19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Yeter ki... ur gerilla vur, “V Kürdistan’ı kur” sloganı ile yola çıkan PKK’liler Bankası’nın başındaki “T.C”yi kaldırmakla meşguldüler. Ortak sırt sıvazlayıcı Sam Amca da boş durmadı. Dışişleri Bakanı John Kerry aracılığıyla “Türk halkı” yerine “Türkiye vatandaşları” ifadesi ile oyunu kendisinin yönlendirdiğini vurgulamış oldu. Şimdi de halife sultan, mayıs ayında çok özlediği Obama’sına kavuşacak ve diyecek ki: “AKPPKK kol kola T.C’yi sonunda çökerttik. Al tepe tepe kullan. Yeter ki, bizi süpürme...” amirlerine değer verdiğini düşünen katılımcıların oranı yüzde 18 gibi çok düşük bir düzeyde kaldı. Bu konuda kararsızların yüzde 28 oranında olduğu ankete katılanların yarısından fazlası (yüzde 54’ü) valilerin birlikte çalıştıkları mülki idare amirine değer vermediğini ifade etti. Sultanlık sevdası, devletin bütün birimlerine yansımış gözüküyor. Yağma Sorgusu Dağı’ndaki katliamı anımsattı: ecep Tayyip Erdoğan, “Birileri 6 milyar dolar R BM Ormancılık kazanacak diye Çal Dağı’nda Forumu’nda konuştu: “Eğer üzerimize giydiğimiz palto bir hayvan türünün yok olmasına sebep olduysa, evimizdeki mobilya yağmur ormanlarını yağmaladıysa bu döngüden, böyle bir küreselleşmeden, böyle bir ticaretten rahatsız olmak, bunu derinlemesine sorgulamak ve buna çareler üretmek zorundayız.” Gazetelerde okuduk. Daha geçen hafta Çevre Bakanlığı ÇED Yönetmeliği’ni değiştirdi. Santral için, otoyol için, köprü için ne orman dinleyecekler, ne çevre... CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören de, Çal 200 bin ağacın katledilmesine onay veren AKP hükümetinin Bakanı Veysel Eroğlu’dur. Ormanları korumakla görevli bir bakanın orman katliamının altına imza atması tam bir çelişkidir. Ülkemizin en önemli tarım bölgesi olan Gediz ovasında sülfürik asitle nikel madeni çıkarılması için kesilen ağaçlar ne yazık ki Turgutlu’nun geleceğini karartacaktır.” Erdoğan’ı niye eleştiriyorlar anlayamıyoruz gerçekten. O, Türkiye’deki ormanlardan söz etmiyor ki, “Yağmur ormanlarını yağmalamayın” diyor... “T.C’yi yıkmaya” yeminlilerdi. 1923’te kurulmuş Cumhuriyet’i dönüştürme hedefi ile yanıp tutuşan AKP ile yolları kesişti. “Barış süreci” yutturmacası ile yürütülen pazarlık, işte T.C. ile sorunu olan bu ikili arasında sürüyor. Kandil’deki “önder” Murat Karayılan “Türk devlet sistemini Kürdistan’da felç etmeyi planladık” diyerek anayasal isteklerini dile getirirken Ankara’dakiler Sağlık Bakanlığı’nın, Ziraat Erguvanların Gökdelenlerle Savaşı Çölde erguvan yetişir mi? Madam Lilla ki kendisi Ece Temelkuran’ın yazdığı son romanın baş kahramanıdır bunu sağlıyor. Harika bir romanda kullanılan erguvan simgesinin sırrını bu köşe yazısında ele vermeli mi, vermemeli mi? Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ı erguvan mevsiminde İstanbul’da okuduğum için şanslıyım. Ece Temelkuran uzun zamandır okuduğum en iyi Türkçe romanı yazmış. Edebiyatsa edebiyat, siyasetse siyaset... Siyaset, ama sığ ve dar alanda oynananı değil. Kartaca’dan, Tahrir Meydanı’ndan da geçerek zamansız bir çöle açılan, dünyayı sarmalayan dişil bir oyun. O oyuna buradan bakınca, çölde açan erguvanla İstanbul’dakiler kız kardeş. HHH Tezat. Erguvanlar Boğaz’ın aşk tepelerindeki tarihe gömülürken, gökdelen muhitinde canlandılar. Apartmanların önündeki kaldırım taşlarını delmeye başladı cılız pembe dallar. 85 bin erguvan dağıtılmış bu mevsim İstanbullulara, eylülde 15 bin daha... Ne büyük ruh eziyetidir gökdelenler, İstanbul’u Erguvan imgesiyle yaşayana... 80’ler, 90’lar... New York’a özenen, aidiyet yoksunu kültürsüz bir güruhun moderni gökdelen simgesine yüklemesiyle kabul gördü bu yeni İstanbul silueti. Şimdi tutabilene aşkolsun. Rant sırtlanlarını araziye saldıktan sonra iş işten geçti. Bahane hep aynıdır: Hele bir bitsin inşaat, yeşillendireceğiz etrafı. İnanırsan... Üç otomobil park etmek için katledilen erguvanları görmedik mi? Asıl acı veren, buralı sayılanın zalimliği. Boğaziçi Mezunları Derneği’nin 1988’de Rumeli Hisarı’nda yaptığı erguvan katliamının önüne geçemediğim için hâlâ vicdan azabı çekiyorum. Kepçenin önüne kendimi attım, müdürün odasını bastım, ama çalıştığım gazetenin genel yayın müdürünü arayıp yaptığım haberi koydurtmadılar! Şimdi oraya giden üyeler otomobillerini keyifle erguvan mezarlığına park ediyorlar, habersiz. Benimse gördüğünüz gibi erguvan öfkem dinmedi, o derneğin ise mezun sayısı kadar erguvan borcu birikti İstanbul’a, çünkü Rumeli Hisarı, kepçeyle erguvan sökme vahşetini unutmayacak kadar kadim bir yer. Özür dilesinler! HHH Erguvanlar yaşayacak, çünkü öteki seçenekte ölmek de var. Eskiden dürbünle denizin seyredildiği gökdelenler de artık maviye hasret. Levent’teki Kanyon’un en üst katlarından birinde taraçaya çıktık geçen gün. Görülen “manzara” gökdelenlerden ibaret! Mantar gibi bitiyorlar ve bunun bir mıntıkası, sınırı yok. Bizim Yazarlar Sokak’ın girişinde örneğin, 45 katlı bina yapılıyor. Fakat mücadele sürüyor. Yazarlar Sokak’ta yazmaya devam ediyoruz ve iki bahar önce bahçe kapısının kenarına ektiğimiz mor salkım bu yıl ilk kez açtı. Seneye burada erguvanlarımız da olacak. Söz. Onlar gökdelenlerini, biz erguvanlarımızı dikeceğiz. Erguvan bir simge... Bu değerler erozyonunda ayakta kalmak için elimizden geleni ardına koymayacağız. Kanımızın son damlasına kadar savaşa devam. Cephe açacağız ve bunu da bazen bir erguvanla yapacağız. Ece’nin dediği gibi “Ömrümüzün bir kısmını kimlere, nelere harcamışız erguvanlara bedelsiz verebiliriz...” Biline... Değer Verme Anketi ürk İdareciler Derneği’nin geçen T şubat ve mart ayları içinde mülki idare amirleri arasında bir anket çalışması yaptı. 21 vali, 64 mülkiye müfettişi, 47 merkezde görevli mülki idare amiri, 127 vali yardımcısı, 412 kaymakam, 70 kaymakam adayı olmak üzere toplam 741 kişinin katıldığı anket sonucuna göre; valilerin birlikte çalıştıkları mülki idare iirt Belediye Meclisi, Güres Ruhları Hortladı S Caddesi’nde yeni kurulacak Halk Kütüphanesi’ne Celadet Ali Bedirhan adının verilmesini kabul etti. Siirt Valiliği de kararı onadı. Celadet Ali Bedirhan kimdir? Celadet Ali Bedirhan, Atatürk ve arkadaşları, emperyalist saldırganlara karşı yurdu savunmak amacıyla Sivas Kongresi’ni toplama çabası içindeyken yurtseverleri arkadan vurmaya çalışan aşiret beyidir. Kuvayı Milliyecileri “yurtsuz serseriler” olarak ilan eden işbirlikçi, hilafetçi Kürt Teali Cemiyeti kurucularındandır. Celadet Ali Bedirhan, kardeşi Kamuran Bedirhan ile birlikte; İngiliz himayesinde bir Kürdistan kurulması amacıyla görevlendirilen İngiliz ajanı Binbaşı Noel ile işbirliği yaparak Sivas Kongresi’nin hemen öncesinde Kürt aşiretlerinden adam toplayarak Malatya’ya gelirler. Amaç, işbirlikçi İstanbul hükümetinin de desteği ile Sivas’a vali olarak atanan Ali Galip ile birlikte 4 Eylül 1919’da yapılacak Sivas Kongresi’ni basmak, Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliyecileri bozguna uğratmaktır. Amaçlarına ulaşamazlar, Kuvayı Milliyecilerin uyanık davranması üzerine dağılıp kaçarlar. İşte o Celadet Ali Bedirhan bugün, tıpkı Cumhuriyet’e karşı ayaklanmış Şeyh Sait gibi, Seyit Rıza gibi “kahraman” ilan edilmektedir. Neden? Kürt Teali Cemiyeti, Teali İslam Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti ve Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin ruhları hortlatılmıştır da, ondan... AKP’nin akıldanelerinden Prof. Dr. Ergun Özbudun, anayasadaki “değişmezlik” kuralının “hukuki bağlayıcılığı” olmadığını ileri sürüyor: “Hiçbir mantık, ‘bir kuşağın, kendisinden sonra gelecek kuşakları ebediyen bağlama hakkı olduğunu’ söyleyemez.” Bu mantığa göre de 1969’da İstanbul limanına demirleyen Amerikan 6. filosuna Değişmezlik karşı bağımsızlık mitingi yapan gençlere saldıran Milli Türk Talebe Birliği ve Komünizmle Mücadele Derneği’nden yetişmiş “kininin davacısı” bir kuşak, istediği anda “laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” kavramını, “soy sopçu teokratik diktatörlük” olarak değiştirebilir. Bütün çaba da bu zaten. Emek ve Tarihe Saygı SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Doğumu 1924 yılına dayanan Emek Sineması, Cumhuriyet döneminin en eski sineması olma unvanına sahip. Toplumun en büyük kültürel emeklerindendir. Sinemanın bulunduğu binanın inşası ise çok daha eskilere, 1884 yılına kadar gider. Tarihi binanın ve sinemanın aslına uygun bir biçimde korunacağı söylense de geçmişte bu alanda verilen ve tutulmayan sözleri düşündüğümüzde şüphe etmemiz, endişelenmemiz kadar doğal bir şey yoktur. Sadece Emek değil ki; AKM gibi, kapanan çok sayıda tiyatro, betonlaştırılan parklar, İnci Pastanesi, Saray Sineması ya da Markiz gibi… Yaşadığımız devirde hüküm süren rant sevdası öyle güçlüdür ve bu sevdaya kapılanlar sanattan, kültürden kendilerini öylesine soyutlamışlardır ki, bu anlamda önlerine çıkardığınız herhangi bir değeri, birikimi, üzerlerini en ışıltılısından AVM’lerle örterek ezip geçebilmektedirler. Yüzyıllara meydan okuyarak ayakta kalmış tarihin bu ev sahibi mekânlarının, temsil ettikleri kültür, tarih ve yaşam biçimleriyle birlikte, bundan belki de yüzyıllar sonra kim bilir hangi parlak ve gösterişli yapının inşası sırasında dozer kepçelerine takılmak ve gereksiz “çanak çömlekler” olarak ayaklara dolanmak üzere yer altına gömülme ihtimalleri… İşte bu ihtimal ve Emek’e vurulan ilk kazma, sanat, kültür ve tarih duyarlığı yüksek insanları sokaklara dökmeye yetti. Cezalarını ise cop, tazyikli su ve biber gazıyla çekiyorlar. Emek yoksa ben de yokum diyen Atilla Dorsay da hiçbir şeyi değiştiremediğine inandığı kaleminden, birikiminden mahrum bırakarak başta kendisine ve topluma bir tür ceza vermek istiyor belki de… Anlamak isteyene elbette. Esnaf kızı olarak geldiği hayatta dünyanın en güçlü ülkelerinden birinin başbakanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte Thatcher, Thatcherizmin, sert, katı ve “demirden” politikalarının ayak seslerini duyurdu. Bu dönemde dev özelleştirme projeleri hayata geçirildi. Thatcherizm, “işçi sınıfının kanına susamışlığın” diğer bir ismi haline geldi. Sendikalar yerle bir edildi, on binlerce insan işsizliğin pençesine atıldı… Demokrasiden uzak, haşin ve acımasız bir ekonomik ve sosyal politikalar zinciri sardı dört bir yanı. Tüm bunların, halk nezdinde bir karşılığı olacaktı elbette. Margaret Thatcher henüz yaşarken, hakkında “öldüğün gün kutlama yapacağız” şeklinde şarkı sözleri yazıldı; birbirinden çirkin ve hakaretvari lakaplar takıldı; onu alabildiğine nemrut, bir o kadar vicdansız ve kendini beğenmiş bir karakterle tasvir eden filmler çekildi. Bölücülükle suçlandı. Bunların hiçbiri arkasından yapılmadı. Her birine kendi gözleriyle şahit oldu Demir Leydi. Son olarak ölümü şerefine ülkenin dört bir yanında gerçekten de kutlamalar yapıldı, şampanyalar patlatıldı… Aslında Margaret Thatcher çok şey değiştirdi İngiltere’de. Temelleri ona ait ideolojilerin dünya siyaseti üzerindeki etki ve uzantılarını da güçlü liderlik vasıflarını da azımsayamayız. Öte yandan böylesine bir nefret de az insana nasip olur tarihte. Thatcher, Thatcherizm ile birlikte tarihin o karanlık, muktedir emsallerinden biri olarak göçüp gitti yeryüzünden. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Hayrettin Karaca, Orman Kahramanı Birleşmiş Milletler 5 kıtadan 5 orman kahramanı seçmiş. TEMA Vakfı kurucusu ve Onursal Başkanı Hayrettin Karaca bunlardan biri. Sahte kahramanların gözümüzü boyadığı bu günlerde ülkemizin ve yeryüzünün sahici kahramanlarını atlamayalım. Varlıkları ve eylemleri dünya çapında takdir edilen bu insanlar, haber aralarına sıkıştırılmaktan fazlasını hak ediyor… Karaca’nın söylediği gibi bizlere hayat verenleri biz de yaşatmalıyız. [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Margaret Thatcher 1/ Özerklik. 1 2/ Kaba, biçimsiz... İs 2 lam kültür 3 lerinde, be 4 lirli kurallara uyarak gü 5 zel yazı yaz 6 ma sanatı. 3/ 7 Giysilerin buruşuklukları 8 nı gidermek 9 te kullanılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 araç... “Denizayısı” da de 1 K O R F B O L S nilen bir fok türü. 4/ 2 U R A L D İ M İ Güney Amerika’da 3 R F Ö N F A N yaban hayvanlarıR A nı yakalamakta kul 4 A M İ R A L K A R lanılan kement... 5 Ş İ N E L Verme, ödeme. 5/ 6 N E I L I C A Türkiye’nin plaka 7 M A R İ N E R A imi... Demiryolla 8 A R İ F V A N A rında traverslerin al9 T E A N A N A S tına, şoselerde düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş kırıkları. 6/ Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan, büyük bir sürüngen... Utanç duyma. 7/ Bilenmiş kesici bir aracın yüzünde kalan ve bileğitaşıyla giderilen metal çapağı... Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılan ünlü bir müzikal. 8/ Bir kumar aracı. 9/ Maden ve inşaat işçilerinin giydiği koruyucu başlık... Hayat arkadaşı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğanın bilgisine büyüsel işlemlerle varılabileceği inancı. 2/ Sara hastalığına verilen bir başka ad. 3/ Kısa namlulu bir top... Hamur açılırken yapışmaması için serpilen un. 4/ Sodyum elementinin simgesi... Doğu Karadeniz dağlarının yüksek kesimlerinde yaygın geçici kırsal yerleşme... Tümör. 5/ Yapısına girdiği sözcüğe “kendi kendine” anlamı katan yabancı önek... Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. 6/ Kuran’ı güzel, yüksek sesle ve usulünce okuma. 7/ Sarma, kuşatma... Köpek. 8/ İslam inancına göre kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yerin adı. 9/ İtici neden, güdü... İnek ya da dana budunun orta bölümü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle