19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EKİM 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Gizli belge sızdırma suçlamasıyla tutuklanan er Utku Kalı hastanede bile tecritte Hollanda Yenilgisi ve ‘Tayyibizm’ Bana soracak olursanız, son zamanların en ilginç manşeti 17 Ekim günkü Yurt gazetesindeydi. Manşet şöyle: “Erdoğan Türkiye’yi küme düşürdü”. Manşetin hemen altında da şöyle devam ediliyor: “‘Futbolcu Başbakan’ 2003’te dünya 3. olan Türk Milli Takımı’nı 10 yılda TFF ve teknik yönetime yaptığı yandaş müdahalelerle 2013’te FIFA’da 58. sıraya düşürdü.” İnsan bu manşete ilk baktığında, iflah olmaz Tayyip yandaşlarının tepkilerini haklı görür gibi oluyor. Adam ne yapsa beğenmiyorlar, her şeyi ondan biliyorlar, boyları bosları devrilesiceler! diyenleri duyar gibi olmamak mümkün değil. “Ama biraz da durup düşünelim” derim. Gerçekten TFF’nin bütün yönetimini ve teknik kadrosunu bizzat isim isim tayin ettiren, bozgunlardaki payının tartışılmaz olduğu iyice belirginleşen Abdullah Avcı’yı milli takımın başına getiren şahsen Recep Tayyip Erdoğan değil mi? Özerk futbol ve özerk federasyon kavramlarının tümüyle lafta kaldığı, her şeyin tepedeki adamın müdahaleleriyle biçimlendiği bir futbol dünyası ile karşı karşıya değil miyiz? Gezi’ye destek verir gördüğü Beşiktaş’ın çArşı grubuna karşı, yandaş 1453 grubunu ortaya çıkaracak kadar her şeye doğrudan müdahil değil mi Başbakan? HHH Futbol dünyası tepeden tırnağa başbakan tarafından biçimlendirilmekte olduğuna göre, dünya kupasındaki sonuçlardan da onun sorumlu tutulması doğal değil mi? Şimdi söyleyin bakalım, Yurt gazetesi manşetinde haksız mı? Yalnızca futbol değildir söz konusu olan. Nasıl giyineceğimizden, sokakta nasıl yürüyeceğimize, parkta nasıl oturacağımıza, mahbubemiz ile yan yana nasıl duracağımıza, ne yiyip, ne içeceğimize, ne giyip ne çıkaracağımıza, başımıza neyi nasıl takacağımıza, kaç çocuk sahibi olup, onları nasıl doğuracağımıza kadar yaşamın her, ama her alanındaki davranış biçimlerimiz tek adam başbakan tarafından dayatılmaktadır. Yaşamın her alanında söz sahibi olan bu tür rejimlere totalitarizm denir ve çoğu zaman da, başta bulunan egemenin adıyla anılır. Bu durumda bizim totaliter rejimimizin adı da Tayyibizmdir. Tayyibizm ve benzeri totaliter rejimlerin otoriter olup olmadıklarını sormak, nerelere geldiği belli olan Türkiye için “Nereye gidiyoruz” demek kadar abestir. Çünkü nasıl Türkiye için artık sorulacak soru “Nereye geldik” ise ve nereye gidiyoruz geride kalmışsa, her türlü otoriterizmden fersah fersah ileride olan totaliter Tayyibizm için de, otoriterlik durağı çok ama çok gerilerde kalmıştır. HHH Totalitarizmin vesayeti her türlü askeri vesayetten de daha koyu olduğu için totalitarizme gidiş yolunda ilerlerken askeri vesayetin kaldırılmış olmasının bir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü bu durumda askeri vesayet yerine beterini getirmek için tasfiye edilmiş bulunmaktadır. Totalitarizmde kişinin huzur bulması ancak hayatını A’dan Z’ye buyurganın talimatı doğrultusunda yaşamasıyla mümkündür. Bu durumda totalitarizmde ve şu anda onun ülkemizdeki uygulamı olan Tayyibizmde huzur bulmanın mümkün olup olmadığını takdirlerinize sunarım. Totalitarizmde tek özgürlük vardır: İtiraz ve tereddüt etmeden, buyurganın buyruklarına boyun eğme özgürlüğü. Tayyibizmin özgürlük ve demokrasi paketleri de, yukarıda tanımını verdiğimiz temel özgürlük çizgisine uygun doğrultudadır. Onlara yakından baktığınızda, söylendiği gibi özgürlük olup olmadıkları daha iyi ortaya çıkar. Örneğin örtünme özgürlüğünü alalım ele: Örtünme özgürlüğünün var olabilmesi, ancak örtünmeme özgürlüğünün varlığına bağlıdır. Eğer biri yoksa öbürü de yok demektir. Peki, totalitarizm egemen olduğu ülkelerde ne getirir? Yanıt basittir: Tayyibizm futbolda Türkiye’ye ne getirdiyse, onu yani dünya 3.’lüğünden, dünya 58.’liğine dikey düşüşü. Esir mi sanık mı? MEHMET MENEKŞE AMASYA Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs’ta meydana gelen bombalı saldırılarla ilgili RedHack tarafından yayımlanan ve olayın El Nusra Cephesi tarafından yapıldığına ilişkin belgeleri sızdırdığı iddia edilen er Utku Kalı, 21 Ekim’de hâkim karşısına çıkacak. Gördüğü baskılar nedeniyle intiharın eşiğine gelen Kalı ise hastanede tedavi görüyor. Kalı’nın avukatı da olan ablası Ceren Kalı, baskılar nedeniyle kardeşinin hastanede kendisini yaraladığını belirterek, “Görüşmemize izin vermiyorlar. Olduk RedHack tarafından yayımlanan Reyhanlı belgelerini sızdırmakla suçlanan er Utku Kalı, pazartesi günü hâkim karşısına çıkacak. Kardeşinin aynı zamanda avukatlığını da yapan Ceren Kalı, Utku Kalı’nın gördüğü baskılar nedeniyle hastanede kendini yaraladığını söyledi. Ceren Kalı, ‘’21 Ekim’de mahkeme var ve burada ifade verebilecek mi bilmiyoruz’’ dedi. ça endişeliyiz” dedi. Kalı davasını takip eden CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ise “AKP müttefiki El Nusra Reyhanlı’yı kana bulayıp 53 insanımızı katletti, fatura er Utku Kalı’ya çıkarıldı” diye konuştu. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs’ta meydana gelen ve 53 kişinin öldüğü saldırılarla ilgili RedHack tarafından yayımlanan belgelerde Suriye’de faaliyet gösteren El Kaide yanlısı gruplara ulaştırılmak üzere hazırlandığı iddia edilen bomba yüklü araçlara ilişkin detaylara yer verilirken bu araçların Suriye tarafından arandığı bilgisi Jandarma İstihbarat raporlarıyla ortaya çıktı. Amasya İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı E Tipi Kapalı İnfaz Kurumu jandarma karakolunda er olarak askerlik yapan Utku Kalı, belgeleri RedHack’e sızdırdığı iddiasıyla tutuklanarak, Sivas 5. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askeri Cezaevi’ne konuldu. Cezaevinde gördüğü baskılar va tecrit sonucu psikolojisi bozulan ve intiharın eşiğine gelen er Kalı, “travma sonrası stres bozukluğu” tanısıyla 5 Eylül’de Erzurum Fevzi Çakmak Askeri Hastanesi’ne yatırıldı. İki hafta sonra “iyileşti” denilerek ta İntiharın eşiğine geldi ALEVİ ÖRGÜTLERİ: Diyanetin esaretine girmeyiz Cem Vakfı’nın Alevi dedelerini Diyanet çatısı altına alma girişimine tepki gösteren Alevi dernekleri, ‘’AKP eliyle türedi, devşirme bir Alevilik yaratılmak isteniyor’’ dediler. MEHMET MENEKŞE 21 Ekim’de hâkim karşısına çıkacak olan Utku Kalı’nın, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde defterine yazdıkları sosyal paylaşım sitelerine yansıdı. burcu edilen Kalı, yeniden cezaevine gönderildi. 4 hafta önce Cumhuriyet Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda muayene edilen Kalı, tedavisi için Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edildi. Ancak askeri yetkililerin girişimleri sonucu Kalı’nın tedavisine GATA’da devam edilmesine karar verildi. Doktorların, tedavinin kesintiye uğratılmaması yönündeki uyarılarına karşın, Kalı’nın sivil bir hastanede kalmasına izin verilmedi. “Devletin gizli belgelerini açıklamak” suçundan 25 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Kalı, 21 Ekim’de Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. Kalı’nın ablası ve avukatı Ceren Kalı, “Başından beri haksızlıkla, hukuksuzlukla karşı karşıya kaldık. Kamuoyunun bize desteğiyle çok ciddi zorlukları, haksızlıkları göğüsleyebildik. Delil toplama adı altında hukuka aykırı arama yapılamaz. Tutuklu hastaların da hakları vardır. İşkence hiçbir ad, şekil, bahane adı altında kabul edilemez” dedi. Kardeşinin askeri hastanede yatırıldığını ve durumunu bilmediklerini vurgulayan Kalı, “Bir infaz koruma memurunun hakarete varan eylemi nedeniyle hastanede kendisini yaraladı. Oldukça endişeliyiz. Görüşmemize asla izin verilmiyor. 21 Ekim’de mahkeme var ve burada ifade verebilecek mi bilmiyoruz” diye konuştu. AMASYA Fethullah Gülen’in isteğiyle camicemevi projesinin temelini atan Cem Vakfı’nın, 2 Kasım’da 1500 civarında Alevi dedesi ve kanaat önderinin katılımıyla, Bostancı Gösteri Merkezi’nde yapacağı toplantıda, Alevi dedelerinin Diyanet’e bağlı Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı’na bağlanacağı, Alevilere ait derneklerin lağv edilerek, mal varlıklarının Cem Vakfı’na devredileceği iddia edildi. Projeye tepki gösteren Alevi derneklerinin temsilcileri, Cem Vakfı’nın AKP’nin asimilasyon projesine ortak olduğunu belirterek, “Yol düşkünü olurlar” dedi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül: Yapılmak istenen Aleviliği esir almak, Diyanetin esareti altına sokmaktır. AKP bütün bunları yaparken, Diyanet İşleri Başkanlığı, geleneksel Türk İslamcı akıl ve İzzettin Doğan’ı kullanıyor. AKP eliyle türedi, devşirme bir Alevilik yaratılmak isteniyor. Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir: İzzettin Doğan’ın hükümetin yaratmak istediği Alevilik için çalıştığını bu toplum biliyor. Bu saatten sonra biz Aleviler olarak işbirlikçi, asimilasyon projelerinde yer alanlara asla taviz vermeyiz. Aklı başında hiçbir dedemiz bu asimilasyona, İzzettin Doğan’ın ayak oyunlarına, hükümetin işbirlikçilerine ne destek olur ne de katkı sunar. Alevi Dernekler Federasyonu Genel Başkanı Hüsniye Takmaz: İzzettin Doğan’ın yapacağı bu toplantı ile maalesef AKP’nin yöntemine hizmet etmekten başka bir şey değil. Tahtacılar Derneği Kurucu Genel Başkanı Mehmet Şahin: AKP hükümetinin vereceği ulufelere kanarak, yolumuza ve kutsalımıza ihanet edecek dedeler, “Yol Düşkünü” olurlar. Dedelerimizin bu oyuna gelmeyeceğini, bu tuzaklara düşmeyeceğini ve AKP’nin işbirlikçi kurumlarının davetlerine katılmayacağına inancımız tamdır. Aygün: El Nusra’yı aklama çabası Utku Kalı’yı Sivas Askeri Cezaevinde ve Erzurum Fevzi Çakmak Askeri Hastanesi’nde ziyaret eden CHP Tunceli Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyon Üyesi Hüseyin Aygün ise şunları söyledi: “AKP müttefiki El Nusra Reyhanlı’yı kana bulayıp 53 insanımızı katletti, fatura er Utku Kalı’ya çıkarıldı. El Nusra katillerini aklamak için faturayı bir küçük askere çıkarıyorlar, toplumun önüne bir kurban atıyorlar. Oysa o kurban bizim gözümüzde bir kahramandır. Çünkü dinci teröristlerin katliamını önceden askerlerin tespit ettiğini ama hükümetin hiçbir önlem alamadığını, almadığını ortaya koymuştur. Bu bakımdan eylemi kahramanlıktır, suçlanması değil, ödüllendirilmesi gerekir. El Nusra’ya destek verenler, vatana ihanetle yargılandıkları zaman er Utku Kalı’ların da itibarları iade edilecektir.” KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILIM ORANINDA UTANÇ VERİCİ TABLO Afrika’dan da gerideyiz İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 29.5 olarak belirlendi. CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, Türkiye’nin bu rakamla pek çok Afrika ülkesinin bile gerisinde kaldığını söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 veya 4 çocuk önerisinin rakamları düzeltmek yerine, kadınları işgücünden çekmeye yönelik sonuçlar doğuracağını vurguladı. Hazırladığı soru önergesine Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan yanıt geldiğini, 2012 yılına ait kadının işgücüne katılım oranının çok düşük çıktığını belirtti. Babacan’a ayrıca dünyada nüfus artış hızını yükselterek kalkınan ve vatandaşlarının kişi başına gelir düzeylerini artıran bir ülke olup olmadığını soran Türeli, yaşlanan nüfusun çalışma çağındaki nüfus oranını düşürdüğü yönünde yanıt verildiğini söyledi. Türeli, “Nüfusu artarak hangi ülkenin geliştiği ve zenginleştiği görülmüştür? Her aileye en az 3 veya 4 çocuk önerisinin sadece bir öneri olarak kalmayıp ekonomiyle ilgili bakanlar tarafından ciddiye alınması ve bu çerçevede nüfus artış hızının artışını özendirecek politikaların oluşturulmaya başlanması vahim bir durumdur” dedi. Türeli, Türkiye’nin daha fazla nüfusa değil, nitelikli eğitime gereksinim duyduğunu belirtti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle