28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 NİSAN 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER ZARARSIZ’A PROTESTOYA ‘UYARI’ İPTAL 7 Ceza yargıdan döndü MUSTAFA ÇAKIR SAY’IN AVUKATI AKYOL: Mahkum olan ifade özgürlüğü İLHAN TAŞCI ANKARA “Dini değerlere hakaret ettiği” savıyla 10 ay hapis cezasına çarptırılan Fazıl Say’ın avukatı Meltem Akyol, yapılanı “ifade özgürlüğünün yargılanması” ve mahkum edilmesi olarak nitelendirdi. Say’ın mahkumiyeti kendisiyle ilgili bir durum olarak düşünmediğini aktaran Akyol, “Ümidimiz vardı ancak ülkenin bu trendinde hep bir cezanın gelebileceği aklımızdaydı” dedi. Mahkumiyeti ile bundan sonraki süreci Cumhuriyet’e değerlendiren Akyol, “Bence kötü bir sonuç. İfade özgürlüğü ve ülke açısından kötü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü kapsamında bu tip kanun maddelerinin hep dar yorumlanması gerektiği vurgulanır. Şiddet çağrısı, kamu barışını bozmaya elverişlilik şartları var bu maddalerde. Ancak o şartlarda ceza verilmesi öngörülüyor. Mahkeme hangi tweetleri suç konusu yaptı ve bunları nasıl gerekçelendirdi merak ediyorum” diye konuştu. Avukat Akyol, hükmün açıklanması geriye bırakıldığı için temyizi olanaklı bir karar olmadığına işaret ederek yalnızca karara itiraz edeceklerini, itirazın da bir üst mahkeme olan asliye cezada esasa girilmeden usül yönünden irdeleneceğini kaydetti. Alışmak Kötüdür Yavaş yavaş bilim yerine teknolojinin, kültür sanat yerine sıradanlığın, kendini tamamlayamamış laiklik yerine şeriat kurallarının etki alanını genişlettiği bir zaman dilimindeyiz. Her geçen gün yeni bir durumla karşılaşıyoruz ve olup biteni olağanlaştırmak için içgüdülerimiz harekete geçiyor. Onun bize söylediği, değişen bir şey olmadığıdır. İçgüdülerimiz bizi direnme yerine yeni bir düzen kurgusuna boyun eğmeye, alışmaya ve alıştırmaya çağırıyor. Bu alıştırma “derslerinin” ve “emirlerinin” bir kısmı şöyledir: ??? “Bunda ne var ki bağırıp duruyorsun, sus, bu doğaldır, böyle olur, itiraz edilecek nesi var; TC kalksa ne olur, kalkmasa ne olur, ulusal devleti savunmak sana mı kaldı, devletle aran ne zaman iyi oldu ki senin; kadın da elbet başını örtme ‘özgürlüğüne’ sahip olmalı, türban, peçe, çarşaf Meclis’e de girsin ne olur, ama asıl kadın evde yakışır, çocuklara bakar, eğitir, en iyisi bu değil mi; barış istemiyor musun yani, neden karşı çıkarsın ki akil adamlara; hukuk bazen askıya alınabilir, Silivri başkadır, karıştırma; bak dikkat et halkın dini duygularını rencide edersen başın derde girer, herkes adalet önünde eşittir, dünya çapında bestecidir, piyanisttir falan dinledi mi mahkeme, Fazıl Say’a 10 ayı veriverdiler işte, onunla birlikte ‘bin yıl öncenin matematikçisi, filozofu, ozanı Hayyam da ceza aldı’ diye yaygara koparıyorlar, adam ölmüş gitmiş ne cezası; tamam anladık gazetecisin ama bu sana her şeyi yazma özgürlüğü vermez, onun da bir sınırı var, patron sana kendi aleyhine bir şey yazdırmıyorsa haksız mı, sen yazacaksın da Başbakan susacak, eli kolu bağlı oturacak mı; bir de ‘zamanın ruhu’ var, dışına çıktınsa, anlamadınsa kabahat senin, mahkemeler artık yavaş yavaş işte bu zamanın ruhuna uyacaklar ve yasaların dine, diyanete göre yorumlanması ağır basacaktır, bunda şaşılacak ne var?” ??? Durum budur ve böyledir. Yukarıdan kapısı açılan alanlar aşağıdan hızla doldurulmakta, ilkellik ve sıradanlık egemenlik alanlarını hızla genişletmektedir. Peki, bu saldırı karşısında ne yapılabilir, eli kolu bağlı durulacak, fırtınanın geçeceğine inanılarak kapı baca kapatılıp beklenecek mi? Yoksa saldırılara karşı ciddi bir savunma mekanizması mı geliştirmeli? Mevzileri savunmak imkânsız mı artık, iş işten geçti mi? Daha açık yazalım. Fazıl Say’ı savunmayacak mıyız? Benzer saldırılarla karşılaşan arkadaşlarımızı saldırgan ilkelliğe teslim mi edeceğiz? ??? İlkelliğe, sıradanlığa teslim olmanın gerçek anlamı ilkelleşmek, sıradanlaşmaktır. Bu sürecin en önemli özelliği sizi kendine benzetmedeki inanılmaz becerisidir. İlkellik ve sıradanlık bulaşıcıdır. Bu süreci besleyen ve tetikleyen ise rahatına düşkünlük konformizmdir. Bir de bakarsınız düşünce tarzınız usul usul değişmeye başlamış, değerlendirme irdeleme mekanizmalarınız çökmüş, yeni kelimelerle içi boşaltılmış yeni kavramlarla düşünmeye başlamışsınız. Ben bunun en ilginç örneklerini iflah olmaz muhafazakâr dünyayla konuşan, o kesimle sanki olabilirmiş gibi, diyalog kurmaya çabalayan arkadaşlarda görüyorum. Onların diliyle, talepleriyle konuşma kaygısı, sonunda yavaş yavaş arkadaşlarımızı kemirmeye başlıyor. Bulaşıcı sıradanlık olmadık yerleri, en sağlam akılları ele geçiriyor. Tutsaklık, tutukluluk yalnız hapishanede olmaz, belki en kötüsü beyinlerin eğilip bükülmesi, tutsak olmasıdır. Fazıl Say’ı hapse mahkum ettiler ve cezasını ertelediler. Dediler ki, bir daha yaparsan misliyle çekersin. Fazıl Say misliyle çeker mi? O her yaptığı besteyle, her konseriyle misliyle utanç yüklüyor sıradanlığın üstüne. Biz de ya bu utanca teslim olacağız ya da hızla genişleyen sıradanlığa karşı çıkacak, hiç kimseyi ama hiç kimseyi teslim etmeyeceğiz üç beş kelimeyle düzen kuran muhafazakâr sahtekârlığa. ANKARA Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu’nda dönemin SGK Başkanı Emin Zararsız’ı protesto eden Türk BüroSen Genel Başkan Yardımcısı Osman Eksert’e verilen “uyarı” cezası yargıdan döndü. Mahkeme, Eksert’e “protesto mahiyetinde elkol hareketi yaptığı ve böylelikle ülke ve kurum açısından hoş olmayan görüntülere sebebiyet verdiği” gerekçesiyle verilen cezayı iptal etti. Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin kararına yansıyan olay şöyle gelişti: Ankara’da düzenlenen 1. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu’nda Zararsız, yaptığı sunumun ardından soruları yanıtlarken Türk BüroSen Genel Sekreteri Bayram Öztürk, ayağa kalkarak “Sorunlarımızı size ilk olarak yazılı olarak bildirdik ama ötelediniz. Bu şekilde çalışanlarınıza ne kadar önem verdiğinizi gösterdiniz” diyerek salondan çıkmaya yöneldi. Öztürk ile Eksert diğer katılımcılara da işaret ederek salondan çıkmaya hazırlanırken, program yöneticisi ile aralarında sert tartışma yaşandı. Bu sırada mahkeme kararına göre Zararsız, “Bilimsel bir toplantıya tahammül edemeyecek kadar bilim dışı hale gelmişseniz benim böyle çalışanım yok” dedi. Bunun üzerine Eksert’in de aralarında bulunduğu sendikacıların, Zararsız’a ve program yöneticisine yönelik “yüksek sesle, elkol hareketleri ile içeriği anlaşılamayan sözler sarf ettiği” belirtildi. Olayın ardından açılan soruşturma sonunda Zararsız tarafından, SGK Trabzon İl Müdürlüğü emrinde çalışan Eksert’e “uyarma” cezası verildi. Ceza yargıya taşındı. Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin kararında, “olayın diğer tarafı” olan Zararsız’ın Eksert’i disiplin amiri sıfatıyla cezalandırmasının “tarafsızlık” ilkesine aykırı olduğuna dikkat çekti. Eksert’in disiplin amirinin Trabzon SGK il müdür yardımcısı olduğuna işaret eden mahkeme, Zararsız tarafından disiplin amiri sıfatıyla uyarma cezası verilmesinin mümkün olmadığını vurguladı. ? İnsan Hakları Derneği yaptığı yazılı açıklamada, Fazıl Say’a ceza verilmesini “Türkiye’de düşünceler cezalandırılmaya devam ediyor” şeklinde eleştirdi. İHD, ‘Düşüncelere pranga vurulamaz ‘ dedi. Ceza Avrupa Konseyi’nde oylanacak Türkiye raporuna giriyor Avrupa’nın da gündemi SAY BAHADIR SELİM DİLEK FAZLA MESAİ ÖDEMESİ YAPILACAK Sekreterin AKP’ye İLHAN TAŞCI ANKARA Türkiye’nin dünyaca ünlü piyanisti Fazıl Say’ın “Ömer Hayyam’ın dizelerini internette yazdığı için” açılan davada 10 ay hapis cezasına çarptırılması, Avrupa Konseyi’nin de gündeminde. Say hakkındaki kararın Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) 2226 Nisan tarihleri arasında Strasbourg’da yapılacak genel kurul toplantısı sırasında oylanacak Türkiye raporuna da girmesi bekleniyor. Say kararı, ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’nin eleştirildiği raporun daha fazla öne çıkmasını sağladı. Avrupa Konseyi kaynaklarından edinilen bilgilere göre Say’a ilişkin mahkeme kararı Strasbourg’da önemli bir gündem maddesi oldu. Özellikle, 22 Nisan’da yapılacak AKPM Genel Kurulu öncesinde bu kararın verilmesi, raporda Türkiye’ye yönelik olarak özellikle ifade özgürlüğü konusunda getirilen eleştirilerin de haklı olduğunu gösterdi. Say kararı, ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’nin eleştirildiği raporun Avrupa Konseyi’nde daha fazla öne çıkmasını sağladı. Raporda ağır eleştiri Say’a ilişkin verilen kararın, genel kurulda yapılacak nihai oylama öncesi kültür, bilim, eğitim ve medya komisyonunda ve gruplarda yapılacak görüşmelerde de ele alınmasına kesin gözüyle bakılırken, bu konuda önergeler verilmesi de gündemde. Avrupa Konseyi kaynakları, “Doğrudan Fazıl Say kararına atıf yapılabilir de yapılmayabilir de. Ama bu çok önemli değil, Türkiye’deki durumun görülmesi açısından örnek oldu” değerlendirmesinde bulundular. Türkiye’ye yönelik ağır eleştirilerin yer aldığı raporda, Türk Ceza Yasası ve Terörle Mücadele Yasası’nın özellikle idari önlemlerle ilgili mevzuat hükümlerinin ayrıntılı biçimde yeniden gözden geçirilmesi istenirken, ifade özgürlüğü ve gösteri hakkını güçlendirmenin zorunlu olduğu görüşü ortaya konuyor. Raporda, Türkiye’nin reform sürecinin iç ve dış bakımından hem de son derece karmaşık bir arka planda gerçekleştiğine işaret edilerek, AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana Türkiye’nin ordunun rolü ve yargı gibi önemli kurumların yeniden tanımlanması ile karakterize olan pozisyonlarının çeşitli alanlarda yeniden konumlandırıldığı, Kürt sorunu gibi toplumu derinden etkileyen konular açısından siyasi bir geçiş dönemi yaşandığı belirtiliyor. BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN PİYANİST FAZIL SAY’A VERİLEN 10 AY HAPİS CEZASIYLA İLGİLİ YORUMU: karşı zaferi ANKARA AKP’nin Kocaeli Başiskele ilçe teşkilatında sekreter olarak çalışan Zeynep Karakaya, fazla mesaileri ödenmediği gerekçesiyle AKP Genel Merkezi aleyhine dava açtı. Yerel mahkeme, genel merkez aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle davayı reddetti. Ancak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi yerel mahkeme kararını bozdu. Son sözü söyleyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, AKP Genel Merkezi’nin de sekreterin çalışmasından yararlandığını dolayısıyla aleyhine dava açabileceğini ve fazla mesai talebinin karşılamak zorunda olduğuna hükmetti. Kurulun kararı bağlayıcı nitelik taşıyor. Karakaya, kıdem, fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil ile yıllık izin ücreti için AKP Genel Merkezi aleyhine dava açtı. Karakaya çalıştığı süre boyunca haftanın 5 günü saat 10.00 ile 19.00 arasında; salı günleri ise saat 10.00 ile 22.00 saatleri arasında, seçim dönemlerinde ise 2.5 ay boyunca ise saat 02.00’ye kadar çalıştığı halde kendisine fazla mesai ödenmediğini belirtti. Karakaya, “Dini ve milli bayramlarda çalışmama rağmen hak ettiğim ücretlerim ödenmedi” dedi. AKP Genel Merkezi ise mahkemeye Karakaya’nın işe partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu kararıyla alınmadığı yanıtını gönderdi. Kocaeli 2. İş Mahkemesi, Karakaya’nın genel merkez aleyhine dava açamayacağı gerekçesiyle talebini reddetti. Temyizi görüşen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ise yerel mahkemenin kararını bozdu. Daire karar gerekçesinde, Karakaya’nın parti bünyesinde çalıştığı ve bu hizmetinden ilçe başkanlığı, buna bağlı olarak da hizmetten genel merkezin de yararlandığı vurgulandı. Dairenin bu kararına yerel mahkeme direnince dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşındı. Genel kurul, kararı bozarak AKP Genel Merkezi’nin sekreterin fazla mesai ücreti talebini ödemesi gerektiğine hükmetmiş oldu. Bizi meşgul etmeyin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, piyano sanatçısı Fazıl Say’ın, dini değerlere hakaret ettiği gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına mahkum edilmesiyle ilgili görüşünü soran gazetecilere, “Onlarla bizi meşgul etmeyin” karşılığını verdi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise gazetecilerin soruları üzerine mahkeme karşısında herkesin eşit olduğunu belirterek “Siyasetçi olsun, politikacı olsun başka bir insan olsun, kendileri ile ilgili herhangi bir iddia varsa bu soruşturulur, sonra iddianame düzenlenirse yargılama yapılabilir. Eğer mahkemece suç olduğu sabit görülürse cezalandırılır. Bizim hukukumuzun gördüğü usul bu” diye konuştu. Bozdağ, kimsenin düşüncelerini açıkladığı için cezalandırılmasını arzu etmediklerini ifade ederek şunları söyledi: “Yasalar ve mahkemeler ifade hürriyetinin teminatıdır, öyle de olması lazımdır ancak insanlar konuşurken başkalarına hakaret etme, küfür etme, onların inandığı değerleri aşağılama hakkı yoktur. Fazıl Say piyano çaldığı için, sanatını icra ettiği için cezaya çarptırılmış değil, söylediği sözler toplumun önemli bir kesiminin kabul ettiği değerlere hakaret ve aşağılama olduğu için yapılan cezalandırmadır. Düşünceyi ifade etmek ayrı bir şey, başkalarının inancına hakaret etmek küfür etmek ayrı bir şey, bunları birbirinden ayırmak lazım.” Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da Say’ın 10 ay hapis cezasına çarptırılmasıyla ilgili olarak, “Biz ne Sayın Fazıl Say’ın ne de herhangi bir başka bir vatandaşımızın söyledikleriyle ya da düşündükleriyle yargılanmasından mutlu olmayız. Ama keşke Sayın Say da insanların kutsallarını önemseyip onlara saygı ile yaklaşmış olsaydı da bu dava süreci hiç başlamamış olsaydı” dedi. PEKÜNLÜ’NÜN YARGILANMASI Kılıçdaroğlu: Tarih, o cezayı Dava durduruldu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türbanla ilgili genelgeleri uyguladığı için daha önce 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılan Emekli Ege Üniversitesi (EÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü, benzer suçlama nedeniyle dün bir kez daha hâkim karşısına çıktı. İzmir 9. Asliye Mahkemesi, EÜ’nün soruşturma izni olmamasını gerekçe göstererek davayı durdurdu. İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi, Pekünlü’yü, türbanla ilgili tutanak tutarak öğrenim hakkını engellediği gerekçesiyle 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, cezanın onanması yönünde görüş bildirmişti. Bu cezanın Yargıtay aşaması tamamlanmadan, bu kez 4 öğrencinin şikâyeti üzerine, Pekünlü hakkında, 12 yıla kadar hapis istemiyle yeni dava açılmıştı. Dün dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, dava açılması için gerekli koşulların oluşmadığına hükmetti. Bu nedenle davayı durduran heyet, dosyayı Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderme kararı aldı. verenleri yargılayacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sanatçı Fazıl Say’a 10 ay hapis cezası verilmesine tepki göstererek “Sanatçıyı yargılayanlar aslında tarih önünde kendilerini yargılıyor. Onu yargılayan yargıç, kendisini yargıladı aslında. Tarih onu yargılıyacaktır” dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Sanatçıyı hapsetmek, sanatını yapmasını yasaklamak, onu hapishanelere atmak gibi bir kültürü Türkiye’de yeşertmek isteyenler bilsin ki CHP olduğu sürece, görüşü, sanatı ne olursa olsun, onlara sahip çıkacağız ve onlarla birlikte aydınlık Türkiye’yi çizeceğiz” diye konuştu. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “Sağlıklı demokrasilerde sanatçılar el üstünde tutulur. Onların eleştirilerini siyasetçiler dikkatle okurlar. Eğer siz onları hapislere atacaksanız, yargıyı bu yönde yüreklendirecekseniz, olmayan bağımsız yargıyı sanatçıları hapse atmak için kullanacaksanız, o ülkede demokrasi her zaman tehlikede demektir. Eğer sanatçınızı mahkum ederseniz, kendi ülkenizi de dünyada rezil edersiniz. Türkiye böyle bir tabloyu hak etmiyor. Onu yargılayan yargıç, kendisini yargıladı aslında. Tarih onu yargılayacaktır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle