25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER içinde yer aldığı yasadışı transferler nedeniyle altın konusunu da İran ambargosu kapsamı içine alan bir karar çıkarmıştı. hiçbir kontrole tabi tutulmadan nasıl Türkiye dışına çıkarıldığını, İstanbul’daki operasyon başlayana kadar anlayabilmiş değillerdi. ABD kaynakları İstanbul’daki operasyon konusunda bir değerlendirme yapmaktan ısrarla kaçınıyor. Ancak soruşturmada bahsi geçen büyük miktarlarda paranın ya da altının İran’a giriş ve çıkışında “resmi desteğin” olmazsa olmaz şart olduğunu teyit ediyorlar. ABD kaynakları, “Resmi destek olmadan büyük transfer mümkün değil. Eğer küçük miktar geçiriliyorsa bu kolay. Tespit edilemeyebilir. Ama büyük miktarlar için bu mümkün değil. Çok ağır olur. Onun için de büyük nakil araçlarına ihtiyaç var. Bu da rahatlıkla takip edilebilir” değerlendirmesini yapıyorlar. da Türkiye’yi uyarıyordu. ABD yönetimi Halkbank ile ilgili tüm bilgilerini Dışişleri, Hazine ve MASAK aracılığıyla Türkiye ile paylaştı. Savcıların operasyonda, ABD tarafından resmi kanallardan kurumlara gelen bu bilgileri kullanmış olabileceği de belirtiliyor. 9 deyince kahkaha atıyorsunuz. “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” sözünü anımsayıp o günün geldiğini düşünüyorsunuz. HHH Bir koltuk, oturanı bu kadar mı kendine benzetir. Bir insan, bu kadar mı karşıtına dönüşür. 28 Şubatçılar için ne diyorlardı: “Medyaya, sermayeye baskı yapıyorlar, cemaati kıskaca alıyorlar, fişliyorlar, akreditasyon uyguluyorlar.” Bir baktık ki, bundan yakına yakına hepsini misliyle yapmaya başlamışlar. O kadar ki 28 Şubat’ta ‘Cemaat’le ilgili yazıları yüzünden paşaların talimatıyla Akşam’dan kovulan Nazlı Ilıcak, aynı gerekçeyle bu kez Sabah’tan kovuldu. Akşam’dan Sabah’a hiçbir şey değişmedi yani... Ama değişmeyen bir şey daha var. Demirel’in 12 Eylül karanlığında Ilıcak’a söylediği, gazeteyi kapattıran o gerçek: “Her gece, iki sabah arasındadır.” HHH Komutanlar gözaltına alındığında ne demişti Arınç: “Türkiye bağırsaklarını temizliyor.” Bugün de aynen öyle... O halde hadi yine hep birlikte şarkımızı söyleyerek bitirelim: “Beraber yürüdük biz bu yollarda/ Hizmet’le büyüdük bu iktidarda/ Şimdi art arda gelen gözaltılarda/ Bana her şey sonu hatırlatıyor.” Artık takipte Zarrab Artık ABD’nin Yakın Takibinde Dört bakanın isminin dahil olduğu İstanbul’da başlatılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun en önemli ayağını, İran’a uluslararası ambargonun yasadışı yollarla Halkbank üzerinden delinmesi konusu oluşturuyor. Burada kilit isim, kara para aklamada bakanları ve oğullarını kullanan işadamı Reza Zarrab. Operasyon nedeniyle bir anda Türkiye’nin gündemine oturan Zarrab ve İran ile ilişkileri aslında bir süredir ABD tarafından yakından takip ediliyordu. Özellikle de İran’a yüzlerce kilo altın taşıyan uçağın, gümrük görevlilerince tespit edilmesine rağmen hiçbir şey olmamış gibi Türkiye’den ayrıldığı 2012 bahar aylarından bu yana. Washington’da tanınmış bir Türkiye uzmanı bundan aylar önce Zarrab ismini Ankara’da etkili kulaklara fısıldamıştı. ABD Kongresi uçak hadisesinden birkaç ay sonra, Zarrab’ın ve Halkbank’ın tepelerine kadar sıçrayan operasyonun merkezinde Zarrab’ın yer aldığı ortaya çıktığında bu isimle ilgili Batı’nın elinde ne tür bilgiler olduğunu merak etmiştik. Dosyası, suç sicili var mıydı? Ankara’daki ABD kaynaklarına bu soruları yönelttiğimizde aldığımız yanıt şu oldu: “Önceden ilgilenmemişsek bile bundan sonra ilgilenebileceğimiz kesin. Altın dolusu uçağın Türkiye’den geçişini nasıl basından öğrendiysek, bunu da basından öğreniyoruz. Bugüne kadar Amerikalı uzmanlar bu kişi hakkında bir çalışma yaptı mı bilemiyoruz. Ama yapmamışsa bile bundan sonra mutlaka yapacaktır!” İstanbul’da başlayıp Ankara’da devletin Yaptırımları anlatın ısrarı Hesap meşruydu ama... Türkiye’den İran’a yönelik “gizemli” altın ve para transferleri ABD tarafından uzun süredir izleniyordu. Bulgular da Türk makamları ile paylaşılıyordu. Bu gizli de yapılmıyordu. ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını anlatmak için son birkaç yıl içinde onlarca ABD heyeti Ankara’ya geldi. Bu ziyaretlerin her seferinde bankacılık sektörü ve Halkbank’ın durumu da, altın ticareti de gündemdeydi. ABD yönetimine göre Halkbank oldukça meşru çalışıyordu. Türkiye gaz ve petrol alıyordu. Onun karşılığında da hesaba para yatıyordu. Ancak İran her seferinde sınırları zorlamak ve bu meşru çerçeveyi esnetmenin yollarını arıyordu. ABD bu konuda ABD heyetleri her ziyaretlerinde bir konuyu ısrarla vurgulamış. Halkbank ve diğer tüm bankaların ve İran ile ticaret yapan şirketlerin İran’a yönelik hem ABD’nin tek taraflı hem de uluslararası yaptırımları konusunda ayrıntılı olarak bilgilendirilmesi istenmiş. Hatta bu yaptırımların neler olduğu ve ihlal edilmeleri halinde sonucunun ne olacağının da banka ve kurumlara basılı olarak gönderilmesi bile ısrarla istenmiş. Bir ABD yetkilisinin deyişiyle, “Kimsenin başının belaya girmesini istemediğimiz için bu konuda Türk makamlarına ısrarcı bir tutum içinde olduk. Hep dikkatli olmalarını salık verdik.” Hukuk Size de Lazım Oldu “Etme bulma dünyası” diyorsunuz değil mi, olup biteni izledikçe... Mesela Başbakan, “Psikolojik harp oynanıyor” deyince, iddianın patentinin İlker Başbuğ’a ait olduğunu hatırlıyorsunuz. Mesela Arınç, “Birbirinden farklı konular ve isimler bir araya getirildi” dediğinde, “Hadi ya, ilk kez mi oluyor” diye içinizden geçiriyorsunuz. Şimdi operasyonu yöneten savcı Öz’ün yanına “refakatçi savcı” verdiklerini duyunca, Erdoğan’ın Ergenekon soruşturması sırasındaki sözlerini anımsıyorsunuz: “Niye savcıya (Öz’e) vuruyorsun? Bırak bakalım nereye varacak bu işin sonu...” Soruşturma sürecinde gizliliğe uyulmadığından, insanların sabahtan evlerinden alındığından yakınan Hükümet Sözcüsü’nün çifte standardına hayret ediyorsunuz. “O ayakkabı kutularını dolaplara polis yerleştirdi” demesini bekliyorsunuz. Bu sözleri, “Hukuk bize de lazım oldu” diye okuyorsunuz. Hele “İşadamları tehdit ediliyor” çak sorusuna hiç yanıt gelmedi ABD yönetimi, basından öğrendikleri “altın yüklü uçak” hadisesi sonrasında Türk makamlarından bilgi almayı denemişler. Ancak Türk tarafından neredeyse her seviyede kurulan temasa karşın, sorularına hiçbir zaman tatmin edici bir yanıt alamamışlar. O kadar altının U Öte yandan ABD Hazine Müsteşarı David Cohen’in de büyük bir tesadüf eseri operasyonlar sırasında İstanbul’da olduğu ortaya çıktı. ABD’li yetkilinin İstanbul’da banka yöneticileri ile bir araya gelerek İran’a uygulanan ambargo hakkında bilgi verdiği öğrenildi. ABD kaynakları, “Cohen’in gelişinin bu soruşturma ile hiçbir ilgisi yok. Gezi önceden planlanmıştı” bilgisini verdiler. ankacıları bilgilendiriyoruz B ‘Bizden çok kazandılar’ Gerilimde dramatik Rıza Sarraf DUYGU GÜVENÇ Dış Haberler Servisi Türkiye’de bakanların yakınlarına ve bazı işadamlarına yönelik operasyona dünya basınının ilgisi dün de sürdü. İngiliz gazetelerinde operasyonla ilgili geniş haberler yer aldı. Guardian gazetesi “Erdoğan karşı saldırıya geçti” ifadeleriyle duyurduğu haberinde İstanbul Emniyeti’ndeki polis şeflerinin görevden alındığını belirterek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu başka illere de sıçrayabilir” sözlerini aktardı. Gazete, polis şeflerinin görevden alınması konusunu ise birçok çevre tarafından soruşturmaya müdahale olarak nitelendirildiğini ve bu nedenle eleştirildiğini yazdı. Guardian, söz konusu haberinde “Türkiye siyasi eliti içindeki kavga bitmiş değil” ifadesini de kullandı. Bir diğer İngiliz gazetesi Times, muhalefet partisinden Başbakan Erdoğan’a istifa çağrıları yapıldığını bildirirken Financial Times Ankara muhabiri Daniel Dombey Gülen hareketinin hem Erdoğan hem de AKP’yle köprüleri attığını yazdı. Dombey, Erdoğan’ın da Gülencileri bürokrasiden temizlemek istediğini gizlemediğini belirterek “Türkiye’nin eski laik elitine gelince, iki hasım arasındaki kavgayı yalnızca birer gözlemci olarak izliyorlar” dedi. İranlı yetkili: Ambargolar nedeniyle çok fırsatlar oldu, Halkbank da çok kazandı. Birilerine zor geldi Soruşturmadan alınan Deniz Feneri Savcısı Nadi Türkaslan: Başsavcı, savcıları siyasi baskıdan korumalı Nadi Türkaslan, Deniz Feneri soruşturmasının görevden alınan savcısı... Tam yolsuzluk operasyonunun hükümet bağlantılarını ortaya koyacakken tuhaf bir ithamla HSYK tarafından hakkında soruşturma açıldı. Soruşturmadan uzaklaştırıldı. Suçluları kovalarken “suçlu” duruma düşürüldü. Hakkında ileri sürülen suçlamalarla yargılandı, beraat etti. 11 aydır Yargıtay’ın kararını bekliyor. Ankara Adliyesi’nde göreve devam ediyor. Bu arada Deniz Feneri davası ne oldu? “O savcılar alındıysa ne olacak canım, devlette savcı mı yok. Davayı başka savcılar üstlenir” dediler. İşin öyle olmadığı görüldü. Davanın can alıcı iki boyutu vardı: Örgüt ve nitelikli dolandırıcılık suçlaması... Yeni savcılar bu iki boyut hakkında takipsizlik verdi. Zayıf bir dava açıldı. Kaplumbağa hızıyla ilerliyor. Anlaşıldı ki o üç savcının görevden alınması ve medya kampanyalarıyla hedef haline sokulması, soruşturmanın engellenmesi içinmiş. “Dün ben Deniz Feneri soruşturmasından alındığımda alkışlayanların bugün ‘Nerede hukuk’ demeleri çok manidar... O dönem bize uygulanan yöntemin aynısını bugün onlara uygulamak istiyorlar. Bizimle ilgili suçlamaların iki amacı vardı: Bizi hesap vermek durumunda bırakmak ve bu yolla, daha önemlisisoruşturmanın rotasını değiştirmek... Galiba bizim durumumuz örnek oldu; şimdi uydurma suçlamalarla savcıları soruşturmadan alma konusunda daha dikkatli davranıyorlar. Ama bu kez de polise aynı yöntem uygulanıyor. Bu yöntem bir hukukçu olarak beni ürkütüyor.” tırmanış ANKARA Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonunun özellikle Halkbank ayağında paranın kaynağı olarak görülen İran’dan ilk açıklama geldi. İran Büyükelçiliği’nden bir yetkili, “Bizden çok para kazandılar” derken operasyonda gözaltına alınan işadamı Rıza Sarraf’ın İran’ı birçok defa ziyaret etmiş olabileceğini belirtti. Aynı yetkili, 17 Aralık’ta Türkiye’ye geleceği açıklanan ancak gelmeyen İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin, ziyaret tarihinin ‘hiçbir zaman netleşmediğini’ açıkladı. ABD, operasyonla ilgili “Bizi aile işlerine karıştırmayın” derken ambargoları delmek için altın aracılığıyla yapılan ticaret, gözlerin İran’a çevrilmesine neden olmuştu. İranlı diplomat, devam eden operasyonu Türk basınından takip ettiğini belirtirken “Her şeye İran’ın adını karıştırırlar. Türkiye’deki her şeyde İran’ın adı geçer” diyerek kinaye yaptı. İranlı yetkili, “Evet, bize uygulanan ambargolar nedeniyle, bizle yapılan ticaretten birileri çok kazandı, çok fırsatlar oldu. Bazıları bize uygulanan ambargodan çok paralar kazandı. Halkbank da çok kazandı. Halkbank’ın kazanması birilerine çok zor geldi. İran’dan çok para kazanan şirketler var, ama bu operasyonun arkasında kimin olduğunu görmek için en az 6 ay beklemek gerek. Benim anladığım organize bir iş yapıyorlar, belli amaçları da var, ama amaçları belli olsun ondan sonra operasyonun karşısında kim var, arkasında kim var anlaşılır. Bu operasyondan kazanan ABD ve İsrail’dir” dedi. Yetkili, İran ile P5+1 arasında uzlaşma sağlanması halinde ise Halkbank’a ihtiyaç kalmayacağına işaret etti. Rıza Sarraf’ın Türk vatandaşlığına geçmeden önce İranlı mı, Azerbaycanlı mı olduğu konusunda Türk basınında çıkan çelişkili haberleri anımsattığımızda, İranlı yetkili, Türk vatandaşlarına vize uygulanmadığına işaret ederek “Biz onun İran’a ne kadar girip çıktığını bilemeyiz. Hangi isimle girdi çıktı? İran polisinde giriş çıkışlar vardır, ama buna bakmadık. Geçmişte İranlı olsa da fark etmez. Çünkü İran’da çifte vatandaşlık yok” dedi. l İngiliz Economist dergisi Türkiye’deki son gelişmeleri “Şimdiye kadar Erdoğan’ın yönetimine en cüretli meydan okumalardan biri” olarak nitelendirdi ve operasyon kapsamında yapılan gözaltılara ilişkin haberlerin “siyasi kurumlarda şok dalgaları yarattığını”, borsanın gerilediğini belirtti. Operasyonun Erdoğan ile Gülen arasındaki “güç mücadelesinde yeni ve dramatik bir tırmanış” olarak görüldüğünü kaydeden gazete, Gülencilerin AKP üyelerine karşı kanıt toplamakla suçlandığını, ancak son dönemde iktidar partisinin de Gülencilerin karşı “casusluk” yaptığının ortaya çıktığını belirterek vergi müfettişlerinin Gülen’e bağlı şirketlere gitmeye hazırlandıklarını aktardı. İki yeni savcı Bu kez savcıyı görevden alamadılar, “iş yükü ağır” diye yanlarına iki yeni savcı eklediler. Bu ne anlama geliyor? “Niye katıldıklarına bakmak lazım” diyor Nadi Türkaslan... “Sırf sorgulara yardımcı olsun diye mi alındılar, soruşturmaya devam etsinler diye mi...” Başsavcı dirayetli olmalı Peki bu soruşturmaların sağlıklı yürümesi için ne yapmalı? Türkaslan’a göre “Burada büyük yük, başsavcıya düşüyor. O dirayetli davranmalı. Siyasi baskı ne kadar ağır olursa olsun soruşturmadan savcı almamalı... En zoru bu, ama en zorunlusu da bu... Başsavcının baskılara direnebilmesi lazım.” ‘Etme bulma dünyası’ Son operasyondan sonra savcı Zekeriya Öz’ün soruşturmadan alınacağı söylentileri çıkınca Türkaslan’la görüştüm. “Etme bulma dünyası, diyor musunuz” diye sordum. Güldü. Dedi ki: Ruhani gelmedi İran’la ilgili bir başka gelişme de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’ye geleceğini açıkladığı İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin gelmemesi oldu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, 17 Aralık’taki Şebiarus törenlerini kastederek “Sayın Ruhani’ye sayın cumhurbaşkanımız ve sayın başbakanımızın mesajlarını ilettim. 17 Aralık’ta da kendisinin Türkiye’ye gelmesini bekliyoruz” açıklamasını Twitter hesabından yapmıştı. Ancak Ruhani’nin Şebiarus törenlerine katılmayı bu aşamada istemediği öğrenildi. İran tarafına göre, ziyaret için bir uzlaşma sağlanamadı ve Türk tarafı uzlaşı sağlanmadan tek taraflı olarak tarihi açıkladı. Yetkili, Ruhani’nin ziyareti konusunda ‘genel bir mutabakat’ olduğunu ancak tarihin henüz tartışılmadığını söyledi. Ekonomiye tehdit Amerikan Wall Street Journal gazetesi de gelişmeleri “Türk siyaseti pazarları vururken güç mücadelesi ekonomiyi tehdit ediyor” sözleri ile değerlendirdi. “Türk siyaseti, pazarları bulandırıyor. Bu defa, iktidardaki partinin birliğini ve bununla birlikte 10 yıllık ekonomik istikrarı zedelemekle tehdit ediyor” diyen gazete, Türkiye’nin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Endonezya ile birlikte “Kırılgan Beşler” arasında yer aldığını anımsattı. Gazete, Standard Bank Plc’den yükselen piyasalar araştırma bölümü başkanı Tim Ash’ın “Bütün bunlar, AKP’deki bir iç güç mücadelesinin sonucudur” ifadelerine de yer verdi. Gül l İspanyol El Pais gazetesi Türkiye’deki gelişmeleri ilginç bir başlıkla verdi. Gazete, operasyonda gözaltına alınan 51 kişinin sabahın erken saatlerinde sütçüyü beklerken polisi karşılarında bulduğunu yazdı. İran Fars haber ajansı da “Türkiye yolsuzluk operasyonlarıyla çalkalanırken bu operasyonların AKP hükümetiyle, Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen grubu arasındaki iktidar savaşından kaynaklandığı bildiriliyor” dedi. Ortadoğu’da yayımlanan All Monitör gazetesi de “savaşların anası” olarak değerlendirdikleri Türkiye’deki gelişmelere farklı bir yorum getirdi. Gazete, bu kavganın içinden Cumhurbaşkanı Gül’ün zaferle çıkacağını iddia etti. kazanabilir Avrupa Birliği’nden Dış Haberler Servisi Avrupa Birliği (AB), yolsuzluk soruşturmasına ilişkin yaptığı açıklamada, yargı sürecinin “bağımsızlığı ve tarafsızlığının garanti altına alınması” gerektiğini vurguladı. Komisyonun Genişleme ve Avrupa Komşuluk Siyaseti’nden sorumlu üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Peter Stano tarafından yapılan açıklamada, hükümetin “soruşturmaya müdahale etmeyeceği ve soruşturmada yargıyı destekleyeceğine” dair teminatının da not edildiğine dikkat çekildi. Birliğin yürütme kolu olan AB Komisyonu’ndan yapılan açıklamada ise yolsuzluk iddialarının tarafsız şekilde yürütülmesinin ilgili yetkililerin sorumluluğu olduğu kaydedildi. ‘bağımsız yargı’ vurgusu Yakından izliyoruz ABD: Türkiye’yedeki yolsuzluk operayonu ile ilgili ABD’den ilk yorum Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf’dan geldi. “Konuyu yakından izlediklerini” belirten Harf, “Özel olarak bu konularda spesifik bir yorumumuz yok. Elbette Türkiye’nin yargı sisteminde şeffaflık, zamanlılık ve adalet için en yüksek standartları karşılamasını beklediğimizi tekrarlamak isteriz” dedi. Ankara’da deprem Alman Deutsche Welle ajansı da gelişmeleri “Ankara’da operasyon depremi” sözleriyle duyurdu. DW operasyonun perde arkasıyla ilgili olarak dünya basınında da AKP ile Gülen hareketi arasındaki gerginliğe işaret edildiğini kaydederek Ankara’da operasyonun yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi siyasi sonuçlarının neler olabileceğinin tartışıldığını yazdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle