12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MART 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada almasını sağlamaya çalışanlara karşı çıkan görüşler içeriyor. Ya bu konuda siyasi partilerin tutumu, davranışı? RTE’nin emri kumandasındaki AKP’yi bir yana koyunuz. Parti politikasına dönüştürdüğü Türk ve Türklük sözcüklerine duyduğu nefreti etnik gruplar arasında ayrımcılığa karşı olduğunu kanıtlamak için kullanıyor. Arap kökenli bir kadınla evlenmesini ayrımcılığa karşı olduğunu kanıtlamakta kullanan bir insanın, milletinin adının Türk olduğunu söylemekten bile kaçınan böyle bir Başbakan’ın…. ...kimi söylemlerini; örneğin “Biz milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” diye özetlediği gerçek kimliğine tepkiler karşısında kıvıra kıvıra yalanlamak için bin dereden su getiren böyle bir liderin kumandasındaki AKP’nin Türk’e ve Türklüğe hayrı ne olabilir? ??? Tarih bilgini Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Türküm yerine Türkiyeliyim demek ne demek? Bundan bir üst kimlik yaratamazsınız” diyor.. Kime? “Osmanlı’da öne çıkan İslam kimliğine” hayran RTE’ye! Ortaylı, bu Başbakan’a zaman zaman derslerinden yararlanma olanağı da hazırlıyor. “Milliyetçilik öyle zaman zaman yükselen, zaman zaman aşağılanan bir aidiyet duygusu değildir. Milliyetçiliği ayaklar altına almak da öyle kolay değildir. Bu ölmeyen bir duygudur. Bunu öldüren bir toplum yok tarihte” diyor, anlatıyor anlatmasına da... ….Tarihsel gerçeklerden ve tarihsel bilgiden yoksul kafanın, RTE’nin bir kulağından giriyor, Osmanlı’ya takılı öteki kulağından çıkıyor. Orbaylı, kuşkusuz RTE kaynaklı bu gerçeği biliyor. Bu nedenle, tek bir cümlede RTE’yi ve emrindeki kadroyu özetliyor: “Bu iktidarın, milliyetçilik konusunda sağlam bilgisi, duygusu, tarifi olduğunu sanmıyorum.” ??? MHP’nin Türk ve Türklük konusundaki görüşü biliniyor. Açık ve net! CHP’ye gelince, şöyle olacak, böyle olacak diyen kimi haberler dışında, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’ndan, yeni anayasada açık seçik biçimde Türk ve Türklük sözcüklerinin yer alması gerektiğini söyleyen, “Milletin adı Türk milletidir” diyen kesin, açık bir ifade hâlâ duyulmuş değil. CHP genel başkanının bu konularda açık olmayan tutumu kuşkusuz birçok soruyu çağrıştırıyor. Örneğin, Kılıçdaroğlu da RTE gibi “Türk alt kimliktir” görüşünde mi acaba? RTE ve Kılıçdaroğlu’nun “iktidara gelmeden önce bizim bilmediğimiz çevrelerce bu konuda ikna edildiklerini” içeren satırlar okunuyor ve bu olasılık üzerinden akıllarda acaba sorusu filizleniyor. İki gün önce Kılıçdaroğlu, Kayseri’ye Deniz Baykal ile birlikte gitti. Makam arabasında Baykal’la baş başa iki saat görüştü ve medyamız, eşine pek rastlanmayan bu otomobil gezisinde neler konuşulmuş olabileceğini araştırmadı... Baykal’a göre genel başkanla partinin önümüzdeki günlerini görüşmüşler. Fakat Kılıçdaroğlu’nun bu konulara çekingen duruşuna karşı Deniz Baykal grupta yaptığı konuşmada, genel başkanın bugüne dek söyleyemediklerini açık ve seçik ifadelerle şöyle özetledi: “Hiç kimsenin kimliği öbürünün altında veya üstünde değildir ama biz etnik kimliğin ötesinde ulusal kimliğe sahibiz. Ulusal kimliğimiz de belli. Hepimiz Türk milletini oluşturuyoruz. Bu milletin parçasıyız” dedi. ??? Sormadan geçemeyeceğiniz soru: Bir önceki genel başkan, “yeni” CHP kurgusunun lideri bugünkü genel başkanı, Türk ve Türklük ile Türk milleti tanımında ikna edebildi mi acaba? Yoksa ve Baykal’a karşın hâlâ, “Özgür iradesiyle kendini ülkeye bağlı hisseden herkes Türkiye vatandaşıdır” diyen terörist liderinin tanımını... …. yakın mesai arkadaşı Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap gibi; “CHP’nin programında yer alan ‘milliyetçilik tanımına’ uyduğunu mu” düşünüyor. Öcalan’ın vatandaşlık tanımına şapka mı çıkarıyor, çıkarmıyor mu veya çıkaracak mı, çıkarmayacak mı?.. ….bir Allah, bir de Kılıçdaroğlu biliyor! 13 CÜNEYT ARCAYÜREK İçişleri Bakanı Güler, Türk polisinin Cilvegözü saldırısı zanlıları için Suriye’de operasyon yapmadığını belirterek muhalifleri işaret etti Bakan’dan ÖSO iması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı Muammer Güler, Cilvegözü Sınır Kapısı’ndaki patlamaya ilişkin zanlıları gözaltına alan Türk polisinin bu amaçla Suriye’de operasyon yapmadığını belirterek, “Söz konusu kişiler kapıdan girişte tabii ki daha önce yapılan takipler neticesinde gözaltına alınmışlardır” dedi. Güler, Suriye’den getirilen iki zanlının Özgür Suriye Ordusu tarafından Türk polisine teslim edildiği imasında bulundu. Olaya ilişkin daha önce “Film gibi operasyondu” diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise İçişleri Bakanı’nın bu açıklamasına ilişkin “Muammer Güler Bey beni tekzip etmiyor” demek zorunda kaldı. Cilvegözü Sınır Kapısı’nda 14 kişinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin gözaltına alınan 8 kişiden, olayı düzenledikleri belirtilen iki Suriyelinin bu ülkeye yapılan operasyonla gözaltına alınıp alınmadığı tartışma konusu oldu. İçişleri Bakanı Güler, Ankara’da düzenlenen bir toplantıya girişinde, gazetecilerin konuya ilişkin sorularını şöyle yanıtladı: “Emniyet teşkilatı mensuplarının veya Türkiye’deki güvenlik güçlerinin hiçbirisi yurtdışında böyle bir operasyon icra etmemiştir. Söz konusu kişiler kapıdan girişte tabii ki daha önce yapılan takipler neticesinde gözaltına alınmışlardır. Bizim Suriye tarafında yapılmış bir operasyonumuz yoktur. Görüntüleme merkezinin, yüz tanıma merkezinin, adli mercilerden alınan yetkiye göre yürütülen teknik takipler, geriye doğru giriş çıkış kayıtları ve diğer kayıtlar ayrıntıyla incelendi. Binlerce kareden tespitler yapıldı. Bağlantıları kuruldu ve daha sonra şahısların kimlikleri tespit edildikçe bu takip sürdürüldü. Öbür tarafta yani Suriye tarafında herhangi bir operasyonun olmadığını özellikle belirtmek isterim.” Bir gazetecinin “İki ayrı eylem iddiası var” sözleri üzerine Güler, “Tabii başka yerlerde de eylem yapma hazırlığında olduklarını da biliyoruz. Şimdi değil her zaman bu tür eylemlerin olabileceği yönündeki tedbirlerimizi sürdürüyoruz. Onun da araştırması yapılıyor. 5 kişinin tutuklanmasından sonra bir kişinin daha bu olayla ilgisi olduğu için gözaltına alındığını söylemiştim. Onunla da ilgili soruşturmamız sürüyor” dedi. “Suriye’den getirilen zanlıları Özgür Suriye Ordusu’nun teslim ettiği” iddiasının anımsatılması üzerine Bakan Güler, bu tip operasyonlarda yardım ve koordine edilebilecek birçok kanal olduğunu ve bunlardan birkaçının kullanılmış olabileceğini söyledi. ‘Ya bir de suçlu olsaydık!’ İki aydır özgürlüğümden uzak, öğrenci bir mapus olarak yazıyorum bu mektubu. Mersin Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Felsefe 2. sınıf öğrencisiyim. Malum, içeriyle dışarının farklılığının silikleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Başımızdan geçenleri ve tutuklanmamıza hâsıl olan hukuksuz iddia ve gerekçeleri sizle paylaşmak istedik. Öğrenci mapusların sesini duymanız, duyurmanız bizler için çok önemli. İki aydır Sokrates’in verdiği cevabı düşünüyoruz; “ya bir de suçlu olsaydık!” Malum ülkemizde belli kesimlerin hayal dünyalarına akıl sır erdirmek gerçekten çok zor. “Suçu” olmayana bu “reva” görülüyorsa “suçlu” olanın vay haline! Bir toplum olarak bu baskı ve davranışın da altında yatan gerçeklik, aklın durağan hali, yani kapıkulu yaratmaktır. Biz öğrenci gençlerden de istenen budur. “Koşulsuzsorgusuz itaat?” Oysa ki insanı doğada üstün kılan yön, yani diğer varlıklardan ayıran temel davranış “sorgu ve anlamlandırma becerisine bağlı geliştirdiği akıl yetisidir.” Akıl tarih boyunca insanın başına hep dert olmuştur. Şöyle tarihin tozlu raflarına göz attığımızda, gerici siyasi anlayışlara karşı muhalif kimlik taşıyan bilim insanlarının, siyaset adamlarının, aydınyazarsanatçıların vb. nitelikteki tüm siyasal hallerin ortak noktası, akla bağlı geliştirdikleri pratiktir. Tarihte bu insanlar düşünce suçluları olarak da bilinirler. Bugün demokratik hak ve taleplerini savunmak için yasal, meşru bir derneğe üye olan biz öğrenci gençlerin de “başına gelen” bunun sonucudur. Yani muhalif bir öğrenci olarak ülke demokrasisine katkı sunmak için demokratik hak ve talep mücadelesine katılmak, demokratik bilimsel eğitim istemek var olan siyasal düzen için yeterli tehlikeyi barındırmaktadır ve bu kişi “tehlikeli” olarak ilan edilebilir. Bir sabah saat 05.00’de evi basılabilir ve tutuklanabilir. Hatta felsefe öğrencisine “evinde neden felsefe kitapları bulundurduğu” sorulabilir. “Kuvayı Milliye bir gerilla gücü müydü” şeklindeki soruyla konu farklı mecralara çekilebilir. Sosyal paylaşım sitelerinde yer alan “Kırmızı Şortli” adlı komik videoyla ilgili, arkadaşımla telefonda yaptığım geyik “şifreli görüşme” olarak adlandırılabilir. “Kayıp Özgürlük” filmine ait afiş örgütsel doküman çerçevesinde fezlekene eklenebilir. Yazdığın şiirler cebinde bulunan bıçakla kıyaslanırken “şiirler daha tehlikeli” denilip bıçak yerine bırakılabilir. Üniversitede üyesi ve yöneticisi olduğun sinema topluluğu için aldığın telefon ve GSM hattı sadece topluluğun faaliyetleri için kullanılmasına rağmen “örgütsel çerçevede” değerlendirilebilir. Üyesi olduğun dernek binası kapatılırken kamyona yüklediğin dernek flaması “illegal bir örgütün bayrağı” olarak tanımlanabilir. 13 Kasım günü yukarıda saydığım gerekçelerle 5 öğrenci arkadaşımla birlikte (Gönül Dinç Mersin Üniv. Felsefe Böl. 1. sınıf, İsa Uğur Erdoğan Mer. Ünv. Gazetecilik Böl. 3. sınıf, Özer İnal Mer. Ünv. Radyo TV Sinema Böl. 3. sınıf, Ayşe Kaya Çukurova Ünv. Tekstil Müh. 4. sınıf, Dilek Hoş Çuk. Ünv. Bilgisayar Teknikerliği Böl.) gözaltına alınarak 16 Kasım 2012 tarihinde tutuklandık ve iki ayı geçkin bir süredir okullarımızdan uzağız. Gerek savcılık gerek mahkeme sorgusunda tutuklanmamıza hâsıl olan gerekçeler dernek üyeliğimiz ve katıldığımız yasal, meşru, demokratik eylemler ve basın açıklamaları. Tutuklandıktan sonra sınavlarımıza girmek için başvurduk. Bölümlerimiz tarafından onay da verildi. Fakat yol masrafı olarak 300 TL gibi bir meblağ çıkarıldı. Maalesef her sınav dönemi için ödeyebileceğimiz öylesi bir bütçe ne bizim ne de ailelerimizin var, bu gerekçeden kaynaklı sınavlarımıza giremedik ve okullarımız şu haliyle 1 dönem uzamış oldu. Umudumuzu diri tuttuğumuz tek şey, ikinci dönem okullarımıza zamanında dönmek. Daha özgür yarınları birlikte karşılamak umuduyla... Emrah KALKAN Mersin Ünv. FenEdebiyat Fak. Felsefe Böl. Bülent Arınç’a tekzip mi? Bülent Arınç’a ise Gazi Üniversitesi’nde katıldığı bir açılış sonrası Muammer Güler’in bu açıklamaları soruldu. Bir gazetecinin “Filmlere konu olacak bir operasyon demiştiniz ama Muammer Güler böyle bir operasyonun gerçekleşmediğini söyledi. ‘Suriye tarafında bir operasyon yapılmamıştır’ dedi” sözleri üzerine Arınç, “Muammer Güler Bey beni tekzip etmiyor. Gazetelerde yazılıp çizilen, operasyon senaryosu olarak gösterilen konuların doğru olmadığını söylüyor. Yoksa benim açıklamalarımı reddetmiş anlamına gelmez” dedi. Detaylı bilgi veremeyeceğini belirten Arınç, “Her şeyi biliyorum ama hiçbir şey söyleyemem” diye konuştu. Fransa Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyareti öncesi bugün Paris’te kritik bir görüşme yapılacak Fransa ile kritik pazarlık BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın yılan hikâyesine dönen Türkiye ziyareti için bugün Paris’te kritik bir görüşme yapılacak. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Fransız mevkidaşı Pierre Sellal ile Hollande’ın yapması öngörülen Türkiye ziyaretini konuşacak. Türkiye, ziyaret öncesi Fransa’nın 22. başlık dışındaki diğer dört başlık üzerindeki blokajını kaldırmasını isterken Paris’in masaya Türkiye’deki nükleer ihaleyi koyması bekleniyor. Türkiye’nin AB süreci üzerindeki engellemelerini kaldırması konusunda Hollande’ın cumhurbaşkanlığına büyük umut bağlayan Ankara, Paris yönetiminin sadece 22. başlığın açılmasına vize vermesinden tatmin olmadı. Fransa’nın diğer başlıklar üzerindeki blokajını da kaldırmasını isteyen Dışişleri Bakanlığı, müsteşar Sinirlioğlu’nu Almanya’nın ardından siyasi müzakereler için Paris’e gönderdi. Türkiye, Hollande’ın ziyaretinin haziran ayından önce yapılmasını isterken Hollande’ın iç politika kaygıları öne çıkmış durumda. İşsizlik oranının rekor düzeyde olması ve kendisine oy vermiş emek sendikalarının tepkileriyle karşı karşıya kalması nedeniyle iç siyasette olağanüstü sıkışmış durumda olan Hollande’ın Türkiye’ye gelmesi durumunda eli boş dönmemesi gerekiyor. Bu nedenFransa’nın, Türkiye’deki nükleer santral ihalesine ilişkin Ankara’dan garanti almaya çalışmasına kesin gözüyle bakılıyor. Ankara’nın beklentisiyse diğer başlıklar üzerindeki blokajın kaldırılması, Hollande’ın haziran ayından önce Türkiye’ye gelerek olumlu mesajlar vermesi ve Ermeni soykırımı meselesinde Türkiye’yi sıkıntıya sokacak yaklaşımlardan kaçınılması. Ancak, Fransa açısından iki ülke ilişkilerinin en önemli parametresi “Ermeni soykırımı” olarak görülüyor. Hollande seçilmeden önce soykırım meselesini yeniden gündeme getireceği vaadinde bulunmuştu. Son sıcak gelişme ise Türkiye tarihi için öneme sahip Sevr kentine Avrupa’nın ilk ve tek “Ermeni soykırımı anıt müzesi” açılmasına yönelik çalışmalar başlatıldı. Müzenin 2015’te açılması planlanıyor. Fransa ve AB 2014 başından itibaren gelecek yıl aziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine odaklanacak. Öyle bir dönemde Türkiye ziyareti oldukça riskli olarak görülüyor. Aynı zamanda 2015’in “Ermeni soykırımı yılı” olacağı hesabıyla Hollande’ın o yıl gelme olasılığı daha az olarak değerlendiriliyor. İki ülke arasındaki diplomasi trafiği devam ederken Fransız GDF Suez, Japon Itochu ve Mitsubishi, OGG kurarak Sinop nükleer santralı için de teklif verdi. GDF Suez’in başını çektiği bu ortaklık daha önce Fransa’da gündeme gelen soykırım yasası nedeniyle geri çevrilmişti. Pekinel kardeşleri dinlediler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, resmi temaslar için bulundukları İsveç’in başkenti Stockholm’de İsveç Kralı Gustaf ve eşi Kraliçe Silvia onuruna bir resepsiyon verdi. Resepsiyon öncesinde dünyaca ünlü Türk piyanistler Güher ve Süher Pekinel kardeşler konser verdi. Resepsiyona bakanlar, milletvekilleri ve işadamları katıldı.( Fotoğraf: MUSTAFA ÖZTARTAN AA) ‘12 Mart yetmedi ‘Ermeni soykırımı’ 12 Eylül yapıldı’ İstanbul Haber Servisi 68’liler, 1961 Anayasası’nın getirdiği demokratik hak ve özgürlüklerin 12 Mart 1971 Muhtırası ve daha sonraki askeri darbe ile nasıl yok edildiğini anlattı. CHP Kâğıthane İlçe Başkanlığı’nda önceki gün CHP ilçe örgütü ve 68’liler Birliği Vakfı, “12 Mart’tan bugünlere” adlı panel düzenledi. 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, 1960’lı yılların Türkiye’de demokratik hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı örgütlenme hakkının kolaylaştırıldığı yıllar olduğunu anımsatarak, “Türkiye’de solun önünü kesmek amacıyla 12 Mart Muhtırası yapıldı” diye konuştu. Gazetemiz yazarı Şükran Soner ise 1961 Anayasası’nın temelinde, paylaşımda eşitlik, düşünce özgürlüğünün kutsallığı gibi birçok ilke yer aldığını dile getirerek, “Türkiye’nin pozitif olarak ilerlenmesi istenmiyordu. 12 Mart söz konusu gidişi durdurma operasyonudur. Ancak 12 Mart yetmedi ve 12 Eylül gerçekleştirildi” ifadesini kullandı. Vakfın Taksim’de düzenleği “12 Mart Faşist Darbesi” başlıklı panelde ise eski 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Gökalp Eren konuştu. Eren, 12 Mart’ın ABD güdümlü yapıldığını söyledi. 68’liler Birliği Vakfı Başkan Yardımcısı Cemil Orkunoğlu’da “12 Mart Muhtırası toplumsal aydınlanma ve gelişmeye ket vurmuştur” diye konuştu. BDP: İmha kastı vardı Uludere raporuna koydukları muhalefet şerhini açıkladılar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu’nda AKP’lilerin oylarıyla kabul edilen Uludere raporuna muhalefet şerhi koyan BDP’li Komisyon Üyesi Ertuğrul Kürkçü, 34 sivilin yaşamını yitirdiği olayda kaçakçı kafilesinin “imha kastıyla” vurulduğunu belirterek Genelkurmay ve olayın siyasi sorumlusu olarak da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “yargılanması”nı istedi. Kürkçü, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”na dönüştürülmesi ve alt komisyon raporunu reddetmesini istediği muhalefet şerhinde şu saptamalara yer verdi: Uçaklar öldür Sinop için teklif dü: Komisyon çoğunluğu, öznesi olmayan bir katliam raporu kaleme almayı başarmıştır. “34 Roboskili (Uludere) köylüyü kim öldürdü” sorusuna, çoğunluğun verdiği yanıt şundan ibarettir: “Uçaklar”. İmha kastıyla: Hava harekâtında “imha kastı” olmasa, bu görüntüleri harekât merkezlerinde izleyenlerin hiç değilse ilk vuruş sonrasında durup yeniden değerlendirme yapmaları gerekmez miydi? Fehman obsesyonu: Hava harekâtını düzenleyenlerin bir kastı vardı. Ancak kasıt sahipleri vuracakları hedefte yer alanlardan hiç değilse birinin Irak toprağında üslendiğini düşündükleri PKK askeri liderlerinden Dr. Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin olacağına ilişkin obsesyonla maluldüler. Sorumlular yargılanmalı: Genelkurmay’ın bu kadar ağır bir siyasi sorumluluk gerektiren kararı Başbakanlık’la paylaşmaksızın alması ve uygulaması düşünülemeyeceğinden Komisyon Başbakan’ın da bu sorumluluğunun gereği olarak yargılanmayı hak ettiğini tespit etmekle yükümlüdür. Özür dilenmeli: Yürütmenin başında olanlar çatışmanın büründüğü boyutlardan ve sivil kayıplardan birinci dereceden sorumludurlar. Tek çıkış yolu saydam bir soruşturma ve adil bir yargılamanın kapısını açmak, ama asıl önemlisi bu katliamdan ötürü halktan özür dilemekten geçiyor. Gülen’den Erdoğan’a geçmiş olsun ? Haber Merkezi ABD’de yaşayan cemaat lideri Fethullah Gülen, gribe yakalanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gazete ilanı ile “Geçmiş olsun” dileğinde bulundu. Dünkü Zaman gazetesinde Gülen’in imzasıyla yayımlanan ilanda, “Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlığını büyük bir teessürle öğrendim. Neyse ki meselenin ‘gribal bir enfeksiyon’ olduğunu ve birkaç günlük istirahatten sonra vazifesinin başına geçip hizmetlerine devam edeceği bilgisine ulaştım ve bu müjdeli haberle mesrur oldum” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle