19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2013 CUMA 6 Dün bu sütunda CHP’yi yakından tanıyan, kadim dostum Naim Kılıç’ın, 15 Ekim tarihli “Sarıgül Atanırsa” başlıklı yazıya yanıtını yayımladım. CHP için önümüzdeki seçimlerde ve de tüm yerel ve genel seçimlerde en akıllıca yolun tüm adaylarını bütün üyelerin katılacağı önseçimlerle belirlemesi olduğu yolundaki görüşümüze verdiği yanıtta, değerli dostum isim zikretmese bile kimi örnekler sunuyordu. Bu ve benzeri örneklerin varlığı, hatta zaman zaman bolluğu da çoğunluğun meçhulü değil. Hatta CHP’nin bir zamanlar “küçük olsun ama benim olsun!” diye dışa kapalı yapı içinde olduğunu biliyoruz. Ama yine biliyoruz ki CHP tüm eylem ve düşüncelerine katılmasak bile laik demokratik cumhuriyetin güvencesi totaliter diktatöre karşı olan güçler için gizil bir seçenektir. Ne yazık ki CHP’nin seçenek olabilmesi olası olduğu halde bu durum tümüyle yaşama geçememektedir. Bunun için yapılması gereken birden fazla şey var. Partinin dünya görüşünü gözden geçirerek, ikircikli olmayan bir tavrı benimseyerek netleştirmesi, parti programı ve tüzüğünü günün gereksinimlerine de yanıt verecek HABERLER geçmiş mirasının değerleriyle, demokrasinin yeni gereksinimlerinin birleşmesiyle yepyeni ve çok daha dinamik bir yol açabilecektir. Bunun önkoşulu ise partinin tabandan daha büyük ölçüde, halka, sosyal demokrat kadın ve gençlere açılması olacaktır. Hem teorik tartışmalar, hem kitlelere yönelik çalışmalar, hem seçim kampanyaları için CHP’nin daha demokratik, daha katılımcı, daha gönüllü, daha çalışkan, daha genç, kadın sayısı açısından daha zengin bir kadroya ihtiyaç duyduğu kesindir. Bu oluşumun başlaması, dışa kapalı örgütlenme modelinin aşılmasıyla mümkündür. Türk siyasal yaşamının yapısı gereği, CHP de, diğer partiler de bir sorunla karşılaştıklarında hemen şu soruyu soruyorlar: Bu sorunun aşılmasında kim öncü olabilir? HHH Oysa çağdaş demokrasilerde kim sorusunun aşılmış, yerini nasıl, hangi yöntemlerle sorusunun almış olması gerekir. Yani sorun bir lider sorunu değil, bir örgütlenme modeli sorunudur. O örgütlenme de tabandan katılımcı, genç, eğitilmiş, liyakat esasına göre yükselme olanaklarının açık olduğu bir modeldir. Bu gerçeği göremez isek şu anlamsız soruyu hep sorarız: Baykal gitti, umut Kılıçdaroğlu geldi, peki beklenen değişiklik neden olmadı? Soru anlamsızdır çünkü değişmesi gereken lider değil, modeldir. Kılıçdaroğlu, bu modele Baykal’dan daha yatkın olduğu için umut veriyordu. Baykal konusuna gelince... Baykal genel başkanlıktan ayrılalı üç yıldan fazla olduğuna göre artık kimse hesabı ona kesemez. Tabana yönelme hareketi etkinleşmezse genel başkanın çalışkanlığı da bir şeye yaramaz. Partiye dinamizmi verecek ise tabanın etkinliğini artırmaktır. Bunun yolu da önseçimden geçer. Ancak daha fazla sorumluluk, daha fazla yetki verdiğiniz gönüllü katılımcı tabandan daha fazla çalışma ve etkin sonuç bekleyebilirsiniz. Eğer öyle bir taban oluşturma umudu yoksa, partiden de umut yok demektir. Bütün bu gerçekler ışığında, önseçim talebiyle genel başkandan randevu talep eden eski ve yeni il başkanları girişimi umut vericidir. CHP ve Önseçim – II biçimde yeniden oluşturması. HHH Bütün bunların CHP içinde çok büyük tartışmalara, hatta kafa karışıklığına yol açması kaçınılmazdır. Zaten CHP’nin kafası şu anda karışıktır. Bu kavram kargaşasının aşılması için parti içinde tabandan demokratik tartışmaları içeren çalışmaların ve sonucunda varılacak bir sentezin zorunlu olduğu kesin. CHP’nin kafa karışıklığı çok eleştirildi. Ama asıl eleştirilmesi gereken tabandan demokratik tartışmayla çözülebilecek bu durum değil, çözüm için tabandan girişimlerin yeterince olmamasıdır. Yoksa tartışmalar, CHP’nin önünde, Pilotların takasındaki gizli isim Filistin Büyükelçisi Maaruf: ‘Bir Teşekkür Beklerdik!’ Lübnan’da kaçırılan iki Türk pilotu Murat Ağca ile Murat Akpınar’ın kurtarılmasını sağlayan ‘takas’ın gizli mimarlarından biri de Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nabil Maaruf çıktı. Ankara’dan yapılan açıklamalarda bahsi bile geçmeyen Maaruf, önceki gün bir grup gazeteciye, süreçte ülkesinin ve kendisinin oynadığı role ilişkin mesajlar verdi. Maaruf’un yürüttüğü çok gizli diplomasi geçen yıl eylül ayında başlamış: “Dokuz Lübnanlı Şii hacı Mayıs 2012’de İran’dan Lübnan’a Türkiye ve Suriye üzerinden giderken Esad muhaliflerince kaçırıldı. Lübnan biz Filistinlilere kucak açtığı için bizim için çok önemli bir ülke. Devlet Başkanımız Mahmud Abbas, 20 Eylül 2012’de Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret sırasında hacıların kurtarılması için benim buradan devreye girmemi istedi.” “Hacıları kaçıran grubun lideri Ebu İbrahim ile temas için Kilis ve Gaziantep’e gittim. O süreçte Mahmut Abbas, 17 Ekim’de gizli olarak Ankara’ya geldi; Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile görüşmeler yaptı. Henüz Türk pilotlar kaçırılmamıştı. Ankara gerekirse hacıların kurtarılması için yardımcı olabilecekleri sözünü verdi.” Büyükelçi Maaruf, bu süreçte bölgenin son derece önemli kilit isimleri ile de irtibata geçmiş: “Bir ay sonra Ebu İbrahim beni aradı; Ankara’ya göndereceği bir aracı ile ismini açıklayamayacağım bir yabancı büyükelçilikte buluşmamı istedi. Buluştum ve taleplerini öğrendim. Türkiye’den kaçırılarak Esad’a teslim edilen Özgür Suriye Ordusu’nun ilk komutanı Albay Hüseyin Harmuş ile bir başka muhalif ismin Şam rejimi tarafından iadesini istediler. Ama öğrendik ki Harmuş, Suriyelilerce öldürülmüş. Bir süre sonra Ebu İbrahim de bir çatışmada öldü. Birkaç ay hacıları kaçıran gruptan ses çıkmadı. Sonra yeni lider Samir Enuri temasa geçti bizle. Yeni talepleri hacılar ile Esad’ın elindeki 300 Suriyeli kadın mahkumun takas edilmesiydi. Sonradan bu talep 127’ye indirildi.” “Esad rejimine bu teklifi Lübnan götürebilirdi. Nisan sonunda Lübnan İstihbarat Servisi Şefi Abbas İbrahim ile irtibata geçtik. İkili takas için uğraşırken bir süre sonra iki Türk pilot Lübnan’da kaçırıldı. Amaç Türkiye’yi devreye sokarak, hacıları bıraktırmaktı. Lübnan İstihbarat Sefi, Suriyeli kadın mahkumlar ile Türk pilotların bırakılmasını bana garanti etti. Bu garantiyi alınca Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer Önhon ile 2 Ekim’de bir araya gelerek, Türkiye’nin onayını istedim. İki gün bekledim ve yanıt gelmeyince, bu öneriyi 4 Ekim’de yazılı olarak Türk Dışişleri Bakanlığı’na ilettim.” “Türkiye’den yine ses çıkmayınca Ankara’daki Katar Büyükelçisi aracılığıyla 4 Ekim’de Katar Dışişleri Bakanı’na ulaştım. Beni Doha’ya davet ettiler. Doha yolunda Dışişleri’den yanıt geldi ve Müsteşar Yardımcısı Önhon, beni arayarak, ‘Yeşil ışık yakıyoruz. Türkiye bu sürece yardımcı ve kolaylaştırıcı olacaktır’ mesajını iletti. Doha’da yaptığım görüşmelerden sonra Katar Dışişleri Bakanı ve İstihbarat Servisi Başkanı İstanbul’a geldiler. Ben de onlarla aynı uçaktaydım. Ondan sonra da bildiğiniz gelişmeler yaşandı ve Türk pilotlar kurtarıldı.” Abbas gizli gelmiş Ricciardone, Çin’den alınacak füze sisteminin NATO’ya entegre edilemeyeceğine dikkat çekti ‘İşbirliğimiz etkilenir’ DUYGU GÜVENÇ ANKARA Türkiye’nin füze savunma sisteminde Çin firmasını tercihi için NATO’dan sonra bir uyarı da ABD’den geldi. ABD Büyükelçisi Francois Ricciardone, Türkiye’nin nihai tercihinin CPMIEC adlı şirket olması halinde, iki ülke arasındaki işbirliğinin etkileneceğini belirtti ve sistemin NATO’ya entegre edilemeyeceğini, Yunanistan, Kıbrıs ve Çek Cumhuriyeti’nden örnek vererek anlattı. Ricciardone, “Bu artık ticari değil stratejik bir konu. Bu sistemi NATO’ya entegre edemezsiniz” dedi. Ricciardone dün Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) üyelerinin konuğu oldu ve gündemdeki konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ricciardone, Türkiye’nin Çin firmasını seçmesine yönelik olarak, “Bu konuda endişelerimizin olduğu bir sır değil. İki adli makamımız tarafından yaptırıma uğramış bir firmaya bu ihale verildi. Türkiye kendi kararını icciardone, Diplomasi Muhabirleri Dervermekneği (DMD) üyelerine gündemdeki kote öznularla ilgili değerlendirmelerde bulundu. gürdür. Bu ko ODTÜ’YE DE DESTEK ABD her zaman kişilerin ifade özgürlüğünü ve grupların barışçıl şekilde toplanma özgürlüğünü destekledi ve destekleyecek. 4 Temmuz’da da buna değinmiştim ve Cumhuriyetinizin kurucusu ile eski ABD başkanlarının sözlerinden alıntı yapmıştım. Bu önemli bir konu ve tutumumuzu sürdüreceğiz. CHP’ye büyük ilgi olacak: Kılıçdaroğlu ile akşam yemek yedik. Bu büyük bir ayrıcalık ve zevkti. Bir büyükelçi olarak ana muhalefet partisi lideri ile yemek yemem normal bir olay. Eğer CHP Genel Başkanı önümüzdeki ay Washington’a gitmeye karar verirse çok mutlu oluruz ve kendisini saygıyla karşılarız. Eminim kendisine Kongre de yürütme organı da büyük ilgi gösterecektir. Kendisi saygı duyulan ve seçilmiş bir yetkili. nuyla ilgili hükümetinizle uzmanlarınız arasında resmi kanallardan bir diyalog başlattık. NATO ülkesi olan bazı ülkelerde örneğin Yunanistan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti’nde de Sovyetler’den kalma Rus sistemi var. Hiçbir zaman o Rus sistemleri NATO’ya entegre edilmedi. Bunu kontrol edebilirsiniz. Bu artık ticari bir konu değil stratejik bir konu” dedi. Türkiye ve ABD’nin uzun yılardır savunma sanayii konusunda işbirliği yaptığına dikkat çeken Ricciardone “Eğer ambargo kararı olan bir Çin firması ile anlaşma olursa kuşkusuz bu işbirliği etkilenir. Bu bir gerçek.” diye konuştu. Büyükelçinin verdiği mesajlar şöyle: KÜRTLERLE TEMAS Suriye’deki Kürtlerle temasım oldu. Onların (Nusaybin’de duvar inşası) şikâyetlerini de biliyoruz. Türkiye sınırında büyük bir tehditle karşı karşıya. Sınırlarınızı korumak ulusal güvenlik önceliğiniz. Çözüm sürecinde bizi istemiyorsunuz: Çözüm sürecini yakından ve destekleyerek izliyoruz. İki tarafla da temasımız var. (AKP ve BDP) Bu Türkiye’nin iç meselesi. Türkiye bu soruna elbette bir çözüm bulacaktır. Bu süreçte Türkiye’nin bize ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Ne bizi istiyorsunuz, ne de bize ihtiyacınız var. Medya olmazsa olmaz: Demokrasilerde medyanın rolü olmazsa olmaz. Zor sorular soruyorsunuz, hiç vazgeçmiyorsunuz. Siz gazeteciler Türk demokrasisi için çok önemli bir rol oynuyorsunuz. insanların görüşüne saygı duyun. Adalete inanç önemli: Balyoz ve Ergenekon kararlarıyla ilgili pozisyonumuz değişmedi. Her demokraside vatandaşların adalet sistemine güven duyması gerekir. Adalet şeffaf ve zamanlı olmalıdır. Önemli olan, bu davaların sonuçları hakkında Türk halkının ne düşündüğü, adaletin yerini bulduğuna inanıp inanmadığı. Çünkü çok farklı görüşler var. İstifa eden generaller için yorum yok: Asker dostlarımıza büyük bir saygı duyuyoruz, işbirliği içindeyiz. Süreci yakından büyük ilgiyle izliyoruz. Adalet sistemi bir karar verdi, bunun üzerine daha fazla yorumda bulunmayacağım. İlk talep Albay Harmuş R Fidan tartışması: Ben burada ‘kim yaptı’, ‘neden yaptı’ diye tahmin oyunu oynamak istemiyorum. Hakan Fidan ile birçok kez çeşitli düzeylerde görüştüm. Kendini ülkesine adamış, bağlı ve güvenilir bir kişi. Onunla çalışmak bir ayrıcalık. Görüşmelerimizde ondan çok şey öğrendim. Sizin ülkenizde de birçok kişi beni, Obama’yı eleştiren haberler yapıyor. Tanrı’ya şükür ki Türkiye’de de herkes düşündüğünü söyleyebilir. Bir haberin, ülkenin bağımsızlığını, refahını etkilemesini beklemek saçmalık. Türkiye dünyada önemli bir oyuncu. Bu da demek oluyor ki dünyada onu destekleyen de eleştiren de olacak. Buna alışın. Bu bir tuzak değil. Başka Dışişleri’ne yazılı öneri gitti Zaman gazetesinde ilanı yayımlandı ABD’Lİ DİPLOMATLAR: Katar heyetiyle beraber döndüm Gülen’den iki sayfa teşekkür Haber Merkezi ABD’de yaşayan Fethullah Gülen, geçirdiği rahatsızlıktan sonra kendisini arayıp soranlara teşekkür ilanı yayımladı. Gülen, geçen günlerde ani tansiyon yüksekliğinin yol açtığı ritim bozukluğu sebebiyle 12 saat hastanede müşahede altında kalmıştı. Daha sonra taburcu edilen Gülen, evinde istirahate çekildi. Gülen, dün Zaman gazetesine iki sayfalık ilan vererek geçirdiği rahatsızlık sebebiyle kendisini arayan, dost ve yakınları aracılığıyla şifa dileklerini iletenlere teşekkür etti. “Gönlüm isterdi ki, bu kadirşinas insanların her birinin seslerini duyayım, onlara tek tek cevap vereyim. Ne var ki, buna imkânlar müsaade etmiyor” ifadelerini kullanan Gülen’in ilanında teşekkür listesinde ilginç isimler yer aldı. Listede Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in yanı sıra birçok sanayici, bakan ve siyasetçi yer aldı. Yine listede muhalefetten de CHP milletvekilleri Gürsel Tekin ve Erdoğan Toprak, eski BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk, MHP’den Oktay Vural’ın yer aldığı görüldü. Listede Hürriyet gazetesinden Enis Berberoğlu ve Metehan Demir, Radikal’den Eyüp Can ve Deniz Zeyrek’in yanı sıra hükümet ve cemaate yakın pek çok gazete temsilcisi yer aldı. Alparslan Türkeş’in ailesinin de listede yer alması dikkat çekti. AKP sorunları çözmek yerine otoriterleşti Erdoğan çiftinden sürpriz ziyaret Başbakan Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ü ziyaret etti. Erdoğan’ın resmi programına sonradan eklenen ve beklenenin aksine Köşk yerine evde ve eşli olan ziyaretin hacca giden Gül ailesine “Hayırlı olsun” ziyareti olduğu öğrenildi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Gül dün Çankaya Köşkü’nde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile bir araya geldi. İddiaları yalanlamadı ABD‘li sözcü Harf, ABD medyasındaki Türk istihbaratına ilişkin iddiaların kaynağına ilişkin bilgisi olmadığını söyledi WASHINGTON (AA) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf, Washington Post gazetesi yazarı David Ignatius’un Türk istihbaratıyla ilgili yazısında yer alan hususları kimin sızdırdığına ilişkin soruları yanıtlarken, yazıdakı iddiaları yalanlamadı. Harf, “Basında yer alan bu tür şeylerin kaynağının kim olabileceğine dair hiçbir bilgim yok. Bu konu hakkında biraz konuşmuştuk. Türkiye elbette yakın bir dost ve müttefik. Hem Türkiye hem de İsrail, ABD’nin çok önemli müttefikleri ve dostları” diye konuştu. Sözcü, Ignatius’un yazısında yer alan, Türk hükümetinin Mossad için çalışan 10 İranlının kimliğini Tahran’a verdiği yolundaki iddiası yüzünden, ABD Kongresi’nin bazı silah sistemlerini Türkiye’ye vermediği yolundaki haberlerle ilgili olarak da, “Bazı kararları neden aldığı ya da almadığına dair soruları Kongre’ye sorabilirsiniz, ancak biz elbette iki hükümetle de bundan sonra da birlikte çalışmayı sürdüreceğiz” dedi. Türkiye’nin Çin firması CPMIEC’den füze savunma sistemi alımı için sözleşme görüşmelerine başlamasıyla ilgili olarak “ABD yaptırımındaki bir Çin şirketiyle, NATO sistemleri ya da kolektif savunma kapasiteleriyle birlikte çalışmayacak bir hava ve füze savunma sistemi için sözleşme görüşmelerine yönelik ciddi kaygılarımızı iletmeye devam edeceğiz” diye konuştu. Harf, bir gazetede yer alan, ABD’nin Suriyeli muhaliflere yardımlarını askıya aldığı yönündeki haberi ise yalanlarken, “Yardımlarımız devam ediyor. Büyükelçi Robert Ford, sahada onlarla görüşüyor” diye konuştu. Dış Haberler Servisi ABD’nin iki eski Ankara büyükelçisinin imzasını taşıyan Türkiye raporunda, “Türkiye’de büyüyen bir siyasi huzursuzluk var. Hükümet, çözüm üretmede bir güven oluşturamazken AKP yetkilileri her defasında otoriterliği ve mezhepçiliği seçti” denildi. ABD’li düşünce kuruluşlarından Bipartisan Policy Center’ın (BPC) ABD’nin eski Ankara büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın eşbaşkanlığında hazırladığı AnkaraWashington siyasetini değerlendirdiği rapor açıklandı. Raporda iki ülkenin daha fazla diyaloğa gitmesi önerisi yapıldı. Raporda gelecek yıldan itibaren Türkiye’de 3 seçimin yapılacağı bilgisi verilirken Gezi Parkı olayıyla başlayan protestolara, tamamlanmamış barış sürecine ve mezhepsel bölünmeye dikkat çekildi. Raporda, “Türkiye’de huzursuz olanların arasında Suriye’deki savaştan kötü şekilde etkilenenlerle ekonominin sendelemesinden rahatsız olanlar da var. Hükümet, çözüm noktasında güven oluşturamazken AKP her defasında otoriterliği ve mezhepçiliği seçti. Kısacası, ABD güçlü ve işbirliği yapan bir Türkiye’den faydalanabilirdi ancak Türkiye’nin bunu gerçekleştirmesi güçleşti” ifadelerine yer verildi. Büyükelçi Maaruf, büyük bölümünü yürüttüğü gizli pazarlıklar sonucunda hem Türk pilotların hem de Lübnanlı hacıların serbest bırakılmasından memnun. Tek hayal kırıklığı ise Ankara’nın, daha doğrusu Dışişleri Bakanlığı’nın tutumu. Mesajları şöyle: “Türk halkının bu süreçte Filistin’in oynadığı rolü bilmesinde yarar var. Başta Mahmud Abbas olmak üzere biz bu süreçte çok merkezi bir rol üstlendik. Ve şükürler olsun ki Türk pilotlarının serbest bırakılmasında başarılı olduk. Ama Dışişleri Bakanı Davutoğlu, takasın ardından sadece Katar’a teşekkür etmekle yetindi. Oysa bu sürece birinci derece katkısı olan kişi Lübnan İstihbarat Şefi Abbas İbrahim’di. Süreçte Filistin’in rolünün de görmezden gelinmesini anlayamıyorum. Bu düşüncelerimizi bizzat Sayın Davutoğlu’na da aktardım... ” HHH Türk pilotlar serbest bırakıldıktan sonra yapılan açıklamalarda, hükümet 3’lü takas iddialarını reddetmiş ve pilotların bırakılmasının Suriye ile hiçbir ilgisi olmadığını savunmuştu. Ancak Filistin Büyükelçisi Maaruf’un mesajları, başta Lübnanlı hacılar ile Esad’ın elindeki mahkumlar arasında kurulan takas ilişkisinin, daha sonra kaçırılan Türk pilotları da içine alacak şekilde genişleyerek 3’lü bir müzakereye dönüştüğünü çok net biçimde ortaya koyuyor. Hatta Lübnan’ın hazırladığı üçlü takas formülü bizzat Maaruf tarafından Türk Dışişleri Bakanlığı’na pilotların kurtarılmasından yaklaşık 15 gün önce resmen ‘yazılı’ olarak da iletilmiş bile! Davutoğlu’na teşekkür sitemi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle