25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2013 CUMARTESİ 14 İşaret Parmağı CNN’in sunucusu Ferid Zekeriya, Abdullah Gül’e Gezi eylemlerini soruyor. Gül, bu tür gösterilerin her demokratik ülkede olağan olduğunu söylüyor. Bunun üzerine Ferid Zekeriya, işaret parmağını önde, Abdullah Gül’e doğru sallayarak, gösterilerdeki çok sert polisiye önlemlerin hiçbir demokratik ülkede görülmediğini vurguluyor. Ekran kararıyor, program bitiyor. AKP’nin Açtığı Fiyonklar Usta Teyyüp, göz alıcı, bir o denli aldatıcı fiyonklarını açtı. Demokratikleşmeyle yakından uzaktan ilgisi olmayan her bir fiyongun ardında AKP açısından bir simgesel arka plan var: Yer adlarının değişmesi. İsterlerse Tunceli’yi Dersim yapacaklar. Arka plan: Şeyhe, şıha, seyyite, ağaya, beye, hoca efendiye, yani tüm ortaçağ artıklarına dokunulamaz. Dokunulmuşsa eğer, bu bir katliamdır. Simge: Atatürk döneminden intikam. Türk abecesine Q, W, X harflerinin sokulması. Arka plan: Ulusal abece, harf devrimi fasa fisodur. Simge: Cumhuriyet devriminden intikam. Kamuda türban serbestisi. Arka plan: Kadına yönelik bir yasağı, kadının erkek karşısındaki eşitsizliğini özgürlükten saymak. Simge: Laiklikten, kadınerkek eşitliğinden intikam. Özel öğretim kurumlarında Kürtçe (anadilinde) eğitim olanağı. Arka plan: Dört dörtlük medrese yasası gereği tüm okulların imamhatipe çevrilmesi ile laik niteliği bozulan eğitimin ulusal yanının da yok edilmesi. Simge: Anayasa koruması altındaki devrim yasası Öğretim Birliği Yasası’ndan intikam. Öğrenci andının kaldırılması. Arka plan: Devrimci Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in çocuklarımızı ulusal bilince, iyi insanlığa, hep birlikte mutlu olmaya yönelten andın çağrıştırdığı “ulus” kavramı yerine “yeni Osmanlıcılık” çerçevesinde ümmete dönüş özlemi. Simge: Ulus devletten intikam. Dar bölge seçim sistemine geçiş. Arka plan: Çoğulcu değil, çoğunlukçu, muhalefeti yok sayan, baskıcı; tüm erkleri tek gövdede toplamış başkancı (ümmetin halife sultanı) yönetime geçişini sağlayacak her yol geçerlidir. Simge: Demokrasiden intikam. turşusu” demeye getirmiş. İyi de, türbanın turşusunu kuranların başında CHP’nin geldiğini unutmuş. Kemal Kılıçdaroğlu, liderliğe oturur oturmaz, yeni CHP uğruna üniversitede türbana göz yummadı mı? Yumdu. Gözünü açınca, bir baktı ki, türban her tarafta... Kahramanların Üzerinden Geçen Yol Mert Taşçılar haberleştirdi: AOÇ’de yapımı süren Başbakanlık Konutu (Başkanlık Sarayı demek daha doğru) için Devlet Mezarlığı’ndan protokol yolu geçirilecek. Bu “Devlet Mezarlığı” tasarımı, 12 Eylül paşalarının işidir. Orası, eskiden yüzme havuzuydu. Marmara ve Karadeniz’e benzeyen iki büyük havuzdan, halk ve gençler yararlanır, çocuklar içinde çığlıklarla eğlenirlerdi. 12 Eylül’ün asık suratlıları orayı çok gördüler. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kahramanlarının kemiklerini rahatsız edip yattıkları yerlerden toplayıp kendilerine benzer soğuk bir mezarlık yaptılar. O dönemde Cumhuriyet gazetesinde, neden sivillerin unutulup yalnızca asker kahramanların bu mezarlığa taşındığına ilişkin bir haber yapmıştık. Genelkurmay Başkanlığı, mezarlığa taşınacak isimlerin Atatürk’ün Söylev’inde yer alan kişiliklerden seçildiği gerekçesine sığınmıştı. Oysa, Söylev’de Atatürk’e İstanbul’un işgalini bildiren sivil telgrafçı Manastırlı Hamdi Efendi’den (Ahmet Hamdi Martonaltı halen bugün Konya’da Musalla Mezarlığı’nda yatmaktadır) de uzunca söz ediliyordu. Bir haber daha yapıp bu çelişkiyi gündeme getirince Genelkurmay Başkanlığı susmayı yeğlemişti. Her neyse... Fahrettin Altay, Refet Bele, Kazım Özalp gibi isimleri bu mezarlığa taşıdılar. 27 Mayıs devriminin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’i Anıtkabir’den alıp bu mezarlığa defnettiler. Eski Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Başbakan Bülent Ecevit de burada toprağa verildi. Ama Turgut Özal için ayrıcalık yapıldı, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu da çiğnenerek gidildi İstanbul’da bir yol kenarına anıtmezar dikildi. Diyeceğimiz şu: 12 Eylül’ün beşi bir yerdesinin yaptığı saçma sapan iş yüzünden AKP’ye bir anlamda ulusal kahramanlarımızın üzerinden yol geçirme olanağı tanınmış oldu. Cumhuriyetin kurucuları ile derdi olanlar hiç bu fırsatı kaçırır mı? Yazarımızın seyahat nedeniyle yazısını yazamamıştır. Sevinç Usta Teyyüp’e göre, AKP’nin fiyonkları açılınca millet çok sevinmiş, ama muhalefet bu sevinci paylaşmıyormuş. Evlerdeki sevinç gösterilerine tanık olamadığımızdandır. Onlar evlerinde zorla tutuluyorlar ya... Bilin Bakalım Neden Tutuklandım? Ben Berna Yılmaz. 3 yıl önce 14 Mart 2010 tarihinde “Roman Açılımında”, “Parasız Eğitim İstiyoruz, Alacağız!” yazılı pankartı Tayyip Erdoğan’ın karşısında açtığımız için Ferhat Tüzer ile birlikte tutuklanmıştık. Tam 20 ay sonra dördüncü mahkemede tahliye olmuştum. Tahliye olduğumda mücadeleye devam edeceğimi, parasız eğitim talebimiz uygulanana kadar mücadelemin süreceğini söylemiştim. Aradan 1.5 yıl geçti. Bu 1.5 yılda, mahkeme kararını açıkladı. Parasız eğitim isteme “suçu”nun cezası: 8.5 yıl... Böylece ülkemiz tarihine yeni bir suç ve bu suçun cezası eklenmiş oldu! 1.5 yıl “özgürlük” yeter dediler ve 18 Ocak 2013 tarihinde, aralarında avukatlarımın, eğitim emekçilerinin ve arkadaşlarımın olduğu operasyon sonucunda gözaltına alınıp, tutuklandım. İşte bu yüzden, size Bakırköy Hapishanesi’nden yazmak zorunda kalıyorum. Birçoğunuzla dışarıda yüz yüze konuşma fırsatı bulmuştum. Size, parasız eğitim talebimizden ve yaşadığımız hukuksuzluktan bahsetmiştim. Sizler de gazetelerinizde, köşelerinizde yaşadığımız hukuksuzluğu yazmıştınız. Şimdi de aynı hukuksuzlukla karşı karşıyayım. Bilin bakalım tutuklanma sebebim ne? 3 yıl önce açtığım “Parasız Eğitim İstiyoruz, Alacağız!” yazılı pankart! Evet, evet yanlış okumadınız. 1.5 yıl sonra tekrar aynı sebeple “suç”luyum! Mahkeme, kararı açıklamış, cezayı vermiş ama yetmedi, tekrar aynı sebeple yargılanacağım. Sizin aracılığınızla soruyorum; Acaba verilen 8.5 yıl az mı bulundu? Yoksa önceki tutukluluğumda, kamuoyunun duyarlılığından kaynaklı alamadıkları intikamı mı alacaklar? Siz, bu yaşadıklarımda bir mantık görebiliyor musunuz? Mantık göremiyorum ama neyi görüyorum biliyor musunuz? Gezi Parkı protestolarıyla başlayıp ülkemizin dört bir yanına yayılan halk ayaklanmasında halka azgınca saldıranları görüyorum. Adaletin “A”sının dahi ayaklar altına alındığı bir sistemi görüyorum. Ethem’i, Abdullah’ı, Mehmet’i, Ali İsmail’i ve son olarak da Ahmet’i katledenleri görüyorum... Bu tutsaklığımda yanımda bizim serbest bırakılmamız için adliye kapılarında adalet arayan avukatlarım, her koşulda parasız eğitim talebinin savunucuları eğitim emekçileri, onca gaza, copa, işkenceye rağmen bizi savunan arkadaşlarımla birlikteyim... 10 Ekim’de 23. Ağır Ceza Mahkemesi Çağlayan Adliyesi’nde ilk mahkememiz görülecek. Sizden daha önceki duyarlılığı gösterip, yanımda olmanızı istiyorum. Bu sefer, benimle birlikte tutuklu olan avukatlarımız, öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımız için de adalet istemeye çağırıyorum. Berna Yılmaz Bakırköy Hapishanesi C10 Koğuşu Anayasa Mahkemesi kararları ortada, Danıştay kararları ortada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da ortada. Ama, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile belirlenmiş AKP, kamuda türbanı serbest bırakarak bir kez daha anayasaya Turşu aykırı uygulama peşinde. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan’ın “kamuda türban serbestisi olmayacak” yönündeki demeçlerini anımsatıp “Bu ne perhiz, bu ne lahana Demokrasi Paketinden Çıkan Türban Düzenlemesi Sadık ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Bu memlekete demokrasinin paketlerle, bilhassa da tek somut adım olarak ancak türbanın serbestleştirilebildiği bir paketle gelmesi güçtür. Yanlış anlaşılmaması açısından vurgulamakta yarar var; insanların kılık kıyafet özgürlüklerine, gündelik yaşamlarına ve özel hayatlarına karışmak mümkün değildir elbette. Ancak demokrasi paketinin kamusal alanda bir tek buna indirgenmesinin, paketin içinden sadece türbana özgürlüğün çıkmasının toplumun diğer kesimlerinde hayal kırıklığı, mağduriyet hissi ve tepki yaratması doğaldır. Kaldı ki paketin ana ekseni olarak kabul edilen türbanın serbestliği meselesinde bile kamusal alanda bulunanların arasında yasaklar ve ayrımlar söz konusudur. Ankara 11. Aile Mahkemesi Hâkimi Mustafa Karadağ’ın açıklamalarına bakarsak bu hakkı avukatlar da kullanamayacak. Zira Karadağ, Türkiye Barolar Birliği’nin, Avrupa Barolar Birliği ve Hukukçular Konseyi’ne üye olduğunu ve bu konseyin belirlediği kıyafet yönetmeliğinde “başı açık görev yapılır” ibaresinin yer aldığını; bu nedenle halen mevcut mevzuat gereğince bir avukatın duruşmalarda başörtülü görev yapmasının mümkün olmadığını söylüyor. Pakete göre ise bunun mümkün olduğu belirtiliyor. Hâkimler, savcılar, polis memurları ve üniformalılar değil ama avukatlar ve öğretmenler türban takabilecekler. Yargının parçası olanların dini kisve taşımalarının, adı demokrasi paketi olan bir düzenlemede kapsam dışında bırakılması; yargılamanın diğer asli unsurlarından biri olan avukatlara izin verilmesi, avukatların yargının parçaları olmadığını düşünen çelişkili bir anlayıştan başka bir şey değildir. Mustafa Kemal tarafından 1923’te getirilen laik devlet anlayışı ile Batı demokrasilerinin norm ve standartlarını kabul etmiş, yüzü Batı’ya dönük, AB’ye kabul edilmek için yaklaşık 60 yıldan beri çaba sarf eden bir ülke olarak Türkiye’de, kamusal alanda çalışanların herhangi bir dini kisve kullanmaları anayasanın bu temel ilkesine göre uygunsuzluktur. Ülkemizi, şer’i hükümlerle yönetilen ve bugün dönüp baktığımızda vaziyetini gördüğümüz, kan gövdeyi götüren Arap coğrafyasın dan ayıran en temel çizgi, onun laik, sosyal bir hukuk devleti oluşudur. Ancak 2002’den bu yana 11 yıllık AKP iktidarında geldiğimiz noktada kamusal alanın nerede başlayıp nerede bittiğini kimse artık bilememektedir... Bu ülke laik, demokratik bir ülke değil de şer’i hükümlere göre yönetilen bir ülkeyse bunun da eksiksiz yapılması gerekir. Önce anayasadan laiklik ilkesi çıkartılır ve böylece bu türden düzenlemelerin önünde herhangi bir engel kalmaz; o zaman İslami devlet anlayışıyla, gereken yasa ve yönetmelikler rahatlıkla uygulanabilir, düzenlemeler yapılır ve sorun da birileri için ortadan kalkmış olur. Öteki türlü, adı konmamış, ilan edilmemiş bir İslam devleti olarak çelişkiler ve ikiyüzlülükler içerisinde yaşayacağız. Uyuşturucu çetelerinin kanlı ellerinin kurbanı Hasan Ferit Gedik. Cenazesi dört gün boyunca morgda kalıyor. Defni ertelenmek zorunda bırakılıyor. Alevi inancına göre komşularından helallik alması, lokma dağıtılması gerekiyor fakat provokasyon ihtimali önüne engel olarak konuyor… Hasan’ın gidişi, şehrin varoşlarındaki karanlık ve unutulmuş sokaklarda yaşananları, uyuşturucu ticaretine karşı halkın kendi kendine geliştirdiği mücadele biçimini ve aslında hayata 10 yenik başlayan insanların dramını vicdanlarımızın önüne sundu. Hasan Ferit’in, Gezi olayları sırasında başından vurulan 14 yaşındaki Berkin Elvan için uçurmak istediği balonlar ise onun kendisi için havalandı gökyüzüne. 21 senelik kısa yaşamının ardından gencecik ruhuna gönderildi en güzel dilekler… “Tüm insanlarımızın ona sahip çıkmasını onun bir güneş olduğunu bilmesini istiyorum” diyor Hasan’ın dedesi. Biliyoruz Mustafa Dede, için rahat olsun. Aslında askeri vesayet döneminden yabancı değil demir parmaklıklara… İçinde yaşadığımız şu günleri düşününce, Merdan Yanardağ inatla sürdürdüğü kararlı, dik, muhalif ve korkusuz duruşuyla zaten belki de çoktan hak etmişti orada olmayı… Aydın, demokrat, kalemi güçlü, vicdanlı, memleketini seviyor ve tüm bunların bedelini ödüyor. sadik.celik.gorus@gmail.com Hasan Ferit Gedik ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com Merdan Yanardağ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Vene 1 züella’nın para 2 birimi. 2/ İnce ve düzgün dokun 3 muş pamuklu bir 4 kumaş... Mevle 5 vi dervişlerinin 6 dönerek yaptıkları ayin. 3/ “ 7 Tekin”: Yazarı 8 mız... Yüz met 9 rekare tutarında alan ölçüsü biri1 2 3 4 5 6 7 8 9 mi. 4/ Gördek balı 1 T E K T O N İ K ğına verilen bir başka 2 E S A L İ B E Y ad... Sarhoş ya da kül 3 C İ B R E İ S A hanbeyi bağırması. 5/ 4 İ N İ İ S K A N Avrupa’ya özgü, kı5 M T A K A T A sa öykülü halk şarkı6 E M İ R A L İ R sı. 6/ Ergenekon’dan S OMA T çıkışlarında Göktürk 7 N U R T İ R İ Z R A lere yol gösterdiğine 8 K I Ş inanılan dişi kurt. 7/ 9 G A M E T Bir nota... Sakarya Meydan Savaşı’nda Başkumandanlık Karargâhı’nın kurulduğu, Polatlı ilçesi yakınlarındaki köy. 8/ Budizm inanışında şeytan... Bir tümceyi oluşturan birimlerden her biri. 9/ Güney Anadolu’da yaşayan Türkmenler arasında yaygın olan ve “ırızva” da denilen telli bir çalgı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geniş kenarlı ve yüksek bir şapka. 2/ Silis grubundan değerli bir mineral... Gökyüzü. 3/ Şaka... “ ü namus şişesini taşa çaldım kime ne” (Nesimi). 4/ Kemiklerin iç boşluklarını dolduran yağlı madde... Çanakkale Boğazı’nda, pek çok deniz kazasının meydana geldiği bir burun. 5/ Üç bentten oluşan bir Batı şiiri türü. 6/ “Orhan ”: Oyun yazarımız. 7/ Renyum elementinin simgesi... Küçük taneli ve ekşi bir üzüm cinsi. 8/ Güney Amerika’da yaşayan ve “Patagonya tavşanı” da denilen kemirgen bir hayvan... Birleşik bir şeyi oluşturan yalınç şeylerden her biri. 9/ Düzensiz, gelişigüzel iş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle