20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2013 CUMA [email protected] 18 KÜLTÜR Gerçek hayattan beyazperdeye... Bosnalı yönetmen Danis Tanovic’in toplumsal baskılara, etnik ayrımcılığa dokunduran ve saygın uluslararası ödüllere layık bulunmuş, son derece gerçekçi ‘Docudrama’sı ‘Bir Hurdacının Hayatı’ başlıyor Hurdacının Hayatı”nda, başroldeki Mujic ailesi (Nazif, Senada Alimanovic, Şemsi ve Sandra) kamera karşısında cümbür cemaat kendilerini canlandırıyorlar baştan sona, 40 yıllık deneyimli profesyonel oyuncular gibi. Jüri özel ödülüyle taçlandırıldığı son Berlin festivalinde Nazif Mujic’e de en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırıp 32. İstanbul festivalinde de Avrupa Konseyi özel mansiyonuna layık görülen ve 2014’ün en iyi yabancı film Oscar ödülüne BosnaHersek adayı olarak seçilen “Bir Hurdacının Hayatı”, 6070 yıl sonra bize vaktiyle dünya anaakım sinemasını gidişini değiştiren o muhteşem İtalyan Yeni Gerçekçilik akımını çağrıştıran, gayet gerçekçi ve dokunaklı bir “Docudrama” etkisi yaptı özetle. Yönetmen Tanovic’in Saraybosnalı Mujic ailesinden, gerçek hayatta başlarına gelenleri bir kez de görüntü yönetmeni Erol Zubcevic’in dijital el kamerası karşısında tekrarlamalarını isteyerek düşük bir bütçeyle çektiği bu film sayesinde zaten öteden beri zorlu hayat koşulları dayatılmış Bosnalı Çingene vatandaşlarının bazı sosyal yardım hakları kazanmalarını da sağladığı gerçeği bir yana, Yedinci Sanat bakımından gerçekçi tarzı yeniden gündeme getiren mesafeli anlatımı, seyircinin ilgisiz kalamadığı dokunaklı konusu, sıra dışı görselliği ve amatör oyunculuklarıyla iz bırakan, Balkan atmosferini perdeye taşıyan bir çağdaş belgesel dram. Özellikle “Docudrama” türünden hoşlanan sinemaseverlerin kaçırmaması gereken, saygın ödüllere sahip “Bir Hurdacının Hayatı”, Başka Sinema salonlarında meraklısını bekliyor bu hafta. Gecekondudan farksız, döküntü bir evde şişman, hamarat karısı Senada ve ekran başından ayrılmayan 2 küçük afacan kızıyla (Şemsa’yla Sandra) yaşayan, yoksul Bosnalı Çingene Nazif Mujic, bir dediğini ikiletmediği karısına karşı sorumlu bir koca, şirin kızlarına karşı da sevecen bir baba. Çöplüklerden para edecek demir, bakır, teneke cinsinden hurda toplayarak ailesini zar zor geçindiren Nazif, soğuğa aldırmadan çevredeki ağaçları kıl testeresi ve baltasıyla keserek evinin yakacak ihtiyacını da sağlıyor kardakışta. Arkadaşı Rıfkı’yla topladıkları hurdaları satınca gidip 112 kadeh parlatmak gibi kaçamak lüksleri de var. Ne var ki evine dönünce ha bire yemek yapıp çamaşır yıkayan ve yerlerinde duramayan kızlarına bakan, çalışkan karısını mide ağrıları içinde hastalanmış, kıpırtısız yatar halde buluyor. Çünkü şişmanlığından ötürü hamile olduğu pek anlaşılamayan Senada, aslında düşük yaptığı için kan zehirlenmesi nedeniyle ölüm tehlikesine maruz, tez vakitte bir tıbbi müdahale yapılmazsa. Karısını alelacele götürdüğü kasaba hastanesinde, ameliyat, ilaçlar ve diğer masraflar için çıkarılan yüklü faturayı ödeyecek mali gücü olmayan Nazif’in istenen parayı karşılayabilmesi, günlerce hurda toplamasını gerektir mektedir. Kıt kanaat geçinen Nazif, renginden, tipinden ve yoksulluğundan dolayı katı tutumlarını hiç yumuşatmayan hastane yetkililerince pek de umursanmaz ama karısı resmen hayatını kaybetmek tehlikesiyle yüz yüzedir. Artık modern apartmanlarda pek rastlanmayan cinsten bir komşu dayanışmasını esirgemeyen Kasım’ın da yardım ettiği Nazif, bizzat arabasını parçalayıp yengesinin sağlık sigorta karnesiyle bir kez daha hastanenin yolunu tutarak karısını kurtarıyor sonuçta ve yoksul ailenin yaşamına devam ettiği, mutlu son’lu bir finale bağlanıyor “Epizoda u Zivotu Beraca ZeljezaBir Hur u Seyircinin ilgisiz kalamadığı dokunaklı konusu, sıra dışı görselliği ve amatör oyunculuklarıyla iz bırakan, Balkan atmosferini perdeye taşıyan bir çağdaş belgesel dram. Özellikle “Docudrama” türünden hoşlanan sinemaseverlerin kaçırmaması gereken, saygın ödüllere sahip “Bir Hurdacının Hayatı”, Başka Sinema salonlarında meraklısını bekliyor bu hafta. dacının Hayatı”. 1990’larda Yugoslavya’nın parçalandığı ve zalim Sırplarla Hırvatların Bosnalıları doğradığı o kanlı iç savaşa kara mizah açısından bakan “No Man’s LandTarafsız Bölge” (2001) adlı, Oscar ödüllü, absürd komedisiyle ünlenen, sonradan “Cehennem” (2005), “Triage” (2009) ve yine Bosna savaşını konu edinen “Cirkus Columbia Güzel Bir Hayat Düşlerken” (2010) gibi filmler de imzalayan, 1969 doğumlu Bosnalı yönetmen Danis Tanovic’in, azı kurmacaçoğu belgesel nitelikteki bu son filmi bugün gösterime giriyor. Şimdiye dek çoğunlukla Çingeneleri konu edinen, birtakım hümanist ve coşkulu hikâyeler anlatmış olan, Çingene kökenli Fransız yönetmen Tony Gatlif’in daha çok DVD’lerden seyrettiğimiz o duyarlı filmlerinden farklı bir Çingeneler dünyası çizen ve resmen gizli bir ayrımcılığa, ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi tutulan Saraybosnalı gariban Çingeneleri alabildiğine gerçekçi ve nerdeyse birebir perdeye yansıtarak karşımıza getiren “Bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle