18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 MEB’in ‘81 İl 81 Kitap Projesi’nde hurafe kitapları dağıtılıyor Beyinleri yıkıyorlar EMRE DÖKER Balbay’ın Özgürlüğü... Bu kez mutluluk içinde yola çıktık. Balbay’ı Ankara Büromuza gelişinde Ankara dışında çalışan arkadaşlar adına “Aramıza hoş geldin” deme görevi bana düşmüştü. Ama kar tipisi ve birbirini sollayan TIR’ların üçüncü şeridi de kapatması nedeniyle tersi oldu ve Balbay bana “Hoş geldin” dedi. Ne yazık ki Balbay’a özgürlüğü hâlâ çok görenler var. Kimi meslektaşlarımız da özgürlüğünü AKP’ye borçlu olduğunu yazıp söylemeyi ısrarla sürdürüyor. Neymiş? Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını AKP getirmiş de o sayede salıverilmiş. Peki, “başta Balbay olmak üzere yüzlerce gazeteci, subay ve bilim insanı niçin tutuklanıp yaşamları karartılmış” sorusunun yanıtı niye akıllarına gelmiyor? Onu da ben söyleyeyim: 2004’ten bu yana adım adım, özenle ve AKPcemaat işbirliği ile kurgulanan “AKP hukuku” yüzünden... HHH Halk hikâyelerinden birinin tekerlemesi sanırdım. Araştırırken bir dergide “Yunus Emre’nin dörtlüğü” diye yer aldığını gördüm. Günahı yazanın boynuna. Yunus Emre, yaklaşık 700 yıl önce şöyle demiş: “Yerden göğe küp dizeler Birbirine bend etseler (bağlasalar) Altından birin çekseler Seyreyle sen gümbürtüyü.” Son kavga, Yunus Emre’yi de yalancı çıkmaktan kurtardı. 2004’ten bu yana ne küpler devrildi ama bırakın gümbürtüyü, tıs bile çıkmadı. Demek ki küpten küpe fark varmış. İşe yarayan küpler ve oyunu bozan küpler. HHH Devlet sırrı yasası da Kişisel Verileri Koruma Yasası gibi çıkarılmasında ayak sürünen yasalar arasındadır. Yasal tanımı yapılmadığı için devlet sırrı da gücü eline geçiren devletlilerin keyfine bağlı bir uygulamadır. Yargı, bir suç iddiasıyla açılan soruşturmada zorunlu olarak devletliye sorar, “Bu devlet sırrı mıdır?” diye. Devletli, şüpheli ya da sanık kendi sürekli yakınlarındaysa “Değil” der. Başbakan’ın tanımı ile düşmanlardan ise “Evet” der. Değil dediği kurtulur, evet dediği için yargı süründürmesi başlar. AKP iktidarının başından bu yana nice belgeleri yayımlandı. Bakanlar Kurulu tutanakları, Milli Güvenlik Kurulu tutanakları, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kozmik odasında saklanan belgeler, gizlilik kararı alınmış dava dosyalarındaki belgeler, say sayabildiğin kadar. Hatta bunlar yetmedi. Sahte ve kurmaca olduğu bilirkişi raporlarıyla kanıtlanmış belgeler ortaya konulmakla kalmadı, onlara dayanılarak geçmişin ölüm cezasına eşit, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından başlayan yüzlerce hapis cezası verildi. Bu uygulama, askeri vesayetten iktidar vesayetine geçiş için, iktidar karşıtlarının susturulması niyetine de tepe tepe sürdürüldü. Yaklaşık 3 yıl önce iktidara dinciliği nedeniyle yakın olan bir gazete cemaatle tarikatlara yönelik fişleme konusunu haber yapmış ama belge olmadığı için yalanlanıvermişti. Aynı konuyla ilgili haber, iktidarın vesayetinin kurulmasının önünü açan gazete ve gazeteci tarafından kısa süre önce yeniden gündeme getirildi. Doğal olarak o da yalanlandı. Bu kez imzalı, mühürlü tutanak yayımlandı. İktidar için denizin suyu bitmişti ama onun da yolunu bulmak istediler. “Korkudan aldık ama uygulamadık” savunmasına geçtiler. Karar yetmezmiş gibi, üstüne yakın yılların fişlemelerine ilişkin belgeler ortaya döküldü. Kendilerini korkutan da “en demokratik Genelkurmay başkanı” diye yücelttikleri Hilmi Özkök’tü. Kaçacak yer kalmamıştı. Piyasaya “Vatan hainliği” ve “Türkiye’nin ulusal çıkarlarına saldırı” suçlamaları sürüldü. Böylece ulusal çıkarlar da Müslüman Kardeşler, Hizbut Tahrir, ElKaideciler gibi dinci örgütlerin göstereceği tepkiye indirgenmiş oldu. Gazetecilikte tetikçilik yaparsanız, çıkarını koruduklarınızca baştacı edilirsiniz. Ama hedefi değiştirirseniz sadece bir yana atılmaz, hapis tehdidiyle de karşılaşırsınız. Bilmem ders alan olur mu? İZMİR AKP’nin “dindar nesil” yaratma çabası, ilköğretimdeki uygulamalarla tüm hızıyla sürüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurt çapında başlattığı ve İzmir’de de Çiğli Kaymakamlığı’nın yürüttüğü “81 İl 81 Kitap Projesi” kapsamında ilköğretim öğrencilerine dağıtılan kitapların, hurafelerle dolu olduğu anlaşıldı. 2. sınıf öğrencilerine gönderilen “Müslümanlar Kardeştir” adlı kitapta geçen kan ve savaş görüntüleri, küçük çocukları din adına savaşmaya, öldürmeye ve kan dökmeye yönlendiriyor. 3. sınıflara gönderilen “Mestik Hanım” kitabında kadın, “bir böcek” olarak gösteriliyor ve “evlenmek için kendini en az dövecek kocayı aramaktadır” tümcesi yer alıyor. Bir başka kitapta da, “İnsanın görevi Allah’a kulluk etmektir” deniliyor. Kitapların zorunlu olarak okutulduğunu belirten eğitimciler ise uygulamaya isyan ediyor. Eğitim Sen İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal, kitap okuyanlara ödüller verildiğini belirterek “Öğrencilerde ‘En çok kitabı ben okumalıyım ki ödülü ben alayım’ düşüncesi yaratılıyor. 81 kitabı okutmaya kalkan bir öğretmenin başka kitap okutmaya zamanı kalmıyor. Bu şekilde okul kütüphaneleri ve sınıf kitaplıkları da devre dışı bırakılmak isteniyor” dedi. İNAN VE KULLUK ET l “Dünya üzerindeki insanlar tıpkı ordunun bölümleri gibidir. Birbirinden farklı gruplar oluştururlar. Bunların biri de Müslümanların oluşturduğu İslam coğrafyasıdır. İki askerden biri Allah’a güvenmeden yaşayan ve ona karşı gelen kişidir. Diğer insan ise günahlardan sakınan, Allah’ın emirlerini yerine getiren kişidir.” l “Yani insanın görevi 5 vakit namaz kılmak ve ibadet etmektir.” l “Askerlerin görevi günahlardan kaçınmaya çalışmaktır.” l “Allah’a inanmayan kimse her şeyden korkar. Öyle ki gökte bir kuyrukluyıldız görse dünyaya çarpacağını zanneder.” l “İnsanlardaki bütün iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağı Allah’a inanmak ve ona kulluk etmektir.” l “Rızık güç ve kuvvete bağlı değildir. Tam tersine zayıflık ve güçsüzlük rızkı artırır ve rızka ulaşmayı kolaylaştırır. Tilkiler çok zeki hayvanlardır ancak onlar rızıklarının peşinden koştukları için rızıkları onlardan adeta kaçar. Bu durumda yapmamız gereken, bütün ihtiyaçlarımızı Allah’tan istemek ve onun bizden istediği görevleri yerine getirmektir.” l “Limonatasını alan çocuklar ‘Bismillah’ dedi. Öyle ya onlar bismillah deyince melekler onları alkışlayacaklardı.” l “... O sırada cisimleşmiş rahmet olan yağmur toprağın bağrına düşmeye başladı.” l “Kırık kolu alçıya alan doktora teşekkür eden çocuğa doktorun cevabı: ‘Ben senin kolunu tedavi ettim diye bana teşekkür ediyorsun. Asıl teşekkürü seni ve kolunu yaratan Rabbine etmelisin.” Risalei Nur’dan alıntı Beyazbal, seçme yetisi olmayan, ne verilirse almaya hazır olan çocukları olumsuz etkileyecek kitapların, ne pedagojik ne de bilimsel laik eğitim anlayışına uygun olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Cinsiyetçi, ötekileştirici, şiddeti normalleştirici içerikteler. İncelediğimiz kitaplarda bu tespitimizi destekleyecek birçok örnek bulunuyor. 4. sınıflara gönderilen ‘İbret lik Hikâyeler’ serisi, 8. kitapta anlatılan ‘En Kolay Kazanç’ adlı hikâye, Risalei Nur’dan aynen alınmıştır. Yine 6. sınıf öğrencilerine gönderilen ‘Allah Na sıl Yaratıyor’ adlı kitabın 32. sayfasında ‘Çok doğru bir tahmin Fatih. Bu kitapları seneler önce Bediüzzaman Saidi Nursi adlı bir âlim yazmış’ cümlesi aynen geç mekte, sayfanın altında ise adı geçen kişinin resmi verilmektedir. Bu durum devlet olanaklarıyla bir cemaatin propagandası değil midir?” TÜRBANLI AVUKAT: Vazgeçmem ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara 11. Aile Mahkemesi’nde görülen bir davaya başörtülü giren avukatın davası ertelendi. Hâkim Mustafa Karadağ, duruşma zaptına, davaya başı kapalı olarak giren Avukat Tuğba Arslan’ın, “duruşmaya başı kapalı olarak girdiğini” geçirdikten sonra, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri, Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi Meslek Kuralları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin, “başörtüsünün laiklik karşıtı güçlü bir dini ve siyasal simge olduğuna” ilişkin kararları gereği, Arslan’ın bu şekilde duruşmada görev alamayacağını söyledi. AKP Genel Merkez Kadın Kolları Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi olduğunu belirten ve serbest avukatlık yaptığını söyleyen Arslan da “Memurlara dahi başörtüsü serbest bırakılmıştır. Danıştay’ın yürütmenin durdurulması kararı var. Birçok mahkemede duruşmaya giriyorum, bir tek bu mahkemede böyle bir sorunla karşılaştım Başörtülü duruşmalara katılacağım” dedi. Ankara Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyeleri Mustafa Balbay’ı gazetedeki odasında ziyaret etti... SANATÇILAR GİRİŞİMİ Laiklik sözü İstanbul Haber Servisi Sanatçılar Girişimi, “Laiklik ve Özgür Toplum” bildirgesi yayımladı. Bildirgede,“Laik ve demokratik Cumhuriyetten, Atatürk ilke ve devrimlerinden asla ödün verilmeyeceği” vurgulandı. Bildirgede, AKP’nin baskıcı ve antidemokratik müdahalelerinin anayasayı, yasaları ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yüksek yargı kurumları kararlarını açıkça ihlal etme boyutuna ulaştığına dikkat çekildi. Sanatçılar Girişimi dönem sözcüsü Ataol Behramoğlu imzasıyla yapılan açıklamada, yarın saat 11.00’de Taksim Hill Oteli’de düzenlenecek toplantıda bildirgenin içeriğinin kamuoyuyla paylaşılacağı kaydedildi. CHP milletvekilleri, hukukçular, yazarlar, sanatçılar, akademisyenler olmak üzere toplam 148 kişinin imzaladığı bildirgede, laik devletin özgür toplumun temeli ve demokrasinin güvencesi ile Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk ulusuna bıraktığı en büyük emanet olduğu kaydedildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin ve yönetim kurulu üyeleri, yaklaşık 5 yıllık tutukluluk süresinin ardından tahliye olan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı gazetedeki odasında ziyaret etti. Bilgin, ziyarette, Balbay’la birlikte cezaevinde bulunan tüm gazeteciler için mücadele edeceklerini söyledi. Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, başkanvekili Savaş Kıratlı, başkan yardımcısı Ayhan Aydemir, genel sekreter Ümit Gürtuna, mali sekreter Mehpare Çelik ve yönetim kurulu üyeleri Mustafa Yoldaş, Güray Soysal, Ali Şimşek ve Ali Oruç gazetemizdeki Balbay’ın makam odasında, Balbay ile birlikte gazetemizin İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç ve Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’le görüştü. Bilgin, Balbay’a, “Seni burada görmek gerçekten çok güzel... Sanki bir rüya gibi” dedi. Balbay da “Cezaevindey Balbay’la kucaklaştılar Davutoğlu’ndan Balbay’a ‘D’ harfi yanıtı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın, dış politikasını eleştirerek “Ben Sayın Davutoğlu’nun televizyon konuşmalarını izlerken baştaki D harfi düştü mü diye zaman zaman sormadan da edemedim” sözlerine yanıt vermek için önceki gün gece geç saatlerde basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu önce “Bu, bugünün Balbay için önemine de yakışmadı, Meclis kürsüsüne de yakışmadı. Ümit ederim en azından özür dileme erdemini gösterir ve bir daha da bu şekilde kişilerin isimleri üzerinden espri, son derece seviyesiz espri yapma hatasını ve seviye düşüklüğünü göstermez” dedi, ardından da kendisi Balbay’ın B harfini düşürerek yanıt verdi. Davutoğlu şöyle dedi: “Doğrusu orada bir an çıkıp eğer Meclis toplantı düzenini olumsuz etkilemeyeceğini düşünsem benim de şöyle demem beklenirdi: ‘Balbay’ın B’sini düşürdüğünüzde sizin sivil olduğunuz halde albaylık yaparak bir darbe teşebbüsünde bulunduğunuz suçlamasını teyit etmiş olursunuz mu’ demem beklenirdi. Yani Balbay’ın B harfini düşürdüğünüzde tabii albaylar silahlı kuvvetlerde görev yaptığı zaman şerefli bir görev yürütürler ve hepsi saygıdeğerdir. Ama sivil hayatta olup da militarize yöntemlere yönelmeye niyet ettiğinizin dolaylı ifadesi anlamına gelecek şekilde böyle bir şey söylesem hoşuna gider miydi? Çünkü suçlandığı, hakkında yürüyen mahkeme süreci onun bir darbe teşebbüsüyle ilgili bir mahkeme süreci. Şimdi ben buna bağlı olarak onun soyadı üzerinden yorum yapsam hoşuna gider miydi?” ken bana öteki meslek grupları içerisinde gazetecilerin çok büyük dayanışma gösterdiğini söylerdi arkadaşlarım. Gerçekten de özel likle tutuklu gazeteciler ve basın özgürlüğü konusunda gazeteciler çok iyi dayanışma örneği sergiledi. Gazeteciler Cemiyeti de bun lardan biri. Bu belki size buradan bakınca basit gibi gelebilir ama bizim için çok önemliydi. Çok teşekkür ederim” dedi. Af Örgütü’nden Yaman soruşturması uyarısı ADANA (Cumhuriyet) Servis şoförü Hakan Yaman, Gezi Direnişi sırasında 3 Haziran akşamı İstanbul Sarıgazi Demokrasi Caddesi üzerinde çevik kuvvet polisleri tarafından eylemci sanılarak feci şekilde dövülmüş, işkenceyle gözü çıkarılarak ateşin üzerine atılmıştı. Polislerin öldüğünü düşünerek terk ettiği Yaman, sürünerek ateşten çıkmaya çalışmış, çevredekiler tarafından kurtarılarak hastaneye götürülmüştü. Uluslararası Af Örgütü, Adalet Bakanlığı’na mektup yazarak olayla ilgili soruşturmanın güvence altına alınmasını istedi. Adana’daki insan hakları savunucuları dün, Yaman için Atatürk Parkı’nda eylem yaptı. Uluslararası Af Örgütü Adana Temsilcisi Güven Boğa, “Bir görgü tanığı saldırıyı cep telefonu ile kaydetti. Yaman cinayete teşebbüsten dava açtı, ancak henüz soruşturmada kayda değer bir ilerleme gerçekleşmedi. Uluslararası Af Örgütü olarak, Adalet Bakanı’ndan soruşturmayı güvence altına almasını istiyoruz” dedi. n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde geçen cuma günü PKK’lilerin mezarlarının tahrip edildiği iddiasıyla yapılan basın açıklamasının ardından çatışma çıkmış, polisin açtığı ateş sonucu Mehmet Reşit İşbilir ile yeğeni Veysel İşbilir yaşamını yitirmişti. Amcayeğen İşbilir için ertesi gün düzenlenen cenaze töreninde de gerilim devam etmiş ve Bemal Tokçu, polis tarafından başından vurularak ağır yaralanmıştı. Hastanede tedavisi süren Tokçu, dün sabah yaşamını yitirdi. Böylece olaylarda yaşamını yitirenlerin sayısı 3’e yükseldi. Tokçu’nun cenazesinin otopsinin ardından Yüksekova ilçesine bağlı Adaklı köyünde toprağa verileceği bildirildi. Hakkâri Valiliği’nin Tokçu’nun terör örgütü PKK üyesi olduğu açıklamasına Tokçu ailesi tepki göstermiş ve olayın üzerinin örtülmeye çalışıldığını belirtmişti. Yüksekova’da 3. ölüm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle