20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2013 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gerekir” hükmü yer almaktadır. Yüksek mahkeme bir başka kararında ise “Dava konusu yazının, ana muhalefet partisinin grup toplantısında söylediği sözlerin yorum katılmaksızın aynen verilmesinden ibaret olduğu, muhalefet liderinin sözlerinin basın ve yayın organlarınca kamuoyuna duyurulmasının basının anayasa ile düzenlenmiş bulunan haber verme hakkı kapsamında kaldığı, aksinin kabulü, muhalefet liderinin sözlerinin basın ve yayın organlarınca sansür edilmesi sonucunu doğuracağı ve böyle bir uygulamanın demokratik toplumlarda kabul edilebilir bir durum olmayacağı, muhalefet liderinin söylediği sözlerin açıkça hakaret içermediği takdirde basının bu sözleri aynen yayımlamasının, basının haber verme hakkı kapsamında kalacağından hukuka aykırılık içermeyeceği” ifadeleri yer almıştır. Doğrusu Yargıtay’ın bu yöndeki kararları olmakla birlikte son dönemlerde somut olayların özelliklerine göre Başbakan lehine yüksek miktarda tazminatlara hükmedilen kararlarının bulunduğu da gözden kaçmamaktadır. Bu durumda anayasamız gereğince iç hukuk normu olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile o hükümleri kararlarında uygulayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) konuya bakışı önem arz eder. AİHM’nin bu konuda emsal teşkil edecek, Tuşalp/Türkiye kararı Yargıtay’ın Başbakan’a ödenmesine karar verdiği manevi tazminat davalarının, kişiler üzerinde bir baskı aracı olarak asla kullanılamayacağını, Başbakan lehine hükmedilen tazminat miktarlarının, başkalarını kamu görevlilerini eleştirmekten caydırabileceğini, bilgi ve fikirlerin serbest dolaşımını kısıtlayabileceğinin altını çizmiştir. Bu durumda yargımız, kararlarında AİHM içtihatlarını gözetmeli, kişilik haklarını korurken ifade özgürlüğü konusunda insanları caydırmamalı, aksine modern demokrasi adına cesaretlendirici hükümler kurmalıdır. ıslahına daha fazla kaynak ayırmak zorundadır. Uluslararası rekabette daha da küme düşmemek için kısır çekişmelere değil, araştırma, buluş ve beceriye harcama tahsisini arttırmak zorundadır. Evet terörle mücadelede katedilen yol, belki yaratacağı ferahlama ile bunları daha mümkün kılabilir. İşte tam bu nedenle yüzde 3.6’lık büyümenin yeterli olmadığı bir ülkedir. Ama dikkat edilmesi gereken bir husus daha bulunmaktadır ki o da büyümenin kaynağı ile ilgilidir. Önce büyümenin enflasyonist olmaması çok önemlidir. Fiyatların şişmesi ile ortaya çıkan değer artışı zahiridir. Bu bağlamda, yüzde 7.7 veya 2013 sonu itibarı ile öngörülen resmi yüzde 7.6’lık enflasyon bence hâlâ yüksek bir enflasyondur. Üstelik ideolojik olarak değiştirilmeyen faizler aslında yüzde 9’larda seyrediyorsa, en küçük para birimi olan 1 kuruş ve dolayısı ile 5 kuruşa kadar olan para tedavülden hanidir kalktı ise bu bir gizli enflasyonun varlığına işaret eder. Bir de TL’nin Dolar ve Avro karşısındaki aşınmasını eklerseniz, büyümenin arkasında bir enflasyonist tehdit bulunduğu söylenebilir. Ekonomik büyümede yeni yatırımın, sınai ve tarımsal büyümenin rolü yadsınamaz. Özellikle sınai büyümenin GSYİH büyümesinin altına düştüğü aylarda hep büyüme nereden kaynaklanıyor sorusunun sorulması, müzmin başağrısının sorgulanması kadar hayati bir önem taşıyabilir. Yüksek seyreden sınai büyüme elbette kapasite kullanımı ve genel istihdam açısından iyi bir göstergedir. Ancak “Nedir bu sınai büyümenin kaynağı” diye soracak olursak işler yine biraz karışabilir. Büyük ölçüde yurtiçi talep şişmesine dayanan “yık, yeniden yap ve dönüştür”, eğer Türkiye’deki ekonomik dinamizmin özü ise buna da dikkat etmek iyi olur. Ama bu görüntü göz boyarken arz fazlası yaratılıyor ise önümüzdeki yıllarda öyle bir köpük patlaması yaşanır ki, Türkiye, İspanya ve İrlanda’dan bin beter olur. Hele bu dinamizmin çarkları kredi ile dönüyorsa, Amerikan ekonomisinde olduğu gibi bir köpük patlaması yaşanması riskini unutmamak gerekir. Patlayan köpüğün, finans sektörünü darboğaza sokma ihtimali ise yüzde 3.6’lık büyümeye itibar kaybettirir. Bu bağlamda OECD’nin 2014 tahmini ile ilgili “kötü haber”i bence Türkiye için bir uyarıdır. İfade Özgürlüğüne Yargı Şemsiyesi Coşkun ONGUN Avukat H ukuk sistemimiz basın özgürlüğüne geniş ayrıcalıklar tanımakla birlikte, kişilik haklarının da rencide olmaması adına çeşitli önlem ve düzenlemelere gitmiştir. Doğrusu dünyanın en demokratik ülkelerinde bile genel hatlarıyla düzenlemeler bu yönde olmakla beraber yargısı bağımsız olan ülkelerin gerek basın özgürlüğü gerekse de kişilik hakları çatışmalarında göreceli olarak zayıf olan tarafı kolladığı ve bunu yaparken kamu yararına vurgu yaptığı bilinir. Kişilik hakları, kişilerin bile üzerinde tasarruf haklarının sınırlı olduğu vazgeçilmez hakların başında gelir. Bu nedenle basın yoluyla kişilik hakkı ihlallerine karşı, yasa koyucu tarafından cevap ve düzeltme yönteminin belirlenmesiyle yetinilmemiş, ayrıca oluşan ihlallere dava yoluyla da engel olunması sağlanmıştır. Kişilik haklarının nelerden ibaret olduğu kanunlarımızda açıkça yer Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), revize ettiği rakamları açıkladı. Buna göre, 2013 sonu itibarı ile, Türkiye’nin GSYİH büyümesi yüzde 3.1’den 3.6’ya yükseltilmiş. Buna karşılık, 2014 tahmini yüzde 4.6 yerine yüzde 3.8 olmuş. Bu önce iyi, sonra kötü haber. Açıkçası hem iyi, hem kötü. İyi haber. Çünkü dünyanın nice ülkesi nal toplar, hatta küçülürken pozitif ve üstelik yüzde 2’nin üzerinde bir büyüme iyi bir büyü almasa da hukuk doktrininde kişisel varlıklar; kişiliğin görünümleri olan kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruh tamlığı, düşün uğraşısı, onur ve ünü, ismi, resmi, mahremiyeti, gizliliği, saygınlığı gibi varlıklar sıralanabilir. Medeni Kanunumuzun 24. maddesi ile Borçlar Kanunu 58. maddesinde kişisel varlıklar korunmuştur. Burada, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bireyliğinin korunması söz konusudur. Kişilik haklarının çeşitli şekillerde ortaya çıkabilecek görünümleri olduğundan hareketle basın yayın organlarının yargı kararlarıyla çerçevesi çizilen ve koruma altına alınan haber verme, halkı aydınlatma, yönlendirme ve bilinç oluşturma görevlerini yerine getirirken, gerçek ya da tüzel fark etmeksizin kişilerin dokunulmaz ve devredilmez haklarını ihlal etmesi, hiç kuşku yok ki cezai ve hukuki yaptırımla karşılaşacaktır. Tazminat talep edilmesi konusuna karşılık gelen yargı işlemi kişilik haklarının rencide olması nedeniyle açılan manevi tazminat davalarıdır. Bir yayın karşısında kişilik haklarının saldırıya uğradığını düşünen kişiler, yayın sonrası benliklerinde oluşan acı ve üzüntüyü bir nebze de olsa gidermek adına karşı taraftan bir miktar tazminat isteyebilirler. Tazminat gerekip gerekmediğine ya da miktara karar verilirken kişilerin ekonomik ve sosyal durumları göz önünde bulundurulur. Bu durumu Yargıtay kararlarından ortaya koymak daha açıklayıcı ve yönlendirici olabilir. Yargıtay’ın konuya dair bir kararında “Basında yayımlanan haber ve eleştiri objektif oldukça, doğru vakalara dayandıkça, doğru bir amaca yönelik bulundukça, ‘incitici olsa bile’ sorumluluk söz konusu olmaz. Bakan olan davacının siyasi kimlik ve konumu gözetildiğinde, ağır dahi olsa yapılan eleştirilerin hoşgörü ile karşılanması Imelda’nın Ayakkabı Kutuları Yolsuzluk ve rüşvet skandalı ortaya çıktığından ve ayakkabı kutuları içindeki deste deste dolarların fotoğrafları etrafa saçıldığından beri aklıma hep Imelda Marcos geliyor: Imelda Marcos, muz cumhuriyeti Filipinler’in eski diktatörü Ferdinant Marcos’un eşi... Eski bir güzellik kraliçesi... Tam bir “ayakkabı delisi” olduğu söyleniyor, çünkü binlerce ayakkabısı var! Kocası Ferdinant Marcos ise bütün diktatörler gibi, büyük bir rüşvetçi! HHH Marcos’la demokratik olarak mücadele etmek üzere ülkeye dönen muhalif lider Benigno Aquino Jr., Manila’da uçaktan inerken vurularak öldürülüyor. Bunun üzerine eşi Corazon Aquino muhalefetin başına geçiyor. Marcos, yapılan hileli seçimleri kazandığını iddia ediyor, fakat ortalık karışıyor, ordu bölünüyor... Marcos ABD’ye güveniyor, ama ABD, baskı ve yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkınca, bütün ülkelerde ve her zaman yaptığı gibi, diktatörden desteğini çekiyor. Bunun üzerine Marcos karısıyla birlikte Hawaii’ye kaçıyor ve iktidarı sona eriyor. Imelda Marcos kocasının yönetim döneminde Manila valiliği, konut ve çevre bakanlığı gibi görevler yapıyor, akrabalarını yüksek makamlara getiriyor, değerli tablolar, mücevherler, Manhattan’da birçok gayrimenkul ve binlerce ayakkabı satın alıyor. HHH Kocasının ölümünden sonra ülkesine dönen ve yolsuzluk yargılamaları hâlâ devam eden Imelda’nın 7.500 kadar olduğu söylenen ayakkabılarının bazıları Filipinler Milli Müzesi’nde, bazıları da Marikina’da ayakkabı müzesinde sergileniyor. HHH Bence kendisinin “ayakkabı delisi” olduğunun söylenmesi haksızlık: Yolsuzluklarla oluşturduğu serveti o kadar büyüktü ki, herhalde paraları saklamak için İsviçre bankaları bile yetersiz kalıyor, ayrıca binlerce ayakkabı kutusuna gerek duyuyordu... Siyasi kimlik me kabul edilmelidir. Hele yüzde 3.1’den yüzde 3.6’ya sıçrama, iyiden de iyidir. Türkiye son 45 yıldan beri çok dalgalı açık denizlerde, gemiyi batırmadan, yan yatırmadan, karaya oturtup parçalamadan ilerlemeyi başarmıştır. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki o nal toplayan ülkelerin çoğu, zaten gelişmiş ülke olduğu için, küçülme durumu hariç, düşük değerli büyüme, istihdam yarattığı ve durgunluk tehdidi Ekonomik Büyüme Prof. Dr. SEMA KALAYCIOĞLU oluşturmadığı sürece makul kabul edilebilir. Buna karşılık, 2013’ün son çeyreği itibarı ile yüzde 3 civarı büyüyen ama yıl sonu beklentisi yüzde 2.8 veya yüzde 3.0 civarı olan Güney Kore veya HongKong gibi ülkeler, Türkiye’ye nazaran çok daha iyi durumdadır, hem de 2013 performansı itibarı ile görece olarak daha başarılıdır. Ama Brezilya, Güney Afrika, Rusya ve Hindistan Türkiye gibi tekleme eğilimindedir. 2013’ün gerçek ve 2014’ün tahmini galibi ise yine Çin olacaktır. Her şeyden önce Türkiye’nin yüzde 3.6’lık 2013 revize büyüme değeri gayri safidir. Bunun safi, yani net değeri ise kayıpları da içerdiği için çok daha düşük olacaktır. Deprem ve sel gibi doğal afetler, yangın ve trafik kazası gibi insan hatası facialar mutlaka büyüme değerini yüzde 3.6’nın altına indirecektir. Ayrıca Türkiye hâlâ, fiziki, yapısal, sağlık ve eğitim altyapısında yetersizlikler olan bir ülkedir. Eğitim ve sağlığa, sağlık ve hijyen eğitimine, çevre, su, atık su
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle