18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2013 PAZAR 14 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada hapislik cezasını çektiği Pınarhisar’da önceki günkü konuşmasını ve içeriğini TV’lerden izleyince ister istemez insanın aklına tarihsel kimi benzerlikler takılıyor. Örneğin Adolf Hitler... İktidar savaşını yaptığı, toplumsal eylemleri kışkırttığı, katıldığı günlerde tutuklanıp hapse atıldı ve... ... İçeride kaldığı kısa sürede “Kavgam” adlı kitabı yazdı. Bu kitapta nasyonal sosyalizmin, kısacası Nazizmin iktidara geldiğinde olası uygulamalarını uzun uzadıya anlattı. 1930’larda iktidara geldi. Basını susturdu. Muhaliflerini ezdi. Orduyu ve sermayeyi arkasına aldı... Yargıçları ve yargıyı Nazizmin uşaklarına teslim etti... Sonra? Başlattığı İkinci Dünya Savaşı sonunda intihar ederken arkasında yıkılmış bir Almanya bıraktı. HHH Adolf Hitler ile RTE arasında benzerliğe kel alaka denilebilir elbette. RTE, önceki gün Pınarhisar’da halka yaptğı konuşmada şöyle dedi: “... Pınarhisar yeni ve büyük Türkiye’nin doğuşunda, Türkiye’nin özüyle, ruhuyla buluşmasında tarihi öneme sahip bir ilçemizdir. AKP’nin kuruluş planlarını burada Pınarhisar Cezaevi’nde yaptık, orada çalıştım, orada geleceğin planları, programları üzerinde kafa yordum. AKP’nin rotasını, istikametini, felsefesini... Yeni ve büyük Türkiye’nin ilk adımını Pınarhisar’da attık...” Benzerlik; Tayyip’in, Adolf gibi içeride yattığı kısa sürede iktidara geldiğinde farklı uygulamalarla tasarladığı geleceği kayda geçirmesi... HHH Hitler cezaevinde büyük Almanya tasarladı. RTE de, Pınarhisar’da yeni ve büyük Türkiye! Adolf Hitler, Birinci Dünya Savaşı’ndan toplum ve ülke yaşamı yıkılmış bir Almanya’yı, üstün bir devlete dönüştüreceği vaadiyle iktidara geldi... RTE’nin cezaevinde kurguladığı yeni dediği ve büyük Türkiye diye adlandırdığı Türkiye ise... ... 1923’te kurulan genç Cumhuriyete özgü çağdaş bütün kurumları, kuralları yıkmak ve yerine geçmişe takılı, İslam kural ve geleneklerine koşut yeni dediği ama eski ve büyük dediği itibarı giderek küçülen bir Türkiye! HHH Bugün RTE’nin cezaevinde tasarlayıp 11 yıllık iktidarı süresince ortaya koyduğu tabloyu burada bir baştan özetlemeye gerek yok. Bugün itiraf ediyor ki; cezaevinde ülkeyi çağdışı kurallarla nasıl dönüştüreceğini ve geriye dönüşe, yeni ve kendi iktidarındaki Türkiye’ye de büyük Türkiye adını vermeyi tasarlamış, uyguluyor. Bir örnek olay bu yargının özeti. Demokrasi namı altına kurduğu korku imparatorluğu yalnız medyayı suskun kuşa çevirmedi... Korku giderek ve yavaş yavaş ülkenin hemen bütüm kurumlarına sirayet etti. Düşünebiliyor musunuz; siyasetten uzak Futbol Federasyonu bile korkunun tutsağı. Fethiye futbol takımı oyuncuları Fenerbahçe ile yapacakları maça göğüslerinde büyük harflerle “Yüce Atatürk” yazılı formalarla çıktığı için Futbol Federasyonu tarafından neredeyse terörist diye suçlanarak cezalandırılmak amacıyla disiplin kuruluna gönderildi. Hadi buna kurumsal bir davranış diyelim; pekâlâ ama ya Gaziantep’te Cumhurbaşkanı A. Gül’ün arabası geçerken “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağıran genci polisin derhal derdest etmesine ne diyeceğiz?.. Bu hükümet, Gezi eylemlerinin stadyumlardaki silahsız, çatışmasız devamını önlemeye çareler arıyor. Medyada yeterince yer almıyor; örneğin iktidarın bülbülü TRT, naklen yayımladığı maçlarda 40 bin kişinin tribünlerden “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykıran sesin duyulmamasını sağlıyor. O sırada maç gösteren ekran sessiz! İşte RTE’nin yeni ve büyük Türkiye’si! HABERLER Kılıçdaroğlu: Bir gün bile gecikmesi hukuk ihlali ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “seçilme hakkının ihlal edildiği” yönündeki kararının ardından tahliye talebinde bulunan İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın başvurusu hakkında henüz bir karar verilmemesine, “Bir gün bile gecikmesi hukuk ihlalidir” sözleriyle tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, CHP Bilgi ve İletişim Teknolojileri Genel Başkanlığı tarafından parti genel merkezinde düzenlenen Bilişim Sorumluları Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Balbay’ın AYM’nin kararının ardından tahliye talebinde bulunduğu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin henüz taleple ilgili kararını vermediğinin anımsatılması üzerine, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı açıktır, bu konuda pek çok kişi düşüncelerini ifade etti. Kararın bir gün bile gecikmesi hukukun ihlalidir” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, MHP’nin, BDP grubunun muhalefet şerhinde yer alan “Kürdistan” ifadesinin çıkarılması için 2014 Bütçe Kanunu Tasarısı’nı TBMM Başkanlığı’na iade etmesiyle ilgili soru üzerine de konuyu henüz incelediklerini bildirdi. Kılıçdaroğlu, “Bilişim Sorumluları” toplantısında yaptığı konuşmada da AKP hükümetinin özgürlüklere darbe vuran uygulamalarını eleştirdi. Kılıçdaroğlu, CHP lideri, Balbay’ın tahliye talebini değerlendirdi GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Yarattığı dünya haritasında bunların üçünün de payı var. Haritanın 500. yılı nedeniyle UNESCO da Piri Reis’i anma etkinliklerini programına aldı. Türkiye’de de özellikle son bir aydır değişik kentlerden Piri Reis haberleri geliyor. İstanbul’da haritalar 21. yüzyılın teknolojisine göre yeni kimlik kazanıyor. Roma’da özel sergiler düzenleniyor. Haberlerin yoğunlaşması doğal, çünkü yıl bitiyor! Böylesi anmaların kaderi bu. Yıl geldiğinde program hazırlığına girişiliyor. Program yılın ikinci yarısında kotarılıyor. Yılın sonuna doğru yoğun mu yoğun faaliyete girişiliyor. Oysa planlama bir iki yıl önceden başlasa, etkinlikler bütün yıla yayılsa kalıcı bir anlamı da olur. Her neyse en azından kıymet verilmiş olmasını önemseyelim. HHH Yukarıdaki son cümlenin altını ayrıca çizelim. Çünkü dünya çapında değere sahip Piri Reis pek çok bilim insanı ve aydın gibi yaşamın doğal akışı içinde ölmedi, öldürüldü. Kim öldürttü? Buna tarihçilerin yanı sıra özel olarak bilim tarihiyle de ilgilenenlerin verdiği yanıt şu: Kanuni. 1465’te doğduğu tahmin edilen, 1554’te öldürülen Piri Reis, yaşamının son anlarına dek bilim insanlığını, araştırmacılığını sürdürdü. Kulağına gelen kimi dedikodulara kıymet veren Kanuni, Piri Reis’i Mısır’da öldürttü. Mısır’a, Aden Körfezi, Hürmüz Boğazı, Basra, Süveyş seferlerinden sonra dönmüştü. Piri Reis’in yaşamından kesitler paylaşalım... Girişte vurguladığımız gibi, hem gidebildiği yere kadar dünyayı dolaştı hem masa başında yapılabilecek en ayrıntılı çalışmaları gerçekleştirerek çağının en ileri haritalarına ulaştı. Bilim insanı her şeyi bilen kişi değildir. Hangi bilgiyi nerede bulabileceğini ve nasıl kullanabileceğini bilen kişidir. Piri Reis, Amerika kıtasını da dünya haritasına yerleştiren ilk kişi olarak biliniyor. 1513’te tamamladığı bu haritayı hangi kaynaklara dayanarak çizdiğini de ayrıntılarıyla açıklıyor. Buna göre her biri dünya haritasının belli bölümlerini içeren 33 çizimden yararlanıyor. Bunlar arasında Kristof Kolomb’un haritasının yanı sıra pek çok Arap ve Hint coğrafyacısının çalışmaları da var. Hatta antik dönemdeki çizimleri de dikkate alıyor. Bu anlamda Piri Reis’in başarısı bilgileri birleştirme gücünden de geliyor. Yavuz Sultan Selim 1517’de Mısır’a girerken beraberinde Piri Reis ve onun çizdiği dünya haritası da bulunuyordu. Piri Reis iki dünya haritasının çizimini yaptıktan sonra bir de “Kitabı Bahriye” bıraktı. Bu eserin içinde, Akdeniz, Kızıldeniz, Hint Okyanusu, Çin Denizi ile ilgili ayrıntılı bilgilerin yanında 234 yerleşim yerine ilişkin harita da vardı. HHH Piri Reis öldürüldükten sonra deyim yerindeyse haritaları da öldürüldü. 16. yüzyılın devamında ve 17. yüzyılda medreselerdeki haritalar, “resme benziyor” gerekçesiyle kaldırıldı. İşte uygarlık treninden koptuğumuz an, o andır. Osmanlı o dönem iki önemli süreci ıskaladı; keşifler ve aydınlanma. İkisi birbiriyle bağlantılı büyük bir dönüşüm. Eğer bugün gerçekten yaşadığımız çağa ait olmak istiyorsak, yönümüzün uygarlığa dönük olmasında samimi isek önce tarihin hangi süreçlerinde yanlış yaptığımızı iyi bilmeliyiz ki, onları tekrarlamayalım. Bu bağlamda soralım: Bugünkü eğitim anlayışımızla, iktidarın eğitime, üniversitelere bakışıyla Piri Reis’ler yetiştirebilir miyiz? Çok zor. Yetiştirirsek bile kıymetini bilemeyiz. “Piri” deyince sorarlar; neyin piri?.. “Reis” deyince dolanırlar; nerenin reisi! Kılıçdaroğlu, parti genel merkezindeki toplantıya katıldı. “Sabah gazeteleri aldığımızda biraz ürkerek bakıyoruz. Acaba bugün ne oldu diye? Bir vesayetten bir başka bir vesayete doğru savrulan bir Türkiye görüyoruz. Başbakan’ın gittiği illere gitmeden önce adeta sıkıyönetim uygulandığını görüyoruz. ‘Şunlar eylem yapacaklardır’ diye, olası eylemler yapılacaktır diye gözaltına alınıyorlar. Adeta sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Baskıyı toplum damarlarına kadar hissetti” görüşünü dile getirdi. AKP hükümeti döneminde yargının siyasallaştırıldığına, gazetecilerin, milletvekillerinin, avukatların, belediye başkanlarının, askerlerin, akademisyenlerin hapse atıldığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Ve insan gayri ihtiyarı düşünüyor, nasıl bir Türkiye burası? Hadi onlar hapiste, dışarıda olanların durumu nasıl? Onlar da kendilerini yarı açık cezaevinde hissediyorlar. Telefonları dinleniyor, izleniyorlar, konuşamıyorlar, korkuyorlar. Sahte delillerle insanlar aylarca, günlerce, yıllarca hapislerde tutuluyor. O kadar ki adeta bunlar olağanlaştı. Bir askeri dikta dönemi yaşamıyoruz” dedi. Yargıya talimatların bizzat Başbakan tarafından verildiğini ve hatta Başbakan’ın bazı davaların savcılığını üstlendiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’de gazetecilik yapmanın da giderek “cesaret işi” haline gelmeye başladığını ifade etti. Bozdağ: ‘Mahkemeler bağımsızdır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ile ilgili kararına ilişkin “Bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar, mahkemelerin takdir yetkisini ve bağım sızlığını ortadan kaldırmaz” dedi. Bozdağ, Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, AYM’nin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir” ifadelerini kullandı. MUSTAFA BALBAY’DAN ANNE BABASINA MESAJ: Börekleri hazırla anne Haber Merkezi Ergenekon davasında 5 yılı aşkın süredir tutuklu olan ve Anayasa Mahkemesi’nin “uzun tutukluluk hak ihlalidir” kararının ardından tahliyesi beklenen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın baba ocağındaki umutlu bekleyiş sürüyor. Oğlunun avukatı aracılığıyla kendisine haber gönderdiğini belirten anne Melek Balbay, “Mustafam, ‘Annem haşhaşlı börekleri hazırlasın’ demiş. O yeter ki gelsin, börekleri hazırlarım” dedi. Sabırsızlıkla evlatlarına kavuşacakları anı bekleyen Fevzi Balbay ile Melek Balbay, zamanlarını televizyon karşısında haber kanallarını izleyerek geçiriyor. Mustafa Balbay’ın 5 yıldır, suçsuz yere hapis yattığını belirten Balbay çifti, çocuklarının bir an önce serbest bırakılmasını istedi. Baba Balbay, “Oğlum, Ergenekon davasından suçlu bulunmadı, ele geçirilen CD’lerin de sahte olduğu açıklandı. Şimdi Mustafa’yı hükümeti çalıştırmamakla suçluyorlar. Ancak biz umudumuzu kaybetmedik son gelişen olaylar karşısında daha da umutlandık” dedi. ‘Hâlâ dondurmayı üfleyerek yiyorum’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı “tahliye” başvurusunun sonucunu bekleyen CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, “Ben hâlâ dondurmayı üfleyerek yiyorum ama dondurmayı da eritmemek gerektiğini düşünüyorum” mesajı gönderdi. CHP Parti Meclisi Üyeleri Umut Akdoğan ve Gül Çiftçi, “özgürlük” haberi bekleyen Balbay’ı dün Sincan Cezaevi’nde ziyaret etti. Umut Akdoğan, Balbay’la umut dolu bir atmosferde sohbet ettiklerini belirterek “Bu cezaevindeki son görüşmemiz olmasını umuyorum” dedi. Balbay ise Akdoğan ve Çiftçi aracılığıyla gönderdiği mesajında, “Genel bir özgürlük konsensüsü ortamının oluşmasına sevindiğimi belirtmek isterim. Bunun adil yargılamaya başlangıç olacağına inanıyorum. Hâlâ dondurmayı üfleyerek yiyorum ama da eritmemek gerektiğini düşünüyorum” görüşünü dile getirdi. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MANZARALARI! SESSİZ ÇIĞLIK EYLEMİ ‘Davalar yeniden görülsün’ Haber Merkezi Balyoz davasından 20 ile 16 yıl hapse mahkum edilen emekli ve muvazzaf askerlerin aileleri ile destek olan yurttaşların oluşturduğu Vardiya Bizde Platformu, 63. kez Beşiktaş’taki Demokrasi Anıtı önünde “Sessiz Çığlık” eyleminde bir araya geldiler. Eylemde cemaathükümet kavgasının ardından Taraf gazetesinde yer alan irtica ile mücadeleyi öngören Milli Güvenlik Kurulu kararlarına dikkat çekildi. Asker yakınları devletin irtica ile mücadele kararının dikkate alınarak Yargıtay aşaması tamamlanan Balyoz davasının yeniden görülmesini istedi. Basın açıklamasını eski Hava Harp Akademileri Komutanı Hava Pilot Tümgeneral Ayhan Işık’ın kızı Pelin Işık okudu. Öte yandan Ankara’da Kızılay Sakarya Caddesi’nde toplanan Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) üyesi bir grup, Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi davalardan cezaevinde bulunanların tahliye edilmesini istedi. “Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’deki vatanseverlere selam olsun, yalnız değilsiniz” yazılı pankart açan grup adına yapılan açıklamada, adaletsiz yargılama yapıldığına dikkat çekildi. Yargıda alkol düellosu Gökçek’in Ankara’da park ve piknik alanlarında uyguladığı alkol yasağını kaldıran mahkeme, Danıştay’ın durdurmasına karşın ilk kararında direndi SİNAN TARTANOĞLU Bakanlıktan gazete ayrımı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nden çalındığı tespit edilen 302 eserden 30’u Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma sonucu ele geçirildi. Soruşturma kapsamında eşzamanlı olarak müzayede evi, sanat galerisi ve önceden belirlenen koleksiyonerlere baskın yapıldı. Baskında elinden tabloları alınanlar arasında, Tunca Sanat Galerisi’nin sahibi Cemal Batur, Bilfen Okulları’nın sahibi Osman Öztürk, Özbilenler Müzayede’den Mehmet Özbilenler, Şahin Ekşioğlu, antikacı Mehmet Çebi, işadamı Mustafa Can Has ve işadamı Cengiz Çetindoğan’ın da bulunduğu ileri sürüldü. Polisin şimdi kayıp 70 tablonun peşine düştüğü ve bu tabloların da ilerleyen günlerde ortaya çıkarılacağı belirtildi. Dün basın yayın organlarında yer alan haber üzerine aradığımız bakanlık yetkilileri de söz konusu haber üzerine tarafımıza şu açıklamayı yaptı: “Bakanımız Ömer Çelik, gerek daha önce Milli Kütüphane’deki tahrip olan eserler olsun, gerekse Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi’ndeki eserler olsun bu konularda son derece hassas. Son derece titiz çalışıyoruz. Ancak Cumhuriyet, Sayın Bakan’ın bu çalışmalarını haber yapmak yerine, sürekli olarak bakanımıza muhalefet etmekte, bakanlığı ‘çalışmıyor’ gibi göstermekte. Cumhuriyet gazetesinin bu tutumundan dolayı bu haberi sizinle paylaşmayı uygun bulmadık.” ANKARA Ankara 9. İdare Mahkemesi, AKP’nin 5. dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Melih Gökçek’in Ankara park ve piknik alanlarında uyguladığı alkol yasağını, “Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu hüküm altına alındığı, yasağın yasal dayanağının bulunmadığı, keyfi olduğu” gerekçeleriyle iptal etti. Mahkeme, Danıştay’ın ilgili dairesinin olumsuz kararına karşın ilk kararında direndi. Ankara Barosu kararın, “piknik alanlarında veya başka yerlerde açıkta içki içilmesinin yasaklanarak engellenmesi yönünde belediyelerin organlarına herhangi bir görev ve yetki verilmediği, alkollü içki yasağı uygulamasının kamu yararının sağlanması ve hizmet gerekleri ilkeleri doğrultusunda tesis edilmiş bir işlem olma dığı” gerekçesiyle iptal edilmesini istemiş, ancak belediye yönetimi iptal istemini reddetmişti. Baro, konuyu mahkemeye taşıdı. Belediye piknik alanlarında alkollü içki yasağının bulunmadığını savundu. Ama Ankara 9. İdare Mahkemesi, bu savunmayı inandırıcı bulmayarak, kararında “Belediye sınırlarında bulunan kamuya açık park ve bahçeler ile rekreasyon alanlarında ve belediyece işletilen tesislerde alkollü içki içilmesinin yasaklandığına dair basın yayın organlarında haberler çıktığı” ifadelerini kullandı. Mahkeme alkol yasağını “Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokraktik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu hüküm altına alındığı, hiç kimsenin veya organın kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamayacağı, yasa uyarınca 18 yaşın ‘Yasak yok’ çürütüldü dan küçüklere alkol satılmasının yasaklandığı, yaş sınırlaması yapılmadan uygulanan yasağın anayasaya aykırı olduğu, yasağın yasal dayanağının bulunmadığı, keyfi olduğu, ölçülü olmadığı” gerekçesiyle iptal etti. Ancak belediye kararı Danıştay’a taşıdı. Danıştay 8. Dairesi, Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin kararını “Baro başkanlığının menfaat ihlalinden söz edilemeyeceği” gerekçesiyle bozdu. Karar yeniden ilk mahkemeye, Ankara 9. İdare Mahkemesi’ne döndü. Mahkeme, kararındaki “Baroların, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir işlev yüklenmesi nedeniyle diğer meslek örgütlerinden farklı bir konuma sahip olduğu açıktır. Uyuşmazlığın niteliği göz önünde bulundurulduğunda davacı baronun menfaat ilgisinin bulunduğu açıktır” ifadeleri ile direndi. Dava Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nda ele alınacak. Baro karışamazmış! ‘Gökçek yasaklayamaz’ ‘Keyfi ve ölçüsüz’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle