17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2013 PERŞEMBE [email protected] 18 KÜLTÜR Gülsün Karamustafa’nın 40 yılı aşan sanat yolculuğu SALT Beyoğlu ve SALT Galata’da Bir muhalefetin portresi u Çalışmalarını yıllardır göç, yerellik, kimlik, kültürel farklılık, toplumsal cinsiyet gibi konular üstünden sürdüren Karamustafa’nın sergisi, yeni okumalara olanak verecek biçimde düzenlenmiş. ÖZLEM İNAY ERTEN Kitap fuarında polisten Gezi baskısı Kaldıraç Yayınevi’nin standındaki Gezi Direnişi fotoğraflarının “toplumun ahlakını bozduğunu” ileri sürerek kaldırılmasını istediler. Kültür Servisi Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda, maliye ekiplerinin polis eşliğinde her yıl rutin olarak gerçekleştirdiği kontroller sırasında, Kaldıraç Yayınevi’nin standında Gezi Direnişi gerginliği yaşandı. Ekipte yer alan polislerden biri, stantta asılı olan Gezi Direnişi fotoğraflarına tepki göstererek indirilmesini istedi. O sırada stantta olan yayınevi editörlerinden Deniz Bölükbaşı yaşananları şöyle anlattı: “Evraklarımızı ve kitaplardaki bandrolleri kontrol ediyorlardı. Bir evrağımız eksikti. Ekipteki polislerden biri Gezi fotoğraflarını göstererek indirmemizi istedi. Polis, ‘Çocuklara kötü örnek oluyorsunuz, toplumun ahlakını bozuyorsunuz’ dedi. Fotoğraflarda AKM’nin pankartlar asılmış hali, üzerinde bayrak asılı ters dönmüş bir polis aracı ve Beşiktaş’ta kaçırılan iş makinesi görülüyordu. Polis, yeniden geleceklerini, eksik evrağımız tamamlanmazsa 10 bin liradan 30 bin liraya kadar ceza kesme yetkisi olduğunu söyleyerek gitti.” SALT Beyoğlu ve SALT Galata, Gülsün Karamustafa’nın 40 yılı aşkın sanatsal pratiğinin sergilendiği “Vaat Edilmiş Bir Sergi” isimli en kapsamlı sergilerinden birine ev sahipliği yapıyor. Çalışmalarını uzun yıllardır göç, yerellik, kimlik, kültürel farklılık, toplumsal cinsiyet gibi konular üzerinden sürdüren Karamustafa’nın bu sergisi oldukça uzun bir süreci kapsamasına rağmen kendisinin de özellikle vurguladığı gibi bir retrospektif sergi gibi kurgu lanmamış. Bunun sebebi ise sanatçının farklı dönemlerinden seçilmiş yapıtlarının kronolojik bir ayrım gözetmeden ele alınması ve birbiriyle ilişkiye girebilecek, yeni okumalara olanak verebilecek biçimde düzenlenmiş olması. Serginin ismine ilham veren “Vaat Edilmiş Resimler” (19982004) Türkiye’de yeni medyaların gündeme geldiği 90’lı yıllarda “Resim öldü mü?” gibi tartışmalara adeta resimleriyle yanıt veren Karamustafa’nın yaşa 16. 1001 BELGESEL FİLM FESTİVALİ 13 KASIM’DA BAŞLIYOR mı boyunca sürdürdüğü muhalif tavrını yansıtıyor. Serginin üzerinde en çok konuşulan yapıtlarından biri ise sanatçının 1971 darbesinden sonra hapishanede geçirdiği günleri yansıtan “Hapishane Resimleri”. 1980’li yıllarda hâkim olmaya başlayan arabesk kültür ve toplum üzerindeki etkileri, zorunlu göçler, cinsiyet meseleleri gibi daha birçok toplumsal olguyu fotoğraf, video ve dergi gibi aynı zamanda birer belge niteliği taşıyan malzemeler aracılığıyla ele alan Karamustafa’nın bu yapıtları sanatçının araştırmacı yanını da ortaya koyuyor. Sanatçının artık ikonikleşen “Mistik Nakliye”, “Çifte Hakikat” gibi yapıtlarının yanı sıra, sinemacılık deneyimlerinin de etkisinin hissedildiği “Terzi Dikişi” ve “Erkek Ağlamaları” gibi videolarının da yer aldığı serginin en dikkat çekici yanlarından biri ise “Boğaz 1954”, “Muhacir”, “Okul Defteri”, “Apartman” isimli örneklerde de görülebileceği gibi sanatçının bireysel tarihiyle toplumsal tarih arasında paralellikler taşıyan bu yapıtların çok yönlü okumalara olanak vermesi. Bu kapsamlı sergi dolayısıyla, Gülsün Karamustafa ile geçmişten bugüne süregelen sanatsal yolculuğunu konuştuk. Bugün daha çok enstalasyonlarınız ve videolarınızla tanınsanız da Akademi’de 196469 yılları arasında klasik bir resim eğitiminden geçiyorsunuz, mezun olduğunuz yıllarda sanatsal görüşlerinizin ne yönde şekillendiğinden bahsedebilir misiniz? Öğrenciliğimin son yıllarında ortam siyasileşmişti ve öğrenciler olarak bunun dışında değildik. Sanatın daha farklı olabileceğini, hayatın daha fazla içinde olabileceğini düşünmeye başlamıştım. Arkadaşlarla sanatın fonksiyonel yanını nasıl gündeme getirebileceğimiz üzerine kafa yoruyorduk, dolayısıyla o dönemde gerçek akademik eğitimden biraz koptuğumu ve tepki duyduğumu hatırlıyorum. 70 ve 80’li yıllarda resim yaparken, 80’li yıllarda enstalasyonlar, 2000’li yıllarda ise videolar yapmaya başlıyorsunuz. 80 darbesinden sonra yaşananlar sanatınızın dönüşümünde ne derece rol oynadı? 80’li yıllarla birlikte o kadar büyük bir susturma oldu ki ondan sonrakilerin konuşması pek kolay değildi. Özal ile birlikte gündeme gelen neoliberal tavırla, inandığımız değerlerin tümünün değiştiğine şahit olduk. Beni hiçbir şey o değerlerin birdenbire değişmesi kadar şaşırtmamıştır. Bununla nasıl yüzleşebileceğini araştırıyor, sonra onu da iyileştirebilmek için kendi içinde birtakım yollar buluyorsun. O süreçte etrafa bakarak, dışa bakarak 1980 dönemi işlerimi ortaya koydum. 70’li yıllarda yaptığınız Sabahattin Ali, Nâzım Hikmet portreleriniz ve Kapıcı Dairesi gibi resimleriniz daha sonraki yıllarda video ve enstalasyonlarınızla yapacaklarınızın da habercisi gibi, malzemenin değişmesiyle birlikte içerikte de değişimler yaşadınız mı? Resimler o dönemin ihtiyacından doğan bir tavırdı, iletişim kurabilmek ve meseleyi ortaya koyabilmek için ortaya çıktılar. O dönemde yaptığım her şeyin biraz da yaşamak için hayatıma katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Her ay bir dergiye illüstrasyon çiziyordum, kitap kapakları yapıyordum vs. Ama daha sonra neoliberalizmin yükselişiyle ortaya çıkan karmaşa ve kırma kültürle birlikte çevremde olanları görmeye ve yorumlamaya başladım. Köyden kente geçişle birlikte oluşan yepyeni bir dünyaya bakmaya başladım. “Kapıcı Dairesi” gibi resimlerim bu sergideki halılar ve bazı resimlerle direkt bağlantılılar ve daha sonraki işlerimin de temelini teşkil ediyorlar. Sergi 5 Ocak 2014 tarihine kadar SALT Beyoğlu ve SALT Galata’da izlenebilir. ‘Başka Bir Gezegen’ 197080’li yıllar... ‘An ve zaman’ unutmaya inat belgesel ‘Çin Portreleri’ İspanya’da Kültür Servisi On beş yılı geride bırakarak 16. yılına giren 1001 Belgesel Film Festivali bu yıl 13 17 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) tarafından organize edilen festival bu yıl Beşiktaş Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenleniyor. BSB Yönetim Kurulu Başkanı Nalan Sakızlı programın tanıtıldığı basın toplantısında festivalin de BSB ile birlikte büyüdüğünü belirterek on beş yıl boyunca dünyanın dört bir tarafındaki insanlık hallerini anlatan belgeselleri izleyicilerle buluşturduklarını söyledi. “An ve Zaman” olarak belirlenen bu seneki tema ile ilgili olarak ise şunları dile getirdi. “Yüzünü belli bir ana çeviren belgesel film, unutmaya inat zamana bir not düşmek ister; çünkü unutmanın körleştirici etkisine direnmek ister.” Sakızlı, festivali bir panayır havasında açacaklarını belirtirken 13 Kasım saat 17.00’de tüm belgesel izleyicilerini Beşiktaş Çarşısı’na davet etti. Bu yılın afişi iki önemli yönetmenin sinema tarihinin unutulmazlarından olan filmlerinden esinlendi. Eisenstein’ın “Potemkin Zırhlısı” filminden Odessa merdivenlerinden ve Brian de Palma’nın “Dokunulmazlar” filminde tren garı merdivenlerinden başıboş düşen bebek arabası... Festival ekibi afişi tema ile ilişkilendiriyor: “Bir ‘an’da harekete geçen bebek arabası, ana dair çağrışımları da peşi sıra harekete geçiriyor.” Festival koordinatörü, BSB Yönetim Kurulu üyesi Erdem Murat Çelikler ise festival programını bu yıl on beş yılın eskimeyen filmlerinden bir seçkiyle oluşturduklarını belirtti. 15’i Türkiye, 15’i yurtdışından olmak üzere toplam 30 filmin gösterileceği festivalin mekânları ise Sahne Beşiktaş, Ortaköy Kültür Merkezi, Levent Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi. Ücretsiz olarak gerçekleşecek gösterimlerin yanı sıra “TürkiyeAlmanya Ortak Yapım Atölyesi” ve “Online Yayıncılıkta Arşivin Önemi ve Telif Hakları Paneli” de düzenlenecek. İlk iki aşaması gerçekleşen “Pitching in İstanbul Proje Pişirme Atölyesi”nin üçüncü ayağı ise 1315 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek. n Kültür Servisi Özellikle edebiyatçı portreleriyle tanınan fotoğraf sanatçısı Mahmut Turgut, çalışmalarını yeni web sitesinde izlenime sundu. Kaybettiğimiz ve yaşayan şairler, yazarların yanı sıra gazeteciler, fotoğraf sanatçıları, çizerler ve ressamların da 400’ü aşkın fotoğrafının bulunduğu sitede, Turgut’un otografik, dünya çocukları ve doğa çalışmalarından örnekler de yer alıyor. (www.mahmutturgut.com) Mahmut Turgut’un objektifinden BİFO’dan Wagner’e armağan n Kültür Servisi Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, 19. yüzyılın en büyük bestecilerinden Richard Wagner’i, doğumunun 200. yılında, bestecinin ünlü opera dizisi “Der Ring des Nibelungen”den seçilmiş aryalardan oluşan bir programla anıyor. Bugün saat 20.00’de Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda BİFO’nun onursal şefi Gürer Aykal yönetiminde gerçekleşecek konserin solistleri tenor Ünüşan Kuloğlu ve bas Tuncay Kurtoğlu. KAMİL KÜLTÜR Kültür Servisi Tahir Ün, İspanya’da 31 Ekim’da başlayan ve ocak ayı sonuna kadar sürecek 12. Fotonoviembre Bienali’nin geleneksel üç ana bölümünden biri olan “Atlantica Colectivas” projeler grup sergisinde “Çin Portreleri” serisinden fotoğraflarıyla yer alıyor. Sergi, Granadilla kentinde tarihi Fransisken Manastırı Sanat Galerisi’nde 11 29 Kasım tarihleri arasında izlenebilecek. l MASARACI ÇİZİK M Ü Z İK FESTİVA LİN İN ERTELEN EN A ÇILIŞ KON SERİ 1 0 KA SIM’ D A Kültür Servisi IKSV tarafından düzenlenen 41. İstanbul Müzik Festivali’nin 4 Haziran’daki açılış konseri Gezi Direnişi nedeniyle ertelenmişti. Konser 10 Kasım akşamı saat 19.00’da Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek. Öncesinde yapılacak törende ise Güher ve Süher Pekinel’e 41. İstanbul Müzik Festivali’nin onur ödülü sunulacak. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın müzik direktörü Sascha Goetzel yönetiminde vereceği konserin solis Pekinel’lere onur ödülü ti keman sanatçı Veriko Çumburidze. 17 yaşındaki Veriko, 2012 yılında Uluslararası Genç Müzisyenler Çaykovski Yarışması’nı kazanmıştı. Çumburidze, 2010 yılından bu yana da “Güher&Süher Pekinel ile Dünya Sahnelerinde Genç Yetenekler” projesi kapsamında Viyana Müzik Akademisi’nde öğrenim görüyor. Çumburidze’nin F. Waxman’ın “Carmen Fantezisi”ni yorumlayacağı konserde ayrıca, Borusan İstanbul Filarmoni H. Berlioz’un “Fantastik Senfoni”sini seslendirecek. n Kültür Servisi İlki geçen sene verilen “Aydın Gün Teşvik Ödülü”ne başvurular 1 Aralık’ta sona erecek. 15 bin TL değerindeki ödül, klasik müzik alanında gelecek vaat eden bir genç müzisyene veriliyor. İKSV Genel Müdürü Görgün Taner başkanlığında, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü şef Rengim Gökmen, Devlet Opera ve Balesi Başrejisörü Yekta Kara, keman sanatçısı Cihat Aşkın, Borusan Kültür Sanat Genel Müdürü Ahmet Erenli ile İstanbul Müzik Festivali Direktörü Yeşim Gürer Oymak’tan oluşan seçici kurul, klasik müzik alanında çalgı, şan, bestecilik veya şeflik dallarından gelecek başvuruları değerlendirecek. (www.iksv.org) Aydın Gün anısına teşvik ödülü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle