13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2013 CUMA 7 HABERLER Kara Kuvvetleri onay vermedi, sözleşme değişiyor Suriyeliler Türkiye’nin politikalarına kızgınlık duyarken Türk halkına da mesaj yolluyorlar: Bizden zarar gelmez minare Kılıf uymadı Lazkiye’den sabah 7.30’da, hafif yağmurlu bir havada yola çıktık. Üç buçuk saat sonra Şam’da olacağız. Yol son derece düzenli. Önümüzden iki Türk otobüsü geçiyor, Suudi Arabistan’a umre yolcularını yaşıyor. Tehlikeli denen karayolunda her gün görülen manzaralar bunlar. Suriye’nin ısrarla ülkenin büyük bir bölümünde denetimi ellerinde tuttukları iddiasını doğrulayan bir görüntü bu. Ama sadece medyaya bakarak karar verilmek durumunda kalınsa, Lazkiye’den Şam’a gitmek neredeyse imkânsız(!). Birkaç ay öncesine kadar çatışmaların çok yoğun yaşandığı Cebeliye’den geçtik. Dış haberler mensubu meslektaşlarımın adına aşina oldukları bir hayli sorunlu Banyas ilinden de tabii. Silahlı grupların sürekli vurmaya çalıştıkları büyük bir petrol rafinerisi var burada. Gerçekten devasa bir yapı. Buralara Suriye ordusu hâkim. Yollarda bıktıracak derecede kontrol noktası var, ama iç savaş yaşayan bir ülke için artık doğal kabul edilmeli bu. Sonra Rusya’ya ait büyük bir deniz üssünün bulunduğu Tartus kentine de uğradık. Sakindi, göze çarpan bir olumsuzluk yoktu. Artık savaşın değil, malum kent sorunlarının yarattığı kargaşayı yaşıyordu Humus. Sıkışık trafik, yol çalışmaları ve de elbette kontrol noktaları önündeki yığılma. Ama kent tamamen Suriye ordusunun denetimindeydi. Yıkılmış, harabeye dönmüş bir kent bekledik. Sadece ve sadece iki mahallesi gerçekten yerle bir olmuş, binaları delik deşik ha LazkiyeŞam yol notları MUSTAFA K. ERDEMOL 3 Humus’a ilk biz girdik Yolumuzun üzerinde Humus kentinin olduğunu biliyorduk. Çok ama çok şiddetli çatışmaların yaşandığı, kimi zaman muhaliflerin, kimi zaman da Suriye ordusunun “ele geçirdiği” kente girebilir miyiz diye sorduk yanımızdaki yetkiliye. “Zaten geçeceğiz, artık muhalifler yok” yanıtını aldık. Gerçekten de kısa bir süre sonra Humus’un merkezindeydik. değişecek BARKIN ŞIK le gelmiş Humus’un. Oralar yerleşime kapalı zaten. İzin verilmediği için fotoğraf çekemediğimiz kente giren ilk gazetecilermişiz meğer. Şam’dayız. Sakin, sıcak bir gün. Otelimize yerleşip randevularımız için hazırlanıyoruz. Önce, bizi beklediğini öğrendiğimiz Enformasyon Bakan Yar dımcısı Dr. Halef el Muhtaf ile görüşeceğiz. Muhtaf doktorası da olan bir meslektaşımız aslında. Bakan yardımcılığı görevinin yanı sıra Baas Partisi’nin de üst düzey yöneticilerinden biri. Bakanlıktaki odasında yaptığımız sohbette bize ilginç bilgiler verdi Muhtaf. Çok sayıda basın mensubunu ağırladıkları nı, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen gazetecilerin döndüklerinde, kendilerine sempati duymasalar bile, gerçeği yazdıklarını belirtti. Sonraki sözleri bizim için pek tatsızdı doğrusu: “Ama, buraya gelen onca Türkiyeli gazeteci, döndüklerinde bambaşka şeyler yazdılar”. ESAD’DAN BAYRAK UYARISI: Şam’da sosyal yaşamın kesintiye uğramadığı görülüyor Türk milletini temsil ediyor yaktırmayın Her şeye rağmen... u Şam’daki kamplarda Türkiye sınırında yaşayıp da Türkiye yerine Suriye’ye kaçmayı tercih eden yüzlerce Türkmen ve Sünni barınıyor. Şammat’ın, Şam’da var dediği sığınmacı kamplarını gezdik. Türkiye sınırında yaşayıp da Türkiye yerine Şam’a kaçmayı tercih eden yüzlerce Türkmen ve Sünni barınıyor bu kamplarda. Gerçekten de Şammat’ın dediklerini doğrulayan görüntülerle karşılaştık. Son derece yetersiz koşullarda yaşıyorlar sığınmacılar. Gönüllü çalışan Iraklı gençler var burada. Sağlık konusunda çok gayretli kamp görevlileri. Küçük çocukların tüm aşılarını yaptırmışlar. Yetişkinlerin iş bulmalarına da yardımcı oluyorlar. Dış dünyadan tek bir kuruş almadan hem de. Şam Valiliği Yürütme Komitesi Üyesi Ammar Kelou’nun kılavuzluğunda dolaştığımız Şam’ın kenar semtlerinden Dummar’daki kampta barındırılan Türkmen göçmenlerle görüştük. Erdoğan’a öfke yağdırdılar. Türkçeyi kusursuz konuşan Türkmenler, olan bitenden Türkiye’yi sorumlu tutuyorlar. Barındırıldıkları kampta başka türlü davranmaları mümkün değil diye düşünüyor insan ama ülkedeki “genel hissiyat” bu olduğu için inanmak zor gelmiyor. Adı İbrahim. En öfkeli olanı o. “Ben Türkiye sınırında yaşıyordum. Şam’a kaçtım ailemle” deyince, “Neden gitmedin Türkiye’ye” diye sordum. “Erdoğan’ın olduğu ülkeye gitmem ben. Aç da kalsam Esad’ı satmam. Erdoğan ocağımı yıktı, yurdumu mahvetti” oldu yanıtı. Şam, tuhaftır, sosyal yaşamın kesintiye uğramadığı bir kent. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde kaldığımız otele doluştu kızlı erkekli gençler. Neşeleri dışarılara kadar taştı. Oysa kaldığımız süre boyunca her gece Suriye topçusunun muhaliflere ait bölgeleri vurduğuna tanık olmuştuk. Zaman zaman makineli tüfek sesleri de çalınıyordu kulağımıza. Ama hayat durmuyordu Şam’da. Görüyorduk. Odamın tam karşısında yükselen, inşaatı süren büyük yapı, Esma Esad’ın, çocuklar için yaptırdığı bir eğlence merkeziymiş. Birkaç ay sonra hizmete açılacak deniyor. İç savaş yaşanan ülkenin başkentinde yaşam son derece “normal” sürüyor. Dışişleri Bakanı Velid Muallim, ülkenin iç ve dış politikasında çok etkili bir politik figür. Son aylarda sağlık ANKARA Kara Kuvvetleri Komutanlığı kabul heyetinin onay vermediği 3 milyar dolarlık saldırı helikopteri (ATAK) projesinde, sözleşme değişikliğine gidildi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, saldırı helikopterlerinin, “ağırlık”, “denge” ve “titreşim” gibi şartnamede bulunan teknik kalibrasyonları yerine getirmediği için helikopterlere onay vermiyordu. Şimdi, helikopterler sözleşmeye değil, sözleşme helikopterlere uydurulacak. Sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nda (SSM) müzakereler yürütüldüğü ve imza aşamasına gelindiği öğrenildi. Türkiye’ye 3 milyar dolarlık saldırı helikopteri (ATAK) satan Finmeccanica’nın başkanı Guiseppe Orsi, İtalya’da yürütülen bir soruşturma kapsamında, Hindistan hükümetine 12 helikopter satışı için 51 milyon Avro rüşvet vermek suçlamasıyla bir süre önce tutuklanmıştı. Avrupa’daki bu “rüşvet” operasyonu devam ederken Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın, ATAK helikopterlerine olur vermediği ortaya çıkmıştı. Kara Kuvvetleri, İtalya’dan alınan ve kasım ayında teslimatının gerçekleşmesi gereken 5 saldırı helikopterine, “Teknik şartnameyi yerine getiremediği” için onay vermiyordu. ATAK helikopterlerinin ön tarafı arka tarafına göre daha ağır basıyor. Helikopterin dengelenmesi için arka tarafına ağırlık konulması durumunda ise teknik şartnamedeki ağırlığın üzerine çıkıyor. Bu durum ise Güneydoğu Anadolu’da dağlık arazide görev yapacak olan helikopterlerin, istenilen irtifaya çıkmasını engelliyor. SSM’nin bu gelişmeler üzerine, ATAK helikopterlerinin teknik şartnamesinde değişikliğe gittiği öğrenildi. Helikopterler, şartnameye değil, şartname helikopterlere göre ayarlanacak. Kara Kuvvetleri Komutanlığı kabul heyetinin onay vermediği ATAK helikopterlerine, Güneydoğu Anadolu’da sürdürülen terörle mücadele yüzünden acil ihtiyaç bulunuyor. PKK kampları vuruldu DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Irak’ın kuzeyinde keşif uçuşu yapan insansız hava araçları önceki gece bazı teröristlerin daha önce bombalanan bölgelere dönerek yerleşmeye çalıştıklarını tespit etti. Bunun üzerine gece saat 21.30’da Diyarbakır’daki 8. Ana Jet Üssü’nden kalkan uçaklar Kandil bölgesindeki 12 adet hedefi vurdu. Öte yandan, Çukurca’nın 49. sınır taşı bölgesi ve Karataş Jandarma Sınır Karakolu’nun üs bölgelerinden önceki gece Kuzey Irak yönüne yoğun şekilde top atışı yapıldı. Beşşar Esad’ın Türkiye’ye ne kadar önem verdiğini anlatırken o güne kadar duymadığımız çok ilginç bir bilgiyi de aktardı bize Dr. Halef el Muhtaf. Gençlerin ülkenin düşmanı olarak kabul ettikleri ülkelere yönelik protesto gösterilerinde Türk bayrağı yakmamaları konusunda ciddi bir uyarısı olmuş. “O bayrak, Türk hükümetini değil, halkını temsil ediyor, yakan olursa soruşturma açın” demiş Esad. Sadece bu değil, Türkiye ile sorun başlamadan çok önce, iki ülkenin arası iyiyken, bununla yetinilmemesi gerektiğini söyleyerek “Ülkelerimizi ayıran sınırları kaldırdık ama Türkiye ile kültürel birliğimizi sağlamamız da gerekir. Siyasi sınır engelleyici değil, birleştirici bir noktaya çevrilmeli” demişliği de var Muhtaf’ın dediğine göre. 2010 Eylül’ünde yaptığı bir basın toplantısında dile getirmiş bunu Beşşar Esad. İkinci üst düzey görüşmemizi Sosyal İşler Bakanı Kinda Şammat ile gerçekleştirdik. Bir hukuk profesörü olan kadın bakan, Sünni ve türbanlı. Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı ikiye ayrılmış, Sosyal İşler Bakanlığı’nın başına da Şammat getirilmiş. Çok acı bilgiler aldık ondan. İç göçü sorduk, ölü sayısını sorduk, çocuk ölümlerini, kadın, erkek ölümlerinin oranını sorduk. “Ölenlerin birçoğunun cesetleri tanınmaz halde. Öyle ki kadın mı erkek mi oldukları bile belli değil” yanıtını aldık bakandan. “Bakanlık olarak savaşın tüm mağdurlarıyla ilgiliyiz. Bizi, yardıma muhtaç olanın ailesinin suça karışmış olması ya da muhaliflerle hareket etmesi ilgilendirmiyor. Devletin başka birimleri cezalandırabilir onları ama benim bakanlığımı ilgilendirmez” diye devam ediyor bakan. Türkiye’de Suriye için yapılan yardımlar konusunda ise bir uyarısı var. O yardımların hiçbirisinin Suriye’ye gelmediğini belirterek, “yardımsever Türkiye halkı savaş kurbanlarına yardım etmek istiyorsa, Suriye Kızılayı ile ilişkiye geçebilirler” diyor. Bir de yakınması var. BM’nin tüm uluslararası anlaşmaları çiğneyerek kendilerine insani yardım yapmadığını ileri sürüyor. Hava Kuvvetleri Komutanı Erten: Siber filo kuruluyor BARKIN ŞIK ANKARA İlk kez konuşan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten, Türk Hava Kuvvetleri bünyesinde “siber filo” kurulması için harekete geçtiklerini açıkladı. Siber filo, Türkiye’ye yönelik olası siber saldırıları engellemek ve baskılamak için görev yapacak. Savunma ve Havacılık dergisinin bugün çıkacak olan sayısına özel röportaj veren Orgeneral Mehmet Erten, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2023 vizyonuna ilişkin önemli bilgiler verdi. Erten’in açıklamaları şöyle: Hedefimiz uzay gücü: Uzayda milli varlığımızın garanti altına alınması öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Siber filo kurulacak: Ayrıca siber savaş ile ilgili gerekli birimler oluşturulmuş, hazırlanan konsepte uygun olarak yol haritası belirlenmiştir. Siber uzayın giderek artan öneminin bilincinde olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın siber konsepti 2011 yılında onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Siber faaliyetlerin harekât konseptimiz içerisinde yer almasına yönelik çalışmalar ise devam etmektedir. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın sorumluluk sahasına ve fonksiyonel alanına giren siber savunma faaliyetlerinin icra edilmesi ve yönetilmesi amacıyla, bünyesinde Siber Filo Komutanlığı’nın da bulunduğu Siber Komutanlık’ın kurulması planlanmıştır. 400 uçağımız var: THK, bölgesinde askeri caydırıcılığı ve barış ortamının devamını sağlayacak modern ve güçlü bir kuvvet yapısına sahiptir. Bu yapıda yaklaşık 400 savaş uçağı, 140 destek uçağı/helikopteri ve 160 eğitim uçağı bulunmaktadır. Harekât gücünü genel olarak F16 ve modernize edilmiş F4E 2020 muharip jet uçakları; destek gücünü ise KC 135R tanker, CN235, C130 ve C160 ulaştırma uçakları ile RF4E keşif uçakları ve insansız hava araçları oluşturmaktadır. Kabiliyetimizi F35, B737 HİK/ AEW&C komuta kontrol uçakları ve A400M ulaştırma uçaklarıyla daha da artırmayı hedefliyoruz. Milli uçak üreteceğiz: Çok önem ve değer verdiğimiz Milli Muharip Uçak projemizi Cumhuriyetimizin 100. yılında tamamlamayı ve ilk milli muharip uçağımızı özgür göklerimize hediye etmeyi planlamaktayız. Yolumuzu kesip bizimle muhabbet eden milislerden biri az ileride Lübnan’da 80’li yıllarda İsrail’e karşı savaşırken Tevhid’i İslam militanlarıyla girdikleri çatışmada ölen Türkiyeli üç solcunun mezarının olduğunu söylüyor. Gelmişken onları da ziyaret ediyoruz. Hayat normal seyrinde sorunları yaşadığı için pek ortada görünmüyor. O nedenle, ondan sonraki en etkili kişi olarak tanınan Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikdat Haydar ile görüştük. Haydar, Türkiye’ye ilişkin konuşurken tüm diplomatik üslubu bir kenara bırakıp çok ciddi suçlamalar yöneltti Türkiye’ye. Ama o da diğerleri gibi Türkiye halkına büyük bir sevgi duyduğunu da eklemeyi ihmal etmedi. Şu sözleri çok çarpıcıydı benim için: “Türkiye’ye Suriye’den zarar gelmez. Suriyeli küçük bir çocuğa Suriye, Türkiye’ye zarar verir mi diye sorun, o bile size evet demez”. Şam’dan bir hafta sonra ayrıldık. Geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz. Türkiye sınırına yakın o güzelim Kesab ilçesi yakınlarında kim olduklarını çıkaramadığımız silahlı bir grup kesiyor yolumuzu. Asker, Şehiba ya da Özgür Suriye ordusu mensupla Her şey yolunda rı değiller. Meğerse Suriye’nin çatışma bölgelerinde, halkın kurduğu ve Suriye Milli Direnişi adını taşıyan milislermiş bunlar. Üzerlerinde Esad fotoğrafı ve Suriye bayrakları var. Türk gazeteciler olduğumuzu öğrenince sohbete dalıyoruz. Fotoğraf çekmemize izin veriyorlar. Suriye’yi “selefi” diye tanımladıkları İslamcı örgütlere bırakmayacaklarına yemin ettikle rini söylüyorlar ısrarla. Kesab ilçesindeyiz. Sınır karakolunda görevli komutanın odasındayız yine. Duvarında Esad’ın başparmağı havada “her şey yolunda” dercesine bize bakan posteri duruyor hâlâ. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle