18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2013 ÇARŞAMBA 4 HABERLER HDP’nin, 5 BDP’li vekilin tahliye edilmemesini protesto etmesi TBMM Başkanı Çiçek’i kızdırdı Meclis’te açlık grevi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tutuklu BDP’li milletvekillerinin tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine HDP’li 4 vekil TBMM’de açlık grevine başladı. HDP’li vekiller bütçe görüşmelerinin sonuna dek grevi sürdürecek. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, HDP’lilerin açlık grevine tepki göstererek “Meclisler konuşulan yerlerdir, eylem yerleri değildir. Meclis eylem mekânı haline gelirse korkarım hepimizin ileride sıkıntıyla karşılaşacağı durumlar olur” değerlendirmesi yaptı. HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, verilen ret kararını “meri hukuk düzenine karşı bir darbe olarak” gördüklerini belirterek, “Bunun küstahça bir karar olduğunu düşünüyoruz. Mahkemelerin böyle bir karar almaya haklarının olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü Anayasa Mahkemesi yargı hiyerarşisinin en tepe Pankartlı eylem Öte yandan açlık grevine başlayan HDP’li Kürkçü ve Önder Genel Kurul’daki bütçe görüşmelerine de katıldı. Görüşmeler sürerken HDP’li vekiller “Bu iş yerinde açlık grevi var” dövizleri açtı. TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu döviz açan vekilleri uyararak, “Bu tutum Genel Kurul’a yakışmıyor” dedi. sinde norm koyan bir kuruluşsa, o zaman diğer mahkemelerin buna bakarak istikamet tayin etmelerinden daha doğal bir şey yoktur” dedi. Kürkçü, şunları söyledi: “Kürtler ve Kürt vekiller için ayrı hukuk, Türkler ve Türk vekiller için ayrı hukuk. Bütün barış, uzlaşma, çözüm çalışmalarını dinamitleyerek, havaya uçurarak Türkiye’de yeni bir ikiliğin kapısını açmışlardır. Bu kararlar siyasidir, hukukla bir alakası yoktur. Meclis Başkanı’nın çekincelerine rağmen yaptığımızın doğru olduğunu ve yerinin burası olduğunu düşünüyoruz. Genel kurul çalışmalarına katılacağız. Genel kurul ile kulis arasında bu etkinliğimizi sürdüreceğiz.” Çiçek’in “Meclis eylem yeri değildir” açıklamasının anımsatılması üzerine Kürkçü, “Meclis kulislerinde koşacak değiliz ama itirazımızı ifade etmenin başka bir yeri var mı?” dedi. HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de şunları söyledi: “Meclis Başkanı vekillerin demokratik itirazını eylem olarak niteleyeceğine kendi vekillerini dışarı çıkarmak için seferber olmayı akıl etse makamına daha yakışır bir iş yapmış olur. Yapılan hareket sadece Kürt vekillere dönük bir hareket değil, seçilmiş iradeye çok büyük meydan okumadır. O kadar izzeti nefsine düşkünse, mesela Meclis on dakikada özel yetkili mahkemeleri mülga edebilir. Meclis’e meydan okuyan bir iş karşısında, ona demokratik tepki veren vekillere laf yetiştirmeye çalışacağına, Meclis Başkanı çağırır partileri ‘Gelin izzetimizi, şerefimizi teminat altına alalım. Böyle paralel hukuk sistemlerinin inisiyatifine bırakmayalım’ diyebilir.” Suriye’de ‘Ehvenişer’ Seçeneğine Doğru Suriye’de 2011’de bir ara, “birkaç aylık ömrü kaldı” açıklamalarından, bugün Esad’ın iktidarda kalmasını hazmetmeye hazırlanma noktasına gelmek hata ötesi bir şey… Bir de bu insanlara devlet yönetimi teslim edildiğini düşünün, tam bir felaket; adeta insanlık suçuna çanak tutmak... Öyle de oldu. 120 binden fazla insan yaşamını yitirdi, milyonlar yerinden yurdundan oldu, 400 binden fazlası bizim ülkede perişan durumda... Anlamadığı işe burnunu sokan, kaldıramayacağı taşın altına girenler ise hiçbir sorumluluk duygusu taşımadan büyük bir rahatlıkla ortalıkta “işlerini” yapmaya, güzel hayatlarını yaşamaya devam ediyorlar. ABD ve Avrupa basınında geçen haftanın Suriye yorumlarını izleyenler, “ehvenişer olarak Esad rejimi” seçeneğinin yolunun yapılmaya devam edildiğini göreceklerdir. Daha önce de “Biz bunun babasıyla yaşadık, eğer çıkarımıza uyarsa bununla da yaşarız” benzeri ifadelerin dillendirilmeye başlandığını aktarmıştım. Batılı ülkelerin bu soğukkanlı, hatta belki de acımasız yaklaşımlarının arkasında gerçekçi bir çıkar hesabı yatıyor. MAHKEME KARARINA TEPKİLER ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART ‘Tehlikeli oyunlar’ MAHMUT ORAL Avukatlardan itiraz ve HSYK’ye şikâyet DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Tutuklu BDP’li milletvekillerinin tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine avukatlar, Diyarbakır Barosu adliye yardım bürosunda toplantı yaptı. Toplantı sonucunda alınan karar çerçevesinde tutuklu milletvekilleri ile ilgili olumsuz karar veren mahkemelere ilişkin bir üst mahkemeye itiraz başvurusu yapma kararı alındı. Karar doğrultusunda üst mahkemeler olmaları nedeniyle Diyarbakır 4 ve 6. Ağır Ceza mahkemelerine itiraz dilekçeleri verildi. Avukatlar, vekillerin tahliyesine ret kararını veren Diyarbakır 5. ve 6. Ağır Ceza mahkemelerinin HSYK’ye şikâyetine de karar verdi. kdeniz kıyısında bir Afganistan’ ‘A İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici: Maalesef yargı si Çağdaş Hukukçular Derneği: Açık ve yasi davranarak, düşmanca bir tavır sergileyerek tutumunu ortaya koydu. Bu toplumsal barışa ciddi anlamda zarar verecek bir karardır. Yargıya ve hükümete çağrıda bulunuyoruz; bu tehlikeli oyunlardan vazgeçilmesi gerekir. Yargının bu kararını gözden geçirmesi gerekiyor. Rehin tutulan tüm seçilmişlerin ve düşüncesini ifade ettikleri için tutuklu bulunanların serbest bırakılması ve bu hukuksuzluğa artık son verilmesi gerekiyor. ‘Şehre göre karar değişmez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu, Prof. Dr. Necdet Basa ile birlikte gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı Cumhuriyet Ankara bürosunda ziyaret etti. Feyzioğlu, ziyaret sırasında, tahliye talepleri reddedilen BDP’li milletvekillerinin ve genel olarak yargının durumunu değerlendirdi. Feyzioğlu, demokratik toplumsal baskılar neticesinde Anayasa Mahkemesi’nin demokratik ikna sürecinde bireysel başvurunun etkinliğini kanıtlayacak bir karara imza attığını kaydetti. Bu kararın İstanbul’daki mahkemede de karşılık bulduğunu söyleyen Feyzioğlu, “Böylece konu basit tazminat olmaktan çıktı ve insanın en değerli varlığı olan hürriyetini kazanması noktasında sonuç doğurdu” dedi. Aynı durumun Diyarbakır’da BDP’li vekiller için de yaşanması gerektiğine dikkat çeken Feyzioğlu, “Hukuk İstanbul’da, Diyarbakır’da, Ankara’da, İzmir’de, Van’da ayrı değil. Durum aynı, kural aynı. Sanığa toplumun sıcak yaklaşıp yaklaşmaması, sevmesi sevmemesi, sempatik olup olmamasıyla ilgisi yok. Olay aynı ise karar da emsal de TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Prof. Dr. Necdet ğeri taşımalı” diye konuştu. Basa ile birlikte Mustafa Balbay’ı ziyaret etti. TBB Başkanı Feyzioğlu, Balbay’ı ziyaretinde BDP’li vekillerin durumunu değerlendirdi: net kararları dahi uygu [email protected] DİYARBAKIR CHP İzmir Mil letvekili ve gazete miz yazarı Mustafa Balbay’ ın Anayasa Mahkemesi’nin “tutukluluğunun makul süreyi aştığı ve seçilme hakkının ihlal edildiği” yönündeki kararının ardından serbest bırakılmasına karşın tutuklu 5 BDP’li milletvekilinin tahliye talebinin reddedilmesine tepkiler sürüyor. lamamakta direnen hukuk tanımaz Özel Yetkili Mahkemelerin özgürlük düşmanı yapıları ile devlet terörünün nasıl aracı haline geldiklerini artık herkes görmelidir. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi: Yargının en üst mercii olan AYM kararlarını uygulamayan bir düzende hiç kimsenin özgürlüğünden söz edilemez. Bu kararlara imza atan yargıçların tümüyle hukuka aykırı düşüncelerle, tümüyle ayrımcı saiklerle, siyasal düşünceleriyle böyle bir karar aldığını düşünüyoruz. PKK: Kürtlere karşı ‘ortaklık’ sürüyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) PKK, tutuklu 5 BDP’li milletvekilinin AYM’nin Balbay kararına karşın serbest bırakılmamasına sert tepki gösterdi. ANF’de yayımlanan açıklamada, AYM kararının uzun tutukluluk mağduru herkes için emsal teşkil ettiğinin vurgulandığı açıklamada şöyle denildi: “Buna rağmen milletvekillerinin zindanda tutulması Kürtlere yönelik özel bir politikanın ve hukukun sonucudur. Bundan da birinci derecede şu anda iktidarda bulunan AKP hükümeti sorumludur. Herkes de bilmektedir ki binlerce siyasetçinin tutuklanması AKP cemaat ortaklığıyla olmuştur. Başka konularda ayrı düşseler de Kürtlere yönelik bu ortaklık devam etmektedir.” Birincisi, The Daily Telegraph’ın savunma haberleri editörü Con Coughlin’in altını çizdiği gibi “Ilımlıların Esad rejimini devirme şansı hiç kalmadı” (12/13). Çünkü, Batı’nın umut bağladığı, Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu, pratikte bitti; depolarındaki gıda malzemesi, elektronik haberleşme gereçleri, kurşun geçirmez yelek ve silah stokları, Nusra Cephesi’nin, Irak ve Suriye’nin İslam Devleti adlı radikal, El Kaide bağlantılı örgütlerin eline geçti. İkincisi, Batılı istihbarat örgütleri halen Suriye’de 40 bin civarında, dünyanın çeşitli yerlerinden gelme İslamcı militan olduğunu hesaplıyorlar. Fransız TV5’te bir uzman cuma 16.00 haberlerinde bunların 10 bin kadarının Avrupa ve İngiltere’den gittiğini ileri sürüyordu. Batı, bunların Suriye’nin küçük bir bölgesinde bile olsa bir İslamcı devlet kurmalarından çok korkuyor. Financial Times’ın, “İslamcıların yükselmesi iç savaşta yeni bir aşama başlattı” saptaması, yaptığı yoruma “Akdeniz kıyısında bir Afganistan” başlığını atması anlamlı! Üçüncüsü, kimyasal silahların kullanılmış olmasına ilişkin tartışmalar gittikçe karmaşıklaşıyor. Ben daha önce bir emekli CIA uzmanının yazısından kalkarak, CIA’nın Esad rejiminin bu silahları kullandığına inanmadığını, bir grup uzmanın istifa etme noktasına geldiğini aktarmıştım. Ünlü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, 8 Aralık Pazar günü London Review of Books sitesinde yayımlanan yazısında, Obama yönetiminin kimyasal silahların kullanımının sorumluluğunu Esad rejimine yüklemek için ileri sürdüğü tüm savları ayrıntılı biçimde çürütmekle kalmadı, İslamcı muhalefetin saflarındaki kimyasal silah uzmanlarının adını verdi, ellerindeki olanakları yazdı; bu silahları imal etmek için gereken kimyasal maddelerin nereden gelmiş olabileceği konusunaysa değinmedi. Kimyasal silahların imha edilmesi süreci de Esad’a yaramaya devam ediyor. The Economist bu haftaki yorumunda, bu silahların yok edilebilmesi için malzemenin başka bir bölgeye taşınarak gemilere yüklenmesi gerektiğini, ancak bunun başarılabilmesinin Esad rejiminin bu bölgeleri ele geçirmesine bağlı olduğunu yazıyordu. Kısacası kimyasal silahların yok edilmesi Esad rejiminin yeni kazanımlarına bağlı hale gelmiş. Nihayet Suriye’nin parçalanma korkusu... Emekli hava generali, 2009 yılına kadar CIA Başkanlığı yapan Michael Hayden’e göre, Suriye devletinin parçalanması “uygarlığın yol kavşağında bir yönetilemeyen alan yaratacak... Kaosu Lübnan, Ürdün, Irak gibi ülkelere taşıyacaktır”. Bu nedenle, Hayden “Esad rejiminin zaferi Suriye için, en kötü seçenekler arasındaki en iyi seçenek olabilir” sonucuna ulaşıyor (Ajans France Press 12/12). Bu maceradan Türkiye’ye nelerin miras kalacağını soruyorsanız, düşünmeye şuradan başlayabilirsiniz: El Nusra taraftarları Uludağ Üniversitesi’nde para topluyormuş. Öğrenciler bu El Kaide bağlantılı örgütü teşhir ederek standını kapattırmışlar. Yaşananların ardından Üniversiteli Gazetes’ne şu mesaj gelmiş: “Kafalarınız yollarımızı süsleyecek, kanlarınızla besleyeceğiz toprağı ey kâfirler… Sizin yaşamı sevdiğiniz kadar bizler ölümü seviyoruz.” (Sendika. org, 16/12)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle