19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EKİM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 Kürtçe şarkı için öldürüldü SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Bayat köyü çevresinde nakliyatçılık yapan Salih Kaçmaz (36) iş yaptığı tarla sahiplerinden R.K. tarafından “Kürtçe şarkı” dinlediği için öldürüldü. Kaçmaz’ın yakınları ve olaya tanık olan bir kişi, iş için gittikleri Bor ilçesinde aracı bir tarla kenarına bıraktıktan sonra, yanlarına gelen tarla sahibi R.K. tarafından yüksek sesle Kürtçe müzik dinlememeleri konusunda uyarıldıklarını, tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine R.K’nin Kaçmaz’ı vurarak olay yerinden kaçtığını anlattı. Rapor MAHMUT ORAL Bir kadın cinayeti daha işkencesi DİYARBAKIR Diyarbakır’da 2009 yılında cinsel istismara uğrayan 13 yaşındaki kız çocuğunu mahkeme, rapor alınması için defalarca hastaneye sevk etti. Küçük kız kolu mühürlenerek hastanede muayeneden geçirildi. Rapor için defalarca hastaneye sevk edilen küçük kızın ailesi kenti terk ederken sanık tahliye edildi. Mahkeme, psikolojik durumu iyi olmayan kız çocuğunun muayeneye gitmek istememesi halinde polis zoruyla sevk edilmesine karar verdi. 2009 yılında yaşanan olay sonrası Diyarbakır Adli Tıp Kurumu M.K’ye “travma sonrası stres bozukluğu yaşadığı ve ruh sağlığının bozulduğu” yönünde rapor vermişti. Tecavüz zanlısı S.T. hakkında 30 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Mahkeme 2010’daki ilk duruşmada, mağdurenin tam teşekküllü devlet hastanesine sevk edilip fiili livata ile ilgili bulgu olup olmadığına ilişkin rapor aldırılmasına karar verdi. Hastanede çocuğun sol kolu mühürlendi. Raporlar alındıktan sonra mahkeme, mağdurenin yeniden Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edilerek cinsel istismara maruz kalıp kalmadığı, fiili livata bulgularının bulunup bulunmadığının da tespit edilmesini, ayrıca mağdurenin kızlık zarının bozulup bozulmadığına ilişkin de rapor alınmasına hükmetti. Rapor için defalarca hastaneye giden M.K’nin ailesi ise, kızlarının psikolojisinin daha fazla bozulmaması için başka bir şehre yerleşti ve Tıp Fakültesi’nden istenen ikinci işlemleri yaptırmadı. l 2009’da tecavüze uğrayan 13 yaşındaki çocuğa ruh sağlığı bozuldu raporu verildi. 2010’daki ilk duruşmada mahkeme yeniden rapor istedi, çocuk kolu mühürlenip muayeneye yollandı. Tecavüz zanlısı iki yıl tutuklu kalıp çıktı. Mahkeme yine rapor istiyor, üstelik polis zoruyla... Helal Kriko... “Tamamı güvenli...” “İslamı şartlara uygun...” “İçinde domuz yağı ve ürünleri barındırmaz...” “Helalliği tescil edilmiştir...” H Sanırsın ki seccade satıyor... “Helal seks shop” açtılar en son... H “Bayanlar için orgazm kremi” var mesela... 74 lira artı KDV... Eve teslim... H “Kayganlaştırıcı krem...” “Vajina daraltan merhem...” Hepsi “helal ürün” diyor, içinde domuz yok, internete girip iki tıklıyorsun... Parayı bastırıyorsun tabii helalinden, kapıya kadar geliyor... H Bir tek “kriko kahveyi” anlayamadım... “Helal” olduğunu anladım da, kahve ile krikonun ilişkisini yani... Olsun... H Ulan... Bayramda şu bildiğiniz kurban kesimi ile ilgili bir yazı yazdık, tam dört gün boyunca gökten küfür yağdı... Ne din düşmanı olduğum kaldı, ne Müslümanlara hakaret ettiğim... Dört ilahiyatçı “Müslümanlardan özür dilememi” istedi... İki müftü makale yazarak “imansız” olduğuma karar verdi... H Ve Cüppeli Ahmet Hoca çıktı ciddi bir televizyona... Yazımı ezberlemiş “Dinimize küfrediyor” dedi... H Tam 35 dinci sitede yemediğim küfür kalmadı... H Oysa dini alet etmedikleri bir “helal kayganlaştırıcı krem” kalmıştı... Hiç sesiniz çıkmıyor... Siyasete, ihaleye, bankaya, dolara, cipe, tahsisata, çıkara, yağmaya, talana, avantaya alet ettiniz hadi... Ağzınızı açmadınız... “Helal kriko kahve” ne oluyor?.. H Allah’tan korkmuyorsunuz... Utanmanız da yok birader... l ŞIRNAK (Cumhuriyet) Cizre ilçesi Konak Mahallesi’nde oturan Emine Üçkaç (21), önceki akşam belirlenemeyen bir nedenle eşi Mansur Üçkaç ile tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Mansur Üçkaç, tabanca ile eşine 6 el ateş etti. Silah seslerinin ardından komşularının haber vermesi üzerine eve gelen sağlık ekipleri genç kadını yatağında öldürülmüş halde buldu. Olay yerine gelen polis ekipleri, genç kadının eşi Mansur Üçkaç’ı cinayeti işlediği tabancayla birlikte gözaltına aldı. Emine Üçkaç’ın cenazesi Cizre Devlet Hastanesi morguna kaldırılırken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Psikolojisi bozuk Mahkemenin muayene konusunda ısrarını sürdürmesi üzerine Cumhuriyet Savcısı, polis merkezine talimat yazarak mağdure M.K’ye davetiye çıkarılıp, rapor alınması için hastaneye götürülmesini istedi. Sanık S.T, 2 yıllık tutukluluktan sonra tahliye edilirken mahkeme mağdurenin raporlarının alınması için İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Dairesi’ne gönderilmesine karar verdi. Avukatı Gevriye Atlı, “Müvekkilim Adli Tıp Kurumu’na gitmek istememektedir. Psikolojik durumu buna müsait değildir. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Diyarbakır Adli Tıp Kurumu da bu konuda rapor verdi. Bunlarla yetinilmesini istiyoruz” dedi. Mahkeme ise karar verilebilmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldırılmasının zorunlu olduğunu gerekçe göstererek, mağdurenin gitmek istememesi durumunda polis zoruyla sevk edilmesine karar verdi. Mahkeme, mağdure ve ailesini zorla götürmeyen kolluk görevlileri hakkında da suç duyurusunda bulunulacağını belirtti. Bekaroğlu: Medya linç kampanyası başlattı, zanlının ruh durumu bozuk Tek suçlu anne mi? Akkuyu plana girdi ABİDİN YAĞMUR MERSİN Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yeniden hazırlanan Adana ve Mersin Çevre Düzeni Planı, 7 Ekim’de bakanlığın internet sitesinde askıya çıkarıldı. Planda, Akkuyu Nükleer Santralı da yer aldı. Böylece nükleer santral projesi, ilk kez resmi planda tanımlanmış oldu. Plana itiraz süresi ise 7 Kasım’da sona erecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yapılan planı değerlendiren Makine Mühendisleri Odası Mersin Şubesi Enerji Komisyonu Başkanı Serdar Erkan, planın bayram tatilinden kısa süre önce askıya çıkarılmasını eleştirdi. Nükleer santral projesine başta il genel meclisi olmak üzere kent konseylerinin, tüm ilçe belediye meclislerinin, meslek odalarının karşı çıktığını kaydeden Erkan “Bu yöndeki görüş ve itirazları ile alternatif enerji önerileri dikkate alınmadan, Akkuyu Nükleer Santralı da plana dahil edilmiştir” dedi. Erkan çevreye duyarlı kişileri plana itiraz etmeye çağırdı. Bayram tatilinden önce Azra bebek 14 günlükken enkaz altında kalmıştı. l 644 kişinin hayatını kaybettiği Van depreminin ikinci yılı SELİN GÖRGÜNER Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde öğretmen olan Seçil M. D’nin bebeğini 9 günlük bayram tatilinde evde bırakarak açlık ve susuzluktan ölümüne neden olmasına yönelik tartışma sürüyor. Aynı zamanda psikiyatr olan siyasetçi ve insan hakları savunucusu Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, “Genç kadının medyaya yansıyan ifadeleri ciddi bir ruhsal bozukluk yaşadığını gösteriyor. Benim kanım cezai ehliyetinin olmadığı yönünde. Asıl tartışılması gereken toplumun vurdumduymazlığı, yargısız infazı ve medyanın halidir” dedi. Bekaroğlu, “Halüsinasyon ve hezeyanların etkisiyle hayali birtakım kişiler yaratmış olabilir. Belki de psikotik dünyasındaki hayali yaratıklara bırakmıştır bebeğini. Psişik yetilerinin sağlıklı olmadığı çok açık” dedi. Medyada kadına yönelik bir linç kampanyası başlatıldığını vurgulayan Bekaroğlu şunları söyledi: “Bütün bunlara karşın ‘hain anne’, ‘cani anne’ başlıkları atarak bütün suçu bu kadına yüklemek medyanın hali açısından kara kara düşünmemize neden oluyor. Baba ve kadının ailesi bu durumun farkında değil miydi? Eğitim verdiği okulda hiç kimse bu kadının psikolojik durumunu fark edip tedavisi için girişimde bulunmadı mı? Bebeğin babası, kadının bu durumundan mı faydalandı? Bütün bu soruların da sorulması gerek. Asıl tartışılması gereken toplumun vurdumduymazlığı, yargısız infazı ve medyanın halidir.” İki kızına kendi soyadını verecek soyadı zaferi HİLAL KÖSE Kadının Acılar hâlâ taze YUSUF ZİYA CANSEVER VAN Van’ı 23 Ekim 2011’de 7.2 ile vuran depremin üzerinden 2 yıl geçti. Depremde yaşamını kaybeden 644 kişi için fidan dikildi. Depremin acıları hâlâ tazeyken konteynır kentlerden çıkarılmak istenen 210 aile açlık ve soğuğa karşı yaşam mücadelesi veriyor. Van’da 23 Ekim 2001’de meydana gelen 7.2’lik deprem kenti yerle bir etti. İlk felaketin üzerinden 18 gün geçmeden 9 Kasım’da bu kez 5.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem daha meydana geldi. Her iki depremde toplam 664 kişi yaşamını yitirdi, binlerce insan yaralandı. 58 bin konut ve işyeri zarar görürken yaklaşık 500 bin insan Van’ı terk etti. Başbakan Erdoğan’ın katılımıyla geçen yıl kalıcı konutlar hak sahiplerine teslim edildi ve konteynır kentler boşaltılmaya başlandı. Konteynırlardan çıkmaları için elektrik ve suları kesilen depremzedeler 27 Ağustos’ta açlık grevine başladı. İlk olarak Anadolu konteyner kentte başlayan açlık grevi giderek yayıldı. Tahirpaşa konteynır kentinde kalan depremzedeler de geçen günlerde açlık grevi başlattı. Depremzedelerin yaşam savaşı havaların soğumasıyla daha da zorlaştı. 14 günlükken depreme yakalanan, 47 saat sonra enkazdan çıkarılan Azra bebek de depremin ikinci yılında kaybettiği babası Sinan Karaduman’ın mezarını ziyaret etti. Van’ın Erciş ilçesinde depremde hayatını kaybedenler için anma törenleri yapılırken enkaz altındaki fotoğraflarıyla depremin sembollerinden olan 12 yaşındaki Yunus Geray da anıldı. Babası Yusuf Geray ve ağabeyi Ender Geray, Yunus’un mezarını ziyaret etti. Oğlunun mezarına çiçekler bırakan acılı baba, “Yunus’un acısını hiç unutamıyorum. O benim için çok kıymetli bir evlattı. Allah bir daha böyle bir acı yaşatmasın” dedi. Gizlilik kararı alındı Gölcük Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Yaman, ilk incelemede bebeğin açlık ve susuzluktan kaynaklı sıvı kaybından öldüğünün belirlendiğini belirtti. Bebeğin biyolojik babasının henüz tespit edilemediğini ifade eden Yaman, “Şüpheli anne dışında şerikliklerinin olup olmadığı konusunda çok Seçil yönlü soruşturmaya devam M.D. edilmektedir. Bu yönde de dosya için gizlilik kararı alınmıştır” dedi. Yaman, basında çıkan haberlerin “masumiyet karinesi” açısından doğru olmadığını, olayla ilgili basına yansıyan tutanaklarda geçen ifadelerinin tam olarak doğru olmadığını anlattı. Yaman, zanlının akli dengesinin yerinde olup olmadığı konusunda herhangi adli işlemin yapılmadığını söyledi. Ev kadını Şennur Göksu, boşandıktan sonra velayetini aldığı iki kızına kendi soyadını vermek için açtığı davayı kazandı. İtiraz eden olmayınca 28 Haziran 2012 tarihli karar kesinleşti. Bakırköy İlçe Nüfus Müdürlüğü’ne giden Göksu, mahkeme kararını uygulatmak için bir hayli uğraşsa da soyadı değişikliği yaptırmayı başardı. Ancak müdürlük, kararı Bakırköy Savcısı İbrahim Öcalan’a bildirdi. Davanın hiçbir aşamasında yer almayan savcı, mahkemeden dosyayı istedi ve kanun yararına bozma talebiyle Yargıtay’a başvurdu. Kararın yanlış olduğunu savunarak Anayasa Mahkemesi’nin, Soyadı Kanunu’ndaki, annenin çocuğunun soyadını belirlemesine olanak sağlayan iptal kararının, yeni bir düzenleme yapılmadan uygulanamayacağını savundu. Talep, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nce incelendi. Kararda, kesinleşen hükmün temyiz konusu edilip edilemeyeceğinin, Adalet Bakanlığı’nın göstereceği lüzum üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca istenebileceğine dikkat çekildi. Bu aşamada dairelerince yapılacak bir işlem olmadığı kaydedilerek dava dosyasının mahkemesine iadesine karar verildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle