23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2013 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL Gözaltında şiddet gören Azeri avukatın davası sona ererken, onu darp eden polisler yargı önüne çıkarılmadı CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Örneğin tarihten ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi diyen özdeyişi günümüze uyarlamayı istesek… ... Bugünkü iktidar önderleri gibi; 21. yüzyılın gereklerini bir yana bırakır, geçmişe, Osmanlı’ya kafayı takar, Osmanlı’nın son demlerindeki acze, ülkesini ve insanları bilimde, yaşamda geri, yoksul bırakmasına kafayı takmazdık!... Günümüz iktidarı amaçlarına araç olarak kullandığı demokratik rejimi; kadını kapanmaya, erkeği kudret sahibinin tutsağı duruma dönüştürmeye çalışıyor. HHH İsmet Paşa uzun ömrünün son yıllarında her gün yeni bir şey öğrenmekten kıvanç duyduğunu söylerdi... Bugüne bakalım: Her konuda bilgi sahibi oldukları kendilerinden menkul siyasal alanda başrolde olanlar, geçmişten ders almaya veya kimi toplumsal olaylardan ders çıkarmaya artık zahmet buyurmuyorlar... Bugünkü Başbakan’ın daha fazla demokrasi isteğini sembolize eden Gezi Parkı eylemlerinden yeterince ders çıkardığını söylemek olanaklı mı? Bu iktidarın: ODTÜ arazisindeki ağaç katliamıyla gelişen olaylar; planlayıcısı, uygulayıcısı AKP’li belediyeyi himaye eden bu iktidarın, valisiyle, emniyet müdürüyle yasalara, toplumsal değerlere ne denli uzak olduğunu ve geçmiş olaylardan, Gezi Parkı Direnişi’nin içeriğindeki anlamdan ders çıkarma yetisinden o denli yoksun kaldığını kanıtlamadı mı? İktidarın kurallarından vazgeçtik, demokratik etiğe bile saygısı yok! AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jean Maurice Ripert ODTÜ’deki ağaç katliamına direnişe karşı iktidarın davranışını “birileri ders almamış” diye yorumlarken kuşkusuz, Gezi eylemlerinden hükümetin gerekli demokratik dersi çıkaramadığının altını çiziyor. Ama nafile! Zira Başbakan Yardımcısı, sözcü Bülent Arınç, son Bakanlar Kurulu’ndan sonra ODTÜ olaylarını hükümetin nasıl değerlendirdiğini açıkladı: “Yeniden Gezi benzeri olaylar çıkarmaya yönelik birtakım gayretler” dedi ve... HHH ... Böylece geçmişten ders çıkarmak söylemi yeniden çarpıcı örmeklerle gündeme girdi. Bu ülkenin geçmişini inkâr ederek yürüyen, geçmişten ders almayan iktidar, sözü dinlenir, yüzyıllardır özü bilinen kurumlara örnek oluyor. Bir çeşit sanki düşünen ama düşündüğünü söyleyemeyen insanlar yaratıyor. İçeride dışarıda hukuksal açıdan eleştirilen Balyoz davasında 237 albay ve generalinin baştan sona sessiz kalmakla suçladığı Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in hükümet borazanı Anadolu Ajansı’na yaptığı yazılı açıklamadaki kimi satırlar; bu açıdan dikkat çekici. Uzun, baştan üçte dördü kişisel savunu içeriğindeki açıklamadan çıkarılması öngörülen ilk dersi Org. Özel söyledi: “Geçmişe takılmayalım!” Pekâlâ! Ama dava karar ve gerekçesindeki gerçeklerden çok uzak; delilleri delil saymayan, dinlenmesi istenen bir numara asker sorumluların tanıklığını reddeden hatta darbeye hazırlanıldığı iddia edilen günlerde ülkede bulunmayanları da cezalandıran mahkeme kararını; geçmişe mazi, pişmişe kuzu diyerek tartışmayacak mıyız yani? Balyoz davası sanıklarının ıstırabını yüreğinde hissetmek ve... bu davayla ilgili görüşlerini Başbakan’a, bakanlara özel görüşmelerde söylemek yerine… … Hiç değilse karardan sonra, örneğin terör örgütü kurmakla suçlanan kendinden önceki Genelkurmay Başkanı’nın müebbet hapse mahkum edilmesini yüksek sesle, TSK onuru adına Org. Özel’in eleştirmesi gerekmez miydi? Balyoz davasının TSK’yi sindirmeye yönelik bir dava olduğu görüşü giderek ağırlık kazandı. Balyoz davasının asıl hedefinin bu olduğu kanısını, kimi üst rütbeli askerler, mahkeme kararından önce veya sonra istifa kurumunu işleterek açıkladılar. Org. Özel’in Balyoz davasına bu açıdan bakmadığı ve bu nedenle kimi muvazzaf general ve amiraller gibi istifayı düşünmediği anlaşılıyor. Oysa ülkemizde düşünen insanı susan insana dönüştüren Başbakan RTE bile… HHH ... Özelleştirdiği askersel bir kurumun başındaki bir kamu görevlisinin böylesi, en azından insani olası tepkisel davranışına ses çıkarmayabilirdi. Azeri avukat davasında beraat Ağırlaştırılmış HİLAL KÖSE LİCE’YE ZAMANAŞIMI YOK Aktarmalı uçak yolculuğu nedeniyle uğradığı Atatürk Havalimanı’nda pasaportunu kontrol eden polise “amele” dediği gerekçesiyle gözaltına alınan, şiddet gören Azeri avukat İntigam Aliyev, “görevi yaptırmamak için direnme” iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. Aliyev’i darp eden polisler ise hiç yargı önüne çıkarılmadı. İnsan hakları savunucusu avukat Aliyev (51), 6 Aralık 2011 gecesi, Litvanya’dan ülkesine dönerken Atatürk Havalimanı’nda, pasaporttaki polisin uslübuna tepki gösterince, tartışma çıktı. Aliyev polise “Amele” dediği gerekçesiyle gözaltına alındı, ertesi gün de sı nır dışı edildi. Aliyev’in doktor raporunda, yüzünde, kafasında, vücudunun alt kısımlarında darp izleri tespit edildi. Ancak şikâyetçi olduğu polisler hakkında, takipsizlik kararı verildi. Aliyev hakkında, aynı polislerin şikâyetiyle, hiç ifadesi alınmadan, 12 yıla dek hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı. Ülkesinden gelerek, duruşmalara katılan Aliyev, mahkemede, “Beni, daha çok üzen, bu şiddetin savcılar ve yargıçlar tarafından soruşturulmaması ve polislerin cezasız bırakılmalarıdır” dedi. Davalar, Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde birleştirildi. Aliyev, 24 Eylül 2013’te verilen kararla, atılı suçun yasal unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat etti. Görüntüler delil oldu Mahkemenin gerekçeli kararında, olay yeri görüntülerine göre, Aliyev’in polise eliyle işaret yaptığı, memurun da saat 21.22’de Aliyev’i yakasından tutarak çekip götürdüğü belirtildi. Aliyev’in elleri arkada, bir kapıdan giriş yaptıkları ifade edilerek, “Aynı kapıdan 5 dakika içinde 4 polis memurunun daha giriş yaptığı, Aliyev’in perdeli bir bölmeye alındığı ve bu odadan saat 21.41’de montun sol yakası aşağıya kaymış vaziyette, elleri arkada olarak çıktığı CD dökümünden anlaşılmıştır” denildi. Aliyev’in açtığı, maddi manevi toplam 35 bin TL’lik tazminat davası ise İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde devam ediyor. Sınır dışı edilmesiyle ilgili genelgenin iptali istemiyle açtığı dava ise Danıştay’da henüz sonuçlanmadı. müebbetle yargılanacaklar DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında uğradığı suikast sonucu öldürülen dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da bulunduğu 2’si asker 16 kişinin ölümüyle ile ilgili soruşturmayı dosyanın zaman aşımına gireceği gün tamamladı. Savcılık, hazırladığı iddianamede, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 24 yıla kadar hapis cezası istedi. Faili meçhul cinayet dosyalarını soruşturan Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun’un, dosyanın 20 yıllık zaman aşımına gireceği gün hazırladığı iddianame, TMK’nın 10. Maddesiyle Görevli 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. İddianamede, uzun namlulu silahla suikaste uğrayan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle ilgili detaylara yer verildi. İddianamede, 20 yıl önce Lice ilçesinde çıkan olaylarda Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgenaral Bahtiyar Aydın, Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Bayar ile 14 yurttaşın öldüğü belirtilerek şöyle denildi: “Olayda, bir uzman çavuş, bir er ve bir polis memuru ile çok sayıda vatandaş yaralanmış, çok sayıda konut, iş yeri ve araç hasar görmüştür. Operasyonu Diyarbakır Jandarma Komutanı olan şüpheli Eşref Hatipoğlu yönetmiştir. Resmi tutanaklarda PKK terör örgütü mensuplarının ilçeye saldırması nedeniyle bu sonucun meydana geldiği yazılmış, ancak örgüt o gün ilçeye kendilerine ait hiçbir gruptan saldıranın olmadığını ileri sürmüştür. Aradan geçen 20 yıla rağmen saldırıya katıldığı tespit edilen örgüt mensubu olmamıştır.” Hak ihlali vurgusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, kendilerine yapılacak bireysel başvurulara ilişkin, “Anayasa Mahkemesi başvuruya ilişkin incelemesinde kişinin temel hak ve özgürlüklerinden herhangi birisinin ihlal edildiği sonucuna varırsa ve bu hak ihlali yeniden yargılama yapılarak giderilecek nitelikte ise, ilgili mahkemeye hak ihlalini gidermesi için göndermek zorundadır” dedi. Kılıç, yeniden yargılama sonucunda mahkemenin verdiği kararı değiştirebileceğini açıklarken, “İhlal sonucunda yeniden yargılama açıldığında o ihlalin ortadan kaldırılması oradaki kararın değişikliğini gerektiriyorsa, şüphesiz ki değiştirir” ifadesini kullandı. Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rol lerinin Güçlendirilme si Ortak Projesi’nin kapanış toplantısı Sheraton Oteli’nde gerçekleştirildi. Toplantıya Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin yanı sıra çok sayıda yargı mensubu ile Avrupa Konseyi temsilcileri katıldı. Toplantıda konuşan Kılıç, “Yargıyı bir cümle ile tanımlamak gerekirse; ‘yaşanmış gerçeklere ulaşma sanatı’dır” diyebileceklerini ifade etti. Kılıç şu değerlendirmelerde bulundu: “Asli görevi olan yaşanmış hak ihlallerini ortadan kaldıracak ‘vicdan birliğini’ sağlamış olacağız. Yargının topluma sunduğu yegâne ürünü adalettir. Ve alternatifi de yoktur. Adalet hizmetlerinin onarıcı niteliği, üretim kalitesi ve zamanında dağıtımın varlığı ile güç kazanır. Aksi durum, toplumda vicdan acısı ve isyan doğurur. İşte ‘hukukun haksızlığı’ olarak da tanımlayacağımız bu kaotik duruma, çözüm bul Kılıç: Temel özgürlükleri zedelenen kişi yeniden yargılanmalıdır Hayata tutundu Gülsuyu’nda uyuşturucu çetesi tarafından vurulan Aktaş’ın sağlık durumu iyiye gidiyor ALİ AÇAR Maltepe Gülsuyu Mahallesi’nde uyuşturucu çeteleri tarafından Hasan Ferit Gedik ile birlikte vurulan Gökhan Aktaş’ın sağlık durumu iyiye gidiyor. Gökhan’ın nişanlısı Canan Görgü, “Sol tarafının felç kalacağı söylenen Gökhan, kısmi de olsa el ve ayaklarını oynatabiliyor. Bu gelişme bizi ve doktorları şaşırttı” dedi. Nişanlısı aracılığıyla kendisini yalnız bırakmayanlara mektup da yazdı. Aktaş, yaklaşık 20 gün boyunca yoğun bakım ünitesinde kaldıktan sonra önceki gün normal odaya alındı. Bu süre zarfında birkaç kez ameliyat olan ve doktorlar tarafından sol kısmında felç olacağı söylenen Gökhan Aktaş, el ve ayaklarını kısmi şekilde oynatarak doktorlarını şaşırttı. Gökhan’ın nişanlısı Canan Görgü de genel sağlık durumunun iyi olduğunu, ancak halen kanama ve enfeksiyon kapma riskinin bulunduğunu söyledi. Görgü, “Konuşmasında ve duymasında bir sorun yok. Ancak gözlerinde belli oranda görme kaybı yaşayacak. Doktorlar da Gökhan’ın bir mucizeyi yerine getirdiğini söyledi. Çok güçlü iradesi var. Yoğun bakım sürecinde inanılmaz bir azim gösterdi” dedi. Gökhan’ın Gedik’in ölümünü bilmediğini kaydeden Canan Görgü, Ferit’in ölümünün bir süre sonra psikolog eşliğinde söyleneceğini belirtti. Normal odaya alınan Gökhan Aktaş, nişanlısı aracılığıyla kendisini yalnız bırakmayanlara yazdığı mektupta özetle şunları söyledi: “Arjantin’de merhaba aslında iyi, güvenilir dost olana söylenir. O yüzden hepinize merhaba. Hepinizin desteği beni ayakta tuttu. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. İnsan ne zaman güçlü, ne zaman zayıf olur biliyor musunuz; yalnız kaldığı zaman. Siz benim, ben sizin yanınızdaydım. Ben bir hastane odasından elimi uzatıyordum. Ve tuttuğum koca bir ağaç dalıydı. Kökleri Bedrettin’e, Mahir’lere, Deniz’lere varan bu dalları bu yüzden bırakmazdım, bırakamazdım. Benim sağlığımı soran herkese diyorum ki katillere, tetik çekenlere söyleyin ‘İnce Mehmet’ gibi ‘Kurtulursam sorarım size’ diyorum.” ma zorunda olduğumuzu belirtmek istiyorum.” Balyoz davasında Yargıtay’ın verdiği karara gönderme yapan Kılıç, “Son günlerde kamuoyunun yakından takip ettiği bazı davaların temyiz sonunda kesinleşmesi nedeniyle çok çeşitli yorum ve değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu değerlendirmeler sonunda, Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak olan bireysel başvurulara, yeni bir temyiz yoluymuş gibi nitelik kazandırılarak yorumlar yapılmaktadır” dedi. Bunun doğru olmadığını anlatan Kılıç, şöyle konuştu: “Yani diğer yüksek yargı organlarında yapılan temyiz aşamasında, yasa gereğince hangi hususlara bakılabilecekse, Anayasa Mahkemesi’nin bu konularda herhangi bir inceleme yapamayacağı anayasamızın amir hükmüdür. Ancak, ilk ve yüksek dereceli yargı organlarının yaptıkları yargılama süreci içinde, ya da öncesinde, temel hak ve özgürlüklerinden herhangi birisinin ihlal edildiği gerekçesi ile kişilerin Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunması tartışmasız bir haktır. İlgili mahkemenin de yeniden yargılama sürecini başlatarak tespit edilen hak ihlalini gidermesi, yine anayasal zorunluluktur.” Gezen’e tazminat cezası Haber Merkezi Oyuncu Müjdat Gezen, katıldığı bir televizyon programı ile kendisine ait internet sitesinde “AKP’ye oy verenleri aptal olmakla itham ettiği” iddiasıyla açılan davada, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın da arasında bulunduğu AKP’li 15 kişinin her birine 4 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum edildi. Gezen, 1 Şubat 2011’de Star TV’de yayımlanan Arena programında “AKP yüzde 50 çıkmış. Aslında mesela Aziz Nesin kriterlerine göre yüzde 60 çıkması lazım” sözü ile kendisine ait bir internet sitesindeki “AKP’nin oyları yüzde 50 diyenler iyi abartmışlar. Aziz Nesin’e göre yüzde 60 olmalıydı” ifadesi nedeniyle açılan manevi tazminat davasında hâkim Bülent Katar, Gezen’in, her bir davacıya 4’er bin lira manevi tazminat ödemesine karar verdiğini açıkladı. vrupa Konseyi’nden eleştiri Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürü Philippe Boillat, konuşmasında “Düşünce özgürlüğü demokrasinin mihenk taşıdır. AİHM’nin, ifade özgürlüğü ile ilgili yaklaşımı çerçevesinde ifade özgürlüğünün korunması diğer hakların korunması açısından önemlidir. Hükümetler tarafından bu hakkın korunmasına ve geliştirilmesine ihtiyaç vardır” dedi. A BARIŞ dönmez davası ‘İfadeler çelişkili HİLAL KÖSE sanıklar yüzleşsin’ Bilgi Üniversitesi’nden yeni mezun olan Barış Dönmez’in, asker eğlencesi için arkadaşlarıyla gittiği Beyoğlu’ndaki “Academy 14” adlı barda boğazı kesilerek öldürülmesine ilişkin davada, Dönmez ailesinin avukatları tanıkların ifadelerindeki çelişkilerin giderilmesi için yüzleştirme istedi. Talep, davaya katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddedildi. Yaklaşık 9 yıllık dava süresince, Barış Dönmez’in arkadaşları dahil 55 tanık dinlendi. “Cinayeti görmediklerini” söyleyen tanıklar, sorulara da “hatırlamıyorum” yanıtını verdiler. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davanın 107. oturumu dün yapıldı. Duruşmaya tutuksuz sanık Ömer Faruk Saral ve Barış Dönmez’in annesi Ayla Dönmez katıldı. Dönmez ailesinin avukatları, ifadeleri çelişkili olan tanıkların yüzleştirilmesini istemişlerdi. Mahkeme bu talepleri davaya katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddetti. Avukatlar, dün de sanık ve tanıkların dosyada yer alan telefon konuşmalarına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılmasını istediler. Bu talep de telefon kayıtlarına ilişkin gerekli incelemeyi mahkeme heyetinin yapabileceği belirtilerek reddedildi. Mahkeme Başkanı’nın, tüm talepleri reddedilen müdahil avukatlarına, soruşturmanın genişletilmesine ilişkin başka taleplerinin olup olmadığını sorması ise dikkat çekti. Avukatlar ise bu konuda yeniden beyanda bulunmak üzere süre talep etti. Müdahil avukatlarına, esas hakkındaki son iddialarını bildirmek üzere süre veren heyet, davayı erteledi. Gülsuyu’nda yine kan aktı İstanbul Haber Servisi Maltepe Gülsuyu Mahallesi’nde 30 Eylül’de uyuşturucu karşıtı eylem sırasında Hasan Ferit Gedik’in başından vurularak öldürülmesi ve 8 kişinin yaralanmasının ardından, dün de Serhat Gül adlı bir kişi bacaklarından vuruldu. Yaralanan Gül, Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Serhat Gül’ün BDP yöneticilerinden Yaşar Gül’ün yeğeni olduğu belirtildi. Gül’ün ailesi ise çetelerin kendilerinden haraç istediğini öne sürdü. 14 yıl sonra yakalanan Sendikacı Süleyman Yeter’in failine 10 yıl İşkenceyle ölüme ceza indirimi CANAN COŞKUN Cizre’de gergin gece Yurt Haberleri Servisi Şırnak’ın Cizre ilçesinde Cizre Belediyesi Kültür Merkezi’nde çalışanı Mehmet Karane için kurulan taziye çadırını ziyaret etmek isteyen gençlere Hizbullahçı olduğu edilen bir grup tarafından sopa ve bıçaklı saldırı düzenlendi. Saldırıda 19 yaşındaki Ali Gün bacağından bıçaklanırken, 2 gencin grup tarafından kaçırıldığı iddia edildi. Saldırının ardıdan olay yerinde yüzlerce kişi toplanırken saldırgan gruptakiler kaçtı. Polis ise olay yerinde toplanan gruba biber gazıyla müdahale etti. DİSK’e bağlı Limterİş Sendikası eğitim uzmanı Süleyman Yeter’in işkenceyle ölümüne neden olmak suçundan yargılanan eski komiser yardımcısı Ahmet Okuducu, “failin birden fazla olması” nedeniyle, 10 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Yeter ailesinin avukatları, cezanın hafifliğine tepki göstererek kararı temyiz edeceklerini söyledi. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen karar duruşmasına, 14 yıl sonra yakalanan ve 22.5 yıla kadar hapsi istenen tutuklu sanık Ahmet Okuducu ile Süleyman Yeter’in ağabeyi Mustafa Yeter katıldı. Suçlamayı reddeden Okuducu, Yeter’i sorgulamadığını söyledi. Okuducu’nun avukatı Ali Çelik de beraat talep etti. Mahkeme heyeti, Okuducu’nun, Yeter’e işkence ederek yaraladığını ve Yeter’in öldüğünü belirtti. Okuducu önce 15 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Ceza, failin birden fazla olması ve asli maddi failin tespit edilememesi gerekçesiyle 10 yıla indirildi. Yeter ailesi avukatlarından İbrahim Ergün, yaptığı açıklamada, diğer sorumlularının cezadan kurtulduklarını belirtti. Limterİş Sendikası Genel Başkanı Kamber Saygılı da “Yeter’e işkence yapan tüm kamu görevlileri yargılanmalı” dedi. Yeter ailesinin avukatları, cezanın hafifliğine tepki gösterdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle