25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA Dış Haberler Servisi Göreve gelmesinin ardından ülkesinin eski sömürgesi Mali’ye yönelik askeri müdahale kararıyla gündeme oturan, halihazırda ülkesinin birlikleri çatışma bölgesinde olan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, BM’nin kültür örgütü tarafından “Afrika’da barış ve istikrara yaptığı katkılardan dolayı” ödüle layık görüldü. Geçen yıl Nobel Barış Ödülü’nün üye ülkeleri ekonomik krizle boğuşan, toplumsal ve siyasi açıdan derin bölünmeler içindeki AB’ye verilmesine yönelik tartışmalar sürerken bu kez de BM’nin Bilim, Eğitim ve Kültür Örgütü’nce (UNESCO) Mali’ye askeri çıkarma kararının mimarı Hollande’a barış ödülü verme kararı şaşkınlık yarattı. BM’nin yayın organı önceki Müdahaleye barış ödülü gün UNESCO’nun Felix HouphouetBoigny adına düzenlediği barış ödülünün bu yılki sahibinin Fransa’nın sosyalist Cumhurbaşkanı Hollande olacağını duyurdu. Ödül komitesinden yapılan açıklamada Afrika kıtasını etkileyen tehditlere işaret edilerek Mali’deki duruma da dikkat çekildi. Mali’deki toprak bütünlüğünün ihlalinin yanı sıra insan haklarının çiğnenmesi, kaçırma eylemleri ve Timbuktu’daki kültür mirasının yıkımı da kınanan açıklamada “Bu çerçevede Afrika’da barış ve istikrara yaptığı katkılardan dolayı, Afrika halkına verdiği dayanışma” nedeniyle Hollande’ın bu yılki ödüle layık görüldüğü bildirildi. İslamcı gruplara yönelik çatışmalarda başarılı olamaması üzerine Mali yönetiminin, Paris de aralarında olmak üzere uluslararası topluma yardım edin çağrısının ardından Hollande, 11 Ocak’ta bu ülkeye Fransız birliklerinin gönderilmesi kararı almıştı. Yaklaşık 3 bin 500 Fransız askerinin önümüzde DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr ki haftalar içinde kademeli olarak geri çekilmesi planları yapılırken Mali’deki kaos, şiddet ortamı henüz dinmiş değil. Kimi yorumlarda Fransa’nın askeri müdahalesi eski sömürge bölgelerinde yeniden güç elde etmeye yönelik çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Hollande’ın ödüle layık görülmesine kimi çevrelerden tepki gelirken PanAfrican haber sitesinin editörü Abayomi Azikiwe, bunu “hastalıklı bir seçim, talihsiz bir karar” olarak değerlendirdi. Azikiwe Rus RT kanalına verdiği demeçte, Fransa’nın Mali müdahalesini insani bir yardım olarak görmediğini söyleyerek bunu arkasında diğer NATO ülkeleri gibi Paris’in de ekonomik ve siyasi çıkarlarının yattığını kaydetti. RT’nin haberinde “Öldürmenin ödülü mü?” ifadesi yer aldı. İran’ın resmi Press kanalının konuyla ilgili haberinde Uluslararası Af Örgütü’nün 1 Şubat tarihli, Fransa’nın hava saldırısında aralarında 3 çocuğun da olduğu en az 5 sivilin öldüğü açıklaması aktarıldı. 13 Satılık Oylar ve Demokrasinin Sonu İtalya’da yarın yapılacak seçimlerde başlıca sorunun “satılık oylar” olduğunu söyleyen yazar Roberto Saviano, “Seçimlerin, fikir düzlemlerinin geçerli olduğu büyük kentlerde kazanıldığını düşünmek kadar feci bir gaflet olamaz” diyerek özetle ekliyor: “Sonuçları aslında yalnız iltimasçıkar ilişkilerinin geçerli olduğu taşra kentleri belirliyor... Yazılı basın ve TV’ler, liderler arası tartışmalarla bizi oyalarken her şey gerçekte yerelde, ilke dışı çıkar ilişkileri ile saptanıyor…” Geçen “Sağnak”ta bahsettiğim “Demokrasiyi Öldüren Çıkar Oyları” başlığıyla “Repubblica”da yayımlanan yazısının ardından bu defa da, “L’ Espresso” dergisinde konuya geri dönen İtalya’nın popüler yazarı “çıkar oyları” rezaletine medyanın lakayt kalmasını da yeriyor. Rayiçleri İtalya’da ortalama “50 Avro” olarak belirlenen taşranın yaygın “oy satışlarını” masaya yatıran ünlü yazar Saviano, “Bir Oy Kaça?/Quanto costa un voto?” başlığıyla çıkan son makalesinde kriz İtalyası’nda seçmen oylarının, bir cep telefonu doldurma ücretine düşecek kadar kelepirleştiğini açıklıyor. Seçmen borsasının değerleri, bazı bölgelerde bir “depo benzin”, bir tek “maç bileti”, bir “çift cimnastik pabucuna” tamah edecek kadar ucuz olabiliyor. Oyların “kıymete bindiği”(!) yerlerde, rayiç, “beyaz eşya” veya bir “MR” da olabiliyor. Ama örneğin “MR” için bir oy yetmiyor. Örneğin akrabalar arasında 7 kişi bir araya gelip, ailenin acil MR bekleyen kişisi için oylarını “paket” şeklinde sunuyorlar. Tek aile üyesinin işe girmesi ya da mevcut işin muhafaza edilmesi, uygun şartlı bir banka kredisi türü “kıyaklar” için mutlaka “grup/paket oy” gerekiyor. Seçmenlerin bu şekilde, “blok” halinde hareket etmeleri sağlanıyor. Nerdeyse böyle işportaya düşen “oy piyasasında”, akla gelebilecek her çıkar takasının gerçekleştiğini anlatan Saviano bu dramatik bilgilere “Facebook hesabında” açtığı bir sohbet üzerinden eriştiğini duyuruyor. Yazarla “Facebook”tan temasa geçen seçmenler, oylarını hangi saik ve gerekçelerle, nasıl sattıklarını; ilk elden anlatıyorlar. Saviano, “satılık oyların” yalnız bu kirli oyuna katılan kesimlerin değil; tüm seçmenlerin demokrasi inancını yaraladığını anlatıyor. Oyunu çıkar için asla değiştirmeyecek yurttaş da sonuçta; “Benim bu maskaralıkta ne işim var?” noktasına geliyor ve derin bir bezginlik, öfke yaşıyor. İşte ünlü bir standup komedyenini seçim sandığının rakipsiz olgusuna dönüştüren mekanizma; ekonomik, siyasi, sosyal krizin yaygın biçimde tetiklediği bu bezginlik, çaresizlik, inançsızlık duyguları ve öfkeyle kuruluyor. Seçmenler; “böyle demokrasinin içine...” noktasına geldiklerinde; en ağzı kalabalık, en gürültücü adayın peşine takılabiliyor. Pazar ve pazartesi günü yapılacak seçimlerin en gürültülü adayı bu kez Beppe Grillo. “Grillo” adı zaten “cırcırböceği” demek! Beppe Grillo’yu sözgelimi bir İtalyan Cem Yılmaz’ı olarak hayal edebilirsiniz... Türkiye’de Cem Yılmaz’ın seçimlere katıldığını düşünün… Ülkeyi kent kent kateden bir Cem Yılmaz’ın Türkiye sathı mitinglerinde; sağda RTE’ye ve solda Kılıçdaroğlu’na soluk aldırmayan bir siyasi hiciveleştiri bombardımanı yağdırdığını tasarlayın… Meydanlar dolup taşmaz mı? İtalya’nın Cem Yılmazı Grillo da işte böyle meydanları dolduruyor. Devamlı “cüce” lakabıyla bahsettiği Berlusconi’den soldaki tüm liderlere dek yerleşik düzen siyasetçilerini veryansın ederek yerden yere vuruyor. Grillo hayranları böylelikle hem deşarj oluyor hem eğleniyor. “Standup”çının şovlarına, cepten para verip gitmek yerine bedava katılıyorlar. Grillo’nun kitlesel mitinglerine bu sebeple “Tsunami Tur” deniyor. Beppe Grillo, TV’lerde tek siyasi tartışma programına katılmış değil. Bu “Tsunami Tur” larla Grillocular güle oynaya 3. güç haline geliyor. Grillo iletişim adına yalnız “internet” ve “stand up” şovuna dönüştürdüğü meydan mitinglerini harekete geçiriyor. Oyların geçen yıl yalnız yüzde 7’sine sahip olan şovmen, bu yöntemle yüzde 20’ye sahip çıkacak duruma geliyor. Berlusconi TV’lerinden sürüldüğünde internette “beppegrillo.it” isimli bir blog kuran komedyen; kısa sürede popülarite kazanan “blog”unu birkaç yıl önce “5 Yıldız Hareketi” (5YH) adındaki bir siyasi oluşuma eklemledi. “Merkez sağmerkez sol” hesaplarını altüst eden bu “5YH” ile şimdi seçimlerin kaderini belirliyor. Hem sağ hem soldan protesto oylarını toplayan “5YH”; sağsol dengesini kıran özelliği nedeniyle tüm rakiplerin korkulu rüyasına dönmüş vaziyette. “Antiavrupacılık”, “antifinans”, “antinükleer” gibi güçlü retoriklere yaslanan hareket; en büyük desteğini genç seçmenlerden alıyor. Ancak tutarlı program anlayışından yoksun olduğu için; “tehlikeli bir popülist dalga” olarak nitelendiriliyor. Mali’ye asker çıkaran Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’a UNESCO’dan övgü geldi Oy haraç olunca ESKİ ABD BÜYÜKELÇİSİ CROCKER: Başkalarının hükümetini değiştirmek iyi fikir değil ÖZGÜR ULUSOY fganistan, Irak, Suriye, Lübnan, Kuveyt, Pakistan gibi kritik ülkelerde ABD büyükelçiliği yapmış olan Ryan Crocker, Suriye’de gerçekçi çözümün, iki tarafın ılımlı unsurları arasında bir diyalog sürecinden geçtiğini söyledi. Boğaziçi Üniversitesi TÜSİAD Dış Politika Forumu ile Yale Üniversitesi Jackson Küresel İlişkiler Enstitüsü’nün düzenlediği, “Batı’nın Ortadoğu’daki Çıkarları” başlıklı panelde konuşan eski Büyükelçi Ryan Crocker, Suriye’de ölü sayısının 70 bini geçtiğini, vicdan sahibi bir insan için kabul edilemez bir duruma gelindiğini belirterek tek gerçekçi çözümün müzakereler yoluyla uzlaşma olduğunu ve muha A lefetin de Kahire’de bugünlerde konuyu ele aldığını kaydetti. Suriye’de rejimin gücünün küçümsendiğini, muhalefetin gücünün ve uzlaşma becerisinin abartıldığını kabul eden eski büyükelçi, müzakere sürecinin kiminle kim arasında olacağı sorusunun önem taşıdığını ifade etti. Suriye’de “rejimle” bağlantılı, Esad’ı sevmese de muhalefetin kendilerine yapabileceklerinden, Esad’ın alternatifinden korkan işadamları, memurlar gibi unsurların bulunduğu bir yapının söz konusu olduğunu kaydeden Crocker, bu yapı içindeki ılımlı unsurların belirlenmesinin yanı sıra, muhalefetin de paralel bir süreçle bünyesindeki El Nusra gibi yaptıklarıyla Suriye halkını korkutan ve rejime karşı tavır almalarını önleyen aşırı unsurları temizlemesi gerektiğini belirtti. Ilımlı unsurlar arasında müzakerelerin tek seçenek olduğunu vurgulayan Crocker, askeri müdahalenin mevzubahis olmadığını belirtirken,“Şu haliyle muhalefeti silahlandırmak tehlikeli derecede aptal ca ve öngörülemez bir adım olacaktır” diye konuştu. Ankara’nın El Maliki hükümetine yönelik politikasıyla ilgili bir soru üzerine, modern Türkiye’nin, dünyanın büyük imparatorluklarının birinin devamı olduğunun farkında olduğunu ifade eden Crocker, bununla birlikte Ankara’yı, başkalarının hükümetlerini düşürme mantığıyla hareket etmesi konusunda teşvik etmeyeceğini söyledi. Bunu “İngiliz dostlarının ve kendilerinin de biraz yaptığını” kaydeden Ryan Crocker, 1953’te Musaddık’ın darbeyle devrilmesi örneğini vererek, bazılarının uzun vadeli çıkarları açısından çok iyi sonuçlar vermediğini vurguladı. Crocker, bir başka soru üzerine ABD’nin Ortadoğu’da harita/sınır değişikliği görmek bir niyetinin kesinlikle bulunmadığını, İngiltere ve Fransa’nın ayak izlerinden giden bir dış gücün bu karmaşık tabloyu daha da basitleştiremeyeceğini söyledi. Amerikalıların bugün artık başka birinin ülkesine silahlı müdahale istemediğini kaydeden Crocker, Irak deneyiminin yorgunluğunun henüz atılmadığını, Afganistan’daki varlığın sürdüğünü anımsattı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “Ortadoğu’nun İngilteresi” haline gelen ABD’nin bölgeye yönelik politikasının bu tarihten sonra SSCB’nin dengelenmesi ve petrol temelinde şekillendiğinde özellikle Suud yönetimiyle “petrole karşılık güvenlik” temelinde bir ilişki kurulduğunu kaydeden Crocker, İsrail’in güvenliği ile ılımlı Arap rejimlerinin desteklenmesi politikaları arasındaki çelişkinin de barış süreçleriyle giderilmeye çalışıldığını kaydetti. Crocker, Arap Baharı’nın daha ziyade ülkelerin kendi iç dinamikleri neticesinde başladığını, ancak gelinen noktada demokrasinin ne kadar zor olduğunun görüldüğünü belirtti. ABD’nin kendisini dünyadaki en büyük demokrasi olarak gördüğünü, bununla birlikte kendilerini Ortadoğu’nun körfez gibi demokratik olmayan ülkeleriyle yakın ittifak halinde bulduklarının da altını çizen Ryan Crocker, Ortadoğu’da “Neo İngiltere olarak görüldüklerini” kaydetti ve “1953’te kötü İngiliz tavsiyesiyle hareket etmemiz bizi 1979’a ve bugün karşılaştığımız sorunlara getirdi” diye konuştu. Dış Haberler Servisi Kız arkadaşını öldürmekle suçlanan Güney Afrikalı engelli atlet Oscar Pistorius’un, kefaletle serbest bırakılmasına karar verildi. Pretoria’da dün görülen davada yargıç Desmond Nair, kaçma tehlikesi olmadığına ve toplum için tehdit oluşturmadığına hükmederek Pistorius’un serbest Pistorius kefaletle serbest kalmasına karar verdi. Kararın okunmasının ardından Pistorius’un ailesi ve destekçileri mahkeme salonunda sevinç çığlıkları atarken, ünlü atlet sessiz ve hareketsiz kaldı.Kız arkadaşı manken Re eva Steenkamp’ı 14 Şubat Sevgililer Günü’nde öldürmekle suçlanan 26 yaşındaki Pistorius, Steenkamp’ı hırsız zannettiği için ateş ettiğini savunuyor. Savcılar Pistorius’u taammüden cinayet işlemekle suçluyorlar. Yargıç kefalet bedelini 112 bin 770 dolar olarak belirledi. (AP) Grillo tsunamisi (Fotoğraf: AP) BİSİKLETLE ÇİFTE SALDIRI Hindistan’ın Haydarabad kentinde park halindeki bisikletlere yerleştirilen patlayıcılarla, kalabalık bir alışveriş bölgesinde düzenlenen bombalı saldırılarda 18 kişi öldü, 119 kişi yaralandı. Önceki gün düzenlenen çifte saldırıda, 150 metre aralıkla bisikletlere yerleştirilen bombaların 2 dakika ara ile patladığı belirtilirken, ölenlerin ailelerini, komşuları yatıştırmaya çalıştı. Ryan Crocker ‘İran yeni santrifüjler yerleştirdi’ Dış Haberler Servisi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA), İran’ı, Natanz’daki nükleer tesise yeni nesil santrifüjler yerleştirmekle suçladı. Salı günü 5 artı 1 ülkeleriyle yapılacak nükleer görüşmeler öncesi, Tahran yönetiminden gelen adım yeni bir gerginliğe yol açtı. IAEA’nın basına sızan raporuna göre, nükleer tesise 180 santrifüj yerleştirildi ancak henüz çalışır duruma getirilmedi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da yeni santrifüjlerin İran’ın nükleer silah üretmek için ihtiyacı olan zamanı üçte bir azaltacağını öne sürdü. Bu arada ABD Kongresi’nde, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ile İran hükümeti arasında Avro üzerinden yürütülen işlemleri engelleyecek bir tasarı hazırlandığı bildiriliyor. Tahran’ın nükleer programı için Avro kullanmasına engel olacak yaptırımlar içerecek olan yasa tasarısı henüz ilk aşamalarında. STOCKHOLM (AA) İsveç’te belediye meclisi tarihi bir karara imza atarak, ülkede ilk kez minareden ezan okunmasına onay verdi. Başkent Stockholm’deki Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’nın katkılarıyla yaptırılan Fittja Ulu Camii minarelerinden cuma günleri ezan okunabilecek. Botkyrka İslam Kültür Derneği Başkanı İsmail Okur, 24 Ocak 2012 tarihinde, Fittja Ulu Camii’nin bağlı olduğu belediyeye başvurarak, cami minaresinden cuma günleri ezan okunması konusunda izin istediklerini belirterek, bu konudaki başvuruyu değerlendiren belediye üyelerinin yaptıkları toplantıda başvuruyu kabul edip, değerlendirmeye aldıklarını söyledi. Botkyrka Belediye Meclis üyelerinin yaptığı toplantıda ezan başvurusu gündeme alınırken uzun süren tartışmaların ardından ülkede ilk kez minareden hoparlörle ezan okunması talebi kabul gördü. Belediye meclisinde bulunan yabancı karşıtı parti İsveç Demokrat Parti’li (SD) 3 belediye meclisi üyesi izne karşı olduklarını açıkladılar. Meclisteki oylamadan önce konuşan SD’li üyelerden Östen Granberg ile Robert Stenkvist, minareden ezan okunması ile birlikte İsveç’te İslam dininin propagandasının yapılacağını öne sürdü. İsveç’te minareden ezana onay
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle