18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ARALIK 2013 PAZARTESİ 8 HABERLER Cezaevinde unutulan Sarp Kuray, Türkiye gerçeğini içeriden bir gözle değerlendirdi: Devlet fitne üretiyor İLHAN TAŞCI ANKARA Neredeyse yarım asırdır mahkemeler önüne çıkan, “tek kişilik” bir örgütün lideri olarak yargılandığı davada her mahkemeye gidişinde aldığı ceza daha da artan ve sonunda ömür boyu hapse mahkum edilen Sarp Kuray, yirmi yıldır süren yargılamayı ve Türkiye’de yaşananları “içeriden” bir gözle değerlendirdi. Kuray, yargının son dönemlerde “hesaplaşmanın ve tasfiyenin” aracına dönüştürüldüğüne işaret ederken, “Siyasal hesapların odağına yerleştirilmiş yargıdan adalet beklemenin” imkânsızlığını vurguluyor. İnsanın unutulduğu bir yerde demokrasiden, özgürlüklerden söz edilemeyeceği belirlemesini yaparken ise “Buralarda yalnızca devletçi firavunluk sistemi oluşur ve bu sistemde de insanı yerin dibine indirip unuturlar...” diyor. 1969 yılında YAŞ kararı ile donanmadan ihraç edilmesiyle başlayan ve halen süren yargılamaları ve onca yıllık yargılanmışlıktan edindiği deneyimi Kuray, “Bizim memleketimizde, farklı siyasal güçlerin hangisi iktidara gelirse gelsin, yargıyı kendine göre düzenleyip keyfince kullandığı bir iktidar gücü durumuna getirmektedir” sözüyle özetliyor. Kuray, 1980 darbesinden sonra bir gece vakti sahte pasaportla, ne zaman geri döneceğini bilmeden, sevdiklerini geride bırakarak çıktığı yurtdışından, 1993 yılında yine bir gece vakti “mülteci yaşantısının sırtına yüklediği acılar ve kayıplarla” geri döner. Zaten o günden sonra da tek kişilik “16 Haziran örgütünün” lideri olarak sürekli yargılanır. Kuray, Yargıtay’ın bozduğu 20 yıllık davada müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Oysa Kuray ilk yargılamada beraat etmiş, ikinci yargılamada ise 12 yıl hapis cezası almıştı. Bu yargılama sürecini, “Yerel mahkemelerle Yargıtay arasında adeta pinpon topu gibi gidip gelmiştir. Aldığım ceza her gidiş/ gelişte biraz daha artırılmıştır” sözleriyle değerlendiren Kuray’ın başvurduğu AİHM ise beraatten başlayarak ömür boyu hapse kadar yükselen cezaları insan haklarına aykırı bulur. Kuray’ın mahkumiyetinin dayanağını oluşturan ve onun talimatıyla eylem yaptıklarını poliste anlatan sanık/tanıkları duruşmalarda gören olmaz. Onlar 9 ay cezaevinde kalır ve sonrada salınıverilirler. Sincan Cezaevi’nde yatan Sarp Kuray, gönderdiğimiz sorulara mektupla yanıt verdi. Mektuba bir de “Bir cezaevi hatırası” imzasıyla koğuş arkadaşları Turan Erdoğan ve Mehmet Aylak ile birlikte karlı bir günde havalandırmada çektirdikleri fotoğrafı eklemiş. Haksızlığa AKP ‘Öz’ Kadrolar, CHP ‘Dışarıdan’ İsimlerle İktidar ve muhalefet partilerinin 30 Mart yerel seçimleri için gösterecekleri adaylar netleşiyor. Ve ortaya Türk siyaseti açısından oldukça yeni, ilginç bir görüntü çıkıyor. AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tercihlerinde öne çıkan unsurlar şöyle: Her ikisi de kendi partilerinde olan belediyelerdeki isimleri koruyor. Erdoğan, İstanbul’da Kadir Topbaş, Ankara’da Melih Gökçek’i bir kez daha aday yaptı. Bir ya da iki istisna dışında AKP’nin elindeki illerde belediye başkanları yerlerini koruyacak. Kılıçdaroğlu ise İzmir’de Aziz Kocaoğlu, Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’i koruma eğiliminde. Mersin’de de anketlerde önde çıkan Macit Özcan ile yoluna devam etme ihtimali çok yüksek. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu kendi ellerinde olmayan şehirlerde ise birbirinden çok farklı iki strateji izliyor. Erdoğan’ın yaklaşımı şu: AKP’li olmayan ya da AKP’li olup da başarısız bulduğu illere ya en güvendiği bakanlarını (Binali Yıldırım İzmir, Fatma Şahin Gaziantep, Sadullah Ergin Hatay) ya genel başkan yardımcılarını ve milletvekillerini (Enver Yılmaz Ordu, Menderes Türel Antalya, Hüseyin Tanrıverdi Manisa, Galip Ensarioğlu Diyarbakır, Edip Uğur Balıkesir ) ya da eski milletvekillerini (Abdullah Torun Adana, Mehmet Daniş Çanakkale, Hüsrev Kutlu Adıyaman) aday gösterdi. Eskişehir’de aday gösterilen Ticaret Odası Başkanı Harun Karaca dışında 80 ilde AKP adaylarının tablosu, Erdoğan’ın kendi “öz” kadroları dışında toplumda öne çıkan çevrelere, isimlere açılma ihtiyacı duymadığını ortaya koyuyor. Kılıçdaroğlu da partisinden bazı milletvekillerini AKP ya da MHP’nin elindeki kendi seçim bölgelerinde yarışa sokuyor. Örneğin Manisa, Trabzon ve Bartın’da CHP’li vekiller aday olacak. Ancak seçimi kazanmak için AKP’nin elindeki bir ya da iki büyük metropolü kazanmak zorunda olduğunu biliyor CHP lideri. CHP seçmeninin oylarının yetmeyeceğini de bildiğinden, kritik birkaç ilde CHP’nin kendi adayları yerine merkez sağdan oy getirecek “dışarıdan” isimlerle seçimlere girme eğiliminde. En çarpıcı örnek Ankara: Grup başkanvekili Muharrem İnce ve milletvekili Aylin Nazlıaka’nın aday adaylıklarına karşın Kılıçdaroğlu, anketlerde açık ara önde gözüken MHP’li eski Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı aday göstermeye kararlı. İstanbul’da da bir genel başkan yardımcısı ve bir eski parti yöneticisinin adaylık beklentilerine rağmen CHP lideri yine merkez sağ tabandan oy alabileceği düşüncesinde olduğu eski CHP’li Mustafa Sarıgül’e partinin kapılarını açtı. Adana’da partiden gelen tüm tepkilere rağmen Aytaç Durak ile dirsek teması hâlâ korunuyor. Benzer taktiği Hatay’da da uygulayacak. CHP’nin kendi oyları seçimi kazanmaya yetmeyeceği için önce geçmişte DYP ve MHP çizgisinde siyaset yapan Mete Aslan ile temas kuruldu. CHP teşkilatından bu isme gelen yoğun tepki üzerine ise bu kez AKP’den, şu andaki Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile temasa geçildi. Kılıçdaroğlu’nun buradaki tek kriteri ise yine anketler. Erdoğan’ın bir kez daha aday göstermediği Savaş’ın, AKP’nin yeni adayı Sadullah Ergin’den daha fazla beğeni alması üzerine CHP’de ibre bu isme dönmüş durumda. HHH Gülen cemaati ile yaşanan son tartışmanın da açıkça gösterdiği gibi AKP ve lideri Erdoğan, 2002’de, 2007’de ve hatta 2010 referandumunda yaptıkları gibi toplumun farklı kesimlerine açılan, onlarla değişik konuda koalisyonlar yapan bir noktadan artık çok uzakta. Tamamen kendi kadrosu ile yola çıkıyor. Buna karşılık CHP ise partinin “öz” kadrolarının dışına açılarak MHP, DYP ve hatta SP ve AKP’li isimleri bünyesine “aday” olarak transfer ederek geniş bir koalisyon yaratmaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu 30 Mart seçimlerini, Cumhuriyet değerlerini koruyacak Erdoğan karşıtı bir cephe yaratılması için ilk önemli aşama olarak görüyor. Doğruluğu ve yanlışlığı CHP içinde epey tartışılacak olan bu stratejinin asıl hedefi ise Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Kılıçdaroğlu’nun çok büyük risk üstlendiği bu strateji, bakalım Erdoğan’ın Köşk yolunu engelleyebilecek mi? direnmek suç sayılıyor “Yolların yürüye yürüye, kurşunun ata ata, cezanın da yata yata...” biteceğini yaşayarak öğrendiğinin altını çizen Kuray, “Tabii ki bizler çilekeş dervişler değiliz. Ancak başımız belaya girince derviş sabrıyla davranmasını ve kaldığımız yer zindan bile olsa, oraları güzelliklerle ve dayanışmalarla aydınlatmasını biliriz” diyor. “12 Eylül faşist rejimine karşı direnmenin, son derece masum ve meşru bir hak olduğu” inancını paylaşan Kuray, bu darbeye direnmeyi de hayatının en onurlu sayfalarından biri olarak görüyor. Kuray, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gezi Direnişi, ODTÜ eylemleri, memleketin her köşesindeki halk direnişleri ve Rojava devrimi karşısındaki devlet tavrı, geçmişten hiç ders alınmadığını göstermektedir. Baskılara, zulümlere, haksızlığa karşı direnmek yine suç sayılıyor bu topraklarda. Ancak artık bilinmesi gerekir ki, bu ülkenin aydın gençleri, antikçağın ezik kul insanı değildir. Onlar, hiçbir şeyle satın alınamayacak ve kendi alın yazılarının Türkiye halkının alın yazısı ile bir olduğuna inanmış insanlardır. Onları gazla, baskıyla, cezaevleriyle durdurabilmenin mümkünü yoktur.” Sağlam kaleleri koruyacaklar manzara korkunç “Her zaman devletin gücünden değil, fitnesinden” korktuğunun altını çizen Kuray, onlarca yıldır süren yargılamalar boyunca “zindan kuyusunun duvarlarına vurulmuş yumruğa dönüşeceğini ve yok hükmünde olacağını” bile bile o kadar çok savunma yapmış ki, en son ömür boyu hapis cezası aldığı mahkemede savunma yapar. Türkiye siyasetinde hakikat ve hafıza kaybının giderek derinleştiği belirlemesini yapan Kuray, neler görmemiş ki onca hapislik hayatında, kendisinden dinleyelim: “Son beş yıl içinde, benden çok daha kötü koşullarda olan insanlar gördüm, insanlar tanıdım. Çeşitli cezaevlerindeki arkadaşlarla mektuplaştım, dertlerine ortak oldum. Zaman zaman gittiğim büyük hastanelerin dehlizlerinde elleri kopuk, ayakları kesik insanlarımızla ve ağır kanser hastalarıyla karşılaştım. Gencecik insanlara verilen cezaların nasıl otomatiğe bağlandığına şahit oldum. Tüm bu gördüklerim karşısında kendi durumumu öne çıkarıp mağduriyet lafazanlığına sığınmaktan utanç duyarım.” Hangi siyasal güç iktidar olmuşsa, kendi zenginini yaratma yoluna girdiğini, pahalı devlet uygulamasını gerçekleştirdiğini ve kendi taraftarlarını kollayıp ülkeyi otoriter rejimlerle yönettiğine işaret eden Sarp Kuray, bunun halen sürdüğünü şöyle anlatıyor: “Yazdığı ve düşündüğü için gazetecilerin, avukatların, aydınların, yaşam tarzlarına müdahale edildiğini, özgürlük ve eşitlik istedikleri için direnişe geçen gençlerin, nasıl bir devlet terörü ile karşı karşıya kaldıklarını, hayatlarını yitirdiklerini, sakat bırakıldıklarını ve cezaevlerine tıkıldıklarını hep birlikte izliyoruz.” Cezaevlerindeki Erdoğan güvendiği isimlerle Kılıçdaroğlu sağa açılıyor Anayasa Mahkemesi’nin iki tutuklu için verdiği ‘Makul süre aşıldı’ kararı değerlendirildi: Davaların seyri değişir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 10 yıl tutukluluk süresini iptal eden, ancak bunun gerekçesini açıklamayarak yeni bir öneride bulunmayan Anayasa Mahkemesi, terör suçundan 3 yıl 11 ay içeride kalan bir kişinin tutukluluğunun “makul süreyi aştığı”na karar verdi. Bu kişiye 4 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmeten mahkemenin gerekçesinde, tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçelerinin yetersiz olmasını eleştirdi. Her davada ayrı değerlendirme: Yüksek mahkeme, makul sürenin ne kadar olacağı konusunda ise yerel mahkemelere, “Tutukluluk süresinin makul olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir” mesajını verdi. Bu gerekçenin, AİHM’nin görüşüne dayanması dikkat çekti. Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular: İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde terör örgütü üyeliği suçlamasıyla yargılanan Firat Aslan 3 yıl 11 ay; Hebat Aslan ise 4 yıl 1 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. İki sanığın her tahliye başvurusunu değerlendiren mahkeme, gerekçesiz şekilde basmakalıp ifadelerle talepleri reddetti. Bunun üzerine iki yurttaş, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluna gitti. Yüksek mahkeme, tutukluluk hallerinin devamına dair kararların formül gerekçelere dayandığını, mahkemece cumhuriyet savcısından alınan mütalaanın kendilerine bildirilmediğini savunan bu kişilerin başvurusunu kabul edilebilir buldu. Anayasa Mahkemesi süre vermedi: Kararında makul sürenin ne kadar olduğuna ilişkin bir süre vermeyen Anayasa Mahkemesi, bir sanığın tutuklu olarak bulunduğu sürenin makul olup olmadığının her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Süreyi mahkemeler belirleyecek: YARSAV Başkan Yardımcısı Bülent Yücetürk, Anayasa Mahkemesi’nin makul sürenin davanın özelliğine göre değişeceğine ilişkin yorumuna karşılık, “Yüksek Mahkeme, daha önce 10 yıl tutukluluğu uzun bulup iptal etti. Şimdiki yorum karşısında makul süreyi mahkemeler belirleyecek. Bu yoruma açık ama henüz yasal bir olmadığı için bunu makul kabul ediyor.” Karar olumlu: YARSAV Başkan Yardımcısı Yücetürk, “Bu karar bence olumlu. Birçok davanın seyrini değiştirecektir. Bundan sonra hâkimler yargılamaları daha çabuk bitirmek zorunda kalacak. Keyfi ve uzun süreli tutukluluk olmamalı” diye konuştu. Mansur Yavaş oldu gibi Gezi Parkı’nda yine müdahale İstanbul Haber Servisi Gezi Direnişi’nde hayatını kaybedenler için Gezi Parkı’nda yapılmak istenen anmaya polis müdahale etti. Akşam anma etkinliği gerçekleştirileceği duyumunu alan polis, parkın çevresi ve Taksim Meydanı’nda önlem aldı. Polis kuşatmasına rağmen yaklaşık 20 kişilik grup parka girmeyi başararak Gezi Direnişi’nde hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını yere koyup anma yapmak istedi. Bunun üzerine polis, yurttaşlara kalkanlarıyla müdahale etti. CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur da polislerin müdahalesi arasında kaldı. Melda Onur, gelen kişilerin sadece ölen arkadaşlarının fotoğraflarını yerlere koyarak anma yaptıklarını söyledi. Onur, “İktidarı korku dağları sarmış. Anlamsız müdahale, yazık!” diyerek müdahaleye tepki gösterdi. AKP’li başkana çengel CHP’li Dilek Akagün Yılmaz Silivri’ye gitti Hukukçu milletvekillerinden kurul ‘Prof. Hilmioğlu acilen tahliye edilmeli’ İstanbul Haber Servisi CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Ergenekon davasından tutuklu bulunan Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun sağlık durumuna dikkat çekerek “Acilen tahliye edilmelidir. Aksi takdirde cezaevinde ölüme terk edilmiş olacaktır” dedi. CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ve CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, gazeteci Tuncay Özkan, yazar Ergun Poyraz, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, gazeteci Hikmet Çiçek ve emekli albay Hasan Atilla Uğur’u ziyaret etti. Yılmaz, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, Hilmioğlu’nun siroz ve buna bağlı kanser başlangıcı, kronik böbrek hastalığı, şeker hastalığı ve ağır depresif rahatsızlıklar yaşadığını anlattı. Yazar Poyraz’ın 7 yıla yakın süredir tutuklu olduğuna dikkat çeken Yılmaz, Perinçek ve Çiçek’in de uzun süredir tutuklu olduklarına dikkat çekerek serbest bırakılmalarını istedi. CHP toplumsal davaları izleyecek AYŞE SAYIN ANKARA CHP yönetimi, başta Gezi olaylarının ardından hızla artan haksız gözaltı ve tutuklamalar, temel hak ve özgürlüklere yönelik saldırıları yerinde izlemek için hukukçu milletvekillerinden oluşan “Toplumsal Davaları İzleme Kurulu” oluşturdu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın başkanlığında oluşturulan kurulun üyeleri, toplumsal davaları izleyip bu konudaki hak ihlallerini kamuoyuna duyururken, parti avukatları da davaların mağdurlarına hukuki destek sağlayacak. Tezcan, CHP milletvekillerinin, şimdiye kadar özverili çalışmalarla hak ihlallerinin üzerine gittiğine ve bundan sonra da gideceğine dikkat çekti. Tezcan, “Ancak AKP iktidarının her geçen gün temel hak ve özgürlüklere yönelik olarak artan sistematik saldırıları ve baskıları, yarattıkları totaliter, faşist düzen karşısında bu mücadelenin sistematik olarak bir düzene oturtulması ve merkezi bir yapıdan takip edilmesi zorunlu oldu” dedi. Tezcan, şu bilgileri verdi: “Çalışmanın bir ayağında, vekiller toplumsal davaları yerinde ve düzenli olarak izleyecekler, raporlar yönetim sekretaryasına sunacaklar. Diğer ayağında ise bölgelerde aktif çalışan partili avukatlar bu davaları yakın takip altında tutacaklar. Ortaya çıkan hukuka aykırılıkların, hak ihlallerinin sistemli ve hızlı biçimde üzerine gidilecek, kamuoyu ve ilgili kuruluşlarla paylaşılarak ihlallerin önlenmesi için ortak mücadele yolları geliştirilecek, mağdurlara destek sağlanacak.” İHD’den 163 dakikalık eylem İnsan Hakları Derneği (İHD), cezaevlerinde ağır hasta 163 tutuklu ve hükümlünün serbest bırakılması istemiyle yurt çapında eşzamanlı olarak 163 dakikalık eylem yaptı. İstanbul’da İHD İstanbul Şubesi’nin Galatasaray’da saat 15.30’da yaptığı oturma eyleminde, yere “Tecrit öldürüyor, F tipi hapishaneler kapatılsın”, “Hapishanelerde ölüm istemiyoruz, hasta tutuklular serbest bırakılsın” yazılı pankartlar serildi. Ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması için imza toplandı. Bağış’a protesto Dış Haberler Servisi Avrupalı Türk Demokratlar Birliği Teşkilatı Bürosu’nu açmak için Almanya’nın Hamm kentine giden AB Bakanı Egemen Bağış, TGB üyesi bir grup tarafından protesto edildi. Bağış, toplantıya girerken “Her yer Taksim, her yer direniş”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla protesto edildi. Toplantı salonunda da “PKK ve Abdullah Öcalan ile görüşmedik diyorsunuz, oysa Oslo’da bunun böyle olmadığını gördük. Şehitlerimizin kanı ortadayken siz bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuyla karşılaştı. Salon görevlileri ile protestocular arasında arbede yaşandı. Salonda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen göstericilere cevap veren Bağış, “Atatürk yaşasaydı size patates bile soydurmazdı” diye seslendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle