14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2013 ÇARŞAMBA 8 HABERLER BAKAN GÜLER’İN AÇIKLAMASI TEĞMEN ÇELEBİ’NİN BABASINI İSYAN ETTİRDİ: Bakan Güler’in “tapelerden can alıcı bölümler çıkarılmış” sözlerini değerlendiren Balyoz ve Ergenekon avukatları “bu hukuksuzluktan çok yakındık, kayıtsız kalındı” dedi ‘Bumerang gibi kendilerini vurdu’ HATİCE TUNCER Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda oğulları tutuklanan bakanlar ve Başbakan Tayyip Erdoğan, soruşturma usullerini eleştirirken, aynı tartışmaların yaşandığı 2008 yılından itibaren dalga dalga gerçekleştirilen Ergenekon operasyonlarını anımsattı. İçişleri Bakanı Muammer Güler’in açıklamasında “telefon görüşme tapelerinden çok can alıcı yerlerin çıkarıldığına” ilişkin ifadesi de Ergenekon davasında sanıkların en çok yakındıkları usulsüzlüklerin başında geliyordu. 5 Aralık’ta tahliye edilen CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay da gazetemizin Ankara Bürosu santralında yapılan tüm görüşmelerden sorumlu tutulmuştu. ‘O dönem normal görüp bugün yakınmaları ironik’ Balyoz ve Ergenekon avukatlarından Hüseyin Ersöz “Ergenekon davasında kişiler arasındaki örgütsel ilişkiler ortaya konulmaya çalışırken savcılık tarafından ileri sürülen tek delil kişilerin telefon görüşmeleriydi” dedi. Ersöz şunları söyledi: “Balyoz davası sanıklarına ait olduğu ileri sürülen yasadışı ses kayıtlarının bazı web sitelerinde yayımlandığına da şahit olundu. Şu an hükümet üyeleri hakkında devam eden soruşturmada ileri sürülen, tapelere ekleme yapıldığı şeklindeki iddianın çok daha fazlası bu yargılama süreçlerinde kanıtlanmasına karşın, mahkemeler bu hukuksuzluklara kayıtsız kalarak kişiler hakkında çok ağır cezalar verdi. O dönem bunlar normal karşılanırken şu an herkesin bu hukuksuzluklardan yakınması çok ironik doğrusu.” Ersöz, gazetelerde soruşturma dosyasından haber yayımlanmasına ilişkin şunları söyledi: “Gündemdeki soruşturma sürecinde yaşanan bilgi servisleri, Ergenekon soruşturması sırasında her gözaltı dalgası sonrası tekrar tekrar yaşandı. O dönem hükümet kanadından yaşananların yanlış olduğuna ilişkin tek bir ses dahi çıkmadı. Ancak bir kez daha tecrübe ettik ki hukuksuzluk adeta bir bumerang gibi, göz yumanları da hedef alıyor.” ha başlangıçta hüküm verilmiş gibi yargısız infazların yapıldığını hepimiz bilmekteyiz. Hükümetin kılı bile kıpırdamamıştı bu olaylarda. Yandaş basın ve soruşturmacılar birlikte operasyonlar yapmıştı. O zaman masumiyet ilkesi yoktu, şimdi masumiyet ilkesinden söz eder oldular.” “Sayın Başbakan’a açık çağrımdır. Bu çeteyi çözmek istiyorsa beni 15 dakika dinlesin. Bütün izlerini ve yuvalarını göstereceğim. Objektif olacağını ve bütün sonuçlarına katlanacağını söylesin yeter” diyen avukat Ülgen, özetle şu görüşlere yer verdi: “Çeteyi boş arazilerde aramasın. Çete Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk’ün ofisine İrtica ile Eylem Planı fotokopisini koyarken iz bırakmıştır. Çete Mustafa Levent Göktaş’ın ofisine önce 51 no’lu CD’yi koyarken ve sonra da Adli Emanet’te bu CD’yi kullanılamaz biçimde keserken iz bırakmıştır. Çete Balyoz’da da vardır. Üretilmiş CD’ler sahte Balyoz, Suga, Oraj planları bir komuta kademesinin ve yüzlerce günahsız subayın mahkumiyetine neden olmuştur. Kimse çığlığımızı duymamıştır. Bu kulakları sağır eden sessizlik bitmelidir. Çete Kafes ve Poyrazköy davasında mühimmatları önce yerleştirip sonra ihbar ederken de iz bırakmıştır. Çete Mustafa Dönmez’in Sapanca’daki yazlık evine mühimmat yerleştirirken de iz bırakmıştır. Bunların kanıtları açık ve bellidir. Bu kişilerin ifadesini alırsanız, çeteye tez elden ulaşırsınız” Sesimizi yıllardır duymadılar MEHMET MENEKŞE AMASYA Oğlu Barış Güler, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan İçişleri Bakanı Muammer Güler’in polis fezlekesindeki telefon tapelerine eklemeler yapıldığını söylemesi, Emniyet’te gözaltındayken telefonuna Hizbut Tahrir örgütüne ait telefonlar yüklenen ve buna karşın Ergenekon davasında 16.5 yıl ceza alan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin babasını isyan ettirdi. Baba Muharrem Çelebi, “Bize 6 yıldır hukuk lazım, size 4 gün önce hukuk lazım oldu. Uydurma davalarla hayatımız karartıldı. Bizim sesimizi duyan olmadı. Hukuk herkese lazım. Umarım bundan sonra hukuk herkese eşit olur” dedi. Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna Emniyet’te gözaltındayken Hizbut Tahrir örgütüne ait 169 telefon yüklenmiş, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ve bilirkişi raporlarıyla kanıtlanan olayın ardından Emniyet Genel Müdürlüğü yüklemenin “sehven” (yanlışlıkla) yapıldığını açıklamıştı. ‘Çeteyi oralarda arama’ asumiyet karinesi o gün yok muydu?’ Güler’in, “Bizim konuşma tapelerimizde çok can alıcı yerlerde maalesef parayla ilgili konularda eklemeler olduğunu gördüm” açıklamaları, Ergenekon davasının en çok tartışılan konusunu gündeme getirdi. Ergenekon ve Balyoz davası sanık avukatlarından Celal Ülgen,“Telefon tapelerine olmayan konuşmaların varmış gibi eklenmesi Ergenekon davalarında çokça rastlanan bir usuldü. Bu konu aydınlığa çıktığı zaman ise sehven gibi bir özrün arkasına saklanıyorlardı. Hükümet üyeleri ve AKP yetkilileri bu yöndeki serzenişlere, yakınmalara, çığlıklara yanıt vermiyor ve görmezden gelme gibi bir durum sergiliyorlardı. Bu kez yakınma onlardan ‘M Çelebi’den temyiz başvurusu İstanbul Haber Servisi Teğmen Mehmet Ali Çelebi, cep telefonuna “sehven” yükleme yapmaktan yargılanan polis memuru Hanefi Öpaydın’nın beraat kararını temyiz etti. Temyiz dilekçesini Yargıtay’a gönderilmek üzere İstanbul 18. Sulh Ceza Mahkemesi’ne veren Çelebi’nin avukatı Serkan Günel, dilekçede özetle şu ifadelere yer verdi: “24 yaşındaki genç bir teğmen bir sabah aniden gözaltına alınmış, polislerce telefonuna el konulmuş ancak delil güvenliği emanet edilen kurumdaki bazı kişilerce telefonu usulsüzce açılarak içerisine Hizbut Tahrir örgütü üyesi iddiasıyla gözaltında olan bir kişinin telefon rehberindeki 139 adet numara yüklenmiştir... Son yıllarda birçok hukukçu ve aydın tarafından dile getirilen son günlerde ise hükümet üyeleri ve hatta Başbakan tarafından sıkça telaffuz edilen Emniyet içerisinde yapılanmış bir ‘çete’ olduğu iddiasının üzerine bu olayın soruşturması ile en azından bir nebze gidilebilecekken maalesef hiçbir sonuca ulaşılamamıştır. Daha da kötüsü müvekkilimiz sahte delillerle Ergenekon davası olarak bilinen davada tahliye edildikten sonra tutuklanan tek kişi olmuştur.” olise beraat Çelebi’ye 16.5 yıl ceza Çelebi’nin telefonuna yükleme yapan polisler beraat ederken buna karşın Ergenekon davasında Teğmen Çelebi 16.5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Bakan Güler’in polis fezlekesindeki telefon tapelerine eklemeler yapıldığını söylemesine baba Çelebi, sert tepki gösterdi. Baba Çelebi, “Mehmet Ali’nin masum olduğunu gösteren TİB ve bilirkişi raporları Silivri Mahkemesi’nin duvarlarında asılı duruyor. Biz bu hukuksuzluğu yıllardır yaşıyoruz. Oğlumu karanlıkta, demir parmaklıklar arasında evlendirmek zorunda kaldım. Sizin oğlunuz ayakkabı kutusundan çıkan dolarlar nedeniyle tutuklandı, benim oğlum da kutuların içinden Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı ‘Nutuk’ çıktığı için 4 yıl önce hapse atılmıştı. Demek ki hukuk herkese lazımmış” diye konuştu. P geldi” dedi. Avukat Ülgen, hükümetin ve yakın çevrelerin “masumiyet karinesinin çiğnendiği” açıklamalarını da özetle şöyle değerlendir di: “Ergenekon davası gibi siyasi davalarda yalan ve uydurma haberlerin, üretilmiş delillerin basında masumiyet ilkesini hiçe sayarak yayımlandığını ve da Eski İçişleri Bakanı Tantan, AKP’yi sarsan yolsuzluk operasyonunu değerlendirdi: İktidar kara paradan besleniyor AKP’de istifalar başlarsa her şey ortaya dökülür İstifa gelirse AKP biter: (Operasyonda adı geçen 4 bakanın istifası) İstifa süreci başlarsa AKP diye bir parti kalmaz ortada. Çünkü bütün her şey ortaya dökülmeye başlar. Yolsuzluğa karışmayan, sayısal açıdan bakıldığında hiç kimse yok gibi görünüyor. AKP milletvekilleri bu olaya karşı sessiz ve tepkisiz kalınca zannediyorsunuz ki herkes bu yolsuzluğa bulaşmış. Bu açık ve bariz bir yolsuzluk olayı ortada. Bunu kapatmak için bir mücadele var. AKP, iktidara geldiği günden beri halka kuralsızlığı kabul ettirmiştir. Her türlü kural dışı yaşam halk tarafından cazip hale gelmiştir. Kuralsızlığın kabul ettirilmesi değerlerin çökmesine neden olmuştur. İşin acı tarafı şudur: Bir tarafta paranın ipine ve Amerika’nın ipine sarılanlar arasında güç, iktidar kavgası bütün şiddetiyle devam ederken Allah’ın ipine sarılanların suskunluk ile olayı seyretmesi dikkat çekicidir. Ne acıdır ki Türkiye, okyanus ötesinde Fethullah Gülen, İmralı’da Abdullah Öcalan ve ülkeyi yöneten Başbakan arasında sıkışmış durumda. Buna karşı muhalefetin durumunu halkın takdirine bırakıyorum. Bugüne kadar cemaatçiler neden alınmadı?: Görevden alınanlar içinde cemaatçi olan ne kadar var ki? Madem bunlar cemaatçi diye biliniyordu, bugüne kadar neden orada tutuldu? Cemaatçi olmayan temiz, namuslu insanları nasıl buranın içine koyuyorsun? Bu çok çirkin bir şey. Sadece polis teşkilatını değil, iktidar bütün kamu kurumlarını ayrıştırmış durumda. ALİCAN ULUDAĞ ize 6 yıldır, size 4 gün önce hukuk lazım oldu Uydurma davalarla hayatlarının karartıldığını anlatan baba Çelebi şunları söyledi: “Ben çocuklarımı onurumla, şerefimiz, gece gündüz devletin bankasında trilyonlarca paranın arasında tek kuruşuna el sürmeden, boğazımızdan haram lokma geçirmeden yetiştirdim. Uydurma davalarla bizim gibi yüzlerce ailenin hayatı karartıldı. Yıllardır sabah 4’te 5’te evler basıldı. Bu davalar sırasında ölenler, intihar edenler oldu. Bizim sesizimi duyan olmadı. Bize 6 yıldır hukuk lazım, size 4 gün önce hukuk lazım oldu. Acı ama gerçek bu. Umarım bundan sonra hukuk herkese eşit olabilecek şekilde gerçek rayına oturur.” B ANKARA 1980’lerde mali şube müdürüyken yaptığı operasyon nedeniyle ANAP’lı iki bakanın, İçişleri Bakanlığı görevini yürütürken de düzenlediği “Beyaz Enerji” operasyonunda kendi partisinin bakanı Cumhur Ersümer’in istifasını sağlayan Sadettin Tantan, AKP’li bakanlar ve çocuklarının adının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu değerlendirirken “Bugün AKP’nin iktidara geldiği günden beri siyasi tercihi kara para ekonomisinden besleniyor. Bundan beslendiği için yolsuzluk dosyalarının ortaya çıkması karşısında paniklemesi doğal. Bu kirlilik o kadar ağır seviyeye ulaşmış ki bütün kılcal damarlarına yansımış vaziyette” dedi. Tantan, Cumhuriyet’e şunları söyledi: AKP yolsuzluktan besleniyor: AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne kadarki siyasi tercihi; kara para ekonomisi, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık, kumar ve fuhuş ekonomisi, yolsuzluk ve terör ekonomisi... Bundan beslendiği için buradaki yolsuzluk dosyalarının ortaya çıkmasındaki paniklemesi, olayın üzerini kapatmaya çalışması, agresifleşmesi çok doğal. Çünkü bu siyasi tercihinden dolayı da iktidara geldiği günden beri sürekli aflar çıkarmakta; gelecek te yargılanmamak için. Ama bu kirlilik o kadar ağır seviyeye ulaşmış ki, bütün kılcal damarlarına yansımış vaziyette. O bakımdan da kamudaki kadrolaşma ve niteliksiz insanların yetkili makamlara getirilmesi ve devletin kurumsal kimliğini kendi çıkarları doğrultusunda kullanması açığa çıkmış vaziyette artık. Hukuk devleti açısından tehlikeli: Yolsuzluk operasyonu ile beni değiştirecekler söylemi çok yanlış. Bugün iktidar mücadelesi var. İç ve dış odaklı bir mücadele bu. Bu ayrı bir konu, yolsuzluk ayrı bir konu. Yolsuzluğun üzerine gidip ortaya çıkarması gerekirken adeta yolsuzluğu ortaya çıkaranları suçlar bir tavır takınıyorlar ve onları cezalandırıcı, yıldırıcı ve tehdit edici bir yaklaşım var. Bu hukuk devletinin geleceği açısından büyük tehlike taşıyor. Özellikle yasaların açıklığına rağmen adli kolluk ile ilgili değişim gayri yasaldır. Savcıların bunu dikkate almaması lazım. Bana göre bu hukuk dışı değişimdir. Üçlü paralel devlet var: Bir taraftan üçlü paralel devlet algılaması yıllarca var. KCK devleti, AKP ve yandaşları devleti ile cemaat devleti. Bir tarafta devleti ele geçirmeye çalışıyorlar denilirken peki KCK ile ilgili hiç söylemi yok. KCK, Doğu ve Güneydoğu’da devleti ele geçirmiş. Hem de senin desteğinle bu süreci gerçekleştirmiş. AKP DERSHANELERİN DÖNÜŞÜMÜNDEN VAZGEÇMİYOR Müfettişlerden yüz yüze anket SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Hükümet, cemaat ile arasındaki kavganın fitilini ateşleyen dershanelerin özel okula dönüşümünden geri adım atmıyor. Gerekli yasal değişikliğin ocak ayında TBMM gündemine getirilmesi beklenirken Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) altyapı bilgilerini topladığı dershanelere teklif götürmeye hazırlanıyor. Edinilen bilgiye göre, yeni bir anket hazırlayan MEB, müfettişler kanalıyla dershanelerin dönüşümüne ilişkin görüşlerini alıyor. İl milli eğitim müdürlüklerine bağlı ikişer müfettiş, 3 bin 950 dershaneye giderek ellerindeki anket formunu yüz yüze görüşme ile dolduruyor ve dönüşüme ilişkin bazı sorular soruyor. İki müfettiş, dershanelere “habersiz” gidiyor. Dershanelerin tüm ortaklarının veya yöneticilerinin o sırada dershanede bulunup bulunmamasına bakılmaksızın, orada bulunan bir yönetici ile yüz yüze görüşmeye oturuluyor. Yöneticilere, “Özel okula mı, akademik liseye mi, açık liseye mi” dönüşmek istersiniz sorusu yöneltiliyor. Dershane yöneticilerine, “Dönüşmek istiyor musunuz” sorusunun sorulmaması dikkat çekiyor. Dershanecilere akademik ve açık lise düzenlemesinin detaylarına ilişkin açıklama yapılmıyor. Müfettişler ayrıca, dönüşüm aşamasında “Devletten beklentiniz nedir” sorusunu yöneltiyor. Burada da dershane yöneticilerine “arsa teşviki” isteyip istemedikleri soruluyor. Sorulardan biri “Alkollü içecek sunumu yapan işletmelere uzaklık” ile ilgili. Bu aşamada alkol yasakları diye bilinen yasaya uygun olarak dershanelerin “Umuma açık yerler ile açık alkollü içecek satılan yerlere mesafesi 100 metreden fazla olup olmadığı” değerlendiriyor. Alkol sorusu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle