayasası 1876’da “Kanuni Esasi” adıyla düzenlenmiştir. Önce 8 Ağustos 1909’da, sonra da 15 Mayıs 1914 ile 19 Ocak 1914’te değiştirilmiştir. (Değişikliklerin son ikisinde yaşanan zıtlık hicri tarihten kaynaklanmaktadır. İlkinin değişiklik tarihi 2 Recep 1332, ikincininki 26 Rebiülevvel 1333’tür. 354 günlük ay yılı 365 günlük güneş yılında iki yılı birden içermektedir.) 1876 Anayasası’na göre “Padişah hazretleri, hilafeti de temsil ettiği için İslam dininin koruyucusu ve bütün Osmanlı uyrukluların hükümdarı ve padişahıdır.” “Padişah hazretleri mukaddes ve sorumsuzdur.” “Osmanlı devletinin uyruğunda bulunan kişilerin hepsine herhangi din ve mezhepten olursa olsun ayrımsız Osmanlı tabir olunur.” “Osmanlı uyrukluların devlet hizmetinde çalışabilmeleri için devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.” ??? Padişahın görev ve yetkileri de 1876 Anayasası’nın 7’nci maddesinde uzun uzadıya sayılmış durumda. 1909’daki değişiklikte padişah Meclis’i toplamama ve toplanana kadar da Bakanlar Kurulu’nun kabulü ve padişahın onayıyla geçici yasa (Kanunu Muvakkat) çıkarma yetkisi tanınmış. 19 Ocak 1914’teki değişiklikte ise padişaha yeni yetkiler verilmiş: “...Meclis’in belirli bir zaman için tatili, otuz beşinci madde gereğince milletvekilleri kurulunun gerektiğinde fesh edilmesi ve genellikle uluslararası sözleşmelerin imzalanması padişahın mukaddes hukukundandır.” ??? Gözümden kaçtıysa kusur benimdir. Kanunu Esasi’de kadılarla (hâkim) ilgili bir bölüme rastlamadım. Ama o da, yine padişah iradesiyle yürürlüğe sokulan Mecelle’nin “(Hâkimlik) Kara Kitabı”nda şöyle yer alıyor: “Hâkim, halk arasında yaşanan dava ve çekişmeyi şeriat hükümlerine göre gidermek üzere padişah tarafından seçilen ve tayin edilen kişidir.” ??? Aklınızın bir köşesinde bulunsun istedim. Kaynak: Prof. Dr. Suna Kili / Osmanlı ve Türk Anayasaları / Boğaziçi Üniversitesi Mayıs 1980 Not: Günümüz Türkçesine çeviri benimdir. (O.E.) Bulmaca ille de gerekli mi? Sayın Öz, inanıyorum ki bu köşe büyük bir ihtiyaca cevap verecek ve okurlarla gazete arasındaki kopukluğu giderip iletişimi sağlayarak önemli bir işlev görecektir. Bilindiği gibi gazetemizde her gün yayımlanan bir bulmaca köşesi var. Buna ilaveten her hafta Bilim Eki’nde tam sayfa, Kitap Eki’nde tam sayfa ve Pazar Eki’nde tam gazete sayfası olmak üzere üç ayrı ekte bulmaca köşesi var. Gazetemiz zaten topu topu 20 sayfadır. Benim bildiğim, gazetelerin bulmacalarla değil bol ve zengin içerikli haberlerle, bu haberleri özgürce yorumlayan değerli yazarlarla, çizerlerle zenginleşeceğidir. Sayın yönetimin konuya bir de bu açıdan bakmasını rica ediyorum. M. Uygar Türk Cumhuriyet’i tezgâh altına atanlar Haber seçimi ve başlıklar bazen şaşırtıyor Gazetemizin portal sayfası şaşırtıyor insanı; üst satır haber başlıklarında, “Kuran ve seccade uzay yolunda” haber başlığı ilk sırada, en başta yer alıyor. Cumhuriyet’te olduğu için ciddiye alıp haberi açınca insan kendisini daha da tuhaf hissediyor, şaşkınlığı haberin yüzeyselliği ile iyice artıyor. Sizler Cumhuriyet okurunun zihinsel yeteneklerini değişmiş mi görüyorsunuz, değiştirmeye mi çalışıyorsunuz, yoksa bu sadece geç kalınmış 1 Nisan şakası mıdır? Serap Arıkan Sayın Öz, Okur Temsilcisi sayfası gerçekten gazetemiz Cumhuriyet’e çok yakıştı. Türk matbuat ve basın tarihinin en eski ve köklü gazetesi olan Cumhuriyet gazetemiz her zaman okurla bir bütünlük teşkil etmiştir ve bu bütünlüğü Okur Temsilcisi sayfasının başarıyla yerine getireceğine inanıyorum.Tiraj konusundan ve gazetemizin bayilerde satılmasın diye nasıl tezgâh altına atıldığından bahsetmek istiyorum. Ben Karabük Üniversitesi’nde öğrenciyim, evde kalıyorum. Malum cemaat evlerine Zaman gazetesi abone yoluyla geliyor, ben ise onlara karşı her gün eve 3 tane Cumhuriyet gazetesi alıyorum ve bu yüzden çoğu insan benle ilişkisini kesti. (1980’lerde koltuğunun altında Cumhuriyet gazetesi taşıyanlara fiili saldırıda bulundukları gibi...) Bazı gazete bayileri gazetemizi tezgâh altına atıyorlar, alınmasın diye. Ama ben elimden geleni yapıyorum, Cumhuriyet gazetesi sadece bir gazete değildir. Cumhuriyet gazetesi bir mirastır. Bu mirasa hepimizin hem Cumhuriyet yazarlarının hem de biz okurların sahip çıkması gerekiyor. Cumhuriyet’inize sahip çıkın! Saygı ve sevgilerimle... Adil Söylemez Bayilerde Cumhuriyet’i bulamayan okurlarımız 0212 343 72 74 / 0312 442 30 50 / 0232 441 12 20 numaralı telefonlara bilgi verirlerse mutluluk duyacağız. Cumhuriyet’e sol yakışır Demokrasinin evrensel değerleri vardır, aynen “sol” düşünce sisteminde olduğu gibi. Cumhuriyet gazetesi de “Yenigün” yıllarındaki ulusalcı çizgisini korumakla birlikte zamanla sol bir çizgi edinmişti. O kadar ki elinde, cebinde Cumhuriyet gazetesi bulunduran insanlar, adına ülkücü denilen faşistler tarafından saldırıya uğruyor ve öldürülüyorlardı. Bu faşistlere göre cumhuriyet okurları komünistti. Cumhuriyet hiçbir dönemde komünist düşüncenin yayın organı olmadı. Buna rağmen solcular Cumhuriyeti sahiplendi. Ama ne yazık ki son çeyrek yılda Cumhuriyet sol çizgisinden uzaklaştı. Bu yanlış çizgisini “ulusal sol” söylemiyle kapatmaya çalıştı. Milliyetçiliğin öztürkçesi olan “ulusalcılığı” kullanmak insanı solcu yapmaz. Ne günlere kaldık ki Kürt sorununu demokrasiye düşman, sana düşman, bana düşman gerici bir parti çözmeye çalışıyor. Hani ezilen ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı vardı? Neden köşe yazarları bunu dillendirmiyor? Ülkücü faşistler eskiden Cumhuriyet okurlarını öldürürken şimdi neden o insanlara sempati duyuyorlar sizce? Saygılar. Hasan Çatak ? Okur Temsilcisi köşesiyle ilgili kısa not: Değerli okurlar, bu köşede yer alan eleştiri ve dilekler yazıişleri müdürleri başta olmak üzere, servis şefleri, editörler, düzeltmenler, sayfa sekreterleri tarafından ilgiyle okunuyor ve tartışılıyor. Her pazartesi Cumhuriyet’te eleştiri ve özeleştiri rüzgârı esiyor. Bilmenizi istedim. Üniversite girişlerinde dağıtılan bildirilerle öğrenciler şeriata davet ediliyor Cihat çağrısı yapıldı Öğrenciye baskı arttı İstanbul Haber Servisi İstanbul Sosyalist Gençlik Derneği’nden bir grup öğrenci, üniversitelerde yaşanan saldırıları protesto etti. Üniversitelerdeki saldırıları protesto etmek amacıyla Galatasaray Lisesi önünde toplanan öğrenciler, “Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz” sloganı attı. Basın açıklamasını okuyan İnan Söker, “Ülkücü reisleriyle kol kola yürüyen sivil polisler öğrencilerden ne istiyor? Devletin istediği öğrenci tipi olmayan devrimcidemokrat ve yurtsever öğrencilere baskılar artıyor. Üniversitelerde siyaset yapma hakkımız elimizden alınıyor” dedi. Geçtiğimiz cuma günü Eskişehir ve İzmir’de 50’den fazla öğrencinin gözaltına alındığını anımsatan Söker, “Üniversitelerimizde terör estirilmesi, arkadaşlarımıza cop ve gaz bombalarıyla saldırmasına izin vermeyeceğiz. Akademikdemokratik, antifaşist mücadelemizi üniversitelerimizden sokaklara taşıyacağız” diye konuştu. ? Kurultay adındaki gizli örgütün dağıttığı bildirilerde, “Bölücüsünden Allah tanımazına kadar herkesi şeriattan başka mana ifade etmeyen İslam’a davet ediyoruz. Teşkilatımızda liberal ve demokrat uygulamalara yer yoktur” ifadeleri dikkat çekti. SİNAN TARTANOĞLU Elektronik yatırımlar atıl durumda kaldı, milyonlarca dolar heba oldu Sınıfta eçöplük EMRE DÖKER dönemi İZMİR AKP hükümetinin, çocukların gelişen teknolojilere ayak uydurması için başlattığı elektronik yatırımlar “hurdaya” dönüştü. 2005’te kurulan bilişim teknolojileri sınıflarının, 4+4+4 sistemiyle birlikte atıl duruma geldiği, milyonlarca doların da çöpe gittiği savunuldu. CHP İzmir Milletvekili ve Bilişim Uzmanı Erdal Aksünger 2005’te en az 8 dersliği olan her okulda bilişim sınıfı oluşturduğunu, 2011’de de bu sınıfların sayısının 32 bine çıktığını söyledi. Aksünger, “Bu sistem için harcanan paralar ne oldu? Şimdi tablet dağıtacaklarını söylüyorlar. Bu tabletler de 3 yıl içinde çöpe gidecek. Ülkenin kaynakları peşkeş çekiliyor. Ülkenin geleceği karartılıyor” dedi. ANKARA “Allah düşmanlarına karşı dimdik saf tutmak üzere”, 2 Nisan’da kurultay adıyla kurulan gizli bir örgütün üniversite girişlerinde dağıttığı bildiride “Bölücüsünden Allah tanımazına kadar herkesi şeriattan başka mana ifade etmeyen İslama davet ediyoruz. Allah yolunda mücahede (cihat) ve mücadele etmek isteyen kardeşleri aramızda görmekten mutluluk duyarız” ifadeleri yer aldı. Kurultay adıyla 2 Nisan 2013 tarihinde kurulan gizli bir örgüt, üniversite kapılarında dağıttığı bildiride kuruluş amacını “Teşkilatımız tüm Allah düşmanlarına karşı Hakk’tan ve onun hukukundan yana dimdik bir şekilde saf tutmak üzere kurulmuştur. Teşkilatımızda liberal ve demokrat uygulamalara yer yoktur. Kararlar istişare ve itaat ile verilir” sözleri ile ifade etti. Dağıtılan bildiride “Şimdi bölücüsünden Allah kitap tanımazına kadar herkesi Allah katındaki tek din olan ve son peygamber kainatın efendisi Hazreti Muhammet Mustafa ’nın yeryüzünde yaydığı şeriattan başka mana ifade etmeyen İslam dinine davet ediyoruz” açıklaması yapıldı. Kurultay’ın şeriata davetini dikkate almayanları tehdit eden ifadeler de dikkat çekti. Buna göre bildiride “Davetimizi kabul etmeyenler bilsin ki bundan sonra üniversitemizde yaptıkları küfür faaliyeti kendilerine geri dönecektir” ifadeleri yer aldı. Art niyetli arkadaşları aralarında “görmemekten” mutluluk duyacaklarını belirten Kurultay bildirisinde “Hiçbir tenkitçinin tenkidinden çekinmeden Allah yolunda mücahede (cihat) ve mücadele etmek isteyen kardeşleri aramızda görmekten mutluluk duyarız” denildi. Fotoğraf: ALİ AÇAR BAŞSAĞLIĞI Çalışma arkadaşımız Hakan Çankaya’nın sevgili babası, Yusuf Ziya Çankaya 7 Nisan 2013 tarihinde vefat etmiştir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına başsağlığı dileriz. C ÇALIŞANLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle