24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 2013 CUMARTESİ 6 HABERLER Avukat Zeynep Küçük, mahkemenin mütalaa nedeniyle suç duyurusunda bulunmasını istedi ‘Savcılar yanıltıyor’ ‘Rambo’ya yakalama kararı MAHMUT ORAL HATİCE TUNCER Barikatlarda Özgürlük… Yazımın başlığını Fransa’nın ve dünyanın en büyük ressamlarından Eugène Delacroix’nın (Delakrua) ünlü tablosundan aldım… “Halkı Yönlendiren Özgürlük” adıyla da bilinen unutulmaz tabloda, göğsü çıplak, elinde bir bayrak tutan özgürlük simgesi genç kadını; barikatların üstündeki cesetleri, arkadan gelen büyük, öfkeli kalabalığı anımsarsınız… Peter Weiss büyük yapıtı “Direnmenin Estetiği”nde bu tablodan, özellikle de genç kadının sağındaki, tüfekli, silindir şapkalı, azıcık şaşkın genç adamın içerdiği simgesel anlamdan uzunca söz eder… Delacroix’ya bu olağanüstü tabloyu (içinde yaşayıp tanığı olduğu) Haziran 1830 devrim olaylarının esinlediği biliniyor. 8 Nisan’da Silivri’de görüp yaşadıklarım, o unutulamayacak günün olayları, özellikle de yerle bir edilmiş, yıkılıp çiğnenmiş barikatlar ve çevresindeki muazzam kitle, bana Delacroix’nın tablosundaki renkleri, görüntüleri, kargaşayı, ama bütün bunların içinden fışkıran yepyeni bir yaşamı, canlılığı, disiplini, omuzdaşlığı, devrimin canlandırıcı soluğunu duyumsattı… ??? Kuşatılmış, jandarma timlerince kesilmiş yolları gazeteci kimliklerimize rağmen güçlükle aşarak ulaşabildiğimiz duruşma salonunda, sözüm ona duruşmanın başlaması için öğle saatlerine kadar beklememiz gerekti. Buraya duruşma değil infaz salonu demek daha doğru olur. Gözetleme salonu da diyebilirsiniz. Çünkü tavandan sarkan mekanik gözler ve kulaklar, izleyicinin her kıpırtısını ve sözünü kayda geçiriyor… Önceki duruşmalarda, basın mensuplarının ve izleyici CHP milletvekillerinin birlikte oturduğu bölmenin önünde bu kez jandarma saf tutmuş, kuş uçurtmuyordu. Neden? Herhalde davanın asıl savcısı böyle istediğinden. Sandalye önlerinde masalar da olduğu için not alma kolaylığı bulunan bu oturma alanı hemen ilerimizde bomboş durmaktayken, yargılamanın yapıldığı alandan da daha da uzağa atılmış olarak sıkış tıkış oturmaya zorlanmak, kuşkusuz ki bir aşağılanmaydı, kabul edilemezdi ve nitekim öyle de oldu… Neden sonra gelen mahkeme heyetinin silik görüntüsünden, başkan konumundaki kişinin sağır, kör ve duygusuz bir duvar gibi her itiraza inatla karşı koyuşundan söz etmeye değmez… Büyük ve bilinçli bir avukat topluluğunun, aynı ölçüde bilinçli bir izleyici kitlesinin, yay gibi gerilmiş yurtsever milletvekillerinin ve uğradıkları zulme karşın pırıl pırıl ışıldayan “sanık”ların karşısındaki bir kürsüde oturmakta olan bu topluluk kimi, neyi, hangi adaleti temsil ediyor? Derken, dışarıda kıyametin koptuğu haberleriyle birlikte biber gazı esintileri duruşma salonunun içine kadar sızdı ve sonuçta da bu sözüm ona duruşma bir kez daha ertelendi… ??? “Barikatlarda Özgürlük” tablosuna dönüyorum… O infaz ve gözetleme salonundan çıktıktan sonra, biber gazı dumanlarının dağılıp gittiği, güneşin arada bir aydınlattığı, kıştan kalma, çivi gibi Trakya havasında, yıkılmış barikatlara basarak, çamurlara bata çıka, iğreti bir merdivene tırmanarak konuşma yapacağım arabanın üzerine çıktığımda, karşımdaki bayrak bayrak, renk renk, umutlu, coşkulu muazzam kitle, gerçekten de ancak büyük bir tablonun, romanın, destanın konusu olabilirdi… Rüzgâr, yere serecek kadar sert esiyordu... Karşımdaki kitle, kadınlı erkekli her yaştan insanlar, sanki az önce basınçlı suyla yerlere savrulmamış, biber gazı denilen laneti solumamışçasına, cesur, yürekli, omuz omuza, ışıl ışıl bir şölen kalabalığı gibi dalgalanıyordu… Barikatların yıkılıp geçileceğini, zulmün sonsuza kadar egemen olamayacağını görmüşlerdi… O gün Silivri’de, yaşamla ölüm arasındaki gibi bir karşıtlığa tanık oldum… Bir yanda ölümün silik, korkak, zalim, karanlık; askeriyle, polisiyle, yargılamacısıyla, canlı organizmadan çok robota, kurulmuş makineye, gerçek dışı yaratıklara benzeyen güçleri… Öte yanda barikatları yerle bir ederek özgür bir yaşama, mutluluğa, adalete, daha çok ve daha büyük insan olmaya doğru yürüyen büyük kitleler… Hiçbir güç bu yürüyüşü durduramaz… DİYARBAKIR Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde 1992 yılında gözaltına alındıktan sonra copla tecavüze uğrayan ve gördüğü ağır işkenceler nedeniyle gözaltında yaşamını yitiren Abdulkadir Kurt’un ölümünden sorumlu olduğu öne sürülen “Rambo” lakaplı Asteğmen Salih Üner hakkında yakalama kararı çıktı. Cinayete ilişkin 19 yıldır süren davaya Yargıtay’ın bozma kararının ardından Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başlandı. Haklarında “Canavarca bir hisle işkence yapmak suretiyle adam öldürmek” ve “İşkence yapmak suretiyle adam öldürmek suçuna iştirak etmek” suçundan, dava açılan o dönem asker olan 15 kişi ve avukatları duruşmaya katılmadı. Mahkeme heyeti olayın baş sorumlusu olduğu belirtilen “Rambo” lakaplı Üner hakkında yakalanma kararı verdi. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi. Ergenekon davasında, usul hakkında konuşan avukatlar savcıların esas hakkındaki mütalaasının iadesini talep ettiler. Avukat Celal Ülgen, mahkemenin süre sınırlama, sanık ile avukatlar arasında barikat kurma gibi uygulamalarından vazgeçmesini isteyerek “Mahkeme, objektif, tarafsız yargılama yaptığını sanıklara hissettirmeli” dedi. Avukat Zeynep Küçük, savcıların mütalaada herkesi yanıltmak istediklerini savunarak suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Davanın dünkü 284. duruşmasında avukat Küçük, “Mütalaanın 1168. ile 1171. sayfalarında farklı kişilermiş gibi ‘Osman Yıldırım ve Gizli Tanık 9’un birbirinden habersiz olarak alınan ifadelerinde...’ denilmektedir. Sav Savcının 6 tahliye talebini mahkeme reddetti Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanıklar ve avukatlarının taleplerinin reddedilmesine karar verilmesini isdedi. Savcı Pekgüzel ayrıca tutuklu sanıklar Fatma Cengiz, Mehmet Bülent Sarıkahya, Mehmet Zekeriya Öztürk, İbrahim Özcan, Oğuz Bulut ve Ulaş Özel’in talep edilen ceza miktarları tutuklulukta geçirdikleri süre de dikkate alınarak haklarında adli kontrol kararı verilerek tahliyelerine karar verilmesini talep etti. Tahliye taleplerini reddeden mahkeme heyeti 8 Nisan Pazartesi günü duruşmada meydana gelen olaylarla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. Esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaların 15 Nisan Pazartesi günü hazır olan tutuklu sanıklardan başlamak üzere alınacağı açıklandı. cılar, mahkemeyi, avukatları, sanıkları, herkesi yanıltıcı beyanda bulunmaktadır. Bu suçtur. Mahkemenin savcılar hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum” dedi. “Parası olan savunma yapabiliyor” diyen Küçük, mütaalanın yazılı dökümünü 150 liraya yaptırabildiğini anlattı. Avukat Ülgen de “Özel yetkili mahkeme adı altında savunma hakkı çiğnenmemeli. Savunmaya gösterilen saygı ülkedeki rejimin adı nı belirlemektedir” dedi. Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun avukatı Metin Çetinbaş, Başbakan Erdoğan’ın sözlerinden alıntı yaparken Başkan Hasan Hüseyin Özese “Yargılama dışına çıkmayın” diyerek mikrofonu kapattı. Gizli tanık Deniz olduğunu açıklayarak ifade veren eski PKK’li Şemdin Sakık mahkemeye mektup gönderdi. Sakık, bir sayfalık dilekçesinde, adı birçok faili meçhul cinayette geçen JİTEM’ci Adil Timurtaş’ın suçladığı kurum ve kişiler tarafından tehdit edildiği için ifadesini değiştirdiğini iddia etti. Sakık, dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Ben Şemdin Sakık olarak PKK örgütünün iç işlerini ne kadar iyi biliyorsam, Adil Timurtaş da JİTEM yapısını o kadar iyi bilen birisidir. 15 yılı aşkın sürede JİTEM bünyesinde yaptıklarını bilen biri olarak bu şahsın poliste verdiği ifadenin gerçekleri yansıtabileceğini düşünüyorum.” Tuncay Güney’e göre birçok sanık 5 yıl daha cezaevinde yatacak Balbay, Haberal ve Özkan’a ziyaret İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ile CHP Milletvekili Ali Özgündüz, dün öğleden sonra CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Prof.Dr. Mehmet Haberal ile Aydınlık gazetesi yazarı Hikmet Çiçek, İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi Turhan Özlü, gazeteci Tuncay Özkan’ı cezaevinde ziyaret etti. Tezcan ziyaret sonrası yaptığı açıklamada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ergenekon’u savunmak suçtur” sözlerini eleştirerek “Yıllardan beri haksızlığa uğrayan bu insanları savunmak bir görevdir” dedi. ‘Ergenekon global operasyon’ İstanbul Haber Servisi Gözaltında verdiği ifadalerle Ergenekon davasının kritik ismi haline gelen Tuncay Güney, Ergenekon davasının global bir operasyon olduğunu belirterek Türkiye’nin başkanlık sistemine geçişi için aşama olduğunu söyledi. Güney, Ergenekon davası nedeniyle uzun süredir “terör örgütü üyesi” olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın arasında bulunduğu birçok tutuklunun, uzun tutukluluk sürelerine ilişkin olarak da, “Ben 10 yıl yatacaklar dedim. 5’i gitti, 5’i kaldı” diye konuştu. Ulusal Kanal’da canlı yayınına Kanada’dan telefonla bağlanan Güney, Ergenekon davasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Şimdiye kadar işkence görmesinin kimse tarafından gündeme getirilmediğini söyleyen Güney, AKP hükümetine yakın basınyayın organları tarafından Ergenekon kampanyasının başlatıldığını söyledi. Türkiye’de rejim değişikliğine gidilmek istendiğini ve bunun altyapısının da Ergenekon davasıyla hazırlanmaya çalışıldığını belirten Güney, “Ergenekon operasyonu durduruldu. Zekeriya Beyaz gözaltına alındıktan sonra durduruldu. Daha büyük bir operasyona geçilecekti. Basın ayağına geçilecekti” dedi. Başkanlık sistemi tartışmalarına da değinen Güney, “Ergenekon Türkiye’de Arap Baharı’dır. Sistem yumuşak bir geçiş yapıyor” dedi. BAŞSAĞLIĞI GEREKÇE: ŞİKÂYETÇİ BULUNMUYOR Darbecilere işkence davası yok ALİCAN ULUDAĞ Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları’nda başlayan siyasi yaşamında ve daha sonraki yıllarda belediyecilik alanında gösterdiği eşsiz çabalarıyla, son dönemde şehrimizde yapılan büyük ve çağdaş parkların mimarı olan, dürüst ve örnek insan, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri sevgili arkadaşımız, dostumuz MUSTAFA MANSIZ’ı zamansız kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Her zaman dostluğu ve kardeşliğiyle gönlümüzde yer eden Mustafa Mansız’ı son yolculuğuna uğurlarken, kendisine rahmet, başta ailesi olmak üzere, Büyükşehir Belediye Başkanımız Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e, çalışma arkadaşlarına ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz. Seni unutmayacağız. Tepebaşı Belediye Başkanlığı ve Belediye Çalışanları ANKARA 12 Eylül döneminde Ankara’da yapılan sistematik işkenceye ilişkin yürütülen soruşturmada sona gelinirken, darbenin lideri Kenan Evren’e bu kapsamda dava açılmayacağı öğrenildi. Soruşturma kapsamında İstanbul’da ifadesi alınan dönemin Mamak Askeri Cezaevi Müdürü Albay Raci Tetik’in suçlamaları kabul etmeyerek, “İşkence için kimseye talimat vermedim. O dönem olağanüstü koşullar vardı. Tutuklular, geldiklerinde çok agresiflerdi. Huzuru bozuyordu. Ben sadece disiplin hükümlerini uyguladım” dediği öğrenildi. Tetik’in ifadesini savcı yerine polisin alması eleştiri konusu oldu. 12 Eylül döneminde gözaltına alınan kişilere, Ankara Emniyet Müdürlüğü ile Mamak Askeri Cezaevi’nde işkence yapılmasına ilişkin soruşturma dava aşamasına geldi. Savcı Demir, İstanbul’da TSK’ye ait bir huzurevinde kalan Tetik’in ifadesinin kaldığı yerde alınması için İstanbul Başavcılığı’na talimat yazdı. Ancak Tetik’in ifadesi, İstanbul Savcısı tarafından alınmadı. Burada savcılık, Tetik’in sorgusu için bir polis görevlendirdi. Tetik’in ifadesi dün posta yoluyla Ankara’ya ulaştı. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre Raci Tetik, ifadesinde şunları kaydetti: “Ben Mamak Cezaevi’ne, 12 Eylül’den yaklaşık 4 ay önce atandım. Görev yaptığım 34 yıl içinde 32 bin tutuklu Mamak’ta kaldı. Ancak bu süre içinde ben kimseye işkence yapmadım. Ben bunlara mahkeme kararıyla disiplin cezası uyguladım” Öte yandan 12 Eylül davasında çok sayıda mağdur, darbe döneminde gördükleri işkenceleri anlatmış, bunun üzerine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Evren ve Şahinkaya hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak şu ana kadar Evren ve Şahinkaya’nın işkenceden ifadesinin alınmaması dikkat çekti. Cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre de bu iki darbeci general hakkında işkence davası açılmayacak. Savcılık kaynakları, bunun gerekçesini “Dosyada Evren ve Şahinkaya’dan şikâyetçi olan yok. Bu isimlerin, işkence yaptığı veya talimatını verdiği yönünde bir delil de bulunmuyor” şeklinde açıkladı. İzmir’de 16 Nisan çağrısı ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) 16 Nisan’da başlayacak ve kamuoyuna “askeri casusluk” olarak yansıtılan devlete ait gizli belgeleri temin etme davası için İzmir Adliyesi’nde Cumhuriyet İçin Güçbirliği Platformu’ndan yapılan açıklamada, tüm duyarlı kesimler adliye önünde buluşmaya çağrılarak “Ege’nin efeleri, İzmir’in Kubilayları olarak, casusluk tertibini bozalım. Tertipçileri İzmir’den denize dökelim. 16 Nisan saat 08.00’de İzmir Adliyesi’nde buluşalım” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle