19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 EKİM 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 Kent Rantçılarını Dışlayan Kuvvacıydı! ÜNAL TÜRKEŞ Oktay, 1974’lü yıllarda Muğla Belediyesi İmar Müdürü’ydü. Belediyenin Milli Mücadele’deki Başkanı Ragıp Bey’di. Yaşamını bağımsızlığa ve özgürlüğe adayanların başında gelirdi. Muğla Kuvvası’nı kuranların içindeydi. 1974’lü yılların Belediye Başkanı Erman Şahin’di. Kendisi Prof. Dr. Metin Sözen’in “Muğla Millat’tır” sözünün korumacı çevreci ve toplumcu sahibiydi. Ragıp Bey nasıl 1919’larda belediyesine “Gazi” kimliğini kazandırmışsa... Aynı Kuvvacı kimliğin 1974’lerdeki çağdaş Belediye Başkanı Erman Şahin, kentini rantçılara teslim etmemişti... Muğla Oktay Ekinci’yi bu yıllarda tanıdı. Eşi Y. Zehra Ekinci’nin Kuvvacı dedesinin yaşadığı toprakları kent rantçılarına teslim etmeyen Muğla Belediyesi’nin İmar Müdürü’ydü. 1919’larda Gazi kimliğini almaya başlayan Muğla Belediyesi’nin ve onun Kuvvacı ruhunun çağdaş temsilcisiydi. Önceki gün 54 yaşına giren gazetemiz Devrim’in yazı kadrosuna katılması halinde bizler çok mutlu olacaktık. Geçen haziran ayında Aydın’da açılan CHP Parti Okulu’ndaki derslerine bu katılımı anlatarak başlıyordu. Gazete yazarlığına Devrim’deki sütununda başlamıştı. “Olaylara, Sorunlara Bakış” köşesi onun Muğla’da ilgiyle izlenen köşesi haline gelmişti. Köşesindeki yazılardan birinde oğlumun 29 Ağustos 1986’da yapılan sünnet törenini kaleme almıştı. Bugün oğlum 36 yaşında. ODTÜ İşletme’yi bitirmişti. Ekinci’nin üç sütunluk yazısına yansıyan izlenimleri özetle şöyleydi: “Gazetemizin Yazı İşleri Müdürü Sayın Ünal Türkeş, oğlu Atalay’ın sünnet töreni için uzun yıllar belleklerden silinemeyecek bir gece düzenlemişti. Mikrofondaki ses herhangi bir düğün sahibi çocuğa ailesi ya da yakınlarının sevgisinden kaynaklanarak şarkı söyletilmesine ait bir ses gibi değildi. Müzikle amatörce uğraşan biri olarak amacım, birkaç önemli noktada, onun daha önce duyduğum yeteneğini kendi bilgilerim çerçevesinde ölçmekti. Buna rağmen, şarkıdaki iniş ve çıkışları mükemmel bir ahenk içinde ve müzikteki deyişle detone olmadan tamamladı. Salt sesinin ve şarkı söyleme yeteneğinin güzelliğini değil, sosyal bir insan olarak yetişmekte olduğunu da kanıtlıyordu.” Her görüşünde Atalay’a sorardı, ODTÜ korosunda sürdürdüğü müzik yaşamına gönülden sevinirdi. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Sosyal Araştırma Kurulu’nda Jüri Başkanı’ydı. “Muğla’nın Bilgin Ailesi Hacı Hamzalar” adını taşıyan toplum yapısı araştırmam, Kurul’un 2004 yılı Jüri Özel Ödülü’nü kazanmıştı. Her görüşmemizde kitap aşamasına gelen benzer çalışmalarımın okuruyla buluşmasını isterdi. Oktay’da derinleşmeye başlayan “Hissi kablel vuku” duygusu, demek ki bu isteğinin çok sevdiği Muğla toplumunun daha değişik alanlarına ve çok ince ayrıntılarına bir an önce inmesini adeta emretmekteydi. Değerli dostumun bu emrini onun sağlığında gerçekleştiremedim. Üzüntümün herkesten çok oluşundaki gizi ortak dostlarımızla bugün paylaşmayı görev bildim. Bayram nedeniyle Atalay’lar Ankara’dan Muğla’ya gelmişlerdi. “Yayla’daki konserin” küçük virtüözünün gözlerinden akan yaşlar, yetmiş yıla dayanan yaşamımda gördüğüm en iri ve dolu yaşlardı. Cumhuriyet’teki köşesinde beğeniyle okuduğu yazıları, yüreğinde sakladığı “Yayladaki konser” yazısı üstünde yükselen sanki bir Kuvva anıtıydı. Sanki bir demokrasi bayrağıydı. Bu anıtın dikilmesini ve yükselmesini biz Muğla’da kırk yıl önce görmüş, kutsamıştık. Çocuklarım bu anıtın hayranıydı. Anıta ‘ucube’ diyenlerin, asıl ucubeleri kendilerinin yarattıklarını ve savunduklarını hayretle izlemiştik. Bu anıtın üstünde şerefte dalgalanmakta olan demokrasi bayrağıydı. Bu bayrağın bugün ülkenin her yerinde dalgalanmakta oluşundan onur duyanların başında Muğlalılar gelir. 68 kuşağının büyük kalemini bugün yeniden selamlamaktayız. Barış duygularını körelten tüm gelişmeler ona göre ve her şeyden önce Kuvva ruhunun da düşmanı olan gelişmelerdi. Ruhuna aykırı düşen tüm barış düşüncelerini ve geleneksel mimarinin nefsinde birleşmiş olan tüm özgün çizgilerini bugün yeniden duyumsamanın vicdan borcuna sahibiz. Anıları geride kalan çağdaşlarının ve ardıllarının rehberi olmaya devam edecek... Oktay’ın Ardından Prof. Dr. METE TAPAN Geçen hafta, ülkemiz “kültür ve doğal varlıklarını” koruma uğruna savaşan önemli bir evladını kaybetti. Oktay Ekinci... Yorulmadan, yılmadan mücadele etti ve koruma bilincinin ülkemizde oluşmasına yardımcı oldu... Yazılı ve görsel medya yardımıyla fikirlerini topluma yaymaya çalıştı ve başardı da... Mimarlık etiği ve mimarlık ile politik erkin ilişkisi yazılı yapıtlarının başlıca konuları oldu... Durmadan çalıştı, çabaladı, bir tane daha kültür varlığını veya doğa parçasını nasıl kurtarabilirim diye!.. Daha çok şeyler kurtarabilirdi, ama maalesef kendisini çok erken kaybettik. Vefatından bir gün önce kendisini hastanede ziyaret etmiştim. “Hocam, doktorlar beynimi daha fazla yormamamı, işlerimi eksiltmemi ve stressiz bir yaşam tavsiye ediyorlar, Allah aşkına buna imkân var mı?” diye dert yanmıştı. Oktay haklıydı, onun beyni çalışmadan, işlemeden yapamazdı; ancak bedeninin zayıf düştüğünü de doktorlar görmüşlerdi. Hastanede de yazdı, yaşamının sonuna kadar yazdı Oktay... O, kalemiyle, koruma felsefesiyle bir koruma kahramanıydı... Hepimizin başı sağolsun... İnsanlar Çıldırıyor Haberi duymuş ya da okumuşsunuzdur. Gölcük’te ilkokul öğretmeni genç bir kadın iki aylık bebeğini evde yalnız bırakıp Adana’ya bayram tatiline gidiyor. Döndüğünde bebek ölmüş; kadın bebeğinin öldüğünü hazırladığı mamayı yemediğinde fark ediyor. Sonrası bilinen şeyler, hastane, polis, savcı… Aklı başında, “normal” bir insanın yapacağı şey midir bu? Üstelik onlarca küçük çocuğun ellerine teslim edildiği bir sınıf öğretmeni bu genç kadın! Anımsıyor musunuz, toplum varlıklı ve tanınmış ailelerden birinin oğlu olan bir delikanlının sevgilisi olan genç bir kızı öldürüp aile bireylerinin de yardımıyla kafasını kesip çöpe attığını duyduğunda nasıl sarsılmıştı? Okuyup yazmış, üstelik “iyi aile çocuğu” bir genç böylesi korkunç bir cinayeti nasıl işleyebilirdi? İşleyebiliyor. Dokuz günlük bayram tatilinde ülkemizin yolları yine kan gölüne döndü: Onlarca ölü, yüzlerce yaralı… Ölüm ve yaralanmaların başlıca nedeni sürücülerin hız tutkusu; bunlar bu tutkularını gemleme yetisinden yoksun olduklarından kendileriyle birlikte onca insanı ölüme götürüyorlar. Ölümcül bir çılgınlık türü! Son bir yılda arazi anlaşmazlıkları nedeniyle doğuda ve güneydoğuda telef olan insanlarımızın sayısı yüzlerle ifade ediliyor. İnsanlar el kadar toprak parçası için çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek demeden birbirlerini öldürüyorlar. Bu örnekler sayfalar dolusu çoğaltılabilir. Farklı sosyal katmanlardan insanlarımızın önemli bir kesimi sosyolog, psikolog ve psikiyatrların derhal el atmaları gereken bir çılgınlık hali yaşıyor. Hal böyleyken biz bambaşka yerlerdeyiz. HHH Birkaç gündür gündemimize “helal sex shop” konusu oturdu, tartışılıyor. Adamın biri bakmış ki sütün, peynirin, etin helali haramı oluyor, “seksin” niye olmasın diye düşünmüş. İnternet üzerinden mütedeyyin insanlarımıza cinsel alet edevat, takım taklavat pazarlıyor. İlk dört günde yaklaşık 70 bin kişinin siteyi ziyareti adamın bu girişimde başarılı olduğunu gösteriyor. Helal ‘sex shop’un aslında haram olanlarından pek bir farkı yok, tek fark “şişirme plastik kadınların” helal olarak değerlendirilmediklerinden satış programında yer almadıkları… Neyse, Hollanda’dan sonra Türkiye’de de helal seks işine el atıldı ya, şimdilik bununla yetinelim. Doğal ki bu girişim başarısının çılgınlıklar kapsamında ele alınacak bir yanı yok. Sorun helal haram konusu olduğunda yaşadığımız dönemde yadırgayacağımız ne kaldı ki geriye? HHH Fakat aynı değerlendirme Mustafa SarıgülCumhuriyet Halk Partisi ilişkisi için geçerli değil; eğer tüm araştırma kuruluşları el ele vermiş bizi kandırmıyorlarsa yaptıkları anketler Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde CHP oylarını azımsanmayacak ölçüde artıracağı yönündedir. Ne var ki CHP yönetimi parti tüzüğünü işaret edip “Sarıgül üyelik başvurusunda bulunsun, parti meclisinde görüşelim” derken Sarıgül de “parti bana üyelik önerisinde bulunsun, çağrı yapsın” diyor. Bir tür kayıkçı kavgası yani! Eğer bu kavga olumlu bir çözüme bağlanmayacak olur da İstanbul göz göre göre bir kez daha AKP’ye teslim edilecek olursa sanırım buna “çılgınlıktan” başka bir tanım bulamayacağız. GÖRÜŞ GÜRBÜZ ÇAPAN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] CamiCemevi Projesi Üzerine Son zamanlarda İstanbul Gülsuyu ve Ankara Tuzluçayır’da bitmek bilmeyen bir huzursuzluk ve çatışma ortamı görüyoruz. Tuzluçayır’da yaşayan insanların tepkisi açık olarak camicemevi projesine... Peki bu insanlar iktidar tarafından bir kardeşlik ve iyi niyet projesi olarak tarif edilen hamleye neden karşı? Aslında Gezi Direnişi’nden başlayarak, otoriter ve baskıcı değilseniz, insanların talepleri çok net. Alevilerin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devlet terörü ile defalarca karşılaştığına kim itiraz edebilir? Tarihsel olarak Alevilerin katliamlara uğradığını, devlet terörü ile yüz yüze kaldığını görecek kadar objektif isek, camicemevi projesinin bir asimilasyon projesi olduğunu da görmeliyiz. Alevilerin yıllardır talep ettiği cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi talebi görülmezken, yapılması planlanan 3. köprüye, Alevi vatandaşların kalbini kırmak pahasına Yavuz Sultan Selim adının verilmesinde ısrar edilirken, iktidar ve birtakım iktidar destekli basın organlarında Alevi vatandaşlarla ilgili nefret suçuna varan saygısızlıklar havada uçuşurken, Alevi vatandaşların yoğun olarak yaşadığı yerlerde bir “kardeşlik projesi”nden bahsediyorsunuz. İktidar madem kardeşlik konusunda samimi, önce cemevleri ibadethane olarak kabul edilecek. Sonra 3. köprüye verilmesi planlanan Yavuz Sultan Selim adından vazgeçilecek. Daha sonra, örneğin; “Aleviler çok dillendi”, “Cemevleri terör yuvasıdır” gibi sözler eden AKP Milletvekili Mehmet Metiner, Alevi vatandaşlardan af dileyip, istifa edecek. Bütün bu adımlar atıldıktan sonra, iktidar, bahsettiği kardeşlik projesine Ankara Tuzluçayır veya İstanbul Gülsuyu, İzmir Gültepe gibi Alevi vatandaşların yoğun olduğu yerleşim yerlerinden değil, İstanbul Fatih, Ankara Sincan, İzmir Akevler gibi Türkiye’nin Sünni vatandaşlarımızın yoğun olduğu yerlerinden başlayacak. Böylece Alevi vatandaşlarımız kendilerine doğru iyi niyetli ve küçük birkaç adımın atıldığını hissedecek.  Sünni vatandaşlarımız da kardeşlerini sevgi ve dostlukla kucaklayacak. Ayrıca bütün bunları bir kenara koyarak iktidar, ibadetini başka bir inanç grubu ile birlikte yapmak istemeyen vatandaşlara da saygı duymalı ve taleplerini dikkate almalıdır. Bu adımlar atılmadıkça camicemevi projesi bir asimilasyon projesidir. İnsanların ibadet alışkanlıklarını bozarak onları huzursuz etme projesidir. AKP iktidarı bu tip projelerle kafasının dikine giderek Türkiye’yi birbirine düşürme yolunda hızla ilerlemektedir. Fakat Türkiye halkının barış içinde birlikte yaşama iradesi güçlüdür. Türkiye’de sevgi, barış ve gerçek kardeşlik kazanacak. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yahudilik 1 te çok bağ 2 naz bir dindar akım. 2/ 3 Önemli tarih 4 sel olgu... Es 5 ki dilde ilk6 bahara verilen ad. 3/ Ke 7 kelemek ya 8 da söyleyiş 9 hatası yap maktan çe 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kinerek konuş 1 C U R C U N A T maktan korkma. 2 İ Y İ R E K O R 4/ Kemiklerin yu 3 T A varlak ucu... Ya 4 V U S L A T E Ş K İ N S A P şar Kemal’in, si5 L U K Ü R Ü N nemaya da aktaE T İ rılmış bir roma 6 E M P A S E T S T İ L nı. 5/ Şarap mah 7 K A R OMA K İ zeni... Ruh. 6/ 8 Ladoga’dan sonra 9 A T E R İ N A K Avrupa’nın ikinci büyük gölü... Üstü kapalı olarak anlatma. 7/ “Yilbik, tutarık” gibi adlar da verilen sinir hastalığı... Osmanlı devletinde, taşradaki nüfuzlu ailelere verilen ad. 8/ Mayalı hamurdan yapılan ve sac üzerinde pişirilen bir tür yufka. 9/ Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılmış ünlü müzikal... Satrançta bir taş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yahudi soykırımı. 2/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan büyük kayık. 3/ Tabut... Bir köşeden karşı köşeye doğru kesilmiş ya da katlanmış olan. 4/ Halojenler grubunun dördüncü ametali olan yalın cisim... Anlayışsız, kalın kafalı. 5/ Yunanistan’a özgü bir peynir... Bir gıda maddesi. 6/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay... Karışık renkli. 7/ Diyarbakır’a özgü yoğurt çorbası. 8/ Horoz, hindi gibi hayvanların tepesinde bulunan kırmızı deri uzantısı... Genelev işleten kadın. 9/ İlgi eki... Bir kimseyle birine gönderilen eşya.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle