19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2013 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER [email protected] Dış Haberler Servisi Bu yıl ki Nobel Barış Ödülü’nün sahibi, son dönemde adı Suriye kriziyle gündeme gelen Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) oldu. Norveç’in başkenti Oslo’daki Nobel Komitesi, Genel Direktörlüğü’nü Türk diplomat Ahmet Üzümcü’nün yaptığı OPCW’nin “kimavori aday Malala’ydı yasal silahların ortadan kaldırılmaBu yılki Nobel Barış Ödülü listesi 259 sı için harcadığı kapsamlı çabalar” aday ile rekor kırmıştı, ancak bahisçinedeniyle Barış Ödülü’ne layık görüller en büyük şansı Malala Yusufzay’a düğünü açıkladı. Komite, Suriye’de veriyordu. Malala, Pakistan’da kız çokimyasal silah kullanılmasıyla ortacuklarının okula gitmesi için yürüttüğü ya çıkan gelişmelerin bu silahların imkampanya nedeniyle Taliban’ın hedefi hasının gerekliliğini bir kez daha gözolmuş, geçen yıl uğradığı silahlı saldırıler önüne serdiğine işaret etti. Nobel da başından ağır yaralanmıştı. Ardından Komitesi, OPCW’ye telefonla ulaşada tedavi için İngiltere’ye gitmiş ve sağÜzümcü Malala mayınca ödülü tweetter’dan duyurdu. lığına kavuşmasının ardından bu ülkeOPCW’ye ödülün verilmesi sürpde eğitimine devam etmeye başlamıştı. Pakistan’da kız çocukları için verdiği mücadeleyle tanınan ve Taliban’ın saldırısına riz yorumlarını da beraberinde getirirPakistan Talibanı dün yaptığı açıklauğrayan Malala, Nobel Barış Ödülü’nün en büyük adaylarındandı. Ancak ödül ken bu çerçevede Pakistan’da kızların mada, ödülün Malala’ya verilmemesiSuriye’nin kimyasal silahlarını imha etme görevini yürüten OPCW’ye gitti. (AFP/AP) da eğitim görmesini savunduğu için geni memnuniyetle karşıladığını duyurdu. çen yıl Taliban kurşununun hedefi olan Nobel Barış Ödülü’nün açıklanması 16 yaşındaki Malala Yusufzay’ın son ze cesaret verecek, dünya barışına ve bahsetmek mümkün mü? Şu anda ölen öncesinde ise Avrupa Parlamentosu Sakana kadar öne çıkan isim olduğuna işa güvenliğine katkıda bulunacaktır” de insan sayısı 120 bini geçti. Bu ölümler harov İnsan Hakları Ödülü’nün bu yılret ediliyor. di. Üzümcü, Suriye’de 27 denetçilerinin farklı konvansiyonel silahlarla yapılBM destekli örgütün ismi son dönemde görev başında olduğunu ve kimyasal si makta. Böyle bir ödülün, kimyasal si ki sahibi Malala oldu. 50 bin Avro tutaSuriye’nin kimyasal silah stoku ve üretim lahların döküm ve imha işlemini başlat lahları önleme örgütüne veriliyor ol rındaki para mükafatı, 20 Kasım’da getesislerinin imha edilmesi için başlatılan tığını söyledi. ması, ölümlerin başka yöntemlerle ya nel kurulda düzenlenecek törenle verilegirişimde öne çıktı. ABD ile Rusya’nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, pılabileceğine cevaz vermenin değişik cek. Sovyet bilim adamı ve rejim aleyhtarı geçen ay üzerinde uzlaştığı ve Şam reji Üzümcü’yü arayarak kutladı. Gül, “Ör bir anlatımıdır.” Andrei Sakharov adına düzenlenen ödül, minin de kabul ettiği anlaşma, Suriye’nin gütün başında değerli bir Türk diploBüyükelçi Üzümcü’nün 2010 yazından 1996 yılında Türkiye’den Leyla Zana’ya tüm kimyasal silah programının 2014 orta matının olduğu bir dönemde böyle bir beri genel direktörlük görevini yürüttüğü verilmişti. CNN’de önceki gece Christilarına kadar tasfiye edilmesini öngörüyor. ödülü kazanmasını da anlamlı buluyo OPCW, yaklaşık 1.25 milyon dolarlık No ane Amanpour’a röportaj veren Malala, Yaklaşık bir hafta önce de örgüte bağlı uz rum” diye konuştu. TBMM İnsan Hak bel Barış Ödülü’nü 10 Aralık’ta düzenlene insanlara daha çok yardım etmek amacıymanlar Suriye’nin kimyasallarını imha iş larını İnceleme Komisyonu Başkanı Ay cek törenle alacak. Bu arada Norveç dev la bir gün ülkesinin başbakanı olmayı ümit lemine başladı. OPCW, görevin tamamla han Sefer Üstün ise ödülün OPCW’ye let televizyonu NRK, 2013 Nobel Barış ettiğini belirtti. Nobel Barış Ödülü’nün venabilmesi için bu hafta başında Suriye’de verilmesini eleştirdi. Üstün, işin içerisin Ödülü’nün OPCW’ye verileceğini resmi rildiği isim ya da kurumlar geçmişte tartarafları ateşkese çağırmıştı. de Üzümcü’nün olmasının gurur veri açıklamadan yaklaşık bir saat önce duyurBBC’nin haberine göre örgütün Başka ci olabileceğini belirterek şöyle konuştu: du. NRK geçen yıl da resmi açıklamadan tışmalara da neden olmuştu. Geçen yılki nı Üzümcü, ödül sonrası Eurovision ajan “Ancak işin esasına girdiğimizde, in bir saat önce geçtiği haberde, 2012 Nobel ödülün Avrupa Birliği’ne, 2009’da da ABD sına yaptığı açıklamada, “Bu ödül bizim san zekâsı ve kamuoyu ile alay eden bir Barış Ödülü’nün Avrupa Birliği’ne veri Başkanı Barack Obama’ya verilmesi kimi çevrelerce eleştirilmişti. için büyük önem taşıyor. Personelimi durum var. Suriye’de barışın b’sinden leceğini bildirmişti. Barış ödülüne Suriye damgası direktörlüğünü Türk diplomat Üzümcü’nün yaptığı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) bu yılki Nobel Barış Ödülü’nün sahibi oldu u Genel Kamu Alanının Fethi Değerli okurum Dinçay Tüfenk, “Çarşaf Demokrasisi” isimli yazım üzerine İlhan Selçuk’un günümüze ışık tutan yazılarından birini göndermiş: “Arşiv fareliğine soyununca” diyor Tüfenk; “İlhan Ağabeyimizin 30.12. 2006 günkü yazısında, ilkini 2004’te yayımladığı, ‘Tüyler Ürpertici Bir Belge’yi yorum yapmadan sunuşu geldi aklıma. Ben (Selçuk’un yazısının) başlıkları ile yetineyim: “21 Ağustos 2001 günü gazetelerin birinci sayfalarında Erdoğan’ın bir konuşması yayımlandı... Recep Tayyip’in söyledikleri ilginç!.. Madde madde diyor ki: 1)“Laiklik tabii elden gidecek..” 2) “Laik ve Müslüman olunmaz..” 3) “Egemenlik Allah’ındır..” 4) “AB’ye girmeyeceğiz..” 5) “Anayasayı sarhoşlar hazırladı..” 6) “Ümmetçilik tutar..” 7) “Terör Meclis’te..” 8) “Doğumları kadın yaptıracak..” 9) “Hazmettirerek geliyoruz..” 10) “Kıyam başlayacak..” F enaryoyu değiştirmeye geliyoruz!’ İlhan Selçuk yukardaki belgeyi, “ajanda”nın “açık ilanı” olarak besbelli mimlemiş ki farklı vesilelerde iki kez yayımlamış... Orijinalini bulduğum yazının 9. maddesi bilhassa önemli: “.. Şimdi artık millet yalnız aktörleri değil, senaryoyu da değiştirmeye talip!..” diyor bu bölümde Tayyip Erdoğan: “Bu çalışmalarımız senaryoyu değiştirme çalışmalarıdır. Biz onun için geliyoruz. Bu düzenin koruyucusu olamayız, bu mümkün değil. Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar.” Yazısının sonunu Selçuk şöyle bağlıyor: “Başbakan Erdoğan’ın 1996’da yaptığı bu konuşma, 2001’de tüm gazetelerde yayımlandı; harfi harfine kanıtlanmış bir gerçek belgedir. Peki, Erdoğan değişti mi? Yoksa takıyye mi yapıyor?... Başbakan Recep Tayyip adına kimseye güvence verebilecek konumda değilim; bunu yalakaları yapıyorlar... Ancak şu söylenebilir: Erdoğan hiçbir zaman bir özeleştiri yaparak değiştiğini açıklamadı.” Erdoğan’ın baştan göstere göstere ilan ettiği “ajanda”nın, “temel atma” dönemi geride bırakılarak bundan böyle anlaşılan “davanın taşını gediğine koyma” dönemine girilmiş bulunuyor! AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun bizzat başvurduğu terimlerle buna; “(AKP’nin ilk on yılını kapsayan) ‘tasviye’ sürecinden… (ikinci on yılına yayılacak) ‘inşa’ dönemine” geçiş de diyebiliriz. “Geçmişin tasviye edilip yeni Türkiye senaryosunun” vizyona sokulduğu geçiş döneminde şimdi işte “kamu alanın fethi” yaşamsal önem kazanıyor. Selçuk’un yazısını hatırlatan “arşiv faresi” okurumuz Tüfenk; iletisinin başına bu sebeple “Kamu Alanını Fetih Savaşı” başlığını koymuş. Yanına, bu ifadenin de benim aslında 21.10.2010 tarihli yazımdan alınmış olduğu notunu düşmüş… “Kamu Alanını Ele Geçirme Savaşı ve Riya” başlıklı o yazıda, Suudi Arabistan ve İran gibi içi başkadışı başka yaşamların hüküm sürdüğü ülkelerde; kamu alanı ile özel yaşam arasındaki uçurumlara dikkat çekmiştim. “İran’da da Suudi Arabistan gibi yaşam maskeli balo gibi” demiştim: “Kapı eşiğinin dışında kara çarşaf ve tesettür. İçerde frapan giysiler, dekolteler, kadınerkekli parti/yemekler ve.. su gibi akan içkiler… “Şeriat rejimlerinin hali bu olduğuna göre; dava demek yüce inanç uğruna korunup/kollanan bir alkol yasağı değil. Mesele inanç olsa; (İran Devrim Muhafızları) ‘Pasdaran’ (doğrudan doğruya yönettiği) içki karaborsasına girmez. Suudi Arabistan’ın din polisi, ‘sıradan kul’ ile (ev partilerinde her özgürlüğüne göz yumduğu) ‘prens’ ayrımı yapmaz. Bu örnekler bize, en iddialı şeriat ülkelerinin dahi içki yasaklarını; ‘kamu alanına hükmetmek’ adına yürüttüğünü gösteriyor. Suudi Arabistan’la İran’ın uygulamalarından kapalı kapılar ardında savsaklanan ‘içki yasaklarının’, sadece bir ‘güç / iktidar aracı’ olarak kullanıldığını açıkça görebiliyoruz. İçki yasağı; kamu alanını kimin kontrol ettiğini tayin eden bir güç gösterisinden ibaret. Türkiye’de de seferberlik halindeki baskı yalnız bunun için, ‘kamu alanını ele geçirmek / kamu alanına el koymak’ adına yapılıyor… Artık bu ‘mahalle baskısı’ değil sevgili okurlar. ‘Mahalle baskısı’ dört koldan girişilen bu büyük seferberliği tanımlamakta yetersiz kalıyor. Bu düpedüz ‘kamu alanını fetih’ savaşı!” HHH Şimdi işte bu savaşa bir cephe daha eklendi: Kamu alanını, içkinin yanı sıra “dekolte kadınlardan” da arındırmak cihadı! Üstüne bir de Gezi’ye “camikışla” ikilisi dikilebildi mi; “fetih” tamamlanmış olacak. ‘S BBC’NİN YORUMU Cihatçılar, Ankara’nın yeni sorunu İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ Dış Haberler Servisi BBC, Suriye’de Beşşar Esad yönetimine muhalif gruplar arasında ağırlığı artan El Kaide bağlantılı örgütlerin varlığının Türkiye için “sorun oluşturmaya başladığı” yorumunu yaptı. BBC, Şam kaynaklı haber analizinde, El Kaide’nin Suriye’nin kuzeyindeki bazı noktaları ele geçirmesiyle, “Türkiye’ye komşu olduğu” tartışmalarını alevlendirdiği ve Suriye’de El Kaide varlığını en son fark eden ülkelerden birinin Türkiye olduğu savunuldu. Uluslararası platformda Türkiye’nin El Kaide’yi desteklediği yönündeki görüşün güçlendiği belirtilen yazıda, örgütün Türkiye açısından sorun oluşturmaya başladığı 3 nokta şöyle sıralandı: 4 Türkiye’nin El Kaide’yi desteklediği yönündeki uluslararası görüş. 4 Türkiye’nin güney sınırında süren El Kaide’nin, Özgür Suriye Ordusu ve Kürt örgütü PYD ile savaşında Türkiye’nin taraf seçmek zorunda kalacağı eşiğe dayanması. 4 Suriye’ye savaşmaya giden en az 500 Türk vatandaşının olduğu bildiriliyor. Bu savaşçılar Türkiye’ye yönelik eylemlerde keşif yapma, bağlantı kurma, eylem için gerekli malzemelerei sağlama gibi birçok zahmetli süreci kolaylaştırabilir. Yazıda, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan, sayıları bin ile 3 bin arasında değişen “kaçakçı gruplarla sınırda yaşanan gerginlik ve çatışmalara” ilişkin duyuruların, Suriye’nin kuzeyinde bir rant yapısı oluştuğunu ortaya koyduğu belirtilerek, “Türkiye’nin hamleleri Türkiye uzantıları olan bu rant gruplarının da öfkesini çekebilir” denildi. Suriye krizinin Türkiye’de mezhepçi bir bakış açısını ortaya çıkardığı kaydedilen yazıda, “Şehadet ve cihat” gibi kavramlar ve dini içerikli söylemlerin Türk halkının önemli bir kısmı için de kutsal kavramlar olduğunu, Türkiye’de sertleşecek dini referanslı söylemlerin halk içindeki bazı kesimleri El Kaide ideolojisine yaklaştırabileceği vurgulandı. Yazıda daha sonra, “Türkiye’nin El Kaide’yi ne kadar tanıdığı, mücadele için gerekli deneyim ve donanıma sahip olup olmadığı, en önemlisi de bu konuda siyasi kanatla güvenlik kanadının ortak bir kanaat ve kararlılığa varıp varmadığı gibi soruların cevapları belirsizliğini koruyor” denildi. Türkiye’ye El Kaide suçlaması Dış Haberler Servisi İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) dün yayımlanan raporunda, Suriye’de muhaliflerin geçen ağustos ayında Lazkiye şehrinde 190 sivili öldürdüğünü, bunlardan 67’sinin infaz edildiğini bildirdi. Raporda, katliamın Şam yönetimi yanlısı Alevilere yönelik olduğu, 200 kişinin de rehin alındığı belirtildi. HRW’ye bilgi veren çok sayıda kaynağın ifadelerine göre, muhalif gruplarda yer alan yabancı savaşçıların çoğu Suriye’ye Türkiye üzerinden giriyor. Silahlarını da Türkiye üzerinden Suriye’ye sokan savaşçılar, para ve diğer ihtiyaçlarını da Türkiye’den karşılıyor ve tedavi için yine Türkiye’ye çekiliyorlar. Örgüt raporunda, Türkiye’ye, sınır devriyelerinin artırılmasını, haklarında sistematik olarak insan hakları ihlallerine karıştığına ilişkin güvenilir bilgi bulunan gruplara mensup savaşçıların ve bu savaşçılara ulaştırılan silahların ülkeye giriş ve hareketlerinin kısıtlanmasını da tavsiye etti. Örgüt, Türkiye’nin, Suriye’de savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediğinden, bu suçların işlenmesine katıldığından kuşku duyan ya da komuta sorumluluğuna sahip kişileri soruşturma ve kovuşturma sorumluluğu bulunduğunu da savundu. “Kanlarını hâlâ görebilirsin: Muhalif Güçlerin Lazkiye Kırsalında Gerçekleştirdiği İnfazlar, Rasgele Ateş Açmalar ve Rehin Almalar” başlıklı 105 sayfalık raporda, Alevi köylerine yönelik operasyonun ilk günü olan 4 Ağustos’ta sivillerin öldürüldüğüne dair kanıtlar sunuluyor. Saldırıda rol alan El Kaide bağlantılı “Irak ve Levant İslam Devleti” ile “Muhacir ve Ensar Ordusu” gruplarının büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan rehineleri hâlâ elinde tuttuğu belirtildi. HRW Ortadoğu Direktör Vekili Joe Stork de “Bu ihlaller birtakım kendini bilmez savaşçıların gerçekleştirdiği münferit vakalar değildi. Bu operasyon Alevi köylerinde yaşayan sivil halka yönelik koordineli ve planlı bir saldırı” diye konuştu. Raporda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’yi derhal Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) sevk etmesi gerektiğini de savundu. Örgüt, operasyon için kaynak yaratan, operasyonu örgütleyen ve icracısı olan grupların Ahrar el Şam, Irak ve Levant İslam Devleti, El Nusra Cephesi, Muhacir ve Ensar Ordusu ile Sukur el İz örgütleri olduğunu da duyurdu. ‘Taşı gediğine koyma’ dönemi Türkiye’de Kilyos sahili açıklarında durdurulan tekneye yapılan operasyonda, Romanya’ya kaçak olarak gitmek isteyen Suriye uyruklu çoğu kadın ve çocuk 102 kişi yakalandı. (DHA) Bir teknede 102 kaçak ROMA(AA) İtalya ’nın Lampedusa Adası açıklarında geçtiğimiz hafta yaşanan tekne faciasının ardından dün kaçak bir göçmen faciası daha yaşandı. 250 kadar kaçak yolcuyu taşıdığı belirtilen teknenin batması sonucu ilk belirlemelere göre 10’u çocuk 50 kişi yaşamını yitirdi. Afrika’dan Avrupa’ya kaçış trafiğinin en yoğun olduğu yollardan biri olan Sicilya Kanalı’nda geçen hafta 518 kişiyi taşıyan teknenin batması ve 339 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından, dün 250 kaçağın bulunduğu bir başka tekne daha battı. İtalyan haber ajansı ANSA, kaçakları taşıyan teknenin Malta karasularında alabora olduğunu bildirirken teknenin, batmadan önce zor durumda olduğu sırada bir Malta uçağı tarafından görüldüğünü aktardı. ANSA, olayın, geçen hafta kaçakları taşıyan teknenin batmasıyla trajedi yaşayan Malta’ya komşu ada Lampedusa’ya da 60 mil uzaklıkta meydana geldiğini bildirdi. Habere göre, Malta Deniz Kuvvetleri 150, İtalyan Deniz Kuvvetleri de 56 kişiyi kurtardı. Mısır’ın İskenderiye kenti açıklarında da kaçakları taşıyan teknenin batması sonucu 12 kişi öldü. ÖLÜME AÇILDILAR Kerry’nin model ülkesi Malezya Dış Haberler Servisi ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, çok inançlı, modern ve girişimci yapısıyla Malezya’nın dünya için model olduğunu savundu. Asya turunun son ayağı Malezya’da yaptığı açıklamada, Kerry Malezya’yı bu özellikleriyle ABD’nin değerli bir Müslüman müttefiki olarak nitelendirdi. Malezya’daki gençlerin “Arap Baharı” için ilham kaynağı olduğunu da kaydeden Kerry, başkent Kuala Lumpur’da çoğunlukla genç girişimlerin katıldığı toplantıda yaptığı konuşmada, “Burada Malezya’da farklı kültür, inançlardan olan insanlar uzun zamandır birbirleriyle iletişim içinde” dedi. Kuala Lumpur’daki dünyanın en yüksek ikiz gökdelenlerine işaret eden Kerry bunun modern mimarinin, geleneksel Müslüman dizaynının, Malezya vizyonunun ABD mimarı ve Asyalı inşaatçılarla harmanlandığını dile getirdi. Kerry, “Birlikte, Malezya’nın bir pazar yeri olmasından daha çok insan ve ekonomik mozaiği, dünya için bir model olduğunu gösteriyorlar” diye konuştu. Ancak Kerry’nin Malezya’da ayrımcılığa uğradıkları şikâyetiyle sık sık gündeme gelen başta Çin kökenliler olmak üzere azınlık gruplardan bahsetmemesi dikkat çekti. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman, resmi dini İslam olan Malezya’nın kimi bölgelerinde şeriat mahkemeleri yürürlükte. Geçmişte AKP’nin de Malezya modelini ele aldığına yönelik tartışmalar gündeme gelmişti. Eski ABD Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey isimlerinden Richard Holbrooke 2007 yılında Türkiye ve Malezya benzetmesi yaparak “11 Eylül’den beri ABD, dünyanın her yerinde ılımlı İslam demokrasileri istiyor. İşte, sadece iki tane var: Türkiye ve Malezya...” demişti. ABD ‘Pakistan Talibanı’nın ‘iki numarasını’ yakaladı Dış Haberler Servisi ABD Dışişleri Bakanlığı, Pakistan Talibanı’nın iki numarası Latif Mehsud’un, yapılan operasyonla yakalandığını duyurdu. ABD özel birlikleri geçtiğimiz hafta Libya’da düzenlediği operasyonda 15 yıl önce Kenya ve Tanzanya’daki Amerikan Büyükelçilikleri’ne yapılan bombalı saldırılarda rol aldığı gerekçesiyle aranan üst düzey bir El Kaide liderini ele geçirmişti. Kerry, Malezya ziyaretinin ardından dün sürpriz bir şekilde Afganistan’a gitti. (AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle