17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2013 PERŞEMBE 4 HABERLER Hukukçular ‘evleri denetlemek üzere yasal düzenleme yapılırsa rejimin adı değişir’ dedi ‘Asparagas!’ Bizim böyle bir yetkimiz yok. Böyle bir düşüncemiz de yok. Bu açıklama, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç tarafından 4 Kasım günü gazeteciler önünde yapılıyor. Açıklamanın nedeni, Başbakan’ın “Genç kız ve erkek öğrenciler aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok” sözleri üzerine, iktidarın bu alana da müdahale mi edeceği sorusudur. Bülent Arınç böyle bir niyetleri ve yetkileri olmadığını belirtip ekliyor: Bu iddia asparagas. Hemen hâlâ bilmeyen varsa diye açıklayayım “asparagas” bizim meslek argosunda haber bağlamında kullanılan bir sözcük ve “uydurma” anlamına geliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan kendi hükümetinin sözcüsü olarak atadığı Bülent Arınç’ın haberi asparagas olduğu açıklaması gazetelerde yayımlandığı gün, yakın mesai arkadaşını ters köşeye yatıran bir açıklama yapıyordu: Kızerkek öğrenciler aynı evde kalıyorlar, olmaz. Gerekirse düzenleme yapacağız. Bu durumda işler karışıyor ve şu soru takılıyor akla: Bir asparagas var, ama hangisi ya da kim? Gazetelerin hemen ertesi gün Başbakan tarafından doğrulanan haberleri asparagas olmadığına göre, Bülent Arınç mı asparagas? Asparagas olan ne? HHH Eşsiz İstanbul siluetini bile muhafaza edemeyenlerin muhafazakârlığı mı asparagas? Eşine az rastlanır bir totalitarizmin ileri demokrasi olarak sunulması mı asparagas? Despotun herkesin kılığına karıştığı bir diyarda kamuya türban sokmayı özgürlük diye sunmak mı asparagas? Bu soruların doğru cevabı “hepsi” şıkkıdır. Özetlemek gerekirse, İran’ı aratmayan bir totalitarizmin demokrasi diye sunulması asparagası ile karşı karşıyayız. Bu yutturmacayı sindirmemiz için yıllar yılı, despotu demokrat diye takdim eden ama karşı karşıya kaldıkları son durumda, yapacak bir şey kalmadığından, artık eleştiriyor görünenler de birer asparagastırlar. Onlar dünkü destek ve övgü yazılarında da asparagastılar, bugünkü sözde eleştirilerinde de... Son yıllarda çok kişi şu soruyu büyük bir endişe içinde kendi kendine sordu: Nereye gidiyoruz? Yaşamımızı tehdit eden öğelerin risk safhasında olduğu aşamada geçerli olan bu soru artık anlamını yitirmiştir. Riskin artık vakıa olduğu içinde bulunduğumuz aşamada sorulması gereken soru şu: Nereye geldik? Sorunun yanıtı da açık: Bağımsız, laik demokratik hukuk devleti TC Ankarası’ndan, Humeyni İranı’nın Tahran modeline geldik. HHH Sakın, Ankaraİstanbul, 2013 modelinin arasında görünürde var gibi duran ayrılıklar kimseyi şaşırtmasın! Birinin kendini Sünni, öbürünün Şii dünyasının liderleri olarak görmeleri, modellerin özündeki şeriatçı inadının, demokrasi yokluğunun aynıyetini ortadan kaldırmıyor. İkisi de aynı derecede baskıcı... İkisi de aynı derecede demokrasiden uzak... İkisi de özgürlük düşmanı... İkisi de kadın düşmanı... İkisi de özünde lüpçü... İkisi de toplumsal yaşamın beşikten mezara, her anına hükmedecek kadar totaliter... İkisi de yaşamın her yönüne müdahale edecek kadar nefes aldırmaz rejimlerdir... Bunların ikisinin de bir ortak noktaları da ezdikleri toplumu asparagaslarla uyutmalarıdır... ‘Ürkütücü bir nokta’ İLHAN TAŞCI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, kadın ve erkeklerin birlikte kaldığı evlerin “denetlenmesi” için yasal düzenleme yapabileceği sinyalini verirken eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı Rıza Türmen, “İnsanın aklı havsalası almıyor. Bunlar ancak otoriter, totaliter rejimlerde olur. Hukuk konuşuyorsak anayasa da buna engel” yorumunu yaptı. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Başbakan’ın dini anlayışına göre toplumu biçimlendirmeyi amaçladığını vurgulayarak düzenleme yapılırsa artık rejimin adının değişeceğini söyledi. Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Se TÜRMEN: İNSANIN AKLI HAVSALASI ALMIYOR “Hükümetin, kadın ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşamasını engellemeye yönelik düzenleme yetkisi var mıdır” sorusu üzerine Türmen şu değerlendirmede bulundu: “Olur mu? İnsanın aklı, havsalası almıyor. Bunlar ancak bireyin mevcut olmadığı, otoriter, totaliter rejimlerde olur. Demokrasi birey üzerinde kurulur. Birey kendi yaşam hikâyesini yazma hakkına sahiptir. Kendi yaşamıyla ilgili tercihlerini yapar. Bireyin, hele kadının temel yaşamıyla ilgili tercihler yapmasına devlet izin vermiyor. Kadının bedeni üzerinde devletin denetimi var. ‘Erkek arkadaşıyla yaşayamaz, polis müdahale etmelidir, kürtaj yapamaz, yok efendim sezaryen olamaz, 3 çocuk yapmalı...’ Özeti kadın eve kapanmalıdır.” rim ise tüm faşist rejimlerde uygulamaların yasaya dayandırıldığına işaret ederek “Yasaya dayanması meşruiyetini ya da anayasal olduğunu kanıtlamaz” değerlendirmesinde bulundu. Başbakan’ın sözünü ettiği yasal düzenlemeyi, ardından da “denetimi” başlatması durumunda AİHM’de benzer davaların olabileceğini belirten eski AİHM Yargıcı, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, “İçtihatların oluşmasında Türkiye önemli bir yer tutar. Burada da herhalde yine Türkiye önayak olacak böylesi bir kararın çıkması ve içtihadın yerleşmesi için” yorumunu yaptı. Yasal düzenleme yapılması durumundaki olasılıklara ilişkinse Türmen, “Hukuk konuşuyorsak, yasal bir dayanağı da yok. Anayasanın 20. maddesi özel hayatın gizliliği, 21. maddesi konut dokunulmazlığı. Konuta girmek için izin alınması lazım. Hangi suç var? Başka suçlarla kamufle edilebilir mi? Terör suçuyla edilebilir. Örgüt üyesi diyebilirler” diye konuştu. Tüzmen, gelinen noktayı “ürkütücü ve dehşet verici” olarak nitelendirirken “Artık Türkiye’de özgür biçimde yaşamak güçleşti” dedi. Prof. Kaboğlu: Yasa çıkaramaz nayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Başbakan’ın söyleminin yaşam tercihine ilişkin olduğunu belirtti. Kaboğlu, “Başbakan’ın belirli bir dini formasyonu, anlayışı var. O anlayışa göre toplumu biçimlendirmeyi amaçlıyor. 4+4+4, içki yasağı, kamu görevlilerine başörütüsüne kadar bütün alanlara yaymayı amaçlıyor. Şimdiki halka da öyle oldu. Kamusal alan halledildi, şimdi özel yaşama yönelik saldırı, tehdit oluşturuyor” değerlendirmesini. Kaboğlu, hükümetin yasal düzenleme yapamayacağına dikkat çekerken bunun nedenini şöyle açıkladı: “Şu andaki durum nedir, anayasal çerçevede böyle bir uygulama mümkün değildir. Düzenleme yapılırsa düzenleme anayasaya aykırı olur. Ya anayasayı değiştirirlerse? Eğer anayasa da değiştirilirse o zaman da rejimin adı değişir. Anayasal hukuk devleti değil de bir başka devlet, bir başka yönetim biçimine dönüşür. Anayasal durum her türlü kusuruna rağmen açıktır. Bu çerçevede Başbakan’ın böyle bir yetkisi bulunmamaktadır. Başbakan’ın ülke yönetimi düzeyinde bir görevi var, yoksa insanların özel yaşamına müdahale görev ve yetkisi bulunmamaktır.” Erdoğan’ın sözlerinin ardından apartman yöneticisinin hedef gösterdiği üniversite öğrencisi: AİHM: Devlet A karışamaz İLHAN TAŞCI ‘Dehşete kapıldım’ rafından kendisini hedef gösteren bir yazı asılan üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Ö.K, yaşananlar karşısında dehşete kapıldığını söyledi. Dairede iki kız yaşadıklarını ve apartmanda başka öğrenci evi olmadığını belirten Ö.K, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kızlı erkekli öğrencilerin aynı evde kalmaması konusunda yaptığı açıklamanın ardından yazının asıldığını kaydetti. Ö.K “Apartman girişinde bu yazıyı buldum ve dehşete kapıldım. Aslında bu kadar hızlı etki edebileceğini düşünmemiştim. Hedef olarak benim gösterildiğim kesindi” dedi. Yazıyı yazan apartman yöneticisinin daha önce de ev sahiSTANBUL (DHA) Üsküdar’da oturduğu İ apartmanın girişine yönetici tabine eve gelenlerle ilgili sert ve kaba bir üslupla rahatsızlığını dile getirdiğini ve polise şikâyet ettiğini belirten Ö.K “Eve polis geldi. Gürültü yapıyorsunuz diye, bu sırada aşağıdan bağırmaya başladı ve ne dediğini anlamadım ama polislerden biri susturdu o sırada. Sonrasında bir şey olmadı. İşte aradan 1 hafta geçti, bu yazıyı gördüm. Yazıda ‘Burada bazı insanlar kızerkek beraber kalıyorlar. Böyle şeyler binaya ve apartmana uygun değildir. Böyle insanları gördüğünüzde polise ihbar edin. Apartman olarak mal sahiplerinin gerektiğinde toplanıp gereğini yapacaktır’ içerikli biraz tehditkâr ve bariz hedef gösteren bir yazı yazmış. Ve bana yazdığını anlamam çok zor olmadı” diye konuştu. Serim: Faşist rejim de yasaya dayandırır ski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim ise tüm faşist rejimlerde bütün uygulamaların yasaE ya dayandırıldığını belirterek şu irdelemeyi yaptı: “Adeta bir yasa demokrasisi vardır. Ama yasaya dayanması meşruiyetini kanıtlamaz ya da anayasal olduğunu göstermez. Bu işin yasayla yapılacağını söylemek çok ilginç. Çünkü sonuçta bu çocuklar özel mülkiyette olan evlerde oturuyorlar. Gülen cemaatinin evlerine, ‘Işık Evleri’ne benzemiyor. Ya kendi mülkleri, ya kiraladıkları evlerde barınmaları söz konusu. Özel mülkiyet serbestisi olduğuna göre anayasada; yasayla bunu nasıl engelleyecekler? O evlerde oturanların kimliklerine ya da cinsiyetlerine nasıl karışacaklar? Hiç mümkün görmemekle birlikte yaşayıp hep birlikte tanık olacağız diye düşünüyorum.” ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, kadın ve erkek öğrencilerin bir arada yaşamasının denetlenmesi için düğmeye basarken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hayatın ve konut dokunulmazlığının korunmasına yönelik pek çok davada içtihadını, bireylerin kendi yaşamını şekillendirmesinden yana oluşturdu ve devletin bu alana karışamayacağını hüküm altına aldı. Avukat Sedat Vural, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 12. maddesinin “Hiç kimse özel hayatı, ailesi, konutu veya yazışmaları hususlarında keyfi karışmalara maruz kalamaz”, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesininse “Herkes özel ve aile yaşamına, konutu ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” hükümlerini içerdiğini anımsattı. AİHM’nin pek çok kararında hükümetin gündeme getirdiği denetimin evrensel hukukla bağdaşmayacağına ilişkin belirleme ve değerlendirmelere yer verildi. Örneğin R.Van Oosterwijck/Belçika kararında AİHM, özel hayatı “Başkalarının bakışlarından uzakta yaşayabilme hakkı” olarak nitelendirdi. Burghartz/İsviçre kararında AİHM; “Kişinin bireysel davranışını ilgilendiren kurallar koyduğu her durumda, devletin özel hayata müdahalesi vardır. Bu müdahale demokratik bir toplumda gerekli olan ölçüde olmadığı durumlarda da sözleşme hükmü çiğnenmiş olur” değerlendirmesini yaparken Dudgeon/Birleşik Krallık kararında ise kişinin varoluş biçimini serbestçe belirlemesini bireysel hak olarak nitelendirdi. İstanbul Feminist Kolektif’ten Funda Ekin ‘Bu söylem kadına şiddeti artırır’ MURAT İNCEOĞLU çalışmaları ile tanınan Avukat Filiz Kerestecioğlu ise, “Böyle bir düzenleme gerBaşbakan Recep çekleşmeyecektir, benim Tayyip Erdoğan, kızlıinancım o, fakat şöyle bir erkekli evlerde kalanlayansıması var. Nasıl biz ra karşı yasal düzenleeskiden dayağa karşı çıkme yapılabileceğini betığımızda yasal değil ama lirtmesine hukukçular meşru diyorduk. Bu dükarşı çıktı. Hukukçular şünceye meşruiyet kazananayasanın bütün oladırma çabası bu. Gençler rak ele alınması gerektikendini tedirgin hissedeğinin altını çizdi ve özel cek, buna çoktan merakhayatın dokunulmazlığılı birçok insan müdahana yönelik böyle bir girişimin sadece anayasaAvukat Funda Ekin le etmek, ihbar etmek hakkını kendinde görecek. Bu ya değil uluslararası sözalanda yine en fazla mücaleşmelere de aykırı olduğunu ifade deleyi kadınların vereceğini düşüetti. Hukukçuların dikkat çektiği bir nüyorum” diyerek yanıtladı. diğer nokta ise yasal düzenleme olmasa dahi bu söylemin kadınların bir ürümek bile sorun kez daha mağdur olmasına yol açacağı gerçeğiydi. İstanbul Feminist Kolektif’den AvuBaşbakan’ın “Gerekirse yasal dükat Funda Ekin ise “Böyle bir yasa zenleme yapılır” sözlerini değerlençıkarsa onun adı hukuksal düzendiren Avukat Turgut Kazan, “Böyle leme olmaz, faşizm olur. Söylemibir hukuksal düzenleme yok, olanin en büyük problemi pratik olamaz da... Olmadığını Yalçın Akdorak yansımaları. Küçük yerlerde zağan ile Bülent Arınç da söyledi. Ama ten kızlıerkekli yan yana yürümesi yapamazlar mı, yaparlar. Bugüne bile şiddet sebebi oluyor. Bu söykadar yaptıkları şeyler yapamayalemde ne olacak, ev sahiplari zacakları şeylerdi. Başbakan’ın düten bekârlara, öğrencilere hep zulşündüğü şey çağrıdır. Yani nasıl mederler, eve erkek gelmeyecek tenceretavada çağrı yaptıysa, sadiye kiralarlar evi kızlara verirken. yın muhbir vatandaşlar diye, çağrıGürültü yapıldı diye, fuhuş yapılıdır o. Ve korkunç bir şeydir, sonra yor diye şikâyet edeceklerdir, inpolisle birlikte fuhuş yapılıyor diye sanların hayatını çekilmez hale gebaskın yapar bir de resimlendirir. tireceklerdir. Bu da tabii en çok kaSen sonra aklanırsın veya aklandınları etkileyecek. Söylemi hem mazsın. Sonrasında aklansan, tazmuhafazakârlık hem de daha çok minat kazansan da yaşadığın sokadınları vuruyor. GEBİZ sistemi runu çözer mi” diyerek tartışmanın ile insanların gebeliklerinin aileleritoplumda yol açacağı sonuçlara da ne bildirilmesi gibi, bu tür uyguladikkat çekti. malar kadına yönelik şiddeti arttıraKadın mücadelesi konusunda da caktır” diye konuştu. Y
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle