17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 KASIM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Yok Türkiye 10 yılda demokrasi adası, özgürlük bahçesi olmuş... Bırakın bu palavraları artık! Onlarca dava sayarım güvenlik gerekçesiyle başka kentlere alınan. Özellikle Güneydoğu’da işlenen faili belli cinayetlerle ilgili. Devletin valisi bunlar, halkın değil! Valileri her dönem başbakanlar korur, kollar. HHH Benim memleketimde fişleme, dişleme, zindanlara atma sürüyor. Adana’da da İstanbul’daki Berkin E. gibi ekmek almaya giderken eylemin ortasında kalan 13 yaşındaki B.Y, polisin attığı plastik mermiyle bir gözünü yitiriyor. Ne diyor B.Y: “Artık dünyayı eksik göreceğim...” İstanbul’daki 14 yaşındaki Berkin E. aylardır komada... Bu ülkenin ahalisinin yürekleri yangın yeri... Umutlar çalınmış! İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Hatay’da, Diyarbakır ve Şırnak’ta... Karadeniz’de, Kayseri’de ve her yerde... Dağlarda ve o ovalarda... HHH Fişleme, dişleme, zindanlama, gazlama sürerken iktidar gücünü elinde bulunduranlar kalkıp “ahlak polisliği”ne soyunur, mahallenin bıçkın delikanlıları gibi. Töre cinayetleri; aile meclisinin “şıh hazretleri”nin, “katli vacip” demesiyle başlar. Ağabeyi, amcaoğlu, 15 yaşındaki Liceli Necla’yı bir gece teyzesinin evinden alıp sokak ortasında öldürür. Kuytuluklarda en yakınlarına tecavüz geçerlidir benim ülkemde. Saldırganlaşma bir yana erkek canavarlaşır! Devlet bildim bileli seyircidir tüm bunlara! Devlet ahlak bekçisidir, üniversiteli gençlerin kızlıerkekli evlerde, yurtlarda, apartlarda kalmasını kaldıramaz... Akla ilk gelen cinselliktir! HHH Kimilerinin demokrasi adası, özgürlük bahçesi dedikleri Türkiye’nin halleri böyledir ey ahali! Kadını suçlamak, Batman’da kadın intiharlarını imamlarla çözmek bu yüzdendir... Ortaçağın o karanlık bulutları üzerimizdedir... Cemaat: Parti kurmayacağız ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’deki “Arınç krizi”, seçimlere yönelik yeni parti tartışmalarını gündeme getirirken cemaat, yazılı bir açıklama yaparak “parti kurmayacaklarını” bildirdi. Gülen cemaati adına Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nca yapılan açıklamada, “Camianın; bir siyasi parti kurması, kurdurması ya da zaman zaman dile getirilen ve asılsız bir iddia olan herhangi bir partiye angaje olması, hem teorik hem de pratik olarak kesinlikle söz konusu değildir” ifadeleri kullanıldı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Arınç krizi nedeniyle “zamanlaması anlamlı” bulunan açıklamasında, parti kurma iddiaları için “sığ ve gerçeklikten uzak” denildi. Açıklamada “(İddialar) Türkiye’de siyaseti; gayesi insanlığa hizmet olan camiayı anlamak için gerekli asgari sosyal dinamikleri okuyamamanın bir neticesidir. Doğrusu, hem Türkiye’nin hem de hizmete gönül vermiş camianın sosyolojik temellerini anlayamayan kişilerin böylesi iddialarının belirli çevrelerce itibar görmesi üzüntü ve şaşkınlık vericidir. Bütün imkânlarını ve enerjisini, hem Türkiye hem de dünyanın pek çok ülkesinde insanlığın barışına hizmet etmek için kullanan camianın, parti kurmak gibi bir gündemi yoktur ve olmayacaktır. Hizmet, her zaman olduğu gibi bugün de gönüllülerinin enerjilerini, sadece insanlığın barış ve huzur içinde birlikte yaşama kültürünü inşa edecek sivil zemindeki projelere yoğunlaştırmasını teşvik eder” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada “hizmete gönül vermiş kişilerin şahsi tercih ile aktif siyaset yapabileceği” kaydedildi. Ahlak Polisi!.. Memleketin halleri, kurulu düzenin çarklarının dişlileri arasından çıkamıyor bir türlü... Baskı! Şiddet! Kadın bedeni! Başı açık, başı kapalı! Mini etekli, kara çarşaflı! Ahlakmahlak! Fişlemedişleme! Gazlama, öldürme! Her şey vatan için... Sen çok yaşa! Dik dur, eğilme Manisa seninle... Arınç Manisalı ya! Gençler, Manisa’dan özel olarak getirilmiş. Başbakan Erdoğan AKP grubunda konuşuyor, Arınç nedense grup toplantısına katılmıyor. Arınç, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nı ziyaret etmiş, grup toplantısı tam bu saate denk düşmüş, falan filan. HHH Konumuz o değil! Konumuz hidayete erip demokrasi ve özgürlük üzerine ahkâm kesenlere, şu liberal pozunda dolaşan yandaşlara... Engin Çeber zindanda öldürüldü, kıyasıya dövülerek... Onu öldürenler, o canilere göz yuman yöneticiler, en ağır cezayı aldılar. Bu yargının kararı! Çok iyi oldu, caniler yaşam boyu zindanda yatacak! Peki, aralarında polislerin de bulunduğu sivil kişilerce alçakça dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’la ilgili dava, neden Eskişehir’den Kayseri’ye alındı? Vali Bey buyurmuş: “Güvenlik gerekçesiyle!” Gel de inan! HHH Aklıma 90’lı yıllardaki iki dava geldi... Sivas katliamı 2 Temmuz 1993’te, Gazi kıyımı 12 Mart 1995’te oldu. Sivas katliamı davası önce Kayseri’de ardından Ankara’da devam etti. İstanbul Gazi olayları davası da Trabzon’a alındı. 20 yıl önce 20 yıl sonra... Değişen nedir söyler misiniz? Sistem aynı sistem, değişen bir şey yok... Yakılanın hukukunu verin Sakık, Doğu ve Güneydoğu’da 1990’lı yıllarda yaşananları anlattı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, TBMM kürsüsünde eline Kuran’ı alarak 1990’lı yıllarda köy yakma olaylarıyla ilgili “Eğer yakılan bu insanların hukukunu veremiyorsanız, önergemize oy veremiyorsanız, bana inançlardan, İslamiyetten bahsetmeyeceksiniz” dedi. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 1994 yılında köy yakma olaylarına ilişkin toplamda 2 milyon 305 bin Avro tazminat ödemeye mahkum edilmesinin ardından TBMM’de BDP’nin 1990’lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşanan köy yakmalarına ilişkin araştırma önergesinin gündeme alınmasına ilişkin önerge kabul edilmedi. Önerge görüşmesinde konuşan Sakık, 1990’lı yıllarda bölgede çok sayıda köyün devlet ve kolluk güçleri tarafından yakıldığını, insanların yaşadıkları yerlerden göç ettirilediğini ifade etti. İnsanların diri diri yakıldığını ve bunların bazılarının kendi akrabası olduğunu söyleyen Sakık, geçmişte yaşanan faili meçhul cinayetlerin tanığı olduklarını belirten Sakık, öldürülen kişilerin yer aldığı fotoğrafları gösterdi ve kavas aracılığıyla fotoğrafları diğer gruplara dağıttı. Kürsüde Kuran’ı eline alarak konuşmasını sürdüren Sakık, “Bu kutsal kitap adına temin ediyorum ki belki binde birini anlatmışımdır. Daha binde 999’u anlatılmadı. Sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Eğer yakılan bu insanların hukukunu veremiyorsanız, önergemize oy veremiyorsanız, bana inançlardan, İslamiyetten bahsetmeyeceksiniz” dedi. BDP’nin köy yakma olaylarıyla ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerisi kabul edilmedi. Sırrı Sakık elinde Kuran’la AKP’lilere seslendi ‘Korkmaz’a’ Sarısülük’e bakın’ CHP grubu adına söz alan Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, TBMM raporuna göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 1990’lı yıllarda 1 milyon 300 bin kişinin göç ettirildiğini söyledi. Jandarma’nın köy yakmayla ilgili kitapçığının olduğunu kaydeden Aygün, “Gidip bakın bir ev nasıl kolay tutuşturulur bunlar anlatılıyor” dedi. Aygün, “Başkalarının acısını bakmak istiyorsak dövülerek katlederek Ali İsmail Korkmaz’ın Ethem Sarısülük’ün açısına da bakmalıyız” dedi. Aileler AİHM’nin rekor cezasından memnun Uludere için ‘umut ışığı’ AYŞE SAYIN ANKARA AİHM’nin, Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin bombalanması olayında Türkiye’yi “rekor” tazminata mahkum etmesi, Uludere’de yakınlarını kaybedenleri umutlandırdı. Uludere’de yakınlarını kaybeden ailelerin sözcüsü Ferhat Encü, kararın Uludere için de “emsal” olacağını belirterek “Temennimiz adaletin Türkiye’de sağlanması. Tazminat değil, biz suçluların, katillerin Türkiye’de yargılanmasını istiyoruz. Yeni Roboskiler olmasın diye mücadele ediyoruz ama Türkiye’de adalet sağlanamazsa AİHM’ye başvuracağız” dedi. AİHM’nin Şırnak’ın Koçağılı ve Kuşkonar köyleri ile ilgili Türkiye’yi rekor tazminata mahkum etmesi, gözleri 28 Aralık 2011’de askeri uçakların bombardımanı sonucu 34 sivil yurttaşın yaşamını yitirdiği Uludere olayına çevirdi. AİHM’nin son kararını Uludere’de yaşamını yitirenlerin aileleri adına Cumhuriyet’e değerlendiren Ferhat Encü, “Bu gecikmiş bir karar olsa da emsal teşkil ettiği için bizi umutlandırdı, sevindirdi” dedi. Uludereli aileler olarak 2 yıla yakındır “hukuk, adalet mücadelesi” verdiklerini belirten Encü, “Ne yazık ki bu mücadele, hâlâ davaya çevrilmiş değil. Onun da ötesinde dosyamızın sivil mahkemelerden alınıp askeri mahkemeye götürülmesi, katliamın üstünü örtmeye, katilleri korumaya yönelik bir tutum. İç hukuk yollarının tüketilmesi halinde bu rezillikleri AİHM’ye götürmek istiyoruz” dedi. Encü, ği kaygısını ifade eden Uludere Alt Komisyonu’nun CHP’li üyesi Levent Gök, şunları söyledi: “Görevsizlik kararı sonrasında dosya sivil mahkemeye gönderilseydi, uyuşmazlık mahkemesi, hangi mahkemenin görevli olduğunu belirleme yetkisine sahip olacaktı. Ancak askeri savcıların vereceği görevsizlik kararı üzerine nasıl bir yol izleneceği kanunlarımızda mevcut değildir, yasal boşluk bulunuyor. Ne yazık ki Uludere dosyası, Başbakan’ın söylediğinin aksine, Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybettirilmek istenmektedir. Meclis’te de Uludere Alt Komisyonu’nda AKP’li üyelerin oylarıyla, olay kapatılmak istenmiştir.” Gök: Yasal boşluk var undan sonra Uludere dosyasının “bilinmeyen B bir mecraya” sürüklenece şu görüşleri dile getirdi: “AİHM’nin Roboski dosyası nedeniyle de Türkiye’yi büyük cezalara çarptıracağının farkındayız. Biz yine böyle katliamlar yaşanmaması için katillerin Türkiye’de yargılanmasını istiyoruz. Bizim tazminat derdimiz, talebimiz yok. Mücadelemiz yeni Roboskiler olmasın diye... Ama Türkiye içinde elimiz kolumuz bağlanırsa başvuracağımız yer AİHM’dir. Hatta sadece AİHM değil, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne götürülecek bir dosyadır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle