25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EKİM 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA Eminağaolu HABERLER 7 Yurt Haberleri Servisi Çankırı Hâkimi Ömer Faruk Eminağaoğlu, 15 Haziran’de Gezi eylemlerine destek amacıyla Kennedy Caddesi’nde çok sayıda CHP milletvekilinin de hazır bulunduğu gösteriye katıldı. Radikal gazetesinin haberine göre Eminağaoğlu hakkında bu eylem nedeniyle Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Savcılık, Eminağoğlu hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Muhalefet Etmek” suçundan 9.5 yıla kadar hapis talebiyle cezalandırılması istenildi. İlk duruşma 20 Kasım’da görülecek. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı, Facebook adresinde, “Suriye sınırına toplanıp, herkes el ele tutuşarak bu sınır geçilmez, yurtta barış dünyada barış mesajı verilmeli idi” diye yazan Eminağaoğlu için soruşturma da başlattı. Ancak soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildi. Eminağaoğlu, “Sözün bittiği noktadayız”dedi. Hâkime 9.5 yıl hapis istemi Ferit rant kurbanı AYŞE SAYIN ANKARA Uyuşturucu çeteleri tarafından öldürülen Hasan Ferit Gedik’in katledildiği Gülsuyu ve Armutlu’da incelemelerde bulunan CHP milletvekillerinden oluşan heyet, “Hasan Ferit, kentsel dönüşümün, yani rantsal dönüşüm kurbanı. Armutlu da dahil, kentsel dönüşüm kapsamında bulunan birçok bölge paramiliter çetelerin tehdidi altında” saptamasında bulundu. Vekiller Gedik’in CHP Sarıyer Gençlik Kolları üyesi olduğunu belirterek DHKPC ile ilişkilendirilmek istenmesine de tepki gösterdi. CHP milletvekilleri Melda Onur, Aykut Erdoğdu, Müslim Sarı ve Hüseyin Aygün, yaşanan gerginlikle ilgili Armutlu’da da incelemelerde bulundu. İzlenimlerini Cumhuriyet’e anlatan Erdoğdu, 100 milyar dolarlarla ifade edilen “kentsel dönüşüm” bölgelerinden uzun süredir “paramiliter çeteler tarafından halkın tehdit edildiği” şikâyetleri geldiğine dikkat çekti. Erdoğdu, şu değerlendirmelerde bulundu: “Dolapdere, Okmeydanı, Gülsuyu ve Armutlu’da, halk üzerinde bir “paramiliter çete” baskısından söz ediliyordu. Bu çete grupları iki temel konuda baskı kuruyor; birincisi gençlere uyuşturucu satışı yaptırma baskısı, ikincisi de kentsel dönüşümle yerleşik halkın bölgeden sürülmesi, ayrılmak zorunda bırakılması. Aslında bu çeteler bir anlamda İstanbul’un “bandidoları (şehir haydutları).” Halka baskı yapan bu çetelere karşı solcu gençlerin direnişi vardı. Bu baskı ve direniş Gülsuyu’nda patlak verdi ve Hasan Ferit’i vurdular. Bu tür olayların, baskıların devam edeceğini düşünüyorum. Armutlu gibi Okmeydanı, 1 Mayıs Mahallesi, Dolapdere, gibi yerlere çok dikkat etmek gerekiyor. ” Onur da şunları söyledi: “Yaşananlar halka yönelik ‘yıldırma’ amaçlıdır. Bu tür yerlerde şunu yapıyorlar: ‘Uyuşturucu kullanılıyor, fuhuş yapılıyor’ denilerek, kentsel dönüşümle insanlar semtlerinden, mahallelerinden sürülmeye çalışılıyor, sonra da lüks konutlr yapılıyor.” Gülsuyu ve Armutlu’da inceleme yapan CHP’li vekillerden ürperten saptama: ‘Demokratikleşme Paketi’ ve Kürtler Darbeleri en iyi anlatan tanımlar halkın aklında kalan tanımlarıdır. 12 Eylül denilince de akla hep darbe lideri generalin “Asmayalım da besleyelim mi” sözü gelir. 12 Mart’ın sloganı ise “Bu anayasa bize bol” idi. “Bol” dedikleri anayasa, 27 Mayıs askeri darbesinin ırkçı liderlerinin etkisizleştirilmesi ve akademinin yoğun çabasıyla gerçekleşmişti. Aslında bol falan da değildi. Eni konu yetersiz olduğundan, özellikle komünistlere ve Kürtlere kapalılığından söz edilebilirdi. O anayasanın bir ölçüde geniş yorumlanabilmesi de uzun ve çetin geçen bir toplumsal mücadeleyle gerçekleşebilmişti. Bu nedenle 12 Mart ve 12 Eylül’ün temel misyonu, yüz binlerce kişiyi hapsederek, işkenceden geçirerek, onlarcasını asarak sosyal harekete hayat veren solu, Türk Kürt demeden kırmak olmuştu. HHH Şimdi bize paket paket sunulan ve arkasının geleceği söylenen “demokrasi” ise 12 Eylül faşizminin oluşturduğu zeminde hayat bulan, muhafazakâr olmaktan daha fazlasına adım adım ilerleyen partinin, janjanlı ve zamanı gelince bir bir uygulanacağı açıklanmış gündeminin demokrasisidir. Bu “demokrasi paketi”nin temel iki dayanağı var: Bunlardan birincisi, Kürt siyasi hareketi ile yürütülen pazarlıkta ve seçimlerde işe yarayacağının umulması, diğeri Türkiye’nin daha muhafazakâr bir ülke haline getirilmesi için yapılması gerekenleri içermesidir. Kürt siyasi hareketinin bu maddelerle yetinmesi mümkün görünmüyor. Bu paketteki maddeler çoktan geride kalmış, aşılmış, sembolik olma değerlerini çoktan yitirmiş konuları ısıtmaktan başka anlam taşımıyor. Örneğin Kürt alfabesinde ama aynı zamanda bütün Batı dillerinin alfabelerinde bulunan harflerin “serbest bırakıldığının” ilan edilmesi gerçekten de komediden başka bir şey değildir. Bu “devrim”in Batı dillerinden aktarmalarda zaten bu harfleri kullanan Türkçeye bir zararı yok; Q, W, X’e Türkçenin değil Kürtçenin ihtiyacı var ve Kürtçeyi yasaklamak gibi bir ilkellikten kurtulmuşsanız, o harfler kullanılmadan Kürtçe yazmanın olanaklı olmadığını da bilirsiniz. “Harflere özgürlük”le “sürecin kesintiye uğramayacağı” mesajının verilmek istendiği anlaşılıyor. Ama nasıl? HHH Burada demokrasi açısından sorun, Kürt siyasetçilerin demokratikleşmeyi yalnızca kendileri için mi, yoksa hep söyledikleri gibi tüm Türkiye için mi istedikleridir. Türk demokratları, aydınları, solcuları, sosyalistleri, komünistleri, Kürt siyasetçilere, siyaset sahnesinde ve toplumdaki iç içeliği de anımsatarak, Taksim’de demokrasi ile Diyarbakır’da demokrasinin birbiri ile sıkıca bağlı olduğunu sık sık hatırlatıyorlar. Gezi Direnişi sırasında kimi Kürt politikacılarda “aman süreç tehlikeye girmesin” yaklaşımının egemen olması onlarda hayal kırıklığı yaratmıştı. “Demokrasi paketi” karşısındaki tutumları da benzer bir hayal kırıklığına yol açabilir. HHH Gerçek şu ki Türkiye demokratikleşmeden hak ve özgürlüklerin etnisite temelinde alınması verilmesi, belli bir coğrafyayla sınırlandırılması olanaklı değildir. İstanbul’da olmazsa Diyarbakır’da da olmaz. Hiç mi olmaz? Teorik olarak “hayır olanaksızdır” denilemez kuşkusuz. Ama o zaman “Birlikte yaşayacağız, birlikte demokrasiyi kuracağız, laik ve demokratik cumhuriyetin özgür insanları olacağız” söylemi geçerliliğini yitirir. İslamcı bir Ortadoğu ülkesi modeli ise Kürt siyasetine demokratik bir gelecek vaat etmez. Yok eğer “böyle modeller de bizim amaçlarımıza uygundur ve zaten amacımız budur” deniliyorsa kuşkusuz söylenecek pek fazla bir şey yoktur. ‘Halkı yıldırmaya çalışıyorlar’ BURSA (Cumhuriyet) İznik’te yol verme kavgasında Zeki Dursun’un öldürülmesinin ardından 8 Eylül’de Dursun’un yakınları Roman mahallelerine saldırmış ve 3 gün süren gerilimin ardından 150 Roman aile ilçeyi terk etmek zorunda kalmıştı. 30 Eylül’de polis, 22 kişiyi gözaltına almıştı. Zanlılardan 15’i önceki gün serbest bırakılırken dün de 6 kişi savcılık sorgusunun ardından “adli kontrol” şartıyla serbest bırakıldı. Başka bir suçtan hakkında yakalam kararı bulunan 1 kişi ise tutuklandı. Romanlara linç girişiminde tutuklama yok ADANA (Cumhuriyet) CHP İl Gençlik Kolları Başkanı Gökhan Babayiğit ve İl Sekreteri Güven Çağlar Yılmaz ile üyeler Özcan Ateş ve Hüseyin Kasapoğlu, Gezi Direnişi’ne destek eylemleri sırasında katledilen Abdullah Cömert anısına Atatürk Parkı’na fidan diktikleri için polis tarafından gözaltına alınmıştı. Haklarında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet” ve “güvenlik güçlerine direnmek” suçundan dava açılan 4 genç, dün mahkeme tarafından beraatıne karar verildi. CHP’li gençlere Gezi’den beraat İstanbul Haber Servisi Hasan Ferit Gedik’i öldürdükleri, 9 kişiyi de yaraladıkları iddiasıyla gözaltına alınan 22 kişi dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Söz konusu kişilerden 17’si tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edilirken 5’i savcılıkça serbest bırakıldı. Mahkemeye sevk edilenler arasında örgütün lideri olduğu ileri sürülen M.T. ve Hasan Ferit Gedik cinayeteni üstlenen M. K. de bulunuyor. Gedik vurulduğunda yanında olan arkadaşı S.A., Emniyet’te şüphelilerden M.K’yi teşhis etti. S.A., verdiği ifadede, basın açıklamasının yapıldığı yere yüz metre uzakta sohbet ettiklerini belirterek şöyle devam etti: “Birkaç dakika sonra, sadece birisinin yüzünü görebildiğim üç şahıs ellerinde silah ile bize doğru geliyordu. Benim yüzünü gördüğüm, üzerinde beyaz tişörtlü, kirli sakallı, 1.751.80 boylarında hafif yapılı şahıs ile bu şahsın yanında bulunan şahıslar ellerindeki silahları bize doğrulttu. Şahıs ile aramızda 67 metre mesafe bulunmaktaydı. Kaçmaya başladık. Bir el silah sesi duydum. Ferit’in bir anda vurularak yere düştüğünü, Ferit’ten kan aktığını gördüm. Kendimi yere attım. Bu sırada 2030 el ateş edildi.” S.A. gözaltındaki şüphelilerin gösterilmesi üzerine de 38 yaşındaki M.K’yi göstererek, “Ellerinde silah bulunan şahıslardan birisidir. Şahsı kesin tanıdım ve teşhis ettim” dedi. Dün adliyeye sevk edilen şüphelilerin ifadesi soruşturmayı yürüten, TMK 10. maddeyle yetkili savcı tarafından alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce yapılan açıklamada da suç örgütünün, Gedik’in öldürülmesi dahil 36 ayrı suç eyleminin tespit edildiği belirtildi. Operasyonda, 6 tabanca, 1 av tüfeği, 1 kilo uyuşturucu madde, 1 elektroşok cihazı, 1 döner bıçağı, 1 kılıç, 3 adet biber gazı, 1 çelik cop, 607 adet tabanca mermisi ele geçirildiği açıklandı. Gedik’in cenazesini Gazi Mahallesi girişinde eli silahlı bir grup karşıladı. Polisin Gülsuyu’ndan çekilmesiyle Ferit toprağa verildi 4. günde uğurlandı ALİ AÇAR Maltepe Gülsuyu Mahallesi’nde uyuşturucu çetelerine karşı düzenlenen yürüyüşte başından ve vücuduna isabet eden 6 kurşunla vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’in (21) cenazesi 4. gününde alkışlar ve sloganlar eşliğinde toprağa verildi. Törene Adalet Bakanlığı’ndan alınan özel izinle getirilen baba İbrahim Gedik’in elinde bu sefer kelepçe olmadığı görüldü. Gülsuyu’nda Hasan Ferit’in vurulduğu yerde annesi “Sana burada mı kıydılar oğlum?” diye gözyaşı dökerken, dedesi de torunu ile gurur duyduğunu belirterek çetelere karşı birlik olma çağrısı yaptı. Bu arada Gedik’in cenazesi Gazi Mahallesi’ne getirildiği sırada maskeli silahlı bir grup havaya ateş açarak “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz” sloganları attı. Hasan Ferit Gedik’in 4 gündür bekletilen cenazesi için ilk tören Armutlu Cemevi’nde gerçekleştirildi. Törene CHP milletvekilleri Hüseyin Aygün, Aykut Erdoğdu, Müslim Sarı ve Melda Onur da katıldı. Gedik’in arkadaşları adına ‘O benim canımdı...’ Cezaevi aracına bindirilmeden önce konuşan baba İbrahim Gedik, “Oğlum onuruyla mücadele vererek aramızdan ayrıldı. O benim canımdı. Verdiği mücadelenin sonunda beni bıraktı gitti. Ben onu her zaman kızdırırdım ama o beni hiçbir zaman üzmedi. Benim oğlum onursuzluk, kişiliksizlik yüzünden ölmedi. Mafya, çete gibi insanlarla karşı mücadele ederek onuruyla öldü” dedi. yakınlarının omuzlarında, vurulduğu yere kadar taşındı. yapılan açıklamada “Bugün Ferit’in aramızda olmamasının nedeni polistir. Bundan sonra Ferit’in kanlı gömleğinin bulunması ve katillerin cezalandırılması için mücadelemiz sürecek” denildi. Gedik’in cenazesi daha sonra Gazi Cemevi’ne ait araçla öldürüldüğü Gülsuyu’na götürüldü. Cenazeyi yaklaşık 1500 kişinin karşıladığı meydanda esnaf kepenk kapatırken, “Hasan Ferit Gedik ölümsüzdür” pankartlarının asıldığı görüldü. Burada dede Mustafa Meray yaptığı açıklama “Hepiniz birer Feritsiniz. Annelere, babalara, dedelere ve bacılara sesleniyorum; fuhşa, uyuşturucuya ve yozlaşmaya karşı birlikte mücadale edelim” dedi. Konuşmanın ardından cemevi dedesinin duası sonrası Hasan Ferit’in cenazesi arkadaşları ve Anne Nuray Gedik oğlunun vurulduğu yere uzun süre bakarak “Sana burada mı kıydılar oğlum? Seni burada mı vurdular?” diye gözyaşı döktü. Cenaze daha sonra Gazi Mahellesi’ne götürüldü. Bu arada semtte çoğu uyuşturucu satıcılarının barındığı baraka tipi yerlerin de mahalleli tarafından tahrip edildiği görüldü. Bolu Cezaevi’nden özel izinle getirilen baba Gedik’in cenaze ile yürümesine izin verilmezken, baba cezaevi aracı içinde mezarlık önünde bekletildi. Cenazenin mezarlık önüne getirilmesinin ardından araçtan indirilen baba Gedik, oğlunun tabutuna sarılarak gözyaşı döktü. ‘Burada mı kıydılar’ Tehdit epostasını gönderdiğini kabul eden Tuna, özür dilemek yerine tepki gösterdi Vali ‘pes artık’ dedirtti ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Gezi Direnişi sırasında polislerin de aralarında bulunduğu eli sopalı bir grup tarafından dövülerek öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz ile ilgili yaptığı haberler nedeniyle Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’a epostayı atarak hakaret ve tehdit eden Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, ilk açıklamasının aksine epostayı kendisinin gönderdiğini kabul etti. Tuna, özür dilemek yerine epostanın “kişiye özel” olarak gönderildiğini belirterek, bunu açıklayan Saymaz’a tepki gösterdi. Tuna, Saymaz’ın yaptığı haberlerle kendisini hedef gösterdiğini ileri sürdü. Korkmaz’ın katledilmesinin aydınlatılmasında yaptığı haberlerle önemli rol oynayan Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’a “Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun... Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu konuyu işlersen sen adi ve şerefsizsin. Yerin altı da var unutma, eninde sonunda orada görüşeceğiz” diyerek tehdit ve hakaret dolu bir eposta atmasının ardından İçişleri Bakanlığı inceleme başlatmıştı. Önceki gün epostası kendisinin göndermediğini savunan Vali Tuna, dün yaptığı açıklamayla maili kendisinin gönderdiğini itiraf etti. Tuna, “Sayın Saymaz, bu müessif olayı kendi penceresinden ve kendi bakış açısı ile ele almaya ve kamuoyumuza çarpıtarak sunmaya devam etmiştir. Söylemediğim ya da kastetmediğim manalar yüklediği sözleri sürekli gündemde tutmaya, özellikle şahsımı hedef haline getirmeye özel bir gayret sarf etmiştir” ifadesini kullandı. Vali Tuna, şu ifadeleri kullandı, “Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’ın kişisel eposta adresine gönderilen eposta yukarıda ifade edilen yerli yersiz ve süreklilik arz eden yanlış ve çarpıtılmış haberlere sitem, bir manada tepki amacıyla ‘kişiye özel’ olarak gönderilmiştir ve medyada ele alınış biçimine ilişkin kişisel rahatsızlığımı ifade etmenin ötesinde bir anlam taşımamaktadır.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna’ya, Ali İsmail Korkmaz cinayeti ile ilgili haberleri nedeniyle gazeteci İsmail Saymaz’ı tehdit etmesi yüzünden tepki yağdı. CHP Milletvekili Alaattin Yüksel, İçişleri Bakanı Muammer Güler’den Vali Tuna’yı görevden almasını istedi. Yüksel, “Bu valinin, Korkmaz’ın ölümünden sorumlu olduğunu, ölümünden sonra o olaya ilişkin belgeleri saklamaya çalıştığını biliyoruz. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin valileri değil, bunlar AKP hükümetinin valileridir. Nefret suçu henüz yasalaşmamış olabilir ama sizin elinizde bir yetki var. Bu valiyi isterseniz oradan görevden alabilirsiniz” dedi. CHP’li Erdal Aksünger de “Valiler bu cesaretlerini aslında Başbakan’dan alıyor. Başbakan herkesi tehdit ediyor zaten” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan, Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ise Bakan Güler’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Vali Tuna’nın yapmış olduğu tüm açıklamalar için hakkında soruşturma açılıp açılmadığını sordu. Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı ve ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay da “Bu sözler bir valinin, herhangi bir kamu görevlisinin asla kullanamayacağı suç teşkil eden cümlelerdir. Eskişehir valisinin 1 saat dahi bu görevde kalması sakıncalıdır, tehlikelidir. Söz konusu vali mahalle kabadayısı üslubu ve tutumu ile devletin valisi olduğunu unutmuştur. Hakkında soruşturma açılmalıdır” ifadesini kullandı. Fotoğraflar: UĞUR DEMİRSERKAN YILDIZ 3 SALDIRGANDAN BİRİ TEŞHİS EDİLDİ mü’de halk ihlalleri diz boyu ‘1 saat dahi görevde Gezi engeli kalması tehlikeli’ Yüksek lisansa İstanbul Haber Servisi Eğitim Sen 6 No’lu Üniversiteler Şubesi, Marmara Üniversitesi’ndeki (MÜ) hak ihlallerini ve antidemokratik uygulamaları raporlaştırdı. 27 maddelik raporda, Gezi eylemlerine katılmanın “yüksek lisans” eğitime kabul edilmeme nedeni olduğu, üniversitedeki öğretim görevlilerinin kapılarının kırılarak eşyalarına el konulduğu, sosyal medyadaki paylaşımlar nedeniyle öğrencilerin okuldan uzaklaştırıldığı, üniversitedeki politik saldırıları ve hak ihlallerini takip eden üniversite personelinin fişlendiğine dek çok sayıda uygulamaya yer verildi. BirGün gazetesinin haberine göre, üniversite idaresinin AKP’den yana tavır aldığının açıkça deklare edildiği, okuldaki hukuksuzluklara karşı çıkan akademisyenlerin sözleşmelerinin kısaltıldığı, greve destek veren öğretim üyeleri hakkında soruşturmalar açıldığı belirtildi. Raporda, özetle şu ifadelere yer verildi: “Öğretim elemanları, öğrenciler üzerinden hedef gösterilerek ‘terörist’ ilan edilip hukuksuz soruşturmalara maruz bırakılıyor. Bir dekan, öğretim elemanlarına sosyal medyadaki ifadelerinden dolayı şantaj uyguluyor. Öğrenciler her gün yeni bir saldırıya uğruyor. ‘Üniversitede satır istemiyoruz’ diyen 6 öğretim elemanı hakkında soruşturma açıldı.” İtalya’dan TGS’ye ödül İstanbul Haber Servisi İtalya Muhabirler Sendikası (UNCI), uluslararası düzeyde verilen Basın Özgürlüğü Ödülü’nü, bu yıl Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) veriyor. TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, hapiste olan, yargılanan ve ülkesini terk etmeye mecbur bırakılan gazeteciler adına ödülü almak üzere İtalya’ya davet edildi. Ödül töreni yarın Pisa kenti yakınlarındaki Tuscany’de gerçekleştirilecek. ‘Kişeye özel’ tehdit ‘Kabadayı uslubu’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle