18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Öğrenmenin yaşı yok. DNA gerçeklerini de Tayyip Bey’den öğreniyoruz: O günlerde pek dikkat çekmemiş: Belediye başkanı iken bir meydan konuşmasında haykırıyor... “Hırsızlık babadan oğula geçer!” HHH Ve öğrenmek çift taraflı.. Yaşı başı da yok. “Empati”yi de şimdi onlar öğreniyor. Sabahın köründe ev basılmasını.. İlhan Abi’nin.. Terörist damgası vurulan Genelkurmay Başkanı’nın... Balbay’ın duygularını öğreniyor. Empatiye sözlükler, “duygu bulaşması” da diyorlar. “İleri yaşlarda duyguların daha iyi bulaşacağını” yazıyorlar. Oğullar daha genç. Onlara “duygu bulaşması” zor. Ama başta Başbakan, hepsi 60’ına merdiven dayamış.. Tam zamanı. İstanbul polisi, savcıları belli ki bunu da hesapladı. Zamanlama süper. 4+4+4 asıl bakanlara yarayacak. Seneye 12 yılları doluyor. Tasdikname tutuşturulup yolcu edilme vakti. Çünkü gensoru milletvekilleri için değil, sadece bakanlar için veriliyor. Bakanlıktan istifa ederlerse bol bol baba oğul, hasret muhabbet. Ayrıca milletvekili olmak da özgürlük. Hele kendinin ve ailenin onuruna düşkünsen daha da büyük özgürlük. Bir de muhalefetteysen ve sırtını da halka ve örgütüne dayamışşan. Çünkü kimse elinde ayakkabı kutusuyla kapına dayanmıyor. Bakanlardan çok, gensorudan Başbakan korkuyor. AKP grubunun fire vereceğinden korkuyor. En güvendiği dağlara kar yağdı. Balkona çıkardığı Hakan Şükür bile kazık attıysa.. “Gizli oylama”da kimlerin ne yapacağı belli mi olur? Gensoru kritik. Gündeme almazlarsa yolsuzluk yargıya gitmeden siyaseten belgelenecek! CHP lideri Kılıçdaroğlu dün öğle yemeğini ABD büyükelçisiyle yedi. Kılıçdaroğul vatansever adam. Yabancı diplomatla konuşurken Türkiye hükümetine elbette ömür biçmez. Biz bizeyiz. Bu “ayakkabı kutusu” işi iktidarın “tabutuna çakılan son çividir!” GÖRÜŞ İ. GÜRŞEN KAFKAS Babadan Oğula Ne Geçer? 3 dönem kuralını kendileri getirdi.. Rüşveti de sandığa bulaştırmazlarsa elbette. Mesela, “ayakkabı kutusu” stoklamak için kömüre, mercimeğe ek ayakkabı da dağıtırlarsa.. Vatandaş da alır giyerse.. Bu vatandaşa değil duygu.. Grip bile bulaşmaz! “3 oğullu 1 oğulsuz bakan istifa etti!azledildi” İki haberde “an itibarıyla” gerçekleşmedi. Kurban olduğumuz Allah, bu çifte 12 Eylül mahsülü anayasa ile Başbakan’a her şeyi vermiş.. “Azil yetkisi” vermemiş. Anayasaya bağlanmak için ilk 4 maddeyle birlikte tek neden bu. Başkanlık sevdası bundan. Bakanını azledemiyor! Eğer bir kenara sıkıştırıp kafa mafa atmazsa tabii. Bir de görev verirken elinden imzalı boş kâğıt almamışsa. Aldığı tahmin ediliyor. Kâğıt üzerinde “Azil” imkânsız yani. İstifa çıkar tek yol. Halka ve hukuka saygı göstermek için atacakları tek “şeref “ sayısı! Ayrıca istifa ederlerse Yüce Divan’a gitmekten de kurtulacaklar. Ana muhalefet partisi 4’üne de enfes bir pas verdi: Gensoru! Gensorudan da kurtulmanın iki yolu var. Ya oylamada ret çıkacak. Ya da istifa edecekler. İstifa bir tür kurtuluş. Tabuta çakılan son çivi Eğitimde Başarısızlığın Nedenleri “Yurt savunmasının en güvenilir ve ucuz yolu eğitimdir.” BUCHNE Eğitimde başarısız olmamız ve çağdaş ülkelere göre sınıfta kalmamız içimi acıtıyor. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) 65 ülke öğrenci başarılarıyla ilgili düzenlediği raporda, matematik, fen, okumaanlama becerileri düzeyinde Türk öğrencilerinin ortalamanın çok gerisinde kaldıkları açıklandı. 65 ülkeden, 15 yaşındaki 510 bin öğrencinin matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanında küçük gelişmeler olduğu belirtildi. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Koordinatörü Batuhan Aydagül, “Özellikle matematik öğretiminde ciddi sıkıntılar olduğunu ve ülkemizdeki öğretmen eğitimi çalışmalarının nitelikli olmaması dikkat çekicidir” dedi. Öğretmen eğitiminde devlet politikasında önceliğin nitelikli öğretmen yetiştirmek olmasını öneriyor. Eğitimde, sistemin yapısal değişikliğinde, nicelik kavramının bir yana bırakılarak nitelikli öğretmen yetiştirilmesi başarının gerçekleşmesinde etken olacaktır. Çünkü “eğitimin öznesi öğretmendir. Eğiten, öğreten öğretmendir.” Gençlerimize öğrenmeyi doğrudan öğretecek olan öğretmeni çok iyi ve donanımlı yetiştirmek kaçınılmazdır. Eğitimin niteliğine yapılan yatırımın karşılığı başarılı nesillerin yetiştirilmesi olacaktır. Temel matematik işlemleri ve sorgulamaların yapıldığını gösteren seviye 1 ve altındaki sorularda Türk öğrencilerin başarı oranı yüzde 42; OECD ortalaması ise yüzde 22 olduğu görüldü. Öğrencilerimizin temel matematiksel kavramlarda başarılı oldukları, ancak daha karmaşık ilişkiler kurmaları gereken, daha üst düzey sorgulama, analiz ve yorum yapmada; yani seviye 5 ve 6’da başarılarının yüzde 5.9 olduğu görülmektedir. Seviye 6’da başarı oranı yüzde 1 gibi çok kötü bir sonuç elde edilmiş. PISA’nın sınavında seviye 5 ve üstü başarılı Türk öğrencilerin oranı yüzde 5’in altındadır. Şanghay’daki öğrencilerin yüzde 30.8’i, Singapurlu öğrencilerin ise yüzde 20’sinin seviye 6’da olduğu görülmektedir. Çin’in Şanghay eyaleti ile Singapur matematikte en üst sıraları paylaşmışlar. Bunu izleyen ülkeler: Hong KongÇin, TonipeiÇin, AceoÇin, Güney Kore, Japonya, Liechtenstein, İsviçre ve Hollanda’dır. OECD’nin PISA 2012 eğitim raporuna göre: Türkiye, matematik, okuma ve fen puanlarını bir miktar yükseltse de ortalamanın çok altında kalmış. 65 ülke arasında ülkemizin 42. sıradaki yeri değişmedi. 34 OECD ülkesi sıralamasında sondan üçüncü sırada yer almaktadır. Anlaşılan o ki eğitimde yine sınıfta kaldık. Asya ülkelerinin eğitimde zirvede olduğunu görmek şaşırtıcı olmamalıdır. İlkeli ve sistemli çalışan ülkeler kazanıyor. Ülkemizin matematikte son sıralarda yer alması kaygı vericidir. İstatistiki veriler anlamlı bir ilerlemenin olmadığını gösteriyor. PISA 2012 sonuçları daha çok gelişme ve başarı gereksinimimizin olacağını gösteriyor. Meksika ve Şili’nin son sıralarda olmasıyla Türkiye ancak üçüncü sıraya ulaşabilmiştir. Türkiye’nin 10 yıl önce matematik ortalaması 423 iken komşu ülkelerimiz İsrail, Yunanistan, Sırbistan ve Hırvatistan’ın gerisindeydi. Bugün daha da gerilerde oluşumuz, eğitim ve öğretmen politikamızın içerik olarak yetersiz oluşundandır. 2013’te matematik puanının 448’e yükseltilmesi ile ancak 42. sırada yani sondan üçüncülüğe ulaşabilmişiz. Matematikteki başarısızlığın yanı sıra okuma yazma alanında da hızlı bir yavaşlama dikkatleri çekiyor. OECD ortalamasının altında yazılıyor olmamız, küçük artışlarla avunmamız ne kadar acıdır. Kalkınmış ülkeler, gelişkinliklerini eğitime verdikleri öncelikle sağlıyorlar. Uzakdoğu’da yeni bir Çin efsanesi bu kez eğitim konusunda doğuyor. Ülkemizde fen alanında eğitimdeki başarımız, kalkınmış ülkelerin bir yıl gerisinde olduğu çok üzücü bir sonuçtur. Çifte 12 Eylül anayasası Kutuları Hazırlayan Kanun Fabrikamız Gecen gün belirttik. Bu iktidar “modüler devlet” modeli oluşturdu. İhtiyaca, adamına, oğluna, örgütüne, eşine dostuna göre yasa çıkarılıyor. CHP’li Oktay Ekşi’nin “Kanun Fabrikası” diye kitap yazması boşuna değil. 11 yıldır yasa çıkarmaya da doymadılar. Kanun koyucu olduklarını böyle hissediyorlar zahir. Koydukları yasayı bir daha tezgâha koyuyorlar. Bir yıl geçmeden yenisini koyuyorlar. Koyuyorlar koyular bitmiyor. Sonra bir daha.. Bir daha.. Koyuyarlar. İhale yasasını tam 57 (elli yedi) defa değiştirdiler. Aslında rakamın “yedi” ile bitmesi bile sinyal. Uyanana! Körfez şeyhleri, İranlı kardaşlarımız, Azeri dildaşlarımız asrın lideri olmak kolay değil. Bölge liderliği için de ihtiyaca göre uyumlu yasa şart. Aslında ayakkabı kutusu operasyonu için altyapıyı hazırlayan (sessiz kalmakla) tüm bakanlar. Kutulu soygun 3 alanda odaklanıyor: İhale, bankacılık, inşaat! Soygun için uygun mevzuatı hazırlayıp TBMM’ye gönderen kim? Erdoğan ve tüm bakanlar. El kaldırıp yasalaştıranlar da tüm Ak Parti milletvekilleri. Bankacınını ayakkabı kutusuna giren, oğullardan birinin para sayma makinesinden geçirilen o paralarda tüm iktidarın parmak izi var. Tayyip Bey’in 30 Mart’la meydan okuması bir tür kabul. Umudu halkın affında! Kutu rezaletinin arkasındaki yasa da Resmi Gazete’de: “Borsa kazançları, faiz ve repo gelirleri, tutarı ne olursa olsun beyan edilmiyor.” Örnek mi? Borsadan 10 milyon lira kazanan veya 50 milyon lira mevduat faizi veya repo geliri elde eden veya bir banka veya şirket hissesini satan kişi bir iki milyar TL bile kazansa bir allah kuruş vergi ödemiyor! Böyle yasa mı olur demeyin. Şimdilik kutulara razı olun. Adı Ak ya. Uyanmazsa milletin milyarları Ak yoluna devam.. Not: AKP’yi ilk kez “Ak Parti” diye yazıyoruz. Başbakan’a teselli olsun ve Ak demekle AK olunmuyor diye!. Bengal atasözüymüş galiba: “Ziftin adı değişmekle, rengi değişmez!” Millet TV karşısında çekirdek çitleterek “kutu operasyonu” izliyor. Ve “zift yiyesiler!” diye beddua ediyor. Dediğiniz gibi 30 Mart’ı bekliyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Hangi Cumhuriyet (2)? Bir yılı aşkın bir süre önce aynı başlıkla bir yazı çıkmıştı bu köşede (9.10.2013) dolaysiyle bu ikincisi; bir yıl önce bu soruyu sorduğumda “yeni bir cumhuriyet” söylemi almış başını gidiyordu. Kuşkusuz bu konu, “cumhuriyetin yeniden kurulması” isteği “AKP” iktidarı ile başlamadı. İlk dile getiriliş, ilk süreç “1990”ların başlarında artık iyice dökülüp saçılan “Numaralı Cumhuriyet” dönemidir; ürünü de “İkinci Cumhuriyet”tir. “2. Cumhuriyet”in “üretici”leri, ilkinin, “Atatürk Cumhuriyeti”nin; baştan sona bir “zorbalık”(!) olarak gördükleri “1923 Devrimi”nin ürünü olduğu için, çoktan “meşru”luğunu yitirdiği, “gayri meşru” olduğu savını ileri sürerler. “21. yy”da ise “AKP” iktidarıyla (2002) birlikte Başbakan olan “R.T. Erdoğan” da “Yeni Cumhuriyet” diye diye yol alırken; “Atatürk Cumhuriyeti”ni “Eski Cumhuriyet” adlandırmasıyla güncelliğini yitirdiğini yaymaya çalışıyordu. Daha sonra da “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” “ABD”nin isteğiyle “Ilımlı İslam Devleti”ne dönüştürülür. Dönüştürülmesine dönüştürülmüştü ama, ortada yine bir sorun vardı; “rejim ne olacaktı?” “Cumhuriyet” mi, “Hilafet” mi, “Padişahlık” mı, yoksa Erdoğan’a özgü “Başkanlık” mı, v.ö’ler mi?.. Hangisi... Bu “yenileme” konusu, “sağdanortadansoldan” hep birlikte “Cumhuriyet’i yeniden kuralım!”a dönüşünce sonunda “AKP”nin hükümet sözcüsü “Hüseyin Çelik” dayanamadı: “Cumhuriyet demokrasi değildir!” diye dökülüverdi; yetmedi “Cumhuriyet eşittir demokrasi değildir!” diye de sürdürüp, ardından: “Bize ‘yalan’ bir biçimde demokrasi olarak anlatıldı!” ve “Bizim burnumuzu ‘pis kokular’a alıştırdılar!”, “Bize ‘pislik’leri benimsettiler!” (Aydınlık, 22.3.2012) yakınmasıyla özür dilerim “kazurat söylemi”ne “Hüseyin Çelik” de “başı”nı “burnu”nu sokmuş oluyordu... Üstelik konuşmasını, “Cumhuriyet”in, “anayasa”da yazıldığı gibi, “demokratik” değil, “bürokratik” bir cumhuriyet olduğunu vurgulayarak sürdürmüş ve bu “bürokratik cumhuriyet”i, “demokratik cumhuriyet”e nasıl dönüştüreceklerini de “yargının KİMYA’sını düzelterek!”, yani “cumhuriyet yargısı”nın “LAİK” yapısına son verip böylece düzelterek... Bu “ipe sapa gelmez” konuşmayı anımsatmamın nedeni, “AKP”nin kurulmasını istediği “yeni cumhuriyet”in, “nasıl bir cumhuriyet” olduğunu ortaya koyması; ama onların dışındaki özellikle Atatürkçükesimin çoğu kez yalnızca “yeni cumhuriyet” ya da “cumhuriyeti yeniden kuracağız!” sloganıyla ortaya çıkmasıdır. Bu durumda da, “Nasıl bir cumhuriyet?”, “Hangi cumhuriyet?” soruları açıkta kalmakta, “yanıt” beklemekte. Bu “yeni” niteminin içeriği nedir? Üstelik bilindiği gibi “Atatürk” kurduğu “cumhuriyet” için, “ilelebed payidar olacaktır!” demişti... Yer yer bunları içimden geçirip, düşünürken geçen hafta bugün “Sanatçılar Girişimi”nin düzenlediği “Laik Devlet Özgür Toplum” başlıklı toplantının sonunda katılımcılar: “Atatürk”ün “emanet” ettiği “Laik Türkiye Cumhuriyeti”ni “muhafaza” edeceklerini; “laik ve demokratik cumhuriyet”ten ayrıca “Atatürk İlke ve Devrimleri”nden asla “ödün” vermeyeceklerini belirten bir bildiri yayımladılar. Basında çıkan metni okuduğumda; uluslararası sanatçımız “Fazıl Say”ın, “Sanatçı karanlığın tehlikesini ilk hissedendir!” deyişini anımsadım; çünkü “sanatçılar”ın başını çektiği katılımcılar, “yeni kurulacak bir cumhuriyet”ten söz etmiyorlar; onlar “kul”dan “birey”; “ümmet”ten “ulus” yaratarak oluşan ve “Atatürk”ün tarihsel “emanet”i olan “90 yıllık”, “Laik Türkiye Cumhuriyeti”nden söz ediyorlar; bu “cumhuriyet”i ve ancak bu “laik temel” dolaysiyle oluşabilen “çağdaş demokratik cumhuriyet”i koruyacaklarını bildiriyorlar... Atatürk’ün, “Söylev”de (Nutuk) baştan sona belirttiği “İki Kırmızı Çizgi”sinden “biri”dir, bu toplantıda dile getirilip korunacak olan “laik cumhuriyet”, “laik yaşam”. “İkinci Kırmızı Çizgi” ise, “Ulusal Ant”ta ortaya konan ve “Lozan”la çizilen ardından Hatay’ı da içine alan “sınırlar”ın belirlediği “Türkiye”nin, “parçalanamaz” bir “bütünlük” içinde bir “ülke” ve bağımsız “tek” bir “devlet” olmasıdır. Birbirini bütünleyen, bu “İki Kırmızı Çizgi”nin birbirinden ayrılmaması, birinin olduğu yerde ötekinin de bulunmasının, var olmasının “Türkiye Cumhuriyeti”nin sonsuza dek yaşaması için “temel koşul” olduğunu, “1927” yılında halkına seslendiği “Söylev”iyle duyurmuştur “Atatürk”! Ayrıca, “TC Devleti”nin bu “bütün”lüğünün “Bir” oluşunun “anlam”ını; son “Padişah Vahdettin”in Sadrazamı “Ali Rıza Paşa”nın, “hükümet izlencesi”nde (program) yer verdiği “yerel yönetim”lere; özellikle “Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da”, kesinlikle “ayrılma”ya dönüşecek “yerinden yönetim” açılımına yaptığı, ağır eleştirilerle ortaya koyar “Atatürk”. (Belge: 235) Not: Yarın Beşiktaş’ta “Sessiz Çığlık”ta buluşuyoruz! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1/ Özlü ve iğnele 1 yici söz... Bir peygamber. 2/ Adap 2 te etmek. 3/ “ 3 bellediğin bir yola 4 yalnız gideceksin” (Tevfik Fikret)... 5 Yabancı... Şaşma 6 belirten bir ünlem. 4/ Hazır, mevcut... 7 Gelir. 5/ Atın nor 8 mal yürüyüşü. 6/ 9 “Kader kedere oldu / Ağladım gö1 2 3 4 5 6 7 8 9 züm yaş oldu” (Âşık 1 K Ü T D İ K E N Veysel)... Taş kırmakta kullanılan büyük çekiç. 2 U R A K A Ş A R 7/ Küçük kitap, broşür... 3 M E K K A R E A Bir nota. 8/ Alan Parker 4 K S İ R O K O tarafından sinemaya da 5 U F O O T A R İ aktarılan ünlü bir müzi6 V E N Ü S D A K kal... Tuzak, kapan. 9/ Osmanlı mimarlığında, 7 A K O Z S A K O bir eksen üzerinde dizil 8 T Ü M Ü L Ü S N miş dükkân sıralarından 9 L İ MA I R A oluşan çarşı yapısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki kişi arasında karşılıklı olarak yapılan konuşma. 2/ Atın başına geçirilen dizgin ve süsler... Hinduizm’in en büyük tanrılarından biri. 3/ Çöl bölgelerinde bazı çukurların tabanını kaplayan, çoğunlukla tuzlu ve killi toprak... Tunceli yöresine özgü, “sac sırımı” da denilen bir tür hamur yemeği. 4/ Türkiye’nin plaka imi... Oyma ağaç kap. 5/ İspanyolların sevinç ünlemi... Bir yerden, bir şeyden kurtulma. 6/ Ürün daha tarladayken, yetiştiği zaman teslim edilmek üzere önceden pey verilerek yapılan satış. 7/ Parola... Demiryolu... Bir nota. 8/ Başrolünü Marlon Brando’nun oynadığı bir film. 9/ Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik... Direk ayaklığı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle