17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 KASIM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 15 Türk sanayicisi de İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, sanayi kuruluşlarının dış borca bağımlı tehlikeli bir yapı sergilediğini belirterek, artan kur riskinin açık pozisyonu olan şirketlerin mali yapısını bozacağını söyledi. Bahçıvan, bu nedenle Merkez Bankası’nın günübirlik uyguladığı politikaların uzun vadede sürdürülebilir olmadığını vurguladı. Ekonomi Servisi İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, kur riski ve kurdaki öngörülebilirliğin özel sektör için her zamankinden daha fazla önem taşıdığını belirterek, “Düşük tasarruflar çok kritik bir gelişmeye kapı araladı. Yurtdışından borçlanma imkânlarının artması, sanayicilerimizin taşıdığı kur riskini artırırken, borç oranlarının da yükselmesine neden oluyor. Özel sektörün özellikle kısa vadeli borçlarındaki artış riskli bir gelişme. Sanayi kuruluşlarımız borçlanmaya bağımlı tehlikeli bir yapı sergiliyor. Merkez Bankası’nın her gün piyasalarda uyguladığı düzenleyici stratejilerin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını unutmamak borç bağımlısı olmuş ‘Enflasyon düşecek dedikse hemen demedik’ Ekonomi Servisi Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyon hedefinin tutmayacağına ilişkin eleştirilere karşılık olarak “Acele etmeyin” mesajı verdi. İSO’nun 2013 Meslek Komiteleri toplantısında konuşan Başçı, enflasyonla mücadeleyi uzun vadeli bir maraton koşusuna benzeterek, Türkiye’nin son dönemde bunu başardığını iddia etti. 2013 için başlangıçta TÜFE bazında yüzde 5.3 olarak öngörülen enflasyon hedefi, geçen ay yayımlanan Orta Vadeli Program’da yüzde 6.8’e revize edilmişti. Ancak salı günü açıklanan ve ilk 10 ay itibarıyla yüzde 6.9’a ulaşan birikimli enflasyon verisi, bu hedefin de tutmayacağını göstermişti. Son verilere göre enflasyonda yüzde 6.8’lik hedefin tutturulabilmesi için son iki aydaki enflasyonun 0’a inmesi gerekiyor. Ancak Başçı, bu hedefin gerçekleşebileceğini öne sürdü. Başçı, “Sabırlı olmak lazım. Maraton henüz tamamlanmış değil, önümüzde zaman var. İşlenmemiş gıdada aşağı yönlü bir sürpriz olabilir. Enflasyonda düşüş sürebilir. Yıl sonunda gıda enflasyonunun yüzde 7’ye, enflasyonun yüzde 6.8’e düşeceğini tahmin ediyoruz” dedi. Kadının Bedeni... Kadının bedenini erkeklerin iktidar alanı içinde mal olarak değerlendirmek, erkek egemen kültürden daha etkin kullanılma gücünü çarpık inanç sömürüsünden alır... Türbanın inanç özgürlüğü, hak savaşımı olarak çok başarılı biçimde siyasette kullanılmasının son zafer noktası kamuda, Meclis’te türban kazanımları olarak ilan edilirken aynı zamanda kadın üzerinden siyaset, inanç sömürüsü yollarına da nokta konulacağı gibi bir değerlendirme de yapılmıştı... Nokta konulamayacağını, tam tersi, radikal siyasal İslamcı yol alışta soluksuz, noktasız, sınırsız yürüneceğini, tadına varılmış kolay sömürü stratejilerinden geriye dönülemeyeceğini anlatması zor... Hele de gerçek demokrasi, inan hakları, hukuk devleti düzeni, haklılık.. üzerinden yürümek gibi bir niyet yoksa... Oynanan kirli oyunlar bir bir açığa çıkmaya, işler tersine dönmeye başlamışsa... Takke düşmüş, kel görünmüşse.. El insaf; kamuda son nokta, Meclis’te türban özgürlüğü zaferinin üzerinden hafta geçmedi... İktidarları kadının bedeni, namusu üzerinden, hak hukuk kalıplarına en iğreti biçimde, şeklen bile sokulabilmesi çok zor, bir o kadar vicdansız, izansız bir savaş alanını kamuoyu gündemine taşıyıverdiler... Başbakan geleneksel gündem yaratma havasında fren tutmaz üslubu içinde, kızlarla erkeklerin birlikte oturdukları evlere izin verilmeyeceği fetvasını açıklayıverdi... Kabul, özgür birey olarak bir kadının, özgür iradesi ile inancının gereği olduğunu söyleyerek türban takmak istediğini söylemesi, en azından özel yaşam alanına dönük olarak istemesi, gerçek kadın hakları ve özgürlüğü boyutu ile sorgulanabilirse de kolay kolay yadsınabilecek gibi değil. Zaten tam da bu nedenle çok etkin bir kampanyaya dönüştürüldüğünde, laik bir devlet düzeni, demokrasi, hukuk devleti ilkeleri içinde kamu alanında da hak sayılmasının sakıncaları tartışma gündeminin dışında kaldı. Oldubitti ile kamu erkini kullanan kişinin inancının, hele de din ve çoğunluk üzerinden teşhirinin, azınlık hakları, inançları için nasıl bir ağır baskı, dayatma aracı olacağı sorgulanamadı... Sonradan açılacak pandoranın kutusundan çıkacak, kadına, inançlara, azınlık haklarına yönelik olumsuz sonuçlarını nasılsa önümüzdeki yıllarda çok ağır boyutlarıyla yaşayıp tartışacağız... Bugünün sıcak gündeminde, iktidarları açısından böylesine oldubitti bir büyük zaferin üzerinden hafta geçmeden, İktidarlarının zafer sarhoşluğunu keyfini bile çıkaramadan, yeni daha büyük inanç sömürü, kadın bedeni üzerinden tartışma gündemi yaratmalarının sorgulanması var. Diktatoryal mutlak iktidar gücünün kullanılmasındaki en sert uslupla “Kızlarla erkeklerin aynı evde kalmalarına izin vermemek, karşı savaş açmak ne demek.” İktidarları devlet adına hangi hak ve hukuk kapsamında, bir hukuk devletinde, evlerin içine girilip, evler basılıp, erkeklerle kadınların aynı evde oturmalarına yasak getirilmesi sağlanacak? HHH İktidarları, bu kez kadın bedeni üzerinden, toplumun değerleri, kültürü, inançlarını kullanarak öylesine büyük bir yara açtı ki... Kadınlara yönelik kanatıcı sonuçları yenilir yutulur gibi değil... Türban takan kadınların yaşamın pek çok alanındaki özgürlük kayıplarını, fiilen yapamayacakları spor, kültürel alan çalışmalarını, saçlarının ışık görmemesi bağlantılı dökülmesi sorunlarını saymazsak, sonuçta siyasette, toplumsal yaşamda geçici ve yapay boyutlarda da olsa, bugünün iktidarları döneminde çok geçerli, çok yönlü kazanımları, ayrıcalıklı konumları da söz konusu... İktidarlarının siyaset sömürüsünde kadının doğrudan bedeni, namusu gündemde öne çıkarıldığında ise olacaklar dudak uçuklatıcı... Zaten kadın hakları, insani gelişmişlikte kadının namusunun, bedeninin eksen yapıldığı konularda Türkiye, dünyada en insanlık dışı konumlarda... Aile içi taciz, ensest ilişki kurbanı kızlarımız bile törelere göre murdar, aile meclisi kararları ile kirlenmiş bedenleri nedeniyle katli vacip oluyor. Ya intihara zorlanıyor ya da aileden yaşı en küçüklerden bir katilleri bulunuyor. En çok koca, aile içi şiddete katlanamayıp kurtuluşu kaçmakta bulanlar, ister genç, ister evli, ister yaşını başını almış çok çocuklu ana olsunlar.. en yüksek sayılarla her gün yeni cinayetlerde kurban edilenler olup duruyorlar... Şimdi iktidarları, göreceli kendini en çok kurtarabilmiş, eğitim alabilen kızlarımızın namus bekçiliğine soyunuyorlar... Erkek ve kızların akılları başlarında olarak özgür iradeleri içinde, arkadaşlık ölçülerinde bile, aynı çatı altında olmalarına devletin hangi anayasal, hukuk devleti düzeni içinde yasak koyabileceğine akıl sır erdirmek olası değilse de... Siyasi rantının korkunç boyutlarda olacağı kuşku götürmez... Toplumda kadın bedeni, namus paranoyası üzerinden öylesine ağır bir travma yaşanıyor ki... Okuyan, çalışan, iki ayağı üzerinde durmaya çalışan kadın kimliğine yönelik erkek egemen kültürde öylesine büyük travma var ki... Dünün cinayet listelerinde, dayaktan kaçmış, çocuklarına bakmak için işe giderken öldürülen kaç kadın vardı?.. gerek” dedi. Bahçıvan, İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yılın ilkyarısında özel sektörün dış borç stokunun 252 milyar dolara ulaştığını söyledi. Bu borcun 143 milyar dolarının uzun vadeli; 109 milyar dolarının da kısa vadeli olduğunu ifade eden Bahçıvan, “Döviz kurlarındaki olası olumsuz gelişmeler, bu açık pozisyon nedeniyle sanayimizin mali yapısını olumsuz etkileyebilir” diye konuştu. Bahçıvan’ın konuşmasından çıkan başlıklar şöyle: * Mevcut sanayi yapısı, özel sektörün omuzlarındaki borç yükü, taşıdığı risk ve düşen büyüme hızıyla zorlanacağımız bir gerçek. * Finansal istikrarsızlık korkusunu kalıcı bir şekilde üzerimizden atacak yeni bir ekonomi politikasına ihtiyaç duyuyoruz. * Gelirinin üzerinde borçlanmaya dayalı, tüketim odaklı eko nomi anlayışında; finansal istikrarsızlık varlığını herkese hissettirir. Son 10 yılda bireysel kredilerin 17 kat, ticari kredilerin 8 kat artması durumun vahametini ortaya koyuyor. * İmalat sanayisinin milli gelir içindeki payı 1998’de yüzde 24 iken 2012’de yüzde 15’e kadar geriledi. * Finans sektörüyle reel sektör arasındaki kredi ilişkilerinde düzenlemeler gerekiyor. * Uzun vadeli ve uygun koşullarda finansman imkânından mahrumuz. * Bilançolarında kur riski taşıyan firmaların kur risklerinin belli oranını uzun vadeli anlaşmalarla sabitleyebilmesi için kanuni düzenlemeler yapılabilir. * Türkiye Kalkınma Bankası, sanayi şirketlerine odaklanmalı. Bankanın yapısı düzeltilmeli. * Şirket tahvillerine vergi avantajları sağlanmalı. Bütçe görüşmesinde ‘sansür’ tartışması BDP Milletvekili Hasip Kaplan’ın Hazine, BDDK, SPK, Merkez Bankası ile TMSF’nin 2012 kesin hesaplarının, harcamaların nerelere yapıldığının bilinmemesi nedeniyle görüşülemeyeceğini belirterek reddedilmesine ilişkin önergesi reddedildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda basına sansür ve Sayıştay raporları tartışması yaşandı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, mayısağustos döneminde Türkiye’den sermaye çıkışı olduğunu kabul etti. Babacan, bu yıl Hazine bütçesinden diğer ülkelere 560 milyon dolar dış kredi sağlandığını da açıkladı. Babacan, cari işlemler açığının da bu yıl sonu itibarıyla 58 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini bildirdi. Komisyonda Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK’nin bütçeleri ile Merkez Bankası ve TMSF’ye ilişkin Sayıştay raporları görüşüldü. Toplantının başında BDP’li Hasip Kaplan, söz konusu kurumların 2012 kesin hesaplarının, harcamaların nerelere yapıldığının bilinmemesi nedeniyle görüşülemeyeceğini belirterek kesin hesapların reddedilmesine ilişkin önerge verdi. Ancak önerge reddedildi. CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin Meclis TV dışındaki görsel basının komisyon toplantısından çıkarılmasına tepki gösterdi. Basına “sansür” uygulandığını belirten Çetin, AKP’li komisyon başkanı Lütfü Elvan’a “Burası sizin propaganda alanınız değil. Seninle başladı bu yasak” dedi. CHP’li Aydın Ayaydın, “Milletin sesi kesiliyor” derken Elvan ile CHP’liler arasında tartışma yaşandı. Önerge ve Sayıştay raporlarına yönelik eleştirileri yanıtlayan Babacan, “Sayıştay Kanunu’nun ilk uygulama yılı olması nedeniyle bazı konularda uygulama sorunu olmasını doğal karşılamak lazım” dedi. Meslek lisesi memleket meselesi Koç Holding’in, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ve Vehbi Koç Vakfı’nın desteği ile 2006 yılından bu yana yürüttüğü ‘Meslek Lisesi Memleket Meselesi’ projesinin 7 yıllık serüveni ‘Bizim Hikâyemiz’ adlı kitapta toplandı. Ekonoi servisi Koç Holding’in 2006’dan bu yana yürüttüğü “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projesinin (MLMM) 7 yıllık serüveni “Bizim Hikâyemiz” adlı kitapta toplandı. Projeye emek veren paydaşların da katkılarıyla hazırlanan “Bizim HikâyemizMeslek Eğitiminde Bir Kuşağın Öyküsü”, projenin hayata geçtiği günden bu yana kat ettiği yolu detaylı bir şekilde ele alıyor ve kurumsal sosyal sorumluluk alanında referans niteliği taşıyor. Kitapta, “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projesini kahramanlarından dinlediğimizi söyleyen Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, “Bizim hikâyemiz, kronolojik veya hiyerarşik bir sıra içermiyor; bir kuşağın öyküsünü, yaşamın kendisi gibi sürprizlerle aktarıyor. Her sayfasından keyif alacağınızı umuyorum” dedi. Kitabın önsözünde MLMM projesine başlarken meslekiteknik eğitimin ülke ekonomisi açısından önemi konusunda toplumun her kesiminde farkındalık yaratmayı amaçladıklarını belirten Mustafa V. Koç, “Bireysel düzeyde öğrencilerle burs, staj, koçluk çalışmaları; şirketler düzeyinde okullarla işbirlikleri; akademik düzeyde araştırmalar, konferanslar, yayınlar ve toplumsal düzeyde de farkındalık kampanyaları gerçekleştirdik” dedi. Koç Holding CEO’su Turgay Durak da proje ile yeni bir eğitim istihdam ilişkisi örneği oluştuğuna dikkat çekerek, “Yan sanayicilerimize, tedarik zincirlerimize, çatı kuruluşlara yönelik bir davet: Buyurun siz de bu hikâyenin bir parçası olun, bir yerinden tutun” diye konuştu. ‘Darphane’de kara para aklanıyor’ CHP Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu , Darphane’nin herhangi bir kişinin getirdiği külçe altını sorgu yapmadan alıp dönüştürdüğünü ve bu yolla Darphane’de kara para aklandığını savundu. Aslanoğlu, elinde külçe altın olan bir kişinin Darphane’ye gittiğinde bunun yeniden altın olarak basıldığını ancak bu işlem karşılığında herhangi bir sorgu, altının nereden bulunduğuna dair soru sorulmadığını söyledi. Dev limana teklif veren yok K. Irak’la yüzde 100 anlaşıldı Irak’ın kuzeyindeki petrol ve doğalgazı dünya pazarlarına taşımak için yürütülen görüşmelerde tam bir uzlaşmaya varıldı. İlk doğalgazı Genel Enerji getirecek. Yeni petrol boru hattı da hemen hemen hazır. ANKARA (Reuters) Enerjide arz güvenliği ve kaynak çeşitliliği sağlamayı hedefleyen Türkiye, Kuzey Irak’ın kaynaklarını dünya pazarlarına ulaştırmayı sağlayacak milyarlarca dolarlık petrol ve doğalgaz alanında işbirliği içeren anlaşmaları tamamladı. Orhan Coşkun ve Humeyra Pamuk imzası ile Reuters’ta yer alan habere göre taraflar arasında hem petrol hem de doğalgaz konularında mutabakata varıldı. Gaz anlaşmasındaki fiyatın Türkiye’nin Rusya, Azerbaycan ve İran’dan aldığından daha düşük olduğu belirtiliyor. Görüşmelere yakın kaynaklara dayanarak verilen haberde şu noktalar yer alıyor: * Anlaşmanın dört ana ayağını doğalgaz, petrol, sahaları ve boru hatları oluşturuyor. Bunlarla ilgili teknik müzakereler yapıldı. Ana konularda yüzde 100 anlaşma sağlandı. Geriye bazı detaylar kaldı. Birkaç haftada tamamlanacak. * Gaz boru hattının yapımı dahil 34 milyar dolarlık bir yatırım yapılacak. * Bu kapsamda Türkiye’ye ilk gazı 2016 sonu veya 2017 başında Genel Enerji getirecek. Gaz gelişi yıllık en az 10 milyar metreküple başlayacak, 1020 milyar metreküpe çıkacak. Hattın güzergâhı henüz netleşmedi. Gaz başlangıçta Genel Enerji’nin Miran ve Bina Bawi sahalarından gelecek. Hem gaz hem petrolde esas üretim önümüzdeki iki üç yılda yeni sahalarla birlikte artacak. * Kuzey Irak’tan gelecek gaz TANAP hattı üzerinden Avrupa’ya ulaştırılabilecek. Türkiye’nin mevcut hatları ile Kuzey Irak’tan doğalgaz almak için çok az bir çalışma yapılması gerekecek. Kuzey Irak’ta bunun için yapılacak olan boru hattında Türkiye de rol alabilir. Kuzey Irak’ın yaptığı yeni petrol boru hattı ise neredeyse tamamlandı. İlk akış aralık ayında başlayabilecek, yılın ilk çeyreğinde tam kapasiteye çıkabilecek. Bu hat KerkükCeyhan’a bağlanınca buraya günlük en fazla 600 bin 700 bin varil petrol konulabilir. Ayrıca ikinci boru hattı devreye girecek. Kuzey Irak Enerji Bakanı Ashti Hawrami geçen hafta KerkükCeyhan petrol hattına paralel yeni boru hattından bahsetmişti. Bu hat kuzey bölgesinden çıkacak ağır petrolü taşıyacak. Taq Taq ve Tawke’nin petrolü yüksek kaliteli. Bunun ağır petrolle karıştırılması istenmiyor. Bu yüzden bu petrol bağımsız bir hatla Türkiye’ye gelecek. Henüz ikinci boru hattını kimin yapacağı belli değil. Türkiye’den bir şirket bu konuda bir başvuru yapmış durumda, BOTAŞ da sürecin içinde. İzmir’de Kuzey Ege Çandarlı Limanı için bugün düzenlenen ihale için Sabancı, Arkas, Limak, Akfen, Yıldırım, MNG şirketleri dosya almasına rağmen teklif veren olmadı. Yapişletdevret modeliyle yapım süresi dahil 45 yıllığına ihaleye çıkarılan limana teklif verilmemesini değerlendiren Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, limanın ilgi görmesi için transit yüklere teşvik verilmesi gerektiğini söyledi. DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, “Çandarlı için çok büyük bir trafik söz konusu değil. Bölgede diğer limanlar da çalışıyor. Liman bağlantısı yetersiz. Bu nedenlerle teklif verilmemesini normal karşılıyorum. Kabotaj Kanunu nedeniyle transit yüklerin yüklenip boşaltılmasında sıkıntı yaşanıyor. Devlet transit yükleri mutlaka özendirmeli” dedi. Petrol boru hattı tamam gibi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle