22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK AKP 10 yıldan bu yana iktidar ve tek başına ülkeyi yönetiyor... AKP iktidarı başta medya olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarda, sendikalarda, demokratik kitle örgütleri üzerinde baskı, sindirme, yıldırma yöntemi uyguluyor. Demokrasimiz topal ördekten daha beter oldu, bir türlü gelişmiyor, özgürlükler yaşam biçimi olmuyor... 2013 yılının ilk ayı bitiyor... Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyon, tıpkı İzmir’e yapıldığı gibi... CHP’li belediyelere yönelik baskılar, yıldırma operasyonları yerel seçim yaklaştıkça daha da ivme kazanacak. Peki, Türkiye’de PKK şiddetine, AKP’ye karşı, merkezileşmeye doğru tutarlı bir tavır sergileyecek sol ve sosyal demokrasi hareketi var mı? ??? Daha doğrusu evrensel sosyal demokrasiyi özümsemiş, barış, eşitlik, adalet kavramlarını öne çıkaran sosyal demokrat bir parti var mı? Yok! CHP’de parti içi hesaplaşmayı izlerken partinin ne hale geldiğini görüyorum. Hiçbir birikimi olmayan, “ulusalcılığı” etnik kimlik olarak görenlerin sayılarının ne yazık ki parti içinde, sayıları az olmasına karşın etkili olduklarını görüyorum. Özde değil sözde Atatürkçü olan, MHP’den bile daha fazla milliyetçi kimlikle ortaya çıkan bu kişileri ben bulmadım, bulanlar düşünsün! ??? CHP içinde yuvalananların asıl hedefi Kemal Kılıçdaroğlu... Kılıçdaroğlu’nu devirmek için Sezgin Tanrıkulu ve Hüseyin Aygün üzerinden vurup, etnik kimliği öne çıkararak, her Kürt yurttaşımızı potansiyel terörist olarak görüyorlar. Kemal Satır, Turhan Feyzioğlu gibi CHP’li ağır toplar başkaldırdı. CHP’nin “demokratik sol hareketi”ni sosyalist, komünist, Atatürkçülükten, Cumhuriyet değerlerinden vazgeçmek olarak gördü. 48 milletvekili ve senatör CHP’den istifa edip Güven Partisi’ni kurdu. 1973 seçimlerine Bülent Ecevit’le gidilirken, parti yönetimi “ortanın solu” kavramının içini doldurdu ve başarı kazandı. Güven Partisi ise siyasal tarihimizin çöplüğüne gömüldü... CHP’de 43 yıl önce yaşanan gelişmeler bugün de yaşanıyor... Yeni CHP’yi eleştirenlere bakınca o yılları anımsadım... Demokratik sol hareketi “solculuk, sosyalistlik, Allahsızlık, laiklikten, Atatürk ilkelerinden ödün vermek” gibi değerlendiren “baba” CUMHURİYET 30 OCAK 2013 ÇARŞAMBA GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada savunan ve tacirliğini yaptığı konudaki vaatlerinden kaynaklanan umutların boşa çıkmasını umursamayan RTE tipi bir başbakan ile nereye varılabilir? Böyle bir başbakana güvenilir, inanılır mı? Tabii gerçek demokrasinin işlediği ülkelerde bu soruların yanıtı kocaman bir ‘hayır’dır! Ama ülkemizde? ??? Başbakan TV’nin birinde, üstelik canlı yayında konuşuyor. Donanma Komutanı oramiralin istifasından, Donanma Komutanlığı’na atanacak oramiral olmamasından kaynaklanan şaşkınlığı örtbas etmenin telaşı içinde. Kişiliğinin vazgeçemediği alaturka kurnazlıkla, milyonların gözünün içine bakarak; …mahkemelerin suçunu saptayamadıkları subayların tutuksuz olarak duruşmalara katılmalarına hükmetmediğinden şikâyet etti. Bu koşullarda “o bölge” dediği Güneydoğu’da görev yapacak komutan bulamadıklarından, bu olgunun orduda moralleri etkilediğinden yakındı ve… …ordu ile ilgili bilinen bu gerçekleri dile getirdiği için olumlu karşılanan bu sözlerinin ardından, tutuklu general, subay ve astsubay ailelerinin umudunu kışkırttı. Suçu kanıtlanmamış tutuklu subayların tahliyelerini ve duruşmalara katılmalarını sağlayacak yasal olanaklar arayacaklarını müjdeledi. Bu açıklamanın öngördüğü koşulların yasayla nasıl sağlanacağı günlerce tartışıldı. MİT görevlilerine Başbakan’ın izni olmadan yargı yolunu kapayan yasa gibi bir yasa mı çıkarılacağı ya da 4. yargı paketine bir hüküm konularak mı soruna çare bulunacağını araştıran sorulara yanıt aranırken… ??? …kesinkes sorumlu oldukları konularda bile AKP’yi ve Başbakanını aklama marifetinin ustası, Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç, son Bakanlar Kurulu toplantısından sonra her daim sergilediği masum yüz ifadesi, yumuşak tondaki sesiyle çıktı ekranlara… …asker eşlerinin, tabii Başbakan’ın öne sürdüğü yasal olanakların masal olduğunu irdeleyen… …RTE’ye, vaatlerine güvenilemeyeceğinin altını çizen yorumlarını haklı çıkaran açıklamalar yaptı. ??? Asker eşleri Başbakan’ın açıklamalarını şöyle yorumlarla karşılamışlardı: “Bir yıl oldu. Bir şey söylemek ve yorum yapmak istemiyoruz” (Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un kızı). “Başbakan haklı bir konuya değindi. Umarım (yani umutsuz) yargı da bunu dikkate alır. Tıpkı MİT Müsteşarı’nda olduğu gibi” (Emekli Org. Çetin Doğan’ın eşi). “Biliyoruz ki onlar suçsuz… Sürecin de tutuksuz sürmesini istiyoruz” (Org. Bilgin Balanlı’nın kızı). “Kaçacak olsalar yurtdışından gelmezler. Başbakan’ın sözlerinin çok etkileyeceğini düşünmüyorum” (Tümg. Ayhan Gümüş’ün kızı) ve bir başka yorumun sahibi… …Tümgeneral İsmail Taş’ın eşi Nermin Taş; RTE’yi ve açıklamalarından sonraki süreci tanımlayan asker eşlerinin yorumlarının ne denli haklı ve gerçekçi olduğunu.. önceki gün değil, bir hafta önce şöyle özetledi: “Duyunca umutlanıyoruz, heyecanlanıyoruz ama pek de öyle ümitlenmiyoruz… …Çünkü (RTE) bir gün böyle konuşuyor, ertesi günü farklı şeyler söyleyebiliyor!” Ne siyasetçi ne de yazaryorumcu: Bir asker eşinden Başbakan’ın siyasal kimliğinin ve karakterinin kısa, özlü özeti... ??? Başbakan’ın sözünden çark edişinin gerekçelerine gelince: Bay Sözcü açıkladı: “Başbakanımızın belki konuşmasında dikkati çektiği konu, yargının yazılı hukuk karşısında tutuklamaların istisnai ama serbest yargılamaların kural olduğunu bir kez daha yargıya hatırlatmak içindir… …Yoksa onları (yargıyı) mecbur kılıcı bir (yasal) düzenleme yapmak da mümkün değil.” ??? RTE, bir hafta önce gerçekleşme olasılığı yüksek vaadini içeren defteri, böylece kapadı. Güya Katar’ın Suriyeli sığınmacılara yardımını sağlayacak uydurma bir gerekçe bularak; eşini, kızını yanına alarak Katar’a gitti. Tabii bir kez daha ne denli güvenilmez, sözüne inanılmaz başbakan olduğu kuralını bozmayarak! CHP ve Kılıçdaroğlu... Elbet ellerinde bir de eli kanlı PKK kozu var... Kürt sorununun çözümlenmesine karşı duruyor, ulusal tümlükten söz ederek “cambaza bak” oyununu örgütlerde “kör milliyetçilik” yaparak çok iyi kullanıyorlar. İsmet İnönü’nün 1965 seçimlerine giderken “ortanın solu” sloganı bir işe yaramadı, CHP’nin oyları düştü. Meclis’e TİP girince herkes şaşırdı. Kurultay toplandı yıllar sonra. Ecevit, İnönü’yü sandıkta yendi ve CHP’nin yeni lideri oldu. siyasetçilerin attıkları palavraları anımsadım. Benim önerim olacak bazı CHP’lilere... Altan Öymen’in ve Fikret Bila’nın kitaplarını okusunlar! ??? CHP elbette Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bir partidir. 40’lı yıllarda da CHP içinde aşırı milliyetçiler vardı. Bunlar CHP’ye çok zarar verdi. CHP içinden Demokrat Parti çıktı ve ilk seçimlerde iktidara geldi. Kemal Kılıçdaroğlu için ferman yazıldı... CHP gibi büyük bir parti, kimi derneklerin, gençlik ve demokratik kitle örgütlerinin, küçük partilerin kuyrukçuluğunda kutlamalar yapmaz. Kendisi yapar! CHP’nin gençlik kolları, kadın kolları yok mu? CHP ve Kılıçdaroğlu için son fırsat yerel seçimlerdir... CHP içinde yumruğunu masaya vurmalıdır Kılıçdaroğlu! Gümrük müfettişlerinin sumen altı edilen raporunda çarpıcı saptamalar yer aldı ‘Polisler dövülüyor’ İLHAN TAŞCI ‘Türkiye Ekonomisi ve Sağlık Turizmi’ konferansı Haber Merkezi TÜYAP’ta 27 Ocak 2013 Pazar günü 17. kez düzenlenen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı EMITT’te, Ekonomi Gazetecileri Derneği ve Özlem Türkmen Ajans İşbirliği ile, “Türkiye Ekonomisi ve Sağlık Turizmi” başlıklı bir konferans gerçekleştirildi. Yoğun katılımın olduğu konferansta, katılımcıların ortak düşüncesi, ülke olarak büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Türkiye’nin, sağlık turizminde yeterince gelişemediği tezi ağırlık kazandı. Konferans’ta bir konuşma yapan, Türkiye’de sağlık turizmi denilince sadece akla termal turizm olarak görülen kaplıcalar geldiğinden bahseden Ajans Başkanı Özlem Türkmen, son zamanlarda dikkat, çeken özellikle OrtaÖzlem Türkmen doğu pazarının ağırlıklı olarak ilgi gösterdiği saç ekim operasyonlarının, estetik ameliyatların ve göz lazer ameliyatlarının da unutulmaması gerektiğini söyledi. Seyahat Kültürü TV programcısı ve turizm yazarı Esra Alkan da düşüncelerini “Turizmde politika yapılmamalı. Çünkü, turizm söylemez, yapar. Arkeolojik kazı yapılan köylerin ve küçük yerlerin kalkındırılması, korunması ve sürdürülebilir turizmde desteklenmesi gerekiyor” şeklinde ifade etti. ANKARA Gümrük Bakanlığı bürokratlarının “suçlanması” nedeniyle sumen altı edilerek işleme konulmayan gümrük müfettişlerinin raporunda, Esendere Sınır Kapısı ve Sınır Ticaret Merkezi’nde yaşananlara ilişkin çarpıcı saptamalar yer aldı. Raporda, devletten haksız KDV iadesi almak amacıyla kurulan hayali ihracat yapılanmasının işleyişi anlatılırken, “Terör örgütü PKK’nin Esendere Sınır Kapısı’na nüfuz ettiği, görev yapan personelin psikolojisinin bozuk, korku ve endişe içinde olduğu, yasadışı eylemlerin merkezi konumuna geldiği” hatta “kapıda görevli polis memurunun darp edildiği” belirlemeleri yer aldı. Gümrük başmüfettişlerince hazırlanan ve 8 aydır Gümrük Bakanlığı’nda bekletilen Esendere Sınır Kapısı’nda gerçekleşen hayali ihracat ve kaçakçılık olayları ile PKK arasındaki parasal ilişkinin ortaya konulduğu raporda, bu işlemlerin yapıldığı kapıda yaşananlar da ayrıntılı olarak irdelendi. 16 Mayıs 2012 tarihli raporda öne çıkan değerlendirmeler şöyle: Sınır kapısında PKK nüfuzu: Terör örgütü PKK’nin Esendere Sınır Kapısı’na nüfuz ettiği, buradan yapılan ihracatların terör örgütünün finansmanına gittiği, bir anlamda terör örgütünün finans kaynaklarından birinin de Esendere Sınır Kapısı ve Sınır Ticaret Merkezi’nden yapılan kaçakçılık faaliyetlerinin veya ihracatların oluşturduğu, terör örgütü ile irtibatlı olan kişilerin Esendere Gümrük Kapısı’nda ithalatihracat işleriyle iştigal eden şirketlerin gümrük işlemlerine ilişkin bilgilerini elde ederek terör örgütü mensuplarına aktardıkları, bu bilgiler kullanılarak terör örgütü PKK adına sözde vergilendirme faaliyetlerinin yürütüldüğü, bunların da istihbari bilgi, yazışma ve duyumlarla sabit olduğu, ayrıca bu durumların da raporlara ve yazışmalara konu edildiği müşahede edilmiştir. Personel korkuyor: Esendere Sınır Kapısı ve Sınır Ticaret Merkezi’nin altyapı ve fiziki koşulları ile Yüksokova Hakkâri bölgesinin konumu ve durumunun gümrük işlemlerinin sağlıklı ve mevzuatın gerektirdiği şekilde yapılmasına engel teşkil ettiği, burada görev yapan personelin psikolojik durumunun bozuk; korku ve endişe içinde olduğu, bölgedeki koşulların ithalat, ihracat ve diğer gümrük işlemlerinin sağlıklı yapılmasına engel teşkil ettiği, dolayısıyla gümrük işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılamadığı, yapılmasının dahi imkânsız olduğu... İllegalitenin merkezi: Kapı ve sınır ticaret merkezinin bir anlamda kontrol edilemez ve denetlenemez bir durumda bulunduğu, buranın kendi kaderine terk edildiği, sorunların giderek kronik bir hal aldığı, burada oluşan düzensizlik ve kaos ortamının ise her türlü illegal faaliyetin yapılmasına imkân ve zemin hazırladığı... Personelin can güvenliği yok: Kapıda görev yapan bütün kamu personeline ve özelde de gümrük personeline yönelik olarak oluşmuş bulunan can güvenliği tehlike algısının kimi za man fiili darba dönüştüğü, bu itibarla, personelin kendini yeterli ölçüde güvende hissedemediği. Kamu otoritesi men edilmiş: Esendere Gümrük İdaresi’nin yasada öngörülen, gümrük gözetimi ve gümrük kontrolü görevlerini layıkıyla yerine getirebilmekten bütünüyle uzaklaşmış, gümrük idaresi personelinin, kanunla belirlenen görevlerini yerine getirmekten adeta men edilmiş durumda olduğu. Polisi dövdüler: Cari denetimle görevlendirilen müfettişlerin denetim dönemleri içerisinde de kapıda görevli bir polis memuruna darp olayının gerçekleştirildiği, özellikle uzun süredir devam etmekte bulunan bu kaos ve güvensizlik ortamı içerisinde personele yönelik psikolojik baskı ve tehditlerin darp ve şiddet yoluyla eyleme de taşınması sonucunda personelin görev yapamayacağı bir ortam oluştuğu... Sorun kronikleşti: Tanzim edilen raporlar ve bu raporlara bağlı yazılan yazılar sonrasında sorumluluk ve mevki sahibi kamu görevlilerince hiçbir şey yapılmadığına, sorunların artarak devam ettiğine ve kronik bir hal aldığına, bu olumsuzlukların da kaçakçılık ve suiistimal gibi eylemlere sebep olduğuna, bu kaos ortamından da terör örgütü PKK’nin kendisi ile iltisaklı kişiler vasıtasıyla nemalanmasına ve burayı da bir finans kaynağı olarak kullanmasına ortam ve zemin hazırlamıştır. PERSONEL YOK, FAZLA MESAİ ÇOK! TCDD’de skandal MUSTAFA ÇAKIR ‘Yetki değil hak gasbı’ DİSK, işkollarına yönelik Resmi Gazete’de yayımlanan tebliği protesto etti. Nakliyat İş Sendikası’nın Ambarlar Temsilciliği önünde düzenlenen eylemde konuşan DİSK Genel Başkan Yardımcısı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, “AKP iktidarı, yayımlanan sendikal istatistiklerle, 12 Eylül faşizminin ürettiği sendikal baraj ve yetki bariyerinin üzerine inşa edilmeye çalışılan, vesayetçi sendikal anlayışın ilk adımları atıldı. Bu dağıtılan yetki, yetki falan değildir. Olsa olsa demokratik hakların gasbıdır” dedi. ANKARA Bütçe Yasası ile TCDD’de çalışan sözleşmeli personelin fazla çalışma ücretlerinin kesilmesi “acı gerçeği” de gözler önüne serdi. Personel yetersizliği nedeniyle çalışanlara yoğun fazla mesai yaptırıldığı ortaya çıktı. Tren seferlerinde iptaller gündeme geldi. Maliye ve Ulaştırma bakanlıklarına yazı gönderen TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, fazla çalışma yaptırılmazsa yüksek hızlı trenlerin de aralarında bulunduğu seferlerin iptal edileceğini bildirdi. Bütçe Yasası’nın K Cetveli’nde, TCDD’de 399 sayılı KHK’ye tabi olarak çalıştırılan sözleşmeli personele ödenecek fazla çalışma saat ücretine yer verilmedi. Bunun üzerine TCDD Genel Müdürlüğü de kurum içi yazı yayımlayarak, personele fazla mesai yaptırılmamasını istedi. Ancak bu durum, seyrüfeser hizmetlerinde yoğun şekilde fazla mesai yaptırıldığı gerçeğini de ortaya çıktı. Emeklilik, istifa ve ölüm gibi nedenlerle personel sayısının yıldan yıla azaldığına işaret eden Karaman, mevcut trenlerin çalıştırılmasında yeterli sayıda personel bulunmaması nedeniyle fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi halinde, yolcu, yük ve özellikle AnkaraEskişehirKonya hattında çalışan Yüksek Hızlı Trenlerin iptal edilmesine, işyerlerinin büyük bir bölümünün seyrüsefer hizmetlerine kapatılmasına neden olacağını belirtti. Karaman, “Oysa ki sözleşmeli statüde çalışan personele 2012 yılı sonu itibarıyla 5.500.000 saat fazla mesai yaptırılmış, karşılığında da 7.425.000 TL ödenmiştir. 2012 yılı personel giderlerimiz ise 787.932.000 TL olup, fazla mesai giderimiz, toplam personel giderlerimiz içerisinde yüzde 1 gibi çok cüzi bir oranı kapsamaktadır” dedi. Karaman, seyrüseferden bizzat sorumlu olan sözleşmeli personele fazla çalışma ücreti olarak 7 milyon 425 bin lira ödenmesi yerine fazla mesai saatlerinin yeni istihdam edilecek asgari ücretli personel eliyle yapılması durumunda 2 bin 350 ilave personele gereksinim olacağını kaydetti. Karaman, “Dolayısıyla asgari ücretli personel eliyle yürütülse dahi bu işgücünün aylık maliyeti 2.679.000 TL, yıllık maliyeti ise 32.148.000 TL olmaktadır” dedi. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Genel Başkanı Yavuz Demirkol, fazla mesai yaptırılmadan işlerin yürütülmesi için 2 bin 350 personele ihtiyaç olduğunun belirtildiğine işaret ederek, “Bunun anlamı, ihtiyaç bulunan 2 bin 350 kişinin işinin diğer personel tarafından saat başı 1.45 TL gibi bir fazla mesai ücreti (Bu ücretten ayrıca vergi de kesilmektedir) karşısında yapıldığıdır. Bazı aylarda personelin normal çalışma saatinin 2 katı çalışan personel bulunmaktadır” dedi. 5.500.000 saat fazla mesai! Fotoğraf: SERKAN YILDIZ 18 BİN SÖZLEŞMELİ İŞÇİ YİNE HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADI 2 bin 350 ilave personel Dalga geçiyorlar! MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümetten kadro bekleyen özellikle belediyelerde çalışan 18 bin sözleşmeli personel yine hayal kırıklığına uğradı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in olumlu açıklamalarına karşın Bakanlar Kurulu’ndan sözleşmeliye kadro haberi çıkmadı. Hükümet 12 Haziran seçimleri öncesinde kadro müjdesi vermiş ancak sınırlı sayıda sözleşmeliyi kadroya almıştı. Diğer birçok sözleşmeli gibi belediyelerdeki 18 bin sözleşmeli personel de kapsam dışında kalmıştı. Sözleşmeli personel aylardır kadro bekliyordu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik hafta sonu yaptığı açıklamada, “Bakanlar Kurulu’nda sözleşmeli personelin mevcut durumu ve tarihçesi ile ilgili bilgileri sunacağız. Sayın başbakanımızın daha önce vermiş olduğu talimat ki yerel yönetimlerdeki sözleşmeli personelin kadroya alınması konusu zaten bir sorun teşkil etmiyor şu anda. O düzenleme olacak ama Bakanlar Kurulu’na da sözleşmeli personel ile ilgili detaylı bilgiyi sunacağız” demişti. Çelik daha önceki tarihlerde yaptığı açıklamalarda, diğer sözleşmelilerle ilgili de çalışma yaptıklarını söylemişti. Çelik’in açıklamasının ardından özellikle belediyelerde çalışan 18 bin sözleşmeli personel önceki gün Bakanlar Kurulu’ndan çıkacak “müjdeli” haberi bekliyordu. Çelik önceki gün Bakanlar Kurulu toplantısında sözleşmeli personelle ilgili sunumu yaptı. Ancak olumlu bir haber çıkmadı. Açıklama tüm sözleşmelileri bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Çelik’in Bakanlar Kurulu’na yaptığı sunumun üzerinde daha çok çalışılması ve çalışma hayatının taraflarıyla da işbirliği yapılması gerektiğini bildirdi. Sendika tepkili
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle