25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞUBAT 2013 CUMA HABERLER CUMHURİYET SAYFA 5 Anketlerde Kırıkkale ve Niğde’de desteğin rekor oranda düşmesine Başbakan kızdı Erdoğan ‘fecaat’ dedi ERDEM GÜL ANKARA AKP’nin yaptırdığı anketlerde Karadeniz’in ardından İç Anadolu’da da belediyelerde büyük oy kaybı içinde olduğu ortaya çıktı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Kırıkkale’de AKP’li belediyenin oy oranının yüzde 11’e düşmesi nedeniyle “fecaat” diyerek belediye başkanı ve teşkilatı azarladı. Erdoğan, partili vekillere, “Durum iç açıcı değil. Buna göre kendinize çekidüzen verin” talimatı verdi. Erdoğan, bölge toplantılarının dördüncüsünü Orta Anadolu illeriyle yaptı. Edinilen bilgilere göre AKP Genel Merkezi’ndeki toplantıya bölge için parti yönetimi tarafından yaptırılan anketler damgasını vurdu. Partinin Kırıkkale’de yapılacak bir yerel seçimlerde oy oranının yüzde 11’e kadar düştüğünü gösteren anket, toplantıda tansiyo Sen Rahat Uyu ‘Cemevleri kültürel mekânlardır’ Berfo Ana... ğan ise Alevi çalıştayları yapıldığını ve konunun tartışıldığını anlatarak “Cemevlerini kültürel mekânlardır. İslamda mescit camidir. Siz hiç Hıristiyanlıkta kilise dışında bir ibadet yeri duydunuz mu? Alevi kardeşlerimiz de bizim gibi Müslümandır oplantıda eski CHP’li AKP Milletvekili T Haluk Özdalga, devletin cemevlerini ibadet yeri olarak tanımasını istedi. Erdove İslamın farklı bir yorumunu yapmaktadırlar” diye karşılık verdi. Özdalga ise “Tarihi gerçekler İslamda birden fazla ibadet yerini zorunlu kılıyor” önerisinde ısrar etti. Erdoğan ise “Bu diğer dinlerde de geçerli. Kültürel mekânlar ve ibadet yerleri birbirine karıştırılmamalı” diye yanıt verdi. Özdalga’nın Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nun kaldırılmasını da istediği öğrenildi. nu yükseltti. Erdoğan, 2009 yerel seçimlerinde yüzde 31 oyla belediyeyi kazandıkları ve 2011 de yüzde 60’lar düzeyinde oy aldıkları Kırıkkale’de AKP’li belediyenin oyunun yüzde 11’lere düşmesine çok sinirlendi. Erdoğan, bu sonuç için “fecaat” ifadesini kullandı. Kırıkkale milletvekili olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Diyarbakır’da bulunduğu için Erdoğan’ın hışmına uğramadığı gözlemi yapıldı. Erdoğan, bu sonuçları kabul edemeyeceğini belirterek toplantıda bulunan Kırıkkale Belediye Başkanı ve parti yöneticilerini Başkan ve yöneticilere azar azarladı. Anketler 2009 seçimlerinde AKP’nin yüzde 39’la belediyeyi kazandığı ve 12 Haziran seçimlerinde de yüzde 54 oy aldığı Niğde’de belediyenin oylarının yüzde 23’lere düştüğü sonucunu verdi. Yine 2009 seçimlerine göre partinin Orta Anadolu’da birçok belediyede oy kaybı ve gerileme içinde olduğu sonuçları çıktı. Erdoğan vekil ve partililere, “Anketlerde muhalefet partilerine mensup başarılı belediye başkanları olduğunu görüyoruz. Çünkü insan ilişkileri iyi. Siz de insan ilişkilerinizi artırın” diye seslendi. Erdoğan, İmralı sürecine halk desteğinin yüzde 65’in üzerinde olduğunu belirtti. Demirtaş ‘İmralı heyeti krizi’nin perde arkasını ve bundan sonraki süreci anlattı. Heyet gitmezse bitecekti AYŞE SAYIN ANKARA BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, İmralı’ya gidecek heyet konusunda 2 aydır yaşanan krizi, Abdullah Öcalan’ın kardeşiyle gönderdiği “Bu hafta içinde heyet gelmezse yol haritası sunmaktan vazgeçeceğiz, süreci tıkanmış ve bitmiş kabul edeceğim” mesajının çözdüğünü açıkladı. Demirtaş, İmralı’ya gidecek heyetin getirdiği mesajın BDP üzerinden Kandil’e iletileceğini de açıkladı. Demirtaş’ın değerlendirmeleri ana başlıkları ile şöyle: Eşbaşkanlar adaya gidecek: Hükümetin İsimleri biz belirleriz, eşbaşkanlar olmaz” şeklindeki yaklaşımı yanlıştı. Hatta bazı AKP’liler bize ilettiler bunu “Keşke bu tartışmayı açmamış olsaydık, keşke bu tartışmayı bu şekilde yürütmemiş olsaydık” dediler. Eşbaşkanlar veto edildi şeklinde bir yaklaşım olarak almıyoruz şu saatten sonra. Süreç ilerledikçe değişik aşamalarına göre her halükârda eşbaşkanlar zaten adaya gidecektir. Ricacı olan da tıkayan da hükümet: Biz BDP olarak ille de İmralı’ya gitmek istiyoruz demedik. Devlet adına görüşme yapan heyet İmralı’ya gidiyordu, ordan aldıklarını Oslo’ya ve Kandil’e kendileri götürüyordu. Bu defa bizden rica ettiler. Desteğiniz, yardımınız olabilir mi diye, biz de başlangıç aşaması itibarıyla katkı veririz dedik. Hem bizden yardım isteyen hem de önümüzü tıkayan kendileri. Eskisi gibi istediği mekanizmayı kurabilir devlet, biz de buna engel olmayız. Adadaki ilk görüşmede, bir dahaki görüşmeye “eşbaşkanlar gelecek” denmişti. Bunu hem Sayın Öcalan hem de o görüşmedeki yetkililer teyit etmişti. Bunun üzerine biz eşbaşkanlar olarak başvuru yaptık. Öcalan’ın resti: Öcalan şöyle diyor: “Süreç geriliyor ve ben yol haritasını hükümete sundum. Dışarıya da sunmam gerekiyor. BDP’liler tıkayıcı olmasınlar ön açıcı davransınlar.” Biz de değerlendirdik doğru dedik ve biz yeniden başvurup şu veto edildi bu edilmedi tartışmaları yerine hızlı bir süreci ilerletelim istedik. Önerilen isimleri değerlendirdik, yani yeniden tartışma yaratacak bir liste ile çıkmadık. Çünkü Öcalan, içinde bulunduğumuz haftayı kastederek “Heyet gelmezse, yol haritasını sunmaktan vazgeçeceğiz. Süreç tıkanmış ve bitmiş olacak. Hükümet de sorumluluğunu kabul etmiş olacak” diyor. Bu AKPBDP rekabeti veya güreşi değil. Süreç ilerlesin diye biz de katkıyı yaptık. Kandil’e mesaj bizden: İmralı’ya giden heyete Öcalan’ın vereceği mesajın Kandil’e gitmesini sağlayacağız. İmralı’ya gidecek heyet Kandil’e de gidecek diye bir şey yok. Ama oradan çıkan mesajlar bir şekilde ulaştırılacaktır. Mutabakat bağlar: Kandil ve İmralı’nın varacağı mutabakat bizi bağlar. Kendi aralarında kendilerini ilgilendiren, silahla ilgili her konu da alacakları her karar tabii ki bizim destekleyeceğimiz, arkasında duracağımız karardır. Ancak, BDP’nin bir parti programı vardır ve BDP her koşulda bu parti programının gereğini yapar. Yol haritasında da buna aykırı bir şey olacağını biz zannetmiyoruz. Talepler revize edilebilir: (‘Öcalan özerklikten vaz mı geçti’ sorusu üzerine) Bunlar spekülatif, Öcalan’dan duyulmuş ondan ulaşmış şeyler değil. Şundan eminim. Ne Öcalan ne başkası Kürtlerle ilgili statü, dil, kültür ve benzeri taleplerden vazgeçer. Ama bunlar gerçekleşebilir, hayata geçirilebilir hale getirilebilir, revize edilebilir. Bu aşamadan sonra mümkün olduğunca en şeffaf süreci işleteceğiz. Arkadaşlarımız döndükten sonra derli toplu bir tartışma yürütüp mutlaka kamuoyunu en geniş şekil bilgilendireceğiz. Müzakereler Ankara’da olur mu?: Hangi KCK’li Ankara’da gelip hangi özgür ortamda hangi güvenceyle görüşme yapacak. MİT Müsteşarı’nı Oslo görüşmesi yaptı diye içeri atacaklardı. Devlet böyle bir şey yapmak istiyorsa hukuki güvencesini sağlasın. Vallahi ben Kandil’e gider ikna ederim, derim ki gelin Ankara’da yapın görüşmeleri. Ama 12 yaşındaki çocuğun Öcalan posteri astı diye arkasından koşulup infaz edildiği bir ortamda bu uzak bir ihtimal. Sinop’ta az bile yaptılar!: CHP’nin kurumsal olarak bu işin içinde olduğunu söylemek, linç olayının içindedir, demek yanlış olur. İçlerinde CHP’liler yok muydu, arkadaşlarımız tespit ettiler; var. AKP’liler MHP’liler yok muydu, onlar da var. Kimi hakaret ediyor, kimi slogan atıyor, kimi taş atıyor. Başbakan kusura bakmasın da bizimle ilgili yaptığı açıklamaları göz önünde bulundurduğunuzda Sinoplular az bile yapmış. Başbakan’ın açıklamalarına baktığınızda Sinopluların Diyarbakır’a yürüyüşe geçmesi gerekir. Atalay’dan Diyarbakır’da sürpriz görüşme Açılım toplantısına MAHMUT ORAL valilik ambargosu DİYARBAKIR Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İmralı’da terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile başlatılan yeni süreç kapsamında önceki gece ve dün Diyarbakır’da kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Atalay’ın geçen günlerde tahliye edilen eski Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı ile görüşmesi dikkat çekerken, toplantıya davet edilmek istenen iki akademisyenin Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak tarafından veto edildiği iddia edildi. Atalay, önceki gece Diyarbakır’da kanaat önderleri ve din adamlarıyla bir araya geldi. Atalay, İmralı görüşmeleriyle başlatılan yeni sürecin “samimiyet testi” olduğunu söyledi. Gece yarısına kadar süren toplantının ardından Atalay, KCK davasında yaklaşık üç yıldır tutuklu yargılanan ve geçen günlerde tahliye edilen Fırat Anlı ile yaklaşık 1 saat görüştü. Atalay, dün de beraberindeki heyetle, sivil toplum örgütü temsilcileriyle bir araya geldi. AKP il başkanlığının bu toplantıya DÜ Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku öğretim üyesi Prof. Fazıl Hüsnü Erdem ile Yard. Doç. Vahap Coşkun’u da davet etmek istediği ancak Vali Toprak’ın bu iki ismi veto ettiği iddia edildi. Atalay “Halkı dinlemek için geldik. Geçmişte yapılan yanlışları düzeltiyoruz, devlet kendisiyle yüzleşiyor, vatandaşı kazanmak için uğraşıyor” dedi. Yeni anayasa yapılmasında kararlı olduklarını vurgulayan Atalay, “Mart sonu gibi süre verildi. Partilerin 4’ü ile olmazsa üçüyle, değilse biriyle referanduma götürecek sayıyı bulursak anayasayı yapmakta kararlıyız. Bütün diğer konularda uzlaşma sağlanır da konu sadece başkanlık sistemine kalırsa orada da esneyeceğiz, tavizler vereceğiz” diye konuştu. Sinop’ta yaşanan olayları değerlendiren Atalay “Provokatif gelişmelere karşı endişeliyiz. Karadeniz, Sinop olayları epey kurgulanmış. Bunlar Karadeniz insanının tepkileri değil. Elimizde iyi araştırmalar var. Sosyal medyada organize edilmiş bir olaydır” dedi. Atalay, DHKPC’ye operasyonlar ve örgütün elinde üst düzey kamu görevlilerinin ölüm listesi bulunup bulunmadığıyla ilgili soru üzerine, “Tehdit edilen üst yöneticiler listesi gibi bir liste elimde yok. Büyük bir liste ortada yok. Zaman zaman tekil isimler olabilir” dedi. En son görüntüsü geliyor televizyon ekranına... Hasta ve bitkin! Sağ elinde bastonu, kollarına girmiş iki yakını. Ankara Adliyesi’nin merdivenlerini güçlükle çıkıyor. 12 Eylül 1980 darbesini yapan, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasına başlandığı ilk gün. O hasta kadının adı Berfo Ana... O tarihte yaşı 104 ve 30 yıldır gözaltında kaybolan oğlu Cemil Kırbayır’ı arıyor. Bir gece yarısı evinden alınıyor Cemil... Bir daha haber alınamıyor. Kayboldu mu gözaltında? Nice kayıplar oldu o zaman, ölümler, gözaltında işkenceler. Onat Kutlar’ın dizelerinde olduğu gibi “Eylül mezarlıklarından ellerinden fenerlerle geçti” bizim arkadaşlarımız. Yaşamın renkleri soldu. İlhan Erdost, jandarmaların ellerindeki silahların dipçikleriyle öldürüldü zindana götürülürken. Bir sağdan, bir soldan... Darağaçları kuruldu, Erdal idam edildi. 17 yaşındaydı henüz... Çocuktu! Netekim Evren Paşamızın gür sesiyle kendimize geldik, yas tutarken bizler zindanda: “Asmayalım da besleyelim mi?” ??? Berfo Ana’nın öldüğünü dün sabah öğrendik... Gözleri açık gitti, oğlu Cemil’in kemiklerini bile bulamadan. Cemil, gözaltında kaybolmamış, öldürülmüş zaten! Vasiyeti vardı Berfo Ana’nın: “Oğlumun kemikleri bulunmadan beni kara toprağın altına yatırmayın, ağıt yakmayın!” Ah Berfo Anam ah! Ne oğullar gitti, ne kızlar... Sen bilmiyor muydun her yerde kimsesizler mezarlığı vardı. İşkenceler, ölümler, gözaltında kayıplar... 12 Eylül öncesi, sonrası ve bugün! Güldal Mumcu’nun kitabını okurken bir fotoğraf görmüştüm. O fotoğraf bana neler anlatmıştı neler... Kitabın sayfalarında adına “ister derin devlet, ister gladyo” deyin, bu tür cinayetlerin arkasındaki karanlık güçler “devlet sırrı” kapsamına girdiğinden ortaya çıkarılmıyordu. Bizim kuşak onlara “eli kanlı milliyetçi tetikçi” der, kimlerden komut aldığını bilir; kanlı 1 Mayıs’larda, öncesi “kanlı pazarlar”da, Doğan Öz, Uğur Mumcu, Musa Anter, Necip Hablemitoğlu, Hrant Dink cinayetlerinde... O yüzden Güldal Mumcu’nun kitabı bir gerçeği ülkeyi yönetenlerin yüzüne tokat gibi çarpıyor ve düşündürüyor: “Devlette birileri, adeta cenaze tabloları oluşturmak üzere suikast resmi çiziyorlar...” ??? Sen zaten biliyordun oğlunun gözaltına alınıp işkenceyle öldürüldüğünü... Bir yerlere gömüldüğünü. Onu öldürenleri de biliyordun... Dedim ya Berfo Ana, bu işler “devlet sırrı” kapsamına girer, laik demokratik cumhuriyet adına. Biliyordun bu devletin güvenlik güçleri, savcıları, yargıçları, yurttaşın hakkını değil, devletin hakkını korur. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir! Sesini çıkarmayacaksın, bir yere oturup hep bakıp duracaksın! Sindirileceksin, sivri dilli olmayacaksın! Temel hak ve özgürlükler sözünü ağzına almayacaksın! O “sır duvarı”ndan sakın ola ki bir tuğla çekip duvarın altında kalmayacaksın! Devletin hiçbir kirli sırrını çözmek için, örneğin Orgeneral Eşref Bitlis’in uçağı düştü mü, sabotaj mı yapıldı diye yazılar falan yazıp iz sürmeyeceksin... Sen o kara toprağın altına oğlunu bulmadan girmek istemiyordun ama girdin... Belki şu an Kars’a, Ardahan’a kar yağıyordur, Çıldır Gölü buz tutmuştur, çocuklar üşüyordur. Bak Savcı Doğan Öz, Mumcu, Dink, Anter, Hablemitoğlu, Zirve Yayınevi gibi daha bir dizi düzenlemelerde, o zincirin bilinen halkalarında olanlar aramızdalar. ??? Rahat uyu benim iki gözüm, ciğerim, canım, yüzünü hiç görmediğim, fotoğraflardan, ekranlardan tanıdığım Berfo Ana... Rahat uyu, kış çiçekleri arasında! CHP’Lİ AYGÜN’DEN ÇEMİŞGEZEK RAPORU AKP’li olmayan herkes korkuyor AYKUT KÜÇÜKKAYA ‘Ölüm listesi yok’ Heyet yarın İmralı’da bdullah Öcalan’ın belirlediği isimlerden oluşan İmralı heyetine Adalet Bakanlığı’ndan “jet” hızıyla onay çıktı. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’dan oluşan heyet yarın 08.30’da İmralı’ya gidecek. A Uludere Olayı İnceleme Alt Komisyonu Başkanı’na tepki: Hiçbir şey beklemiyoruz MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Uludere’ye bağlı Ortasu köyünde 28 Aralık 2011’de 34 köylünün savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesiyle ilgili Uludere Olayı İnceleme Alt Komisyonu Başkanı AKP’li İhsan Şener’in “Bu masumane bir güvenlik operasyonu ya da bir yanlışlık olmuş olabilir” sözleri Ortasu köylülerini ayağa kaldırdı. Katliamda yakınlarını kaybedenlerden Veli Encü, “Yapacakları idari soruşturmadan hiç bir şey beklemiyoruz. Kendi fikirlerince hazırlayacakları raporla olayı zamana yayma ve üzerini örtme içerikli bilgilerle kamuoyunun karşısına çıkacaklardır” dedi. Uludere Savcılığı tarafından “PKK propagandası yapmak” suçundan dava açıldığını belirten Encü, şunları söyledi: “Dosyada 9 Mart 2012’den bu yana telefonumun dinlendiğini öğrendim. Savcı bana ‘Niye orada burada konuşuyorsun? Sesinizi keseceksiniz’ diyor. Çünkü konuştuklarımız propagandaymış.” Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde AKP’li Belediye Başkanı Metin Levent Yıldız’ı iki sayfalık bir dilekçeyle şikâyet etmeye teşebbüs ettikleri ve eleştirdikleri için haklarında savcılık soruşturması başlatılan köy muhtarları ve ilçe kaymakamıyla ilgili haberlerimiz üzerine CHP, “Çemişgezek Raporu” hazırladı. İlçede inRaporu Tun celemelerde buceli Milletveki lunan ve beledili Hüseyin Ay ye başkanı dahil gün hazırladı. taraflarla görüşen CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün hazırladığı raporda en dikkat çekici bölüm, “İlçede AKP’lilerden AKP’li olmayan herkes korkmaktadır. Çemişgezek’te toplumsal tablo şudur: 1990’larda bölgede JİTEM’den duyulan korku bugün AKP’den korkuya dönüşmüştür” ifadesi oldu. “Yayımlanmamış kitaba ‘bomba’ diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinde sahibine ulaşmamış bir dilekçe hakkında ‘arama’ ve ‘el koyma’ kararları verilmesi kaçınılmazdır” tespitini yapan Aygün, “Dilekçe hakkında ‘arama’ veya ‘el koyma’ kararı alan savcı ve yargıçlar soruşturulmalıdır. Bu durum muhtemelen AKP baskısı sebebiyle hasıl olmuştur. Böyle olsa da savcı ve yargıçlar görevlerini savsaklamış veya görev ve yetkilerini aşmışlardır. Baskı altında olmaları kusurlu oldukları gerçeğini değiştirmez. HSYK olaya el koymalıdır” çağrısı yaptı. Aygün’ün dün, “İlgili Makama Teslim Edilmeyen Bir Dilekçenin Başına Gelenler. AKP, Belediye ve Yargı Üçgeninde Hukuksuzluklar” başlığıyla kamuoyuna duyurduğu Çemişgezek Raporu’ndaki tespitler özetle şöyle: Anayasal hak ihlal edildi Tunceli ili, Çemişgezek ilçesinde halkı temsil eden önemli organlardan biri olan köy ve mahalle muhtarlarının anayasal bir hak olan dilekçe verme hakları ihlal edilmiştir. Açık ihlal Dilekçe henüz yerine ulaşmadan mahkemece el konulması CMK’nin açık ihlalidir. Zira el koyma kararının koşulları oluşmamıştır. Suçlama hukuka aykırı Dilekçeye “iftira” suçlamasıyla işlem başlatılması hukuka aykırıdır. İftira suçu için “yetkili makamlara ulaşmış bir şikâyet veya ihbar” gerekmektedir. Oysa dilekçelere henüz evde iken el konulmuştur. İlçede ciddi endişe var Yargının muhtarlara karşı aldığı önlemler ilçede ciddi bir endişeye yol açmıştır. Demokratik sistemin en önemli ayağı ve bir denge kurumu olan yargının hükümete bağlı bir belediye ile bu ölçüde iç içe görünmesi yurttaşlarda “güven bunalımına” yol açmıştır. Kaymakam AKP baskısı altında İlçe kaymakamı AKP baskısı altındadır. Muhtarlar ve halkın önemli bir kesimi buna inanmaktadır. Zaten kaymakam da görüşmemizde bu tespiti haklı kılacak sözler sarf etmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle