18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2013 SALI [email protected] 18 KÜLTÜR Eski Kültür Bakanı Günay döneminde AKM’nin restorasyonu için ayrılan ödenek tartışılıyor 70 milyon TL’ye ne oldu? SELDA GÜNEYSU ANKARA Gezi eylemleri sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “İnşallah yıkılacak” yönündeki açıklamalarının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca, eski bakan Ertuğrul Günay döneminde restorasyon işleri durdurulan İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM) için ayrılan 70 milyon TL’lik ödeneğe ne olduğu merak konusu. Bakanlık ödeneğe ilişkin bugüne değin herhangi bir açıklama yapmazken, Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen) Genel Başkanı Yavuz Demirkaya, “Kerelerce 70 milyon TL’lik ödeneğe ne olduğunu sorduk, yanıt alamadık. Bu konunun üstü kapatıldı. Yasal olarak AKM’nin restorasyonu için ayrılmış bir paraydı bu. Nereye ödendiği meçhul” dedi. 2008’den bu yana kapalı olan AKM’nin restorasyon çalışmaları için en son Ertuğrul Günay’ın bakanlığı döneminde, 2012 yılında mutabakat imzalandı. Mutabakata göre Sabancı Holding restorasyon çalışması için 30 milyon TL’lik katkı sağlamayı vaat etti. Bakanlık da söz konusu restorasyon için bütçeden 40 milyon TL ayırdı. Binanın restorasyonunun 29 Ekim 2013’te son bulacağı ve Cumhuriyet Bayramı’nda yeniden binada sanatsal faaliyetlerin gerçekleştirileceği bizzat eski bakan Günay tarafından dile getirilmişti. Ancak, binanın restorasyonu Gezi eylemleri sırasında Başbakan Erdoğan’ın “AKM inşallah yıkılacak. Muhteşem bir opera olarak kültür merkezi yapacağız. Evet cami de yapacağız. Ben bunun iznini gidip de torasyon işleri başlatıldı. Sonra bu restorasyon işleri de bakanın bir sözüyle durduruldu. Şimdi sormak gerekmez mi, madem bu bina depreme dayanıksız. Neden o zaman özellikle Gezi eylemlerinden sonra polisler o binada mesken tuttu? Neden orayı bir tür karargâha çevirdiler? O bina yıkılamaz, her şeyden önce orayı hukuk koruyor.” Yassılara Gelesiniz, Sivrilere Gidesiniz Marmara Denizi’nde iki küçük ada vardır. Biri Sivri biri Yassı iki hayırsız ada... Hayırsızlıkları iktidarların zulümlerinden gelir. Birinde korkunç yargılamalar... Diğerinde vicdansız uygulamalar. Siz, Yassı Ada’nın ismini değiştirmişsiniz. Bundan böyle tarih kitaplarında “Adnan Menderes, Demokrasi ve Özgürlükler adasında yargılandı” yazılacakmış. Geçmişin kodlarıyla oynayarak bugün sözde demokrasi ve özgürlük havariliği yapıyorsunuz. Ama iktidarların da herkes gibi bir bilinci vardır, bir de bilinçaltı. Belli ki bilinçaltınızda demokrasi ve özgürlüğün dört tarafını sularla çevirip onu iyiden iyiye ıssızlaştırıyorsunuz. Bir zamanlar şehrin akılsız ve kötü niyetli ve vahşi yöneticileri, sokaklardaki bütün köpekleri toplatıp Sivri Ada’ya attırmışlardı. O kurak iklimde yiyeceksiz ve susuz bırakılan zavallı hayvanlar, açlıktan birbirlerini parçalamışlardı. Korkunç inlemeleri ve ulumaları aylar boyunca karadan işitilmişti. Şimdi de bizim, şehrin orta yerindeki küçücük bir parkta, canımız pahasına yaşatıp çoğaltmaya çalıştığımız o gerçekten çok kıymetli olan demokrasi ve özgürlüğün ismini, denizin ortasındaki, o tarihi talihsizliklerle dolu diğer hayırsız adaya vermiyor; resmen atıyorsunuz. Orada, gözden ırakta, erir, biter, yiter, gider sanıyorsunuz. Eski zamanların kalpsiz yöneticilerinin o güzelim sokak köpeklerine reva gördüğü zulmü; daha dün aynı kalpsizlikle siz, demokrasi ve özgürlük talepleriyle sokaklara dökülen genç insanlara yaptınız. Onları değersizleştirmek için olmadık ithamlarla karaladınız. İsyanlarını, taleplerini, çığlıklarını öldürücü bir kin ve nefretle bastırmaya çalıştınız. Tüm kötücül iktidarlar gibi, tarihi yeniden yazma gayretindesiniz. Bu aynı zamanda tarihi silme telaşı. İkisi de marifet değil; gaflet. Tarih ne değişir ne de silinir; tarihle sadece yüzleşilir. Ama sizin gözü dönmüş iktidarınız, tarihle yüzleşmek değil, hesaplaşmak peşinde. Alttan alta fokurdayan bir Osmanlı ateşinde kızışan hırsınız ve dibine kadar nemalanmaya çalıştığınız iadei itibar hakkınıza güvenip tarihi imgelerle gönüllünüzce oynuyorsunuz. Aslında siz de farkındasınız; 1960’tan elimize kalan sadece o yüz kızartıcı, utanılası korkunç idamlar değil. Elimizde demokrasi ve özgürlüğü taçlandıran bir anayasanın bahtsız hayaleti de var. Tarihi sadece kasıtlı ve adaletsiz saçmalıklarla dolu mahkeme tutanaklarından değil, gazetelerden, dergilerden, kitaplardan okur, mağdurlarından dinlersek, ülkenin neden öylesine büyük bir halk ayaklanmasına sürüklendiğini, en olmayacak insanların bile askeri müdahaleden neden medet umduğunu anlarız. O yeni anayasanın bu ülke için nasıl bir umut olduğunu da anlarız. En fenası... Rejimi korumaya soyunan askeri vesayetin çok geçmeden bizim için nasıl kâbusa dönüştüğünü ve yıllar boyu bu kâbusun hep sürdüğünü de... Anlarız. Bugün, tüm özgürlükleri ve demokratik hakları elimizden alıp denizin ortasındaki o uğursuz adaya isim olarak veren cüretin tohumları, bu ülkenin topraklarına o yıllarda elbirliğiyle atıldı. İşte bu yüzden 1960 ve sonrası aslında size değil bize hüsran. Ve o ada, ismine siz ne derseniz deyin, maalesef Yassı Ada; hiç haz etmediğiniz özgürlük ve demokrasi bilinci de hâlâ o küçük parkın büyük kalbinde size inat gürül gürül yaşamakta. ‘UNESCO listesinden çıkaracaklar’ u Kültür Sanat Sen Genel Başkanı Yavuz Demirkaya, sendika olarak bakanlığa ödeneğin ne olduğunu sorduklarını, ancak yanıt alamadıklarını söyledi. Demirkaya, ‘AKM’yi neden bir tür polis karargâhına çevirdiler’ diye de sordu. “AKM için bir acil durum daha var. İstanbul UNESCO listesinden çıkarılacak. Çünkü hükümet İstanbul ve İstanbul’daki tarihi yapılar için gerekeni yapmıyor” diyen Demirkaya, İstanbul’un UNESCO listesinden çıkarılacak olmasının hükümeti çok zor duruma düşüreceğini de kaydetti. Taksim Meydanı’nın baştan aşağı sit alanlarıyla dolu olduğuna işaret eden Demirkaya, daha önce sendikanın açtığı davada mahkemenin ret kararlarından birisini de AKM’nin bulunduğu yerin “kimin olduğuna dair kesin bir bilginin de saptanamamasına bağladığını” kaydetti. Demirkaya, “Binanın bulunduğu yerin tamamı kamuya ait değil, belediyeye ait olan alan da var, şahsa ait olan alanlar da” dedi. Bu nedenle de binanın yıkımının “vahim sonuçlar doğuracağını” vurgulayan Demirkaya, kendilerine gelen bilgiye göre bina eğer yıkılırsa, yerine bir AVM yapılacağı ve opera binasının da bu AVM içinde faaliyet göstereceğine dikkat çekti. Demirkaya, “Böylece artık orada büyük prodüksiyonları izlemek hayal olur. Orada cümbür cemaat içinde sanat üretilir” diye konuştu. birkaç çapulcudan alacak değilim” sözlerinin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca durdurulmuştu. ‘AKM’yi hukuk koruyor’ Kültür Sanat Sen Genel Başkanı Demirkaya, AKM’yle ilgili en son bakan Ömer Çelik’in bütçe görüşmeleri sırasında “AKM’yi yıkacağız, yerine opera binası yapacağız” açıklaması yaptığını anımsattı. Binanın 2012 yılında restorasyon işleri için Sabancı Holding’in verdiği 30 milyon TL’lik maddi desteğin yanında 40 milyon TL’lik bakanlık bütçesinden pay alındığını ve bu bütçenin yasal olarak AKM’nin restorasyonu için harcanması gerektiğini vurgulayan Demirkaya, şunları söyledi: “Kerelerce sendika olarak 70 mil yon TL’lik bu ödeneğe ne olduğunu sorduk, yanıt alamadık. Bu paranın nereye harcandığı hâlâ meçhul. Üstelik bu para kamuoyunun da bildiği bir para. Bakanlık desin ki, ‘Biz bu parayı turizm için harcadık, tanıtma için harcadık.’ Ama bu da söylenmiyor. Paraya ne olduğu belli değil. Sabancı Holding bina için ne kadar para harcadı bugüne değin? Harcanan para iade edildi mi, belli değil. Ayrıca 2006’dan bu yana binanın ‘depreme dayanıksız’ olduğu dile getiriliyor. Binanın depreme dayanaklı olduğuna ilişkin bilirkişi raporları var. Hatta bu bilirkişi raporlarında, ‘Binanın eski sisteminde kullanılan malzemeler hâlâ nitelikli ve dayanıklı’ deniyor. Buna karşın orada bir res Uluslararası Yayıncılar Birliği de izleyecek ‘Apollinaire’ duruşması bugün Kültür Servisi Sel Yayıncılık Yayın Yönetmeni İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz’un hapis istemiyle yargılandığı, Fransız şair, yazar G. Apollinaire’in “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” kitabıyla ilgili davanın duruşması, bugün saat 11.00’de Çağlayan 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Duruşmayı Uluslararası Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ola Wallin de izleyecek. Türkiye Yayıncılar Birliği’nden temsilcilerin de hazır bulunacağı ve destek çağrısı yaptığı duruşmanın ardından Wallin, Uluslararası Yayıncılar Birliği ile Uluslararası PEN’in konuyla ilgili ortak basın açıklamasını okuyacak. İstanbullu sanatseverlerin ‘beyaz bale’ özlemi ‘Giselle’ ile sona erdi SİBEL ÇORBACIOĞLU ÖZGEN ACAR KONFERANSI İTÜ’DE Cumhuriyet Döneminde Tarih Yağması Kültür Servisi Gazetemiz yazarlarından Özgen Acar, 20 Aralık cuma günü saat 18.00’de İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Taşkışla Kampusu, Prof.Dr. Kemal Ahmet Aru Salonu’nda “Cumhuriyet Döneminde Tarih Yağması” konulu bir konferans verecek. 2013 Helena Vaz da Silva “Avrupa Kültürel Mirasında Bilinçlenmeyi Artırma” amaçlı “jüri özel ödülü” sahibi Acar konuşmasını, Bizim Avrupa Europa Nostra Derneği 4. Olağan Genel Kurulu sonrası yapacak. Özlem bitti... İstanbul Devlet Opera ve Balesi, romantik balenin baş yapıtlarından “Giselle”i yeniden seyircisiyle buluşturdu. Önceki gün (14 Aralık) prömiyeri gerçekleştirilen eser ile, İstanbullu sanatseverlerin orkestra eşlikli “beyaz bale” özlemi de sona ermiş oldu. Dünyadaki pek çok bale topluluğunun repertuvarında yer alan ve gerçek dünya ile hayal dünyasını bir araya getirmeyi başaran Giselle, Adolphe Adam’ın müzikleri ve romantik atmosferiyle de dünyanın en çok sahnelenen eserlerinden biri. Giselle Balesi’ni İDOB için, Jean Coralli Jules Perrot Marius Petipa’nın koreografisine sadık kalarak Ivanka Lukateli sahneye koyuyor. Giselle, yaklaşık bir yıldır İDOB’da eğitmen olarak görev yapan Ivanka Lukateli’nin ilk koreografi deneyimi fakat kendisi bu esere hiç yabancı değil. “Erkek rolleri dışında Giselle’in her rolünde dans ettim” diyen Lukateli, Rudolf Nureyev’in sahneye koyduğu Giselle’de de dans etme ayrıcalığını yakalamış başarılı bir dansçı. Bu eserde orijinal koreografiye sadık kaldığını anlatan Lukateli, eseri aşk ve umut üzerine kurmaya çalıştığının altını çiziyor. Lukateli’ye göre Giselle’i ölümsüz bir eser haline getiren öğeler de bunlar: “Giselle, diğer beyaz bale yapıtları arasında özel bir yere sahip. Konusunda gerçek hayata dair pek çok şey bulmak mümkün; sınıf farklılıkları, aşk, ölüm, umut ve affetme. Onu hem evrensel hem de zamansız kılan, bugün halen beğenilerek izlenmesini sağlayan da bu.” Parmak ucunda aşk ve ölüm u İDOB baş koreografı Ayfer Zeren: “AKM hayalimizi kaybetmedik. Biz her eserde varlığımızı, temelimizi, tekniğimizi koruyup güçlendirerek, büyük sahnelere döndüğümüzde aynı kaliteyi göstereceğiz ve hazırız; AKM kapılarını ilk açtığı anda biz orada dimdik ayakta olacağız.” Lukateli, İDOB’da eğitmen olarak çalışmayı, bu eseri sahneye koyarken bir avantaja dönüştürmeyi başarmış. Lukateli, bu eser sayesinde hem dansçıları daha yakından tanımış hem de dansçılar kendilerini tamamen ona açmayı başarmış. Giselle üç kast ile sahneleniyor. İlke Kodal Selim Borak , Deniz Zirek Melih Mertel, Müge Celiloğlu Erhan Güzel, “Giselle” ve “Albrecht” rollerini dönüşümlü olarak dans ediyor. “Kraliçe Myrtha”yı Tülay Yalçınkaya, Melike Manav, Işık Kuka, Ebru M. Göktan, “Hilarion”u Ömer Erenler, Mehmet Nuri Arkan ve Onur Tunay, “köy pas de deux”yü ise Müge Celiloğlu Olcay Tunceli, Merve Topaldemir Deniz Özaydın yine dönüşümlü olarak dans ediyor. Balede canlı orkestra özlemini sona erdiren eserde, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı tecrübeli şef Elşad Bagirov yönetiyor. Eserin dekor tasarımları Adnan Öngün’e, kostüm tasarımları Serdar Başbuğ’a, ışık tasarımı ise Metin Koçtürk’e ait. “AKM hayalimizi kaybetmedik” İDOB baş koreografı Ayfer Zeren, AKM’de sahnelenen son Giselle temsillerinde baş rolde dans eden dansçılardan, yani AKM’nin son “Giselle”lerinden biri. Yaklaşık 10 yıl önce Giselle’e veda eden Zeren için bu yeniden buluşma büyük bir mutluluk kaynağı. Seyircileriyle aralarındaki bağın kopmamasını sağlayan Süreyya Operası’na olan minnettarlığını her fırsatta dile getiren Zeren, “Aslında prömiyer için AKM’yi düşünüyorduk ama olmadı” diyor ve ekliyor; “AKM hayalimizi kaybetmedik. Biz her eserde varlığımızı, temelimizi, tekniğimizi koruyup güçlendirerek, büyük sahnelere döndüğümüzde aynı kaliteyi göstereceğiz ve hazırız; AKM kapılarını ilk açtığı anda biz orada dimdik ayakta olacağız”. Giselle, 17, 19, 21 Aralık’ta Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde, 8 Ocak’ta Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, Ana Tiyatro’da izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle