25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ Adalet Bakanlığı dinleme kapsamının genişlemesini istiyor Birleştirirken Bölmek 12 Eylül’ün lideri Kenan Evren’in barış sloganı şuydu: Hazır ol cenge, eğer istiyorsan sulhu salah. Doğaldı. 12 Eylül’ün politikası, düşmansız yapamayan paranoya üzerine kuruluydu. Bir türlü çoğulcu ve katılımcı bir yapıya kavuşamamış olan Türk çok partili rejimi, hep karşıda bir düşman yaratarak, birlik beraberlik oluşturmaya çalışmıştır. 1950 14 Mayısı’nda bayram yaparak karşıladığımız demokrasi Türkiye’yi, DP ve CHP’nin camileriyle kahvelerinin bile ayrı olduğu iki kampa bölmüştür. DP’nin 27 Mayıs’tan sonra altında kaldığı, düşman kutuplar ortamını yaratmakta en büyük paya sahip olduğu izan sahibi hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçektir. Ama bu konuda yine de tereddütü olanlar varsa onlara DP icadı olan “Vatan Cephesi” uygulamasını anımsatmak isterim. Gerginlik ve düşman yaratma politikasında, suçu salt sağ veya solun sırtına yüklemeden, ilke olarak kimsenin kimseden daha masum olmadığını söylesek de iktidara sahip olanların daha fazla sorumluluk taşıdıklarını kabul etmek gerek. ??? Feodal tarım toplumu kültürünün ürünü olan düşman yaratarak onun karşısında bütünleşme politikası bir yandan safları sıklaştırma sonucunu doğururken öte yandan da zıtlıkları keskinleştirmeye yol açtığı için “birleştirirken bölmek”sonucunu doğurur ve ortaya sık sık siyaset yorgunluğuna düşen, ötekini, karşıtını düşman olarak gördüğünden sorunlarına uzlaşma yoluyla çözüm bulamayan, darbeden darbeye savrulan bir ülke çıkar. Şu anda Tayyip Erdoğan 10 yıldır iktidarda. Bu 10 yıl süresince Tayyip Bey hep gerginlik politikasını sürdürdü, hep kendi çevresinde safları sıklaştırmak için düşman yaratma taktiğinden medet umdu. Toplumsal geriliğin de yardımıyla başarılı olduğu da söylenebilir. Ama 10 yıl süreyle uygulanan ve uygulayıcısından başkasına yarar sağlamayan gerginlik ve düşmanlık politikası sonucunda, Türkiye her konuda kamplara bölünmüş, parçalanmış bir ülke durumuna düşmüştür. Şimdi Tayyip Bey, Kürt sorununu çözecek devlet adamı rolüne soyunmuş durumda. Belirtmek gerekir ki barışçı çözüm konusunda, toplumda olumlu bir hava var. Ancak, Tayyip Bey’in bu olumlu havadan yararlanıp çözüm yolunda ilerlemesi güç. Çünkü Tayyip Bey’in Kürt sorununa yaklaşımı ve de siyasal biçemi yeterli değil. ??? Kürt sorunu Türkiye’nin sorunu ve çözümü, ancak demokrasiyle mümkün. Kürt sorunuyla demokrasi sorununu birbirlerinden ayırarak birine, öbürüne oranla öncelik tanıyarak çözmek olanaksız. Tayyip Bey ise “al özerk yönetimi ver başkancı rejimi” otoriter ve etnikçi takas politikasıyla sonuca ulaşmayı kuruyor ki bu imkânsız. Bir an için Başbakan’ın tutumunu değiştirip bu rubikonu aştığını düşünsek bile önümüze ikinci bir sorun çıkıyor. Etnik kökenden kaynaklanan, ama yalnız ondan ibaret olmayan bu sorunun demokratik çözümü için politik uzlaşma şart. Kürtlerle Kürtler, Türklerle Kürtler ve Türklerle Türkler arasında şart olan bu uzlaşma Tayyip Bey’in düşman yaratarak safları sıklaştırma politikasıyla sağlanılamaz. Ne var ki Erdoğan bunun farkında değil görünüyor ve sorunun çözümüne soyunduğunu ilan ettiği andan itibaren şu ya da bu odağa saldırarak kristal dükkânına girmiş bir fil gibi kırıp dökerek yoluna devam ediyor. Kimi zaman etnik politika yapanlara saldırıyor, kimi zaman milliyetçileri ve ulusalcılığı ayaklar altına aldığını haykırıyor, kimi olayda BDP’yi, kiminde de BDP ile el ele vererek CHP’yi suçlayarak hedefine yürümeye çalışıyor. Ve böylelikle birleştiriyorum derken bölüyor. Barış hedefine düşman politikasıyla varmaya uğraşmak gibi abes bir yöntemle hiçbir yere varılmaz ve birleştirdiğini sanırken bölmekten başka sonuç elde edilmez. Sınırsız dinlensin MAHMUT LICALI ANKARA Yasadışı dinlemeleri önleme gerekçesiyle oluşturulan TBMM Böcek Araştırma Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı “sınırsız dinlemeye” olanak sağlayacak öneriler sundu. Bakanlık, istihbari amaçla yapılan ve hiçbir şekilde “delil olarak kullanılmayan” dinleme kayıtlarının delil sayılmasını isterken, kovuşturmaya yer olmadığı hallerde imha edilmeleri yasayla öngörülen bu kayıtların arşivlenmesini de önerdi. CHP’li İlhan Cihaner önerilerin herkesi dehşete düşürecek boyutta vahim olduğunu vurguladı. TBMM’de tüm siyasi partilerin desteğiyle kurulan Böcek Komisyonu, toplumda var olan “Ben de dinleniyor muyum?” endişesini ortadan kaldırmak, yasadışı dinlemeler ile yasal dinlemelerde yetki ve sınır aşımlarını engellemeyi amaçlarken; Adalet Bakanlığı’nın komisyona sunduğu önerilerde dinlemelerin kapsamının genişletilmesi önerildi. Dinleme konusundaki sıkıntıların yasal düzenlemelerden değil uygulamadan kaynaklandığını savunan bakanlık, şu önerileri sundu: Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi halinde iletişimin denetlenmesi sonucu elde edilen verilerin imha edilmemesine yönelik düzenleme yapılması. Örgütlü suçlarda tanıklıktan çekinme hakkı sahipleriyle ilgili yasağın sınırlandırılması yönünde düzenleme yapılması. Ceza Muhakemesi Yasası’da “Şüpheli veya ‘Dinlemeyle 17 bin kişi gözaltına alındı’ Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın komisyona verdiği raporda da 2012 yılında istihbari dinlemeler kapsamında 138 bombacı örgüt mensubunun yakalandığı belirtildi. İstihbarat faaliyetlerinde; 10 kilo RDX, 37.8 kilo TNT, 196.3 kilo A4 patlayıcı, 37.3 kilo C4 plastik patlayıcı, 607.2 kilo kimyasal maddenin ele geçirildiği ifade edildi. Emniyet birimlerince 2010, 2011 ve 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen operasyonlarda 100 eylemin aydınlatıldığı, 284 eylemin de engellendiği ifade edildi. Raporda son bir yıl içerisinde organize suç örgütlerine yönelik yapılan operasyonlara ilişkin şu bilgiler aktarıldı: “26 bin 284 kilo uyuşturucu madde, 1099 adet ateşli silah ve 63 bin 36 adet fişek, 27 milyon 127 bin 841 adet gümrük kaçağı malzeme, 54 milyon 523 bin 700 TL tutarında sahte para, 1 milyon 204 bin 31 adet uyuşturucu hap, 4 bin 902 adet muhtelif tarihi eser ele geçirilmiş, 17 bin 471 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 6 bin 478 kişi tutuklanmıştır.” ‘Daha ağırlaşacak’ son çare olması gerektiği halde, elindeki tek soruşturma argümanı iletişimin tespitiymiş gibi davranıyor. Sizin dinlenmeniz için isimsiz tek bir eposta ihbarı yeterli... Şimdi bir de bunu arşivleyelim diyorlar. ‘Herkes dinlensin, herkesin konuşmaları arşivlensin’ mantığıyla hareket ediyorlar” diye konuştu. Bakanlığın örgütlü suçlarda tanıklıktan çekinenlerin dinleme yasağının sınırlandırılması talebini töre cinayetlerine bağladığını ifade eden Cihaner, “Bu ya hukuki bir cehalet ya da burada başka bir şeyin peşindeler. Töre cinayetleri örgütlü suç değildir” dedi. sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması halinde, alınan kayıtlar derhal yok edilir” hükmü yer alıyor. Kurallara uygun olarak istihbari amaçlı iletişimin denetlenmesi (dinleme, faks ve elektronik ortam iletisinin izlenmesi) yapılırken suç tespit edilirse o zamana kadar yapılan denetlemelerin adli denetlemeye dönüştürülmesi ve elde edilen verilerin delil olarak kullanılabilmesi yönünde düzenleme yapılması. İletişimin denetlenmesi kararlarının il merkezlerinde oluşturulan özgürlük hâkimleri tarafından verilmesi. Cezasının infazı amacıyla kaçan kişinin yakalanması için de mobil telefonun yeri tespit edilmelidir. Komisyon üyesi CHP’li İlhan Cihaner, Adalet Bakanlığı’nın önerilerinin herkesi dehşete düşürecek boyutta vahim olduğuna işaret etti. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesine karşın dinleme kayıtlarının imha edilmemesi isteğine değinen Cihaner, “Kolluk ve Cumhuriyet savcılığı Avrupa’da telefon dinlemeleri delil olarak kullanılmazken, istihbari dinlemelerin de suç unsuru tespit edilmesi durumunda delil olarak kullanılması önerisini eleştiren Cihaner, şunları dile getirdi: “Hukuksuzlukların kaynağı olan kurumlar, ağırlıklı olarak daha ağır bir dinleme rejiminin gelmesini istiyor. Önce dinleyelim sonra suça dönüşürse kullanalım mantığı yanlış. Bu öneriler hayata geçerse çok yaygın bir dinleme ağı kurulur. O zaman soruşturma ve istihbaratın bir anlamı da kalmaz. İstihbaratın anlamı suçu önlemeye yöneliktir. Herkesi dinleyelim, suç oluşursa dosyaya koyalım diyorlar. Dinlemeleri nasıl azaltılırız, sızmaları nasıl engelleriz diye araştırıyoruz; ancak Adalet Bakanlığı da nasıl genişletilir diye bakıyor.” AİLE BAKANLIĞI PROTESTO EDİLDİ ‘Sosyal Hizmetler Yönetmeliği geri çekilsin’ İstanbul Haber Servisi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkartılan yeni Sosyal Hizmetler Yönetmeliği ile Çocuk ve Gençlik Merkezleri, Toplum Merkezleri ve Aile Danışma Merkezlerinin kapatılması protesto edildi. Eski İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürü Kahraman Eroğlu ve Sosyal Hizmetler Uzmanları Derneği İstanbul Şubesi tarafından, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü önünde yapılan protesto eyleminde Bakanlığın çıkarmış olduğu yönetmeliğin geri çekilmesi istendi. Eroğlu, yeni çıkarılan yönetmelik uyarınca farklı eğitim ve meslek ilkelerine sahip psikolog, sosyolog, çocuk gelişimci, rehber öğretmen, öğretmen ve aile tüketici bilimleri bölümleri mezunlarına, sosyal hizmet uzmanlarının yapacağı görevlerin verilmesini de eleştirdi. Erdal İnönü unutulmadı İstanbul Kültür Üniversitesi (İKE) ve SevinçErdal İnönü Vakfı, “6.Erdal İnönü Günü” etkinliği düzenledi. İKE’nin Ataköy yerleşkesinde dün gerçekleştirilen etkinliğe Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü de katıldı. Etkinliğe video görüntü ile katılan Rektör Prof. Dr. Sıdıka Semahat Demir’in konuşmasının ardından Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Behiç Erkin’in torunu yazar Emir Kıvırcık da “Demir Ağlar” adlı konferans verdi. Etkinlikte Erdal İnönü’nün biyografik çalışmalarını eserleştiren Can Dündar da öğrencilere kitap imzaladı. (Fotoğraf: SERCAN MERİÇ) Cezaevinde hak ihlalleri patladı ‘Ben buranın Allahıyım’ ABİDİN YAĞMUR Gülen kitabına ceza ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yazar Muammer Karabulut, “Protestan Kuran” isimli kitabında ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan emekli vaiz Fethullah Gülen’e hakarette bulunduğu gerekçesiyle 14 bin 600 lira adli para cezasına çarptırıldı. Muammer Karabulut, “Protestan Kuran” adlı kitabında Fethullah Gülen’in “Askerliğini yapmadığı, Diyanet’in sınavına girerken yaşını büyüttüğü, 12 Eylül ihtilaline zemin hazırladığı, Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in siyasi yasaklarının kaldırılmasına karşı çıkarak Nurcuların hayır oyu vermesini sağladığı, okullarının CIA ve MİT kontrolünde olduğunu” öne sürdü. Fethullah Gülen’in şikâyeti üzerine Karabulut hakkında “hakaret” iddiasıyla, 3 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. MERSİN İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, Mersin, Ermenek, Nevşehir ve Karataş cezaevlerinde açlık grevi eylemlerinin ardından hak ihlallerinin arttığını bildirdi. Derneğe göre bazı cezaevi müdürleri “Ben buranın Allahıyım” diyor, bazı cezaevlerinde kadınlar çıplak aramaya zorlanıyor, 18 yaşından küçük çocuklara hücre ve görüşe çıkmama cezası veriliyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şube Sekreteri Hacer Koçak, bir grup tutuklu ve hükümlü yakınıyla birlikte düzenlediği basın toplantısında, cezaevlerinden gelen şikâyetlerde son dönemde büyük bir artış yaşandığını anlattı. “Cezaevlerinden işkence feryatları yükseliyor ancak bunlar gündeme gelmiyor” diyen Koçak, Mersin, Ermenek, Nevşehir ve Karataş cezaevlerinde özellikle açlık grevlerinin sona ermesinin ardından çok sayıda şikâyet aldıklarını söyledi. Tutuklu ve hükümlülerin sevk aracı içinde dövüldüğünü, yeni gelenlere “hoşgeldin dayağı” atıldığını, çıplak aramaya zorlandıklarını vurgulayan Koçak, şunları söyledi: “Nevşehir Hapishanesi’nde çıplak arama dayatması sürüyor. Hapishane müdürü karşı çıkan tutuklu ve hükümlüleri ‘Ben buranın Allahıyım. Burayı cehenneme çevireceğim’ diyerek tehdit ediyor. Karataş Kadın Cezaevi Müdürü, ‘Sizi hizaya getireceğim, ıslah edeceğim’ diyerek tutuklu ve hükümlülere keyfi şekilde görüş ve iletişim yasağı getiriyor. Ermenek Cezaevi’nde zaman zaman akşam yemekleri verilmiyor, sık sık elektrik ve su kesintisi yapılıyor. Telefon görüşmeleri sırasında hatlar kesiliyor. Ermenek Cezaevi’nde görüşmecisi gelen tutuklu ve hükümlüler, koğuştan görüş kabinine giderken hakaret ve tartaklamaya maruz kalıyor. Kadın görüşmeciler taciz boyutuna varacak şekilde aramadan geçiriliyor. Cinsel istismar skandalının yaşandığı Pozantı Çocuk Cezaevi’nden tahliye edildikten sonra yeniden tutuklanan ve Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne konulan çocuklardan bazıları hücrelerde, bazıları yetişkin koğuşlarında tutuluyor. Pozantı mağdurlarından 17 yaşındaki V.T. hücre cezasına çarptırıldı ve günlerce babası C.T. ile görüştürülmedi. C.T, çocuğunun yaşamından endişe duyduğu gerekçesiyle dilekçe verdi.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle