19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EKİM 2013 CUMARTESİ 8 n Baştarafı 1. Sayfada yine kaçak kesim yapıldı. Çocuklar kesim anlarını seyretti. Hijyen kuralları yine hiçe sayıldı. Boğaz’ın mavi suları yine kurban kanlarıyla kırmızıya boyandı. Bu ülkenin Başbakanı’nın bayram tatilini yapacağı yöre, halktan gizlendi. Başbakan konuşmuyor, ne gam! Yerine konuşan, yazan çook bu ülkede. Örneğin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ; Başbakan yerine ülkenin tablosunu çizdi, bayramın ilk günü yayımlanan demecinde. Bu ülkenin AKP sayesinde yeni karanlıklara koştuğundan söz edecek değil ya: Dediğine göre meğer AKP attığı her adımla Türkiye’yi karanlıklardan kurtarmış!.. HHH Değişen bir şeyler yok mu bu ülkede... Olmaz olur mu, var elbette... Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk kez cumhurun başkanı hacca gitti. Ama kıt kanaat yaşayarak biriktirdiği paralarla hacca giden bir cumhur gibi değil... Bir başka gezide eşine çok ama çoook kıymetli hediyeler veren Suudi Arabistan Kralı’nın özel hac davetlisi olarak. Cumhurbaşkanı’nın eşiyle hacca gittiği kamuoyundan saklandı. A. Gül’ün “resmi bir ziyaret için” Suudi Arabistan’a gittiği açıklandı. Orada nerelerde kaldı. Sarayda mı ya da lüks otellerin birinde krallara layık bir dairede mi kaldı? Soran da, haber de yok!.. Ama hiç değilse Twitter’den paylaşılan ihramlı fotoğrafı ve kimi bilgiler yalan söylemiyor... A. Gül onlarca polis ve askerin oluşturduğu çember içinde, elbette hacca giden cumhurlardan ayrı olarak, eşiyle birlikte tavaf yaptı. (Hürriyet). Gül’ün güvenlik gerekçesiyle zemin katta tavaf yapmasına izin verilmedi. Harem’in avlusuna bitişik olan Kral’ın sarayından ortadaki çelik halkaya portatif köprü kuruldu. Tavafını bu köprüden yapan Gül, resminin çekilmesini engelledi. Gazetecileri atlattı. Din, hac söz konusu oldu mu, demokrasi stop! Eleştiri de yassak! HHH Daha sonra basının karşısına geçen Gül’ün yanı başında oturan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in dün yayımlanan demeci ise bir bakıma cumhurun başkanının özel koşullarda başlayıp özel koşullarda bitirdiği hac görevini doğrudan olmayan ifadelerle eleştiriyor. Mekke’deki “Devasa binalar altında Kâbe esir bırakıldı” diyor Mehmet Görmez. Bu,ağır bir suçlama. Suudilerin kutsal haccı turizme dönüştürdüğünden, oysa biri yanı başında oturuyor VİP hacı’nın HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Yeni albüm hazırlığındaki Rojin: Sistemi eleştirmeye devam GÜNDEM çoğaldığından yakınıyor. Suudiler, her yıl, dini bir görevi yerine getirmek için Mekke’ye koşan fakir fukara, dar gelirli milyonlardan sağladıkları rakamı büyük geliri, yeni gelirler sağlamak amacıyla turizme, Kâbe manzaralı otellere yatırıyor. Musluk suyunu zemzem suyu diye yutturmakta hac turizminin bir başka yüzü! HHH Ama değişmeyenler de var bu ülkede, yönetimde. Örneğin Avrupa Birliği’nin Türkiye ilerleme raporunda; demokratikleşme paketindeki barış sürecinden beğeniyle söz edilirken; iktidarın Gezi Parkı eylemlerine uyguladığı orantısız güç, demokrasinin ilerleme sürecine bir engel diye niteleniyor... Ama bu ülkenin Başbakanı; mayıs ayından bu yana AB’nin demokrasiye yeni bir ivme kazandırdığını söylediği Gezi Parkı eylemlerini... ... İlerlediğini savunduğu demokrasinin yüz akı diye değil, dışarıdan kaynaklanan, kışkırtılan, Mısır benzeri bir darbe yapmak amacıyla başlayıp genişlediğini savunuyor. Batıya, Batılı demokrasiye ve üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği’ne ne kadar uzak bir anlayışla bu ülkeyi yönettiğini... ... Geçen zaman içinde değişmediğini, değişmeyeceğini bir kez daha kanıtlıyor... HHH Eleştiriye dayanamadığını son örnek bir olayla tazeledi. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıkladığı demokratikleşme paketinin “İçi boş bir paket olduğunu, hükümetin fiili olarak süreci bitirdiğini” söylemesinden sonra, Eş Genel Başkanı Gülten Kışanak’ın dediği gibi... ... Legal bir partiyi, böyle eleştiriler devam ederse, BDP ile diyaloğu keseriz. İmralı’ya gitmenize Adalet Bakanı izin vermez içeriğinde bir açıklamayla tehdit etti... Bu, elindeki devlet olanaklarını icabında bir tehdit öğesi olarak kullanacağının ilk ve son işareti de değil. Gezi Parkı Direnişi’nin başladığı ilk gün buldozerlerin önüne çıkarak durduran Sırrı Süreyya Önder’i İmralı’ya giden heyet listesinden adını silerek cezalandırdı. Şimdi de... Eş Genel Başkan paketi eleştirdi diye BDP’yi İmralı’ya göndermeyeceğini, aradaki iplerin kopacağını da söylüyor. HHH Daha nice Kurban Bayramları gelir geçer. Demokrasimiz eski tas eski hamam ve... tellaklar yine aynı tellaklar!.. Biri yukarı çıkarsa öteki onun yerine aşağıya iner! Üstelik artık Türkiye Cumhuriyeti devletinin hacı bir cumhurbaşkanı da var. Daha ne olsun? ‘Müzikte istediğini yapabilmek çok zor’ ‘TÜRKİYE’NİN HER YERİNDEYİM’ Rojin, bütün yoğunluğu arasında Bilgi Üniversitesi’nde master programına devam ediyor ve tez aşamasına gelmiş. Doğu ve Güneydoğu’da olduğu kadar, Türkiye’nin her bölgesinde izleyicileriyle buluşmaya çok önem veren Rojin, Karadeniz’de de konserler verdi. Geçen ay da İzmir’de Karabağlar Belediyesi’nin düzenlediği “Demokrasi ve Barış” konserlerinde sahne aldı. Rojin, bir sağlık sorunu nedeniyle yüzme kursu almasını ise esprili bir dille anlattı: “16 yaşında ilk kez denizi görüp ‘Ne kedder çoh suu’ diyen ben yüzme dersleri aldım. Bel fıtığı da beni yüzücü yapacak galiba...” HATİCE TUNCER n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Güzel sesi ve güçlü yorumuyla müzik dünyasında özel bir yer edinen Rojin, yeni bir albüm hazırlıklarını sürdürüyor. Repertuvarında Kürtçe şarkılara ağırlık vermesine karşın Türkçe şarkıları da sevilen Rojin, yeni albümünde de bu çizgisiyle dinleyicilerin karşısına çıkacak. Müziği kadar sert çıkışlarıyla da sık sık gündeme gelen Rojin ile müzik, yaşam ve biraz da siyaset konularında uzun ve keyifli bir soh bet yaptık. Rojin, sohbetimizin başında, müzik yaşamında ilerlediği yolun zorluklarını dile getirdi: “Kürtçe ve Türkçe müzikte isteneni değil, kendi istediğini uygulamak zor ve patika bir yol. Kürtçe müziğin bütün siyasi engellerine ve slogan söylemine inat, müziğimde slogansız sistem eleştirisiyle insani mesajlar vermeyi, kadın hakları, insanın ruh deryası, aşk ve insan haklarına dair söylemlerime bu albümde de devam ediyorum.” ‘Değerlerin çöküşü’ 2000 yılından bu yana “Ya Hep Ya Hiç”, “SiGölge”, “Jan/Sızı”, “Deq/Dövme”, “Çu Çu/Gitti Gitti” albümleriyle sürekli yükselen bir çizgi izleyen Rojin, yeni albümünde de aynı çizgisini koruyacak. “Kürtçe müzikteki geleneksel tarzın yanı sıra kentli kadını yansıtan, Batı enstrümanlarıyla harmanlanmış geleneksel sazların olduğu bir füzyonu yaşatmaya çalışıyorum. Farklı bir benzetmeyi Türkçe müzik için de yapmak istiyorum. Pop kültürün kendi müziğimizin üstüne çıkıp, adeta tabansız bir müzik tarzı oluşturmaya çalıştığını görüyorum. Eski bazı eserleri kendi üslubumla aranje ederek, kendi bestelerimle eskinin ve yeninin birlikte yaşadığı bir dil ile ayağımı geçmişten kesmeden yaşatmak istiyorum müziğimi. Büyük ozan Neşet Ertaş’ı kaybettiğimizde birçok gencin onu tanımadığını, sanat müziğinin halk müziğinin bitirilmeye çalışıldığını, özgün ve arabeske karşı ayrı bir aşağılama ile karışık bir küçümseme halinde olunduğunu görüp kendi tarzımla buna muhalefet etmeye çalışıyorum. Gelişen dünya ve teknolojinin bireyi ön plana aldığı söylenebilir ama kendini yok eden bir gelişim kendi farkını kaybetmek tek tip olmak ve gerçek anlamda değerler çöküşüdür.” ‘DEVLET BENİ ZORLA ŞARKICI YAPTI’ Rojin’in Adana’da başlayıp, Ankara’da konservatuvarda devam eden ve şarkıcılığa kadar uzanan yaşamında zorlu yollar kat etmiş ama çok şeyler de kazanmış: “Hayat çok zor ve herkesin kendi kamerası gözlerinde ve beyninde. O nedenle yaşadıklarımı tekrar anlatmak adına değil de keşfettiğim şeyler adına konuşmak istiyorum. Devlet Tiyatrosu’nda oyunculuk yapmak isterken, tiyatro sanatçısı olmak isterken hem de çok isterken, o kadar çok ötekileştirildim ki müzik hayatıma girdi ve devlet beni zorla şarkıcı yaptı.” ODTÜ’ye bayram baskını ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Büyükşehir Belediyesi ekipleri dün gece ODTÜ ormanına girerek çok sayıda ağacı söktü. Ormana inşaatın sürdüğü ODTÜ kampusu A4 kapısı yerine yaklaşık 500 metre arkada bulunan bölgeden kampus sınırlarını belirleyen çitler kırılarak girildi. Ağaç sökümünü engellemeye çalışanlara biber gazıyla müdahale edildi. Büyükşehir Belediyesi’nin aylardır tartışmalara neden olan yol inşaatında dün gece kamyonlar ve işçiler ODTÜ kampusuna girdi. Belediye ekipleri ve ağaç sökme araçları kampusa girerken çevrede yoğun önlemler alındı. Yaklaşık 50 kadar kamyon da ODTÜ ormanına girerek çalışmaya başladı. Yetkililerin işçilere, “Araziye girmeye çalışan olursa engel olun. Gerekirse dövün” diyerek emir verdiği iddia edildi. ODTÜ A4 kapısında 2 TOMA ve onlarca çevik kuvvet polisi, 100. Yıl Mahallesi meydanında da 1 TOMA hazır bekletildi. İnşaat alanındaki tüm yollar kapatılırken ODTÜ’lü öğrenciler toplanma çağrısında bulundu. Bölgede bulunan az sayıdaki yurttaş, inşaatı engellemek için müdahalede bulundu. ODTÜ arazisine 4 tane ağaç sökme aracı girmesi tepkileri daha da artırdı. Yurttaşlara biber gazıyla müdahalede bulunuldu. ve mal güvenliğinden başka bir şey gelmezdi. Bugün eğitim yaşamı güvensiz. Bir sabah mahallenizin okulunun tabela ve içerik değiştirdiğini görüyorsunuz. Durumun düzeltilmesi için başvurduğunuz makam, değişikliği yapan yer. Kimi kime şikâyet edeceksiniz? Bir sabah, sürekli gittiğiniz sağlık kurumu, hasta kabul şartlarının değiştiğini, öncekinden birkaç kat daha fazla ödeme yapmanız gerektiğini söylüyor. Doktorların “kul time” hizmete zorlandığı ortamda sizin doktor seçme hakkınıza olağanüstü bir lüks gözüyle bakılıyor. Sağlık güvensiz. Şekilciliğin, sembollerin her şeyin önüne geçtiği günümüzde özel yaşam tercihleriniz de güvenlik alanına giriyor. Ayrımcılığı ve karşıtlığı siyaset yapma biçimi olarak benimseyen iktidarın kıyafetinizden yapacağınız çocuk sayısına kadar özel hayatınızın her alanıyla ilgili, kural olarak dayattığı “önerisi” var. Özel yetkili iktidar karşısında, özel yaşamınız güvensiz. HHH Yukarıda aktardığımız, daha da genişletebileceğimiz yaşam güvenliği sorunlarının çözüm yeri hukuktur. Ne yazık ki Türkiye’de artık ciddi bir hukuk güvenliği sorunu da var. Başta özel yetkili mahkemeler olmak üzere yerel mahkemelerin demokrasi ve özgürlüklerle bağlantılı davalarda verdiği kararların çoğu tartışmalı. Toplum vicdanında karşılık bulmuyor. Böylesi kararların deyim yerindeyse “düzeltilme” yeri Yargıtay. Bu bağlamda yayın organlarında sık sık “Yargıtay’dan döndü” başlığı yer alırdı. Balyoz kararı gösterdi ki, Yargıtay da yıllar içinde kendi oluşturduğu içtihada, hukukun evrensel kurallarına göre karar vermek yerine özel yetkili mahkemelerin paralelinde konumlandı. Yargıtay 9 Ekim’de sadece bir davaya ilişkin karar vermedi. Önümüzdeki dönemde pek çok davayı etkileyecek, tartışmalı bir yol açtı. Hukukun en temel kurallarından biri şudur: Şüpheden sanık yararlanır. Yargıtay’ın onayladığı kararla bu kural şöyle değişti: Şüpheden hâkim yararlanır! Hukukun alt dallarından biri de “delil hukuku”dur. Eğer bir delilin güvenliğinde şüphe varsa o delil “sakatlanmış” demektir. Yargıtay bu konuda standardı olmayan bir yaklaşım sergiledi. Yine hukukun olmazsa olmazlarından biri “tanık dinlenmesi”dir. Silivri yargılamalarında bu konuda da çok tartışmalı “usuller” oluşturuldu. Gizli tanık uygulaması da etkin şekilde devreye sokularak, “karara uygun ifade verecek kişiler” ayrıca kıymetlendirildi. Bunun yanında mahkemeden çağrılması istenen kimi tanıklar getirilmediği gibi, gelen tanıklar da dinlenmedi. Pek çok davada yaşanan bu tartışmalı duruma Yargıtay’ın yaklaşımı şu oldu: “O tanıklar dinlense de sonuç değişmezdi.” Bu öylesine lastikli bir durum ki, şuraya kadar götürebilirsiniz: “Mahkeme, hiç duruşma yapmasaydı da sonuç değişmezdi!” HHH Yerel mahkeme kararlarından sonra, hukuksuzluğun fazla tartışılmamasını, kamuoyunda soruların yükselmemesini isteyenlerin klasik cümlesi şu oluyor: “Daha Yargıtay aşaması var.” Aynı kesimler Yargıtay kararından sonra da şunu öne çıkardılar: “Daha Anayasa Mahkemesi aşaması var.” Anayasa Mahkemesi başkanı olası ihsası rey eleştirilerini de göze alarak “Bize güvenmeyin” dedi. Devamında da kararı veren hâkimleri övdü. En yüksek mahkeme de bunu yaparsa geriye söyleyecek bir şey kalmıyor. Hukuk o kadar üstün bir yerde ki... Ulaşmak imkânsız! Sınır ‘Gölge’de İHA filosu, Irak ve Suriye sınırlarını gözetleyecek İşçilere emir: Gerekirse dövün! Kılıçdaroğlu Bodrum’da tatil yaptı, köy düğününe katıldı AYŞE SAYIN ANKARA CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yoğun siyasi gündemine, Kurban Bayramı nedeniyle ara verip ailesiyle tatil yaptı. Basına duyurulmayan tatil programı geçen pazar günü başladı. Kılıçdaroğlu, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte Bodrum’da çocukları ve torunu ile buluştu. Kılıçdaroğlu, Mumcular beldesinde bir köy kahvesine gitti. Kahvehanede oturan Hüseyin Konya, Kılıçdaroğlu’nun ziyaretine çok şaşırdıklarını belirterek “Sade bir vatandaş gibi geldi. Sevindik. Bir lideri ilk kez böyle gördük” dedi. Kılıçdaroğlu, daha sonra Yalıkavak’ta “sürpriz” yaparak bir “köy düğünü”ne katıldı. Geline “cumhuriyet altını” takan CHP lideri, yurttaşlarla da sohbet etti. BARKIN ŞIK ANKARA Batman’da konuşlu İnsansız Uçak Sistemleri Üs Komutanlığı’na “Gölge” adı verildi. İsrail’den alınan insansız hava aracı Heronları “Gözcü” olarak adlandıran Türkiye, İHA Filosu’nu da “Gölge” olarak isimlendirdi. Söz konusu filo hem Irak hem de Suriye sınırında havadan keşif gözetleme yapmakla görevli. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk, Kurban Bayramı’nda Gölge filonun yanı sıra Suriye sınırında 7 gün 24 saat devriye görevi yapan tüm filoları ziyaret etti. VEFAT Uzman Veteriner Hekim Gül Şener’i 18 Ekim 2013 Cuma günü kaybettik. Sevenlerine, dostlarına ve ailesine başsağlığı diliyoruz. 2000 yılında kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz Tarihi Kentler Birliği’nin her aşamasında bize rehber olan, Değerli OKTAY EKİNCİ’yi saygı ve sevgiyle anıyorum. ŞENER AİLESİ BEKİR ÖDEMİŞ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle